Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 OCAK 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Uyanık
Istanbul'un ANAP'lı
Maltepe Belediye
Başkanı Bahtiyar
Uyanık, denizden
doldurulan alana
kamu yararı dışında el
süremeyeceği için
Maltepespor hesabına
bir "lokal"
yaptınyordu ve hatta
binada Türkiye'nin ilk
"spor kütüphanesi"ni
kuracağı sözünii de
vermişti. Ama
sözünde durmadı.
Tesisi önce bir
holdinge kiraladı ve
kafeterya oldu;
işletmeciler birbirini
vurdu. Sonra otomobil
galerisi açıldı. Kamu
yararı gözetilerek
yapılan tesis en
sonunda pastaneye
dönüştü. Ekmek
bulamayan halk pasta
yesin diye! Derken,
seçimler yaklaşıp
şikâyetler ayyuka
çıkınca Bahtiyar
Uyanık "spor
kütüphanesi"
kuracağı tesisin
başkalan tarafindan
işgal edildiğini fark
edip, pastanenin
kaçak kısımlannın bir
kısmını yıktırdı.
Meger,
Uyanık'ın
haberi olmadan
birileri oraya
pastane açmışmış!
ANAP Genel Başkanı
Mesut Yılmaz,
Istanbul için belediye
başkanı aramasın...
Bahtiyar Uyanık'tan
ryisini bulamaz.
Elektronik posta: [email protected] Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Hükümet programının
görüşülmesine namaz için
ara verilmiş...
"Program. 'Allah kabul etsin'
dive ovlanacak herhalde!"
mniyet Genel Müdürlüğü'nün "hizmete
özel" gızlilik derecesinde hazırladığı Tem-
muz 1998 tarıh ve 70 sayılı"lstihbarat Bül-
teni'nın "Irticai Akımlar" kısmında, kamu-
oyunda Fethullahçılar adıyla anılan Fethullah Gü-
len Grubu değerlendiriliyor.
Strateji Grubu'nun aylık dergisi Gündem'de ya-
yımlanan habere göre, Emniyet'ın raporunda "gru-
ba" adını veren emekli vaiz Fethullah Gülen'e bağ-
lı vakıf, okul, yurt ve basın-yayın organları ayrıntılı
bir biçimde ele almıyor. Ancak Emniyet'in raporun-
da, "Fethullah Gülen Grubu" dönemin Başbakan
Yardımcısı Bülent Ecevit'in "iyi tarikatlar" görüşü
doğrultusunda yorumlanıyor ve takdir ediliyor.
Raporda Erzurum'un Pasinler ilçesi nüfusuna ka-
yıtlı 1941 doğumlu Fethullah Gülen'in çeşıtlı med-
rese ve yörenin din adamlarından eğıtim aldığı be-
lirtılerek Diyanet işleri Başkanlığı bünyesinde çalış-
tığı hatırlatıldıktan sonra şöyle deniyor:
Emniyet grubu!
"Fethullah Gülen, Nurcu gruplar içerisindeki si-
yasi anlaşmazlıklar sonucu ortaya çıkan ihtilaflar
sonrasında gündelik politik meselelerle uğraşılma-
sını doğru bulmayarak ayrılmış ve 1970 yılından iti-
baren müstakil hareket etmeye başlamıştır. Asıl ga-
yenin iman gerçeklerinin anlatılması olduğu ve po-
litika ile içli-dışlı olmantn bu gayeye gölge düşürdü-
ğünü iddia eden Fethullah Gülen, günümüze ka-
dar faaliyetlerini daha ziyade öğrenci ve genç ke-
sim üzerinde yoğunlaşttrmıştır."
"Fethullah Gülen Grubu"nca altına imza atılacak
nitelikteki Emniyet'in raporunda "1970'li yıllarda
başlamış olduğu çalışmalarını, çizgisini hıç değiş-
tirmeden günümüze kadargetiren Fethullah Gülen'in
bilhassa son dönemler itibariyle, geniş açılımlar sar-
SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE
*: "
gilediği ve toplumumuzdaki bütün kesimlerle diya-
log kurma yönünde çaba sarf ettiği gözlenmekte-
dir" ifadesi kullanılıyor.
Emniyet'e göre Fethullah Gülen ılımlı Islami yo-
rumlanyla dini değerlerin siyasi hedeflere alet edil-
memesini telkin ediyor ve Türkiye'de en geniş ta-
bana sesleniyor; Fethullah Gülen'e bağlı müritler
Türkiye Cumhuriyeti'nin dünya çapında önemli bir
devlet olma potansiyelinden hareketle özellikle eği-
tim alanında çalışıyor. Emniyet, "Fethullah Gülen
Grubu"nun güçlü mali kaynağını, yurtiçınde ve yurt-
dışında kurulan şırketlere dayandırıyor. Emniyet'in
akladığı "Fethullah Gülen Grubu "nu, raporun Ir-
ticai Akımlar" kısmında ele alması ise kendı içınde
çejjşki yaratıyor.
Öte yandan, Aydınlık dergisinin kapak haberinde,
içişleri Bakanlığı'na sunulan bir rapora göre, Emni-
yet Genel Müdürlüğü'nün Fethullah Gülen Cema-
ati mensuplannca ele geçirildiği öne sürülüyor.
öğüs ölçüsüRTUK'e gore kadınların goğus olçusu!
CINE5, şifreli bir televızyon kanalı: iki gün kapatıyor!
Parayı veren izliyor.
Ayrıca, geceyansından sonra ikin-
ci bir şifre devreye giriyor ve Playboy
kuşağında erotik filmler gösteriliyor.
Playboy'u izlemek için de ayn bir pa-
ra ödemek gerekiyor.
Ama, Radyo ve Televızyon Üst Ku-
rulu, Playboy'da yayımlanan bir filmi,
Türk aile yapısına aykırı bulup CINE5'İ
g y
Erotik filmiere yapısı uygun olan
Türk ailelerinin parasını ödeyerek iz-
lediği filmleri RTÜK asıl hangi gerek-
çeyle yasaklıyor dersiniz:
"RTÜK üyeleri, Playboy'daki
yabancı kadınların göğüs ve
' kalça ölçülerini Türk aile yapı-
sındaki ölçülere uygun bulmu-
yor da ondan!"
Peribacalarının parası nereye gitti?
Nevşehir'de 1998'in Ocak ayından
Temmuz ayına dek başta peribacala-
rı olmak üzere ören yerlerınden top-
lanan giriş paralarının nereye gittiği-
ne ilişkin bir iddia ortaya atıldı.
Iddiaya göre paralar Kültür Bakan-
lığı'nın genel müdürlerinden
Kemal Soyer ıle Zerrin
Uğur'un, Eskişehir Koruma
Kurulu Müdürü Hülya Çopu-
roğlu ve müteahhit Hüseyin Kayın-
çiçek'le birlikte Nevşehir'e yaptıkla-
rı inceleme, tetkik ve her türlü araş-
tırma ziyaretleri sırasındakı masrafla-
rı için Nevşehir Valiliği'nce harcanmış
Aynen Kemal Soyer'ın yardımcısı
Zerrin Uğur'la birlikte yaptığı Nemrut
Dağı incelemeleri için yemek masraf-
larının Kahta Kaymakamlığı'nca kar-
şılanması gibi.
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Caferağa'da 'imar hukuku' dersi
İstanbul'un Kadıköy ılçesinde- rasiye degıl, "talan özgürlüğü-
kı Caferağa Mahallesi sakmlen
bugünlerde mutlular. Çünkü yaşa-
dıklan semtın "bahçeü" imardü-
zenını yok ederek nefes alma me-
kâalanna yapılmak istenen dev bir
"iş merkezi" projesine yönelik
"imar planı değişikliği" ıdare
mahtemesKiee "iptal" edıldı.
1/5000 ölçekh plan değişiklıği-
ni onaylayan Büyükşehır Belediye-
si"nın bu iptal karanna Danıştay'da
itiraz etme hakkı olsa bile. artık
yeni rant planı degil. eskı "kent pta-
nı"geçerlı. Üstelık, "kentlilerin"
mahalle sakını olarak taşıdıkJan
"imar bilinci" içinde açtıklan bir
da\a sonucunda.
Acaba bu yargı karan. toplum \ a-
rannı hiçe sayan "yerel yetki kul-
lanımiDi" sadece Caferağa "da mı
sorgulamış oluyor?
• • •
tmarplanlannınonaylanması ve
yürütülmesı anlamına gelen "imar
yetküeri" 1985"teki yeni yasal dü-
zenlemeyle yerel yönetimlere dev-
redildiğınde, öne sürülen temel ge-
rekçe özetle şöyleydi:
•'Yerel halkın çıkarlan Anka-
ra'dan değil belediye eliyle koru-
nabilir. Bu nedenle kent planla-
rı üzerindeki bakanlık yetkisi,
kent sakinlerinin demokratik vö-
hizmet için düzenlendıği açık-
ça "gözler önüne" serildi.
Peki. imar gibı gerçekten asıl
belde sakinlerinin söz ve onay sa-
hibi olması gereken bir alanda.
"yetkilerin yerelleşmesi" doğru
degıl miydı?
Elbette dogru ve hatta gerekliy-
dı. Âricak bu yetkilerin gerçekten
"toplum yaranna" ve "şehirci-
lik ilkelerine"uygun kullanılabil-
mesi için de "demokratik hakla-
n" gözeten ve "bilimsel esaslart"
temel alan bir "denetim meka-
nizmasının" aynı yasal düzenle-
meyle "kurumsal" olarak getiril-
mesi zorunluydu. Işte bu yapılma-
dığı için ve imar kararlannın "de-
netimsiz" ve hatta "yaptırımsız"
bir şekilde yerel yönetimlerin yet-
kisine teslim edilmesinden ötürü,
başta metropoller ve kıyı kentleri
gibi "yüksek rantın ahlak bozdu-
ğu" yerlerde olmak üzere birçok
belediye "kamusal sorumluluk-
lar" içinde değil. bireysel çıkarla-
ra hizmet eden "imar pazarlıkla-
n" içinde planlama kararlannı üre-
tir oldular.
Böylesi bir yağma sürecinde
"toplumsal ve kentsel zararla-
rın" önlenebilmesi için duyarlı
çe\relerin ellerindeki tek olanak
Nerede bir "boşluk" kalmışsa. oraya yapılaşma karan veriliyor. Oysa
o boşlukların bir çoğu "nefes alma alanları" olarak can simidi oluyor...
netimlerine bırakılmalıdır..."
12Eylül 1980 darbesinden son-
ra "demokrasi" kavramma yer
veren bu "ilk" düzenlemenın ne-
den "önce imar alanında" gerçek-
leştinldiği. başlangıcta pek düşü-
nülmedi. "Acil demokrasi" talep-
leri öylesine yaşamsaldı ki, örne-
ğin düşünce özgûrlüğü. siyasal hak-
lar vb. gibi "daha öncelikli" alan-
lardan başlaması gereken demok-
ratıkleşmede "ilk adım"'ın imar
yetkileriyle atılması fazla sorgu-
lanmadı.
Ne var kı ilerleyen yıllarda "di-
ğer adımlann"' hemen hıç atılma-
dığı, imardan başka yine hemen
hiçbir konuda demokrasinin pek
akla gelmediği görülünce, bu "ön-
cülüğe" gerçekten yerel halkın ge-
nel çıkarlan için mi; yoksa yeni bir
ekonomık politikanın gereği olarak
mı önem venldiği de "kavranma-
ya" başladı. Hele belediyelerin bir-
çoğu, demokrasi adma ellerine ge-
çirdikleri imaryetkilerini belde sa-
kinlerinin ortak kent ve çevre hak-
lan yerine. sadece rant beklentile-
rine yönelik inşaat haklannın sü-
rekli arttırılması doğrultusunda
kullamnca, ortaya çıkan yağmacı
ve plansız kent görüntülenyle de
birlikte bu vetkilerin verel demok-
iseyine "hukuk"tu. Hiçbir yetkı.
denetimsiz bile olsa "keyfi" ola-
rak ve "kamu yaranna aykın"
kullanılamazdı. "Hukuk devleti-
nin" bu temel ilkesi ise ancak yağ-
macı imar kararlanna karşı idare
mahkemelerinde davalar açılarak
sa\'unulabilirdi. Nitekim, 1980'le-
rin sonlanna doğru mahkemelere
koşmaya başlay an meslek odalan.
demokratik kuruluşlar ve "belde
sakinleri" bugüne dek say ısız da-
vayı kazanarak yerel imar yetkile-
rinin toplum çıkarlarına ve şehir-
cilik ilkelerine aykın kullamlama-
yacağı yönünde zengin bir "hu-
kuksal birikim" (içtihad) yarattı-
lar.
• • •
Şimdi yeniden Caferağa'daki
semt sakinlerinin idare mahkeme-
sinde kazandıklan davaya dönersek,
bu "hukuk dersi" için de şunu
söyleyebiliriz. Beledıyenin artık
yapması gereken şev. davacılara
"kent adına" teşeİckür etmek de-
ğil midir? Hem Danıştay'ı da ar-
tık yormazlar, hem de ulusça öz-
lediğimiz bir "demokrasi ve hu-
kuk duyarlılığr* göstererek 21.
yüzyıla yakışırbir "jerel yönetim
kültürünü" şimdiden başlatmış
olurlar.
HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ
SAYLU KENCINI BIİJHEM hE SAKMN
KAB6A
SAHA, YATTI6IMIZ KIYA6IN
KAftŞILl6ltgOA SC TURSXN OtAYINA
VE ŞERİATÇI KAOBOLAS*AVA
TEK eÖZUNUZU KAPAM/INIZI
HİCA EDERIM
PCfKKU) AKBA6A
KENDINI 6ÜVERCIN SANAN
KAHGA
m — - w
KİM KİME DUıM DLMA BEUIÇAK behtcak(n turk.net •
ÇİZGİLtK KÂMİL MASARACl
H A R B İ SEMİH POROY
TARİHTE BUGÜIN MÜMTAZARIKAS 17 Ocak
OENIZE OUŞEN NUKLEER BOM&A ARAN/YOR..
* 1966'PA gUGÜN, ÎSMtlfYA'A/tAf AKOEHtZ
A/û<t££e soMBAute BÜYÜK
B-S2
P
HER İKİSİ O£ PA&ÇALAMAGAAi: ÇÜCA&4 60-
MÜLMÜÇT1Ü.
SAHtBi
/ŞLEM'AJE &AŞlAMtŞr/. Ö*JCE ÛÇ BOM-
ELE GEÇr&CAiiŞ, AMCA*: PÖRPUMCÜSU BU-
f . O/V 6ÜNÜ AÇK/M SÛRE A1SA/VAA/
BOM&4, *ALVW APU ÇSASt*) C£f»
GAF/A/CAfiJ 84O
LİKTE ÖÜ 4
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
'Dağlap Dayanmaz Derdine../
Pazartesi geceleri "Radyo Cumhuriyet"te yap-
tığım caz programını hazırlarken, çalacağım mü-
zikieri besteleyen, sesleri, çalgılanyla bu bestele^
ri yorumlayan sanatçıların yaşam öykülerine mut-
laka bir göz atarım. Cazseverlerin bilecekleri gibj
örneğin, Billy Strayhorn'ın New York'taki zenci
mahallesi Harlem'e işleyen hızlı metrodan esinle-
nerek 1941 yılında yaptığı 'Tafce The A-Train" bes-
tesınde ya da Jerry Gray'in. Gleen Miller'ın New
York'ta, "CafeRouge'öaçaldığı yıllarda, şımdiki adıy-
la "Hotel Stattler"de konserrezervasyonlan için kul-
landığı telefon numarasından esinlenıp 1940 yıl«>
da yaptığı "Pennsylvania 6-5000" bestesinde ol-
duğu gibi her birinin bir öyküsü var. Yaratıcılan öz-
lemlerıni, sevinçlerini, coşkularını, aşklarını, hü-
zünlenni bu yapıtlanna yansıtmışlar. Daha sonra on-
larca, yüzlerce, binlerce müzisyen bu yapıtları ses-
leriyle, çalgılanyla yorumlamış. Heryorumcu sesiy-
1
te, çalgısıyla bu bestelere kendisinden bir şeyler kat-
mış. Duygular harmanlanınca birbinnden farklı, bir-
birinden güzel müzikler çıkmış ortaya.
Yann gece radyoda parçalannı çalacağım bir sa-
natçının, VVardell Gray'in kısa yaşamöyküsünü
okudum. Türkiye'de pektanınmayan VVardelf Gray,
1921 yılında Oklahoma City'de doğmuş. Caz söz--
lüğü, tenor saksofona "farklı birrenk katan", Benny
Goodman, Count Basie gibi büyük orkestralar-
da, Earl Hines, Charlie Parker, Dexter Gordon
gibi ünlü ustaların gruplarında çalışan VVardell
Gray'in 1950'li yılların başında "uyuşturucu" pen-
çesine düşüp müziği bıraktığını, 1955 yılında, heı
nüz 34 yaşındayken "kumarcenneti" Las Vegas'ta
yoksulluk içinde öldüğünü yazıyor.
VVardell Gray'in ölümü, Dizzy Gillespie ile bir-
likte cazda "bebop" çağını açan Charlie 'Bird' Par-
ker'ınki ile aynı yıla rastlıyor. Caz tarihinin bu "bü-
yük dehası" da yıllardır bedenini kemiren alkole, tü-
tüne ve uyuşturucuya daha fazla direnememiş, 3£j'
yaşında ölüme teslim olmuştu. Bir dostu, heykel-
cı Julie MacDonald anlatıyor: "Bir bahar sabahı
parkta çılgınca ötüşen kuşları, böcekleri dinledi...
Sonra, dünyadaki, dedi, bütün sesleri duyabilsey-
dik eğer, çıldmrdıkherhalde..." Charlie Parker, salt
saksofonla değil, başka çalgılarla da ünlenmiş pek
çok müzisyeni etkilemişti. Niçin alto saksofonu
seçtiğini kendisinden dinleyelim: "Kansas City'de
herakşam Lester Young'ın çaldığı kulübün kapısın-
daydım. 12 yaşındaydım. ıçeri almıyorlardı. Kapı-
dan dinliyordum. Sonunda gittim, bir alto sakso-
fon satın aldım. Tenor saksofon alsaydım mutlaka
Lester Young'ı taklit edecektim." Charlie Parker
olduğu zaman ardında, duygularını yüklediği on-
larca unutulmaz yapıt bıraktı. Bir keresinde şöyle
demışti: "Müzik, sizin kişisel deneyıminizdir. Dü-
şüncelerinız, aklmızdır... Ne yaşıyorsanız, çaldığına-
dan o duyulur..." 2 Nisan 1955 akşamı New York'un
ünlü "Camegie Hall" salonunda anısına düzente-
nen "jam session"a 2.760 kişi gelmişti. Dizzy Gil-
lespıe. Art Blakey, Thelonious Monk, Billie Ho-
liday, Stan Getz, Oscar Pettiford, Gery Mulligan.
Lester Young, Tony Scott, Horace Silver ve da-
ha birçok sanatçı sabaha kadar Charlie Parker için
çalıp söylediler... -*'
VVardell Gray'i, Charlie Parker'ı dinterken Şevki,-
Bey'ı düşünüyorum. O da 1860^189*1 yıttan arast-'
na sığdırdığı kısacık yaşamında 1000'ın uzerinde
yapıt vermişti. Rüştiye sonrası "Muzıka-yı Hüma-
yun"da Hacı Arif Bey'in öğrencisiyken "sıkılmış",
bir süre sonra bu "ciddi" çevreden aynlıp kendi üs-
lubunu geliştirmeye başlamıştı. Şevki Bey, melo-,
di örgüsü, makamları işleyişi ve seçtiği temalarla
hocasından daha farklı ürünlerverdi. Şarkılarında,,
Arif Bey'inkilerin düzeyinde "makam ve usul" zen-
ginliği belki görülmüyor ama onun müziği kulağa
daha doğal, daha duygu yüklü geliyor. Eskilerin de^
yimiyle Şevki Bey, "rind" adamdı. Hep "âşık"iit
Bestelerınde "aşk" konusunu en ince aynntılarına^
kadar ışledi. "Severim can-ü gönülden seni tersa
çiçeğim" adlı hicaz şarkıyı, âşık olduğu kantocu Pe-,
ruz Hanım için bestelediği söylenır. "Zannım bu ca-
na beni kurban edeceksin...", "Dil yaresini andıra-
cak yare bulunmaz...", "Küşade taliım hem bahtım
uygun..." Bunların hepsi yaşanmış aşklann, çekil-
mişacılann "hüzünlü", "sitemkâr"öyküleridir. Şev-
ki Bey, 31 yaşında Beylerbeyi'nde bir arkadaşının
evinde kalp krizı geçirip öldüğünde, hekimler bu
erken ölümü onun "alkol bağımlıhğt"na bağlamış-.
lardı. O da VVardell Gray gibi, Charlie Parker gib,i
hep "en uçlarda" yaşamıştı.
Hem cazı, hem de Türk müziğini seviyorum ya,
dostlarım arada bir "Yahu, cazla klasik Türk müzi-
ğinın ne ilgisi var" diye sorarlar. Bu yazıya başlar-.
ken Charlie Parker'dan "Parker's Mood"u dinliyor-
dum. Şimdi ise Şevki Bey'den bir uşşak şarkı:-
"Dağlar dayanmaz derdine bak bu dil-i mahzunu-
mun..."
"Öyle bir ilgisi var kil.." • .<•••.>
Faks:0 216-418 84 10
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
7
8
9
1 2 3
SOLDAıN SAĞA:
1/Bacaklansıkı-
ca saran bir tür
pantolon... Ka-
dın üzerinde tam
bir egemenlik
hakkına sahip ol-
duğuna inanan
erkek. 2/ Zihın
ve bedence orta-
ya konan çaba..
Halkdılindeseb-
ze bahçesine ve-
rilen ad. 3/ Müs-
tahkemyer.. Bir
soruna çözütn
bulunduğunda hoşnutluk
belirtmek için kullanılan
söz. 4/ Kırgızistan'ın pa-
ra bırimı... Kar yağmış
bir alana bakma sonucu
ortaya çıkan göz kamaş- A
ması. 5/ Bir pamuk cm-
sı 6/ Balık ağlannın alt ^
ve üst yanlanna geçırilen 6
keçi kılından yapılmış j
ip... Lıfleri ıp ve çuval g
yapımında kullanılan bir
bıtki. 7/ Özür dıleme. 9
Bir nota. 8/ Kötü, çirkin, alçakça... Akla \e gerçeğe avkı-
n olan. 9/ "Şiırler" anlamında eskı sözcük... Tombulfın->
dık grubundan standart bir fındık çeşidı.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ lzmifin Seferihısar ilçesi
yakınlanndaki ünlü antik kent... Bazı mobılyalarda yer
alan, birbirlerinın benzen ama farklı ölçüdeki uçlan yaylı
kılıtelemanı. 2/Kıvırcıkbırsaçbiçımı... Vücutısısı.3/"HaJ
vır" anlamında kullanılan söz... Yat limanı. 4/ Birmadde-
dekı kükürtoranını saplamaktakullanılanaygıt... Köy mubv "
tan yardımcısı. 5/ Bılgıçlik taslayan kımse 6/ Dışi geyik._
Sergen. II "'Sayı farkı" anlamında kullanılan sporterimı...
Sümerlerde sağlık tannçası. 8/ Küçük cep bıçağı... Hısse,
pa>. 9/ Bir tanm aracı... Üzüntülü düşûnce durumu. ,.\