25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 HAZİRAN 1998 PAZARTESİ HABERLER Araştırmalar, ABD de bile halkın yüzde doksanının çokpahalı olan özel tedavi kuruluşlarına gidemediğini ortaya koyuyor Paralısağhkhızmeti sağlıksızŞÛKRANSO\ER • Türkiye'de sağlıkta özelleştirmenin gündemde olduğu. sosyal güvenlık sis- temlerinin devlete vük olduklan ge- rekçesi ilebudanmak istendiği gıinler- de TÜSES "Sosyal DemokrafSağlık PoIitikalarT başlıklı. dünvadaki sis- temlerin ve Türkiye'nin durumunun masayayatınldığı uluslararası birtop- lantı düzenledi. Dünya uygulamalan. Türkiye'ye ilişkin bilimsel gerçekler, bize her şeyin ters yüz edilerek yuttu- rulmak istendiğini. uygulamava soku- lan paralı sağhk sisteminin, Türkiye "de zaten çok kötü işleyen sağlık sistemi- ni çöküşe sürüklediğini ortaya koyu- yor. TÜSES'in toplantısında yürürlükte- ki Alman sağlık sisteminı anlatan Bre- men Üniversitesi'nden Dr. Bernard Braun, Alman sosyal sağlık sisteminin yüzyılhkbirgeçmişıolduğunu. toplu- mun tümünü yararlandırmav ı hedet alan bırçok sigorta sısteminden oluştu- ğunu, sadece en zengın yüzde 8'ın özel sigorta sistemınden yararlandığını be- lirtiyor. Tabana yayılmış zorunlu M- gortacılık sıstemı ıçin- de. aktif sigortalılann işsizler. çocuklar ve yaşlılan finanse ettikle- rini, aile hekiminden başlayan tedavi zıncı- rinde sigortalı ile dok- tor. her tür tedavi. ilaç alımı ilişkisine doğru- dan paranın girmedığı- ni vurguluyor. Sistemin uzun yıllardır süreklı yasa değişiklikleri ile aksaklıklannın düzeltil- mesine karşın, hâlâ ak- sayan yönleri olduğunu. yine de toplumu kucak- layan bir sosyal güven- lik, sağlık güvencesi sistemine ulaşıldığını anlatıyor. Braun, sosyal riskle- rin kamu tarafından karşılanmasını hedef alan zorunlu sigorta sıs- temleri ile Almanya'da gayri safi millı hasıla- dan aynlan yüzde 8- 9'luk bir payla. araştır- malara göre toplumun yüzde 80'ini memnun eden bir sağlık hızmeti. sosyal güvenlik sıstemı- ne ulaşıldığını söylüyor 3 farklı sistem F ünyada sağlığa en fazla yatırım yapılan ABD'de halkın çoğunluğu sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor. Yapılan araştırmalar, ABD vatandaşlarının yüzde doksanının, çok pahalı olan sağlık hizmetlerinden yararlanamamaktan yakındıklarını ortaya koyuyor. Paralı sağlık hizmetinin ağırlıkta olduğu ABD'de gayri safi milli hasıladan sağlığa ayrılan pay dünyada en yüksek düzeye, yüzde 14'lere ulaştığı halde, sağlık hizmetlerinden yararlanabilme, tedavi olabilme, ilaç alma, iyileşme, ölümden kurtulma.. açısından ayrılan payın yüzde 8'lerde olduğu Almanya'nın çok çerisinde kalıyor. ingiltere, halkının sağlığını ABD'den daha iyi koruyor. ri sunumunda önemli kısıtlamalaryap- mış durumda. Sağlık hizmetlerine yaklaşım sis- temleri. özel, paralı sağlık sigortalan bütün dünyada tartışılıyor. Bütün dün- yada özel sigorta sistemleri ancak çok varlıklılara seslenebiliyor. Onlar için bıle ilen vaşlarda primler çok fazla yükseliyor. Bütün paralı sigorta sis- temlerinde pahalı sağlık hizmetleri kapsam dışı kalıyor. Aynca hasta-doktor ilişkisine para- nın doğrudan girdiği sistemlerde sanı- lanın aksıne sağlık hizmetınden yarar- lanma gelişmiyor. Para getiren tedavi- ler. pahalı ılaçlarağırlıkkazanıvor Ko- kiz katı gerçeği, komşu ülkelerinın 5- 10 yıl gerisinde kalan ortalama ömür düzeyi ile sağlıkta çok gerilerde bir yerde. Gelişmişliğinin çok gerisinde kalan sağlık ve sosyal politikalar uygu- layan bir ülke konumunda. Şımdi sağlık ve sosyal güvenlik ala- nında yapılmış araştırmalan, çalışma- lan yansıtan en yetkin. sorumlu uz- manlann anlattıklanndan, Türkiye'nin sağlık ve sosyal güvenlik alanlannda- kı "halipürmelali"ne önemli konu baş- lıklan ile şöyle bir göz atalım.. # Halen nüfusun yüzde 38.5'i SSK. yüzde 3.3 si Emekli Sandığı, yüzde 14.4'ü Bağ-K.ur kapsamında. Yüzde mun tümünü sosyal güvenlik sistemi- nin içine alacak yasal çalışmalaren az bir on yıldır hazır bekliyor. Sağlık Bakanlığı bu hazırhklan gü- nümüze göre yeniden uyarlayarak, ye- niden yasalaşmaya hazır metin haline getirmış ve ılgılı bütün diğer bakan- lıklada. kurumlann onayını da almış bulunyor. Sanılanın aksine de sistemin büyük bir finasman sorunu yok. Sigorta kap- samına alınacak 21 mılyonun en yok- sul 7.2 milyonu pnm ödeyemeyecek konumda olanlar. Bunlann önemli bir bölümü bugün de yeşil kart ya da baş- ka araçlarla bir biçimde sağlık hizme- Braun. dünyada uv- gulanan üç farklı sıs- temden bir diğen olan ABD piyasa sisteminde ise sağlık harcamalan- na aynlan payın gayri safi milli hasıla içınde yüzde 14 gibi bir büyük orana ulaşmasına kar- şın, yapılan araştırma- lar halkın yüzde 90'ının sistemden memnun ol- madıgını, sağlık hizmet- lerinden yararlanamadı- ğını ortaya koyuyor. Söz konusu piyasa sistemin- de yanya ulaşan bir ka- mu finansmanı da oldu- ğu halde, çok pahalı olan sağlık harca- malanna halkyığınlan ulaşamıyor. Pi- yasa ekonomisi öylesine boyutlu bir başansızlıkla karşı karşıva ki Clin- ton"un eşının adı ile anılai) seçim kam- panyasındaki sosyalleştirme sözü. se- çimleri kazanmasında önemli rol oy- nuyor. Özel sağlık sigorta şırketleri, kâr amaçlı politikalardan dönüş yap- mak zorunda kalıyorlar. 42 milyon Amerikalı. sigortalann kapsamı dışın- da, yaşlılar ve çocuklar almalan gere- ken ağlık hızmetlennden yararlanamı- yorlar. Milli sağlık sisteminin geçeri oldu- ğu İngiltere modelinde ise Ingilte- re'nin halen sağlık harcamalanna mil- li hasıladan ayırdığı pa> yüzde 6'larda, ABD'nin yansmdan az olmasına kar- şın, halkın sağlık hizmetlerinden yarar- lanma düzeyi, ABD standartlannın üzerinde. Kaldı ki İngiltere sistemi ekonomik dar boğaz v e değışen sosyal politikalar nedeni ile sağlık hizmetie- 22 milyon kişinin hiçbir güvencesi yok Türkiye'de en yaşamsal sağhk hizmetlerinden vararianamavan 22 milyon kişiye karşın dürryanın en pahalı araştirma sistemlerinden olan MR (emar) araçlanndan, sadece İstanbul'da 70'in üstünde, fngiltere'nin tümünden daha fazla olması gibi, çarpık tablolar varatıhyor. kimi doktorlar paranın tuzağında aracı rol üsrJenirken. kimileri çok diişiik ücretierie çok ağır hizmerler vapma\a çahşıyor. Ancak, parası olanJar veya özel sigortalılar yukanda görülen en modem aletierle, amelivat verine lazeıie böbrek taşlarını kırdırabilivorlar. Türkiye'de 'kara delik' yalanıBaşta SSK, sosyal güvenlik sistemlerimizin verimli çalıştınlmaması, içinde bulunduklan finans sorunlan gerçeği bir yana, sağlıkta özelleştirme uğruna gerçekler tersyüz ediliyor. Nüfiısun halen sigortasız olan üçte birini de kapsayacak, dünyada çok fazla öraeği görülmeyen bir ayıbı kapatacak Genel Sağhk Sigortası yasa tasansı 10 yıldır hazır, siyasi iradenin karannı bekliyor. Ekonominin gelişmesinin engeli, bütçenin kara delıği olarak gösterilen 1.4 katrilyonluk harcama açık olarak nitelendiriliyor. Oysa bütün dünyada, piyasa sisteminin geçerli olduğu ABD dahil sağlığa doğrudan katkı yapıhyor. Bu da bizde açık olarak gösterilen yüzde 10'luk paya yakm düşüyor. Kara delik olarak gösterilen 1.4 katrilyoa, 50 milyonluk bir kitleye sağlık hizmeti veriyor. Hiç sözü edilmeyen, faiz borçlanna ödenen 14 katrilyonluk rant paymdan yararlanan aile sayısı ise 250 bini geçmiyor. ruyucu sağlık hizmetleri geriliyor. TÜSESin "Sosyal Demokrat Sağ- lık Poütikalan" konulu yuvarlak masa bilimsel topîantısını yöneten Prof. Burhan Şenatalar ın da vurguladığı üzere. Türkiye yılda 350 bin otomobil üretimi ile ekonomik gelişmişlikte pek de geri sayılmayacak bir ülke. Ama be- bek ölümlerinde gelişmiş ülkelerin se- 34.3 'ü olan yaklaşık 21 milyon 400 bin insan ise açıkta. Kaçınılmaz bu nüfus, var olan sosyal güvenlik sistemlerini zorluyor. kaçak, hukuk dışı yollardan var olan sosyal güvenlik sistemlerinin sağlık. ilaç hizmetlerinden yararlan- maya çalışıyor. Türkiye'nin bir büyük sosyal, top- lumsal ayıbmı kapatrnak üzere, toplu- ti almaktalar. Diğer gruplar gelir dü- zeyleri ile oranttlı prim ödeyecekler. Sonuç olarak önyargilann tersine ola- rak sistem, devletin bütün dünyada ya- pılanlar ölçüsünde sağlığa katkısını ge- n'riyor, bütçelerde kara delikler yarat- mıyor. Toplumun tümünün sosyal güven- lik kapsamına alınmasında tek eksik siyasi irade. Bütün politikacılar, siya- si partiler söylemde karşı çıkmamak- la birlikte, siyasi irade, esen ideolojik dış rüzgârlar ve baskılann etkisi ile ola- cak, söz konusu yasalan çıkarmıyor. # Türkiye'de sağlıktaki kapasite, doktor ve hastahanelerbağlamında ya- şanmakta olan sorunlarla ölçülecek boyutta yetersiz değil. Asıl sorun, var olan kapasitenin çok kötü kullanımı. Akıl almaz bir kötü organizasyon, olumsuz yararlanma söz konusu. Has- tahane yatak kapasitelerinin kullanı- mı nda yarı yanya ulaşan bir boş yatak olgusu söz konusu. Aile hekimi, pra- tisyen hekim kullanma söz konusu ol- madığı için, yönlendirme olmuyor. Hastahanelerde, uzman hekimlikte yı- ğılmalaryaşanıyor. Bunabölgelerara- sı çok çarpık dağılım da eklenince, bir yandan hastahanelerde aylar sonrası randevular, dığer yandan kullanılma- yan bir büyük kapasite, israf söz konu- su. Sağlıkta yeniden yapılanma, yöne- tim olmadan aile hekimi, işyeri heki- mi, dispanserler, yerinden yönetim, sistemdeki ciddi sorumsuzluklar orta- dan kaldınlmadan, hastaha- neler profesyonelce yöne- tilmeden, insanı ticari mal olarak gören sistemdeki iş- leyişlerortadan kaldınlma- dan, hasta - doktorarasında- ki doğrudan para ilişkisi, tam gün yasası, muayene- haneler, her şey yerli yerine oturtulmadan, sağlığa, sağ- lıklı öçülerde yatınm yapıl- sa da sağlık hizmetlerinde gereğinin yerine gelmesi olanaklı görülmüyor. 0 Her şeyden önce sos- yal güvenlik haklannın bu- danmasına gerekçe yapıl- mak istenen 1.4 katrilyon- luk bütçe kara deliği tartış- ması, yalanı var. 50 milyon, kaçak yararlanma ile çok daha fazla insana yapılan hızmetler karşılığmda büt- çeden yüzde 10 pay, zaten bütün dünya ülkelennde sağlık harcamalanna, sos- yal güvenh'k sistemlerine yapılan katkılarla eşdüzey- de bir rakam. Bir tek bizim sistemimiz- de, bütçede sağlık katkısı olmadığı için açık gibi du- ruyor. Bu arada bütçedeki asıl kara delik hiç ağza alın- mıyor. Sadece 250 bin civa- nnda rantiyecinin yaranna çalışan ve bütçeden yüzde 40 payı alıp götüren borç fa- izine ne demeli? Türkiye'deki çarpıklık # Zaten bütün işin sırn da her şeye, insana nasıl ba- kıldığı ile ilgili değil mi? In- sanlık heryıl 800 milyardo- lan birbirlerini öldürmek üzere silaha harcıyor. Dün- yadaki çocuklan ölümden kurtarmak, sağlıklı yaşat- mak için deyince "yok'olu- yor. Oysa sadece yıllık golf oyunlan için 40 milyar do- lar, şarap için 60 milyar dolar harcanı- yor. Nüfusunun yüzde 31 'i yoksulluk sınırlannın altında yaşayan Türkiye'de de sağlığa para penceresinden bakılın- ca, bütçede yüzde 2 gülünç düşük pay aynlmasından başlanarak, yapılan ka- mu harcamalan, kapasitelerinin bile para kazanma tuzaklanna dönüştürül- düğü, halkın sağlığını olabilecek en kötü düzeylere getiren bir ürkütücü sis- temsizlik ortaya çıkıyor. En yaşamsal sağlık hizmetlerinden yararlanamayan milyonlara karşın, dünyanın en pahalı araştırma sistemlerinden olan MR (e- mar) araçlanndan, sadece İstanbul'da 70'in üstünde, Ingiltere'nin tümünden daha fazla olması gibi, çarpık tablolar yaratılıyor. Kimi doktorlar paranın tuzağında aracı rol üstlenirken, kimileri çok dü- şük ücretierie çok ağır hizmetler yap- maya çalışıyor. Bir yanda en ileri tıp teknolojisi, diğer yanda en ilkel bu- laşıcı. salgın hastalıklann ön- lenemeyişi yaşanıyor... Türkiye; Israil'den sonra Ürdün'e de eğitim amacıyla hava sahasmı açıyor Ürdün9 Türk hava sahasmı kullanacak LALE SARltBRAHÎMOĞLU ANKARA-Ortadogu'nun önemli aktörlen arasına girme yolundaki Türkiye: Israil'den sonra Ürdün'e de hava sahasmı eğitim amaçlı olarak açmaya hazırlanı- yor. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral tlhan KJ- hç'ın geçen hafla Crdün'e yaptığı ziyaret sırasında Türk ve Ürdünlü pılotlann bırbırlennın hava sahalannı kul- lanmalanyolundakararalındı. Türkiye Ürdün"e2adet Ispanyol yapımı Casa naklıye uçağını da kiraladı. Ikı Müslüman ülke Türkiye ve Urdün arasında gelişen as- keri işbirliğinin, Ortadoğu'da Türk- Israıl asken ışbir- liğinden daha caydıncı bir etki yapacağına dikkat çe- kiliyor. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Kılıç, Ürdün- lü meslektaşı General Muhammed Abavne'nin resmi konuğu olarak Ürdün'e yaptığı ziyareti geçen cuma günü tamamladı. Bu ziyaret sırasmda iki ülke arasm- daki askeri yakınlaşmayı daha ileriye götüren bir dizi kararlar alındı. İki ülke pilotlannın birbirlerininhava sa- halannı eğitim amaçlı kullanmalan yolundaki karara ek olarak Türkiye Ürdünlü pilotlara simülasyon eğitimi vermeye başladı. Ürdün'ün ABD'den yeni aldığı F-16 uçaklannm bakım, onanm ve eğitimi için Türkiye, ABD ve lsrail arasında bir çekişme yaşandığı da belir- tiliyor. Türkiye bu aşamada Ürdünlü pilotlara yer eği- timi (simülasyon) hızmeti vermeye başladı. Türkiye'nin Ürdün'e kiralamayı kabul ettifi 2 adet Casa uçağının bu ülkeye göndenlmesıne ilişkin teknik aynntılar bu hafta içınde Amman'a gidecek Türk he- yetiyle ele alınacak. Kılıç'ın Ürdün'ü ziyareti sırasın- da vanlan mutabakata göre öncelikle Ürdünlü pilotlar F-16 uçaklan ile Türk semalannda yakında eğitim uçu- şuna başlayacaklar. 1996 yılında lsrail ile yapılan ve Arap ülkelerinin tep- kisini çekmeye devam eden askeri eğitim işbirliği an- laşması ile de Türk ve fsrail pilotlan birbirlerinin hava sahalannı eğitim amaçlı olarak kullanıyorlar. Türkiye ve Ürdün arasında geçen yıl takım düzeyinde yapılan ilk kara tatbikatınm düzeyi yükseltilmiş ve bu yıl 20 Ni- san-10 Mayıs tarihleri arasında iki ülkeden bölük dü- zeyinde kara bırlikleri birbirlerinin topraklannda eği- tim tatbikatı yapmışlardı. Türkiye ve Ürdün arasında- ki kara eğitim tatbikatlannın önümüzdeki yıl tabur se- viyesindeyapılması planlanıyor. Orgeneral Kılıç, Tür- kiye'nin Urdün Büyükelçisi Süha l'mar ile birlikte ABD'nin Ürdün ile ortaklaşa düzenlediği ülkenin gü- neyindeki Katrana'da yapılan kara tatbikatına da göz- lemci olarak katıldı ve Ürdün semalannda helikopter- le tur attı. Ürdün'e geçen ay tatbikata giden Türk as- kerlerini, C-130 nakliye uçaklan Suriye üzennden Ür- dün'e taşıdı. Türkiye'nin lsrail ile yaptığı yakın asken işbirliğine tepki veren Suriye, Türk nakliye uçaklannm kendi hava sahasından geçişine izin yerdi, ancak resmi yaym organlan aracılığıyla Türk-Ürdün kara eğitim tatbikatlanndan duyduğu endişeyi dile getirdi. BİZBÎZE ERDAL ATABEK Kültüpden Kopuk Eğitim... Eğitim döneminin sonuna yaklaşılırken ağırlığı li- selerde olarak bütün okullarda "Kültür Haftası", "Kitap Şenliğı" adıyla çok önemli toplantılar dü- zenlenir. Kimilerine benim de büyük bir mutluluk- la katıldfğım bu çalışmalarda ülkemiztn yazarlan, şairteri, düşünürleri okullara gelirler, konuşmalar yaparlar, kitap imzalarlar. Yılda bir kez olsun öğ- rencilerle yüz yüze gelen yazın, düşün, sanat in- sanlan aslında kısacık bir sürede bile çok şeyler verirler, ögrenciler de büyük bir merakla onlarla bu- luşmanın hazzını yaşarlar. Bu buluşmayı sağlayan okul yöneticileri ve öğretmenler aslında çok önem- li bir iş yapmaktadır. Çünkü okullarda uygulanan eğitim sistemi ne yazık ki kültürden kopuk çaJış- malar olarak sürdürülmektedir. Oysa bir toplumda uygulanan eğitim kültürle iç içe olmalıdır. Bir konunun etkin eğitimi ancak o konunun kül- türüyle birlikte yapılabilir. Öğrencilerin en çok sor- dukları sorunun "Bunu öğrenmek benim ne işime yarayacak" sorusu olduğu dikkat çekmelidir. As- lında öğrencinin bu sorusu "eğitim bilinci" gerek- . sinmesinin en açık dile getiriMşidir. Kültürün için- de yerini almayan hiçbir konu öğrencinin bilincin- de önemli bir yer alamaz. Onun için "etkin eğitim- ciler, aynı zamanda "evrensel kültürün bitinçli üyeleh"dirler, çünkü öyle olmak zorundadırlar. Çevrenize bakınız, kültürle ilişkisi olmayan bir eği- tim görevlisı, kendisini öğretmek zorunda duyum- sayan birteknisyendir. Böyle birteknisyene, -kite- rim burada bildiği tekniği uygulayan kişi anlamın- da kullanılmaktadır- eğitımci demek olanağı yok- tur. Amacını "teknik anlamda öğrenciyetiştirip sı- nava hazırlamak" olarak belirleyen bir eğitim ku- rumu da "ulusal ve evrensel kültür"üen yalıtılmış bir "ezbehet - ezberlettiğini sor - yanıtını notla - değeriendir" sistemini uygulamaktadır. Işte gerçek eğitımci öğretmeni mesleğinden bezdiren, öğren- ciyi sıkıp en güzel konuları bile -her konu aslında çok güzeldir- bir iç oyuntusu bunalımına iten dar açılı, renksiz sistem bu "kültürden kopuk eği- tim "dir. • • • Öğrencilerle yılda bir kez değil, eğitim dönemi- nin her bölümünde karşılaşmayı "eğitimle bütün- leştirilmiş kültür" içinde yaşayan yazarlan, sanat- çılan, iş insanlarını, hukukçulan, tıp doktorlannı, psikologlan, politikacıları, mimarlan, mühendisle- ri düşününüz. Bir lisenin biyoloji dersine konuk olan bir tıp doktoru, matematik dersine konuk olan bir mühendis, sosyal alan dersine konuk olan bir hukukçu, bir reklamcı, bir halkla ilişkiler uzmanı, Türkçe dersine konuk olan bir yazın ustası nasıl da eğitimle kültürün bütünleşmesine yardımcı olurdu. Öğretmenler, ögrenciler buluştukları ko- nulann zirvesine çıkmış insanlarla birlikte olurken ne güzel duygular duyumsarlardı... Böyle bir zen- ginleştirilmiş programın içine, başanlı bir mimarın ekibiyle gerçekleştirdiği biryapı kompleksini ince- lemek, gezmek, planlannın açıklamasını yapmak matematik, geometri, fizik, elektrik, elektronik gi- bi alanların ne işlere yaradığını somut olarak gös- terirken ne çok soruya yanıt olurdu. Türkçe dersi- ne konuk olan bir yazar, simgelediği değerte nasıl da güçlü bir güdü yaratırdı. Belki de bir süre son- ra, konukların bu niteliği, "öğretim üyesi" olarak değişirdi. Okullar böyle "alanlannda yetkin kişile- ri" simgesel "öğretim üyeleh" olarak kadrolanna katarak "eğitimle kültürü bütünleştirirlerdi." Ögrenciler, ders adı altında kurutulmuş yaprak- lara benzeyen konuların canlanışını, yeşerişini gö- rürken belki de "Bu öğrendiklerim hayatta ne işi- me yarayacak" sorusunun yanıtını bulmuş oluriar- dı. O zaman "sıkıcı dersler"\n zenginleştirici, "bi- linci pahatan kültür konulan "na dönüşüne tanık olurduk. Eğitimin niteliğinin değişimini isterken o değişimi yaratacak yöntem dönüşümleri de çok önemli değil mi? Eğer eğitimi kültürle buluşturamazsanız, ulusal ve evrensel kültürü nasıl yakalayabilirsiniz? Eğiti- min amacı, hayatımızı başanylasürdürmeyi öğren- mek değil mi? Yoksa neden mesleklerimiz olsun istiyoruz? Salt para kazanmak, salt kariyer sahibi olmak için mi? Işte, mutsuz insanlan böyle yara- tıyoruz. Eğitimini, "hayatını başanyla sürdürmek için" yaptığı öğretilememiş insanın mutsuzluğu böyle doğuyor. O insan da mutlu olabilmek için yaptığı eğitimden uzaklaşıyor. Eğitimi kültürle buluşturalım. Eğitimimiz kültür- lü olsun, kültürümüz de eğitimli. Öğreti hayatla buluşsun. Yaşam yeniden güzelleşsin. Okuyan, RP-FP'nin gerçekyüzünü araştmyor • Çalışmasıyla RP-FP"nin 'gerçek yüzünü' göstermeyi ve ANAP'a yönelik eleştirilerin asılsız olduğunu ispatlamayı amaçlayan Okuyan, derlemesini, bölgelerinde yararlanmalan için ANAP'lı milletvekillerine dağıttı. ANKARA(ANKA)- ANAP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Okuyan, yaptırdığı arşiv çalışmasıyla RP- FP'nin söylemleriyle ilgili 100 sayfahk doküman çıkarttı. Çalışmasıyla RP- FP'nin "gerçek yüzünü'' göstermeyi ve ANAP'a yönelik eleştirilerin asılsız olduğunu ispatlamayı amaçlayan Okuyan, çalışmasını bölgelerinde yararlanmak üzere ANAP'h milletvekillerine dağıttı. Okuyan'ın çalışması, 1994 yılından bu yana geçen süreci kapsadı. Danışmanlanna TBMM Kütüphanesi" ndeki gazeteleri taratan ve kapatılan RP'nin genel başkanı Necmettin Erbakan ile kurmaylannın çeşitli dönemlerde yaptıklan açıklamalan, ANAP'a karşı kullandıklan malzemelerle ilgili binlerce sayfahk doküman çıkarttıran Okuyan. en çarpıcı haberlerden oluşan 100 sayfahk bir dosya hazırlattı. Dosya'da, Erbakan ile RP'nin ülkenin 28 Şubat sürecine girmesindeki rollerine ağırlık veren açıklamalan ile RP kaynaklı gerginlikler belirleyici olurken, RP'nin "dini istismara" yönelik söylemi de sergilenmeye çalışıldı. Okuyan, RP-FP'nin "gerçek yüzünün" anlatılabilmesinde yardımcı olması açısından hazırladığı çalışmayı çoğaltarak tüm ANAP milletvekillerine dağıttı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle