Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Î-AYFA CUMHURİYET 29EYLÜL1998SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
Ilımlı îslam
Fıt)f. Dr. KEMAL OZMEN
hzcettepe İ'ni. Fransı: Dili ve Edebiyatı Bölümü
B
u başlıktaki yazımın ilkı- rumun (yani parçanın) kendi varlık ne-
nı(20EvlüM998): "Te-
mel ilke ve da\ anaklann-
da demokrasi \e laikliğin
tanımı ülkeden ülkeye de-
ğişebUir mi?" dıve bitir-
mş, konuvu gelecek > azımda, sonuçlan-
dracağımı belirtmiştim.
tnsanlar değışebilir: ırklan, renkleri,
kUtürlen. ınançları, geleneklerı. yaşam
bi;ımleri. alışkanlıklan vb. değişıkola-
biir. Ancak, değışmeyen. değişmeme-
sigereken insan onuru. saygınlığı, insan
oİTianiteligi vehiçbırbıçımdedevredi-
lenez, vazgeçılemez olan temel hak ve
özgürlüklerdir.
\ncak. bizim "havari"ler hem laikli-
ğe inanmış görünüyorlar hem de "bi-
reTser olanla "kamusaTı hâlâ birbirin-
deibırtürlüayıramıyorlar. Hanı.dıliniz-
de sakızlaştırdığınız "din" ıle "devlet
işleri" birbirinden aynydı! "Birev laikol-
maz ya da olmak zorunda degil, devlet
laik olur" dıyorsunuz. Güzel de, sızin
"devlet" dediğiniz şey Ahmet Haşim'in
"hayal beldesi" mı? Devlet, yönetimi
(ıcra organı). kamu düzenıni, yasama ve
yürütme erklerini, eğitim. sağlık, gü-
venlik, kültür. vb. alanlan içıne alan ör-
güt ve kurumlardan oluşmuş sistemin
genel adı değil mi? De\ let (yani bütün)
laikse. onu oluşturan kurumların (yani
parçaların) laik olması gerekmez mi? O
kurumlardan biri ya da birkaçı "anti-la-
ikse" sistemin çarkı nasıl döner? Herku-
deni, örgütlenme ve işleyiş düzeniyle il-
gili "kurallar"a laik olsun olmasın her
bıreyin uyması bir zorunluluk değil mi-
dır? Tüm laik ve demokratik hukuk dev-
letlerinde farklı bir uygulama mı var sa-
nıyorsunuz? Bu devletlerde, insanlann
Hıristiyan (Katolik, Protestan, Ortodoks)
ya da başka bir dinden ya da tanntanı-
maz olmalanna göre mi belirleniyor dev-
letin yapısı, kurumlan, örgütleri, işleyiş
biçimı?
Yoksa, inancı ne olursa olsun devle-
tin varlık nedeni olan bu genel yasala-
ra, kurallara. hükümlere herkes tartışma-
sız, istisnasız uymak mı zorunda? O hal-
de. hıç kimse. "Ben, en temel haklanm-
dan biri olan inanç özgürlüğümü yaşıyo-
nım" diyerek bu hukuksal düzenleme-
leri yok sayma. onlara karşı gelme, on-
lan çiğneme hakkına sahip olamaz. Ana-
yasa Mahkemesı. örneğin türban konu-
sunu üniversitelerde çerçeve gerekçele-
riyle belırlemiş. Artık, bireysel birtavır
olan dinsel inancın sınırlan bir devlet ku-
rumu olan üniversite içine girildiği an bi-
ter ve o mekân içinde artık kurumun ku-
rallan geçerlidir. Tersi durumda, "İnan-
cımı yaşayacağım" diye kurum tahrip
edılmiş olur. "Siyasal bayrak" türbanı
"mahalli örf" diye algılayan üç başlı ko-
alisyonun sayın liderlerine soralım: Ör-
neğin, Müslüman olmayan birisi cami-
ye ayakkabılanyla girebilir mi? Hayır
giremez! Peki, adam, "Ama, benim di-
nimde. kültürümde kiliseve ayakkabıy-
la girilir" derse, siz ona "inanç özgüıiü-
ğünü yaşama hakkTnı tanıyacak mısı-
nız? Vereceğiniz yanıtı kestirmek zor
değıl; o halde, kurumun (caminin) ge-
nel kurallan herkesi, Müslüman olsun ol-
masın, bağlar.
Peki, başta üniversiteler olmak üzere
tüm eğitim kurumlanyla ilgili en üst
anayasal kurumun ve sayısız hükümet ka-
rarnamelerinin getirdiği yasal-hukuksal
sınırlamalan hangi gerekçe, hangi "la-
ik ahlak" adına uygulamakta bu kadar
gevşek davranıyorsunuz. Himmet bu-
yurun da biz de anlayalım... "Halkııı
yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir
ülkede" deyip duruyorsunuz. Ee. ne ol-
muş halkının yüzde doksan dokuzu Müs-
lümansa?
Halkının yüzde doksan dokuzu Hıris-
tiyan olan ülkelerde devlet düzeninin bi-
rey-yurttaş bağlamında işleyişinde be-
lirleyici olarak fazladan "Hıristiyan"
olan ne var ki, laik ve demokratik Tür-
kıye Cumhuriyeti'nde durup durup bir
"bireysel vicdan" olgusu olarak kalma-
sı gereken dinsel öğeyi ön plana çıkan-
yorsunuz!
Laik ve demokratik düzen dinsel inanç
üzerinde nasıl bir baskı oluşturuyor ki.
"ılunlı" diye bir eskı gezici vaızı. yeni
tarikat şeyhini alkışlayıp elinden ödül-
ler alıyor, arkasından övgüler düzüyor-
sunuz? Laik ve demokratik bir düzende
"ılımü Islam" nasıl bir eksikliği gideri-
yor sizce? Eğer. gerçekten laiksenız, ya-
ni dinsel inanca ulaşma yolunun birey-
sel vicdandan geçtiğine inanıyorsanız, bu
"üınüı İslam" söylemine neden böyle-
sine sempatiyle, dahası ilgiyle bakıyor
ve bu "malum zat"a yurtdışında devlet
protokolü uyguluyorsunuz?" Dınler ara-
sı yakınlaşma ve diyaloğdan (dikkat bu-
yurulsun, halklar ve uluslar değil!) söz
eden nasıl oluşturulduğu karanlık triryon-
luk bir "tslamisermaye"ye sırtını daya-
mtş bu "zat"ın. dini laik bir bağlamda
mı düşünüp yaşadığını sanıyorsunuz...
Her halde öyle olmalı ki. Sayın Ecevit,
"Fethullah Gülen Türidye'de saygınlığı
olan bir kimse. Gülen hedefalındı. Ama
bilin ki, Fethullah Gülen ounasav dı, onun
telkinleri olmasaydı Orta Asva ülkeleri
ve Azerbav can İran köktendinciliğinin et-
kisi altına girerdi. Açtırdığı okullar bu-
nu önledi. Gülen'in çevresi olmasa, mev-
dan tamamıyla Refah zihniyetine kala-
cakü" demekten kendini alamıyor. Bra-
vo doğrusu.. değil. pes doğrusu! "Radi-
kal lslam"ın karşısına demokrasiyı. onun
laik ve insancıl ahlakadayalı evTensel il-
kelerini degıl; "yeni dalga". "ıhmü İslam"
modelini çıkarmakta "laik" Ecevit hiç-
bır sakınca görmemektedir.
Aynı model koronun solistlerinden bir
genel başkan yardımcısı da bakın ne
söylüyor: "Kimse bizden laikliği dinsiz-
Bkolarak anlamamızı beklemesin." Adam
laikligi hâlâ anlamamış! Anlayacağı da
yok...
Söyler misiniz bay başkan yardımcı-
sı, Türkiye'de kim, hangi kurum, kuru-
Iuş, sendika. meslek odası, üniversite la-
ıkliği dinsızlik olarak savunuyor? Dün-
yanın heryerinde laik insan dinsel inan-
cı "bireysel vicdan" olarak anlıyor. Kuş-
kusuz. siz öyle algılamakta zorlandığı-
nız içın hâlâ onu teokratik düzenlerde-
ki gıbi toplumsal, kamusal, siyasal ya-
şamın çimentosu. belirleyicisi, yönlen-
diricisi gibi görüyor ve onun tüm kutsal
değerlerinı yücelteyim derken kirleti-
yorsunuz. Laik ve demokratik Türkiye
Cumhuriyeti'nin Başbakanı, üniversite-
lerde "Siyasal İslarrun başörtüsü değil,
Anadolu geleneklerine göre örtülen ba-
şörtüsüne izin verilmesinden yanayız"
diye televizyonda konuşabıliyor. Anado-
lu Müslümanı. kusura bakmayın, sizden
daha içtenlikle laikligi sindirmiştır içi-
ne: sizin koruyuculuğunuza hele hiç ge-
reksinimı (ihtıyacı) yoktur.
O, "bireysel vicdan"ında yeşertip yü-
celttıği kutsal değerlerinı kamusaJ yaşa-
mın kurallanyla uzlaşmazlık ve çatışma
boyutuna tüm saptırmalannıza karşın
taşımayı aklından geçirmemiştir, geçir-
memektedir. Hele bir de kalkıp onun
adına. "samimi Müslümanlann incitil-
memesı"* gereğıne dikkat çekmenız yok
mu? Sızin anladığınız "samimi Müslü-
man"lar sanklı, cüppeli, yeşil takkeli, pe-
çeli. kara çarşaflılar olsa gerek. Söyler
misiniz. "hangi samimi Müslüman"ın 75
yıllık cumhuriyet tarihinde inançlanna
de\ let ipotek koymuş? 163. madde yü-
rürlükten kalkalı sekiz yıl oldu. Hangi
"samimi Müslüman" bundan rahatsız-
hk duydu?
Hiç merak etmeyın, onlann sizin san-
dığınız türden bir sorunlan yok. Tam
tersine, laik düzeni erozyona uğratarak
asıl siz onları "incitiyorsunuz" bu "sa-
mimivetsiz" tutumunuzla.
ARADABİR
Prof. Dr. ESMERAY
ACARTÜRK
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi
Geleceğimize
Giile Giile' mi?
Orman yangınlannı dehşetle izliyorum.
Ağaçların çığlıkları kulaklarıma geliyor.
Canları yanıyor bıliyorum ve benım de onlarla
canım yanıyor, umutlarım yanıyor, yurdumun, in-
sanımın geleceği yanıyor.
Yanan sadece ormanlar değil, bu arada binler-
ce kuş da yok oluyor. Dayanılmaz bir sıcakta ge-
ce uyanan kuşları ve öbür hayvanlan, onların kor-
kusunu, paniğini, anne kuşlann çaresiz çırpınış-
larını sonra da karanlıklarda ağaçlarta birlikte kül
olup gidişlerini bir kez düşününce göğsünün üze-
rine bir ağrı çökmeyen insan, insan rrifldır?
Bu sorunun yanıtı hayır ise ormanları yakanla-
nn derhal ölüm cezasına çarptırılmaları ve bu ce-
zanın beklemeden uygulanması gerekir.
İnsan hayatını değerli sayan. onu yaşatmak,
acısını dindirmek ıçin elinden geleni yapmaya ant
içmiş bir doktor olarak ölüm cezası neden deme-
yiniz.
Canlıları yok edenlerin insan olduklarını düşün-
müyorum. Onlar sadece insan kılığındadırlar ve dün-
yada bulunmaları insanlar ıçin kesinlikle büyük
tehlike oluşturmaktadır. Bu yaratıkların ölüm ce-
zasına çarptırılmalarını düşünmek, doktorluk an-
dımla çok da güzel bağdaşır.
Yanan yere fidan dikmek çözüm değildir. O fi-
danların büyük bir kısmı da kurur, kurutulur. Bir in-
sanın yetişmesi gibi bir fidanın yetişmesi de za-
man ister. emek ister, sevgi ister.
Gelecek kuşaklar şimdi-
den pek çok şeyi yitirdi ar-
tık, hiçbir şey için yitecek
zaman yok. Emekler sade-
ce bireysel çıkarlar ya da
yok etmek için kullanılı-
yor, bundan da beklenti-
miz yok.
Sevgi bizde hiç yok:
Ağacımızı, toprağımızı,
yurdumuzu, çocuğumu-
zu sevmiyoruz.
Ağaç yetiştirmek için ça-
baların boşagitmesinden
korkuyorum. Bu nedenle
katliama son verilmeli ve
önlemek amacı ile ağaç
kesen ya da yakanlar içın
ölüm cezası öncelik ve ive-
dilikle Meclis'ten çıkarıl-
malıdır.
Gözlerini koltuk bürü-
müş, ayaklarının altında
develer kesilirken kıllan kı-
pırdamayan ve belki de
kendi değerlerini kesilen
hayvanların büyüklüğü ile
özdeşleştiren "milletimi-
zin temsilcileri", bu göre-
vi üstlenırlerse bir umut
doğabilir.
Çok, ama çok evmeliyiz
(acele etmeliyiz) gelece-
ğimize güle güle deme-
den! Geleceğimize "güle
güle!" deme acısını da
yaşamadan!..
Üniversite Kapılanndaki Gerici Gösteriler
E R O L ERTTJGRUL Hukukçu, Aydm Atatürkçü Düşünce Derneği Başkan
1
998-1999 öğrenim yılı daha açılma-
dan, üniversiteye kayıtlar sürerken
birbölüm kız öğrenci yönetmelik-
lere aykın olarak "tûrban" eylem-
Ierine başladı. Geçen günlerde, si-
yasal amaçlı, türbanlannı çıkarma-
dıklan için başka yerlere atanan öğretmenle-
rin eylemlerine de tanık olduk. Geçen mart aym-
da da üniversitelerimizde sözde "türban" ey-
lemi adı altında cumhuriyetimize karşı birey-
lemin sürdürüldüğünü görmüştük.
Üniversitelerimizde türbanlı resımlerle ka-
yıt yaptırmak, daha sonra da türbanla dersle-
re girmek amacı ile yapıldığı söylenen eylem-
lere baktığımızda, atılan sloganlar, gerçek ama-
cın bu olmadığını göstermektedir. Türbanlı
bir grup genç kızımızın arasın^çîjşailı. sa-
nklı, sakallı kışilerin tekbirler getirerek yürü-
mesi, asıl amacın siyasal İslam olduğunu açık
bir biçimde ortaya koyuyordu. Ve türbanın şe-
riatın üniforması olduğu kesinlik kazanıyor-
du.
Birileri. demokrasiden yararlanarak inanç sö-
mürüsüyle ülkemizde bir kargaşa ortamı ya-
ratmaya, devletin düzenıni din kurallanna
oturtmaya çalışıyorlar. Ülkemizde hiç kimse-
nin dinsel inançlannı yerine getirmesine hiç-
bir engel yoktur.
Herkes istediği gibi inanır ve inançlannın ge-
reği gibi giyinir. Ancak okullarda, kamu ku-
rumlannda herkes yasalarla belirlenen kural-
lara uymak zorundadır. Herkes özel yaşamın-
da istediği gibi giyinebilir. Buna hiçbir engel
yoktur.
Bu nedenle de kimseye böyle bir durumdan
ötürü de ne baskı ve ne de söylendigi gibi "zu-
lüm" söz konusudur. Ancaİc kamu kurumla-
nnda ve okullarda ise yazılı kurallarla belır-
lenmiş biçimde giyınilir. Buna uymamak as-
la insan hakkı ya da demokrasinin gereğı sa-
yılamaz.
Üniversitelerimizde ve orta dereceli okul-
lanmızda. bir kısım kız öğrencimizin başlan-
nı örterek derslere girmeye çalışmalan başta
anayasamız olmak üzere yasalanmıza aykın
bir davranıştır. Bunun altında gerçekte dinsel
inançlar değil, dine dayalı bir dev let düzeni is-
teği olduğu açıkça ortadadır.
Kamu kurumlannda ve okullarda görevli
ve öğrenci olarak türbanlı bir biçimde bulu-
nulamayacağı yolunda Avrupa İnsan Haklan
MahkemesijirıAtıayasa Mahkemesi ve Danış-
tay kararlarnjaaiiL
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ilk kez
1990 yılında Türkiye'den bir öğrencinin baş-
vurusu üzerine 16278/90 sayılı karan ile üni-
versitelerde türbanlı olarak bulunulamayaca-
ğı yolunda karar vermıştır. Karann gerekçe-
sinde aynen "_Laik bir ünKersitede vüksek öğ-
renim yapmayı seçmiş bir öğrencinin kuralla-
ra uyması gerektigi açıktır" denilmiştir. Yine
Avrupa tnsan Haklan Mahkemesi 1991 yılın-
da 18783 91 sayılı karannda da Türkiye'den
bir başka öğrencinin açmış olduğu davada ay-
nı biçimde karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi de 1989' 1 E. sayılı ka-
ran ile "Üniversitelerdeöğretim üjeleri veöğ-
rencilerin kılık ve kıv afetlerini serbest bırakan
ve böylece türbana izin veren" yasayı iptal et-
miştir. Bu yolda daha pek çok karar vardır. Son
olarak Anayasa Mahkemesi "Vürürlükteki
yasalara aykın olmamak koşulu ik yüksek-
öğredm kurumlannda kılık kıyafetin serbest
olduğu" yolundaki yasa hükmünün iptalı için
açılan davayı gen çevırirken 31.7.1991 tarih-
lı gerekçede, türbanın anayasanın 2, 10,24 ve
174. maddelerine ve yargı kararlanna aykın
olduğunu açıklamıştır.
Tüm bu sayılanlar, yurdumuzda türban adı
altında siyasal amaçlı sıkma başla üniversite-
lere öğrenci olarak gelmenin yasalanmıza ay-
kın olduğunu göstermektedir. Geldiğimiz nok-
ta, Öğretim Birliği Yasası'ndan ve Atatürk
devrimlerinden (oy uğruna sağcı ıktidarca) sa-
pılmış olmasındadır. Bunun en büyük neden-
lerinden birisi de 12 Eylül yönetimidir. O dö-
nemde getirilen ve anayasaya konulan zorun-
lu din dersleri, imam-hatip okullannı bitiren-
lere üniversite kapısının açılmış olması, için-
de bulunduğumuz durumu doğurmuştur. Bun-
dan yirmi yıl kadar önce, ne üniversiteleri-
mizde ve ne de öbür okullanmızda bir tek tür-
banlı öğrencinin bile bulunmamış olması, bu-
gün ise belli sayıda genç kızımızın beyinleri-
nin yıkanarak bu duruma getirilmiş olmalan
her şeyi açık bir biçimde anlatıyor.
Genç kızlanmızı aldatan, onlann inançlan-
nı sömüren kişi ve kurumlan inançlardan si-
yasal ve ticari çıkar elde eden çevreleri, şu an-
daki iktidann ödüncü tutumu şımartmaktadır.
Ulusumuz her güçlüğü aştığı gibi bu sıkın-
tılan da aşacak. çağdaşlık ve aydınlanma yo-
lunda yılmadan ilerleyecektir.
Bunun tersi. geri ve ılkel bir toplum düze-
yine düşmektir, egemenliği yitirme ve tutsak-
lıktır. Bu ise, ülkemizin ve ulusumuzun fela-
keti demektir.
PENCERE
Özel Sektörde Mafya,
Devlette Çete..
Dünya medyasında birinci haber:
"Almanya'da sol kazandı."
Allah.Allah..
Hani çağımızın politikasında sol diye bir şey kal-
mamıştı?.. Bizim geri zekâlı takımına göre 'sol'
siyasal sözlükten silinmemiş miydi?.. Artık 'ye-
nilikçiler' ile 'dinozorlar' vardı. Tarihin sonu gel-
mişti. Solculuğun köküne kibrit suyu ekilmişti.
Neoldu?..
'Avrupa' deyince akla ne gelir?.. Fransa - In-
giltere - Almanya sacayağı değil mi!..
Üçünde de sol iktidarda!..
Avrupa Solu'nun niteliği üzerinde tartışma ya
da çeşitleme yapılabilir...
O, bir ayn konu.
•
Türkiye'de durum ne?..
Ülkemiz çağdışına itildi.
Nasıl oldu bu iş?..
Olayın kökleri daha derindedir; ama, 'gerici-
lik', 12 Eylül faşizmiyle hızlandırıldı; askeri hükü-
mette ekonominin patronluğunu yapan Turgut
Özal'ın kafasındaki tasarım "2000 yılına dek
merkez partisiyle yönetilecek bir Türkiye" idi;
projede ne sağ vardı, ne sol...
Özalcıların "wzyon"dedikleri buydu.
Sözüm ona "vizyon "u yaşama geçirmek için
"depolitizasyon" uygulandı; sağı ve solu yadsı-
mak; ama, cemaatler, tarikatlar, aşiretler, etnikay-
rımcılık üzerine siyaset yapmak öne çıktı; maf-
yalar ve çeteler bu ortamdan kaynaklandı; sa-
nayileşmeyi dışlamak marifet sayıldı; parasal
ekonomi politikasının her şeyi çözümleyeceği
sanıldı.
Sonuç ne oldu?..
•
Parasal ekonomiye hiçbir koşul tanımadan hız
verilmesi meyvelerini verdi; 'vahşikapitalizm'ile
'sözde liberalizm' kayrt dışı ekonomiyle kara pa-
ranın egemenliğine ülkeyi teslim etti.
Bugün Türkiye'de düzen nedir?..
özel sektörde mafya...
Devlette çete.
Polrtikacılar bu iki güçle işbiriiğinde siyaset ya-
pıyorlar.
Özel sektörde kimsenin aklına, havsalasına
sığmayan parasal güçler ortalığa çıktılar; özel-
leştirme sanki kara para aklama sürecinin özel
bir alanına dönüştü; mafya ülkeyi avcuna aldı,
alacak...
Ya devlette çete?..
Devletteki çete, özel sektördeki mafyaylatam
bir işbiriiği içinde...
Avrupa'da siyasal demokrasinin tarihsel olu-
şumunda başı çeken burjuva sınıfı, Türkiye'de
yeterince oluşamadı, güçlenemedi; ülke istikra-
rına ağırlığını koyacak, emekçi kitleleriyle işbirii-
ğinde sosyal demokrasi düzenini kuracak top-
lumsal güçleri ülkemizde arayıp bulamayız.
Bu yapıda demokrasi boy atabilir mi?..
Kurumlaşabilir mi?..
•
Toplumsal yapının dökümünde yeni siyasal
güçbirliğine gerek var...
özel sektörde mafyaya...
Devlette çeteye...
Sonuçta her ikisine karşı savaşımı gerçekten
yürütebilecek ve sivil-asker dayanışmasını da
içerecek demokratik güçlerin gecikmeden bir-
leşmesi, başarıyı sağlayabilir.
KİTAP UYGARLIĞIN
SİMGESİDİR.
UYGAR İNSANLAR
KİTABAVE
KİTAPÇIYA
GEREKEN ÖNEMİ
VERMELİDİR.
KİTAPÇILAR
DERNEĞİ
Bir kredi kartı.
Sadece üniversitelilere!
UniCard
• Tüm üniversite öğrencileri UniCard alabılir!
• Bu hak onlara sadece Interbank tarafından tanınmıştır
ve hiç kimse tarafından engellenemez, taklit edilemez,
kullanılamaz.
• Bu haktan sadece üniversite öğrencileri yararlanabilir.
• UniCard, bir VISA kredi kartıdır.
• Alırken kefil veya gelir befgesi istenmez.
• Dünyada 14.5 milyon ışyerınde geçerlidir!
• Bütün UniCard sahiplerine vadesiz tasarruf hesabı açıhr
ve bir de InterCard verilir!
• Isteyen, UniCard ile nakit avans çekebilir!
• UniCard sahipleri otomatik olarak, 3 ayda bir yayımlanan
UniClub dergisine sahip olurlar.
• UniClub dergisı sahipleri indirimli alışveriş yaparlar,
sürpriz hediyeler kazanırlar, kendileri için düzenlenen
etkinliklere katılıp hayatlarına renk katarlar.
• UniCard sahibı olan herkes rahat alışveriş yapar, yer
içer, gezer tozar, eğlenir, öğrenci olmanın tadını çıkarır.
Sb de hemen bir Interbank şubesine gelin,
UniCard sahlbl olun. Haklarınızdan yarartamn.
www.ıntert>ank.com.tr
INTER * î
B İ R E B İ R B A N K A C I L I K