Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 MAYIS 1998 PERŞEMBE
12 KULTUR
Hüsamettin Koçan'ın sergisi 27 Mayıs'a dek îzmir'de S. Yaşar Sanat Galerisi'nde
Paslanmamak için anti-paslar
AHUANTMEN
199O'lı yıllarla bırlıkte "Anadolu'nun
Görsel Tarihi" projesi çerçevesinde geç-
mişe uzanan bir yolculuğa çıkan Hüsa-
mettin Koçan. Osmanh \e Selçuklu fasi-
küllerinden sonra 2000 yılında Bizans'a ha-
zırlanıyor. Yaşamıru adadığı bu projenin ta-
mamlanması yıllannı alacak kuşkusuz. de-
nn bır araştırmanın ürünü olan ve ele al-
dığı dönemin tarihsel kimliğini vnrgulayan
mekânlarda gerçekleştiriien bu sergiler,
resmi tarihin ötesindeki Anadolu'yu gör-
sel şifrelerle gündeme getiriyor...
Şu sıralar Lzmır'de. S. Yaşar Sanat Ga-
lerisi'nde 27
Mavıs'a dek
• Ben dokunana dokunuyorum. Hem tarihsel boyutuyla hem güncel boyutuyla el.
dokunan bir şey. Benim bu anlamda bir hesaplaşmam var. Ve benim ellerim hep açık.
Hiç kapalı el yapmıyorum. Kapanan el bana göre içe dönmeyi ve saldınyı ifade ediyor.
Açık el, doğrudan doğruya yüzleşmeyi ve banşı ifade ediyor.
sürecek "Anti-paslar" sergisi ise Anado-
lu'yla hem baglantıları olan hem de ken-
di içinde bağımsız bir arayışı ortaya koyan
bır bütün oluşnıruyor. Sanatçı. Anado-
lu'nun Gorsel Tarihi fasikülleri arasında ver-
dıği süreçlerde. 'paslanmamak' için yap-
mış bu resımlen' Adını ışte bu düşünce-
den alan antı-paslar. el ve göz formlany-
la bütünlenen resımlerden oluşuyor. Hü-
samettin Koçan, biçımsel anlamda da fark-
lı yönelimler taşıyan bu antı-paslanyla il-
gili sorulanmızı yanıtladı:
- Yaşamınızı kapsayan Anadolu'nun
Gorsel Tarihi fasikülleri arasında zaman
zaman farklı arayışlara girivorsunuz. İz-
mir'de sergilediğiniz Anti-paslar serisinin
de hem fasiküllere bağh. hem onlardan
bağımsız bir temeli var._
Evet. mesela Osmanh projesiyle bir-
likte Fersudeler serisı ortaya çıkmıştı...
Bu tür sergiler galiba. bir rü-
ne! kazarken insanın biraz so-
luklanmak için bir gökyüzüne
bakması gibi bir ihtiyaç sırasın-
da ortaya çıkıyor.
- Anti-paslar'ı birbirine bag-
layan zincir. el ve göz formlan.
Bunlar. İstanbu! Sanat Fuan kap-
samında öğrencilerinizle biriik-
te gerçekleştirdiğiniz Avuçici Re-
simleri'nden beri resminizdeyo-
ğun olarakgörülüyor... Nasü baş-
ladı bu merak?
Ben halk resımlerinı araştırdı-
ğım için oradaki kodlar beni son
derece ilgilendiriyor. Biliyorsunuz
el ve göz, geleneksel kültürle doğru-
dan bağlantıh. bızde nazara karşıhk ge-
lir. Aynca el- gözün bütünleşmesi, ilişki-
lendirilmesi bana çok ilginç geldi. Çünkü
el. bır bakıma göz. dokunabılen, hissede-
bılen... Elleraynızamandabizimen uçsı-
nınmız. Birde avucun içinde yaşamı gör-
me meselesı var. Yanı el. aslında son de-
rece ifade alanı olan bir şey.
- Psikolojik bir bağlannsı var nu eltema-
sıyla bu denJi ilgüenmenizin?
Öyle doğrudan bir bağlantısı yok. ama
aslında galibaben dokunana dokunuyorum.
Hem tanhsel boyutuyla. hem güncel bo-
yutuyla el. dokunan bır şey. Benim bu an-
lamda bir hesaplaşmam var. Ve benim el-
lerim hep açık. Hiç kapalı el yapmıyorum.
Kapanan el bana göre içe dönmeyi ve sal-
dınyı ifade ediyor. Açık el. doğrudan doğ-
ruya yüzleşmeyi ve barışı ifade ediyor.
'Sanatıma araştırmam yön verir''
- Bu 'dokunana dokunmak" meselesi.
aslında Anadolu'nun Gorsel Tarihi fasi-
külleriyle de bağlantıh: bir anlamda tari-
he dokunmak uğraşı gibi—
Aldığım eğıtıme ve ılgi alanlanma bak-
tığımda. hayatımda \ erdiğım en doğru ka-
rarlardan bınnın Anadolu'yu araştırma ka-
ran olduğunu düşünüyorum. Anadolu halk
resimlerine baktıgım zaman benim gör-
düğüm eğitımın tam tersıni görüyorum.
Çünkü orada. belkı bızim şıfresmi bilme-
diğimız için sadece-dekoratif sandığımız.
süs sandığımız şeylenn farklı anlamlan
var. Hepsikendi ıçanlamıyla birlikte olus.-
muş sımgeler. Biz eğıtim alırken soyut sa-
nat bıze ıçeriksız sanat olarak sunuldu.
Renkler yan yana gelirler, gerilimlı kom-
pozisyonlar oluştururlar. lyi ya da kötü bo-
yanmış vüzeyler \ardır gıbi... Işte bunun
ıçın biz sanatı içenksız. yalnızca biçımsel
olarak algılamak zorunda kaldık. yaşam-
la hiç bağlantısı yokmuş gibi algıladık.
Oysa ben Anadoiu halk resimlennde bıçı-
min hiç de içeriksiz olmadığını. bızim an-
lamsız dıye baktığımız bazı şifrelenn üre-
tilişnedenlen arkasındaderin anlamlarol-
duğunu gördüm. Ve onun ıçın de bıçım ve
anlamın birbınnın ıçine girmiş, aynlmaz
bir bütün oluşturduğunu kav radım. Aslın-
da benim sanatıma yön veren. aldığım eği-
tim degil. yaptığım araştırmadır.
- Aslında bir a sürme meselesi söz ko-
nusuburada»
Bu da halk resimlerini araştırmamla baş-
ladı. Anadolu'yu araştırdığımtzda bütün re-
feranslar İslamlık ve Türklük üzerine ku-
rulmuştu. Ve o araştırmam sırasındabirşe-
yin eksiklığinı gördüm. Bir şeyler devam
ediyor. ama burada kesintiye uğ-
ruyor. Onun arkasından. nedir
kesintiye uğrayan diye merak
ettim. Böylece okumam derin-
leşti ve tarihin içindeki sürek-
lıliğı gördüm ben. Bu iz benı
hem tanhe. hem insana götür-
dü.
- Elbette bir Anadolu insanı
olmanızında etkisiotanalı bun-
larda_
Ben Anadolulu bir ada-
mım. En kolay algılayabıl-
diğim şey. yaşadığım ha-
yatın içinden gelıyor. Onun
için benim sanatımla yap-
tığım, yaşadığım hayatı an-
lama çabasıdır. Bu çok
anlaşılabılır bir çaba.
En yakınındakinden yaşama
bakabilme çabası... Oradan
zamana doğru uzanma... Ta-
rih. coğrafya varsa insanın da
aslında o coğrafya ve tarih için-
de hesaplaşması var. Ben galiba
bizim evin kapısmı açarak, yani en
yakın olana baktım ve oradan insa-
na doğru bir volculuk denedım.
- Resmin kendi iç sonınlanyla UgUi
bir boyutu da var .Anti-paslar serisi-
nin. Geometrik bir yapıya doğru giden
resimlerin vanı sıra monokrom tuvaller
görüyoruz bu sergide...
Bu sergi, benim öyle başından koşul
koymadan ürertığim resimlerden oluşuyor.
Ötekı projeler, önkoşulları olan projeler-
di. Arkalannda büyük okumalar, araştır-
malar vardı. Bu ıse. dediğim gibi tünel-
den çıkıp gökyüzüne bakmak. denize bir
taş atmak, kumsalda yürümek gibi... Ken-
dime koşullar koymadım: elie sıcak bir yol-
culuk yapmak istedim. Elin yoiculuğu...
Eli biçimsel olarak nereye kadar götüre-
bilirim diye yaklaştım meseleye. Bu el
bazen üstten, bazen içten; bazen de tuva-
lin arkasına geçebilecek kadar tuvalle ıliş-
kilerimi meşrulaştırdım. Bu sende tuval-
le olan ilişkide her şeyi
kendi hakkım
olarak gör-
düm.
Fikri Saglardan çağrı
'Mevcut
yasalar
uygulanmalı'
Kültür Servisi-CHPtcet
Mılletvekili Fikri Sağlar. 'korsan
kitap mafyası" konusunda yaptığı
açıklamada, korsan kitap basımı ve
satışının. sahte para basmak.
hırsızlık ve gaspla eşdeğer bir suç
olduğunıfbelirtti. Korsan kitap
mafyasına göz yummanın. düşünce
dünyasına ve üretimine darbe
vurmak olduğunu vurgulayan
Sağlar. -Kültiir Bakanlığı, Telif
Haklan Yasası'na ilişkin gerekli
dü/enlemeleri savsaklavarak korsan
kitap mafŞasuun faaliyetleri
konusunda şaibe altında
kalmaktadır" dedi.
1995 yılında yürürlüğe giren yasaya
rağmen, korsan kitap basımı ve
satışının büyük bir hızla sürdügüne
ve yasadışı büyük organizasyonlann
faaliyet alanlanna girdiğine değinen
Sağlar, "korsan kitap mafyasının
arkasında düşünceye, düşünen insan
ve düşünen topluma karşı olan
zihniyet ve bu zihnivetin temsilcisi
odaklann varlığının tartışılmaması
gereken bü" konu" olduğunu ifade
etti.
Sağlar. hedefleri ya da yaratacağı
sonuçlan açısından dığer çete
faaliyetlerini tamamlayan bir nitelik
taşıyan bu mafyanın da 'en büyük
düşman' olarak görülen düşünen
insanı madden ve manen çökerterek
darbe vurduğunu belırterek tüm
ilgilileri bu konuda mücadele
etmeye davet etti: '"Ancak. aydınını,
ya/arını. çizerini. düşünce dünyasını
hak- hukuk tanımaz mafyanın,
çetelerin insafina terk eden, dahası
onlara karşı bu örgütleri
palazlandıran bir ülkenin ufuklan
karanhğa mahkûmdur. Bu nedenle
konuyla ilgili Külrür Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı, belediyeler ve
mülki idare amirleri başta olmak
üzere tüm kurumlar sorumluluklan
dahilinde gerekli önlemleri almalı. en
azından mevcut vasalar
uygulanmalıdır. Kültür
Bakanlığı'nın, bandrol uygulaması
başta olmak üzere. meslek
biıiiklerinin güçlendirilerek
yetkilendirilmesi ve Telif Haklan
Yasası'mn işlerlik kazanmasını
sağlay acak uygulama, yönetmelik ve
tüzükleri yaşama geçirmeyi
ertelenemez bir görev olarak kabul
etmesi gerekir. Aksi takdirde Kültür
Bakanlığı. korsan kitap mafyası
konusunda tıpkı koruma kurulları
ve SİT alanlanna yönelik
uygulamalannda olduğu gibi şaibe
altında kalacakhr. Aynı sekilde
cezalann caydıncıhk kazanması için
güncelleştirikrek; Maliye Bakanlığı,
belediyeler ve mülki idare
amirlerinin de izinsiz sergüeri
engellemeleri. denetimleri
gerçekleştirmeleri ve yasalara aykın
faaliyette bulunan matbaalara karşı
yaptınmlar uygulamalan bir
zomnluluktur."
IngmarBergman beyazperdeden kopamiyor
GÜRHAN UÇK.\N
STOCKHOLM-Ingmar Berg-
man 14 Temmuz'da 80. yaşını kut-
layacak. Aynı zamanda. Stock-
holm Dram Tiyatrosu'ndaki oda-
sını boşaltıp. Farö Adası'ndakı
köşesine çekilecekti.. Ne varki ün-
lü yönetmen. bir kez daha yeni
bir projeyle ortaya çıktı. Geçen
cumartesi günü Stockholm'de ya-
pılan basın toplantısında. neşelı
ve dınç bir Bergman. filminı ta-
nıttı.
Senaryosunu kendisinin yaz-
makta olduğu filmin adı '"Trolö-
sa"(İnancsızlar).\'önetmenliğinı.
Norveçli aktris. yönetmen ve ya-
zar Liv l'lunann yapıyor. Berg-
man ileLiv Ullmann 1967-70 yıl-
lan arası birlikteyaşamış ve Linn
adlı bir kızlan da olmuştu. Liv
mann. son olarak v ine Bergman'ın ya-
pıtı "ÖzelKonuşmalar" adlı filmin yö-
netmenliğini yapmıştı. Oyunculuk yıl-
larında ıse Bergman'ın yönettiğı bır-
çokfilmdebaşroldeyeralmıştı. Ingmar
Bergman. filminin konusunu şöyle an-
lattı:
- Bu film bir "ihtiras dramrdır. Ko-
nusu; Marianne adlı bir kadının. haya-
tının en çarpıcı bir bölümünü yazara.
Bergman'a anlatmasından oluşuyor.
Söz konusu dramın yıllar önce geçtiği
için onda payı olan kişilerden hiçbiri ar-
tık yaşamıyor. Bu drama. iki erkek ve
dokuz yaşında bir kız da dahil.
• 'Bir şeyler yapma isteğini' hiç
yitirmeyen Ingmar Bergman,
senaryosunu yazdığı ve ^ » h
yönetmenliğini Liv Ullmann'ın
yapacağı yeni bir film
gerçekleştireceğini açıkladı.
uıı- Ingtnar Bergman. Marianne tipini tek
bir kadın oyuncunun, Isveç'in en sevi-
len yıldızlanndan Lena Endre'nin can-
landırabileceğini. bu rolde Lena'nın ol-
maması halinde filmin çekilemeyecek
olduğunu söyledi.
- Lena Endre'nin çok ıfadeli, anlatım
dolu bir yüzü var. Senaryoyu yazabil-
mek için bir yıldır terlemiş. ilerleye-
mez hale gelmiştim. Birden aklıma Le-
na geldi. Büyülübirduyguydubu. San-
ki çalışma odamda her sabah oturmuş
beni bekliyordu.
"İnancsKiar*' konusunda Bergman'ın
ilk koşulu Lena Endre'ydi. Ikincisi ise
yıllardırözel ve sanat ilişkisi içinde ol-
duğu Liv Ullmann'ın yönetmenliği üst-
lenmesiydi. Bergman bu konuda şu
açıklamada bulundu:
- "tnançsızlar" bir kadın portresidir
ve Liv. insan yüzü konusunda akıl al-
mazbirduyarlılığa sahiptir. Senaryoyu
Liv ve Lena'ya gönderdigimde nasıl
tepki gösterecekleri konusunda emin
değildim. Ama onlann gösterdikleri
tepki bana çalışmayı sürdürme şevki
verdi. Üçümüz defalarca bir araya gel-
dik ve senaryoyu gözden geçirdik. Şim-
di Farö'ye gidip üçüncü şeklini yazaca-
ğım, hatta belki de dördüncüsünü.
Filmin çekimine gelecek yılın sonba-
hannda başlanacak. Liv Ullmann o ta-
rihi sabırsızlıkla beklediğini dile
getirerek şöyle konuştu:
-
u
Özei K(um$nıalar
n
ı yaptı-^
ğımız zaman, Mr'kadın tipirrfrt
daha geniş olarak çizilemeyece-
ğini düşünmüştüm. Ama bu işi
Ingmar bir kez daha başardı. Or-
taya fevkalade heyecanlı btr dram
çıktı. Birbirlerini anlamayan in-
sanlann arasında sessizlikten ne-
redeyse bir gerilim filmi ortaya
çıkıvor.
"Inançsızlar'
1
filminde yazar
Bergman'ı. sinema dünyasında-
ki en eski dostu ve en eski özel
arkadaşı Eriand Josephson can-
landınyor. Bergman bir ara bu
rolü kendisi oynamayı düşünmüş.
ama Liv onu engellemiş.
- Ingmar Bergman çok kötü bir
sinema oyuncusu çünkü, diye
açıkladı Liv Ullmann bunun nedenini.
Bergman ise hiç değilse bu konuda ba-
şansız ilan edilmesini eülerek karşıla-
dı.
Ingmar Bergman'ın bu filmin artık
onun son filmi olup olmayacağına
yönelik soruya yanıtı şöyle oldu:
- Artık bu tür şeylere kafa yormuyo-
rum. Tiyatroda son perde kapanınca
bütün oyunculann son oyunu da bitmiş
olur. Ama ertesi gün yeniden yeni bir
oyun oynanabilir. Ben artık kendimde
kameranın arkasına geçecek fıziksel
gücü bulamıyonım, ama yazmadan ola-
mam. Bir şeyler yapma isteği yerli ye-
rinde...
Ölümünün 3. yılında Yıldız Moran'ın fotoğraflan Adam Kitabevi'nde sergileniyor
6
Fotoğraftan şiir üreten bir sevgi'
Cevat Şakir Kabaağaç
A\şegül Sanca
Kültür Servisi-50'li yıllann ünlü kadın fotoğ-
rafçısı YıldızMoran'm fotoğraflan AdamKita-
bevi'nde. Ölümünün 3. yılında, Yıldız Moran anı-
sına açılan sergide. sanatçının 1950-1960 yılla-
n arasında yaptığı orijinal baskılaryeralıyor. Son
olarak 1970 yılında sergi açan Yıldız Moran'ın
fotoğrafçılık serüvenini oğlu Olgun Anın şöy-
le anlatıyor: "Kadınlannfotoğrafçekmesini bir
kenara bırakın, fotoğrafiannın çekilmesinin bi-
le güçolduğu \ ıllarda. inanılmaz yoğunlukta duv-
gularia iç içe fotoğraflar çeken annem Yıldız Mo-
ran, on iki yıl süren bu büyük aşkıru,'Fotoğraf
yırmi dört saat düşünülmesi gereken bir konu-
dur' diyerek hayatında daha önemli oiarak gör-
düğü kocası Özdemir Asafveçocuklan olan biz-
ler için.bir anda fotoğrafçılığı btrakarak,dile ge-
tirdiği gibi yaşamı boyunca bu sözünden dışan
çıkmanuşnr."
Adam Yayınlan arasmdasanatçının anısına ya-
yımlanan "Yıldız Moran Fotoğrafçı" adlı kitap-
ta yeralan yazısında Samih Rifat da Yıldız Mo-
ran'm fotografçılıgının öyküsünü 'önce bir tut-
ku öyküsü: sonra da bir özveri ve vazgeçme öy-
küsü' olarak nıtelendırerek fotoğraftanhımızin.
çağdaş anlamda ilk kadın fotoğrafçısı. belki de
ülkemizin ilk cıddi fotoğraf eğitimi almış. "okul-
lu" fotoğrafçısı olduğunu vurguluyor.
Ressam Nuruüah Berk gördüklennı 'anıtsal'
buluyor ve 'her şeyden önceacımasız. haür gö-
nül tanımayan fotoğraflar' olarak nıtelendınyor:
"\ıldu Moran durmadan geziyor, ülkenin içle-
rinde ve beklenmedik olanın peşinde koşan bir
görüntü av cısına saytsızolanakJarsunan en uzak.
en zor ulaşılır köşelere bile gitmekten çekinmi-
yor. Yüzvıllık duvariar arasında yüan gibi kıvn-
lan sokaklar. kayalara o> ulmuş evier. yün eğiren,
iş tşleyen kadınlar. balıkçılar, bevaz badanalany-
la göz alan duvaıiann gölgesinde o> nayan bebe-
ler. çoban portreteri koca ceylan gözleriy le genç
köylü kadınlan. tüm bir Anadolu dünvası geçi-
vor gözlerinizin önünden bu büyük fotoğraflara
baknğınızda ve bu yapıtlann anıtsallığL dışav u-
rum güçlerini bir kat daha arttınyor.'*
Uğur Kökden de kıtapta yeralan yazısında VIo-
ran'ın sanatını zenginleştiren. bütünleyen boyu-
tun yaşamına damgasını basan yolculuklar ol-
duğunu belirtiyor. Sanatçının "onlar"laoanı va
da yaşamı paylaşmayı bildiğine; şiirselliği olan
fotoğraftan şiir üreten bir sevgiye atladığına.
yalnızkendıni çeken konularla, belirli bir *Etek"m
fotoğrafıyla ilgilendiğine değiniyor.
Yabancı ülkelerden biriktirdikleriyle. Özdemir
Asaf, Anadolu'dan görünümler, Istanbul ve ta-
rihsel yapılann anıtsal fotoğraflanyla 'adunadım
kişisel duyarlıktan tarihsel bilince doğru'' kaydı-
ğını anlatıyor Kökden: "Yasam.kentveinsangö-
rüntüleri. Tüm bu Ibtoğraflarda sanatçı. ürünü-
necanlı bir golge gibi vansıyor. Birdönem tanık-
lığlnın özel imzası durumuna dönüşüyor. Onun
içinc sızıyor, onunla bütünleşiyor sanki."
Bir stüdyo fotoğrafçısı gibi yola çıkmasına
karşıhk özellikle Anadolu halkının yaşamını ta-
nıtan fotoğraflanyla tanınan Yıldız Moran. bü-
yük bir tutkuyla bağlandığı fotoğrafçılığı
bırakıyor. çevirilere yöneliyor. sözlükler hazır-
lıyor.
Muhsin Ertuğrul
Özdemir Asaf
IŞILDAK YE YELPAZE
ATİLLA BİRKİ\ E
Adam Öykü
Adam Öykü'nün satışının iki bin beş yüz civannda
olduğunu öğrendiğimde doğrusu çok şaşırdım. İki ay-
lık bir öykü dergisinin bu kadar satacağını "ummaz-
dım"?
Öykü kitaplannın yeni basımlannın çok seyrek ya-
pıldığı bir ülkede, böylesine bir satış. umut verici...
Genelde edebiyat dergileri az satar (alınır). Yalnız-
ca alanını öyküyle sınırlandırmış bir derginin, -Türki-
ye yayın standartlanna göre- böylesine bir satşa
ulaşması bence önemli bir başan.
Kuşkusuz bu başannın mimarlan, dergiyi hazıria-
yanlar, katkıda bulunanlar. Öte yandan. belli ki "okur"
da bu dergiye omuz veriyor, destekliyor.
Okur da dergiyi içeriğinden dolayı destekler, omuz
verir;.ancak yine de yayın tarihimizdeki onca nitelik-
li dergi, az satışından dolayı kapanmak zorunda kal-
mıştr.
Adam Öykü on altıncı sayısına ulaştı; yani üçüncü
yılını da tamamlamak üzere. Artık dergi için bir "ku-
rumsallaşmadan" ve "ahşkanltktan" söz edebiliriz.
• • •
Adam Öykü yalnızca öykü yayımlamıyor. Dergide
öyküye (romana, kurmacaya) ilişkin yazılar, deneme-
ler, söyleşiler ve kitap tanıtımlan da yer alıyor.
Bu sayıda, kısa öyküye ilişkin iki ilginç ve önemli -
çeviri- yazı yer alıyor. Bir de Murathan Mungan'ın -
bir öyküsü ile birlikte- "Hayatım Roman, Hayatımız
Hikâye" başlıklı yazısı var.
Murathan Mungan, "hayatım roman" gibi çok kla-
sik bir deyışin, edebiyat ile ilişkisini ele alarak, bu de-
yişi edebiyatçı ve yazınsal yapıt bağlamında (çok
haklı olarak) "mahkûm"ediyor.
Öte yandan roman ile hikâye arasındaki türsel far-
kın saptamasım da yapıyor. (Acaba, bu yazıya bir
"alan savunması" da diyebilir miyiz?)
Murathan Mungan yazısında, bu iki türe ilişkin yak-
laşımlardaki aynntılan çok lyi belirleyerek. yazınsal bi-
çim olarak hiç de kuramsal olmayan. ama içerik ola-
rak "kuramsal" denebilecek bır çizgıye ulaşıyor
"...Roman, yoksul hayatımıza birşaşaa kazandın-
yor kendi gözümüzde. Bir tamamlanmışlığın zaferi-
nitaüınyor. Sahte zaferini. Kendimizi, bir roman kah-
ramanı sanmamıza neden oluyor. Hikâye ise, katı
gerçekliğiyle hayatımıza daha çok benziyor. Parça-
lanmış, kınk dökük, sonunun ne olacağını bilemedi-
ğimiz, belirsiz, ucuaçık... Yannı olmayan..."
Pek kısır geçen edebiyat ortamımızda, araştırma-
cılar, eleştirmenler, estetler için yeni bir tartışma ko-
nusu olmaz mı sizce?
• • •
Günümüz Amerikan edebiyatının önde gelen ad-
lanndan ve "postmodem" edebiyatın öncülerinden
sayılan John Barth, "Kısa Bır Öykü Bu" başlıklı ya-
zısında, "Amerikan kısa öykücülüğünü" bir hikâye çer-
çevesinde, yazınsal ve sosyolojik özellikleriyle ele alı-
yor.
Barth da kendi yazınsal gerçekliğinde, kısa hikâ-
yeye, romana olan ilgisini ve ilişkisini anlatıyor. Der-
ginin arkasındaki notta yer aldığı gibi, bu sayıda ilk
okunacak yazılardan biri...
. Denernesin^ kısa öykü ile kısa olan bir öykü ara-
sıridakîfarkı sorgulayarak başlayan Austin M.VVright
ise, kesinlikle bir "tanım "dan yana olduğunu belirte-
rek, kısa öykünün tanımının "özellikle anlatısal ol-
maktan çok anlatma biçimıyle" ilgili olduğunu söy-
lüyor
Dergide yer alan öykülerin değerlendirilmesini -bir
başka bağlamda olduğu için- bir kenara bırakırsak,
bu üç yazı önemli. ilginç ve de yazınsal anlamda
"besleyici".
• • •
Adam Öykü çok sayıda öykü yaytmlayan bir der-
gi. Bu sayıda Hermann Hesse, Octavio Paz, De-
mirÖzlü, Hulki Aktunç, Murathan Mungan gibi yer-
li ve yabancı hikâye ustalannın yapıtlan da yer alıyor.
Aynca bu sayının konuşma bölümünde Nedim
Gürsel var. Sizin anlayacağınız, öteki sayılarda oldu-
ğu gibi "özenilerek" hazırlanmış ve dolu bir dergi.
Konuyla ilgili araştırmacılar, birkaç yıldır hikâye ki-
tabı yayımının arttığını, bazı yayınevlerinin de adı "du-
yulmamış, yeni" hikâyecilerin kitaplannı basma "ce-
sareti" gösterdiklerini söylüyor.
Sanınm, hikâyeye ilişkin bu gelişmede Adam Öy-
kü'nün de bir payı var...
Edebiyat ve Beştiri dergisinin
mayıs sayısı çıktı
• Kültür Servisi - Ankara'da vaynmlanan Edebiyat ve
Eleştiri dergisinin 36. sayısı çıktı. Dergide Taner Ay
'Bir Modern tkona Olarak K.orda'nın Che Fotoğrafı",
Vecihi Timuroğlu 'Köktencı tslam Czerine Bir
Söyleşi'. Cem Savran 'Dario Fo'da Popülerlik Şifresi'.
Durmuş Akbulut 'Marguerite Duras Nasıl Sevişir'.
Vefa Önal "Sıyam lkızlen"; Kubilay Aktulum
'Metinlerarasılık. Çokseslilik. Söyleşimcılik'. Adviye
Erbay "BenedettoCroce'nın EstetikTeorisi". Remzi
Inanç "Öncü. Tokath'yı Sahiden Öldürecek miydi?',
Halim Şafak 'Bir Tartışmanın Getır(eme)dikleri'
konulu yazılanyla; Ömer Faruk Hatiboğlu. Adnan
Satıcı. Veysel Çolak. Özlem Sezer, Cem Aynacı. Yunus
Korav. Orhan Tüleylıoğlu, Tümay Çobanoğlu. Yılmaz
Aslan. Emre Onur şiırleriyle: Zeliha Soyer. Leo llonni
ve Cem Savran öyküleriyle derginin mayıs sayısında
yeralıyorlar.
Karikatür ve Mizatı Müzesi'nde
konser ve sergi
• Kültür Servisi - Karıkatürcüler ve Mizah Müzesi'nde
bugün saat 19.00'da şef Şekip Ensari yönetimindeki
Kopuz Oda OrkestTası'nın gerçekleştıreceği "Preklasik
Dönem Müziği' konseri izleyicilerin beğenisine
sunuluyor. Konsere Musa Albükrek. Yusuf
Küçükaksoy. EkTem Canbek. Ali Altırter solist olarak
katılıyorlar. Aynca müzede 20 Mayıs-3 Haziran
tarihlen arasında "Çocuk. Tütün ve Sağhk Karikatür
Yanşması Sergisi' gerçekleştırilecek. (521 12 64)
İstanbul' konulu konlerans
• Kültür Servisi - Goethe Enstitüsü'nde bugün saat
18.30'da Şara Sayın'ın konuşmacı olarak katılacağı
'Istanbul'u Çokkültürcü Okumak' başlıklı konferans
düzenleniyor. Konferansta çokkültürlü lstanbul'un
kültür coğrafyasının haritası, sınır. ada ve kültürel
kimliği üzerine düşünceler yer alıyor. (249 20 09)
l
Medya Meşhurları' sergisi
• Kültür Servisi - Hüsamettin Koçan Atölyesi'ndeki
MÜ Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerinin sergisi
'Medya Meşhurlan", 24 Mayıs tarihine dek Pimapen
Kültürevi'nde gezilebilir. Öğrenciler sergide, beden
iktidannı, medyadan görüntülerle anlatıyorlar.
Sergide yer alan fotoğraflar ve basın kupürleri; tuval
üzerine resimlerle. ahşap oymalarla. straforlar,
jartiyer, ampul eibi nesnelerle birlikte
kullanılıyor. (296 90 36)