23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
=20 HAZİRAN 1998 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Eğitim Akademisi için öneriler Milli Eğitim Bakanhğı, olumlu bir adım attr. Eğitim Akademisi. Arkadaşımız Ebru Toktar'ın haberine göre, "Eğitim Akademileri "Syıllık kesin- lisiz temel eğiümin gereksinim duvduğu ni- telikte öğretmen ve yönetici yeüştirmeyi amaçlayacak. Eğitbilimci emekli Prof. Dr. İbrahim Elem Başaran da, bu girişimi se\inçle kar- şılamış. Ancak, kimi kavgılarım dilegetir- mekte varargörihor. Kendisinin HalkEği- linıi Genel Müdürlüğii yaptığı dönemdeki bir örnekle giriyor konuva: " 1974-75'lerde Halk Eğitim Enstitüsü açmıştık. Amacı, halk eğitimi konusunda yüksek diizeyde eleman yetiştirmektt An- cak, Milli Eğitim Bakanhğı bu enstitüyü çalıştıramadı. Çünkü, bakanlığın bu ens- titü için görevlendirdiği elemanlarm aka- demik nitelikleri yoktu. Sonunda sözünü ettiğim enstitü işlevsizleşti, kızak yeri ol- du." Başaran m ikinci kuşkusu da su: "Milli Eğitim Bakanhğı, böyle bir ens- titü ya da akademi açtığında, genellikle eğitimi siyasi amaçh yapıyor. Hangiparti iktidardaysa, kendisine o yönde partizan yetiştirmeyi genel hedefseçiyor." Peki bu akademi nasılörgütlenmeli? Prof. Başaran. önerisini şö'yle özetliyor: "Halen kurulu bulunan Eğitim Bilim- leri Enstitüleri, akademihaline getirilebi- lir. Bu türde Türkiye 'de üç enstitü var. An- kara İ'niversitesi'ne bağlı olanı atılduru- yor. Elemanı da çok. Bir ötekisi İstanbul Marmara t'niversitesi 'nde, diğeri de Bu- ca'da kurulu. Öğretim üyeleri, altyapısı hazır. Siye böylesi bir eğitim buralarda gerçekleştirilmesin ki? Yaz, kış üçsömestr yapabilirier. Biryüda üç bin müfettişinieği- timden geçirebilen bakanlık, üstdüzey yö- netici ve öğretmenlerine de bu olanağı ta- ntyamaz mı? Bence tanır." Prof. Başaran 'ın söylediklerine katılma- makeldedeğil... ISIK KANSU Ismail Hakkı Tonguç amlıyorİsmail Hakkı Tonguç, Öğretmen Dünvası dergisinin "Kızılay SSK İşhanı 8. Kat No: 811" adresindeki alçakgönüllü bürosunda bugiin saat 14.00 'te düzenlenecek bir toplantı ile anılacak. Toplantıya Mustafa Aydoğan ve Dr. S'iyazi Altunya konuşmacı olarak katılacaklar. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Va'kfı da, "Eğitim Yolu ile Canlandtnlacak Köy " adlı kitabımn yeni baskısını Tonguç 'u anma gününe yetiştirdi. Tonguç, kitabımn bir bölümünde Köy Enstitüleri'nin 1947yihndaki temposu ile çahşmalarım sürdürürse, 5 yıl sonraki oluşacak tabloyu bakın nasıl coşkuyla anlatıyor: "Şimdiye kadar bu kurumlarda yeştistirilerek köylerde görevlendirilen değerli eğitmen ve öğretmenlere, beş yıl içinde an az 2 bin 500 eğitmenle 16 bin öğretmen daha katılacaktır. O zaman köylerde çalışan eğitmenlerle öğretmenlerin sayıst 31 bin 500'ü bulacaktır. Bunların her biri ortalama bir hesapla 50 'şer çocuk okutsa, 1 milyon 575 bin öğrenci onlar sayesinde okula kavuşmuş olacaktır. özel idarelerden maaş alarak köylerde çalışan en az 5 bin öğretmenin okutacağı 250 bin çocuk da bunlara katılacak olursa, köy okullarındaki öğrenci sayısı 1952 yılında 1 milyon 825 binden az olmayacaktır. Bu öğrenciler beş sınıfa bölüniince, ortalama bir hesaba göre, her sınıfta 365 bin çocuk bulunacak demektir. Bu sayı son sınıfa doğru belli nispetlere göre azalacaksa da, yine bu sınıftaki öğrenci sayısı 200 binden aşağı düşmeyecektir. Bir derslikte ortalama hesaba göre 50 çocuk bulunacak olsa, derslik sayısı da 36 bin 500 olacak demektir... En az 22 bini bulacak Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerin elinde irili ufaklı 150 bineyakın hayvan, 1.5 milyon dönüme yakın toprak, 2 milyon parçaya yakın iş araçları bulanacaktır... Köylerimiz 1952'de enstitü mezunu en az 2 bin köy sağlık memuru ve köy ebesine kavuşacaktır. 30 bineyakın köy bunların çalışma bölgelerîne girecektir." Bu satırlarm yazıldığı günden bu yana 50 yıl geçmiş. Tonguç 'un ve arkadaşlarının mayası tutsaydı, bugün yobazhktan, gerilikten, yetişmemiş insan gücünün çokluğundan söz edebilir mivdik? Düş değildi bu hedefler, tastamam gerçekti. Ne var ki, toplum gerçekten uzaklaştınhp gizeme kaydırıldı. 50 yıl önce bile bile yapılan, hatta halka dayatılan yanhşlar günümüze kapkara bir gölge olarak yansıyor. İyimserliği barındıran kötiimserlikOkurumuz Leyla Özhan 'm gönderdiği mektup, ilk bakışta karamsar bir hava estirivor insanda. Bir kez daha okunduğunda, tükenmemiş bir iyimserlik umudunun ktpırdadığını duyuyorsunuz derinlerde: "Türkûm, doğruyum, çalışkanım, Yurdumu milletimi özümden çok severim. tşte bu nedenle ben özürlüyüm ve yurdumda sürgünüm. Dar geliyor artik yüreğim isyanıma. Yorgun düştü beynim düsünmekten. Galiba ilk kez korkuyorum umudu tüketmekten. Bir ışık özlüyorum karanlığı boğacak. Biryağmur istiyorum pisliği yıkayacak. tnsanlar anyorum dürüst, aydınlık vesıcak. tnsanlar anyorum bilgili, elini öpmek için. tnsanlar anyorum yürekli, güneşe kosmak için."Leyla Özhan çok şey istemiyor: Temizlik istiyor, dürüstlük, aydınlık istiyor. Sakin, ılıman biryaşam istiyor. Kendisini kötümseıiiğe iten koşullara karşı isyan ediyor, o kadar... Burukluk yaratan etkinlik Diş Hekimi Yalçın Ergir in Saracoğlu Mahallesi 'nde ya- şadığı sokak çocukluğu anıla- rından vola çıkarak bir hasta- sına anlattığı hayaller muha- birlere ulaşmca, geçen vıl ba- şında gazetelerde haberler çık- mıştı: "Ankara da bü\iiklerin geç- mişlerini vaşayacaklan. mı- zıkçıhk vapacakları mahalle kunılmah. "Ergir, gfirdü'ğü yakın ilgi üzerine haber kesikleri ile bir- likte Çankaya Belediye Baş- kanı Doğan Taşdelen 'in kapı- sını çalmıştı. Ergir 'in tasanmı Taşdelen 'in de çok hoşuna gitmişti. Hatta. bu konuda Ahlatlıbel'deki ta- sarımlardan sorumlu Hülva Altan ı görevlendirmişti. Ancak, "Büyükler Mahalle- si " düşü bir türlü gerçekleşe- medi. Ta ki, geçen hafta Ahlat- lıbel'de vapılan "1. Mahalle Oyunları Şenliği-Haydi Ço- cuklar Mahalleye " adlı etkin- liğe dek. Etkinlik yapılmasma yapıl- dı da, tasarımm hayalcisi Yal- çın Ergir 'e hiç haber verilme- di ve haklı olarak bu durum onu kırdı: "Belki herkes ivi niyetli. bel- ki kimse kimseyi kırmak iste- miyor, belki de ben şu anda çok ivi nivetlivim. Ama, böyle bir konuda bu haberi gazetelerden öğrenmek hafıfbir burukluk yaratmıyor desem. valan olur." Yüksel Endeğer yazıyor Kıbrıs İçin Alternatif ÖneriKıbns yine karıştı. Yunan uçakları Rum kesimindeki Baf'a konuşjandıktan sonra, Türk F-16'ları misillernî olarak KKTC'nin Geçitkale Havaalanf nı şöyle bir ziyaret etti. Her iki taraf da diğer tarafın "gözdağı" vermeye çalıştığını iddia ediyor. Kıbrıs için çıkacak bir savaşın Türkiye'yi ABD'ye daha da yakınlaştıracağını bilsem, savaşalım gitsin derim. Fakat karşımızdaki Iran değil, Yunanistan. ABD, Yunanistan'a da yakınlaşabilır, bu iyi olmaz. Yazı - tura atacak da değiliz. Demek ki alternatif çözüm gerekiyor. Benim önerim şudur: Her iki taraf da Kıbns'tan çekilmeli, tüm haklarını ABD'ye devretmelidir. En şık çözüm budur. Kıbrıs, örneğın 99 yıllığına ABD'ye kiralanmalıdır. ABD bedeli neyse ödeyecek, taraflar ihya olacaktır. Başta Ecevit olmak üzere, kimi dinozorlar bana karşı çıkabilir. Çıksınlar. Aynı Eçevıt değil mi 19 yıl sonra TÜSİAD'la barışan? Bir 19 yıl sonra da benimle barışır, o olur! Sevgili dostum Civan kupban seçildiRagıp Duran adlı yazar, bölü- cülük propagandası yaptığı bir yazıdan dolayı hapse atılınca kı- yamet koptu. Demokrasi tutkun- ları isyan etti, sanki yasaları uy- gulamak suçmuş gibi. Yazma- saydı o da kardeşim. Ben niye yazmıyorum? Niçin beni hapse atmtyorlar? Kimseyi durduk yerde rahatsız etmezler. Ismail Beşikçi uslu dursaydı. Eşber Yağmurdereli pesetseydi, Ragıp Duran burnu- nu her şeye sokmasaydı kim ne yapardı onlara? Kim? Şimdi ay- nı "demokrat kesim", dahadoğ- Vay kurban, medya reklamsE olmaz! Bir dostum faksladı, baktn eleştirmen Sina Koloğlu ne yazmış Milliyet'teki köşesin- de: "Show TV'nin program togolan özeldir. Ve bu kana- iın farklılığıdır. Salı gecesibir- den haber logosu ve 'Son dakika' yazısı çıktı. önemli birhaberdiye dikkatimizi ver- dik. Meğer Show'un pazar- lama şirketinin reklamıymış. Evet, haber logosu reklam için kullantldt. Bunun adı kan- dırmacadır. Haber logosu- nun reklam için kullanıima- sını kim savunabilir? Show'un niye böyle anlam- sız bir şey yaptığtnı da anla- mak mümkün değil." (18.6.1998) Medyadaki tüm soruntar bitmiş de Koloğlu bir rek- lam hizmetine kafayı takmiş. Ey eleştirmen, sen sayın mü- hendıs Murat Saygı'dan, uzman bankacı Erol Ak- soy'dan daha mı iyi bilecek- sin televizyoncutuğu? Bir de gazetecisin, reklam deyince akan suların dura- cağını bılmiyormusun? Kim savunabilir diyorsun, ben • savunurum haber logosu- nun reklam için kullanılma- sını, var mı diyeceğin? Gök- ten üç kristal elma düşse, sâna koçan bile düşmez! rusu "yorgun demokratlar", Em- lakbank eski Genel Müdürü En- gin Civan ABD'de tutuklandı di- ye mutlu olacaklardır, buna emi- nim. Civan, Türkiye'ye iade edi- lirse, keyifleri tavana vuracaktır. Işte sizin demokrathğınız bu kadardır. Beşikçi, Yağmurdereli, Duran "düşünce suçlusu" da Ci- van ne? O da "kıvrak ve fırsatçı bir düşünce sahibi" değil miydi? O paraları kendi için, ülke için kullanacak, yatırımlar yapacak- tı. Paraya pula bu kadar önem vermeyelim! Civan serbest kal- malıdır! Galibiyet olmadan asla!Fransa'da yarı ış - yan tatil yapma- ya devam ediyorum. Dünya Kupası nedeniyle burada gerçek bir globa- lizm yaşanıyor. Fas, Tunus, Paragu- ay. vb. renksiz ülkeler dışında, katı- lan her ülkeden yenı dostlar edin- dim. Bir Ingiliz armatör, ışçilerine "Yeni Dünya Dûzeni" brıfingi ver- mem için beni Lıverpool'a davet et- ti. Bakalım. belki... Açıtış törenı dışında, gittiğim tek maç ABD - Almanya maçı oldu. Tüm gücümle Amerika için amigoluk yap- tım, ABD tribününü hop oturtup hop kaldırttım (Meksika olayı). Tüm çaba- mıza rağmen. hakem oyunlanyia 2-0 yenildik Almanya'ya. Bunun hın- cını yarın Iran'dan çıkaracağız. Bu sıradan bir maç değil, modernizm ile ilkelliğin karşılaşması olacak. Gerçi Almanlara da bir ders vermek iyi olur- du ama onlar da modem, o yenilgı çok önemli değil. ABD, gerçek gü- cünü Iran karşısında gösterecektır. Iran. "Kızım Olmadan Asla" adlı fil- me gösterdıği tepkıyle farklı yenılgı- yı iyice hakettı. Bu maçtan sonra kü- reselleşmeye entegre olacaklarını sa- nıyorum. "Terörist ülke" karşısında sesim kısılana kadar ABD'liyim. Yeni Dünya Diizeni fıkraları -T.C. nedir? - TÜSİAD Cumhuriyetı! • • • - Milletvekillerinin mesaiye kalmalarını onaylıyor musun? - Evet ama normal mesaiye gelmediklerı takdırde. Sadece fazlasına gelsinler, tamam! HAYVANLAR tsMAtı GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEMÇAK behicak ı turk.net ÇİZGİLİK KÂMtL MASARAU HARBİ SEMtH POROY Jİ>J&& TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 20 Haziran RESSAM SfREFAKDIK.. Ü'PE 8UGÜKI, RESSAM ŞE££FAKPiK. 73 ÖLDÜ. SAAJAYl-l U£İ '(Ü MATtAH AKAOEMİSİ} & TieDiKT^AJ SohfZA PARİS'B VE MÜMİH'E GİTM'f, RjESıU ÇAUŞMAL/t&l YA~P- AAlSTT. YaeDA DÖMUŞÛNDE, GAZıJ-£ISS'yE EUS- Tirûsü'Moe RESİM öd/eenL>t£Ui-i6iAje AV^NMIŞ, £>AHA SOHISA SU /f/ <4Ai*MeA AAUSİKl MUALU'M kAetZTEeİfJDE •SÜeOÜeMÜŞTÜ . /£.L£*//MC/£-IK(E-M- PfZESYOMİZM} OEN ÇOK ETKILEHEN tSESSAM, EeçEKÇ-iUK'TGfJ DE U4Z6€Ç£MEtyt/Ş,H£K. İKJ THgZt . At:pi/c, £Eie<3/rE ıcArrtMiş, ALMIfTI/S. Sd -yedigo/lrr' adlı ML/acufnjtüyor GÖRÜŞ FAIK BULUT "AtatüPk'e Hakarrt" Ozan Yayıncılıktarafından Mart 1998 ortasında ki- tap haline getirilen "Kim Bu Fethullah Gülen" adlı akademik çalışmam; maalesef mayıs ortasında İs- tanbul / Fatih Savcılığı'nca toplattırıldı. Ters mantık şurada yatıyor: Bir; kitabın iki ayrı sayfasında, kamuoyunda "Fet- hullahçılar" diye anılan, daha çok Fethullah Gülen adı çevresinde yoğunlaşan, bir şekilde onunla gö- nül bağı oluşturan bir kesime atfen, "Atatürk'e dec- cal, Beton Kemal vs." denildiği yolunda ibareye yer verilmiştir. Anılan ibareler, bir iddia şeklinde ele alın- mış olup, tırnak içinde sunulmuştur. Yani suçlayıcı ibareler, yazara ait değildir. Üstelik yazar, ilgili say- falarda, bu tür ibareleri kullananları eleştirmiş; "Ata- türk konusunda takıyye yapmadan net görüş bildir- melerini" istemiştir. Fakat, tarafımızdan eleştirilen kesim veya birey- ler, net tutum takınacaklarına, sanki bu suçlamala- rın muhatabı değillermiş gibi, yazar aleyhine "Ata- türk'e hakaret davası" açtırmış ve laiklik savunucu- su görüşleri içeren kitap hakkında "Atatürk'e haka- retten toplatma" karannın verilmesine neden olmuş- lardır. Burada, "Hem suçlu hemgüçlü" veya "Yavuz hırsız, evsahibini bastınr" misali bir durum söz ko- nusudur. İki; Atatürk hakkında sarfedilen "suçlayıcı ve aşa- ğılayıcı" ibareler, Fethullah Gülen'in teşvikiyle yap- tırılan yurt ve okullarda okuyan öğrenci çevrelere at- fedilmiştir. Her ne hikmetse, "bu okul ve yurtlarta il- gim yok" diyen Fethullah Gülen'in avukatları, bu çevrelerin adına hareket edercesine kitap hakkında dava açılması yolunda dilekçe vermiş; toplatılma- sını sağlamışlardır. "Madem bunu diyenlehe ilginiz yok, o halde neden gocunup dava açtınız" sorusu akla geliyor. Üç; hukuksal açıdan vahim olanı, Yargıtay karan uyarınca dini konulara eleştirel yaklaşan kitapların incelenmesi için tayin edilmesi gereken "Bilirkişi Ko- misyonu"nun durumudur. Yargıtay kararına göre Bi- lirkişi Komisyonu "bir ilahiyatçı, bir psikolog ve bir hukukçu"öan oluşmalıdır. Teorik açıdan normal olan bu karar, pratikte şu zaafa yol açıyor: Istisnalar sa- yılmazsa, son 20 yıldır ilahiyat kökenli uzmanlann ge- nelde Islamcı fikirleri kayırdıkları, siyasi ve ideolojik davrandıkları ve Iaiklikten pek hoşlanmadıkları gö- rülmüştür. Psikologların büyük bir kısmı Dr. Ayhan Songar ekolündendirler. Songar'ın dine eleştirel yaklaşan fikirlere karşı tavrı olumsuzdur; bu gerçek kamuoyunca bilinmektedir. Bu durumda, üç kişilik Komisyon'da, otomatik biçimde üçte ikilik bir ço- ğunluksağlanmışoluyor. Hukukçunun laik-demok- rat olup olmaması sonucu değiştirmiyor. Hal böyle olunca, dini rneseleleri eleştiren ve şe- riatçıhğa karşı çıkan Aydınlanmacı kitaplar, adeta otomatik biçimde "mahkûm edilmekte"d\r. Nitekim, 28 Şubat kararlarından bu yana "irtica ile mücade- le için" işbaşına gelen hükümet döneminde yakla- şık 10 kitap, "halkın dini duygularını rencide et- me/c"ten mahkemelik olmuş, kimisi de ceza almış- tır. Prof. ilhan Arsel (Şeriattan Kıssalar), Abdullah Rıza Ergüven (Yasaktümceler), Erdoğan Aydın'ın (Islamıyet Gerçeği) kitapları ilk akla gelenlerden. Oysa, "Islam Tarihi" kürsülerinde görevyapan çok sayıda laik-demokrat- cumhuriyetçi bilim adamı, öğretim görevlisi bulunuyor. Neden "Bilirkişi Komis- yonu"r\a alınmıyorlar acaba? Dört; kitap, büyük ölçüde şimdiye kadaryapılrna- yan biryönteme başvurarak; Fethullah Gülen'in söz ve fikirlerini büyüteç altına aldı. Ifadelerdeki sami- miyetsizlikleri, çelişki ve tutarsızlıklan, kavramlara yük- lenmiş özel anlamları göz önüne serdi. Bu nedenle hedefi on ikiden vurdu. ilgili çevreyi canevinden ya- raladı. Dolayısıyla, Fethullah Gülen ve çizgisindekiler, dava açmakla da yetinmediler; şahsımı hedef alan, kamuoyundaki imajımı zedeleyen