Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 MAYIS 1998 PERŞEMBE
12 KULTUR
Güzel sürprizlerle dolu Fransız Sineması, festivalden bir kaç palmiye ile aynlabilir
Zonca, şimdflik en giiçlü aday
VECDİ SAYAR
51. Uluslararası Cannes Film
Festivali'nin yarışma bölümüne
dört filmle kaiılan Fransız sine-
ması. festivalden birkaç palmiye ile
aynlacağa benzıyor. Şimdiye ka-
dar izledıgimiz üç film de eleştir-
menlerin ve izleyicilenn beğenısi-
ni kazandı. Önceki yazımızda sö-
zünü etriğımiz PatriceChereau' nun
"Beni Seven Trene Binsin"inden
sonra izlediğimiz Claude.Mffler'in
"KayakOkulu'" (La Classe de ne-
ige) de Cherau"nun düzeyinin aJ-
tınadüsmeyenbiryaptmdı. Baba-
çocuk ilişkisıni. aile ortamındaki
sevgisizliğin çocuk ruhunda açtı-
ğı yaralan ırdeleyen film. çocu-
ğun dünyasını -özellikle fantezı
dünyasını- çok duyarli bir anla-
tımla yansıtıyordu.
tnsan ilişkilerinin gizemli yön-
lerine döniik fiimlerı ile tanınan
Miller. polisiye bir öykü çerçeve-
sinde şu sıralar Avrupa'da çok ko-
nuşulan pedofili sorununa degi-
niyordu.
Miller. fılminde medyadaki şid-
detin.çocuklann fantezilenni na-
sıl olumsuz biçimde etkilediginı de
sergiliyordu. Filmin en güzel sürp-
rizi de iki başrolden bırinde bir
Türk gencınin oynaması ıdi. Evet,
karsımıza çıkan bu güzel sürprizin
adı: Lokman Nalçakan. Filmin ga-
lasından sonra y önetmen v e oyun-
cularla birlıkte olduğumuzda ilk so-
ruyu Miller'eyönelnvorum: "Ne-
reden buldunuz bu Tiirkgencini?"
Miller, Lokman'ın daha önce bir
televizyon filmındeoynadığını ve
bu filmin yönetmeninın Lokman'ı
önerdiğini söylüyor. Lokman"la
bir köşeye çekiliyoruz ve söyleş-
meye başlıyoruz. Sanırım, hayatı-
njn ılk röportajı bu. Basın toplan
j
tısı, ardından özel söyleşileryann
başlayacak...
Henüz 16 yaşında, Parisli bir
Türk gencı Lokman... LucBeraud
ile yaptığı televizyon filmınden
önce sinema dünyasında fazla bir
yeri yok... KemalSunal'ı. Mahsun
Kymızıgül'ü. Orhan Gencebaj'ı
'Meleklenn Duşlenen
Y'aşamı' - Erick Zonc
'laude Miller'ın 'Kayak Okulu'nda başrollerden birini 16
yaşında Parisli bir Türk genci oynuyor: Lokman Nalçakan (sağda,
ortada). Erick Zonca, ilk filmi 'Meleklerin Düşlenen Yaşamı' ile
belki de hem Altın Palmiye'yi, hem de Altın Kamera'yı kazanır.
tanıyor, Türk telev ızyonundan.
Bir işçiçocuğu Lokman. Snas-
lı muhafazakârbiraıleden geliyor.
İki oglan. bir kız kardeşi \ar. Ba-
bası bu fiimcilık işine karşı gelmiş
önce. Şımdı. bu başandan sonra
tavnnın degişecegıni umuyor Lok-
man. Türkçesinin oldukça iyı ol-
dugunu görüyorum. "Ezanokur-
dum, dedem müezzindi." "Evde
hep Türkçe konuşuluyor" dıyor.
Elektnkteknısyenlıgı okuyor Lok-
man; "İnşaMahbuyılbitirecefim'"
diyor.
Sonra? Tabii ki sinema duşleri-
nı süslüyor. Va Türkiye'den teklif
gelirse? "Bakanz" diye kestirip
atıyor. Lzaktan. Türkıye'nın man-
zarası korkutuyoronu. İleride Fran-
sa'da mı yoksa Türkıye'de mı ya-
şayacagına henüz karar vermemiş.
Festi\ al sarayında rol a.rkadaşı Cle-
menUan den Bergh'le beraber se-
yırcilerin dakıkalar süren alkışla-
nna karşılık verirken gözleri pırıl
pınl. "konustuklanm&'Türkhe'de
çıkacak mı?" dıyor. Elbette. *Ya
Fransa'da'." Cumhunyet Haftaya
alırlarsa orada da çıkar...
Işte böyle, Yılma/ Güney 'den,
Tevfik Başer'den sonra bir Ana-
dolu çocuğu daha Cannes"da fes-
tival sarayının kırmızı halılı mer-
dıvenlerindedünya karşısmda poz
\eriyor. Avrupa daki Türkiye ger-
çeğinin birgöstergesi bu kuşkusuz.
Kendi çabalan ile Avrupa"da lutu-
nan emekçilerden bırı Lokman.
Kımbılir. belkı de bu ılk başansı.
parlak bir meslek yaşamının ilk
adımı olacak.
Lokman'a film hakkındaki dü-
şüncelenni soruyorum. "Babala-
nn çocuklan ile ilişkisini" anlatı-
yor. "Türkiye'de durum daha da
körü bilivorum; daha sert baba-
lar" diyor.
Kimbilir, bir filmin bu yazgıyı
değiştirmeye küçüçük de olsa bir
katkısı olabilir. Lokman'ı değiştı-
recegı de kesin. O şımdiden sine-
ma dünyasının bir parçası. kara
gözleri. pınl pınl bakışlan ile umut
\eren biryıldız...
Oldukça yüksek dûzcyB
Miller'in filmınden sonra bir
Fransız filmi daha gençlenn dün-
yasma eğilıyor Erick Zonca. "Me-
leklerin Düşlenen Yaşarm" (La v ıe
re\eedesAnges)adlı fılminde yir-
mi yaşlanndaki iki genç kuın dün-
yasını anlatıyor. Filmdeki ana te-
ma gene sevgısizlık. valnıziık. Kah-
ramanlardan bırı. dünyaya sıkı sı-
kıya sanlmış, yüreğı ileyasayanbir
kız. diğeri ıse çevremızde sayıla-
rı giderek artan gençlerden biri;
ait oldugu sınıftan kurtulmayı düş-
leyen. içıne kapanık bir kız. llış-
kılen kaçınılmaz bir kopuşla sonuç-
lanıyor.
Erick Zonca. iki kahramanına
dasevgiıleyaklaşıyor. Gerçeklik-
lelirizmi.duygusallıklaloplumsal
eleştirıy i olağanüstü bir bütünsel-
lik ıçinde sunmayı başanyor. Gü-
nümüz Fransası'nı. günümüz insa-
nını böylesıne içten anlatan az film
vardır. Ve ışınen inanılmayacak ya-
nı. bu filmin bir ılk film olması.
Zonca. birkaç sinema kursu. üç
kısa metrajlı çalışmadan sonra. bir
macerayagirişmiş. Benim için, şu
anda 'Alûn Palmiye'nin en güçlü
adayı "MelekJerin Düşlenen Yaşa-
mı". İlk filmlere verilen 'Alun Ka-
mera'yı alması ıse hiç sürpriz ol-
maz. Kimbilir, belkı deCannes'm
larihinde ilk kez bir yönetmen,
hem Altın Palmiye'v i, hem de Al-
tın Kamera'yı kazanır. Ama başa-
rı yalnızca Zonca'nın degil. Fil-
min iki genç oyuncusu. Elodie Bo-
uchez \ e Natacha Regnier. olaga-
nüstü bir sadelik. olaganüstü biret-
kileyicilik içinde yorumluyorrol-
lerini. Kadın oyuncu dalındaki ada-
yım da onlar şimdilik...
Cannes Festıvali. bu yıl olduk-
ça yüksek bir düzey sergiliyor.
Özellikle Avrupa sınemastndan
gelen örnekler çok başanlı. Diger
ülkelerin yapımlannı da gelecek ya-
zılarda anlatalım dilerseniz.
Tenof Hakan Aysev, Ankara Müzik Festivali'ne katıldı
6
ÇoksesK bir ulııs
BAHARTANRISEVER
ANKAR\ - Yurtdışında çok sayıda
operada önemli rol ler üstlenen. Darms-
tadt De\ let Operası sanatçısı tenor Ha-
kan Aysev. müzikte Avrupa ekolünü
Türkiye'ye getirmek için çabaladığını
belirtiyor. Kurumlann müzigi halka in-
dirmesi gerektıöını \urgulayan Aysev
*Çoksestibiruhisdepiz.Bu.Atarûrk'ün
en bÜNÎik amaaydı. Çoksesli müzik din-
lediğini/ zaman gercekten çoksesli, çok
yönlü olabilh'orsunuz'' diyor.
15. Uluslararası Ankara Müzik Fes-
tivali içinde. geçen hafta sanatseverle-
rin karşısına çıkan Özbekistan Ulusal
Senfoni Orkestrası'nın konsen beğe-
niyle izlendı. Orkestrada tenor olarak yer
alan Hakan Aysev, 1987 yılında V'iya-
na'da L luslararası 6. Belvedere Şan Ya-
nşması'nda En Genç Şarkıcı ödülünü
kazandı. Müzik eğitimıni Ankara De\ -
let Konservatuvan'nda tamamladıktan
sonra Viyana'ya giderek çeşitli turne-
lere katılan Aysev. 1990 yılında Viya-
na De\ let Operasrna kadrolu sanatçı ola-
rak girdı. Burada kısa süre dünyaca ün-
lü ltalyan sanatçı LucianoPavarotti'nin
ögrencisi olan Aysev, bu dönemi şöyle
anlatıyor:
" Pa\arotti'yle ilk kezokukla tanıştır-
dılar. 1963"tefiirkiyıe'ye gelmiş. .\ma yu-
halamışlar burada. O zaman tabii Tür-
Idve'de inanılınaz birse\ive var. Konser-
den bir gün önce beni dinlemeye karar
Darmstadt Devlet Operası
sanatçısı Hakan Aysev.
\erdi. Birana>i 3 kez sö>letti. Sonunda
'Işte tenor' dedL ayağa kalktı. Meğer
her seferinde yanm ton yukan akhrtnuş.
Ondan sonra 5 kezçahşnk. Her Vlyana"> a
geldiginde temsilden önceçalışıyorduk.
Ondan sonra vemeğe gidi> orduk. O /a-
nıan burada bir plak bilc >wktu. Gercek-
ten Allah gibiydi bizim için. Şimdi ber
sey bulunuyor. Böyle bir ortamda arka-
daşlık ilişkisine girmemiz çok güzel.''
Aysev. çogunlukla dünyaca ünlü sa-
natçılara geçıt \eren Viyana'da yalnız-
ca bir kez başrolde sanneye çıktıgmı
anlatırken, bunu da baştenorun hasta-
lanmasına borçlu oldugunu söylüyor.
Daha sonra sanatını Almanya'da sür-
dürmeye başlayan Aysev halen Darms-
tadt Devlet Operasf nın kadrolu sanat-
çısı olarak görev yapıjor.
Türkiye'ye kesin dönüşyapmayıdü-
şünmeyen Aysev, yine de her ayın 15 gü-
nü burada kalmak ıstedıgini dile getiri-
\or. "Avrupa ekolünü Türkiye'de gös-
termek istiyorum" diyen sanatçı, sanat-
çılann emeklilik yaşının >üksekligini
eleştiriyor. Ayse\. şu göriişleri dile ge-
tiriyor:
"Garip bir kısırdöngü var. Türki-
ve'deki sanatçılann hepsi çok iyi. Ama
doletin sağlamış olduğu bir gü>ence
var. Operava alınıyorsunuz. 65 yaşına
kadar huradasınız. Kimsc sizi atamaz.
Bunun sağlamış olduğu kolaylıktan do-
layı kimsenin »idip şunu öğrene\im,şu-
na bakayım diye bir problemi yok. Av-
rupa'da angajmanlaren fazla 2 senedir.
Ondan sonra düşünürsünüz. ne >apa-
cağım diye."
Türkiye'de opera sanatının çok geliş-
tığini anlatan Aysev. 198O'lı \ ıllarda sa-
lonlann valnızca prömıyerlerde doldu-
ğunu belirtiyor. Gençlenn operaya duy-
duklan ilgiye dikkat çeken sanatçı. "Ma-
alesef I ürkiye'nin en büvük sorunla-
nndan biri, aydınlanmızın sorunu mü-
ziği bilmeden yetişmeleri. Yüzde 80'i
operavaghrnemiştir.Tanımazklasik mü-
ziğL senfoniyegitınemiştir. Okuldan alı-
nabikcek bir eğitim bu. Onlann da ha-
tası d e p " diyor.
Halk konserlerinin önemine işaret
eden Aysev. kurumlann müziği halka ın-
dirmesi gerektiğini \urguluyor.
BASSO İtalya'da dört konser verecek
KültürServisi-Eylül ayın-
da beşinci yılını kutlayacak
olan Bilkent Senfoni Orkest-
rası (BASSO), 18 Haziran'da
Uluslararası îstanbul Müzik
Festıvali için vereceği kon-
serin ardından temmuz ve
agustos aylarında Italya'ya
hareket edecek. Bilkent Sen-
foni Orkestrası, Siena "Mon-
tepulciano Festivali" ile San
Manno'daki "San Leo Festi-
vaü""nin açılış konserleri de
dahil olmak üzere İtalya'da
toplam dört konser gerçek-
leştirecek. Agustos \ e eylül
aylannda ise Bilkent 5. Ulus-
lararası Anadolu Müzik Fes-
tivali için tç Anadolu, Doğu
ve Güneydoğu Anadolu ile
Karadeniz Bölgesi'ni dolaşa-
cak.
BASSO. 26. Uluslararası
îstanbul Festıvali çerçeve-
sinde 18 Haziran Perşembe
günü AKM "de bir konser ve-
recek. Şef Cem Mansur'un
yönetecegi konserın solisti
mezzo-soprano Catherine
Siena ve San Marino'da açılış konserleri BASSO'dan.
VVyn-Rogers. Konserde Bi-
zet, Berlioz ve Rimski- Kor-
sakof unvapıtları seslendiri-
lecek.
BASSO, "yurtdışında sa-
natsal etkinliklerde bulun-
mak ve yabancı ülkeleıie sa-
nat aracılığıyla iletişim kur-
mak" hedefine. be^inci yı-
lında. ilk olarak 31 Tem-
muz'da Italya'nın Si :na ken-
tinde düzenlenen "\1onte-
pulciano Fe$thalin
nin açılış
konserini yaparak gerçekleş-
tirecek. Klasik müziksever-
lerin yakından tanıdığı ünlü
İtalyan şef Rodolfo Bonucci
> önetimindeki konserde. An-
tonio \ ivakli ve Benedetto
Marcello'nun eserleri yorum-
lanacak. \yiii festival kapsa-
mında 2 Agustos'ta verilecek
ikinci konseri ise Italya'nın
önde gelen müzik otorıtele-
rinden şef Massimo Freccia
yönetecek. Konserde, Beet-
hoven'ın üç yılda tamamla-
dığı 9. Senfoni seslendirile-
cek. Niteliklı müzik tarihı ve
siyasi özellikleriyle tanınan
San Marino Cumhuriyetı
"San Leo Festhali" açılış
konserinin ardından BAS-
SO. 6 Agustos'taki son kon-
ser ile Italya yolculugunu ta-
mamlayacak. Son konserler-
de Rodolfo Bonucci 'nin yö-
netimindeki BASSO. müzı-
gin ölümsüz dehalan arasın-
da yer alan Çaykovski'nin
"Pathetkjue" olarak adlandı-
rılan 6. Senfonisi ve Beet-
hoven ile Rachmaninov'un
piyano konçertolanndan seç-
meler sunacak.
Italya festıvallerinin arka-
sından Anadolu volculuğu-
na başlayacak olan Bilkent
Senfoni Orkestrası. müzik
diliyle yaptığı uluslararası
dostluk ve barış çağrısıyla
sanatseverleri buluşturmayı
sürdiirecek.
YAPI KREDİ SANAT FESTİVALİ ' 9 8
Mandalı arpçı Emer
KennyAçıkhava'da
ŞIİLE USLUTEKİN
Son yıllarda Kelt müzigi ve türevinde
çalışmalar yapan sanatçılann albüm
satışlarının ülkemizde kazandıgı
büvük başanlar. onlan hem canlı
konserler vermek için hem de yeni
albümlcrini tanıtım çerçevesinde
Istanbul'a gelmeye çekmekte.
Geçen yıl "'SecretGarden''i
bize izleten Yapı Kredi
Sanat Festivali
sorumluları. bu yıl da
Irlandalı genç arpçı
Emer Kennj "yı.
aynı isimli ilk
albümünün
tanıtımı
çerçevesinde
sıcağı sıcagına
Açıkhava'da
konuk ederek
güzel bir sürpriz
hazırlamış
oldular.
Dublin
kökenli olan
Emer Kenny.
daha dokuz
yaşında Irlanda
arpı çalmaya
başlar. Ardından
klasik egitim
görmek için
Dublin Müzik
Koleji'ne ve Londra
Trinity Müzik
Koleji'ne devam
eder. Bu
okullarda ana
enstrümanı arpın
dışında. hem
klavye hem de
"bodranr
'(gergef
biçımli birçeşit
Irlandadavulu)
çalma üzerine de
eğitim alır.
Dublin'e
döndüğünde ilgi
alanına oyunculuk
ve tiyatro
müzikleri
bestelemek girer.
Müzik kariyerı ile ilgili en büvük
desteği. aynı zamanda menajeri olan
eşi John'dan alan Emer Kenny.
çocukluğu boyunca Beethoven,
Chieftan's, Steve VV'onder. James
Brovvn gıbı sanatçıları dınleyerek
büyür.
1997 yılı sonbahannda da kendı adını
taşıyan ilk albümü. iki yıllık yoğun
stüdyo çalışması sonrasında gelir.
Güçlü vokali ile kendısine sağlam bir
mer Kenny'nin duygu
yüklü, zarif, saflığı ve içe
işleyen ritmik dans
müziğini çoğu İrlanda
dilinde yorumlayacağı
konseri bu akşam
Açıkhava'da saat 21.15 'te.
yer edinmesini sağlayan bu albümde.
beste ve aranjelerin yapımından başka
müzisyen olarak da John'un büyük
faydası olur (klavye. org ve daha
birçok alet çalar). Yani kısaca
albümün bütün gıdişatından o sorumlu
olur. "Triloka/lVlercııry Record"
tarafından bütün dünyada piyasaya
sürülen albüm, üzerinden çok az
zaman geçmesıne ragmen çok
büyük ilgi ile karşılanır.
Kompozitör. söz yazan ve
şarkıcı Emer Kenny'ye bu
albümde eşlik eden
müzısyenler arasında. geçen
sene Yapı Kredi Sanat
Festivali'ne gelen "Secret
Garden" grubunun
kemanıstı Fionnula
Sherrv de bulunuyor.
Grammy ödülü Jeffrey
Lesser tarafından
üretilen albümün
diğer
müzisyenleri
arasında Sligo
PeterHoran(75
yaşında efsanevi
flütçü). Mel
Mercier
(perküsyon).
Ronan BroMiıe
(köylü kavalı) ve
çelik gitarda
Emer'in ağabeyi
Shane Kenny yer
almakta.
Konserinde de
kendi kullanacağı
20 yıllık harpını
babasının bir
arkadaşı yapmış.
Eleştirmenlerin
Emer Kenny'nin
müziği hakkında
birleştileri onak
nokta. onun Sinead
O'Connor, Enya ve
Loreena Mc
Kennitt'ın
müziklerini
başarıyla
birleştirdiği
yönünde.
Mistik Irlanda ezgilerini başanyla
yorumladığı albümün en güçlü
parçaları "Amhran Na Leabhar", "Is
Fada". "The Voices" v e şu sıralarda
kulüplerde sık sık çalınan "Golden
Bro\*n"ı sayabilinz.
Irlandalı aıpçı Emer Kenny'nin
duygu yüklü. zarıf. saflığı ve içe
işleyen ritmik dans müziğini çogu
Irlanda dilinde yorumlayacağı konseri.
bu akşam Açıkhava"da saat 21.15 'te.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Mektuplar...
Sözcükler, duyguların taşıyıcılandır; zaman za-
man da derin anlamların yüklendiği en kolay, en
yalın işaretler, ifade biçimleridir.
Kimi zaman adına suskunluk denilen en katı
maskelerini takarlar ve onların ardına saklanırlar.
Sözcükler, sözcüklerimiz, bazen bizi derinden
yaralar; bazen de duymak istediğimizse, yalnız-
ca iki tanesi dünyamızı aydınlatmaya yeter.
Yalnızca iki sözcük: "Seni seviyorum" gibi; "Sa-
na âşığım" gibi...
Sözcükler, sözcüklerimiz büyük taşıyıcılardır.
Gün olur onlar da sorumluluklarının altında ezilir.
Çünkü bizler, acımasızca sözcüklere büyük gö-
revler yüklemişizdir.
Hele de kendimizden kaçıyorsak...
"Bu geç vakit
bu sonbahar gecesinde
kelimelerinle doluyum;
zaman gibi, madde gibi ebedî,
göz gibi çıplak,
el gibi ağır
ve yıldızlar gibi pırıl pınl
kelimeler."
Nâzım Hikmet'in bir hapishane gecesinde, Pi-
raye'nin birmektubu üzerine yazdığı birşiirinyer-
yüzüne düşmüş dizeleridir yukarıdakiler.
Mektuplar da sözcükler gibidir; hem sözcükle-
ri taşırlar hem de tüm bir dünyamızı. Onlar da tıp-
kı sözcükler gibi hayallerimizin, aşklanmızın, acı-
lanmızın taşıyıcısı ve saklayıcısıdır.
Mektuplarda binlerce giz, anı saklıdır. Bize ait
olan. Yüreğimize ait olan.
Nâzım bir bavul dolusu mektup yazmıştır, Pira-
ye'ye: yıllarca ve yüzlerce. Aşklann en büyüğünün
tanıklığıdır o mektuplar.
O mektupları okumak ne büyük şans...
Mektuplar, iki citt olarak, koltuğumun altında, ba-
hann güneşli birgününde bir Boğaz kahvesine be-
nimle birtikte geldiler.
Gururla masaya koydum mektuplan; o sırada
ben yalnızca bu iki cildin taşıyıcısıydım. Yalnızca
birtaşıyıcı vegönülden bağlı birokurdum: Tarihin
sayfasına yazılmış olan o mektuplara, o aşka, o
insanlara...
Elden ele dolaştı; bir sevinci masanın etrafında-
ki herkes yaşadı.
Genç ve güzel bir kadın, belkı şaka yollu, kaldır
dedı kitapları bana. Kaldır, çünkü bir kadın olarak
kıskandım şimdi...
Oysa ki o, kimseyi ktskanamayacak kadar gü-
zeldi; oysa ki o genç kadına da onlarca şarkı ve
şarkı sözü yazılmıştı; ama haklıydı...
Kıskanılmayacak gibi değil hani. Bir kadına iki
cilt tırtan mektup yazmak... Yıllarca, hiç bırakma-
dan.
Bu aşkın sonunu hepimiz biliyoruz; isterseniz so-
nunu konuşmayalım. , ,, „
Öyle ya, ortada, gerçekte, tarihte "birçığlık"gt-
bı yaşanmış yıllar vardı; "yoğun birduyarhlık" var-
dı, hepimizin belleğine kazınmışolan: kimimizgör-
müş, kimimiz dinlemiş, kimimiz okumuştuk...
Mektuplar yıllarca bir bavulda, bir çantada sak-
landığı gibi, bazen de yazılıp gönderilmeyi bekler,
bir masanın çekmecesinde.
Masa çekmeceleri de mektuplar gibi sırlarlado-
ludur; hele bir yazı masasıysa o. Sözcükler, her
bir kenarına birer anı olarak çizilmiş bir masaysa
o... Kesinlikleçekmecelerinin birinde birkaç mek-
tup vardır gönderilmeyi bekleyen.
O mektuplann alıcıları ki, genellikle kendilerine
yazılmış oldugunu bilmezler; yıllarca, hatta ölün-
ceye kadar habersiz kalırlar.
Aslında birine yazılmış bir mektubu gönderme-
yen ne kadar da acımasız biridir.
Sözcükler de bazen acımasızdır. Taşıdıklan an-
lamın dışında da acımasız olabilirler. Bir mektup-
ta yer alan sözcükler, mesela...
Yalnızca yazılanı okuyorsak; o yazılan parmak-
lara dokunma, onlan okşama, onlan dudaklarımı-
za götürme anından yoksunsak, aslında anlamı ne
olursa olsun sözcükler çok acımasız gelir insana.
Özcesi, birinin yalnızca mektuplarta, mektuplar-
daki sözcüklerie yetinmiş olması ne kadar da acı-
dır!
"Kelimelerin geldiler bana, ...
yüreğinden, kafandan, etindendiler.
Kelimelerin getirdiler seni,
onlar: ana
onlar: kadın
ve yoldaş olan...
Mahzundular, acıydılar, sevınçli, umutlu,
kahramandılar,
kelimelerin insandılar..."
'Karanlıkta Işık Damlaları' Afife
Jale Tiyatrosu'nda
• Kültür Servisi - Ankara Bırlik Tiyatrosu'nun
kendi salonu ABT Sanatevı'nde bu sezon
sergiledigi 'Karanlıkta Işık Damlaları' Ortaköy'deki
Afife Jale Tiyatrosu'nda 23, 24, 29, 30. 31 Mayıs
tarihlerinde saat 20.30'da sahnelenecek.
Dario Fo-France Rame'in yazdığı, Zeki Göker'in
yönettiği oyun 5 epizottan oluşuyor. Her epizot
kendisi içinde bir bütünlük taşıyor. tablolar ara
diyaloglarla bırbirine bağlanıyor. (525 25 44)
Otyamlar ve Moshakis nesim
sergisi yarın açılıyor
• Kühür Servisi - Gazeteci-ressam Fikret Otyam ve
özgün dokuma sanatçısı Filiz Otyam'ın
geleneksel îstanbul sergileri yann saat 18.00'de
Deniz Müzesi Sanat Galerisi'nde açılıyor.
Sergide uzun süredır yurtdışında yasayan ressam
Pavîi Moshakis'in eski îstanbul yaşamını yansıtan
yapıtlan da yer alacak. Otyamlar ve Pavli
Moshakis'in karma resim sergisi 4 Haziran'a dek
her gün 10.00-18.00 saatleri arasında gezilebilir.
(261 00 40)
Ödüllü karikatürlep sergisi
• Kültür Servisi-Karikatürcüler Derneği'nin 1974
yılından beri düzenlediği "Uluslararası Nasreddin
Hoca Karikatür Yanşması'nda ödül alan
karikatürlerden oluşturulan sergi 5 Haziran
tarihine dek Beyoğlu'ndaki Devlet Güzel Sanatlar
Galerisi'nde gezilebilir Uluslararası nitelikteki
sergide dünyanın çeşitli ülkelerinden ve
Türkiye'den büyük begeni toplamış ve
ödüllendirilmiş karikatürler yer alıyor. (5)3 60 61)