14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 NİSAN 1998 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 AydmJanmanni nabzı Batıkent, Ankara'mn "aydınlanma" semti olmaya doğru doludizgin koşuyor Daha çok işçi, memur, esnaf, emekli, hsacası dar gelirlilerin kurdukları yapı kooperatifleri ile serpilen Batıkent 'te sanata. eğitime, toplum yaranna kurulan derneklerin, düzenlenen etkinliklerin, çıkanlan dergilerin sayısı her geçen gün artıyor. Köşemizde, bu saydığımız girişimlerden iki örnek vermek istiyoruz. Ilk örnek, merkezi Barış Çarşısı 'nda olan Batıkent Düşün ve Sanatevi Derneği. Başkan Engin Baybaş 'ın verdiği bilgiye göre derneğin tiyatro grubu, özellikle çocuk ve gençlere yönelikpantomim kursları, modern dans ve resim çalışmalan var. "Düşün Okulu" ise geçen aralık ayında oluşturulmuş. hteyenlere, insanhk ve düşünce tarihi üzerine seminerler, konferanslar veriliyor. Çeşitli üniversite ve okullardan gelen öğretmen ve öğretim üyelerinin verdiği "BUimsel Düşünce Biçimleri''nden tutun, "Antik Yunan "a, oradan "Yaşam Felsefesi"ne değin birçok dersleri izleyenlerin sayısı 150- 200 'ün altına düşmemiş. tkinci örneğimiz Kent-Koop tlköğretim Okulu 'ndan. Kültür, Edebiyat ve Yayın Kolu tamfindan "Iştiü" adıyla çıkanlan dergi, okulun öğretmen ile öğrencilerinin yazûanm aynı sayfalarda konuk ediyor. Okul, geçen yıl bir de bastsı pınlpınl "Küçük Şairler" kitabı çıkarmış. Türkiyede yaşanan tartışmalara baktp karalar bağlamaya gerekyok, Anadolu aydınlanmasının nabzı tıkır nhr atıyor... Düzeni sorgulamayan medyaMedyamız, sağlık sektörünün özelleştirilmesinin, bu hizmetleri satın alamayacak insanlara yarar geürmeyeceğini. hastaların "müşteri" konumuna düşürülmesini sorgulamaz. Gider, işçinin SSK hastanesindeki aksaklıkları ekrana getirir. Medyamız, devletin "sosyal" yanından uzaklaşması, 6 katrilyonluk iç borçlanma nedeniyle rantiyeye kaynak aktanhrken bütçede eğitime ve sağlığâ aynlan payın giderek düşmesi ile ilgilenmez; milyonlann düşkünlüklerinde, hastalıklarında tek desteği olan : SSK 'yi eleştirir. Medyamız, kendi bünyesinde de yaşanan vergiden ve sigorta priminden kaçmak üzere ücretlerin bordroda düşük tutulması uygulamasını görmezden gelir, SSK hastanelerinin döküldüğüne ilişkin programlarda aslan kesilir. Medyamız, trilyonluk teşvikleri, devleti küçültmeyi savunup ardından kamu kuruluşlanm alan gazete-TVsahiplerini es geçer; milyonlarca kişinin doğrudan yaşamını, sosyal güvenliğini, geleceğini, yaşlılığını güvence altına almaya çabalayan SSK'ye devletin ayırdığı parayı "kara delik " diye nitelendirir. Medyamız, yüz binlerce devlet memuruna hizmet veren devlet hastaneleri dururken özel hastaneleri yeğleyen milletvekillerimizin harcamaları nedeniyle TBMM bütçesinden, Emekli Sandığı 'ndan özel sağlık kuruluşlanna ödenen paraların çığ gibi artmasına göz yumar; işçinin, emeklinin, dul ve yetimlerin biricik umar kapısı olan SSK'vi yerden vere vurur. Medyamız, geçmişte kimi bakanlann akraba, dost, tanıdıkla birlikte vakıfkurup SSK hastaneleri içinde ticarethane açmaya kalkışmalanna ses çıkarmaz; sistemin çarpıkhğımn tüm sorumluluğunu bir hastabahcının omuzlarına yükler. SavaşAy'ın hazırladığı "A Takunı" adlı programda SSK Eyüp Hastanesi 'ndeki ortam işlenmişken gözüne gözüne kamera tutulan hastabahcı Sadettin Hacüar, ertesi günü kalp krizinden yaşamını yitirmişken her nedense medyanın genel tutumu geldi aklımıza... DSP Genel Başkam Bülent Ecevit. emekli vaiz Fethullah Gülen 'in ce- maatinin "laik cumhuriyeteyatlan" olduğunu söylüyor veşu vurguyuya- Değişimpıyor: "Belki geçmişte öyle değildi Ama, o günlerden beri çok şey değişti. İn- sanlara da değişme hakkı tammamız lazım." Gülen 7 konu dışı bırakırsak, orta- da "değişme hakkı "m kullanan bir in- san olduğu kesin. üüBir yaşgünüEdebiyatçılar Derneği, 7. yaşgününü Hamduüah Köseoğlu nun kazandığı Vedat Dalokay Oykü Ödülü töreni ile birlikte kutladı. Dernek başkam Ali Cengizkan, kendisinin de aralannda bulunduğu kurucu üyeler Orhan Asena, Hüseyin Âtabaş, Nazlı Eray; Burhan Günel, Özcan Karabulut, Izzet Kılıçlı, Şükran Kozflk, Ali Püsküllüoğlu, AhmetSay, özgen Seçkin, Haydar Ûnal ve Şemsettin Ünlü 'nün adlarını tek tek anımsattıktan sonra kuruluş genel kurulu günlerine gitti: "Genel kurulda hiç unutmuyorum Aziz Nesin 'Bizde yazarlar domuz kıh gibidirler: Bir araya gelmezler. Bir araya gelmeyince de bir işe yaramazlar' demişti." Bu sözlerin ardından, 6 vıl içinde Aziz Nesin 'i birazyanlış çıkardıklarım anlattı: "Düzenlediğimiz 285 etkinlikte yaklaşık 1100 konuşmacı görev aldu 9sempozyum, 200'eyakın panel ve konuşma, 200'ün üzerindefüm arşivimizde, belgeliğimizde saklamaktayız. Yediyddır heryüyeri doldurulamaz katkıları olan yazar ve araştırmacdan toplumumuz adına bir kez daha kucaklamayı ve onlara teşekkür etmeyî amaçlamaktayız. Aralannda Sıvas Kitabı, Pertev Naili Boratav 'ın şu ünlü müstehcen bulunan Nasreddin Hoca 'sı olmak üzere çıkardığımız 12 kitap da Türk kültürüne katkımıztn küçük bulunabilecek, ancak kurumlaşmamız açısmdan büyük olduğuna inandığımız parçalar..." Cengizkan. sözlerini şöyle bağladı: "Toplumumuz şairierine, yazarlanna, denemecilerine, eleştirmenlerine sahip çıkacak. Çünkü, onlar kendi kendilerine sahip çıktyoriar..." Yüksel Endeğer yazıyor Her fıkrada glzli bir anlam vardır Son günlerde politik arenada fıkra anlatmak moda oldu. Her- kes duruma uygun fıkra anlata- rak, bırilerine mesaj veriyor. Ben de tjir tane anlatayım istedim: Kadının biri, sürekli olarak koca- sını aldatıyormuş. Adam, kansı- nı yakalamış ve kendini aldat- maktan vazgeçmezse ayrılaca- ğını söylemiş. Kadın da bir da- ha aldatmayacağına söz vermiş. Sonra adam, karısını yıne ya- kalamış. Üstelik bir cüceyle ya- tarken. - Hani, demiş, benibirdaha al- datmayacaktın kadın? - Eee, demiş kadın, aniden bı- rakarmm, azaltarakbırakıyctucnl. Şimdi bu komık fıkrada adam ' kim, kadın kim ve de cüce kim? En iyisi biz bir şey demeyelim. (Bu arada Bülent Ecevit'in Fethullah Hoca Efendimiz'e gösterdığı saygı ve bağlılığı son derece sevındirici bulduğumu da belirtmeliyim). , .KtM KtME JÖUM DUMA^Hiç AJL , fieçmiş olsun Sayın llıcak Ufak tefek bir bandrol öde- mesi yüzünden Sayın Mehmet Ali llıcak ile dava arkadaşları Can Aksın ve Emin Şirin beş gün boyunca hapsedildi. Bu ayıbı nasıl örtebiliriz? Bu ülke- nin değerii evlatlannı, önemli kültür adamlarını hapsederek mi çağı yakalayacağız? Adam ülkesine hizmet için genç yaşında kendini paraladı, kulüp mü işletmedi, radyo mu açmadı, gazete mi çıkarmadı? Akşam gazetesinde birbirinden değerli yazılar yazan Mehmet Ali Bey'e "Dolandına" diyemez- siniz. Kimi dolandırmıştır efendim? Bir grup insan televizyon almak için inatla kupon kesmişler, te- levizyonlarını alamamışlar. Al- mayıyerin efendim! Sizde de televizyon olmayıversin! Ak- şamları açın radyoyu,Âlem FM'İ dinleyin. Onun da sahibi Sayın llıcak. Gencecik çocuk, size hizmet etmek için kuş gibi çır- pınıyor, daha ne yapsın? Kos- koca TRT, llıcak'tan gelecek bandrol parasına niye tenezzül ediyor? Yapmayın beyler, ayıp- tır, günahtır. Gerekirse Akşam'da yazabilırim! Gördüğüm kadany- la Cumhuriyet'te yazmış olmak, orada yazmaya engel değil! Başarılı olmak için okumak gerekmez! Bayılıyorum bu çocuklara. Hepsi de pırıl pırıl, uçuk, dina- mik, modern gençler. Şovrnen- lik yapıyorlar, televizyonda prog- ram yapıyorlar, TV dizileri yazı- yorlar, reklam metni yazıyorlar, vs. vs... Medyadan izlediğim söyleşi- lerinde hemen hemen tümün- de ortak biryön saptadım: Oku- maktan tiksiniyorlar. Ve bunu açık açık söylüyorlar. Kitap oku- mayı reddediyortar. Bence çok da iyi yapıyorlar! Biz okuduk da ne oldu? Genç- liğimizin en güzel günlerini boş hayallerin peşinde koşarak ge- çirdik. Hiçbir şey anlamadan kalın kalın kitaplar okuduk. En azından kendi adıma ben pek bir şey anlamadım. Pişmanırn, hayatımı daha iyi yaşayabilir- dim. Şimdiki gençler harika! Ya- zarlık yapıyorlar ama, okumu- yorlar. Demek ki okumadan da yazılabilir. Onlar için modern hayatın hızı her şeyden daha önemli. Yaratıcılıklarını hiçbir şey okumayarak besliyorlar. Ba- şanlı olduklarına göre, konu ka- panmıştır. Yenilen yine dinozor- lardır. Popüler olmadıktan sonra ki- tap kurdu olsan n'olur? fıkraları - Yoldaş, 'globalizm, globa- fizm' diyorfar ama asıl global Manc'ft. Dünyanın bütün işçite- rini birfeşmeye çağırmamıs mtydı? - Demek ki bu çağnyı işçiler değil, patronlar duydu? - Niye? İşçiler o sırada fazla mesaiye mi kalmtşlardı? - Hayır. Her sınıf, kendi çöp- lüğûnde öter. Dünya, patronla- nn çöplüğüdür! • • • - Bir insan niye solcu olur? - Ashlıkta olup ilgi çekmek için! Az daha memleketi düşünecektim Newyork sokaklarında! Şu "7 Nisan Şakası" denen şe- yi sevmedim, sevemedim. Gerçi gayet esprili bir insanımdır ama, her 1 Nisan'da bana sert şakalar yapılır. Bu yıl da öyle oldu. Gazetedeydim, bir arkadaşım aradı. Aramızda şöyle bir diyalog geçti. - Yahu Yüksel, duydun mu? - Neyi duydum mu? - Genelkurmay, seni "yasaklı ga- zeteci" ilan etmiş. -Ne?Nezaman? - Bu sabah. -Nasılolur. oüçgazeteciyeko- nulan yasak kalkmadı mı? - Yeni nöbet sana yazılmış? Bir-iki daha varmış ama isimlerini öğrenemedim. Elbette paniğe kapıldım ve te- lefonu hemen kapattım. Rastge- le askeri yetkilileri arayıp özür di- ledim. "Nediyosunkardeşim'de- diler. Olayı benden gızlemek için böyle konuştuklannı düşündüm ve ilk New York uçağına yer ayırt- ması için sekreterim Gülnaz'a ta- limat verdim. Tam o sırada aynı arkadaşım yine aradı ve "Nisan biir" dedi. HAYVANLAR İSMAÎL GÜLGEÇ behicak(S turk.nef. rvz.... ÇİZGlLİK KÂMÎL MASARACI HARBI SEMİH POROY TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Nisan EL CH/CUÖN PATUYORf. 1982 'DE SU&UN, MEKSİKA 'N DA 8ULUNAN EL CH/CHÖu(£ L CİCOH') Ğı, PusKueviEve e/ışLAMiçrr £ SOA/ GÜfiJLeSlNDE, 8AZI YE/e oAĞtu AKTTF DURUMA ssçriĞiNi 6asrEiSMiş- 77. ÇOK E£-K( ff/G yOi-&4A/ OO4M £L CH/CMÖM, PÜG&ÜSMEVE B/IŞL*ywcA, DAĞIN Ml UÇMUŞ, rüKSEKLiĞ( 1 iooo Mer/zeye I'NMIŞTİ. OAĞIM eı Ch,chen [/£ KÜL DA, K'LOMETKE ÇAP/AJPAKi TA /COYULMUÇru. SU VOL&IHÎK SaLUrLAK, 1OO BRUKSEUDEN YÜCEL TOP Avrııpa Birliği ve Türkiye; Genişliyor muyuz?.. Avrupa Birliği'nin Lüksemburg zirvesinde geniş- leme kapsamına aldığı ülkelerle pazarhk süreci AB'nin başkenti Brüksel'de başladı. Bilindiği gibi genişleme sürecinin ilk altı ülkesinden birisi Kıbrıs. Türkiye genişleme sürecinin dışında kaldığından bu yana, AB'nin Kıbns'la görüşmeleri başlatıp başlat- mayacağı oldukça önem kazanmıştı. Eğer görüş- meler Kıbrıs'ın içinde bulunduğu durumdan dola- yı ertelenirse, bunun Türkiye'nin genişleme süreci üzerinde bir vetosu olacağı yönündeki Yunan tezi AB'yi oluşturan on beş ülkeyi ikna etmişe benzi- yor. Oysa daha birkaç hafta önce Avrupa Konfe- ransı esnasında Fransa Cumrıurbaşkanı Jacques Chirac, "BizKıbrıs'ın birbölümüyle değil tümüyle bütünleşmek istiyoruz" diyerek Kıbrıs'ta bir anlaş- ma olmazsa, adanın AB ile bütünleşmesinin müm- kün olmayacağını hissettirmişti. Kıbns'ın bu haliyle görüşme masasına davet edil- mesinin muhtemel sonuçları ne olabilir? Türkiye bu konuda daha başından beri tavnnı açık bir biçimde ortaya koymuştu: "Kıbns diye sadece Kıbns Rum kesiminin temsilcileriyle görüşmelere baş- larsanız biz de Kuzey Kıbrıs 'la entegrasyon süreci- nibaşlatınz." Nitekim Brüksel'de görüşmelerin baş- ladığı saatlerde Dışişleri Bakanı KKTC'yi ziyaret ederek Türkiye'nin blöf yapmadığı mesajını verdi. Yani AB Kıbrıs'ı, Türk tezlerini dikkate almadan üye olarak kabul ederse KKTC ile Türkiye arasında btr bütünleşme süreci başlatılacaktır. Kıbrıs'ın ekonomik olarak aday ülkeler arasında en iyi durumda olmasına rağmen başlatılan görüş- melerden hemen olumlu bir sonuç alacağını san- mıyorum. Çünkü görüşmelerin başlatılması demek görece uzun bir sürecin başlatılması demektir. AB, Kıbns'la görüşmeler devam ederken Türkiye'nin de kabul edeceği bir çözüm aramayı deneyebilir. Eğer bu ihtimal sadece bir ihtimal olarak kalır ve AB Kıbns'ın güneyi ile görüşmeleri sürdürürken KKTC'nin içinde bulunduğu zor ekonomik koşul-' lan koz olarak kullanıp KKTC yönetimi ve Türkiye'nin. savunduğu görüşün arkasındaki kamuoyu deste- - ğini zayıflatarak kendi bildiğini kabul ettirmeye ça- lışırsa, bundan doğacak sonuçlan tahmin etmek güç olmayacaktır; AB ve Türkiye Kıbns'ta genişleme sü- recine girmiş olacaklardır. Her ikisi de Kıbrıs'ta ge- nişleyecek ama Kıbrıs daralacaktır. Bu koşulda da esasen Kıbrıs diye bir devletin varlık nedeni orta- dan kalkacaktır. Ancak, sadece Kıbns Rum yönetimi tarafındaa. temsil edilen bir heyetle tüm ada adıha görüşme- lerin tamamlanması AB'nin kendi koyduğu Kopen- hag kriterleri ile çelişmektedir. Kıbrıs'ın statü soru- nu vardır ve bu halledilmeden sözü geçen kriter- lere göre Kıbrıs'ın AB'ye üyeliği teorik olarak müm- kün değildir. Görüldüğü gibi ortada çözümü pek de kolay olmayan bir düğüm vardır. AB, görüşmelere başlamazsa KKTC'ye ve Türkiye'ye fiili bir veto' hakkı tanımış olacaktır. Başlarsa ve özellikle sonuç- landınrsa yıllardır çözülemeyen bir sorunu kendi içi- ne taşıyacak ve taraf olacaktır. Her iki halde AB'nin istemediği veya teorik olarak istememesi gereken hallerdir. Bence yukanda kısaca bahsettiğim senar- yo, en aklş yakjnı olandır: Kıbrıs'la görüşmelefi di- ğer aday ülkelerden ayrı yürütüp görüşmeler süre- cinde tarafların tezlerini yumuşatıp kabul edilebilir bir sonuca varmak. Yani tüm gerginliğe rağmen şimdilik ne AB'nin ne de Türkiye'nin Kıbrıs'ta genişlemesi gündem- dedir. Görece uzun sayılabilecek bir bilek güreşi baş- lamıştır. Türkiye, AB üyesi ülkeler nezdinde kendi tezlerini bir daha anlatmak ve kamuoyu oluşturmak durumundadır. Ama Türkiye, Yunanistan ve Kıbns'ın her iki kesimi de bu sorunun çözümünün Brük- sel'de değil, Ankara, Atina ve Lefkoşa'da olduğu- nu artık kabul etmelidirler. İki tarafın da içine sin- meyen bir çözüm kalıcı çözüm olmaz. Yeni gergin- liklerin kaynağı olur. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/JCalıtımyasa- lannı ınceleyen biyoloji dalı. II Ray üzerinde iş- leyen bir taşıma 3 aracı... Matema- tikte kullanılan sabitbirsayı.3/ Matem... Kirpık boyası. 4/ Çö- zümleme. 5/Tel- lı balıkçıl... ln- cir ağaçlannda döllenmeyı sağ- 9 layan sinek. 6/ Senaryosunu Vılmaz Güney'ün yazdıgi ve Şe- rif Gören'in yönettiği, 2 1982CannesFilmŞen- 3 liği'nde Altın Palmıye ödülünü kazanan film... Öküz yemlıği. II Kumaş üzerine yapılan bir tür ışleme... Belirli bir iş ya da hizmeti başarabiie- cek güçteki en küçük as- keri bırlik. 8/ "- - - Na- ci": Ünlü ressamımız... On dört dızeden oluşan bir Batı şiiri türü. 9/ Olumsuzluk belirten bir önek... îşyeri. YUKAR1DAN AŞAĞ1YA: 1/ "Laf kalabalığı, gürültü. patırtı" anlamında argo söz- cük... Hayvanlara vurulan damga. 2/ Yunan abecesınde bir harf... Keseli ayı da denilen ve Avustralya"da yaşayan hayvan. 3/ Geçmışe duyulan tanımlanamaz ve iç sızla- tan özlem. 4/ Rütbesız asker... Utanç duyma... Kimliği belirlenemeyen uzay cisımlerıne verilen ad. 5/ Bahçeler- de çiçek dikmeye aynlmış yer... Güzel sanat. 6/ Karşılık bekJenilmeden yapılan yardım... Bir nota. 7/ Batı Ana- dolu'da ünlü bir antik kent. 8/ Omuzlardan aşağı dökûlen,, geniş ve kolsuzbir üstlük. 9/ "Dedım dılberniçın saranp,' soldun / Dedi çektıklerım — yarasıdır" (Âşık Ömer)... Antalya'nın bir ilçesi. EMİRDAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1997 '421 Karar No: 1998 46 Davacı Hakan Eryiğit vekıli tarafından, da\alı Fıliz Er>ığıt aleyhine açıian şiddetli geçimsizlık sebebıyle boşanma da\a- sında mahkememizce venlen karar geregı. Açıian boşanma davasının kabulü ile Afyon ili. Emirdağ ılçesı. Türkmen Akö- ren köyü, kütük sıra no: 46'da nüfusa kayıtlı. Ceyhan ve Ay- şedudu'dan olma, Emirdağ 4.6.1973 dofumlu davacı Hakan Eryiğit ile aynı yerde nüfusa kayıtlı Rıdvan \e Özden'den ol- ma, Bafra 7.6.1976 doğumlu davalı Filız Eryngıt'in. M K.'nun 134. maddesı uyannca şiddetli geçımsızlık sebebiyle boşan- malanna karar verilmiştır. Işbu ilanın yayınlandıgı tarihten ın- baren davalıya 15 gün sonra tebilğ edilmiş sayılacağı ve süre- sinde temyiz edilmediği takdirde de kesinleştirilerek. nüfiıs müdürlüğüne tevdii olunaeağı tebh| yenne kaim olmak öze- re ilan olunur. Basın: 13983
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle