Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14TEMMUZ1998S/
HABERLER
Keskin'den
Yılmaz'a suçlama
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-CHPGenel
Sekreten Adnan Keskin.
Ziraat Bankasi. Emlakbank
\e Halkbank gıbi kamu
bankalannın katnlyonluk
alacaklannın tahsıl
edilmedıginı anımsatarak
"Hükümet alacaklan tahsıl
etmedığı gibı yenı
vurgunlara \ ıze Vermiştir.
Memur maaş zamlannda
kaynak sıkıntısının arkasına
sığınamaz" dedi. Keskin.
memur maaş zamlanyla
ılgılı tıkanmayı
değerlendınrken, bu
durumun 55. hükümetin
kararsızlığindan.
beceriksizligınden \e
ideolojik tercihlerinden
kaynaklandığim öne sürdü.
AIDS'e 30 milyar
tazminat
• İZMİR (Cumhuriyet
Bürosu) - lzmir'de 2 yıl
önce Kızılav Kan
Merkezi'nden aldıklan
kandan çocuklanna AIDS
hastalığı bulaşan Oyal
ailesinin merkez aleyhine
açtıklan dava sonuçlandı.
Izmir 3. Asliye Hukuk
Mahkemesı. Kızılay'ın
aileye 30 milyar lira
tazminat vermesini
kararlaştırdı. Torbalı Devlet
Hastanesı'nde 6.5.1996
günü dogan ve bir hastalık
nedeniyle lzmır Behçet Uz
Çocuk Hastanesı "ne sevk
edilen Yığit Oyal'a tedavisi
sırasında Kızılay'dan alınan
kan verilmişti. Tedavisi
17.6.1996'dasonaererek
taburcu edilen Yığit
Oyal'ın ailesine, 6 ay sonra
hastane yetkililennce
venlen kanda AIDS \ırüsü
bulundugu bıldınlmıştı.
DJVPiği'de PKK
baskını
• DİVRİĞİ (Cumhuriyet)
-Sıvas'ın Divngı ılçesı
Çayırcı Köyü'nü basan
PKK'lıler. 4 kişiyı
katlettıkten sonra. köydekı
evleri ateşe vererek kaçtı.
Öncekı gece saat 22.00
sıralannda Hamuçimen
mezrasına gelen bir grup
terönst köyde bulunan Zekı
Boztepe(38). Recep
Türkmen (16), Sinan
Türkmen ile Feriha
Türkmen'ı köy meydanına
çıkardılar Propaganda
yaptıktan sonra söz konusu
köylüleri öldüren
PKK'liler. mezrada
bulunan e\ leri de ateşe
vererek kaçtılar.
ACYPLr
ABO'ye
dondu
• Haber Merkezi - An
Grubu ile yaptığı anlaşma
gereğince Türkiye'de
bulunan, ABD'nin
uluslararası alanda genç
siyasi adaylannı politik
hayata hazırlamada büyük
etkinliği olan American
Council of Young Political
Leaders (ACYPL) heyeti
Amerika'ya döndü. Sekız
kişilik heyet Istanbul ve
Ankara'da Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel ile
çeşitli politıkacılan,
belediye başkanlannı,
işadamlannı ziyaret etti.
Heyet GAP bölgesinde de
inceleme \e zıyaretlerde
bulundu.
CHP'nin anketi
• ANKARA (AA)-CHP
Basın Bürosu'ndan yapılan
açıklamava göre, CHP'nin
internettekı
http: www.chp.org.tr
adresindeki web sayfasında
gerçekleştirilen internet
anketinın beşinci
haftasında, "'Sizce Türkiye.
AB'ye
girmeli midir
girmemeli midır?" sorusu
yöneltildi. Ankete
katılanlann yüzde 85.9'u
soruya "e\et" yamtını
verdi. CHP'nin internet
anketinin altıncı haftasında
ise "Sizce sağlıklı bir
toplum muyuz?" sorusunun
yöneltileceği bıldınldı.
Düzeltme
Gazetemizde önceki gün
yaytmlanan'"Teftiş
Kurulu'nda operasyon"
başlıklı haberde. görevden
ahnan TEDAŞ Teftiş
Kurulu Başkanı Mesut
Karaosmanoğlu'nun. son
genel seçimlerde kapatılan
Refah Partısi'nden Sınop
milletvekili adayı olduğu
belirtilmiştir. Sinop'tan
milletvekili adayı olan.
Mesut Karaosmanoğlu'nun
atamasını yapan TEDAŞ
Genel Müdürü Mustafa
Öztürk'tür. Diizeltir, özür
dileriz.
Harran, eski Harran değil Bire sekiz veren tarlalar, bire otuz verir olmuş
Güneşbizim babamızdır,yasu?tsyze kızı olur üzerlik.
Beyaz taç yaprakları duvağıdır. Ya
ortası. ya ortası? Harranlı güveyin
güneşii sabahtan ödünç alıp tam yü-
reğıne oturttuğu san yüzgörümlüğüdür.
Tohumlan kutsanır Allı güllii basma par-
çasının eteklenne tutuşturulup tespih gibi di-
zildi mi, kerpiç duvarlara asılır, "bereketin
uğunıdur" dıye.
Tohumlan acının hasadıdır da aynı zaman-
da. Ondan olsa gerek. senn gecelerde tezek
ateşinde yakarlar, "Tütsüsü tüm kötölükleri
kovsun* diye...
Üzerlik otu: doğanın, yörenın çelışkileri-
nı betimler sankj. Herr. onulmaz dertlere kar-
şı özenle korunan gizemli süstür. Hem ateşe
verilir. kırandan korurmak için.
Harran'a girdiğimızde, gökyüzündeki alev
topu. ufukta pek de cılız görünen Tektek Dag-
lan'na birkaç saat önce kafa tutmuştu. Yüz-
yıllara meydan okuyan Harran Kalesi "ne yu-
va yapmış serçelerlerle yusufçuklar karşıla-
dı ilkın Adı "ilçe", ÖZJ köye dalınca, "Bre-
men Mızıkacılan" korosunu terk etmiş ho-
rozlar uzun hava. eşekler de arabeskinden
"AiiTli serenat ile korkutmaya kalkışmazlar
mı bizi! Yav, biz ne düzenın türettiği yeni
yetme eşkıyadanız, ne garibanlan soyanlar-
danız. ne de dev letin getirdiği varsıllığı var-
sıllığımıza katmak içın kullananlardanız...
Kulak asmayıp eşek le horozlara, vuruyo-
ruz az ilerdeki tepeye. Hanı eteklerinde Eme-
v ilerden kalma Ulu Camı'nın kalıntılan olan
tepe var ya, oraya. Elımizı gözümüze siper
edıp akrep ile yelkovanı kovalayan aceleci sa-
niye göstergesi gibı çe'.remızde dönüyoruz.
Uçsuz bucaksız Harran Ovası, alaz yeline
bulanmış şeffaf buğuyu estiriyorgöğe. Ova-
yı kesen sulama kanaletleri, haritalardaki
"bir lasaçizgi- bir nokta-bir lasa çizgi-bir nok-
ta" ile sımgelenen sınırçızgilerine benziyor-
lar. Öylesine uzuyorlar ki sanki sonlan yok.
Bırkaç yıl önce bu tepeden ovaya bakmış
olanlar bugün hayret nıdasını, tersten okuya-
bılirler:
"Iiiii, aney_."
Cok değil. iki-üç yıl önce Harran'ı gezmiş
olanlann gözlemleri şöyle özetlenebilir:
"Bozkır, hatta çölümsû bir ufuk çizgisi dü-
şünün. Yer yer boynumu uzatayun mı uzat-
mayayım diye karar \errmeyen buğday ya da
arpa basakJan. Arada. terk edilmiştik izleni-
mi veren nadasa bırakılmış topraklar. Du-
dakları anında kurutarak geçen, ovayla bir-
likte insan bilincinde boşluk duygusu veren
bunaltıcı sıcak."
Ya bugünkü görüntü'' Bırbirine koşut ye-
şrt kümelerie el ele tutuşmuş. çıplak gözün
algılayamayacağı ıraklıga dogru koşan bir
ova. Sonbahara az kaldı mı yeşjllik apak pa-
muk beyazına boyanı\erecek, ebabil bir o
ba^ından diğer başına uçmaya kalksa soluğu
kesilherecek bir ova..
O tepede anladık ki Harran, eski Harran de-
ğil. Delifişek Fırat'ı, yüzbinlerce yıllık ya-
tağından kaldınp suya özlem duyan toprak-
lara ve yağmur duasından umar bekleyen in-
sanlara getırmişler. Bıre sekiz veren tarlalar,
bire otuz verir olmuş. Ova yeşenniş, bereket
güneşe durmuş. Yöre insanının deyişiyle
"He"öylede!..
İnsana deflil toprağa su
Yanm ağız söylenen "He" de neler gizli aca-
ba?
Harran'ı ilk görüşte bellegimize yansıyan
izdüşümlerini şöyle betimleyebiliriz:
SİT alanı olduğu tçın bildik kubbeli evler
aşınmış olsalar da. pek kullanılmasalar da
duruyor. Kerpiç evler de. Briketten yapılmış
üç-beş ev ise "değişinı"rı ilkel habercisi. Du-
varlann arkasından firlayan çocuklann ayak-
lan çıplak, üstleri başlan bakımsız, toz için-
de. Sıcacık, utanan gözlenn üstünde dimdik
duran saçlar... Okşadınız mı. elinizde yeni ye-
şermiş çalıya dokunmanın garip hissi...
Su, toprak için bol. Insan için yine yok...
Kadınlann. kanaletlerden doldurdukları
suyu ba^lanna koyduklan yağ tenekeleri ile
taşıdıklanna, bebelerin de yine kanaletlerde
yüzme yanşı yaptıklanna bakıhr; GAP tda-
resı'nce geçen mayıs aytnda hazırlanan rapor-
lardaki şu venler okunursa. bu saptamanın ye-
rinde olduğu kanısı güçlemr:
"Sulamaya açılan 104 köyün 78'inde içme
suyu buJunmamaktadır. Bu 78 köyün sadece
19 tanesi şebeke suyundan yararlanmakta,
ancakyazın bu köv lerdesu sıkıntısı çekilmek-
tedir. Diğer 59 köv, içme sulannı yeraltı ku-
yulanndan karşılamaktadır. 26 köy ise içme
suyu ihriyacını taşuna su (başka köylerden)
ile karşılamaktadır."
Harran gözlemlerine eeri dönelim.
Pis su dereciklerinin ince mce aktığı sokak-
: IŞIK KANSU
İBRAHİM DEMİREL
• Su, Şanlıurfa yöresine bereket
getirirken adaletsizliği derinleştirmiş.
• Ovayı kesen sulama kanaletleri,
haritalardaki sınır çizgilerine benziyor.
Öylesine uzuyorlar ki sanki sonlan yok.
• Yüzde 40 topraksızın oranında yine
değişme yok.
• Su, toprak için bol. Insan için yok...
HINİMSİKM.EKLE BRİKETTEN \APII.ANI.ARBİR ARADA-Harran,SİTalamoldu«ııiçin
bildik kubbeli cvler aşııımi!; olsalar da. pek kullanılmasalar da dıırmnr. Kerpiç c\ ler de. Briketten
>apılmış üç-bes e\ ise "degisinı^in ilkel habercisi. llıınimsi cv iııi onaraıı tlarranlı. <lii/ taşları birbiri
üstüne oturtuvor. Islak kerpiçe f»üneş Mirdunuı da, çimentoya ne «eıx>k? Kerpiç kaskatı kesiliyor.
HARRAN. ESKİ HARRANDKCİl-Delifişek Fırat*ı.yiiy:binleıce>ıllıkyata«ından kaldınp sıı> a
özlem du\ an fopraklara \ e yağmur duasından umar bekle> en insanlara «erirnıişler. Bire sekix \-eren
tarlalar. bire otuz verir olmuş. Ova yeşermiş. bereket «iineşe durmuş.
lann arasından, ilerdeki tarihi harabeleri an-
dıran bir kerpiç eve yönelıyoruz. Koca kafa-
lı köpek, boğazını sıkan zinciri çekiştire çe-
kiştire öksûrürmüş gibi havlıyor. Avludaki
koyun pislikleri ve ağır hayvan kokusu Ab-
dullah Gökhan'ın ne ış yaptığının belırtisı.
Yalın suyun "bereket" getirmedigini, bizzat
yaşayarak ögrenmiş:
"Her taraf pamuk, pamuk, pamuk_. Hay-
vanı otlatacakyer kalmadı.Çobanlıktan baş-
ka iş gelmez elimden."
Şekerin fiyatı geçim zorlugunun gösterge-
u
50 kilo şeker 10 miryon olmuş."
Yokluktan çobanca yakınıyor:
"Sebze görmemişiz hiç~"
Beşikteki yeni doğmuş bebe sıcakta uyuş-
muş. Ayağında çıkan yarayı çaputla bağlamış
anası, sarma rütüne düşkün olmalı. K.ırmızı
tuğla rengi yüzünde kaygının titreşimleri oy-
naşan oğlunu dinlerken, derin nefesler çeki-
yor sigaradan. Oğlu. göçmekten söz ediyor:
Toprak da yok. Hayvanlan satıp göçece-
ğiz. He, bilmem ki nereje göçsek?"
Kardeşi MehmetGökhan. sözleşmelı de ol-
sa "devlet" işinde çalıştığı için midir. yara-
dıhştan mıdır bilinmez, daha iyimser. Öyle
ki akreplerle, yılanlarla bile dost. Yılanlann
sevişmelerini, kendisinden sürekli sigara ot-
lanan arkadaşına içine akrep sokuşturulmuş
kibrit kutusunu nasıl verdiğirıi ballandıra bal-
landıra anlatıyor.
Mehmet Gökhan' m evinin karşısında, kub-
beli, hunimsi evini onaran Harranlıya gözü-
mûz takılıyor. Düz taşlan birbiri üstüne otur-
tuyor. Islak kerpiçe güneş vurdu mu. çimen-
toya ne gerek? Kerpiç kaskatı kesiliyor.
Gölgeye kilim serilmiş, çay ikram edilmiş.
Mehmet Gökhan güneşin altında duruyor.
"Gel" diyoruz, "Şöyle otur."
"Yok,yok" diye karşı çıkıyor ve bu topra-
ğın insanının genlerinde taşıdıgı gerçegi üç
küçük sözcüge sığdınvenyor:
"Güneş bizim babamızdır."
Ya su?
Topraksıza toprak
sevdası bitmez
Kısas'ta ilk durağımız Âşık Sefaı, yani
Mehmet Acet'in evi. Sıcak pıde, taze koyun
yoğurduna pek de yakıştı dogrusu. Hoşça
konuşmak, dertleşmek isterozan oğlu "Ha-
liniz^nicedir" diye sorduğumuzda, der kı:
"Âşık Sefai'yim sermavem bir saz
Harran Ovası'nın gülüdür Kısas
Topraksıza toprak vermeli esas
Kırat suyu buralara gelince."
Hele bir durun. Âşık Sefai dizelerinde ne
demek ister? Yöreye üstünkörü bakmak, "Ya-
bancı rırmalar GAP bölgesinde şube açtılar.
Bölge insanı zenginleşiyor, çağlan aşıyor" di-
ye yazmak ile Âşık Sefaı'nın anlatmak iste-
diği durum arasında, kamu kaynaklan sefer-
ber edilerek yaratılan görkemlı Atatürk Ba-
rajı'nın tuttuğu sular kadar fark var dostlar.
Bu farkı, ara^tırmalarla vurgulayalım. GAP
tdaresi belgelemiş ki 1981 yılında bölgede-
ki çiftçi ailelerin yüzde 4O'ı tümüyle toprak-
sızmış. A>TU araştırmadaki dığer çarpıcı be-
lirlemeleri okuyalım:
"Topraksahibi ailelerin yüzde52.7gibi bü-
yük çoğunluğu 25 dekar altı cüce işletmelcre
sahiprirler ve toplam tannı topraklannm an-
cak yüzde 7.9'unu kontrol etmektedirter. 50
dekardan küçük işletmelerin oranı ise \ üzde
68.4, tarım topraklarından aldıklan pa> da
yüzde 15.7'dir Buna karşılık. 500 dekar üstü
toprağa sahip işletmelerin oranı y üzde 2, bun-
lann toplam tanm topraklanndan aldığı pay
ise yüzde 30J'tir."
Neymiş? Yüzde 40 topraksızmış. Cıbıl ya-
nı. Yaklaşık yüzde 70'lık bölüm tanm toprak-
lanndan ancak yüzde 15 pay alırken. küçü-
cük yüzde 2 bunun iki katını götürüyormuş.
Gelelim 1993'e. Durum değışmişmi?Hiç
merak etmeyin. cıbıllaryerlerindesaymışlar.
Yüzde 40'Iardalar yine. 50 dönümden az top-
rağa sahip olanlann oranı yüzde 46.4'e düş-
müş. 500 dönüm üstü büy'ük işletmelerin ora-
nı ise yüzde 5.4'e çıkmış.
llginize ve dikkatinize sunulur: Böylesi
dengesiz toprak dağılımı, tüm GAP bölgesi
için "susuz tanm" yapılan dönemi belgeli-
yor.
Şimdi de bugüne. sulu tanma açılan böl-
geler için 1995'in -ki o yıl yalnızca 30 bin
hektarhk alan sulanıyordu- rakamlarına göz
atalım:
"Toplam nüfus 25 bin. Çiftçi (malik) sayı-
sı 3 bin 707. 20-50 dekar arasında arazi bü-
yüklüğüne sahip çiftçi sayısı 2 bin 719,50 de-
kar ve üstündeki arazi sahibi sayısı 1528 ki-
şL"
1997 sonunda, yaklaşık 60 bin hektann
sulanması ile adeta patlayan tarımsal gelire
de değinelim:
Sulama öncesi 31.5 mılyon dolar olan ta-
nm geliri yaklaşık 4 kat artarak 120.5 mil-
yon dolara ulaşmış. Tanmsal kattna değer de
hektar başına 600 dolardan 1619 dolara yük-
selmiş...
Bu veriler ışığında halk arasında çok tutu-
lan "Ne kadar köfte, o kadar ekmek" deyı-
şinden yola çıkarsak eğer, şu sonuca vannz:
Dengesiz toprak dağılımına bağlı olarak ge-
lir paylaşımındaki adaletsizlik giderek artı-
yor.
Âşık Sefai. sazının teline boşuna "Top-
raksıza toprakvermekesas, Fırat suyu bura-
lara gelince" diye vurmuyor demek...
Ferhat ile Şirin öyküsü örneğine sayın di-
yeceklerimizi: Çağdaş, devasa külünklerle
dağlar aşılmış. Şinn'e su taşınacak. Ferhat
kim? Kamu adına, halk adına dev let. Şirin
kim? Suya, gönence kavuşacak halk. Ne ol-
muş? Ferhat ile Şinn. öyküdeki gibı kavuşa-
mamışlar birbirlerine. elleri böğürlerinde kal-
mış.
Bu bir seçenek kuşkusuz... Türkiye Cum-
huriyeti'nin kuruluşundan bu yana tutucula-
nn, çıkarlanna halel gelmesini istemeyenle-
rin hep yamacında olmuş iktidarlann seçe-
neği. Yöre insanının, topraksız ve az toprak-
lı köylülerin yaşamsal sorunlanna eğilmeden,
toprak reformu gerçekleşmeden dağlar delin-
miş. Fırat, geçmişte de varsıl olanlann değir-
menine su taşır olmuş...
Yarın: suyun feodal
yapıya etkisi
Ş}FI£NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
Türkiye, gariplikler ve saçmalık-
lar ülkesi olarak gelişmeye devam
ediyor. Son dönemde devletimizin
çeşitli kurumlannda, "insan hakla-
n", "fikirözgüriüğü"'konusundabir
çaba, bir çaba gösteriliyor ki sor-
mayın grtsin. Polis, asker gibi güven-
lik kurumlanndan sonra şimdi de Di-
yanet Işleri Başkanlığı, fikir özgür-
lüğünü sağlamak üzer
e harekete
geçti. Asıl düşünce özgürlüğünü
sağlayacak ve bu konuda yasaJ ön-
lemleri alacak temel kurum Millet
Meclisi vurdumduymaz bir tutum
içindeyken, bu işle ilgisı olmayan
veya bu konuda şaibeli kurumlar
işe el atınca, durum iyice komik bir
hal alıyor.
Bunun son ömeği Diyanet Işleri'nin
hutbesi. Bakın ne denıyor bu hut-
bede: "Fikir özgüriüğü ıçine dinsiz-
liğin sokulması, insanlık ıçinbirayıp-
tır. Insan kendi aklıyla istediği gibi
Diyanet'e Havale Edilen Özgürlük
yaşayabilecektir, ancak fikir özgür-
lüğünü müspet anlamda anlayıp;
fikrini Allah'ın kullanna yararlı ola-
cak şekilde kullanmalıdır." Bu hut-
benin bir başka yerinde ise aklın
nasıl kullanılması gerektiği şöyle an-
latılıyor: "llahi dinlerin en kapsam-
lısı olan Islam dini, insanlara bir çer-
çeve çizmektedir. Insan bu genel
çerçeveyi ihlal etmemek kaydıyla,
istediği kadaraklını kullanmak ve dü-
şüncesini geliştirmekle yükümlü-
dür."
Dinle, düşünce özgüriüğünün ne
ilgisi olabilir ki? Dip, sonuçta bir
dogmalar bütünü. Üzerinde düşü-
nülmeden ve tartışılmadan kabul
edilmesi gereken çok temel hüküm
veanlayışlara sahip. Halbukiözgür
düşünce, herşeyi sorgular, herşey-
den şüphe edebilir. Bilimin kesin
hükümleri yoktur, bilimin değişmez
ön kabulleri yoktur. Siz, Diyanet Iş-
leri'ne düşünce özgürlüğünü dinle
bağdaştıran hutbe yazın derseniz iş-
te yukandaki tablo ortaya çıkar. "Bu
çerçeveyi ihlal etmemek kaydıyla"
diye söze başlar. Bir başkayerde ise,
"düşünce özgüriüğünün" dinsizli-
ği kapsamasının ayıp olduğunu öne
sürer.
•••
istanbul Belediye Başkanı Tayyip
Erdoğan geçenlerde bir gazetede
etrafiı açıklamalarda bulundu. Bu
açıklamaların bir yerinde, Beledi-
ye'nin egemenlik alanı ıçinde ne-
den içki yasağı uyguladığını yakla-
şık şu sözlerle açıklıyordu: "Benim
görevim halkın sağlığını korumak,
bu nedenle egemen olduğum yer-
lerde içki içirtmem." Büyük(!) gaze-
temizin yazarlan, Erdoğan'la yapı-
lan bu söyleşiyi, onun ılımlı tavrına
ömek olarak sunuyoriardı. Erdo-
ğan, söyleşinin bir yerinde de do-
ğum kontrolüne karşı olduğunu söy-
lüyor, bunu da nüfus artışından ya-
na olduğunu belirterek açıklamaya
çalışıyordu.
Tayyip Erdoğan'ın görüşlerinin ne
kadar ılımlı olduğu, üzerinde tartı-
şılmaya değer bir konu. Ancak
önemli olan, onun sorunlara yakla-
şımı. Çünkü içki ve doğum kontro-
lüyle ilgili tutumunu belirleyen, öne
sürdüğü gibi sağlık ve nüfus değil,
tam tersine ideoloji. Onun islamcı
ideolojisi doğum kontrolünü ve iç-
kiyi yasaklıyor. Tayyip Erdoğan ki-
şisel olarak böyle düşünebilir. Her
insan istediği gibi düşünmeye ve
başkasına müdahale etmemek kay-
dıyla istediği gibi yaşama hakkına
sahiptir.
Sorun, onun nasıl yaşamak iste-
diği değil, bizim nasıl yaşatılmak is-
tendiğimiz. Bu söyleşinin ard/ndan
birgazeteci arkadaşımız, Erdoğan'ın
sağlık nedeniyle Belediye'nin ege-
menlik alanı içinde içki yasağı uy-
gulamasının haklı olduğunu yazdı.
Erdoğan'ın siyasi egemenliği ülke ça-
pına yayılırsa, ülke çapında bir içki
yasağıyîa karşdaşmamız ve bu man-
tığın sonucu olarak bu yasağı da
haklı görmemiz gerekir. Bu gazete-
ci arkadaşım, acaba Fazilet Parti-
si bütün ülkede iktidar olursa ve
tüm ülkede içki yasağı koyarsa, bu
düşüncesiyle ona nasıl karşı çıka
bilecek?
•••
Düşünce özgüriüğü, köklü bir an
layış değişikliğini gerektiriyor. Seı
bir yandan yazarlannı, gazetecile
rini tutukevlerine dolduracaksır
kendin gibi düşünmeyene olmadı
eziyeti çektireceksin, sonra da "fı
kirözgüriüğü" hutbeteri hazıriatacak
sın. Demokrasi, biryaşam biçimi, b
toplumsal gelişmişlik ölçüsü. B
önemli kıstası da kendin gibi düşür
meyene, kendin gibi olmayana, ya
ni "diğeri"ne ne ölçüde hoşgör
gösterebildiğin.
Bizde her şey tersinden gidiyo
Meclis, dünyanın en gerici cezaye
salannı hazırlıyor, insan haklannı d
askeriere, polislere, imamlara have
le ediyoruz.
Ne diyelim.. Allah sonumuz
hay'retsin.