28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 TEMMUZ 1998 ÇARŞAM 12 KULTUR Kenny Werner Uçlüsü, Lee Konitz, Paul Bley ve Charlie Haden CRR Konser Salonu'nda Festîvalde gerçek bir caz akşaıru LALE Kl n d Blues Brothers 2000"le yeniden günde- me gelen Biues Brothers Band, bu yılki 1-stanbu! L'luslararası Caz Festivali'nin açılışını vaptı. Festıvalin ikinci gününde caz severler de konserlere ısınmava baş- lıyor. Bu akşanı bızi üç değişik konser bekliyor. Akşamın ilk konserinde Kenny Werner Üçliisii, Cemal Reşit Rev Konser Salonu'nda olacak. Lennie Tristano'nun genç takıpçılerinden biri olan U'erner. hem Tnstano'nun ızlenni günümüze ta- ş.ıyor; hem de Tristano ekoliinün sınırta- nımazlığını anlatıyor. Bu akşam yanmda basçı Ray Drummond ve davulcu Billy Hart olacak. Estetiğin gelişimine gönüJ vermiş tkıncı konser hıç kuşkusuz festival ta- rihinin en önemli buluşmalanndan birini getirecek karşımıza. Festıvalin heniiz iki- yeaynlmadığıyıIlardaağırladığımızMi- İes Da\ ts. DizzyGiUespie ve Stan Getz gö- çüp gıtmeden bırkaç vıl önce Istanbul'da bu türden unutulmaz konserler vermişti. Bu kez <festi\alin gerçek açılışında) Lee Konitz, Paul Bley \e Charlie Haden ı bir arada dınleveceğız. Bu üc ustanın müzi- ğıne tanıklık etmenin keyfini biryana bı- rakın. haberini vermek bile başlı başına heyecan verici. Alto saksofoncu Lee Ko- nitz. Lennie Tnstano'nun duygudan çok akla yönelmeyi seçen entelektüel. "cool caz" öğretisini en çok şekillendiren isim- lerden bıri. Buna karşın Tristano'dan el al- dıktan sonra ondan en uzak miizik durak- lanna ulaşan neredeyse tek müzisyendir. Konitz, caz estetigine ve bu estetiğin ge- lişimine gönül vermiş bir müzisyen. 1927'da Chicago'da doğan Konitz. Sonny Stitt !e birlikte bakır üfiemefılerde elekt- ronik müziğe ilk göz kırpanlardan biri olur. Yolun değişik yerlerinde Stan Ken- ton. Claude Thornhili Miles Davis, Gfl E\ans ve Charfie Mingus'la da buluşan Ko- nitz'ın en uzun süre sadık kaldığı akım de- neyselliktir. 60"Iarın ortalannda onu Pa- ul Blev ve Carla Bley'la buluşturan da bir- bırlerine çok u>an deneycı arayışları ola- caktır. Lee Konitz'tn müziği ve kişilifi co- o! cazın kilometre taşlandır. Bu aynksı bi- çim. Charlie Parker'ın gölgesinde kalma- yan bir gelışimin de habercisidir. Par- ker'ın vibratolanndan ve ritmik vurgula- nndan uzak durur Konitz. Bunun yerine Tnstano'v la birlikte geliştirdiği kontrpu- ana ve grup doğaçlamalannayönelir. Tris- tano gibi o da müziğini eğitimciliğiyle beslivor bugün. Kanadalı piyanıst Paul Bley, yola 1949 'da çıkar. Yol arkadaştan o günlerde ALkşamm ilk konseri Kenny Werner Üçlüsü'nden sonra festival tarihinin en önemli buluşmalanndan biri gerçekleşecek; Lee Konitz, Paul Bley ve Charlie Haden'ı bir arada izleyeceğiz. Bu kaçınlmayacak eşşiz buluşmadan sonra Roxy'de İlhan Erşahin ve Wax Poetic grubunun konseri var. Erşahin & Wax Poetic Roxy'de Müzik kariyerini Nevv York'da sürdüren Ilhan Erşahin, Wax Poetic adlı grubuyla, Doublemoon Records için hazırladiğı 'Three' albümünün tanıtım konserlerine Istanbul'dan ba^lıyor. Erşahin, geleneksel caz geleneğini yeni müzikal formlara taşıdığı grubu Wax Poetic ile 5. Uluslararası tstanbul Caz Festivali'nin konuğu olarak bugün, yarın ve cuma günü Roxy'de saat 23. 30'da konser verecek. flhan Erşahin'in kendine ait besteleri ve yorumlanyla Amerika'da çok başanlı olan caz albümü Home'un hemen ardından oluşan Wax Poetic'de NevvYork'lu funk, soul, caz ve trip-hop ustalan yer alıyor. Festival kapsamında bu akşam aynca Slide Hampton (trombon), Grady Tate (davul). Hakan Behül (bas), D w n Thompson (gitar) ve John Nugent (saksofon) Gramafon Jazz Club'da saat 23.00'te konser verecek. Türkiye'ye gelen birçok yabancı cazcı ile çalan Hakan Behlil. halen Önder Focan, Levent Benba ve Deniz dündar ile devamlı olarak yürüttükleri grupta bas çalıyor. Amerika'ya taşınan Oscar Peterson'ın ar- dında bıraktıgı basçısı ve davulcusudur. Juilliard'da geçen günlerin ardından sah- neyi Chet Baker'la paylaşır. Bley, bu ge- ceki sahne arkadaşı Charlie Haden'laay- nı dönemde OrnetteColeman dörtlüsün- dedir. Coleman 'ın ardından Sonm Rollins ve Jimmy Guiffre'lı dönemı noktalar ve basçı Steve Swallow'la davulcu Barry Altschulu ıçeren ilk grubunu kurar. Caz- da özgür akımı köklendiren \e kanatlan altına aldığı genç yeteneklerle kökleri sağlamlaştıran bir piyanist Bley. Art ar- da hayat arkadaşlan olan Annefle Peacock ve Carla Bley in hem yorumunda hem de besteciliğinde derin Paul Bley izleri var- dır. O günlerde kimsenin adını bilmediği Pat Metheny v e Jaco Pastorius da Bley' in grubuna davet ettıği müzisyenlerdir. tçe dönük, duyarlı ve yalnızca notalann ara- sma sıkıştırarak gösterdiği espritüel kişi- liğiyle eazın en varatıcı yüzlerinden biri- dir. Piyanonun içindeki gizli enstrüman- lan da dışındaki tuşlar kadar sever Bley. Onu anlamak ıçin onun kadar yogunlaş- makgerek. lşteozamaniçiçeördüğü no- talann arasmda yitip gitmek işten bile de- Dört değişik caz tohumu serpiyor Bu önemli konserin iiçüncü portresin- de Charlie Haden var. Basçı. besteci, grup liden veher şeyden önemlİM birbilinç ve düşünce adamı olarak Charlıe Haden, ca- zın içinde bulunabilecek bütün yaratıcı- lıgı, içsellıfı ve iletişımiyle bizimle. O; yıl- lardır ektiği ıncelik, duyarlılık ve caz key- finın hasadını biçiyor. Bu keyfin tohum- lannı çok önce hem de birkaç koldan atan Charlie Haden'ın müziğini ve caz keyfi- ni benimsemiş olduğu yaşam görüşüne hiz- mette kullandığı açık. Bu ne ilginç bir caz estetiğidir ki tek bir Haden bir yandan Ornette Coleman Dörtlüsü'nün devrim- ci caz yorumculuğuna, bir yandan Libe- ration Music Orchestra'nın bağımsızlık öz- lemine. öte yandan Pat Metheny, Gonza- lo Rubalcaba ve Keith Jarret gibi özgün müzisyenlerin destekçiliğine ve tabii ki Qu- artet VV'est'in caza attığı imzalara kadar her yere yetişiyor. Hatta Quartet West karan- İıklarda kalmış "film noir" karelerini din- levenlere taşıyor. Tek bir Charlie Haden, dört ayn tarlaya dört değişik caz tohumu serpiyor; sonra da her ayn ürünün zevki- ni sürmek biz dinleyene düşüyor. Cazı geleneksel kaynağından getirip bugünkü yaklaşımma ulaştıran Charlie Haden, gü- nümüzde caz hizmetlerini Kaliforniya Sa- nat Ensıitüsü'ndeki derslerle perçinliyor. Orada öğrencilerıne nasıl bas çalacakla- nndan çok, yaşamdan keyifalmayı ve ya- şamı ciddiye almayı öğretiyor. Çünkü o. her notayı hayatının en önemli notası gi- bi çalmaya o kadar inanıyor ki her şarkı en önemli şarkıya, heralbüm en iyi albü- me dönüşüveriyor. Yalınlığın. sadeligin ve duyarlılığın tam kalbinden çıkan o efla- run, buguJu, duygu dolu, aşk dolu nota- larda söylenen ve çalınan bütün caz şar- kılannın keyfi katmerleniyor. Cazın, hat- ta daha genelde müziğin insana öğretece- ği en önemli şeyin alçakgönüllülük oldu- f una yürekten inanıyor. Yaşanan anm, an- cak alçakgönüllülükle farkına varabilece- ğimizi. güzelliğin basitlikte olduğunu ve gönül gözüyle baktığımızda onu görebi- leceğimızi söylüyor. Lee Konitz. Paul Bley ve Charlie Ha- den bu akşam eşsiz bir buluşma için bizi bekliyor. Sakın ola kaçırmayın. Cemal Reşit Rey'den sonra Ilhan Erşahin ve son projesi Wax Poetic günü Roxy'de nok- talayacak. 'Whistle Oown the Wlni' LMipa'ia «ahnBİenfyop Webber'in son müzikaline makyajKültürServisi-.'Vndrew Lkj>d\Vcb- ber'ın yenı müzıkali 'VVhistleDovm the Wind'. NVashıngton'da gerçek- leştınlendünvaprömiyerinden 18ay sonra Londra'daperde açtı. Müzikal. .\merika'da sahnelendiği haline oran- la o denli değişiklife uğramıştı ki. Aldvvych Ti\atrosu"ndaki açılış ne- redeyse birbaşka dünya prömiyeri ni- teliğindeydı. Amerika'da karşılaşılan olumsuz eleştiriler. müzikalde bazı değişik- lıklerin yapılmasını zorunlu kılmış- tı. Washmgton Post 'sadece «kıcı'. Washington Times 'abartıh', Interna- tional Harold Tribune •VVebber'inen zavıf şovu' olarak nıtelendırmişti •\Vhistle Darnt the VVînd'i. Herşeye karşın eleşnrmenler mii- zikali önemli bir yapım olarak de- ğerlendiriyorlar. "Sunset Boukvard \e .Aspects ofLwe'ın yarattığı düşkı- nkhğından sonra VV'ebber'den daha kötüsü de beklenenıezdizatea'' diyen- ler de var. The Tımes'ın sanat editö- rii Richard Morrison da "Yeni bir Webber hit'inin zamanı getmişti ar- nk" sözleriyle dile getiriyor düşün- celerini. VVebber ise. çağımızda müzikalin altın günlerinin çoktan sona erdiği- ni. 'Cats. Phantom of the Opera' ve StarfightExpress gibi yüksek kâr ge- tiren yapımlann tekrarlanmasının güç olduğunu belirtiyor. Müzikalin Londra prömiyerinden sonra aldığı tepkiler de yıne üd kısım- .tiatoplamyor. Bazılanna göre Web- ber'in >eni çalışması fazlasıylademo- de. Bazılan ise tüm olumsuz eleşti- rilere karşın hiçbir şeyin Webber'i durdurama>acağını savunuyorlar. Müzikalle ilgili umut verici notlar da var. 2.3 milyon pound'luk harca- malar karşısında bugüne dek 3 mil- yon pound'luk bir kazanç sağlanmış. Avustralyalı şarkıcı TinaArena, mü- zikal başlığını taşıyan şarkısıyla lis- telerde yükselişe geçmiş durumda. Tom Jones ve The Sounds of Black- ness korosu da. müzikalden bazı şar- kılan yayımiamaya hazırlanıyorlar. VVebber, 1961 yapımı fılmi izledi- ğinde çok beğendiğinı ancak bu öy- küden bir müzikal çıkabileceğini hiç düşünmedığini söylüyor. Daha son- ra Edinburgh Festh ali nde kitabm ti- yatro versiyonuyla karşılaştıgrnda ise düşünceleri değişmeye başlıyor. An- cak bu kez de öykünün fazla 'İngi- Bz' olduğunu. bu konunun Ameri- ka'ya nasıl uvarlanabileceğıni dü- şünmeye başlıyor. Sonunda \\Tıistle Dovnı the \Vind. \\ebberin yeni ça- lışması olarak sahnelerdeki yerini alı- yor. Müzikal Mary Ha>1e> Beü'in ro- manından yola çıkılarak hazırlanmış. Kitabm. müzikale de esin kaynağı olan ve yönetmenliğini Bnan For- bes'ın yaptığı sinema versiyonunda (1961) ise başrolü Bell'in kızı Hay- ley1 Mflb üstlenmiş. Müzikalde. kaçâk birmahkûm bulan ve bu mahkûmun tsaPeygamberolduğuna inanan üç ço- cuğun öyküsü anlatılıyor. VVebber versiyonunda öykü 1959'lann Loui- siana'sında, ırkçılığın alaşağı edilip rock'n roll'un parlamaya başladığı günlerde geçiyor. Yönetmenliğini Gale Edwards'm yapıyor. Uebber. Washington'da gerçekleştirilen dünya prömiyerinden sonra olumsuz eleştiriler yüzünden müzikalde bazı değis.iklikler >apO. Bıırton, uluslararası buluşmaların cazın gelişiminde etkili olduğunu belirtiyor Gary Burton, 'Tangoçalarken kendimi üpkı caz çaldığım zamanlardaki gibi hissediyorum' diyor. (Fotoğraflar: KADER TUĞLA) 'Cazda/dçeşiûüikçoksağlıklı' GÜLERÇETİN Caz müziğınin v e v ibrafonun çağdaş tem- silcilerinden Gary Burton. cumartesi akşa- mı Yapı Kredı Sanat Festıvali çerçevesinde Istanbullu müzikseverlerle bulustu. Burton için özel bir anlam taşıvordu bu konser. 1985 yılında birlikte çaldığı AstorPiazzo- la'nm altıncı ölüm yıldönümüydü 4 Tem- muz ve Burton bir kez daha onun 1960'da kurduğu Yeni Tango beşlisiyle bir araya gelmışti. 1988 v ılında Istanbul'da Astor Pi- azzolla'ya eşlık eden müzısven dostlan bu kez şef'lerinin ölüm yıldönümünde Gar\ Burton ile aynı sahnede buluştular. Bur- ton'la, Piazzola anısına verdikleri üçüncü konser öncesinde görüştük: - Astor Piazzola'nın altıncı ölüm yıldönü- münde beşlisiyle yeniden bir araya geldiniz. Bu noktada Piazzola">la gerçekleştirdiğiniz çalışmavı ve ikinci buîuşmanızı değeriendi- rirmisiniz? ilk olarak 1965'te dinlemiştim Piazzola'yı. Ama. ancak yirmi yıl sonra bir araya gele- bildik. Ben geçen süre içinde hayran oldu- ğum bu müziği yakından izledim. I985'te- ki buluşmamızın ardından Japonya. A\TU- pa ve Kuzey Amerika'da tumeye çıktık. Be- nim ıçin ınanılmaz derecede heyecan v eri- ci bir tecrübeydi. Özellikle onun çağdaş tangosunda kendimden çok şe\ buluvor- dum.O öldüğünde tangoyla bütün ilgi v e bağ- Iantımın da bittığini düşünmüştüm. Bir gün birarkadaşım Buenos Aıres'te Piazzola'nın beşlisiyle yeniden bir araya gelmemı öner- di. Beşli de Piazzola'nın ölümünün ardın- dan bir daha birlikte çalmamıştı. Bizi ona ve müzığine duydugumuz özlem bir araya getirdi aslında ve yeni birCDprojesinebaş- ladık. Ancak herkes ayn ayn çalış.maya baş- ladığından buluşmamız biryıl aldı. Albü- mü tamamladığımızda büyük keyif almıs,- tık. bunu bir tumeyle sürdürmek istedik. Beşliyle her çalışımızda Piazzola da sanki bizimleymiş gibi heyecan duyuyoruz. - Tango ve caz nerede buluşuyor? Ortak pek çok noktalan var aslında. Ön- celikle benzer bir tarihi süreci paylaşıyor- lar. Her iki müzik türü de yüzyıhn başında başladı ve mekân olarak önce gece klüple- rinde yer bulabildi kendisine. Başlangıçta bu türlerin müzikal değerleri üzerine soru işaretleri vardı. Saygıdeğermüzikler olarak görülmüyorlardı. Ve yine aynı dönemde, 1950'lerde daha karmaşık birkimlik kaza- narak klüplerın dışına çıkmaya başladılar. Bu müziklerin klasikleşme süreçleri de ör- tüşüv or. Aynı süreçleri ayru dönemlerde ge- çinniş olmalan buluşturuyor bu müzikle- ri. Aynca caz da tango da çok duygusal ve tutkulu müzik türleri. Her ikisinde de duy- guların abartılı bir ifadeyle dışa vurumu söz konusu. Bu nedenle tango çalarken ken- dimi tıpkı caz çaldığım zamanlardaki gibi hissediyorum. Caz uluslararası kimJik kazandı - Peki bugün dümadaki caz festi\alleri- nin programlanna baktığuuzda cazı nere- de görü.vorsunuz? Sanınm bu programlarbize bugün caz mü- ziğinde neier olduğunu bire bir yansıtıyor. Kırk elli yıl öncesine baktığımızda çok kü- çük bir dinlev ici kitlesi vardı ve birbirini ta- kip eden dönemlerde tek bir tarz caz çalı- nıyordu. Zanıanla izleyici kitlesi genişledı ve caz uluslararası birkimlik kazandı. Bu- gün artık Asya'dan, Arrika'dan. Kuzey Ame- rika'dan müzı.syenler bir araya geliyor fes- tivallerde. Bu uluslararası buluşmalar da etkili cazın gelişiminde. Müzisyenler kar- şılıklı alıverışe giriyor. Günümüzde artık bazı müzisyenler eski caz türlerini canlan- dınrken bazılan da >epveni, heyecan veri- ci denemelere girişiyor. Bütün bu çeşitlili- ğin caz adı altında toplanması dinleyicile- rin de kafasmı kanştınyordur sanınm. Ama ben cazdaki bu çeşitliliği çok sağlıklı bu- luyorum. Cazın günümüzdeki tarz ve kim- liğini bu çeşitlilik niteliyor. - Rock ve pop mûzisyenleriyle de deney- sel bir takını çalısmaiannız var. Bu arayış- lar cazın yapısuıdan nıı kaynaklanıyor? Sanınm öyle. Caz müzisyenleri doğaç- lamaya geniş yer ayınrlar. Çoğunlukla gör- düğümüz notalardan değil. duyduklanmız- dan ve hissettıklerimizden çıkanzyola. Bu da bize ötekı müzik diyarlannı da ziyaret edebilme olanağını sağlar. Bu nedenle caz müzisyenlerini pek çok değişik etkinliğin içinde görürsünüz. Ote yandan klasik mü- zik ya da tango çalan müzisyenlerin elinde takip edecekleri notalar olması gerekli. - MüzisyenJiğinizuı vanı sıra uzun süre- dir Berklee Müzik Koleji'nde efitmenlik yapıjorsunuz. Bu iki edtinüğin birfikteiiği ka- riyerinizi nasıl etkiliyor? 1971 'den beri sürdürüyorum eğitmenli- ği. Başlangıçta sadece profesördüm kolej- de ama daha sonra yönetimde de görev al- maya başladım. Müzisyen yönüm ve ögret- menliğim karşılıkJı olarak besliyorlar bir- birlerini. Müzik dünyasındaki tecrübelerim ne öğretmem gerektiği konusunda çok yar- dımcı oluyor bana. Sürekli genç, yetenek- li müzisyenlerle çalışmak da sahnedeki per- formansımı besliyor. - Genç kuşak caza nasıl yaklasıyor? Eğer müzisyenlerse cazı erken keşfedip seviyorlar, ancak diğer gençler cazla daha geç tanışıyorlar. Çoğu yirmili yaşlanna gel- meden önce cazla ilgilenmiyor bile. Klasik müzik için de geçerli bu. Daha karmaşık olan bu müzikleri dinlemeden önce biraz olgun- laşmalan gerekiyor. Bu nedenle gördüğüm caz dinleyicilerinin yaşlan genellikle yirmi- nin üzerinde oluyor. -Yakın gelecekte neleryapmav ı planlıyor- sunuz? - Aralık ayında tango topluluğuyla bir Kuzey Amerika turnemiz olacak. Ancak buyılın sonuna dek ve önümüzdeki yilın baş- lannda çoğunlukla ChickCorea ile çalışa- cağım. Birdüetçalışmamız var. Ekimdede yeni albümüm çıkacak. DEFNE GOLGES TURGAY FİŞEKÇİ Şiipimizin Dikbaşlı Çizgis "Can Yücel Üzerine" başlıklı yazısında (Edet yat Yazılan, Yapı Kredi Yayınları, s. 150) Selaha tin Hilav, Türk şiiri içinde onun en yakıniarının NJ zım Hikmet ile Metin Eloğlu olduklannı söyler. Bu üç şairi birieştiren ortak çizgi ise dünyaya \ şiire dikbaşlı yaklaşımlarıdır. Hilav'ın çağdaş şiir tanımı şöyle: "Çağdaş şiiriı alışılagelmiş insan duyartığını ve düşüncesini yıt mak, yeni bir duyariık, düşünce ve yaşama biçin getirmek, hatta bireyin ve toplumun yaşayışınd köklü dönüşümler gerçekleştirmek gibi amaçlar yönelmiş olduğunu biliyoruz." Yazının satır aralannda sanki yazar, şair dediğiı böyle olur, dünyaya karşı durabilen adam şairdi ötesi, sıradan duyarlıklardır, bunun da çok fazla bi anlamı yoktur, demeye getirmektedir. Aynı kitapta Selahattin Hilav, "Nazım Hikme Üzerine Notlar" başlıklı otuz sayfalık incelemesin de bu devrimciliğin özelliklerini.aynntılarıyla işliyor Yine Nâzım Hikmet üstüne yazdığı: "Birkaç Göz- lem ve Düşünce "adlı yazı da şair ve şiir üstüne sor derece ilginç saptamalar içeriyor: "Çağımız, şairle şiirin birliğini isteyen birçağdır. Şiirin şaire ve şairin şiire dönüştüğü birçağdır, Bu- günün okuru, şaire bakınca şiiri, şiire bakınca şa- iri görmek, algılamak istiyor," (...) "Yoluna bir ha- yat konulmadıkça şiirin kendini teslim etmeyişi... Hem de belli birşekilde konulmayınca... Nâzım bu işi becerebilenlerden biridir." (s. 66) Can Yücel incelemesinde, şairin difcte yaptığı atak- lıklar şöyle tanımlanıyor: "Çağnşımsal olanaklannı sonuna kadar kullan- dığı ve kimi zaman kelime oyunlarıyla, cinaslaria bir başka yaşama kavuşturduğu sözcüğü, fiziksel olarak değişime de uğratıyor; hece ve hari düze- nini altüst ediyor; bildiklerimize benzemeyen ama bir bakıma yepyeni ve etkileyici sözcükler yaratı- yor. Dilin ve sözcüğün bu biçimde kullanıiması, kurulu düzenin taşıyıcısı ve koruyucusu olan belli bir söylemin yıkıma uğratılmasıdır ve şairin devrim- ci olabilmesi için, dilde ve deyişte kendi şiir ve devrimini gerçekleştirme zorunluğunu hem orta- ya koyar, hem de bu zorunluluğun nasıl aşıldığını gösterir. (...) Bundan ötürü gerçek şairler dili azat edenlerdir diyeblliriz. Nitekim Can'da, tutsaklıktan kurtularak yaşamın iç yüzünü ortaya döken ve özündeki gizli hakikatleri de gösteren bir dille kar- şı karşıyayız. Bu dil akıl öğretmez, efsaneleri pe- kiştirmez, kişilere tapınmanın soyut hümanizma hayallerinin hizmetkâriığını yapmaz. Besinsel ve cinsel açlığı, idealler ve ilkeler ileri sürerek gözden kaybettirmez. Yaşamamışlığı ve hödüklüğü örten sulugözlülük ve yapmacık hassasiyet üretmez, bunlan başkalanna bulaştırmaz; kısacası, yalana ha- yat hakkı tanımaz." (ss. 153-154) Ne kapsayıcı bir değerlendirme, değil mi? Yaza- nn Metin Eloğlu'na verdiği önem ise ayrı bir ince- leme konusu olmayıp "Can Yücel" yazısının içine sıkışmış: "Metin, Garip şiirinden yq(a Çjktığı halde, yalnız- ca 'eda' ile ya da şiiri yiyip bitiren, anlık etkilerya- ratan esprilerie, 'arif olan anlar'/ aşamayan hafifdoz- da sosyalist imalaria, kendinin-bilincine varmamış bir 'ilericilik'/eya da 'hümanistlik'leyetinmedi. Ger- çi Garipçilerin yaptığı gibi o da şiirsel imgeye faz- la başvurmadı, ama eşsiz yeteneğiyle, sözcüğün içinde gizlenmiş şiirselliği bularak, şaşırtıcı sözdi- zimleri kurarak, şiirin söz dağarcığını adamakıllı genişleterek ve belki de en önemlisi, mizah öğe- sine gerçek bir toplumsal eleştiri öğesini şiirsellik içinde kazandırarak, yapmacık duygusallığı ve res- mi ciddiyeti saf dışı ederek yalın bir şiiryarattı." Yirminci yüzyıl Türkiyesi, başka pek çok alanlar- da yapamadığı, çağdaş uygarlığa ulaşma ereğini şiirde fazlasıyla yaptı. Yüzyıhn sonuna geldiğimiz- de geride öylesine dev bir şiir birikimi o)uştu ki bel- ki de gelecek yüzyıl, daha çok bu verimin değer- lendirildiği zaman dilimi olacak. Bu eleştirel çabaya fazlasıyla gereksinim var. Or- han Veli'nin peynir ekmek gibi satıldığı, buna kar- şın Metin Eloğlu'nun neredeyse unutulmaya terk edildiği, yeni kuşak şairlerin gösterileri seyirci top- larken koca Dağlarca'nın yıllardır köşesinde küs- künoturduğu bir şiir ortamında çok yönlü, ciddi eleş- tirel yaklaşımlara gereksinim olduğu ortada. Bu yoksunluğumuz nasıl aşılır bilemiyorum ama Selahattin Hilav'ın şiir yazılannın önemli bir yol gös- terici olacağı ortada. Keşke böylesi incelemelerin sayısı artabilse! MDT, Almanya Turnesi'nde • Kültür Servisi- Ankara Devlet Opera ve Balesi Modern Dans Topluluğu 9-13 Temmuz tarihleri arasında Almanya turnesine çıkıyor. Almanya'nın Bonn ve Bielefeld şehirlerinde yapılacak olan "Tanz Für Toleranz- Hoşgörü İçin Dans Festivali'ne davet edilen Modern Dans Topluluğu bu kentlerde birer temsil verecek. Festivale aynca Kanada, İspanya, Brezilya ve Fransa katılıyor. Cumhuriyetin 75. yılı. kapsamında alınan davetler üzerine Modern Dans Topluluğu, 3-9 Ağustos tarihleri arasında Filipinler, 22-23 Eylül tarihlerinde de Fransa turnesine çıkacak. K Ü L T Ü R İ Ç Î Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle