28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 MAYIS 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ îstanbul'un almışmın 545. yıldönümünde 'aydınlar' artık susmasmlar Tetih' söylemi ve tarîh hüinciYann 29 Mayıs. Tarihi ve kültürel zenginliğiyle övündüğümüz İstan- bul'un. Osmanlı Sultam II. Mehmet tarafından alınışının 545. yılı... Her yıl olduğu gibi bu kez de kutla- ma törenleri sivasal içerikli bir "şove- nizm gösterisi" şeklinde düzenleniyor. Daha önceleri çogunlukla "ırkçıvemil- Hyetçi" bir söylem altında gerçekleşti- rilen etkinliklcr. özellıkle 1994'teki ye- rel seçimlerden sonra eski RP'li (yeni FP'li) kadrolann tstanbul'u yönetme- ye başlamalany la birlikte "şeriat" yan- lılannın da bir tür gövde gösterilerine dönüştü... Pekı. neden hep böyle oluyor? Îs- tanbul'un alınışını anmak neden hep "sağın" tekeline ve üstelik "siyasal is- tismarına" bırakılıyor? Türkıye'nin aydın. demokrat. ilerici ve "sol" ke- simlerınin. > inc bu ülkenın "tarihiyle" bir ilgileri yok mudur? Aynı "çağdaş" kesimler için Istanbul'un bir Osmanlı kenti olmasiyla başlayan dönemlerin "kültürveuygarlık tarihi" açısından bir önemi. bir değeri bulunmaz mı?.. Aydınlann misyonu Nitekim sag. söylemde ve gösteriş- te hep "tarihe sahip çıkan" bir görün- tü sergilese bile, aslında geçmişe ba- kışı hep bir -çiftestandarthk" ıçerir. Ör- neğin aynı "fetih hayranlan". sıra ts- tanbulun emperyalist işgalinden kur- tuluşunu kutlamaya geldiğinde. aynı coşku ve istekle buna katılmazlar. Çiinkii "Osmanlı'ya öykünme" şek- lindeki siy asal gelenek, 1920'lerde do- ruğa çıkan "teslimiyetçi" politikaların anımsanmasına bile tahammül ede- mez. Hele. böyle>i bir teslimiyetçı anla- yışın elınden vatanı ve İstanbul'u "iş- gakilerekarş,ısavaşarak"kurtaran ulu- sal güçlerın. sonunda dınci olmavan "laik" bir dev let kurmuş olmalan da fe- tih törenlerinde şahlanan sağcılann. kurtuluş günlerinde ortalıkta göriin- memelenne "sivasal gerekçe" oluştu- rur... Ne var ki sağın bu çifte standartçı ru- tumu tarıhe "akıl ve bilim" süzgecin- den bakması gereken ilerici \e aydın- lanmacı kesimlerin de benzer "refleks- ler" göstermelerine hiçbir zaman "ma- zeret" olamaz. Yine sağla olan düşün- sel aynmın göstergesi de tarihe karşı Mayıs 1453, sadece Bizans'ın bitişi değil, uygarhk tarihinde ilk kez "farklı kültürlerin aynı kenti birlikte yaşatıp ortaklaşa kimlik kazandırdıkları" çağların da başlangıcıydı. O halde aydınlanmıza düşen görev, böylesi bir tarihsel buluşma sürecinin kültürel derinliğine sahip çıkarak 29 Mayıs'lan ırkçı ve şeriatçı söylemin tekelinden kurtarmak değil midir?.. İstanbul'un tarihi silueti şoveni/m yerine "kültürel biriikteliği" vansıtır. Ne var ki, bunu başlatan bir tarihsel döniişümün kutlamalan ise ırkçılann ve şeriatçılann tekeline bırakılmış durumda. ilgisizlik ya da tarihsel olaylar arasın- da "ayruncılık" hıç olamaz. Çünkü sag. akıl yerine inanca daya- lı ideolojik saplantılan ve iktidaryan- lısı siyasal kökenleri nedeniyle. tarihin doğru ka\ ranmasının da anahtan olan "toplumsal gerçekliği" sürekli yadsır. Bu nedenle kendi "tarih bilincini'" de toplumlann vaşam ve uygarhk serihen- lerine bakarak degil. siyasal güçlerini Tann adına kullanan egemenlerin "ik- tidar" serüvenlerine öykünerek ve hat- ta buna "kutsalhk" da yükleyerek oluş- turur. Zaten tarih önündeki aynmcılı- ğı da işte bu bılim dışı gözlemınin do- ğal sonucudur... Oysa. ınsanoğlundaartık "ellerimiz hüneriLaJdımKyaraöadır'bılıncını öne çıkaran aydınlanmanın geçmişe bakı- şında ıse "toplumsal tarih" anlayışı vardır. Bu nedenle de tarihteki "tûm olaylar" uygarltğın ilerlemesi ve in- sanlıgın esenliği açısından dünden ya- rına ışık tutan zengin bir "birikim" olarak "ayrım gözetilmeksizin'" solun ılgi ve sorumluluk alanı içindedir. Böyle olunca da geleceği düşünen her aydın ıçin "İstanbul'un 1923'tekikur- tuluşunu" kutlamak ne kadar değerliy- se. 29 Mayıs 1453,'ü de artık gericile- rin tekeline ve istismanna bırakma- mak, Istanbul'un fethi olayını tarihsel gerçeklikleri içinde görerek ondan yi- ne gelecege dönük dersler ve sonuçlar çıkarmak. o kadar değerli veönemli ol- malıdır... Geçen ydld 4 ilk adırrT... Peki. lstanbul"un fethinin yıldönümü, gerici ve şoven gösterilere karşı "çağ- daş kiiltür ve bilim söylemi" içinde na- sılanılabilir1 ? 29 Mayıs'lar bir şeriat gü- nü yerine. gerçek bir külrür ve toplum- sal tarih eünü olarak nasıl kutlanabi- lir? Elbette ki önce buna "niyef" ederek ve "Acaba 29 Mayıs için bir etkinlikdü- zenlemek geridliğe katkı olur mu" şek- lindeki kav gı v e ürkeklikten de artık vaz- geçerek... Nitekim .Mimarlar Odası geçen yıl bunu "ilkkez" gerçekleştirdi ve on bin- lercekişinin stadyumdaki fetih şölenin- de "mehtermarşını"dinlediği saatler- de. Akatlar Kiiltür MerkezTnde bir et- kinlik yaparak "fetih söylemiveçağdaş- hk" konusunu tartışmava açtı.. 29 Mayıs 1997 günü sabahtan akşa- madek "forum" şeklinde süren ve "İs- tanbul \e Tarih Büinci" alt başlıgı ta- şıyan toplantıdakı bılımsel ve aydınlan- macı konuşmalar. yıne geçen yıl Is- tanbul Mimarlar Odası"nca "kitap" haline de getirildi. Kitabın baş.ında yer alan ve aynı fo- rumun "sonuç bSdirgesJ" olarak ilan edi- len özlü metındekj şu v urgulama ise bir bakıma 1998yılınadayansıtılması ge- reken "tarihsel bir çağrTniteliğindey- dı: "İstanbul'un 2700 vıllık geçmişinin ilk 2200 vıllıkbölümünü oluşturanRo- ma ve Bizans uv garlıklan ile 1453-1920 arasındaki 467 yıllık Osmanlı uygarlı- ğı ve 1923'ten bu yana süren Cumhu- riyet dönemindeki tütn kültürel biri- kim vc kazanımlar. bu kentin ve bu coğ- rafyanın sahipleri olan bizler idn *EŞ SAYGINLIKTA" tarihsel miras vee\- rensel kimlik değerieridir. Dümada eşi bulunmay an bu kimliğin v ine tarihe si- yasal birçarpıklık içinde bakan kesim- lerce göz ardı edilerek v ıprarılmasına, öncelikle ülkemiz aydınlannın ve av- dınlanmadan yana olan tüm kesimle- rin artık izin vermemesi, çağdaş olma çabasının da tartışılmaz bir gereğidir»" de BUGÜN 'Istanbul'u korumayan 1453 'ü de kutlayamaz' KUŞAGI SEVECEK BIRI Yonetmen # Alexandre RockwellS Oyuncular Rosie Perez Harvey Keitel Anthony Oıılnn Michael De Lorenzo Hollyıvood'un karanlık filtn endüstrisinin içyüzü ve oraya sıkışan karşılıksız bir aşkın trajik-komik öyküsü... Tarihi: siyasal beklentıler adına "kullanmak" için de- ğil. geleceğin ınsancıl dün- yasına ışık tutmak üzere "ög- renmek ve esinlenmek" ıçın kucaklavanlar, 29 Mayıs 1453'iin aslında hiç de öyle "geridleri sevindirecek" bir süreci başlatmadığını da bu gözlemle hemen fark edebi- lirler. Hatta tam tersine, yine o çağlarda dünyadaki diğer kentlerde de v aşanan benze- ri "el değiştirmeler'" arasırı- da, birbirine yüzlerce yıldır "düşman" olan iki kültürün giderek aynı kenti yine yüz- lerce yıl dostça ve bir "top- lumsal işbiıiiği" içinde nasıl paylaştığının ilk ve tek bü- yük örneği de İstanbul'da gerçek leşmıştır. Gerçi Sultan II. Mehmet İstanbul'u alabil- mek ve "Fatih" olabilmek için 62 binkişilik Osman- lı ordusunaek ola- rak 90 bin kişilik de çapulcu, talancı. eşkıyaveparalıas- kerlerden oluşan birsersenlerordu- suyla da kenti ku- şatmış ve sonra da bunlara önceden söz \ erdıği "üç günlük yağma öz- gürlüğünü" de ta- nımıştı. Ancak yi- ne fetih için o ça- ğın bir "'askeri stra- tejisi"olarakuygu- lanan bu yaygın yöntem. tstan- bul'un vönetimi tü- müyle güvenceye adlı ıki yaşlı "htanbulluyu" zorla çıkarmaya çalışan \a- kıflar İdaresi de aslında ls- tanbul'un 1453 sonrasında kazandığı evrensel kimligi- nin bellı ki farkında bile de- gil... Hele Cihangir'dekı ahşap Osmanlı konaklarını yıktı- ran yada Kasımpaşa'nın ta- rihi dokusunu gözden çıka- rarak aynı bölgeyi "iş mer- kezferi>1e"donatmayı öngö- ren bir imar planını sav unan Bevoğlu ve Anakent beledi- yelerinın. fetih törenlerinde " karadan gemüeriyürütme- leri" bile aynı tarihe karşı olan saygısızlıklarını örtme- ve yetemez. Aynı yerel yö- neticilerin bir vandan ken- dilerini "Şehremini" ilan edıp. öbür yandan kentin ta- rihini korumanın yasai gere- kaltteli fılmler [çın hoğru ekranba5imz alındıktan sonra terk edılmış v e bugün bile dünyanın ilgiy- le izlediği •'kilise-sinagog- cami" komşuluğu, daha 15. yüzyıl sonlanndan itibaren kentin mimari dokusunu ve kiiltür kimliğini bezemeye başlamıştı... Yine günümüzde. söz ge- limı kimı Anadolu kentle- rindeki tarihi kiliseleri şeri- atçı örgütlenmeye de açmak üzere "camiye''çeviren siya- siler. İstanbul'un alınışında- kı "uygarlık külrüriinden" bile ne kadar "geride" ol- duklannı göremıyorlar. Ben- zer şekilde Bebek'tekı 250 yıllık ünlü kavafyan Kona- ğı'ndan son sahipleri olan Beatris v e Samuel Kavafv an İngiliz Kraliyet Kilisesi'nin çan ku- lesiyte HaaMimiÇelebiCamisinin minaresi, villardır yan yana "tstan- bul kültüriinü" yaşatıyorlar. ğı olan tüm "SİT" kararla- nna sürekli "iptal da>/ alan" açmalan da -bu davalan kay- betse'erbile- özellikle "fetih haftasında" sorgulanması gereken davramşları değil midir? İşte bütün bu nedenlerle ar- tık 29 Mayıs'lann kutlanma- sında tarih ve uygarlığın "gerçekdostlannın"da kol- lannı sıvamalan gerekiyor. Zeyrek ve Sülevmaniye'vı bile kurtarmak için en ufak bir çaba bile göstermevenle- rin *tstanburunsahibiyiz''gi- bisinden ıkivüzlü sö>lem- lerle. tanhine sadece duygu- lanyla bağlı birtoplumu kan- dırmalannabilmem daha ne kadar göz vumulabilir? ODAK NOKTASI AHMET CEMAL 7 Bir 'Siyaset Meydanı'nda Gençlik Kültürü... Geçen cumartesi akşamı atv kanalında yayım- lanan ve Ali Kırca'nın yönettiği "Siyaset Meyda- nı", bu ülkenin üniversite gençliğinin ülkenin bü- tün yetişkinlerine yönelik mesajlarıyla ve verdiği derslerle doluydu. Odak noktası olarak başkan- lık sistemini ele alan tartışmalarında gençler, Tür-' kiye'nin iktidar mekanizmalarını dünü, bugünü ve yarınıyla değerlendirdiler. Ali Kırca'nın bu toplantıyı yönetmekteki başa- rısı, tam anlamıyla dört dörtlüktü. Sayın Kırca, gençlerin katıldığı çoğu programda görmeye alış- tığımız manzarayı çizmedi. Gençlere "lütfen" söz hakkı tanıyan, yeri geldiğinde onları her an "sus- turmaya" hazır bir "yetişkin" kimliğini takınmak yerine, onları görüşlerini -bu görüşler ne yönde olursa olsun- dile getirmelerı için her an yürek- lendiren bir ağabey kimliğini sonuna kadar koru- du. Ve bu tutumuyla gerçek anlamda bir "genç- lik" programının nasjl olması gerektiğini de dos- ta düşmana gösterdi. Çeşıtli ünıversitelerden gelen gençlerin bu prog- ramda ortaya attıkları görüşler, elbet çeşitli açı- lardan tartışılabılir. Ama asıl önem taşıyan nokta, çok doğal sayılması gereken bu tartışılabilirlik ni- teliği değil, fakat programda hazır bulunan çeşit- li kesimlerden gelme bu gençlerin görüşleriyle, da- ha da önemlisi, görüşlerini savunmaktaki karar- lılıklanyla neyi kanıtladıklarıdır. Türkiye'deki üniversite gençliğı, medyadan ço- ğunlukla yansıtılanın, yetişkinlerin de çogunlukla sandıklarının ve/veya sanmak ıstediklerinin aksi- ne, eli sopalılann ağır bastığı bir kesim değildir. Bu gençlik, yetişkinlerin onlara yönelik onca ku- surlarına. dahası kasıtlarına ve kendisi için hazır- tanan olanakların eksikliğine karşın, düşünmeye ve tartışmaya öncelik tanıyan bir gençliktir. Bun- dan böyle özellikle medyanın bu dersten kendi- sine de pay çıkartması ve gencliği yalnızca kav- ga meydanlarında aramak alışkanlığından sıyn- lıp, o gençliğin düşünce bağlamında varlık gös- terdiği zeminlere de sütunlarında ve ekranlann- da ağırlıklı yer vermesi, herhalde daha yapıcı bir tutum olacaktır. Türkiye'deki üniversite gençlıği, özellikle 12 Ey- lül darbesinden bu yana Türkiye'nın düşünen in- sanlarını politikadan uzak tutma yolunda harca- nan onca örgütlü çabaya karşın politize olabilmiş, bu ülkedeki yöneten-yönetilen ilişkilerine politik açıdan bakmayı alışkanlığadönüştürebilmiş, ken- disi açısından böyle birtavn doğal saymaya baş- lamış bir gençliktir. Ve bu niteliğinden ötürü de bu- günkü yetişkinlerimizin çoğunluğunun aksine, "babalara, "bacı"\ara, siyasete getireceği yeni- liğin kaynağını pop şarkıcılannı taklit etmekte ara- yanlara körü körüne bağlanmayan bir kesimdir! Bu program açık ve seçik göstermiştir ki, bu ül- kenin üniversite gencliği büyük çoğunluğuyla -bel- ki de büyük birdüş kınklıklan dağarcığının kazan- dırdığı deneyfrrte-. kişilere ve olaylara hazırbul- duğu merceklerte değil, fakat eleştirel bakmak- tadır. Bu gençlik, örneğin bugün başkanlık siste- mınden yana olan Cumhurbaşkanf nın, daha dün denebilecek kadar kısa bir geçmişte aynı siste- mi gündeme getirmek isteyen bir başka Cumhur- başkanı'na nasıl karşı çıkmış olduğunu unutma- makta ve bunu bir televizyon programında açıfo^ ça dile getirebilmektedir. Yine bu program açık ve seçik göstermiştir ki, bu gençliğin çoğunluğu ilerde yalnızca birkaç yıl- da bir sandık başına gitmekle yetinmeyip, siya- seti kendi katılımıyla biçimlendirmekte de karar- lıdır. Türkiye'nın politika arenasını pek uzak sayıl- mayacak bir gelecekte bir bitpazarı görünümün- den kurtarıp, taze ve çağdaş güçlerle donatacak olan da işte bu kararlılıktır. Şurası kesindır ki, bugünün Türkiye gerçeğini gençliğin yukarıda saydığım niteliklerini görmez- likten gelerek kavramaya çalışmak, hazin birya- nılsamadan başka bir şey olamaz. Sanatçısıyla, yazanyla, eğitimcisiyle, araştırmacısıyla, politika- cısıyla vb. bugünün yetişkinlerinin ülkelerine ya- pabilecekleri en büyük hizmet, bu gençliğin öz- gürce düşünmesinin, yaşamını her alanda özgür- ce biçimlemesinin, her bakımdan gerçek anîam- da bilgilenmesinin ve nihayet yönetime özgürce katılmasının önündeki bütün engelleri kaldırmak- tır. Bunu yapacak yerde o gençlıği de ilerde ken- dilehne benzetme çabalarını sürdürmeleri, gele- cekte hedeflerine zaten varacak olan o gençliğin kendilerini iyi anmalan olasılığını bütünüyleyok ede- cektir! BUGUN • BORUSAN KÜLTÜR VT SANAT MERKEZİ'nde 19.00-21.00 saatleri arasında Ahtt Toker'in konuşmacı olarak katılacağı '20. yy orkestra yönetmenleri: Otto Klemperer* başlıklı söyleşı eerçekleştiriliyor. (292 06 55) • BELĞESELSİNEMACILAR BtRLfĞt'nde 14.00-18.00 saatleri arasında Çetin Tunca'nın yönettiği 'Müthiş Bir Tren Çekimi" adlı belgesel filmin gösterimi yer alıyor. (292 3984) • TARIK ZAFER TlS'AYA KÜLTÜR MERKEZt-nde saat 19.00'da THY Musiki Derneği'nin vereceği tasavvuf müziği konseri . izlenebilir. (293 12 70) • İFSAK'ta 19.30 ve 20.15 saatlennde Fehmi ,, Şenok'un konuk olarak katılacağı, 'Palmiye Adalan'nın derinlikieri Filipinler' konulu dia gösterisı gerçekleştiriliyor. (292 42 01) 10. ULUSLARARASIİSTANBUL TİYATRO FESTIVAÜ BUGUN • Taksim Sahnesi'nde saat 20.30'da Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından sahnelenen Akrep adlı oyun izlenebilir. • Aksanat'ta saat 19.00'da Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu'nun sahneledıği Alacakhlar adlı oyun yer alıyor. YARIN • AKM Büyük Salon'da saat 20.30'da Orleans L'lusal Tiyatrosu'nun sahneledıği Kentlerin Ormanında adlı oyun izlenebilir. • Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde saat 20.30'da Susan Sontag'ın metninden Robert VVilson'ın yorumuyla Denizdcn Celen Kadın adlı oyun sahneleniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle