23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 EKİM 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 limsahlar Demokratik Sol Partili İstemihan Talay'ın idare ettiği Kültür Bakanlığı'na bağlı Devlet Tiyatrolan'nın Genel Müdür Vekili Rahmi Dilligil, sahnelenen oyunların geniş kitlelere duyurulması amacıyla gazetelere verilecek tiyatro ilanları konusundaki yazı önüne geldiği zaman Radikal'le birlikte Cumhuriyet tesinin üzerini çiziyor ve 14 Ekim 1999'da "olur" imzasını atarken yanına "Hürriyet, Milliyet, Sabah uygundur" diye not düşüyor. Cumhuriyet gazetesini dışlıyor. Cumhuriyet gazetesine aklınca ilan ambargosu koyuyor. Sonra bu Dilligil, Cumhuriyet'in üzerini çizdikten dokuz gün sonra Cumhuriyet yazarı Ahmet Taner Kışlalı'nın cenazesi Opera Sahnesi'nin önüne getirildiği zaman bir güzel nutuk atıyor televizyon kameraları karşısında, hızını alamayıp, Kışlalı'nın öldürüldüğü yere gidip nasıl çiçek koyduğunu anlatıyor. Türkiye, Kışlalı'nın ardından dökülen timsah gözyaşlannı görüyor. Elektronik posta: som@posta.cumhuriyetcoin.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Piyasaya 10 milyon liralık banknot çıkıyormuş... "Enflasvonu da 10 milvonda 1 düsürürier!" Y argıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Sa- vaş'ın bugünkü yapısıyla parlamentonun, laik ve demokratik bir düzenin sürdürülme- 1 si ıçin üzerıne düşen görevleri yerine ge- tirmekten yoksun olduğuna ilişkin saptamasına si- yasi partı genel başkanları ve onların milletvekilleri neden tepki gösteriyor? Savaş'ın saptamaları dayanaktan yoksun mu? Bugün milletvekili olup da demokrasiyı ağızların- da çiklet gibi çığneyenler, demokrasinin olmazsa olmaz kurumlarından siyasi partilerin içinde demok- rasinin gerçekten var olduğunu aynı rahatlıkla söy- leyebilir mi? Her fırsatta milletin vekili olduğunu söyleyenler, Mec- lis'te parti başkanının talimatıyla parmak indirip kal- dırmıyor mu? Siyasi parti liderlerinin gerek parti ıçindeki gerek- se Meclis grubundaki hegemonyasını ortadan kal- dıracak şekilde Siyasi Partiler Yasası'nda gerekli Sora sora değişiklik neden yapılamıyor? Seçim Yasası demokratik bir yasa mı? Milli iradenin temsil edildiği tek yerin Meclis olu- duğunu söyleyenler, daha işin başında milletvekili adaylığı için genel başkana yakın olunması gerek- tiğini; seçimlerde çok büyük paralann harcandığı- nı: seçimlerde seçmen iradesinin değil siyasi parti liderlerinin hazırladığı aday listelerin tecelli ettiğini bilmiyor mu? Aşiret ve tarikat ilişkileri dışında seçmenler böl- gelerindeki milletvekillerini ne kadartanıyor; millet- vekilleri aşiret ve tarikat ilişkileri dışında seçmenine ne kadar yakın? Milli ıradeye bu kadar saygı gösterenler son se- çimde oyların yaklaşık yüzde 20'sinin parlamento- ya yansımamış olmasını içine nasıl sindiriyor? Kimileri için milletvekilliği "görev" olmaktan çıkıp bir "meslek" haline dönüşmedi mi? Seçim Yasası'nı kimler, neden değiştirmiyor? Meclis, cinayetten kamu mallarını hortumlamaya, şeriat devleti kurma çabasından cumhuriyetin dibi- ne dinamit koymaya kadar birçok olayın sanık ve zan- lıları tarafından dokunulmazlık zırhına bürünülen bir mekân olarak kullanılmıyor mu? Meclis'te kurulan araştırma ve soruşturma ko- misyonları bugüne kadar hangi siyasi cinayeti, faili meçhul cinayeti, şaibeli mal variığını, çeteyi, rüşve- ti, kamu bankalarının soyulmasını, yolsuzluğu gün ışığına çıkarttı; Meclis'in kendi içinde "ceylan deri- si koltuklar"la sembolleşen skandal ne oldu? Çetelere kim af çıkartmaya çalışıyor? Bugün bir kamuoyu araştırması yapılsa ve mille- tin siyasilere ne kadar güvendiği sorulsa nasıl bir so- nuç çıkar? SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Sivas'ta 'damşıklı dövüş'e devam Sivas'ta yayımlanan yerel gazete Haber'de, Mehmet Bakır'ın günde- me getirdiği türbanlı öğretmenler ve onlara göz yuman görevliler hakkın- daki yazısından alıntı yapmış, "Si- vas'ta şeriatçılarla danışıklı dövüş" başlığını atmıştık. Ahmet Taner Kışlalı öldürüldük- ten bir gün sonra Sivas Valisi Aydın Güçlü adına Vali Yardımcısı Musta- fa Güler açıklama göndermış... Vali Yardımcısı Mustafa Güler, açık- lamasında milli güvenlik dersine giren Sivas'ta görevli bir "subay"a da atıf- ta bulunarak "Devletin nizam ve ku- rallarını tanımayanlara müsamaha gösterilmesi söz konusu olmadığı gi- bi mümkün de değildir" diyerek tüm iddiaları külliyen yalanlıyor. Olmadı, imam-hatip kökenli 'Vali Yardımcısı Mustafa Güler, olmadı... öğretmenlik yapan karınız, daha birkaç hafta öncesine kadar derslere türbanla girmiyor muydu? Karısı türbanlı, gelini türbanlı Sivas Milli Eğitim Müdürü Fevzi Yiğittürk, 19 Mayıs törenindeki konuşmasını Atatürk'ün adını anmadan yapma- mış mıydı? Siz, hangi nizamdan söz ediyorsu- nuz, "milli nizam"dan mı! Vali Yardımcısı açıklamasında, tür- banlı öğretmenler konusunu günde- me getiren gazeteci Mehmet Bakır hakkında da şöyle demiş: "Adı geçen hakkında yasal yollara başvurulacaktır." Devletin "nizam" ve "kuraHanna bu kadar bağlıysanız önce Sivas Va- lisi Aydın Güçlü'nün öğretmen eşi için yapılanlann devletin kurallanna ne ka- dar uyduğuna, ne kadar uymadığına bakın! GORUŞ MAHMUT YILBAŞ Emekn Bu Defav Ben de Sorumluyum' Diyebilecek misiniz? Profesör Doktor Ahmet Kış- lah'yı evinin önünde uğradığı jğursuz bir suikast sonucunda oybettik. Kayıp fiziki anlamda.. Rah- •neth'ntn bedeni artık aramızda Dİamayacak. Ancak aydın ki- şıliği, yaşarken olduğundan çok daha fazla milletınin önünü ay- jınlatacak, önderlik edecektir. Tıpkı Uğur Mumcu ve diğer şehitlerimiz gibi. Bu karanlık ve menfur cina- /etin, suikastın, diğerlerinde de Dİduğu gıbı. doğrudan işleyeni JQ işleteni vardır. Elbet bir gün, dileğımız en kısa zamanda, bu 'aillerin bulunması ve eylemle- nnin bedelini hukuk karşısında Ddemeleridir. Bu cinayetlerin, suikastlann 'ailleri, var ise azmettirenleri ce- za hukuku ölçülerine göre birin- ;i derecede sorumludur ve ona göre de ceza göreceklerdir. Ancak, bu karanlık cinayet /e suikastlardan sadece onlar -nı sorumlu? Içimizde kaç kişi kendini sor- guya çektiğinde vicdanı karşı- sındaaklanabilir... Kaç kişi hal- <ımızın vicdanında kendini mah- <ûm olmaktan kurtarabilir?.. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal, siyasal ve «ültürel bunalımda, "Benim so- 'umluluğum yoktur" diyebile- ;ek kaç kişi çıkabilir? Hayali ihracat yapanlar, ver- gi kaçıranlar, bankalannı hor- :umlayanlar, hazinenin dibini jelenler, hak hukuk bilmeyen- er... Sizin sorumluluğunuz yok nu? Önlerine, artlarına bakma- dan birbirine dayata dayata siyaset yaparak bugüne ka- dar gelenler, siyasetleri ile bu jlkenin çocuklarını birbirine düşürenler, yıllardır ünıversi- :elerimizi. eğitim kurumlarımı- z\ görev yapamaz hale geti- -enler, ibadet yerlerimizi siya- set alanı yapanlar, sizin hiç gü- lahınız yok mu? Politikayı meslek yapanlar, oarti genel başkanlıklanna ka- :ık çakanlar, ömrünü siyasetin <aranlık ve pislikleri içerisinde •üketmeye yemin edenler, si- zin hiç sorumluluğunuz yok mu? Durup şöyle etrafınıza bakma htiyacı duymuyor musunuz? çinde bulunulan bu kör dövü- şünün farkında değil misiniz? 3ağduyu sizden bu kadar uzak nı? Ülkeyı yönettiğinizi mi zan- nediyorsunuz? Milleti bu kadar <ör mü görüyorsunuz? Bir gün 'Haddini bil" diyorsunuz, bir 5üre sonra "timsah gibi" göz- /aşı dökmeye çalışıyorsunuz. Once " niteliğini kaybet- viştir" diyor, sonradan" as- <ıdadır" şeklinde yazı yazıyor- sunuz. Kiminiz devletin örtülü öde- leğini dolandıncıya kaptırmak, <iminiz banka satımına fesat karıştırmak, kimileriniz çete- başlanna "abi" diyerek telefon- la görüşme iddialarından yar- gıya hesap vermekten kaçıyor- sunuz... Peki sızlerindesorunv luluğu yok mu? Gece yansı yapılan bir gö- revde, yanlışlıkla olsa dahi, ga- zete bilgilerinden, hayatını kay- beden vatandaştan haberdar olmayıp ancak konu bir siyaset- çi olunca herkesin önüne dü- şüpyargı "ş/fc"olunmayadavet edilecek, yargıya yapılan tahn- battan sorumlu olunmayacak mı? idarecilerimiz, yargı mensup- larımız, sivil veya gayri sivil di- ğer görevlilerimiz, çok ender olaylar dışında, biriik ve bera- berlik içerisinde oldunuz mu? Aynı devletin, ülkenin birbirini ta- mamlayacak organı olmak ye- rine hep üstünlük ve "ben" id- diası ile karşı karşıya gelmek- ten vazgeçebildiniz mi? Sanki sizin sorumluluğunuz yok mu? Kamu kesimi böyle iken, top- lum olarak günlük yaşamımız- da birbirimizin haklarına saygı mı gösterdik, birbirimize güven mi duyduk. Yoksa her alanda birbiriyle çekişen, tepişen, ken- dinden başkasına hayat hakkı tanımayan; uzlaşma yerine kav- gayı tercih eden bir toplum ha- line mi geldik? Toplum olarak sorumlu değil miyiz? Yoksulluk, açlık ve işsizlik çe- kilmez boyutlara gelmişken, hiçbirşeye aldırmadan çalışan- ların ücretlerini yüzde 15 artış- la dondurarak, halktan topladı- ğınız verginin nerede ise tama- mına yakınını faize vererek "rant düzenine" güç üzerine güç ka- tacaksınız, bundan sorumlu ol- mayacak mısınız? Af yasası ile çeteler dahil, anayasa ile getinlen kısıtlama- lar dışında, hemen hemen her- kesi kapsam içine alacak, ya- sa veto edildiğinde ortada gö- rünmeyecek ve böylece kendi- nizi sorumluluktan kurtardığı- nızı mı zannedeceksiniz? Ya bir kısım basınımıza ne demeli?.. Yazılanlara, anlatılan- lara bakıp da bu milletin birbi- rinin boğazına sarılmadığına şükretmek gerekli. Kışlalı Hocam, biliyorum, "Ben de sorumluyum" deyip de yüzü kızarap, yaptıklarına nedamet duyup yolunu tutan- lanmızın sayısı ne kadar çok olursa o kadar mutlu olacaksın. Çünkü yaşamında sorumluluk duyanların başında geliyordun. Tüm yaşamın bu sorumluluk duygusu içerisinde geçtiğin- den, kendini insanlannın aydın- latılmasına adadın. Kışlalı Hocam, bizlerin de so- rumluluğu yüreklerimizde his- setmemizi istiyorsun, çünkü he- pimizın ülkede olup bitenler- den ikinci derece sorumlu ol- duğunu biliyorsun... KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakîg turk.net ÇÎZGİLİK KİMİL MASARACI HARBİ SEMtH POROY (JAKiH TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 28Ekim BIR FRANSfZ SINEMA 1883'OA BUGÜU, ÜNLÛ FGAMSIZ SİNEMA YÖNET- MES1İ ASEL SAAlCe OOĞPU. 13İO'MN SAÇLIYA- KAK SİHEMAOA ÇALIŞAN GANCE, İ24JENİMCJ (EkAPRESYCHtSr)eKOt-ÜN ÖA/OB 6£C£M YÖN M£UL£e/ A/&S<MCrt>T>/. SİMBMAYA SİR OAU OLAOAK 8AKAN A8EL GAUCE', YÖUETMefiJ GG.If*:tTH'İM 7WZZI/sJOAM ÇOt M/ŞT7. 19ZO'Le&M İKJNC Ç Ğt "NAPOiyOM"FİLMİ OMUM S4ŞYAP/77 SAYfL- MAKTAİHg. BU FİLMDE 8İZÇOIC YENİÜK VAg£>tlt. EM ÖMBtALİSİ i>£, KALABAU/e. i/e GÖ£T£ltİÇU ûç Arteı n/)Me&AYLA SAPTANIP f Peüt>£Pe OYNATtLMASIYDI Ki, SU TEKNİK BAKIRKÖY 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1996 853 Da\acı Der>a Tektaş vekili tarafından davalı Aydın Berk aleyhine açılan boşanma da\asınm mahkememızce yapılan açık duruşması sırasında verilen karar gereğınce: l- Divarbakır ili Lıceilçesı ŞaarMah. cılt: 0011. hanc OO75"te nüfusa kayıtlı Kamıl Kadn \e Ayten'den olma I975doğumlu Derya Tek- taş ile Abdullatıfve Asıye'den olma I966do*umlu Aydın Tektaş"ın MK'nın 134 l. maddesi gereğınce boşanmalanna, 2- Müşterek çocuk I994dogumlu Berk Tektaş'ın velayetının davacı anneye \enltnesme. taraflan aynı şehirde oturduklan takdırde. da\alı babanın müşterek çocuğu her hafta cumartesi gün- len. saat 10.00'dayanına alıp. pazargünleri saat 18 00'de davacıyateslım etmek kaydnla. taraflan ayn şehırde oturduklan takdirde. heryıl davalının müş- terek çocuğu I-31 Temmuz tarihlerı arasındayanındabulundurmaksuretnle kışısel ılışkısının bu şekilde sağlamlmasına. 3- Da\acı kendisı ıçintedbirna- fakası. müşterek çocuk için tedbir \e iştırak nafakası istemedığınden karar \erilmesineyerolmadığına. 4- Vekâlet ucretı ıstenılmediginden karar \erilme- sine yer olmadığına. 5- Bakıye I 121.700.-TL harcın davacıdan tahsılıne. 6- Yargılanıa giderlennın davacı üzerınde bırakılnıasına. davalı Aydın Berk'in yokluğunda \enlen 22 02 1999 günlü E: 1996 853. K: 1999 89 -.ayılı karar davalı Aydın Berk'e ılanen teblığ olunur. 31.08.1999 Basın: 50752 DÜZ ÇİZGİ UMİT ZÎLELİ Linç KampanyasıL Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş'a karşı başlatılan "linç kampanyası"r\a dikkat edin.. - Kimler, büyük bir hışımla saldınyor Savaş'a? - Din tüccan gerici yobazlar, genel olarak "sağcı" diye bilinen çevreler ve "demokrat" yaftalı ikinci cumhuriyetçi, mandacı, işbirlikçi takımı.. Başsavcı ne demiş de, bu zevat böylesine kızmış, köpürmüş? "Cumhuriyete sahip çıkın, yoksa yann çok geç olacak" demiş.. "Bu pariamento bugünkü yapısıyla irticayla mücadele edemez, yurttaşlan göreve çağı- nyorum" demiş.. "bugünkü ortamda terörartarakde- vam edecek, faili meçhul cinayetler aydınlatılama- yacak" demiş.. "Devletin din esaslanna göre düzenlenemeyece- ğini öngören Anayasa'nın 24. Maddesinin son fık- rasının yeniden hayata geçirilmesini sağlamak ama- cıyla TCK'nin kaldınlan 163. Maddesine benzerbir maddeye mutlaka gereksınim var" demiş. "Yargıya müdahale ediliyor" demiş.. - Yalan mı, yanlış mı? REFAHYOL iktidannın terör estirdiği sıralarda, 9 Mart 1997'de bu sütunda "763. maddegerigelme- li" başlığıyla yazdığımız yazıda Başsavcı Savaş'ın dün söylediklerini tek tek yazmıştık. Cumhuriyeti yıkmak isteyenlerin açıkça yürüttükleri "cıhat hare- ketini" anlatmış, bunlara destek veren "sahte demok- ratlar"dan sözetmiş ve "Yalnızca 163. Maddenin Ce- za Kanunu'nda yehniaimasıyetmez, Anayasa'nın 174. Maddesiyle koruma altına alınmış Cumhuriyet Dev- rimi Kanunlan da ödün verilmeden uygulanmalıdır" demiştik. Işte bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın bir yurttaş olarak söylediklerinin altına imza atıyo- ruz. - Hem de yürekten. ••• Dikkat ederseniz göreceksiniz, o kadar açık ki, Ahmet Taner Kışlalı'nın katledildiği andan baş- layarak kafaları kanştırmak ıçin harekete geçen ge- ricilerie, ittifak yaptıklan ikinci cumhuriyetçi, man- dacı çevreler Vural Savaş'ı "linç hareketi"nöe de el ele kol kola!.. Gericilerin tıynetleri gereği saldırması son dere- ce doğal!. Örneğin, Akit isimli dinci bülten günler- dir ipe sapa gelmez yalanlarla Cumhuriyet yazarla- nnı alçakça hedef göstermeyi sürdürüyor. Sağcı partilerin sert tepki vermeleri de çok doğal. Çünkü Başsavcı'nın söylediğı doğrular bu zevatı da çok rahatsız ediyor. 28 Şubat kararlarında irtica ile mücadele için istenen yasalar yıllardır bu partiler ta- rafından engelleniyor. Sağ egemen TBMM'nin bu ya- saları çıkarmayacağını sokaktaki yurttaş da biliyor. Gelelim Savaş'ın istediği ve tartışma yaratan ya- salara.. Sansür, yargı izni olmaksızın telefon dinleme gi- bi yasal düzenlemeleri biz de kuşkuyla karşılıyoruz. Türkiye'de bu yetkilerin nasıl kullanılacağına ilişkin şüphelerimiz var. Ancak ikide bir Avrupa'nın de- mokrasi anlayışını ömek gösterenlerin, şu soruya ya- nıt vermeleri gerekiyor: - Demokrasinin beşıği olarak gösterilen Ingiltere, Almanya ve Yunanistan gibi ülkeler bu tür yasalara '- niçin gereksinim duymuşlar?. Bu ülketefin demok"- • rat kamuoyu neden bu yasalara karşı çikmamış? fr ' Vural Savaş'ı "kişisel hakveözgürlükleri budamak "* için fırsat kolluyor" diye suçlayanlann yukarıdaki so- ruya açık yüreklilikle yanıt vermesi gerekir. - Efendim, duyamıyorum!.. • • * ÖNEMU NOT 1: Yann Cumhuriyet Bayramı. Ve en büyük bayram, deprem felaketi gerekçe göste- rilerek kutlanmıyori. Tam tersine, büyük coşkuyla kut- lanmalı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin, Ulusal Sanayici ve işadamları Derneği'nin kutlama çağnlanna katılıyoruz. iki değerii hukuk adamı, Emin Değer ve Çetin Yetkin'in Genelkurmay Başkanlı- ğı'na yaptığı "coşkuyla kutlanmaJı" başvurusunu destekliyoruz. ÖNEMU NOT 2: Ceza ve Tevkifevleri Genel Mü- dürü Sayın Ali Suat Ertosun 23 Eylül'de yazdığı- mız "Hamamın Namusu" başlıklı yazımız için açık- lama göndermiş. Sayın Ertosun, "Eski Savcı Neca- ti Özdemir döneminde verilen tavizler Bayrampa- şa Cezaevi'nde yaşanan olaylann zeminini hazıha- dı" şeklinde beyanat vermediğini, "Bayrampaşa'da yaşananlarbirsûrpriz değildir" cümlesinin de ceza- evlerindeki yetersizlikleri anlattığı konuşmasının için- den cımbızla çekilerek alındığını söylüyor. Aynca Savcı Özdemir hakkında 10 ayrı suçtan açılan da- valann sürdüğünü, mesleki terbiyesi gereği böyle bir konuşma yapmayacağını da ekliyor. Bilginize. E-mail: zileli@garanti.net. tr. Faks ve mesaj: (0212) 287 42 41 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDA.N SAĞ 4: 1/Denizdibine indirilerek üs- tüne balıklar geldiğinde kö- şelerinden çe- 3 kilip kaldınlan ağ. 2/ Ele avu- ca sığmaz, ha- şan... Her yaru suyla çevrili ka- ra parçası. 3/ Yerfıstığı. 4/ AkıL Dört te- ° kerlekli ve üstü g kapalı bir at arabası. 5/ "Ey benim dev memesinde 'ler besleyen garip memleketim" (B.R.Eyüboğlu)... Kü- 3 çük mağara. 6/ En bü- 4 yûk. en çok... Tannta- nımaz. 7/ Yapılarda kul- lanılan kalın ağaca halk ° dilinde verilen ad... Ke- narsüsü... Kemiklerin Q yuvarlak ucu. 8/ Eski g dilde ekmek... " — ömür biter bir uzun sonbahar olur" (Yahya Kemal). 9/ Yükselen değerlere karşın toplumun yarannı göze- ten soyu tükenmekte olan kişi. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Marmaris-Datça arasında doğal güzelliğiyle ünlü bir koy. 2/ Intikam... Kasnağa gerilmiş kumaşa iğne ya da tığla yapılan bir tür nakış. 3/ Meyve kurusu... "Canı dılemiş vermemek olmaz ey dil" (Fuzu- li). 4/ Tıp dilinde derinin kanlanmasına verilen ad... Numaranın kısa yazılışı. 5/ Arap harflerinin en çok kul- lanılan el yazısı biçimi... Duman lekesi. 6/ Asya'da bir ırmak... K.imligi belirlenemeyen uzay cisimlerine verilen ad. 7/ Yat lımanı... Utanılacak şey, ayıp. 8/ Kı- sa çizme... Konuşmada sesin duygulan belırtecek bi- çimde çıkması. 9/ Bilimsel nitelik taşıyan.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle