24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
AYFA CUMHURİYET 31 MAYIS1998PAZAR 12 KULTUR Yıldızlar îzmjr'de PARLIAMENT S U P E R B A N D F E S T I V A L 9 8 >on 20 yılın en çok kaydedilmiş müzisyeni David Murray, tüm caz tarihinin en çok kaydedilmiş, en çok işlenmiş, en çok tartışılmış dehasının. Duke Ellington'ın eserlerini kendi 'big- band'i (gerçek yıldızlar topluluğu) ve Izmir Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde ve doğaçlama yönetimin mucidi Lavvrence 'Butch' Morris yönetiminde seslendirecek. C|M YEGL'L fcünümüz cazmın en gözde isimlerin- derı bestccı, bas klarnet ve tcnor sakso- fon ustası David Murray. caz dünyasına ilk adımı 1^70'lerın başlarında Nevv York'unloftmuhabbetlerindeattı. Ogün- lerden buyana siirekü birgelişim göster- di ve çağdaşları arasındaen çok gündem- de kulan. ız bırakan. farklı projelere ım- za atan o oldu. 1955 yılında Oakland, Kalifornıva'da doğan Murray'nin müzıkle ılk temaslan a' ileıçındegerçekleşti. Babasının gıtan ve ar 'nesınin pıyanosu sayesinde gospel ve blu es'la tanıştı. Ortaokulda kendı rhytm- and -bluestopluluğunıı kıırdıı ve vavaş ya- vaş i >an Fransisco'da filizlenmekte olan serbe: >teazakımınınönemlı müzısyenle- rinin aır asında buldu kendini. Bugü'n Lincoln C'enter Jazz Orchest- ra'nın. t'olayısıyla Wynton Marsalisin avukatlığ ını üstlenmiş olan Stanley Cro- uch'un (şa ir. caz yazarı ve da\ ulcu oldu- gudasöyle niyor)yaptığı faydalı ışlerden biri de Davı d Murray'i Horace Tapscott, Bobbv Brafoı "A Arthur Bh the ve de Law- rence'Butch' Morris (Izmir'deki orkest- ray ı yönetecek.^ gibi isimlerle biraraya ge- tirmesi oldu. 1970'lerin on asındaki loft ayinleri de müzikal \e kül türel perspektiflerı paylaşmak açısından bu- İunmaz bir nımetli David Murray ıçin. David Murray'nin 1980'lerdeki doğur- gan yapısı. hem caz kntıklerı ve hem de stnırlı olmakla bırlikte caz çe\ relerı içın- deki şöhretinın giderek vavılmasına ne- den oldu. Tenor saksofonunun giderek olgunlaştığı. teknik becerilerini sergileme tutkusunu giderek dızgınlediğı ve mantık- lı, katmanlı melodık yapılar da kurabil- diğı artık gözle görüliir biçimde belirgin- leşmişti. Murray''in 'müzik doğurganlığT 1980'lere bir göz attığımızda. Davıd Murray'ı bu on yılın en etkin caz ınüzis- yenlerinden biri olarak görüyoruz Or- nette Coleman. Anthony Braxton. John Carter. Henry ThreadgiİL Cedl Taylor i le birlikte 80'lenn en çok iz bırakan caz mü- zisyenleri arasında Da\ id Murray. Bu lis- teye Wynton Marsalis'i de ilave etmek isteyenler olabihr; bu da başka bir yazı- nın konusu olsun. Dav id Murray 1980'lerden başlayarak 'big-band' müziği üzerine araştırmalar ve çalışmalar yaparak. bu alanda da pek çok özgün esere imza attı. David Murray'ın birlikte çalıştığı mü- zisyenlere bir göz attığımızda, inanıl- maz zenginlikte bir lıste