yayınlar yaptılar. Örneğin Zaman gazetesi, "Bulut'su Iddialar" adlı yazı dizisini iki gün sürmanşetten anons edip, izle- yen üç gün boyunca olmadık sözlerle kişiliğim çev- resinde karalama yoluna gitmiştir. Aksiyon dergisi, Gülen'in kapak yaptğı nüshasının girişinde adımı zik- retmiş; Gülen'in "sağ kolu" d\ye tanımlanan biri ise, "İki Çarpıtma örneği" adlı broşürle hakkımda kuş- ku uyandırıcı imalarda bulunmuştur. Tartışma etiği ve basın ahlakı açısından bakıldığında, bu yayınlar sonucu tehditlere maruz kalmışızchr. Böylece "hoş- görü edebiyatı"n\r\ ne kadar kof olduğu ortaya çık- mış oldu. Beş; "düşünce özgüriüğü" yanıyla bakıldığında basın, aydın çevresi, yazar-çizerler ve İHD yöneti- minden, "Kim Bu Fethullah Gülen" adlı kitabımın toplatılması kararına, yukarıda adı geçen yazarların kitaplannın yasaklanmasına karşı çıkmaları bekle- nirdi. Çünkü, bunlar da düşünceye özgürlük kapsa- mına giriyor. Umulurdu ki,İHD'li dostlar, Selam ga- zetesinden Islamcı Nurettin Şirin'e gösterdikleri il- ginin benzerini de bize göstersinler. Daha geçen yıl, Başbakan Erbakan ile yardımcısı bakanların (Ş. Kazan, O. Asirtürk) ve sabık REFAHYOL'un siyasi tetikçisi BBP'nin Başkanı M. Yazıcıoğlu ile şimdi- lerde demokrasicilik oynayan Kanal 7 ile Akit gaze- tesinin boy hedefi haline geldik. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 -u+u-\m n,. , H ıy ıM m m n 8 9 - - n 111 ı SOLDAN SAĞA: 1/Paleolitikçağ ile neolitik çağ arasında kalan döneme \erilen ad. II Bilgisiz, kültürsüz kim- se... Bir sorusö- zü... Liitfi Akad'ın yönet- tiği bir film. 3/ Eski Yunan mi- marlığının üç bi- çeminden biri... Uğursuz, kötü. 4/ Bir top- lulukta çalışan insanlann her biri... Köpek. 5/ Bir tür kâğıt oyunu, 6/ Hava- dan elde edilerek aydın- latma araçlannda kulla- nılan bir gaz... Bir nota. II Kulplu ve emzikli bir su kabı... Demiryolu. 8/ Zirkonyum elementinin simgesi... Bazı sorunla- n tartışmak, bir görüşü incelemek için bir araya gelen kişiler topluluğu. 9/ Uyuş- ma, anlaşma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Güzel sanatlarda, gelenekçiliğe karşı yenilikçi eğilim. 2/ Uzun omuz atkısı... Birçeşit kâğıt süslemeciliği. 3/ Bir sporda erişilmiş derecelerin en üstünü. 4/ "Güzelliğin - - - par' etmez/Bu bendeki aşk otmasa" (Âşık Veysel)... Ge- milerde, ambarlara ve makine bölümüne hava vermek için güverteye açılan baca. 5/ tsviçre'de turistik birgöl... Afrika'da yaşayan bir antilop. 6/ Sosyolojide bir kabilenin bölün- düğü iki ya da daha çok parçadan her biri... Eski dilde su. II Caddelere kurulan süslü kemer... Antalya'nın bir ilçe- si. 8/ Eskimolar'm kendilerine verdikleri ad... Soyundan gelinen kimse. 9/ Avuç içine alınıp birbirine vurulduğun- da ses veren bir çalgı. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 A ş I K G A R I p 2 G A Z 1A B A R A 3 R 1 G A •A M A N 4 1 B A R E | A N D ö P E R 1 c i K 10 6 P •A F E T • uı M / 1 M • ULİ |1 ç K 1 8 N E T •A L A i M 9 A Y A K L A N M A
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle