18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 HAZİRAN 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 11 Güneydoğu Avpupa işadamları konferansı I Ekonomi Servisi - Güneydoğu Avrupa'nın 8 ülkesinin hükümet yetkilileri ve işadamlan bugün lstanbul'da bir araya geliyorlar. Güneydoğu Avnıpa Dışişlen Bakanlan Toplantısı paralelinde, Dış Ekonomik Ilişkiler Kurulu (DEtK) tarafından düzenlenen konferans yann da sürecek. Konferansa Türk, Arnavutluk, Bosna- Hersek, Bulgaristan, Hirvatistan, Yunanistan, Makedonya ve Romanya'dan hükümet yetkililen, sanayi ve ticaret odalan ile işadamlan katılacakJar. AB ilişkilemne yeni şekil • STIFT GÖTOVEIG - Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye yönelik üstlendıği sorumluluklan yerine getirmediği, Avusturya'nın, yılın ikinci yansındaki AB dönem başkanlığı sırasında AB- Türkiye ilişkilerine yeni bir şekil vereceği bildirildi. "Avrupa Birliği 98: Avusturya Dönem Başkanlığını Bekleyen Sorunlar" konulu sempozyumda konuşan Avusturya Halk Partisi Parlamento Grup Başkanı Andreas Khol, "Türkiye'nin üyelik perspektifi açık olarak sunulmalıdır" diye konuştu. Khol, AB'nin üyelik dışında Gümrük Birliği anlaşması imzaladığı tek ülkenin Türkiye olduğunu anlatarak bu anlaşmanın da gerektigi gibi geliştirilemediğini söyledi. Ersümer ABD'de • İSTANBUL(AA)- Enerji ve Tabiı ICaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer, ABD ve Kanada'yı kapsayan gezisi için Türkiyeîden aynldı. Ersümer, ABD'de "Doğu ve Batı Enstitüsü" tarafindan düzenlenen "21. Yüzyılda Avrasya Enerji Projelerinin Finansmant" konferansına konuşmacı olarak katılacak. Petpokimya sektörü zorda • İZMJR (AA) - Petkım Petrokimya Holdıng Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Dinçerler. petrokimya sektörünün dünya genelinde olumsuzluk yaşadığını ileri sürerek, "Petrokimya sektörü, dünyada ıniş trendinde. Bunun yanı sıra sektörde Asya krizinin de olumsuzluklan hissediliyor" dedi. IMF heyetinin temaslan • İSTANBUL(AA)- Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner'in davetlisi olarak Türkiye'ye gelen IMF . Birinci Başkan Yardımcısı Stanley Fischer ile Avrupa Direktörü Michael Deppler onuruna önceki akşam Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafindan bir akşam yemeği verildi. Türkiye lşveren Sendikalan Konfederasyonu (TİSK) Genel Başkanı Refık Baydur, "IMF'nin getirdiği önerilerin Türkiye için bir faydası olacağına ınanmıyorum" dedi. Fischer dün sabah Başbakan Mesut Yılmaz tarafindan kabul edildi. Yabancı sermaye girişi • tZMİR(AA)-Yabancı Sermaye Derneği (YASED) Genel Sekreteri Abdurrahman Anman, son yıllarda Türkiye'ye giriş yapan yabancı sermaye yatınmlannın ortalama 1 milyardolar sevıyesinde kaldığını ifade ederek, bu yılın ilk 4 ayında 188 milyon dolar seviyesinde yabancı sermaye yatınm izni verildiğini söyledi. Anman, siyasetin, yabancı sermaye girişini olumsuz yönde etkilediğini savundu. Prof. Güvenen Türkiye'nin orta ve uzun dönem stratejik hedeflerini araştırdı 4 AB Türkiye'ye bağunh 9 Ekonomi Servisi - Prof. Dr. Orhan Gü- venen "Türkiye'nin Orta ve Uzun Dönem Stratejik HedeflerT araştırmasında, Avru- pa ülkelerinin, zengin enerji kaynaklan- nın geçiş noktasında olan Türkiye'ye ba- ğımlı olduğunu belirtti. Güvenen'in araştırmasında "TC2007- 15" adıyla oluşturulan bir model çerçe- vesinde, Türkiye'nin gelecek 10 yıl sonun- da dünya sistemine etki yapan ilk 15 ülke arasında yeralmasının hedeflendıgı belir- tildı. Güvenen. "Avrupa'nın dünyadaki je- ostratejik etkisini arttırması. özel bir coğ- rafi konuma vedinamizme sahip olan Tür- kiye') le bütünleşmesiv le mümkündür. AB üe işbiıüğinin getiştirüınesi >e muhtemel tam üyetiği de bu kapsam çerçevesinde, ülke- mize açık kalması gerekli limaniardan biri olarak değerlendirilmelidir" görüşünü di- le getirdi. Prof. Dr. Güvenen'in araştırmasında, Türkiyenın, Ortadoğu ve Avrasya bölge- lerindeki zengin enerji kaynaklannın Av- • Prof. Dr. Orhan Güvenen'in Türkiye'nin orta ve uzun vadeli stratejisini irdelediği araştırmasında, 'TC 2007-15' adı verilen bir modele yer verildi. Raporda Türkiye'nin, bu modele göre, gelecek 10 yıl sonunda dünya politika ve ekonomisinde en etkin 15 ülke arasına girebilmesi için sahip olduğu doğal ve stratejik kaynaklan dikkatli kullanması gerektigi dile getirildi. Araştırmada, Türkiye'nin jeopolitik konumunun önemine değinildi. rupa ve dünya piyasalanna aktanlmasın- da doğal bir geçiş niteliğı taşıdığına dık- kat çekildi. Güvenen, yeni yüzyıla birkaç yılın kaldığı şu günlerde Türkiye'nin; je- opolitik konumu, sahip olduğu fizik ve sosyal sermaye, insan kaynaklan ile kül- türel zenginliklerinı etkin şekilde vakit kaybetmeden değerlendirmesi gerektiği- nı kaydettı. Asya Pasifik'e dikkat! Avrupa Birliği'ndeki bırleşmeler, Asya Pasifik'teki gelişmeler. bir milyann üze- rindekı nüfusuyla Çin'in, aynca Rusya Federasyonu'ndaki hızlı değişimin dünya üzenndeki etkilerine dikkat çeken Güve- nen, "kuvM-tleretkileşimisisteminin" ulus- lararası ilışkileri bu çerçevede belirlediği- ni vurguladı. Türkiye'nin de bu süreçte ekonomik ve sosyal anlamda çok yönlü bir dış politika izlemesi gerektiğini kaydeden Güvenen, özellikle Orta Asya, Kafkaslar ve Ortado- ğu bölgelerinde yer alan ülkelerle ilişki- lerini geliştirmesinin zorunlu olduğunu söyledi. Türkiye'nin uzun ve orta vadeli stratejilerinın belirlenmesindebilimsel bir metot izlenmesini öneren Güvenen, dün- yadaki küreselleşme sürecini de anımsat- tı. Güvenen. Türkiye'nin, bölgesinde ve uluslararası platformda etkinliğini arttı- rabilmesi için dünyadaki gelişmeleri yal- nızca ekonomi boyutuyla değil, bilim ve teknoloji gibi bütün alanlan kapsayacak şekilde izlemesiyle mümkün olacağını kaydetti. Raporda, Türkiye'nin yaklaşık 10 yıl sonra dünyanın en etkili 15 ülkesi arasın- da olabilmesi için kaynaklann en rasyo- nel şekilde dağıtıldığı, gerçekleştirilen projelerin son kullanıcısı olan yurttaşlara ulaşma noktasına kadar izlendiği bir sis- temin yerleştirilmesi gerektigi ifade edil- di. Stratejik hedeflere ulaşmak için oluştu- rulacak sistemin temel unsurlan arasında yer alan kuvvetleretkileşiminin kurumlar kadar bireyler arasında da ilişkileri belir- leyen özelliklertaşıması gerektigi anlatıl- dı. Devletlerin dünya sisteminde etkinli- ğini önemli ölçüde belirleyen iki olgudan birisınin "kuvvetleretkileşimiiçüıdekiro- lü ve jeostratejik konumu", diğerinin de "kültür" olduğu vurgulandı. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA Ya bızı yönetenlenn, yönetme- ye aday olanlann dilınin kemıği yok, ya da ne yaptıklarını bılımı- yorlar. Güçlü bir olasılık da şu: Ne yaptıklarını biliyoriar ama açıkça söyleyecek olsalar ışımıze gel- meyecek, ıtıraz edeceğiz; onun için o sırada hangi düşünce akı- mı modaysa (egemen ıdeoloji- nin en popüler olanı) ona uygun bir şekilde lafı çevirip duruyorlar. Neye inansak acaba? 1980'lerde serbest pıyasa re- formlan, Türkiye ve Batı'da eko- nomik durgunluğa, enflasyona son verecek, krizı çözecektı. Bu yüzden katlandık (kafamıza vu- rulan sopayı, bir an için unutalım). 1990'lar mali krizlerle geçıyor. Ekonomik büyüme, refah, gen gelmedi. Şimdi enflasyonun ge- ri gelmekte olduğundan, dünya ekonomisinde genel bir knzden söz ediliyor. 1991 'de Rusya ekonomisınin hızla serbest piyasa ekonomisi- ne geçmesı, Gaidar'ın şok tera- pısıni uygulamaya koyması ge- rekıyordu. Bu sene ocakta, IMF. Rusya'nm ekonomik toparian- ma sürecıne girdiğinı muştuladı. önceki hafla Rusya ekonomisı- nin "erime noktasına" geldiğinı öğrendık. 1980'lerde Batılı işletmeciler Japon sistemını, işletmecilikyön- temlerıni kopya etmeye çalışıyorlar. Konfüçyüs düşüncesinın öneminı tar- tışıyorlardı. Şimdı Japon modelınin sökülüp atıl- ması gereken bir antika olduğu, mutlaka serbest piyasa ekonomisine açıl- ması gerektigi savunulu- yor. Sonra Asya Kaplanla- n, yüksele yüksele bir hal oldular. Yükseldikleri yer- de onlann başı dönerken, IMF "Sağhklı bir mali ya- pıya istikrahı ekonomile- re sahipler" diyerek güven veriyordu. "Asya modelı" tartışılıyor. Liderleri Batı- lılara yukandan bakıyor- du. Şimdi Asya ekonomi- teri kriz içindeler; batarken neredeyse dünya ekono- misinı de berabergötüre- cekler. Soğuk Savaş bitti, nük- leer beladan kurtulduk derken, ABD'nin diğer Ba- tılı ülkelerin gözlerinin önünde Hindistan'la Pa- kistan silahlandılar, ser- best piyasacılann gözbe- beği Rusya, Çin ve ABD'nin yakın bağlaşığı Israil'in yardımıyla nük- leercephanelıklerini, füze teknolojilerini geliştirditer. Şimdi yine kendimizi bir nükleer kâbusun içinde bulduk. Yakın zamana kadar sosyal demokrasi, liberal demokrasinin piyasa anarşizmınin karşıtı oldu- ğunu söyler. emekçilerin, halkın yaşamını iyileştir- meyi ilk hedefi olarak be- nimserdi. Şimdi sosyal demokrat lıderler, sınrf ay- nmının eskıdiğinı, liberal ekonomiyi en iyı kendıle- nnin uygulayacağını soy- lüyorlar. Kafamız karıştı mı? Hadi bıraz daha kanş- sın. Lütfen şimdi aktara- cağım satırları dikkatle okuyarak kımlere ait ol- duğunu bulmaya çalışı- nız. Küreselleşme, ABD hegemonyası üzerine: "Egemen Anglosakson modeli bir knz ıçındedir. Birçok kişi serbest piya- sa modelinin, gelırierin ve zengınliklerin giderek da- ha eşitsiz bir şekilde da- ğılmasına yol açtığını ka- bulediyor... Küreselleşme sonuç olarak her yerde şoklan yeniden üretmek- tedir." Emperyalizm ve halk Bizde Bu Ense Varken savaşı üzerine: "Bundan son- ra Asya 'nın pek bir geleceğı ol- duğu söylenemez. Asya ülksle- ri belki tekrarrefaha kavuşacak- tır, ama artık özgün Asya ülkele- ri olarak değil... Gelecekte bu ekonomilerdev şirketler tarafin- dan yönetileceklerdir... Ancak halk, üzerinde tekrar egemen olanyabancılara nefretinigöste- recek, kendi ekonomilerinı tek- rar ele geçirmek isteyecek, bu- nu yeni bir bağımsızlık savaşı olarak görecektır... Kendilerinı sömüren Batılı kapıtalıstlere kar- şı ayaklanacaklardır." Serbest piyasa ve özelleştjr- me üzerine: "Gaıdar'ı asla Le- nin 'in yanına koymam. Çok bü- yük boy farkı var... Altı yıl sonra bile insan bu politikacının sura- tında en uiak bir tereddüt gör- müyor..." "Nasıl da milyonlarca vatandaşınıyoksulluğa mahkûm etti, tasarmflannı devalüe ederek, bizzatyaratacağını ilerisürdüğü orta sınıflan yok etti..." "Ulusu- nun mülkünü yok pahasına sa- tışaçıkaran... vatandaşlarını ka- nunsuzbirortamda vahşihayvan- lara yem eden hükümetler cani- dir... Vatandaşlarhâlâ şok altın- da, aptallaşmış, çaresiz, bu gö- rülmemiş soygun altında ezilmış durumdadıhar." IMF üzerine: "Bir zamanlar her uğradığı kente tıfo bulaştıran Mary gibi IMF de her uğradığı yukselen piyasaya resesyon bu- laştınyor. (IMF) Tedbirlen ekono- mileri öldürmekte, yatırımcılann güvenini daha da zayıflatmakta- dır... Clinton yönetimı ve diğer mali gözlemciler IMF'nin dünya ekonomısını ıstediğı gıbiyönet- mesıne artık bir son venlmesıni istemelidırler." Kapitalizm ve demokrasi üzerine: "Bugün demokrasiye, açık topluma yönelık esas teh- dit, kapitalizm ve serbest piya- sa ekonomisidir." Sosyal haklar ve ekonomi üzerine: "Istikrar ve verımlılik devletın öğelerinın olmazsa oimaz koşuludur. Sosyalamaçlı bile ol- sa hiçbır politika ıstikrar ve ve- rimlilik hedeflennı arka plana ata~ maz." 'Hayret bir şey' Hayır. Birıncı alıntı Chiapas- Zapatista gerillalarının lıderı "Comnandante Marcos'a ait değil. ABD hegemonyasını hedef alan bu ifadeler Fransa'nın Fi- nancial Tımes 'ı Les Echosya gö- rüşlerini bildiren Japon Maliye Bakanı, Mr. Yen olarak dabilinen Eisuke Sakakibara'ya ait. Ka- pıtalızmın evrensel teorısı, tek seçeneği olarak karşımıza çıka- nlan küreselleşmeyle serbest pi- yasaekonomisinin, dünyanın ikın- c'\ büyük kapitalıst ekonomısını yönetenler tarafindan bile kuşkuy- la karşılandığını göstererek bel- ki kafamızdaki örümceklerin da- ğılmasına yardımcı olabılır. Ya ikincisi? Yine yanıldınız. Bu ifadeler nesli tükenmiş Maocu bir partının genel sekretenne art değil. Malezya 'nın orduya daya- narak ülkeyı ailesınin çıftliğı gıbı yöneten. geçmışte sık sık de- mokrasinin ekonomik büyüme için zararlı olabileceğini anlatan Başbakan Mahatir Muham- med'e ait. Şimdi Mahatir, ulus- lararası mali sermayenin spekü- latif saldmlan; IMF'nin tahnp edi- ci reçeteleri, yabancı şirketlerin Asya sanayilerinin "mücevher- lenni" yok pahasına kapatması karşısında, bu arada kendisi de servetini, iktidannı kaybetmekte olduğu için (özellikle Endonezya deneyinden sonra), feryat halin- de. Mahatir'in yakınmalan, (adarn- dan hiç haz etmesek de) ulusla- rarası mali sermayenin, ılkfırsat- ta ülkelerin en verimli şirketlerinı Haberiniz Olsun! Hedef iversite Prcîgramını izleyen KANALE ucuza kapatarak sanayilerini ta- lan etmenin yanı sıra, ülke için- deki siyasi süreçlere nasıl mü- dahale ettiğini göstenmesi açı- sından da önemli. Üçüncü olarak aktardığım sa- tırlar da eski komünist partisin- den kalma birine değil, ülkesinin IMF şok paketleri, serbest piya- sacı, özelleştirmeci bürokratlar ve çetelenn elinde tarumar edil- mesı karşısında feryat eden ya- zar AJexander Solzenitsyn'e ait. Ne türden bir uyarı ıçerdiğıni vur- gulamaya gerek bile yok. IMF'yı bir sakjın hastalığa ben- zeten bu satırlar kime art bilıyor musunuz? 1990'lann başında Rusya'da, önce Gaidar, sonra da Chubais hükümetlerine danış- manlık yapan Harvard Uluslara- rası Gelişme Enstitüsü''nden Prof. Jeffery D. Sachs'a... IMF polı- tikalannın sonuçlannı birinci el- den gören bir ekonomistin tutu- munun nasıl değışmış olabilece- ğini göstenmesi açısından ilginç. Beşinci alıntıyı bildiniz. Kontrol- süz mali piyasalann, serbest pi- yasa ekonomisini tek seçenek olarak dayatan dogmatizmin de- mokrasıyı, açık toplumu tehdit ettığıne ilişkın bu uyarılar mılyar- deryatınmcı George Soros'a ait. Servetini serbest pıyasadan ya- pan bir kapitalıstin geleceğe ba- karak nasıl korktuğunu göster- mesi açısından öğretici. Hayır bu son alıntı, sosyal amaçlı politikalan serbest pıyasanın, kapitalizmin ba- şına bela olarak gören, Ha- yek, Von Mises ya da Mil- ton Friedman gibi Mon Pe- lerin Society üyelerine ait değil. Bu ifadeler, ekonomik büyumenın sosyal güven- lıkten çok daha önemli oldu- ğunu savunan Wall Street Journal köşe yazarlanna ya da Singapur Başbakanı'na da ait değil. Bu ifadeler; ge- lır dağılımı son derece bo- zuk, çocuklan çöplükten ek- mek toplar hale gelmiş, sen- dikal ve sosyal güvenlık sis- temı alabildiğine geri, sen- dikalan tahripedilmiş, işsiz- lık sigortasından, doğru dü- rüst bir emeklilikten, sağlık ve eğitım sistemınden yok- sun bir ülkede, sosyal de- mokrasiyı temsil ettiğini ile- ri süren bir politikacıya, De- nizBaykal'aait. "Hayretbir şey" doğrusu. (ergin ' ergin.demon.co.uk) ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Ücret Farklılıkları Bu yazı, 25 Mayıs'ta bu köşede çıkan yazının de- vamıdır. Bu nedenle başlığı, Istihdam ve Kazanç (II) olmalıydı. Özellikle ücret farklılıkları vurgulana- cağından bu başlık seçildi. • • • Ücret farklılıklarının incelenmesinde, fazla mesai, yan kazanç ve yardımlar bir yana bırakılmalı ve yalnızca çıplak ücrete bakılmalıdır. Bu durumda çalışılan saat başına ücretlere bakmak anlamlı olu- yor. DİE'nin verileriyle, Türkiye ortalaması olarak sa- at ücreti -1996'nın ilk altı ayında-189 bin TL'dir. Sek- törel ücret farklılıklarına geçmeden bir nokta vur- gulanmalıdır: Ortalama saat ücreti özel kesimde 160.8 bin, kamu kesiminde 252.7 bın TL'dir. Ka- mu kesimi ücretleri, özel kesim ücretlerinden yüz- de 57.2 fazladır. Benzer bir farklılaşma toplu iş söz- leşmesi (TİS) kapsamına göre beliriyor: Ortalama saat ücreti toplu iş sözleşmesi yapılmıyorsa 119.7 bin, sözleşme yapılıyorsa 238.1 bin TL ile bunun tam iki katıdır. Bu iki olgu, sendikal hakların kısıl- ması ve özelleştirmenin nasıl el ele olduklarının çıplak kanıtıdır. • • • Üç ana sektör, madencilik ve taşocakçılığı; ima- lat ve elektrik, gaz su ayrımında ücret durumu ne- dir? Öncelikle belirtelim ki bu üç sektör, toplam üc- retlilerin sırasıyla yüzde 11.8, yüzde 79.7 ve yüz- de 8.5'ini içeriyor. Ücretlere gelince, saat ücreti, incelenen üçüncü sektörde. elektrik, gaz ve su sektöründe, 314.4 bin TL ile ortalamanın yüzde 66.3 üzerindedir. Bu- na karşılık, imalat sanayi saat ücreti, 175.7 bin TL ile ortalamanın, yaklaşık yedi puan altında, yüzde 93'ü düzeyinde kalıyor. Bunlara madencilik ve ta- şocakçılığında saat ücretınin 193.5 bin TL ile orta- lamanın az da olsa üzerinde olduğunu belirtelim. Ücret farklılıklarının asıl incelenmesi gereken alan, büyüklüğü ve göreli önemi nedeniyle imalat sanayidir. İmalat sanayinde en az saat ücreti 107.4 bin TL ile giyim ve kürk sektöründedir. Bu oran, ortalama- nın yüzde 61.1 düzeyinde kalıyor. Bunun tam kar- şıtı, günlük saat ücreti 287.2 bın TL ile imalat sa- nayi ortalamasının yüzde 63.5 üzerinde olan kok ve petrol ürünleri sektörüdür. İmalat sanayinde sektörel ücretler incelendiğin- de görülen, genellikle emek yoğun dediğimiz; gı- da, dokuma ve giyim sektörlerinde -bu seltförler toplam imalat sanayi ücretlilerinin yanya yakınını kapsryor- ücretlerin göreli olarak az olduğudur. Bu- na karşılık sermaye ve özellikle teknoloji yoğun sektörlerde ücret düzeyi daha yüksektir. • • • Bölgesel saat ücreti farklılıkları, kamu-özel ve toplu iş sözleşmesi kapsamı gibi ayrımlar bir yana bırakılarak ülke ortalamasına bakıldığında, büyük farklılıklar göstermiyor. Ancak bölgesel en az saat ücretinin 161.1 bin TL ile Ege Bölgesi'nde görül- mesi ve bunun ülke ortalaması olan 189 bin TL'nin yüzde 85.2'si düzeyinde kalması ilginçtir. Çok da- ha ilginci, en yüksek saat ücretine 209.5 bin TL ile Doğu Anadolu'da olmasıdır. Verilere ilişkin ölçüm sorunlan bir yana, bu olgular, özellikle bölgesel ge- lişme yönünden, yeni yorumlara gebe görünüyor. Bu arada öbür bölgelerin saat ücreti ortalamalan- nı da beJirtelim: Güneydoğu Anadolu 169.3; Iç Ana- dolu'da 179.1; Marmara 188.0; Akdeniz 191.2 ve Karadeniz 193.0 bin TL. Bu veriler ıncelenirken önemli bir nokta göz önün- de tutulmalıdır. Bölgesel veriler, yedi bölge ve se- çilmiş dört ile (Istanbul, Ankara, izmir ve Adana) iliş- kindir. Bu nedenle, örneğin Ege'yi İzmir dışı Ege ola- rak ele almak gerekiyor. lller içinde en yüksek saat ücreti, 215.1 bin TL ileAnkara'daödeniyor. Ankara'yı 200.7 bin ile Ada- na ızliyor. Istanbul 197.5 ile üçüncü, İzmir de 178.1 ile dördüncü sırada yer alıyor. lllerin saat ücretlerınde. TİS yapılıp yapılmadığı- na bağlı olarak gerçekten büyük farklılaşma göz- lenıyor. Örneğin Adana'da TİS kapsamı dışında saat ücreti 89.1 bin TL'dir. Buna karşılık, TİS kap- samına giren işyerlerinde saat ücreti bunun yüzde 137.4 fazlasıyla 211.5 bin TL'ye yükselıyor. Ada- na'yı yüzde 31.3'lük TİS farklılaşması ile Istanbul izliyor. İzmir ve Ankara'da farklılaşma çok daha sı- nırlı kalıyor. izmir'de yüzde 94.7, Ankara'da yüzde 51,7. Ücret verileri, en yüksek ücretlerin, TİS-kamu kesimi- büyük kent üçlüsünün kesişme noktalann- da elde edildiğini gösteriyor. Sendikasızlaştırma ve özelleştirme sonucu bu üç- lünün ilk ikisi giderek zayıflıyor, yüksek ücret için daha doğrusu iş bulmak ve yaşamak için büyük kentlere göç tek çıkış yolu oluyor. T ü r k i y e ' n i n e n d e r s h a n e l e r i n e t e ş e k k ü TURKTOPLUMUAŞKANASILBAKIYOR İL BAŞKANLARI DTP KONGRESiNi DEĞERLENDİRDİ DANIŞTAY SAFDIŞI MI BIRAKIUYOR? SÖZDE SOYKIRIMIYLA FRANSA NEYiN PEŞiNDE? AÇLIK TÜRKİYE'NİN KAPISINDA MI? / BÜYÜK KULAK CIA'DA İŞİTME BOZUKLUGU / NÜKLEER DENEMELER DÜNYANIN SONUNU MU HAZIRLIYOR? / MÜSİAD'IN ZOR GÜNLERİ / GAP'A MGK SAHİP ÇIKTI Nokta Dergisi, irrternet Web Adrev:hrtp:» Nokta DergKİ. E-Mal Adresi: nokta»Srmed.alert.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle