15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 NİSAN 1998 CUMARTESt HABERLER S. Arabistan'dan tepki • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Suudi Arabistan'ın Türkiye Büyükelçiliği, bir Türk gazetesinde Arap halkını küçük düşüren yazı yayımlanması nedeniyle tepki gösterdi. Elçilikten yapılan açıklamada, Türk basmının özgür olma niteliğiyle kıvanç duyulabileceğini. ancak basm özgürlüğünün. diğerlerinin haklannı çiğneme sının önünde durması gerektiği bildirildi. FP'nin amblemi belirlendi • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Fazilet Partisi'nin (FP) amblemi. 'hilalden kalbe uzanan beş yol'u içeren fıgür olarak belirlendi. Genel Başkanı İsmail Alptekin, "Hilal, milli kimliğimizi, milli tarihimizi, milli geleneklerimizi ve milli kültürümüzü: kalp ise şefkat, kardeşlik ve sevgi duygulanmızı ifade etmektedir" dedi. Telekom'ıın saûşı • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Bakanlar Kurulu, özelleştirilmesine yönelik değer tespit çalışmalan tamamlanan Türk Telekomünikasyon AŞ'nin satış stratejisini onayladı. Türk Telekomünikasyon AŞ'nin yüzde 49 oranındaki hissesinin yüzde lO"u bedelsiz olarak Posta Işletmesi'ne. yüzde 5'i şirket çalışanlanna ve küçük tasarruf sahiplerine, yüzde 20'si Telekom operatörlerinden oluşan bir konsorsiyuma ve yüzde I4'ü de yurtiçi ve yurtdışı sermaye piyasalannda halka arz biçiminde satılacak. Menzfr'den VIP açıklaması • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir, Telekom'da usulsüz olarak oluşturulan VIP (Çok Önemli Kişiler) telefonlanna dahil edilen bazi siyasetçi ve bürokratlann konuşma ücreti ödemediklerini belgeleyen müfettiş raporunda kusurlu bulunanlar hakkında gereken işlemlerin yapıldığını söyledi. TBVI cinayeti davası • EDtRNE (Cumhuriyet) - Edime-lstanbul TEM Otoyolu'nun 17. kilometresindeki park alanında 21 Aralık gecesi Avar Turizm'e ait yolcu otobüsünde 6 kişinin öldürülmesiyle ilgili olarak 3'ü gıyabi olmak üzere 6 kişinin Edirne 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargilamasında sanıklann tutukluluk hallerinin devamına karar verildi. Bir sonraki duruşma 1 Mayıs'ta yapılacak. Baybaşin'e tahliye yok • LONDRA(AA)- Interpol tarafindan düzenlenen operasyonda yakalanan Hüseyin Baybaşin'in kardeş lerinden Mehmet Şirin Baybaşin'in kefaletle tahliye talebi tngiliz mahkemesi tarafindan reddedildi. Baybaşin'in 30 yıllık kesinleşmiş hapis cezasının bulunduğu ltalya'ya iade istemi de aynı mahkemece kabul edilmedi. Sayıştay üyeliği • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda belirlenen Sayıştay üyeliklerinden birine CHP'nin itiraz edeceği bildirildi. Üyeliğe. 'Sayıştay Meslek Mensuplan' kontenjanından başvuran 146 kişiden biri olan ve eski TBMM Başkanı Mustafa Kalemli döneminde Meclis'te 'müşavir' olarak çalışan Ibrahim Pmar'ın adayhğında usulsüzlük yapıldığı öne sürüldü. Her kesimce eleştirilen 85 yıllık Memurin Muhakematı Yasası tarihe kanşıyor Memııra 'sınırlı' dokunmaANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Partilerarası Uyum Komisyonu. 85 yıllık "Memurin Muhakemaü Yasası"nı tarihe gömecek " Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması" hakkındaki yasa önerisine son biçimini verdi. Memura "sınırh" dokunulmasını sağlayacak yasa önerisi. kamu görevlileri hakkında savcılıklarca soruşturma açılmasını, bürokrasiyi biraz azaltarak "soruşturma kurullan" yerine, "yetkfli mercinin iznine" bağlanmasını öngörüyor. Komisyon Başkanı ANAP'lı Hasan Korkmazcan. önerinin yasalaşması durumunda "sade vatandaş ile kamu görevlileri arasında yargı mekanizmalaruun işletilmesi konusunda fark kalmavacağuu" söyledi. ANAP, CHP ve DYP'li üyelerle dün basın toplantısı düzenleyen ANAP'lı K.orkmazcan, kamu görevlileri hakkında suç duyurusu ya da şikâyet olduğunda dogrudan doğruya yargı sürecinin başlayacağına dikkat çekti. Korkmazcan'ın verdiği bilgiye göre yasa önerisinin getirdiği düzenlemeler özetle şöyle: • Memurlar ile diğer kamu görevlilerinin yasa kapsamına giren suçlanna, cumhuriyet savcılıklannca el konulabilecek. Hazırlık soruşturması tamamlandığında, kamu davası açılması sonucuna vanlırsa, yetkili idari merciden kovuşturma izni istenecek. • İdari makam, kovuşturma iznini en geç 60 gün içinde vermek zorunda olacak. Eğer süre aşımı söz konusu olursa savcılık, "izuı verilmiş" gibi hareket ederek kamu davası açabilecek. • Kaymakam, vali, müsteşar ve büyükelçiler, bu kapsamın dışında bırakılıyor. Bu kişiler hakkında soruşturma için savcılık, kovuşturma iznini vermeye yetkili mercilerden izin almak zorunda kalacak. Ancak bu hallerde de cumhuriyet başsavcılığı sorguya başvurmamak koşuluyla delillerin kaybolmasını önleyecek. • Yetkili merci kovuşturma izni konusunda verdiği gerekçeli kabul veya ret karannı, şikâyetçiye, hakkında soruşturma yapılana ve cumhuriyet savcılığına bildirecek. Taraflar en geç 15 gün içinde izin ya da izin vermeme karanna itiraz edebilecekler. Bakanlar Kurulu toplantısında Haberleşme Yüksek Kurulu'nun kararlan benimsendi Irticacı yaynJar izlenecekANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Haberleşme Yüksek Kurulu (HYK), 1998 yılının ilk toplantısında, irticacı ve bölücü yayınlara karşı almacak önlemleri masaya yatır- dı. Bu yayınlann izlerunesi için vali ve kaymakamlara gö- rev verilirken, izlemelerin gereğince yapılabilmesi için yeni teknik donanımlann sağlanması ve monitoring sis- teminin kurulması kararlaştırıldı. HYK'nin kararlannı benimseyen Bakanlar Kurulu. bayramdan sonra bu ko- nuyla ilgili olarak yeniden toplanacak. HYK, dün Başbakan Yardımcısı Bûlent Ecevh'in baş- kanlığında toplandı. Toplantının ardından açıklama ya- pan Ecevit, HYK'nin 6 ayda bir toplanması gerektiğini. ancak yaşanan gelişmeler nedeniyle haziran ya da tem- muz ayında yeniden bir araya geleceklerini söyledi. Te- Komisyon raporu 'AB politikasmı TBMM belirlesin' ANTCARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM 'de kurulan Avrupa Birliği (AB) ile iliş- kileri araştırma komisyonu, Türkiye'nin 20 yıllık bir perspektifte Avrupa Birliği (AB) üyesi olamayacağmın ortaya çıktığını belirterek, değişen hükümetlerin ulusal çıkarlara hizmet etmelerini sağlamak için TBMM'nin bir karar alması gerektiğini bildirdi. Türkiye ile AB iliş- kilerinin askıya alındığı yeni dönemde TBMM'ye daha büyük bir görev düştüğünü kaydeden komisyon, ilişkile- rin kısa ve orta vadede plan- lanması gerektiğini bildirdi. FP'nin istemi üzerine ku- rulan Türkiye-AB ilişkilerini araştırma komisyonu, çalış- malanyla ilgili bir rapor ha- zırladı. Raporun sonuç ve öneriler kısmında özetle şu görüşlere yer verildi: • Lüksemburgzirvesinde alınan kararuı ortaya çıkar- dığı gerçek. üye ütkelerin Türkiye'nin tam üyeliğinin en azından zamanlaması ile ilgili olarak açık bir kanaate henüz varamamış olmalan- dır 0 AB zırvelerinde alınan kararlann kısa sürede değiş- tirilmeyeceği deneyim ile sa- bittir. # Türkiye-AB ilişkilerinin kısa \adede Ortaklık Anlaş- ması kapsamında geliştirile- bileceği anlaşılmaktadir. # Türkiye-AB ilişkileri- nin orta vadedeki gelişmesi- ni belirleyecek en önemli et- ken AB'nin Türkiye'nin adaylığı konusunda atacağı adımdır. Lüksemburg karar- lanndan sonra Türkiye, AB'ye olan güvenini yitir- mıştir. • Orta vadede Türki- ye'nin de kendine düşen so- rumluluklan süratle yerine getirmesi gerekmektedir. Bu bağlamda. rnevzuat açısın- dan TBMM'nin de önemli bir işlev üsttenmesine gerek- sininı vardır. Gazi olaylan davası tarbşmata başladı. Tanık olarak dinlenen ve baygınuk geçiren Özlem Tunç'u, CHP tstanbul Milkrvekili Mehmet Sevigen koluna girerek gideceği otobiise kadar götürdü. (Fotoğraf: AA) TahJfyderecmıkathmkın tepki Gazi davasındaki karann hayal kınklığı yarattığı belirtildi AHMETŞEFİK TRABZON - Gazi olaylan sırasında 7 kişinin ölümü ve 5 kişinin yaralanmasından sorumlu tutulan 20 polisin yargılandığı davada tutuklu beş polisten Sedat Ozenir, HayruUah Şişman ve .Yletin . Çakmaz'ın tahliye edilmeleri tepkiyle karşılandı. Müdahil avukatlardan Cemai Yücei, Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde önceki gün yapılan duruşmada. delillerle ilgili bilgi akışının tam sağlanamadığını, bu aşamada sanıklann tutuklu yargılanması gerektiğini mahkemeye ilettiklerini ve rutuksuz sanıklann da tutuklanmasını istediklerini ancak mahkemenin üç tahliye karan daha vererek büyük bir hayal kınklığı yarattığını söyledi. Tahliye fiıryası Yücel, polislerin yargılandığı davalarda tahliye furyasının sürdüğünü belirtti. CHP Istanbul Milletvekili Mehmet Sevigen de, tahliyeleri bir senaryonun parçası olarak nitelendirdi ve birkaç duruşma sonra davada kimsenin tutuklu kalmayacağını iddia etti. Tanıklann tehdit edildiğini belirterek davanın mutlaka lefon bağlantılannın da en son teknolojilerle daha iyi iş- ler hale getirileceğini bildiren Ecevit, böylece bütün köy- lerin iletişim sorununun çözüleceğini belirtti. Türk Tele- kom'daki vericilerin TRT'ye devredilmesiyle ilgili olarak yasal düzenleme hazırlığının yapıldığını anımsatan Ece- vit, televizyon yayın sistemindeki yasal boşluk giderilme- den önce dışalım yoluyla sağlanmış teknik araç ve gereç- lerle ilgili olarak yürütülen cezai işlemlerin durdurul- ması hakkında Meclis ko- misyonlannda görüşülen yasa önerisinin en kısa za- manda genel kurulda ele alınacağını kaydetti. tletişimle ilgili çok hızlı gelişmeler olduğuna dikkat çeken Ecevit, bu konuda bir çerçeve yasası hazırlanaca- ğını ve uygulamanın daha çok kararnamelerle gerçek- leştirilmesi konusunda gö- rüş birliğine vanldığını bil- dirdi. Türk Telekom'un özelleştirilmesiyle ilgili ça- lışmalann hızla sürdürül- düğüne değinen Ecevit, GSM lisans sözleşmeleri- nin Danıştay'ca onaylandı- ğmı, herhangi bir yasal en- gelin kalmadığını söyledi. Ecevit, HYK'nin günde- minde olan irtıcai ve bölü- cü yayınlarla mücadele ko- nusunda alınan kararlann sorulması üzerine ise bu konuda aynca yasal bir ça- lışmanın yapıldığını belirt- ti. Ecevit, u Bu konu, ayn bir hukuki sorun olarak za- ten hükümette ele akndı. Bu kurulu n gündeminde değiL Kurulun gündeminde işin teknik yönleri ele alındı. Radyo ve televizyon yayınia- nnın bütün yurtta daha sağlıklı biçimde ve anında izlencbilmesi gerekiyor. Çfinkfi bu izienemedûtçe hukuki yapbnmlan uygu- lama olanağı da çok sınıriı kalıvor. Biz, valUiklere ve kaymakamlıklara da bu ko- nuda izleme görevi verdik" diye konuştu. Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir, monitoring siste- miyle ilgili çalışmalann son aşamaya geldiğini ve mayıs ayı içinde Aselsan ile anlaşma imzalanacağını bildirdi. Ecevit, devlet bilgi gü- venliği yasa tasansı çalış- malanyla ilgili bir soruyu yanıtlarken, "Devletgüven- liğinin teknolojik açıdan sağlam temellere dayandı- nlması için gerekli çahşma- lar yapüıyor" dedi. Hükümet Sözcüsü Şük- rü SinaGüreL HYK'nin ça- lışmalannın Bakanlar Ku- rulu'nca onaylandığını, bu konuda Kurban Bayra- mı'ndan sonra özel gün- demle birtoplantı yapılma- sının kararlaştınldığını söy- ledi. Trabzondan alınması gerektiğini vurgulayan Sevigen, tutuklulann daha deliller gelmeden tahliye edildiklerine dikkat çekti. Sevigen şunlan söyledi: "Biz devleti suçlamıyonız. Devlet adına hareket edenlerin, yanhş yapanların yargılanmasını istiyonız. Devleti korumak istiyoruz. Bunun için devlet ile toplumu karşı karjiya getirenlerin cezalannı buhnası gerekiyor.'' Bu arada sanık avukatı llhami Yelekçi, 7 Mart tarihli. "Saldıran devlet, direnen Gazi halkı" başlıklı yazının bulunduğu Kurtuluş gazetesini mahkemeye delil olarak sundu. SIFIRNOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: [email protected] Bir haftadır yurtdışındayım. Bu yazıyı Frankfurt Havaala- nı'nda uçağın kalkış saatini beklerken yazıyorum. Türkçe gazeteleri aldım. Yeniden Tür- kiye'ye adapte olmaya çalışı- yorum. Almanya'da olmak, yarı yarıya Türkiye'de olmak anlamına geliyor, yine de Al- manya'nın istikrarlı siyasi orta- mından Istanbul'a dönmek az bir şey değil. Karmakanşık duygular için- deyim. Yurtdışından her dö- nüşümde benzer bir ruh hali- ne giriyorum. Yıllardır bildiği- miz isimler, yıllardır bildiğimiz oyunlar. Kimisi cumhurbaşka- nı, kimisi başbakan, kimisi partilerden birinin genel baş- kanı. Tüm ülke onların kişisel iktidar hırslanna kilitlenmiş du- rumda. TV kanalları onlardan söz ediyor, biz gazeteciler on- ların peşinden koşuyoruz. 1970'li yıllan düşünüyorum, 1960'lara uzanıyorum. Bizim Frankfurt'tan îstanbul'a... kuşak lise öğrencisiyken, De- mirel, Ecevit, Türkeş, hatta Erbakan siyaset sahnesin- deydi. Üniversite öğrencisi ol- dum, bu listeye Baykal da ek- lendi. Recai Kutan, Şevket Kazan, şu anda DYP'de bu- lunan Nahit Menteşe, Meh- met Gölhan, DTP'Iİ Cindo- ruk, Ismet Sezgin. O zamanlar onlar henüz or- ta yaşlarını yeni yaşıyorlardı, bizler dünyayı değiştirme umuduyla dolu gençlerdik. Onlar, değişime karşıydılar, bizlere kızıyoriardı. Onlar, tutu- cu birdünyanın tutucu düşün- celerini temsil ediyoriardı, biz- ler ise "eşitlik, özgüriük, ada- let" istiyorduk. 1968'lerde, tam 30 yıl önce onlaria göğüs gögüse geldik. Devletin bütün tutucu refleks- leriyle çatıştık. Atılganlığımız, insanlığın geleceğine olan saf inancımız, düzenin kurumları- nı sarstı. O zaman bu siyaset adamlan telaşlandılar, kimisi reformcu bazı etkilerle, kimisi ise geri toplumsal yapıya gü- venerek, gelişimi durdurmak istediler. 12 Mart 1971'de ve 12 Ey- lül 1980'de bu ünlü siyaset adamlarının imdadına asker- leryetiştiler. Devleti eskisinden "daha sıkı" olarak yeniden pe- kiştirdiler. Biz kaybettik, düzen kazandı. Biz mevziler kazan- dık, onlar yeniden ele geçirdi- ler. Türkiye'nin 30 yıllık serüve- ninde Demirel'i düşünüyorum. Onu anlamaya çalışıyorum. "Sağcılar bana cinayet işliyor dedirtemezsiniz" sözlerini söyleyeli 20 sene geçti. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hü- seyin inan'ın idamı için yürüt- tüğü çabalar ise 27 yaşında. 27 yıldır Deniz Gezmiş ve ar- kadaşlarının ölümü yüreğimi- zi yakmaya devam ediyor. On- dan önce de sonra da çok ar- kadaşımız "devlet görevlile- ri"nin ve Demirel'in suç kon- durmak istemediği "ülkücü- ler"\n kurşunlarıyla can verdi. Demirel, şimdi böyle bir geçmiş için acaba ne düşünü- yor? Irkçılık ve siyasi Islamı bir politik hesap olarak hep yan- daş kabul etti. Türkiye, bu güçlerin ortaya sürülmesiyle askeri darbelere sürüklendi. Demirel, askeri darbeleri göre- medi, görse bile kılını kıpırdat- rrjadı. Onu anlamaya çalışıyo- rum. Hangi yaşam derslerini çıkaımış olduğunu bilmek is- tiyorum. Ecevit'i genç bir siyasetçi olarak tanımıştım. Benim saç- larım ağardı, orta yaşa geldim. Ecevit, siyaset sahnesindt deneyimli bir politikacı olarak yaşamını sürdürüyor. Nereden nereye? O da 196O'lı yıllarda düzeni değiştirebileceğini dü- şünüyordu. Şimdi ise düzeni korumaya çalışıyor. Bir askeri darbe ile yüz yüze gelmemek için çaba sarf ediyor. ••• 1968'in 30. yılı. Frankfurt Havaalanı'nda, geçmiş anıla- rıma dönüyorum. Almanlar, Paskalya tatilini dünyanın ne- resinde geçireceklerinin telaşı içinde çıkış kapılarına koşu- yorlar. Türkiye ise 30 yıldır de- ğişmeyen siyaset adamlanyla Avrupa Birliği'nin kapısında bekliyor. Günler, yıllar gözlerimin önünden birfılm şeridi gibi ge- çip gidiyor. Birazdan yeniden Türkiye'de olacağım. Her şey yeniden başlayacak. CIMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU 'Bozkurf H. C. Armstrong'un Mustafa Kemal Atatürk'ü anlartığı kitabında beni etkileyen nedir? Bunca kara- lanan bir kitabın, yayımlanışından altmış küsuryıl son- ra yine de ilgi odağı olabilmesi hangi nedenlerden kaynaklanıyor? "Bozkurt"u okuduğum geçen aydan beri zihnimde bu sorulann yanıtını anyorum. "Bozkurt" gerçekten de maddi yanlışlarla ve yer yer üslup bozukluklanyla özürlü bir kitap. Maddi yan- lışlann kimilerini kitabın çevirmeni dipnotlaria göste- riyor. Kimileri Sadi Borak'ın derlediği "Atatürk'ün Armstrong'a Cevabı" adh kitapta yer alıyor. Kimile- riyse belki gerçekten de tartışmalı... Kitabın yazılış serüveniyle ya da mütareke Istanbu- lu'nda bir Ingiliz istihbarat subayı olan yazann kimli- ğiyle ilgili yorumlara girmeye gerek görmüyorum. Bunlar söz konusu her iki kitapta da yeterince belir- tilmiş. Beni kitabın kendisi ilgilendiriyor. • • • Armstrong'un kitabının her satınnda Kemal Ata- türk'e büyük bir ilgi, neredeyse tutkulu bir hayranlık seziliyor. Gerçi bu hayranlık alışıldık övgü sözcükle- riyle dile getirilmiyor. Fakat kahramanın olağandışı cesareti, muazzam enerjisi, en olumsuz koşullardaki mücadele direşkenliği sürükleyici bir romandaki gibi anlatılırken, yazar hayranlığını okura da geçirebiliyor... Sonuçta, kişisel yaşamdaki kimi aşınlıklar kötülük ola- rak değil, büyük bir ruhun, muazzam bir kişiliğin sığı- naklan, avuntulan olarak algılanabiliyor... ••• Armstrong'un betimlediği Kemal Atatürk inanılmaz bir cesarete sahip, fakat bunun yanı sıra aynı ölçüde gerçekçi bir kişiliktir. Kitapta Çanakkale muharebeleri tarih kitaplannda asla anlatılamayacak bir yalınhk ve betim gücüyle ser- gileniyor... Savunulması gerekli olan, aslında kıraç bir toprak parçasıdır. Fakat genç kumandan, ülkenin yaz- gısının bu kıraç toprak parçasının savunulmasıyta, bu noktadan sonra düşmana ne pahasına olursa olsun geçit verilmemesi gerekliliğiyle ilgisini derin biçimde duyumsamaktadır... Burada söz konusu olan, roman- tik jestler değil, büyük bir gerçekçilik, bilinç ve karar- lılıktır. Kemal Atatürk'ü Enver Paşa'lann "romantik" serüvenciliğinden ayıran özellikler de bunlardır... • • • Istanbul'daki yalnızlık günleri, Samsun'dabaslayıp Erzurum ve Sıvas'tan geçerek o yıllann yoksul bir kö- yünden farksız Ankarasfnda süren büyük mücadele dönemi, zaman zaman gereksiz aynntılarla bozulmuş olsa da başdöndürücü bir sürükleyicilikle anlatılıyor... Sakarya-lzmir arasındaki BüyükTaarruz'un görkemi- ni ve dehşetini, bu taarruz sırasında efsaneleşen baş- komutanın kişiliğini, H. C. Armstrong bence, değme ozanlan, romancılan, tarihçileri kıskandırabilecek bir başarıyla betimlemektedir... Şu satırlardan etkilen- memeyi anlayamıyorum: "...Uşak'tan Yunan ordula- n kumandanı General Tricoupis ile yardımcısı Di- onis 'in ele geçirildikleri haberi geldl. Mustafa Kemal onlann kentin belediye dairesindeki karargâhına ge- tirilmesini emretti. Onlan ayakta, bir yanında Ismet, diğer yanında Fevzi olduğu halde, saygıyla karşıladı. Ellerini sıktı, sigara ve kahve ikram etti ve tüm gereksinimlerinin karşılanıp karşılanmadığını sordu. Bu adamlarm bü- tün o kitlesel yıkımlann ve gaddarlıklann yapılmasını emretmiş olmalan hiç de önemli değildi; onlarasker- diler, onun askeri rakipleriydiler ve buyüzden de say- gı görmeleh gerekiyordu. Soğuk, açık mavi gözleriyle sürekli olarak onlan iz- liyordu. Onlan tanımak ve mücadele ettiğı bu adam- lan anlamak ve değerlendırmek istiyordu. Gördüklerinden düşkınklığına uğradı. Karşısında- ki adamlar hasta görünüşlüydü; giyinişleri görgüsüz birgösterişi ele veriyordu. Yazgılanndan dolayı söy- lenip duruyoriardı. Her şeyden yakınıyoriardı. Hatta birara birbirlehyle gürültülü birağız dalaşına girişmiş- lerdi. Onlaria muharebeyi tartıştı. Tricoupis bir hücumu anlatırken, Mustafa Kemal onu karşılamak üzere ne yapmayı düşündüğünü gösterdi. Fakat Yunan gene- rallerin işlerini bir asker olarak yeterince bilmedikleh anlaşılıyordu. Kendi standardında olmayan adamlar- la savaşmış olduğunu görmesi de onu düş kınklığı- na uğratmıştı. 'Her neyse' dedi onlardan aynlırken, 'savaş bir şans oyunudur. Siz elinizden geleni yaptınız. Sorumluluk ta- rihe aittir. Kendinizi üzüntüye kaptırmayın.' Onlar gittikten sonra alaycı birgülüşle Ismet'e ba- kıp omuzlannı silkti. Kötü kumaştan dokunmuşlardı." • • • Armstrong'un kitabını göklere çıkarmak amacında değilim. Söylediğim gibi maddi hatalar ve yer yer üs- lup bozukluklanyla özürlü bir kitap bu. Armstrong'dan Kurtuluş Savaşımızın toplumsal temellerini bir tarih- çi, sosyal bilimci donanımıyla irdelemesini beklemek de boşunadır. Yine detüm eksikleri ve kusurlan, "Boz- kurt"un önemli bir Mustafa Kemal ve Kurtuluş Sava- şı klasiği olmasını kanımca engelleyemiyor... Pişkinsüt'ün c. Dogu izlenimi 'Bölgede sorgulama işkenceyle yapılıyor' ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Güneydoğu illerindeki 4 cezaevinde ın- celemelerde bulunan TB- MM Insan Haklannı ince- leme Komisyonu, tutuklu ve hükümlülere "sistema- tikişkenceyaptldığT sonu- cuna vardı. Komisyon Başkanı Sema Pişkinsüt. gerek mağdurlar, gerekse fiziksel mekânlarda "iş- kence deBllerine'' ulaştık- lannı belirterek "İşkence- de, elektrik. telefon kablo- lannın a> n: su> un. tekerle- ğin, borulann, dolaplann ajn ayn işlevleri var. Girdi- gjmiz bütün sorgu odala- nnda, işkencede düşük akım aleti olarak kuüaıu- lan telefon kablolanna rasüadık" dedi. Pışkmsüt. "Yeşü" kod adh Mahmut Yddırun'ı tanıyanlara rast- ladıklannı ve "yaşadığı" yolunda bir haberin fısıltı olarak dolaştığını aktardı. Şanlıurfa. Diyarbakır. Batman ve Mardin'deki ceza ve tutukevlerinde in- celeme yapmak üzere gö- revlendirilen 3 kişılik alt komisyonun başkanı da olan Pişkinsüt. işkencenin boyutunu, "YetkiHkre, 'sorgulamada niçin kadın görevli bulundurulmadığı- nı' sorduk. BİZE,'Çocugu olan hiçbir kadm buna da- yanamaz' yanıtını verdi- ler" sözleriyle dile getiıdi. tncelemeler sırasında, yetkililer tarafindan işken- ce izlerinin alelacele >ok edilmeye çalışıldığına dik- kat çeken Pişkinsüt. "An- cak işkenceye maruz ka- lanlarla konuştuk, hâlâ iz- lerini üzerinde laşıyanlarla görüştük. Görüştükkrimiz içinde işkenceye maruz kalmadığını söyleyen tek kişiye rastiamadık" d;ye konuştu. Bölgede neredeyse ge- çerli tek "sorgulama'' yön- teminm "işkence" oldugu sonucuna vardıklannı, ış- kence delillerini fotoğnf- ladıklannı da kaydeden Pişkinsüt. "Eğer amaç, ne şekilde olursa olsun. bir şeyler so\letip alnna imza abnaksa bunun sonu yok. Hayal bik edemeyeceğinz, sadistik boyudara gelebi- Hr" diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle