Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29EYLUL1998SALI
12 KULTUR
PORTAL DİKMEN GÜRÜN
'Danton'ım Ölüımi' üzerineBerliner Ensemble \e Salzburg
Festivali'nın birlikie
gerçekleştirdıkleri bır yapım
"Danton'un Ölumü". Kımler
yok kı bu ekıpte? Martin
YVuttke. Wblfgang Maria Bauer,
Anette Paulman, Edith Clever,
Syfvester Groth...
VVuttke, Dantoa rolünde yine
fırtma gibi esiyor sahnede.
Konuşmasıyla. gülmesiyle,
ağlamasıyla, öfkesıyle,
suskunluğuyla. çe\Tesine
elektrık saçan bir Danton...
Ölüme giderken bile yaşamla
hesaplaşan bır Danton.
Robespierre ıse alabildiğine
zarif ve soğuk... Karşıtlıklanna
rağmen sıkışmışlıklanyla
benzeşen iki insan. Onlann
çevrelerinde toplanan kişilerde
de aynı aynşımlar ve
benzerlikler gözlemlenir.
Oyun başlar. Arkasmdan vuran
kırık beyaz ışıgın gölgelediği
zarif erkek. sahne karanrken
sırtında siyah uzun mantosu,
geriye doğru sımsıkı taranarak
ensesinde bağlanmış saçlanyla
ağır ağır ilerler. Göz alıcı bir
resimdir bu. Göz alıcı. ama
donuk, ürkütücii. güçlü bir
resim. Sahnenin ortasına
geldiğinde eldivenli elini zarif
bir hareketle kaldınr. sahnenin
ortasında \anmakta olan mumu
söndürür ve altındaki platfonn
yavaş yavaş yükselirken,
Robespierre etkileyici ses
tonuyla konuşmaya başlar:
"Cumhuriyetin silahı dehşet,
gücii isc erdemdir." Sahneden
salona, salondan sahneye yayılan
töresel miizik bir kuyuya atılan
iri taşlann çıkardığı sesler gibi
umutsuzluğu çağnştınr. Bu
sahneyi çeşıtli düzlemlerde
beliren canlı tablolar ızler.
Danton, Camille \ e Lacroix.
Robespierre \e St. Just... Danton
ve Robespierre... Ateş... Lucile,
Julie. Marion ve Danton...
R^obert Wilson, sahne üstünde yarattığı etkileyici görüntülerle
bütünleşen bir yönetmen. Kendine özgü güçlü bir dili olduğu yadsınamaz.
Görsel ve matematiksel bir yapı olarak değerlendirdiği şiirsel bir dil bu.
Büchner'in dünyasına girerken de aynı görsel ve matematiksel şiiri taşımış
sahne üstüne. Büchner'in metnini daha vurucu kılmış.
Robert VVTlson'ın yönettiği "Danton'un Ölümü"nde Martin VVuttke ve Sylvester Groth.
Büyüleyici görüntüler. Bu
görüntûleri izleyen büyüleyici
bir oyunculuk... Oyunun anlatım
biçiminde sahneler yer
değiştirmiştir. Bu değişimde
üzerinde durulan noktalardan
biri düşünce yapısı, yaklaşımlar
ve mekânlar arasındaki ilişkidir.
" Danton'un Ölümü"nü
unutulmaz kılanlann başında
Robert VVUson gibi bir ustanın
imzası var. VVilson. sahne
üstünde yarattığı etkileyici
görüntülerle bütünleşen bir
yönetmen. Kendine özgü güçlü
bir dili olduğu yadsınamaz.
Görsel ve matematiksel bir yapı
olarak değerlendirdiği şiirsel bir
dil bu. Büchner'in dünyasına
girerken de aynı görsel ve
matematiksel şiiri taşımış sahne
üstüne. Büchner'in metnini daha
vurucu kılmış. Yer yer "Doktor
Faustus Işıklan Yakar"ı, yer yer
"Orlando"yu anımsatan sahne
bölümlenmeleriyle, hareketli
panolarla. kararan-donuklaşan-
parlayan anlam yüklü ışık
değışimleriyle (ağırlık Fransız
devrimini anımsatan beyaz-
kırmızı-mavi renklere verilmiş)
oyun süresince varlığını
hissettiriyor Wilson. Büchner'in
coşkulu diliyle çelişen bir
uzaklık söz konusu sanatçının
yaklaşımında. Metnin altını
böylesine güçlü bir biçimde
çizen de bu uzaklık, mesafeli
bakış, yabancılaşma. Oyunun
bütününde düz ve kesişen
çizgilerden söz etmek mümkün.
Epizodlann yapısında yakalanan
keskin uçlann akıllıca işlenişi.
Minımalıst oyunculuk, ışık ve
sahne tasarunı sanatçının diğer
çalışmalannda olduğu gibi
burada da birbiri içinden geçerek
etkileyici bir bütün oluşturuyor.
Bu bütüne arka çıkan
oyuncularsa ustalıklannı
sergılerken izleyenleri bambaşka
bir dünyaya taşıyorlar sanki.
Oyundaki idealist-epiküryen
tartışmasının en güzel
öraeklerinden biridir Marion'un
doğaya dönen yüzü (Edith
Clever). Bu anlamda akla ilk
gelen yorumlardan biri. St.
Just'ün buzdan bir heykeli
anımsatan kişiliği. ya da oyunun
sonunda Lucile'in sessız
çığlığı... Mahkeme sahnesi...
Giyotine gidiş (beyaz bir ışık
altında beyazlar içindeki
mahkumlann tek tek aşaği
düşüşleri)...
"Devrim Satüm gibi kendi
çocuklannı yiyor" (St. Just)
"Danton'un Olümü" devrimi.
devrimin sonuçlannı sorgulayan
bir oyun. Oyunun dramaturgu
Ivan Nagel "Tarih ve Bugün"
başlıklı yazısında oyunla ilgili
olarak şunlan söylüyor:
"Oyunun esas Ugi alanı; bir
zamaniar o kadar umut vaat
eden bir hareket nasıl oldu da
umutsuz bir durgunluğa
dönüştü? Düşünülen ütopya var
olan her şeyin üzerine çıkarak,
onu yok sayarak aslında her şeyi
tahrip etmekte. Bu düşüşün
sonunda oluşan bir başka gerçek
ise parçalann bir araya gelerek
burju\aanin sarsılmaz gerçeğini
ortaya k<>\ masıdır... De>rim artık
kimsenin umrunda değüdir-.
Yeni toplum bilincinin felsefesi
apolitik, bireyseL özneldir."
1834'te yazılan "Danton'un
Ölümü" başanyı yakalamak için
1902'yedekbekledive
prömiyerini o yıl yaptı. Bu
konuda Ivan Nagel'in
söyledikleri ilginç saptamalar:
"Danton'un ölümünün
üzerinden bir yıldan fazla zaman
geçmişti. Rosa Luxemburg'un
ölümünden ise 17 yıl önceydi.
Tarihi şifreleyen böylesi
rakamlar kuşkusuz Büchner'i
ügüendirirdi."
60 yaşındaki Diana Rigg, tiyatrodaki başansından sonra televizyona dönmeye hazırlanıyor
Oyııncııluğıın tadun çıkamyor
'Her Yönüyle
Ahmet Oktay'
Kültür Servisi - Bursa Valiliği, cumhu-
riyetin 75. >ılını kutlama etkinlıklen kap-
saırunda 2-3 ekim tarihlerinde 'Her Yönüy-
leAhmetOktay'başlıklı biretkinlikdüzen-
liyor. Bursa Tayyare Kültür Merkezi Kü-
çük Salon'da gerçekleşecek etkinlikler, 2
Ekim Cuma günü saat 09.30'da başlayacak.
09. 30-10.30 arasmdakı binnci otunımda
Aft Yaşar Sanbay 'Edebiyat ve Sosyal Bi-
limler". Enis Barur 'Dr. Kaligari'de Çok
Katmanhhk'. Ramis Dara '\hmet Oktay'uı
Anı \e Günlük Türlerine Olumsuz Yakla-
şunı" konulannı ışleyecek. 11.00-12.00
arasında gerçekleşecek ikincı oturumda
Hulki Aktunç 'Ahmet Oktay ve Günlük
Yaşam'. Melih Elal 'Köşe Yazan Ahmet
Oktay', Melih Ergüven 'Ahmet Oktay ve
Resim'. HaydarErgükn 'AhmetOktay Gi-
bi Yaşamadım' başlıklı konuşmalarla an-
latacaklar Oktay'ı. 14.30-15.30 arasında-
ki 3. oturumun konuklan vekonulanndan
bazıları ıse şö>le: tlknur Engel 'Türki-
ye'de Popüler Kültür ve Ahmet Oktay', F.
Köksal 'AhmetOktay Şürinde Kent Prole-
taryası'. 16.15-17.00 arasında gerçekleşe-
cek dördüncü oturumda tsmail Demirdö-
ven 'Eleştiri ve Ahmet Oktay' tbrahim
Ohıklu 'Ahmet Oktay'da EleştireUik, Tur-
gay Gönenç 'Ahmet Oktay "ın Yürdu' baş-
lıklı konuşmalan yapacaklar.
Etkinlığin ıkınc'i gününde 10.00-10.45
arasındaki ılk oturum kapsamında Cemil
Köksal'ın 'Aydınlanma\eİşlevsellik' Ün-
sal Oskay'ın 'Türk Sanaünda Modemleş-
me ve Buna Sanaün Yanıtı Açısından Ah-
met Oktay". Doğan Hızlan'ın 'Ahmet Ok-
tay Şüri', Gültekin Emre'nin 'Ahmet Ok-
tay Şürinde Sürgün ve Sürgünlük' başhk-
lı konuşmalan izlenebilir. 11.15-12.15 ara-
sında İhsan Deniz 'Yol Üstündeki Seman-
der'de Metafîzik Gerilimi Yoklama Ham-
leleri', Serdar Aydın 'Yol Üstündeki Yan-
cı ya da İntihann Poetik Açılımlan', Ferit
Edgü 'Ahmet Oktay Şürinde Ölüm', Yü-
cel Kayıran '\bksulluk ve Şiddef temala-
nnı işleyecekler. 14.30-15.15 saatleri ara-
sında gerçekleşecek üçüncü oturumun ko-
nuk ve konulanmn bazıları şöyle: Güven
Turan 'AhmetOktay ŞürindeAnlan veÖy-
küleme', MehmetYalçın 'AhmetOktay 'da
ŞurseUikileDüşünselliğinSınnian.' 16.00-
17.00 arasındaki son oturumda Hilmi Ha-
şal'.Ahmet Oktay'ın Şürinde Bireyyada Ben
Portresi'. Ece Korkut 'Ahmet Oktay Şürin-
de Karsıtiıklaruı Biriikteliği', Mustafa Du-
rak 'Ahmet Oktay Şürinde Ben ve Başka-
a' başlıklan altında değerlendirecek Ah-
met Oktay'ı.
• Ted Hughes'un
Racine'den uyarladığı
'Phedre' oyunundaki rolüyle
büyük beğeni toplayan Diana
Rigg, BBC yapımı 'The Mrs
Bradley Mysteries' adlı
diziyle de televizyon
ekranlanna dönmeye
hazırlanıyor. Önümüzdeki
günlerde de bir müzikalde rol
almayı tasarlıyor.
Kültür Servisi - 60 yaşında bir ka-
dın şövalye, Diana Rigg... 1960'lann kült
dizisi 'Tath Sert'te canlandırdığı 'Em-
ma Peel' karakteriyle topladığı hayran
kitlesi, şimdi de onu Ted Hughes'un
Racine'den uyarladığı 'Phedre' oyu-
nundaki rolüyle tiyatro sahnesinde al-
kışlıyor. Rigg, BBC yapımı 'The Mrs
Bradley Mysteries' adlı diziyle de te-
levizyon ekranlanna dönmeye hazırla-
nıyor. Kısacası, çocukluğunun ilk yıl-
lannı Raj 'ın son günlerine tanıklık ede-
rek geçiren bir kadın için gerçek bir
Hint yazı yaşanıyor.
1994 yılında şövalye unvanuıı ahr-
ken Kraliçe o sıralar çalışıp çalışmadı-
ğını sormuştu Rigg'e. Hayırçalışmıyor-
du, çünkü kızını büyütmek için mesle-
ğine bir süre ara vermişti. 1990'lann ilk
yansında hep işsizdi.
Kendı kuşağmın en yetenekli oyun-
culanndan biri olan Rigg, özel yaşamı
konusunda her zaman sessiz kalmayı
yeğledi: "Ölene dek olabildiğinee özel
kalacağım, yani asla bir otobiyografi
yayımlamayacağun."
'Işılnlı biçimde yetenekli ve
zevk veren bir oyuncu-
Rigg, Güney Yorkshire'da, Doncas-
ter'da doğdu. Babası mühendisti ve The
Times'da gördüğü bir iş ilanı üzerine ai-
lesini Hindistan'a taşıdı. Rigg henüz iki
aylık bir bebekti ve bakımı, Hintli bir
dadı tarafından üstlenildi. Dadısından
Hintçe öğrenerek ve babasından The
Hobbit'i dinleyerek büyüdü.
Annesine ait kırmızı şifon elbiseyi de-
nediği bir gün, ilk kez bir oyuncu ol-
mak istediğini hissetti. Yorkshire'a dön-
düklerinde Rigg 8 yaşındaydı. Anne
ve babası tiyatroyla yakından ilgilenen
kimseler değillerdi.
Rigg cumartesi akşamlan radyo oyun-
lan dinlerken onlar briç oynarlardı. Ai-
lesiyle birlikte VHI. Henry'i izlemeye
gittiğinde ise Rigg'in ilk tepkisi. oyu-
na bir kez daha gelmek istediğini söy-
lemek oldu.
En büyük şansı, tiyatro tutkusunu
paylaşan ve bir okul temsilindeki ba-
şansının ardından anne ve babasını.
Rigg'in Kraliyet Drama Sanatı Aka-
demisi'nde eğitim görmesi için ikna
eden öğretmeni oldu.
Ne var ki büyük kent yaşamı Rigg'e
pek de iyi gelmemişti. Royal Shakes-
Kuşağmın en yetenekli munculanndan biri olan Rigg, özel yaşanu konusunda
hep suskun. Şimdi tiyatrodaki başansından sonra yeniden gündemde.
peare Company'ye yaphğı başvurular
kabul edilmedi. Chesterfield'da oyun-
cu değil. bir oyunda sahne amiri ola-
rak iş bulabildi.
Sonunda 1959 yılında RSC'ye kabul
edildi ve oyunculuk kariyeri, 'A Mid-
summer Night's Dream' oyunundaki
rolüyle başladı. Stratford'dabulunmak
içinolağanüstübırzamandı. PeterHall
sanatdirektörlüğune getirilmişti ve La-
urence Olivier, Paul Robeson, Edith
Evans gibi egolan hızla hrmanmakta
olan oyuncular karşısında Albert Fin-
ney, Vanessa Redgrave ve Rigg sade-
ce küçük rollerle yetinmek zorunday-
dılar.
Kısa bir süre sonra Rigg, Lady Muc-
dufTun 'The Comedy of Errors'daki
'Adriana' ve Paul ScofieM' ın 'Kral Le-
ar' uyarlamasındaki 'CordeKa' rolleny-
le hızlı bir gelışme gösterdı. Olivier,
"Işırnh biçimde yetenekli ve zevk veren
bir oyuncu" olarak söz ediyordu
Rigg'den. Büyük yönetmen Peter Bro-
ok ise şunlan söylüyordu Rigg için:
"Kendini aptal fılmlerle harcamazsa
iyi bir ovııncH olacak."
Brook, 'aptal filmler' derken Rigg'in
1964-1968 yıllan arasında rol aldığı
Tath Sert dizisini kastediyordu. Pat-
rick Macnee'nin çömezi Emma Peel
rolü, Rigg'e hızlı ancak herkes tarafın-
dan onaylanmayan bir şöhret getirdi.
1970'lerde Tom Stoppard'ın 'Jum-
persandNightandDay" veRonaldMil-
lar' ın 'Abelard ve Heloise' oyunlanyla
sahnede yeni başanlara imza atsa da,
Maggk Smith, Judi Dench ve Vanes-
sa Redgrave, Rigg'i çok gerilerde bı-
raktılar. Rigg 1970'li yıllarda, bellek-
lerde hiçbir iz bırakmayan bazı önem-
siz fılmler de çevirdi.
1973'te Israilli ressam Menachem
Gueffen ile evlendi ve bu evlilik bir yıl-
dan az sürdü. Gueffen'den aynldıktan
sonra Iskoç işadamı ve toprak sahibi
Archie Stirling ile tanışrı. 1982 yılın-
da evlendiler ve Rachel adında bir kız-
lan oldu. Rigg, tiyatro kariyerini bir
kenara bırakıp bir süre için aile yaşa-
mını önplanaaldı:
"Eğer bana bir eş ve anne olarak gö-
revlerüni yerine getiremediğim söyle-
nirse buna kınhnm. Ama bana bir oyun-
cu olarak sahip olduğum tüm potansi-
yeli kullanmadığun söytenirse bunu an-
lay ışla karşüanm ve nedenlerini açık-
layabüirim."'
1987 yılında Sondheim'in 'FoDies'
müzikalinde başrolü üstlendi. İkinci
evliliği de kısa bir süre sonra sona er-
di. Stirling, Rigg'i Redgrave'in kızı
için terk etmişti.
Islington'daki Almedia Tiyatrosu'nda
Dryden'in 'AH for Love' adlı oyunun-
da rol aldı. Bu oyundan sonra ise Rigg'in
en başanh sahne performanslanndan bi-
rini gerçekleştirdiği Euripides'in 'Me-
dea'sı geldi. Kocasından intikam al-
mak için çocuğunu öldüren Medea ro-
lündeki başansı, Rigg'in, kendi yaşa-
dıklanndan ne denli etkilendiğini gös-
teriyordu adeta. Rigg, Medea'nın ardrn-
dan Brecht'in 'Cesaret Ana' ve Al-
bee'nin 'Kim Korkar Vırginia Wo-
otftan?' adlı oyunlannda da başanh
bir performans sergiledi.
Rigg'in güçlü kişiliğinin oluşumu
iki etkene dayanıyor. Biri, Yorkshire'lı
olması, diğeri ise dini inançlan. "Hı-
ristiyan etiğuıi tüm buyruklanyla, yüz-
de yüz kabul etmiyorum" diyor. "Ama
benim yaşamımda inanççok büyük bir
önem taşıyor."
Tiyatroya gelince, Rigg için işler
1990'lann ilk yansında olduğundan
daha iyi gidiyor. Şu an Phedre'de ba-
şanlı bir performans sergilemekte olan
Rigg, önümüzdeki günlerde de bir mü-
zikalde rol almay ı tasarlıyor
Olivier, "Yüdızolmayaçahşanoyuıt-
culara ahşûk" diyordu. Biz de oyun-
cu olmaya çalışan yıldızlara alıştık.
Rigg ise, bu iki söylemin de en canlı
kanıtı...
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Sait Faik, Dil, Okumak
Genç kız, Sait Faik'i 'okuyamadığını' söylü-
yordu. Dili 'a^r'geliyormuşSaitFaik'in. (Oysaöy-
küler yazmak istiyor genç kız.)
Sait Faik'in hikâyelen'ni, -bir kitabına ad da olan-
"Mahalle Kahvesi"ri\ lise ikinci sınıfta öğretmenim
Bakiye Ramazanoğlu'yla tartışmalarımız geliyor
aklıma. O sınıftan şimdi kaç öğrenci, bugünün or-
tayaşlısı anımsar, kestiremiyorum. Amaoğretme-
nimizin sözleri bellegimde dün söylenmiş gibi:
"Mahalle Kahvesi'nin sonunda yazar yaşan-
mış kötülüğü bilerek değiştirir. Sait Faik hayatı-
mızın çirkin değeryargılanna herzaman karşı çı-
kan bir hikâye ustasıydı."
Sait Faik'i yeni yeni okuyordum. "Mahalle Kah-
ves/"nde yoldan çıkartılmış genç kızı, sessiz ve
uzak duran kahvecinin kurtardığı düşlenirdi.
"Son Kuşlar"da doğayı yok edenler ilençle di-
le getiriliyor; "Haritada Bir Nokta"da yazmak bir
ihtiras edimi sayılıyor ve hayatın çirkinlikleri, hak-
sızlıkları karşısında yeniden kaleme sarılınıyor-'
du...
Bu öyküler, o güne kadar okuduğum öteki öy-
külere benzemiyordu. Dümdüz, hatta konusuz, bu-
nunla birlikte nasıl karmaşık, nasıl yoğun! Katman
katman açılan bir derinlik sezilir.
O dönemler, yaklaşık otuz yıl önce, Sait Faik'i
sevenler, okuyanlar, dilini ağırbulmayanlarçoğun-
luktaydı. Sait Faik'i özden duyumsuyorlar mıydı?
Bir 'sevgi ustası' olduğu söylenegelirdi.
Sait Faik yalnızca sevgi ustası değildir. Sevgi
gereksinmesi onda inanılmaz boyutlara erişmiş-
tir. Bir aşkınlık, özgürlük sorunu yerine geçmiştir
sevgi gereksinmesi!
(Oyküler yazmak isteyen genç kıza Leylâ Er-
bil'in Zihin Kuşları kıtabını salık verdim. Bu özlü
eserde Sait Faik'e ayrılmış sayfalar gerçekten
has bir yorumu bize sunuyor.)
Insanların birbirine kurallarla, sınırlarla yasak
oluşu Sait Faik'te trajik bir süreçtir. İlk öykülerin-
den Alemdağ'da Var bir Yılan'a, o, artık yazınsal
bir sayıklanmayı çağrıştıran metinlere bu trajik
süreç irkiltici yorumlamalan da yedeğinde taşır.
Leylâ Erbil, demin andığım "Sait Faik'te Göz"
adlı yazısında, hikâyecinin karmaşık hikâye dün-
yasını, edebiyat öğretmenimden öteye çekiyor
ve Sait Faik'te ayrıkhğın, giderek kötülük bile de-
nebilecek kimi duygulanımlann önünde sonun-
da "birinsanlık mitosu"na ulaşmasını gözler önü-
ne seriyor.
Şimdi düşünüyorum: Sözcükleri mi ağır geliyor,
Sait Faik okuyamayan genç kıza, hikâyecinin söz-
cükleri?
Sanmam. Sait Faik'in asıl değeri biryandan da
anlatımında aranmalıdır. Dünyaya bakışını yansı-
tırken kişisel bir anlatım geliştirmiştir. Öykü dilini,
tıpkı yaşamdan beklediği gibi, kurallann, sınırla-
nn dışına taşırarak, estetik bir düzeye yükseltir.
İlk okuyuşta bozuk, çapaklı bir söz dizimi. C7-
sa kentten doğaya, doğadan kalabalıklara, ada-
nın ıssızlığından büyukjsgntlerin
T
ğ y ğ û t
pıpdurmuşbunikâyecilikteTürkçebüyüselkim-
lik edinir. Sait Faik'in söz diziminde kurgusallığın
belirtilerine kolay kolay rastlayamayız.
Leylâ Erbil diyor ki:
"Sait Faik'in (yazı) masası cebindeydi. Zihin
kuşlarını uçuşturan her şeyi, cebinde taşıdığı
'bakkal defteri' dediği san yapraklı defterine es-
ki Türkçe olarak geçirirdi. Birpark kanepesinde,
bir meyhane masasında ya da dizlerinin üzerin-
de yazabilirdi!"
Bir 'flaneur'ün bütün coşkusu.
Öyle sanıyorum ki bu coşku, sahıcilik, bu içten-
lik, bu, bütün konformist değerleri reddediş, Ley-
lâ Erbil'in sıfatlandırışıyla bu çok anlamlı "ber-
duşluk" bir ahlak olarak, bir dünya görüşü, yaşa-
mabiçimi olarak günümüzün 'darbeyiyap-köşe-
yi dön' eğitimince eğitilmiş gençlerine yakın ge-
lemiyor.
12 Eylül'den günümüze her şeyin, ama her şe-
yin bunca kararmasına, böylesine bayağılaşma-
sına tanıklık ederken, Sait Faik'in neden 'okuna-
madığını' kavramak pek zor gelmiyor bana.
Hikâyelerinin dilinde elli altmış sözcük kulla-
nım dışı kalmış olabilir; bunlan öğrenmek kolay.
Gelgelelim yürek çarpıntısına giden çetin yol bü-
yük emekler gereksiniyor.
"Yazmayacaksın biliyorum, ama yazacak gibi
olduğun zamanlann olacak. O günlerinde aklın-
dan bana mektup yaz. Bana öyle mektuplar bir
iki defa gelmiştir. Onun için sen aklından kâğıt-
sız, kalemsizmektuplannı isterbanayaz, isterza-
vallı annene." Sait Faik Abasıyanık, Bitmemiş
Senfoni, Bilgi Yayınevi, 1989.
İhap Hulusi anıldı
• Kultür Servisi -Mimar Sinan Üniversitesi,
Reklamcılar Derneği ve Grafıkerler Meslek Kuruluşu
ile Tür Tanıtım Reklam Hizmetleri A.Ş.'nin
desteğinde oluştumlan Çalışma Grubu'nun
yürüttüğü 'Müsellestpn Üçgene... îhap Hulusi Görey
100 yaşında' etkinleklerine bir yenisi daha eklendi.
Bedri Baykam'ın foto-pentürlerinden oluşan bir
sergi ve Tür Tanıtım Reklam Hizmetleri tarafından
oluşturulan 'Ihap Hulusi Köşesi' açıldı. Sanatçının
biyografisi ve çeşitli dönemlerini yansıtan
çalışmalannın ilk kez bir arada sunulacağı kitap da
önümüzdeki aylarda yayımlanacak. 1898'de
Kahire'de doğan Görey, 'Akbaba'da Münif Efendi
ve Ramiz'le çalıştı. Sanatçı, daha sonra Atatürk'ün
siparişi üzerine ilk Türk alfabesinin kapağından
Kulüp Rakısı'nın etiketine, Birinci sigarasının
ambalajından Ziraat Bankası'nın köylü afişine kadar
yüzlerce reklamverenle çalıştı. 35 yıl süreyle Milli
Piyango biletlerinin resimlerini yapan Görey. son
yıllannda hat sanatının en güzel örneklerini verdi.
Beytem Sanat Galerisi açılıyor
• Kültür Servisi - Beytem Koleksiyonu başlığı
alhnda, Şişli Beytem Plaza'da 'Beytem Sanat
Galerisi' 1 Ekim'de açılıyor Cumhuriyetin 75.
yıldönümünde, Ahmet Umur Deniz, Ali Rıza
Beyazıt, Aydın Ayan, Ayetullah Sümer, Celal Tuant,
Celile Hikmet, Devrim Erbil, Fernıh Başağa,
Hüseyin Bilişik, Hamit Görele, tbrahim Örs, llhami
Demirci, Jale Yılmabaşar, Kadri Aytalon, Kasım
Koçak, Mustafa Horasan, Neşe Erdok. Nuri lyem,
Ömer Uluç, Özer Kabaş, Pertev Boyar, Selim
Turan, Sezai Özdemir, Şeref Akdik, Yalçın
Karayagız, Yavuz Tanyeli, Zeki Faik Izer gibi
geçmişten günümüze sanatçılann yer aldığı geniş
yelpazeyi sanatseverlerle buluşturuyor. Galeri yıl
içinde düzenleyeceği karma sergilerine katılımı
bütün sanatçılara açık tutacak.