çıkıyor karşımı- za. Bu hsîedeyeralan herkesi burada sı- ralamamıza imkân yok: ancak Max Ro- ach, McCoy Tyner, Ehin Jones. Randy YVeston,Jack DeJohnette.Taj MahaL Don PuUen. Pharoah Sanders, Ruy Ha> nes, Ed Blackvvell. Sun Ra. Lester BoMİe ve Arc- hie Shepp gibi ısimier bir fikir verebılir Murray'nin kanyeri hakkında. David Mur- ray çalarak pişmiş. ustalardan feyz almış, bebop. bıg-band müziği. blues ve gos- pel'i yutmuş: kendi dılinı yaratmış. enst- rümanının tonal zengınlığini zorlamış. kendini aşmayaçalışmış. gospel'ı \e blu- es'u vecaztarihini müziğının merkezine yerleştırmış * e kendi miizığini bu teme- lin üzerine inşa ettığinden serbest salı- nımlan. 'free- form' \e değişik 'combo' denemelerı hep kendıne ait zengin bir dı- lin habercisı olmuşlardır. Tabıi bu arada bazı sıradan çahşmaları da olduğunu be- lirtmekte yarar \ar. Eğer bir müzisyen David Murray kadardoğurganolursa. bu da kaçınılmazdır. (Genç yaşına rağmen 170'den fazla piağa imza attığını unut- mamak gerekır.) Murray kendısinı ıfade etmek için tek bir biçime yaslanmıyor. Kuruculanndan olduğu. dört olağanüstü saksofoncudan oluşan WttrldSaxophoneQuartet ki hepsıni İzmır'de de ızleme şansını yakalayacağız- onun ses toplann- dan sadece biri. \Vorld Saxophone Quartet ile Dav ıd Murray bir rıtm bölümünc ihtıvaç duymadan bir ses ve ritm dünyası yaratıyor sakso- fonlarla. Clarinet Summit içinde belırliaralıklarlaveraldığı birdi- ğer proje: burada tenor saksofo- nu kadar ustalıkla hükmedeme- diği bas klarnette dinliyoruz Da- vid Murray'i. Jack DeJohnet- te'in Special Editıon'ının teno- rudayıne David Murray. Bun- lann yanı sıra elemanları de- ğişmeyen kendi topluluklannı biliyoruz: David Murray Qu- artet, David Murray Quintet, Dav id Murray Octet ve David Murray Big-Band. David Murray'den bahse- derken. 1988'deki Grammy" sinden (Blues For Coltrane. MCA/lmpulse), The Bird Avvard'dan (1986). Guggen- heim Fellovvship'ten (1989) ve 1990'daaldığıJazzpar'dan bahsetmemek olmaz. Grammy "ler, 'BillboardTop Ten' listeleri çok önemli ol- mamakla birlikte Murray'in farklı bir kulvarda da ken- disını kabul ettırebıldığini göstermesi açı- sından önemlıdır herhalde. Son 20 yılın bu en çok kaydedilmiş müzisyeni. tüm caz tarihinin en çok kav- dedılmış. en çok işlenmiş. en çok tartışıl- mış dehasının, Duke Ellington'ın eser- lerini kendi "big-band'ı (gerçek yıldızlar topluluğu) ve İzmir Dc\ let Senfoni Orkest- rası eşliğinde ve 'improvised conducti- on'ın mucidi Lavvrence 'Butch' Morrısin yönetiminde seslendirecek. Caz tarihinin birebir vansıması £ Laurence "Butch" Morris de çağdaş müziğin önde gelen ısimlerinden biri. 70'Ierde ve 80'lerde çağdaş cazın öncü isimleriyle pek çok değerli projeve imza atan Morris, David Murray'nin 'big- band'ındc, hâlâ geliştirmekte olduğu yö- netım tckniklerinin temellerini atmış çok değerli bir müzisyen. Enstrümanı olan korneti rafa kaldırdıktan sonra tek bir şe- ye konsantreolmuş,: •Improvisedconduc- tk>n' >a da doğaçlama yönetim. Kendi işaret dılini geliştırmiş ve bu dili müzıs- venleriyle paylaştıktan sonra olağanüstü. heyecan verici ses katmanlan yaratıyor Morris. Müzisyenlerine belirli bir disip- lin içinde kendılerini ıfade etme ve bütün dtöğüs kanseriniyenen îsraillifoîoğrajsanatçısı Ariela Shavid'in ilginçsergisiMaçka AntikPalace 'da İ •gSergiyi gerçekleştirmeye kâ"ar verdikten sonra kendi bedenini kimi zaman 'erkek', kimi zaman 'barbie" bebek bedeniyle özdeşleştirerek fotoğraflarını çektirten Shavid, seyirciyi bazen üzen, bazen de kendi bedeniyle 'hoş' bir biçimde "şakalaşan" bir sergi oluşturmuş. ÖZLEM GÜLŞEN Maçka Antik Palace. ülkemizde bugü- nedek pek görülmemiş. İsrailli fotoğraf sa- natçısı ArieİaShavkrin 'GüzellikBirMut- lulukVaadidir'başlıklı scrgisineev sahip- liği yapıyor. Türk Kanser Vakfı tarafından da desteklenen sergiye. Stuttgart Türk Ka- dmlar Derneği v e Türk-Alman Sağlık Vak- fi'nın yöneticileri de katıldı. Ülkesinde kısa bir süre nıankenlik ya- pan, daha sonra babasından da etkilenerek fotoğraf sanatıyla ilgilenmeye başlayan Shav id. bir süre sonra meme kanserine ya- kalandığını öğrenir. Bu dönem onun yaşa- mındaki en güç ve kötü geçen süreç olma- sına karşın; olunılu vebundan sonraki dö- nemde sanatçının yaşaınını değiştirecek yanı. onu sanatsal anlamda çalışmalar ger- çekleştirmeye itmiş olması. Bu sergiy i gerçekleştirmeye karar ver- dikten sonra kendi bedenini kimi zaman 'er- kek'. kimi zaman •barbie*bebek bedeniy- le özdeşleştirerek fotoğraflannı çektirten Shavid, seyirciyi bazen üzen. bazen de kendi bedeniyle 'hoş* bir biçimde 'şaka- n' bir sergi oluşturmuş. muûuluğun engeliolamaz Kanserii hastalar için bir t umut' 1996 yılında kendi ülkesinde Ulusal Mü- ze'de açılan sergiye. özellikle kadınlar ve gençler ilgi gösterirken. ülkemizde deben- zer bir ilgiyle karşılaşan sanatçı, yaptığı ça- lışmaların amacına ulaşmasından. özellik- le de kanserii hastalar için bir 'umut' ka- pısı açmasından dolay ı son derece hoşnut. 53 yaşında olan sanatçı, vücuduna hiçbir zaman 'suni' bir ınüdahale yaptırmayı dü- şünmenıiş. Bunun nedenini şöyle açıklıyor: "Eğer plastik cerrdhiden vararlanmak is- teseydim; o zaman bedenimde bana ait ol- Shavid, kendisini seven bir insanın mutlu olacağına inanıyor. (K.ADER TUĞLA) mayan, ancak saK etrafıma bir bütün ola- rak hoş göriinmemi sağlayacak başka bir 'madde' ekJenecekti.Oysa ben göğsüm ol- madan da vaptığım işten. yaşadığım or- tamdan ut\ k alabiliyorum. Hatta bu beden- sel "eksikliğı" olunılu bir amaca yönelik olaraksanatımda kuUanabilivorum. İnsan gençlik döneminde ne kadar güzel olursa olsun. zamanla cildinin yaşlandığını, vü- cudunun yorulduğunu hissediyor. Eğer in- san bundan dolayı kendisini mutsuz hisse- decekse, buna benzer pek çok konu da onun birtakım şeylerden 'hoşnut' olmamasınaye- terii olacaktır." Sergide ilgi çeken bir başka bölüm de sanatçının gün içinde değişik zamanlarda çekilmişportrefotoğraflan. Sanatçı aslın- da bu türde 40 fotoğrafının olduğunu, bun- lanndayinetsraıl Ulusal Müzesi'ndeser- gileneceğini belirtıyor. 'Maskülinizm" ko- nusuna değinen iki fotoğrafta sanatçı di- ğergöğsünüdegizleyerek. dişi bedeninin salt bir "eksikiikle' na.sıl 'erkek' bedeniy- le özdeşleşebileeeğini gözler önüne scrı- yor. Fotoğratlann yanı sıra iki gövde kıs- mından oluşan heykelde y ıne bir 'göğsün' eksıklıği izleyıciyesunuluyor. Birbölüm- de 'barbie' bebek elbisesiy le fotoğrafı bu- lunan Shavid, ikinci karede kolları. saçla- rı ve tek göğsü olrnayan plastik bir man- ken bedeninde elbisenin üst kısmı çıkanl- mış durumda. sadece kendi yüzünü kulla- nıyor. Anlatılmak istenen bu şekilde de bir bütünlüğün söz konusu olduğu. Resim sanatıyla da uğraşıyor Salt sanatsal çalışmalarla yetınmeyip ikinci birünıversıtedetamamlayan sanat- çı, sergilerinın yanı sıra moda. tiyatro. ga- zete için de fotoğraflar çekiyor ve resim sa- natıyla uğraşıvor. Çekilen her fotoğrafın. ona bakan kişiye. ılgili olduğu alanda bir 'ileti* vermesi gerektiğinden yana Shav id. 8 yıl önce kansere yakalandığını öğre- nen her insan gibı önce bir umutsuzluk y a- şadığı gerçek. Ancak onun için önemli olan bunu aşarak umuda ulaşabilmek ol- muş her zaman. Bunu gerçekleştirdikten sonra da tek amacı diğerlerine örnek ola- bilmek tabii. İnsanlar. psikolojik olarak kendilerini zor durumda hissettıkleri dö- nemde: eğer kendilerine bu hissi veren olayın üzerine gitmeyip uzaklaşırlarsa as- lındaçok daha karmaşıkbirdurumun içi- ne girmiş oluy orlar. Oys>t Shavid bunun tam tersine. kendisini bir dönem çok hırpala- mış olsa da yaşadığı olayın üzerine gide- rek 'açık' ve 'cüretkâr' bir biçimde yaşa- diklannı veduygulannı onaya koyuyor. Shavid son olarak şunları söylüyor: - Kendisiy le saltfizikselanlamda değil, dü- şünsel ve duv «usal anlamda da banşık ol- nıavan her insan, yaşamı boyunca türlü çarpıklıklar. mutsu/Juklar ve doy ıımsıı/Juk- lar yaşayacaktır. Oysa bütün olarak ken- disini seven hirisinin mutlu oimaması ya da mutlulugu yakalamaması için hiçbir ne- den yok." ıçmde kendılenne bir yer bularak bütünü tamamlama imkânı veriyor. Orkestra. yukarıda da bahsettiğim gi- bı tam bir yıldızlar topluluğu: Flürte Ja- mes Newton. trombonlarda Craig Harris. FrankLac> ve Gary Yalente, trompetler- de Bubby Bradford. Ra> i Best ve Hugh Ra- gia alto saksofonda Oftver Lake. tenor sak- sofonda Ricky Ford. barıton saksofonda Hamiet Bluiett. klarnette John Purcell, sesie Carmen Bradford, pıyanoda DD Jackson. basta Art Da\is. davulda And- rew Cyrille v e perküsyonda Klod Kiavue. Bu orkestra big-band ruhunu benimse- ınış ve kendi müziklerini ve ait oldukla- rı kökleri 'big-band' geleneğine kolay- lıkla yansıtabilen ustalardan oluşuyor. Bi4 olağanüs.Hj topluluğa İzmir Senfo- ni Orkestrası eşlik edecek. Izmir Senfo- ni Orkestrası kemanlar. v ıvolalar. viyolon- seller. kontrbaslar ve harp'tan oluşuyor. Orkestra müzığe senfonik bir karakter vermekle birlikte Ellington'ın müziğini da- ha saygınlaştırdığını düşünmek tabii ki yan- lış. Duke Ellington'ın. bu Amerika'nın tüm müzik tarihinin en önemli bestecisinin müziği yeterince ağır v e saygın. Ancak bu Duke Ellıngton'ın en büvük meselelerin- den biriydı; müziğin olgunluğuna çok er- ken ulaşmasına rağmen. bağ- • naz. tutucuveaptaletkenle- rin bir araya gelmesıy le hak ettiği saygınlığı bir türlü ya- kalayamamıştı: bu yüzden de müzığine klasik müzik öğelen yerleştirmeyi hepdü- şündü. Duke Ellington müzik ta- rihinin büyük ustalanndan birıydi. Ellington'ın kanye- ri caz tanhinın bire bir yan- sımasıdırbiledenilebılir. Caz tarihiyle en çok özdeşleşti- rilebilecek isimdir Duke El- lington. Rahatlıkla şu da söy- lenebilir: Eğer Duke Elling- ton yaşamamış olsaydı bu- gün bambaşka bir yöne gıt- miş olurdu caz dediğimiz bu müzik. Onun solist. bestecı. orkestra liderı. etkin müzikal ağırlığı. caz tarihinin geliş- me sürecindeki her dönemı denndenetkilemiştir. Elling- ton'ın pek çok usta müzis- yeni 20 yılı aşkm sürelerle or- kestrasında tutabilmesinin temel nedeni. belki de bu müzisyenlere seslerini El- lington'ın dehasının verme- sidir. Onlar kendilerini en kuvvetli Ellington'ın orkest- ralarında ifade ettiklerini or- kestradan ayrıldıkları kısa dönemlerde kavrayıp gerı dönmüşlerdır genellikle. Duke Ellington"dan bah- sederken BilhStrayhorn'dan bahsetmemek de olmaz. Bu projenin mimarlan David Murray ve James Nevvton, Ellington'ın eserle"rine ışık tutarken Billy Strayhorn'un Ellington üzerindeki etkisı- ni ve pek çok açıdan ınanıl- maz olan birlikteliklerini. ortaklıklarını vurgulamak- tan da geri kalmadılar. David Murray kendi or- kestralan olan 'big-band'i ve octet'i ve kuruculan ara- sında bulunduğu VV'orld Sa\phone Quartet ıle olan çalışmalarından dolayı, za- ten uzunca bir süredır EI- lington'ın yazım ve nefesli- lerı düzenleme tekniklenni incelemekteydı. James Nevv- ton "la bu proje etrafında ku- rulan ortaklığın nedeni New- ton'ın da Ellington. Strav- horn ve bu ıkı linın beste tek- nikleri üzerine çok uzunza- mandır çalışmakta ol masidır. KÖŞEBENT ENİS BATUR Ingmar Bergman Isveç televizyonu için yazar Jöm Donner in ha- zırladığı belgesel, "Hayat ve iş", 80. yaşında yö- netmenin kendi kendisini sorguladığı büyük bir monoloğa dönüşmüş. Bergman: Uğultulu tepe. Dilimize de çevrilen (Afa Yayınları) sancı dolu öz- yaşam öyküsü "Büyülü Fener"e parantezleraçan, uzantılar getiren bir tanıklık: Nasıl olmuş da yaşa- mayı, üretmeyi sürdürme başarısını göstermiş? Susmasına, çıldırmasına, ölmesıne yol açabilecek onca iç depremden sonra. Bergman'ın "hayatı veişi", baştan uca bir iman bunalımına dayanıyor. İçinde yaşadığı topluma "tahammül" edemiyor, ama ondan büsbütün ko- pamıyor... Isveç'in en ucuna gitmiş, Farö adasın- da. gene de belli belirsiz bir temasa gereksinme- sı var. Kadınlarla kronik bir cehennem atmosferi- ni paylaşıyor, ama pek çok evlilık ve ilışki gösteri- yor ki varoluşunun motoru onlar... Son eşi Ingrid'in ölümünden bu yana, yapayalnız yaşadığı evinde yüksek sesle onunla konuşuyor. Inançla imanla iliş- kısi de böyle işte... Din adamının oğlu, 80 yılını Ki- lise'yle didişerek geçirmış, hâlâ orada tutunacak bir sürgün dalı arıyor. Etkileyicı yanlarından biri: Yorgun düşmemiş. Daha da etkıleyici yanı: Ona göz kamaştırıcı bir ay- na tutan, yıllar yılı hırpaladıktan sonra onda yüzyı- lın büyük sanatçılarından birini okumayı kabulle- nen dünyaya tutsak düşmemesi: Geri çekilmiş, dilediği zaman gelip yüzüne bir Lama gıbi tükürü- yor. Genel onay görmüş bütün ustalar gibi, durumu aşmayı öğrenmış: Bir işçi olarak görüyor kendini, işinin zanaat olduğunu söylüyor, ıkide bir vurgulu- yor: "Ben, tüketim ürünleri ortaya koydum." Kü- çümsüyor mu. hayır: Seyircım olduğu sürece va- nm. Dile getırmıyor ama belli ki inanıyor: Her za- man seyircisi olacak işler yaptım. Son filmi, "Gürültü Çıkar ve Budalaymış Gibi Dav- ran", Bergman metafızığinın atom çekirdeğinde top- lanmış hali. Bir vasiyetname değil film, bir antolo- ji mantığı da içermıyor tam. gene de yönetmenın dünyasının ana kesitini veriyor: Akıl hastanesınde başlıyor (Bergman sormuş, tedavısıni üstlenen ün- lü ruhçözümcüye: "Kimseyi iyıleştirdiğiniz oldu mu?"), bir intihar sahnesıyle bitiyor. Arada: Sine- ma, Tiyatro, Seyirci, Aşk, Cinseliik, Utku ve Boz- gun, Ölüm ve Ölüm. İki kıpkısa rolde kendini gös- teren iki ana kahramandan biri: Renklı filmin için- de sımsiyah (yanı: Sıyah, beyaz, gri) gezinen bir Shakespeare figürü: Ölümü çağıran. fısıldayan soytarı. Obürü: Tıpkı Hitchock gibi, akıl hastane- sı sahnesinde bir görünüp yiten, koridorda ayak- ta dikilmiş Ingmar Bergman. Varoluşunun bütün sıkıntısını çekirdeğine toplamış. oradan 120 daki- kalık bir filme daha varmış. Birtelevizyon kanalımız. geçenlerde, Hitchock'un "ip" adlı efsanevi filminı sundu. Hiç makas kulla- nılmamış filmde, kameranın düğmesine basılmış ve baştan uca, kesmeksızın anlatıyı götürmüş Hitc- hock. (Tabii, bizim televızyonumuzun "RekJam- lar"\n\ hesaba katmamış). Bergman'ın son proje- si de bunu andırıyor: Tek bir plan kullanacakmış, yakın plan bir kadın yüzü gelecekmiş ekrana, bü- tün film orada geçecekmiş. İnsan yüzü, bütün fılmlerınde ana rolü üstlenmiş- ti. En derin, karmaşık. fırtınalı olayların cerayan et- tiği yer değil midir yüz? Savaşlar. düğünler, yas ve esrime yüzün yüzünde yazmaz, okunmaz mı? Çekildiği. nicedir insanlardan uzak durduğu ada- sında, Bergman'ın görebildiği tek yüz aynada be- liriyor olsa gerektir. Yaralı. bitkin. binkmiş bir Ner- giz. Birdeşüphesiz, belleğinedolmuş, ıçtakvimin- de yer etmış, artık geçmişteki hallerinden uzaklaş- mış sayısız yüz vardır. Bergman'ın fenerinin büyüsü. hangi yüzü se- çerse seçsin. orada kendi yüzümüzü, hayatımızın yüzlenni bize anımsatacak bir gramer yaratmasın- dan geliyor. Tren Aynlık Demekmiş' • KüHür Servisi - Turgay Karadag'ın Tren Aynlık Demekmiş" adlı karikatür sergisi 10 Haziran'a dek Ankara'da TMMOB Mımarlar Odası Sergi Salonu'nda yer alacak. Sergide hiçbir yerde yayımlanrnamış 60 desenin yanı sıra Irfan Yalçın'ım Beyoğlu Ölümleri romanı için çizilmiş kent desenleri ve Ünal Ersözlü'nün Ateş gazetesindeki Günün Içinden köşe yazılan ıçin çizılen vinyetlerde yeralıyor. Sergının ait başlığı "Bir Flaneur'ün Gündüz Düşleri" olarak belirlenmiş. Suzy Hug-Levy'den 'Bir Kuüama' • Kültür Servisi - Suzy Hug-Levy. 2 Haziran'da saat 18.30'da kendi atölyesinde bir performans düzenliyor. Sanatçının "Bir Kutlama" adını verdiği bu etkinlik. biri kız diğeri erkek iki performanscının katılımıyla yer. gök. doğa ve kişilerin birbirlen ve çevreyleolan ilişkileri üzerine kurulu. Etkinlikte, rastlantısal ve değişken nitelikte yansımalar elde edilerek; izleyicinin çeşitli algılamalar, yorumlamalar ve tepkileriyle katkısı temel a\\myor.(257 34 28) 'Kalamış Yazmaları Şenliği' • Kültür Servisi - Her yıl haziran ay ının ilk cumartesi \e pazar günlerinde Kalamış'taki Eyuboğlu evinde açılan "lCalamış Yazmalan Şenliği'nin bir benzerı de Adam Kitabev ı'nde açılıyor. Geçen yıl birincisi düzenlenen Adam Kitabev i Kalamış Yazmalan Senliğinde. Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun oğlu Mehmet Eyuboğlu'nun eşı Hüget Eyuboğlu ve genç yardımcıîanyla birlikte ürettiği yazmalar sergilenecek. Sergi 1-15 Haziran tarihlen arasında eörülebilir.('.?93 41 05) 10. ULUSMRARAS1İSTANBUL TİYATRO RSTİVAÜ BUGUN • Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde saat 15.30 ve 20.30'da Robert NVilson'un Susan Sontag'ın metninden yola çıkarak yorumladığı 'Denizden Gelen Kadın' adlı oyun izlenebilir. • ,\ziz Nesin Sahnesi'nde saat 20.30'da 5. Sokak Tiyatrosu, yönetmenliğini Murat DaJtaban'ın. süpervizörlüğünü Mustafa Avkıran'ın üstlendiği '80060' adlı oyunu sahneliyor. YARIN • Kenter Tivatrosu'nda saat 20.00'da Dostlar Tiyatrosu, Genco Erkal'ın yönettiği 'Yosma' adlı oyunu sahneliyor. • Aziz Nesin Sahnesi'nde saat 18.30'da 5. Sokak Tiyatrosu'nun sahnelediği. yönetmenliğini Mustafa Daltaban'ın, süpervizörlüğünü ise Mustafa Avkıran'ın üstlendiği '80060' adlı oyun izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle