Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 EKİM 1999 PERŞEMBE
14 KULTUR kulturracumhuriyet.com.tr
50. sanat yılını geride bırakan Turan EroPun sergisi Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde
'Insana ulaşmak istiyonım'• "Resimde değer
verdiğim tek değer bu.
Görenleri farkında olmadan
sanp sarmalayacak, çekip
çevirecek gizemli bir
duygu... Insan resimlere
bakarken içinden ılık ılık bir
şeyler geçmeli. Bir resme
baktığınızda eğer böyle bir
sonuca vanyorsanız o
resmin bitip bitmemesi
önemli olmuyor."
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
"Onun resimleri, konuşmazlık içinde
sözcük üreten resimlerdir. Ama işin ede-
bi>atına girmeksizin, bu sözcükleri gör-
sel bir şiire dönüştürürler ve izleyici o şi-
irin uçuk, hafif lekekri arasında koşul-
lanmamış, saf bir duyarbğın işlek doku-
sunu tanımakta giiçlük çekmez." Turan
Erol'un resmini böyle tanımlıyor Kaya
Ozsezgin. 50. sanat yılını geride bırakan
Turan Erol'un retrospektif sergisi Mil-
li Reasürans Sanat Galerisi'nde 11 Ara-
lık'a dek açık kalacak.
Sergide Erol'un. sanat yaşamının çe-
şıtli dönemlerine ait resimİerinin yanı sı-
ra yıllar sonra arkadaşı tarafından ken-
disine verilen Akademi'deki öğrencilik
yıllanna ait bir çalışması ve ortaokulda
yaptığı yapıtlar da sergileniyor.
Türk resim sanatının en önemli isim-
lerinden biri olan Turan Erol, resimle-
rinde şiirselliğı ve duyguyu, konu ne
olursa olsun ön plana çıkanyor.
'Doğadan kopamjyomm'
-Turan trol'un resimleri dendi mi,
hiç bir yerin, hiçbir kimsenin ama bir o
kadar da herkesin resimleri geliyor ak-
la~ Nedir, kimlerin resimieridir Turan
Erol'un yaptıklan?
TURÂN EROL - Bu resimler adres-
leri olan resimler değil. Bazı eleştir-
menlerin resimlerim hakkında yüzeysel
yargılan var; "Omanzarayapıyor''der-
ler. Ama ne manzarası yapıyor? Resim-
lerim bu dünyaya ait, evet. Ama yeryü-
zünde hiçbir zaman olmayan bir dünya-
ya... Resimlerimde bulut, dağ, ağaç gi-
bı doğaya ait bırtakım motifler, imge-
ler görünür gibi olsa da bunlar belli bir
yerden alınmış, aktanlrruş görüntüler
değildir. Genç birsanatçı- sanat eleştir-
meni FerhatOzgür'ün dedigı gibi; "her
yer ama hiçbir yere ait" benim resimle-
rim. Resimlerime konu olarak aldığım
Boranhaneleri gördüm, böyle bir yer
var. ama böyle değil... Oradan banayan-
sıyan nelerse onlardır resimlerime giren.
Onlara bakarken müthiş bir yalnızlık ve
hüzün duydum. Öylesine gariban sıra-
lanmış kerpiç kitlelerdi.. Bunlan yapı-
yorum ama aman ne güzel manzara di-
ye girmiyor resmime hiçbir şey.
-"Resmin benim için vazgeçflmez bir
uğraş olduğunu hissettigim en eski dö-
nemlerden beri. doğaya \e nesnelere ba-
karken duygularanı hep ön planda tut-
ŞürseUiği, duyguvuön planaçıkaran Turan Erol'un retrospektifsergisi IIArahk'a dek açık. (Fotoğraf: UĞURGÜNYÜZ)
tuğumu aıumsıyoruın " dryorsunuz. Ger-
çekten de resimlerinizde olağanüstü bir
duygu yoğunluğu var~
TURAN EROL - Bunu hissediyorsa-
nız sevinirim. Çünkü resimde değer ver-
diğim tek değer bu. Görenleri farkında
olmadan sanp sarmalayacak, çekip çe-
virecek gizeml i bir duygu... Insan resim-
lere bakarken içinden ılık ılık bir şeyler
geçmeli. Bir resme baktığınızda eğer
böyle bir sonuca vanyorsanız o resmin
bitip bitmemesi önemli olmuyor. O ya-
şamaya başladığı zaman ınanıyorum
onun iyi olduğuna. Bu duyguyu tuvale
aktardığımı hissettiğım an, bu iş bitmiş-
tir diyorum. Bunu ızleyiciyı de yaşadı-
ğı zaman çok seviniyorum. Hayat bit-
miş bırşey olmadığı için bu resimlerin
de bitmiş olması da öbür taraftan bir
anlam ifade etmiyor.
- Serguıin. strin kişisel tarihinizi yan-
sıtması bakımından önemli serilerinden
biri de Lüksemburg Parkı'nı konu alan
dört resim. Bu resimler; "Turan Erol
doğadan manzarayapar" yargüannı sfl-
mekle kalmıyor, 'değtşmez' denilen iis-
lubunuzun asiuıda kendi içinde ve dı-
şında çok katmanlı olduğunu da gözler
önüne sergi\or...
TURAN EROL - Lüksemburg serisi
dört resimden oluşuyor. En soyut olanı
Paris'te oluşru ancak realize edebümem
\e tuvale aktarabilmem Ankara'da ger-
çekleşti. 1960'lann başında Paris'te ol-
duğum dönem Lüksemburg Parkı'na
aider. oturur. bakardım. Önce siyah-be-
yazdı bu resim. Sonra bir nakış, bir mo-
tif, bir mühür gibi jOturdu"resme. Lük-
semburg Parkı senlen terk edilmişliğin,
yalnızlığın en iyi betımlendiğı resimler-
dir bana göre. Kendımi hissedıyordum
orada, oturuyor, ekim yağmurlanyla ıs-
lanmış at kestanelerinin olduğu bahçe-
yi yapayalnız seyrediyorum. Bu yalnız-
lık duygusu daha sonra teknelerde, bi-
sikletliresimlerdedeortayaçıktı. Paris'te
olduğum dönemde müzelen dolaşıyor
ve soyut resim kavrarru üzerine düşünü-
yordum. Bu seride bunun etkilerini gör-
mek elbette mumkün.
-Hepimizin doğayla yüzJfştiğini ifade
ediyorsunuz. Doğanın resimlerinizdeki
yeri nedir?
TURAN EROL - Doğadan kopama-
yan bir adamım mutlaka. lçimde yılla-
nn birikimı ile oluşmuş imgelerin yan-
sımalannı sanki doğada da anyorum.
Doğada içimdeki imgelerin benzerleri-
ni ya da onlann yansımalannı anyo-
rum. Yaşadığım o çevreyi, hergün otur-
duğum o banklan, iskemleleri kendi
süzgecimden darrutıyorum.
- Konu, resimlerinizin vazgeçilmezi.
Sanınz, bir dönem 'taşra' resmi yapıyor-
sunuz diye de eleştirildiniz değil mi?
TURAN EROL - Evet ama haksızdı-
lar. Resimlerimdeki yollardan en az 20-
25 yıldır kışın, güzün, yazın gelip geçi-
yorum. Öyle bir gün gelıyor ki tamam
diyorsun ve onu tuvale alctanyorsunuz.
Bana takılan birkaç yazı hatırlıyorum;
"onlar ıru, Ankaralı ressamlar Oran yo-
hı yapariar,dag,bostan resmi yaparlar"
diye. Bence çok haksızdılar. Bunlann be-
nim yaşamımda olduğunu görmezden
geldiler.
-Tekneter, Ağn Dagu enginarlar sizin
sıkça ele aldığınız konulardan. Bazı im-
gelere saplantı derecesindetutkun oMu-
ğunuzu görüyoruz. Neden?
TURAN EROL - Neden sizce0
- En gerçek, en size ait olan görünrü-
yii bulmak için belki de.
TURAN EROL - Belki şöyle yapar-
sam tam olur diye düşünüyorum her se-
ferinde ve büyük bir tutkuyla boyuyo-
rum tuvali. Teknelerin hiçbiri birbirinin
aynı değil örneğin. Ağn Dağı serisinde
de aynı şey söz konusu. Elımde çok hır-
paladıgım bir resim var. Ama bu sonun-
cu mu, inanın bilmiyorum. Bedn Rah-
mi Eyuboğlu'nun güzel bir sözü vardır;
o 'kancayı takmak' derdi. "Öyle yaka-
suu bırakmayacaksın yoksa sonuca va-
ramazsınız" derdi. Bir resme bütün var-
lıgını, benlığini vermen gerek.
Yapıt, insanla birlikte yaşamalı
-Sanınz kendinizle de savasıyorsunuz
bu arada. Beyninizdeki görüntüler pek
rahat bırakmıyor sizi...
TURAN EROL - Evet. Kolay tatmin
olmanın yanlış olduğunu yaşayarak öğ-
rendim. Çünkü sonradan bu olmamış
hatta keşke bunu geri alsam da yenıden
yapsam dediğim çok tuval var.
- Milli Reasürans'ta açılan bu retros-
pektif sergi, birçok izleyiciye Turan
Erol'un farkiı evrelerini de görme oia-
nağı verecek»
TURAN EROL - Bunlann görülme-
si çok hoşuma gidiyor. Belki birkaç ki-
şinin aklında kalır. Böylece resimlenm
hakkında yapılan basma kalıp yargıla-
n da kırar.
- Resünlerinizde ne fetsefi, ne tarihi ne
desosyal çok büyük şeyler anlatmaya ça-
hşnuyorsunuz. İzkyiciyi nasıl yakakma-
ya çahşıyorsunuz?
TURAN EROL - Insana ulaşmak is-
tiyorum ben. Sanat yapıtının en önem-
li amacı nedir; ınsana ulaşmak, insanı
mutlu ermek. insanı güzel bir şey kar-
şısında durdurup, düşündürmektir. tn-
san yapıtla vaşarsa önemi var... Kendi-
mi koyabildiğim ölçüde insana daha ya-
kın olabileceğimi sanıyorum. Sanat ya-
pıtının insanla birlikte yaşaması gerek-
tiğı düşüncesindeyim.
Yenibinyılın sembolü
Luc Besson, efsanevi karakter Jeanne d'Arc 'ı
konu aldığı yeni fılminde şiddeti sorguluyor
îını
Kültür Servisi - Ünlü yönetmen
Luc Besson. şimdı de yeni bir Jean-
ne d'Arcfilmiyiegündemde... Bes-
son'un. bugüne dek pek çok ya-
pıma konu olan efsanevi kah-
ramanı anlartığı filmin adı
•The Messenger: the Story of
JoanofArc'. Filmde Jean-
ne d'Arc'ı canlandıran
MfllaJovovich'inyanı sı-
ra Faye Dunaway, Dustin
Hoffrnan ve John Malko-
vich rol ahyorlar.
"Binyılın karanük ve
sa\aşlarla örülü sonun-
da. gerçekle yalan arasın-
daki tüm çelişkilerin \e si-
yasi oy unlann ötesinde du-
ran. ortaçağ kahramanı bir
umut ve güç sembolü olarak
Jeanne d'Arc'ı seçmekte hiç te-
reddütetroedinı'' sözleriyle, bu fil-
mi çekmeye nasıl karar verdiği
anlatıyor Besson.Yönetmen, 160mil-
yon dolara mal olan. ABD-Fransa
ortak yapımı yeni çalışmasıyla Os-
car'a yakın isimler arasında gösteri-
liyor.
Besson. Fransızlann tarihi kahra-
manı Jeanne d'Arc'ı anlatan filmiy-
le bir 'ulusalbüük' mesajı vermek is-
tediğini söylüyor: "Evet, filmde çok
fazla kan ve tarihi gerçeklerden kay-
naklanan bir şiddet öğesi var; ancak
içinde İngilizce konuşuluyor olsa da.
Fransa üzerine bir fîlmle devrimci Je-
anne d'Arc'ı anlatmaktan memnu-
num. l lusal büiik hepimizin, özellik-
le de Avrupa'nın ihtiyacı... Jeanne
d'Arc bir geçmise dönüşten çok, in-
sanlara gelecek hakkında ipuçlan ve-
recek."
tngilizlerle Fransızlar arasındaki
Yüzyıl Savaşlan sırasında, 1429'daOr-
leans'ı Ingilizlerin elinden kurtaran
\e iki,yıl sonra da ölüme mahkûm edi-
MOla Jovoviclı, 5. Güç'te o> namışO.
lerek bir efsaneye dönüşen Jeanne
d'Arc rolünü Milla Jovovich üstleni-
yor. Filmde Aragonlu Yolanda'yı Fa-
ye Dunavvay. 'llahi vicdan'ı EJustin
HofTman, VII. Carl'ı ise John Mal-
kovıch canlandınyor. Başrol oyun-
cusu Jovovich, Jeanne d'Arc'm. ül-
kesini seven. misyon üstlenen ve dev-
rimci bir kadın olarak günümüz genç
kızlannı ve kadınlannı etkileyeceği-
ni düşünüyor: "Onunki nıhani bir
deneyimdi; ama kişiliği modern za-
manlar için de bir model oluşturabi-
lir. Çünkü henı mucizelere inanmış
hem de zekâsını ve mantıgını kulla-
narak savaşmıştı."
1975 yılında Kıev'de doğan, eski
manken ve fotomodel Jovovich, ün-
lü yönetmen Wim VVenders'in son
filmi TheMillionDonarHotel'dede
başrolü üstleniyor. Genç oyuncu, si-
nema tarihinde daha önce Jean-
ne d'Arc'ı canlandırmış olan sa-
natçılarla karşılaştınlmaktan
korkmadığını belirtiyor:
"Eminim Fransa'da,etek-
lik giymiş bir Çharles de
Gaulle'ebenzedigimiya-
zacaklar ve mutiaka ne-
ofaşisderin desöjieyecek
bir sözü olacak. Oysa
ben fibni izleyenlerin her
şeyden önce, cesur in-
saiılann doğruluğu ve
iktidann sahtekârlışı ara-
sındaki farkı görmelerini
istiyorum. fçinde yaşadı-
ğımız, çarpıkhklar ve 'kü-
çük' kahramanlar çağında
Jeanne d'Arc, emperyalizmin
her çeşidine verilecek en güzel ya-
nıt olacaknr." Filmde ilahı \ icdanın
sesı olarak izleyicinin karşısına çı-
kan Hoffrnan da, Jeanne d'Arc'ın her
zaman çok etkilendiğı gizemli bir fi-
gür olduğunu ve efsanevi kahrama-
nın, genç hip-hop kuşaklan için bir
sembol haline dönüşmesini umut et-
tığini dile getinyor.
Filmde birçok savaş sahnesi bu-
lunduğunu. ancak en sevdiğinin. ce-
setlerle dolu bir alanda Jeanne
d'Arc' ın 'Zafer bu mu? tnsanlar bu-
nun için mi savaşryoriar?' dediği sah-
ne olduğunu söylüyor Besson. Film-
de inanç' değil. ama egemen güçler
tarafindarı kullanılan ve sömürülen bir
ka\Tam olarak din konusu da sorgu-
lanıyor. Yönetmen, Jeanne d'Arc'ın
çiftçı ve Katolik ruhunun bugün de
çok tartışılacağına ve yeni binyılın
eşiğinde filmin tüm insanlara, dün-
ya üzerine son bir düşünme fırsatı
vereceğine inanıyor.
Booker Ödülü'nü Cüney Afrikalı yazar kazandı
Yıldızlar, ikinci kez
Coetzee'den yana oldu
Kültür Servisi - Ingiltere'nın en önemli
edebiyat ödüllerinden biri olan Booker
Ödülü'nü Güney Afrikalı yazar J. M. Co-
etzee kazandı. Altıncı romanı 'Disgrace'le
ödüle değer bulunan yazar. bu ödülü ıki kez
kazanan ilk yazar olma özelliğine sahip. Ca-
pe Tovvn Ünıversitesi'nde edebiyat profe-
sörüolanJ.M.Coetzee.ilkBooker'ını 1983
yılında 'The Life and Times of Michael K.'
adlı romanıyla kazanmıştı. Çoetzee, Bo-
oker'ın yeni sahibi ol-
makla 31 bin dolarlık
bir servetin yanı sıra bü-
yük bir saygınhk ve ki-
taplannın eskisine göre
kat kat fazla satılması
garantisini kazandı.
Geçen pazartesi ak-
şamı Londra'da düzen-
lenen ödül törenine Gü-
ney Afrika'da bulun-
duğu için katılamayan
56 yaşındaki Coetzee,
editörü aracılığıyla ilet-
tiği mesajında "Bu, İn-
gUizcenin konuşulduğu
ülkelerin en büyük ede-
biyat ödülü. Bana ver-
diğiniz bu büyük onu-
run bilincindeyim. Ya-
şamımda ikinci kez,
Londra'dan çok uzakta
bir şehirde oturup jüri-
nin karannı açıklamasını bekliyorunı. Eğer
sandıktan ben çıkmazsam çok kötü olur ve
sizeyazdığırn bu tesekkür mesajı da çöp ku-
tusunu boylamak zorundakahr. Eğer bu ödü-
lü kazanırsam, bunun nedeni yıldızların
bendenyanaolmasıdıry"alnızca"dedı Med-
yanın yoğun ilgisıne maruz kalmamak için
törene katılmadığı düşünülen yazar, ödü-
lün diğer beş adayını da kutladı.
Yazann yeni romanı 'Disgrace'. Çape
Town'da elli iki yaşındaki bir profesörün
kız öğrencilerinden binyle yaşadığı ilışki-
56 yaşındaki Coetzee, bu ödüle
6. romanıyla değer buhındu.
den sonra işinden atılarak, kendini topla-
mak için kızının yaşadığı çiftlik evine ge-
lişiyie başlıyor. Ancak bundan sonra mey-
dana gelen kötü bir olay baba-kız arasın-
daki ilişkinin pürüzlerini günyüzüne çıka-
nyor.
Booker Ödülü'nün seçici kurulunun baş-
kanlığını yürüten Işçi Partisi milletvekili Ge-
rald Kaufman, kitabı 'mükemmel bir şe-
kilde yazılnuş vekurgulanmış, yalnızca bu*
nahmdald bir insanın iç
dünyasını anlatmakla
sınırlı olmayan" bir ki-
tap olarak nitelendir-
di. Coetzee'nin dilinin
çok sade ve duru oldu-
ğunu, lirizmi ise ben-
cilliğe kaçmadan, do-
zunda kullandığını söy-
leyenjüri başkanı "Ya-
zar. büyük bir roman
yazmış ve bizler de onu
ödüDendirmekten dola-
>ı gurur duyuyoruz'"
dedi.
Öte yandan ödülün
seçici kurulu, şimdiye
kadar süregelen yerle-
şikbirgelenegi yıkarak
ilk kez. ödülün ikinci en
güçlü adayı konusunda
açıklama ve yorumda
bulundu. Booker'a üç
kez aday gösterilen Anita Desai'nin 'Fas-
ting, Feasting' adlı romanını öve öve gök-
lere çıkaran seçiciler, eğer Coetzee'nin ki-
tabı olmasaydı ödülün kesinlikle Desai'ye
gideceğini belirttiler.
Coetzee, 31 yıllık bir geçmişe sahip olan
Booker Ödülü'nü ikinci kez kazanan tek
yazar. Ancak, bu ödülü kazanan ilk Güney
Afrikalı yazar değil. 1974'te NadineGor-
dimer. 'The Conservationist' adlı yapıtıy-
la bu ödülü kazanarak Güney Afrika'ya
bir Booker armağan etmişti.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKtYE
Mucizelere İnanmak
En güzel çiçek yeryüzünde sevgidir, hiç kuşku-
suz, birinin ötekine gururla beslediği.
Sevgiyi gerçekten duyumsuyorsak, yüregimizin
derinliklerinde duyumsuyorsak, ne mutlu bize.
Çünkü en büyük banştır bu; sevgi, özcesi.
Belki çok dedik ama, özlü sözdür doğrusu:
Bir insanı sevmekle başfar her şey.
Sevgiyi yitirdiğimizde, her türtü kötülük de peşi
sıra gelir.
Sevgi aslında savaşa karşı olan en güçlü bir in-
sanlık ideolojisidir.
Aşk gibi.
En büyük aşklar, tutkunun, coşkunun ve sevme-
nin, ama öyle böyle sevmek değil, ölesiye sevme-
nin birlikteliğidir.
Aslında insan sevgısi yitirildi önce; tüm bu sa-
vaşlar, tüm bu cinayetler, kavgalar, iktidarsavaşım-
lan bu yüzden değil mi?
Insan sevgisi yitirildiği için de, öteki insani de-
ğerler gibi, zaten hep bunu yazmıyor muyuz, aşk
da yitirildi.
Her yitirilen değerin arkasından ne hikmetse,
-kimileri- hep küçümsedi.
Sanki özenle bezenle yeşertmeye çalıştığımız er-
dem, etik, sevgi, aşk, banş, hoşgörü gıbı değer-
ler, çağa uygun düşmüyormuş gibi, hep küçüm-
sendi!
Neden?
Edebiyat da yitirilen değerler arasında değilmi?
Mutsuz bir yazının satırlan gelebilir tüm bu yaz-
dıklanm.
Ne kadar zorsa yaşadığımız ülkede mutlu olmak,
yine de insan bir mucizeye -ki bazen bir rastlantı-
dır bu, bir sokağın başındaki bir rastlantı- inanır ve
onu bekler.
Çünkü bu yazının yazıldığı gün, Ekim dolunayı-
nın günüdür.
Hep bir mucizeyi bekledik.
Kimilerine göre mucize aslında olmayandır; ya-
ni olması istenendir.
Gerçek-dışıdır. •••• •
Ama bir rastlantı varsa, bazen o rastlanttyı ya-
şıyorsak, o zaman bir mucize de her zaman var-
dır.
Biz onu yaşanz yaşamayız, ama vardır.
Belki başka bir rastlantıya kalmıştır.
Dilimizden hiç düşmeyen dizelerdeki gibidir, bel-
ki de:
Çağnşımlar
Yalnızlığı anımsatır
Aşklar
Büyük yalnızlıkla başlar
Gece derin karanlıktır
Hava aydınlanınca ' '
Yalnızlıktar gider •' '
Aşklar
Başka bir mucizeye
Kalır
Evet bir mucizeyi yaşamak ne kadar güçse, â r v
latması, onu tanrmlaması, tarrf etmesi dö o kâ«Jar
güçtür.
Doğrusunu söylemek gerekirse, sıra mucizenin
ne olduğuna geldiğinde, dil de anlatım da söylem
de artık imkânsızlaşır.
Imkânsızlığın da kendine göre bir çekiciliği, bir
büyüscrolduğundan kim kuşku duyabilir ki!
Belki de mucize, bir yıldızın -belki de adı Venüs
olan bir yıldızın-, gecenin karanlığında uyuyan me-
lankolik bir nilüferi uyandırmasıdır. > •
GiUsün Karamustafa Bepün'de
• Kültür Servisi - Gülsün ICaramustafa, Beriin'deki
'Hohenthal und Bergen' Galerisi'nde Shirin Neshad
ve Habib Kehradyar ile birlikte ay sonuna dek yeni
işierini sergiliyor. 'Oryantal Fanteziler Üzerine
Pekıştirme Sergileri'adını taşıyan veüç küçük J
parçadan oluşan iş, ileride daha genişletilmiş bir
diziye dönüşecek. Sanatçı, bu çalışmayı izleyecek
sergilerinde de, uzun süredir üzerinde çalıştığı
'oryantalist düşünce tarzı'na değinen işlerle
uğraşıyor.
İzmir DT'den yeni oyun
• tZMİR (AA) - tzmir Devlet Tiyatrosu'nun yeni
oyunu 'Carmela ve Paolino'nun prömiyeri bu akşam
Bornova UğurMumcu Sanat Merkezi'nde
gerçekleştiriliyor. Necdet Adabağ'ın Türkçeye
çevirdiği, Bülent Ann'ın yönettiği ve Hülya Savaş
ile Levent Ulukut'un rol aldıklan oyunda, II. Dünya
Savaşı ltalyası'nda iki kişılik bir varyete
topluluğunun başından geçenler anlatılıyor. Özgün
müziklen Cem Idiz'e. dans düzeni ise Siner
Gönenç'e ait olan Carmela ve Paolino, kasım ayı
boyunca Konak Sahnesi 'nde sergilenecek.
Bayreutti Festivali'ni yönetme
savaşında yeni adım
• BAYREUTH(AFP)-ÜnlüAlmanbesteci '
Richard Wagner'in adına düzenlenen Bayreuth
Festivali'nin yönetimini kimin üstleneceği
konusunda süregelen tartışma biteceğe benzemiyor.
Daha önce VVagner'in torununun torunu Wolfgang
Wagner tarafından yönetilen festival, 80 yaşındaki
torunun yöneticilikten çekilmesi sonucunda başsız
kalmıştı. Bunun üzerine bestecinin vârisleri arasında
başlayan amansız çekişme en sonunda Bayreuth
Belediye Başkanı ve Richard Wagner Vakfı Başkanı
Dieter Mronz'un duruma el koymasına neden oldu.
Wagner ailesinden festivalin yönetimine adaylığını
koyan üç kişiden her biri festivali nasıl yöneteceği
konusunda tatmin edicı açıklamalarda bulunmadığı
sürece yönetici seçiminin yapılmayacağım belirten
başkan, böylece havayı bıraz yumuşattı. Yönetim
koltuğu için kıyasıya yanşan üç kişi ise şöyle;
Wolfgang Wagner'in torunu Gudrun Wagner,
Wolfgang'ın ilk eşinden olan kızı Eva Wagner-
Pasquier ve Wolfgang'ın yeğeni Nike VV'agner.