25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 NİSAN 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 11 ŞİRKETLERDEN lTELSİM,Cahide Sonku'nun yaşaırunı konu alan mfizikâle sponsorluk yapı\or. Nükhet Duru ile birlikte Türk tiyatrosunun önemli isimlerinin rol aldığı "Bu bir efcane: Cahide" adlı müzikaL, Telsim'in katküanyla izteyitikrin ' karşısına çıknor. • BAAN Company ile Almanya'nın Aşağı Saksonya Maliye Bakanlığı yeni fınans yönetimi sistemi kurmak üzere anlaştı. Baan yazılımı, bütçekme, hazine, muhasebe, malıyet muhasebesi, denetleme gibi alanlarda kullanılacak. Yaklaşık 10 bin kullanıcıh proje, Maliye Bakanlığı dahilinde 600'ü aşkın birimi kapsıyor. • AEG, 1998yıhnınilk kampanyasını başlatü. 31 Mayıs'a kadar sürecek olan kampamada, hangi markadan olursa obun eski çamaşır ve bulaşık makineleri. buzdolabı ve elektrik süpürgeleri, fınn ve mikrodalga finnlar AEG ürünleriyle değiştirüiyor. • ECZACIBAŞI-AVON, ilkbahar/yaz sezonu için hazırladığı yeni kataloğu piyasaya sundu. Katalogda Avon'un, çok meşgul ve zamanı olmayan kişilere yönelik olarak hazırlanmış yeni cilt bakım grubu yer alıyor. • YILDIZ Ekktronik, Tasper Computer Yeni Yönetim Binası ve Üretim TesislerTni l\1ecidi\ekö\'de açt. Casper Computer üretim tesislerinde, 8 ayn kategoride. 35 ayn üriin modetinin üretimi gerçekleştiriüyor. • PINAR'm resim yanşmasında ödül sahipleri belli oldu. tlkögretim Okullan Arası Resim Yanşması'nda 3 resim "Üstün Başan" ödülü ile bilgisayar, 7 resim ise "Başan" ödülü ile bisiklet kazandı. Yanşmaya katılan 100 resim, 16-31 Nisan 1998 tarihleri arasmda, lstanbul Cemal Reşit Rey Salonu'nda sergilenecek. • RAMA yenüendi. Yeni Rama, krem renkli dikdörtgen kase ve korujııcu folyo ile tiiketicilerin beğenisine sunuldu. Lezzetin uzun süre konınması için tasarianan koruyucu foho ile Yeni Rama el değineden tüketkiye ulaşıyor. OECD Bakanlar Konseyi, 27-28 Nisan tarihleri arasında Paris'te toplanacak MATnin kadeıi belli oluyorNtLÜFERŞENSÖZ "Küresel ekonominin anayasası" olarak adlandınlan Çok Taraflı Yatmm Anlaşmasf nın (MAI) kaderi 27-28 Nisan'da Paris'te 29 OECD ülkesinin ekonomiden sorumlu bakanlannın katılacağı Bakanlar Konseyi 'nde belli olacak. Görüşmeleri üç yıldır gizli yürütülen MAI'nin önümüzdeki günlerde yapılacak Bakanlar Konseyi toplantısının sonunda bir bildiri yayımlanacağı belirtiliyor. OECD Türkiye Daimi Temsilciliği'nde görevli bir yetkili, anlaşma müzakerelerinin devam edip etmeyeceği ve başka bir şekilde sürüp sürmeyeceğiyle ilgili karar verileceğini söyledi. Paris'teki Konsey toplantısına Türkiye'den de Ekonomiden Sorumlu • Paris'teki Konsey toplantısına Türkiye'den de Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner'in katılacağı ifade ediliyor. OECD'nin MAI'yle ilgili yetkilerinin sürüp sürmeyeceği de Bakanlar Konseyi'nde verilecek kararla belli olacak. Devlet Bakanı Güneş Taner'in katılacağı ifade ediliyor. OECD'nin MAI'yle ilgili yetkilerinin sürüp sürmeyeceği de Bakanlar Konseyi'nde verilecek kararla belli olacak. ABD ile AB'nin çıkar çatışması Isminin açıklanmasını istemeyen OECD'de görevli Türk yetkili, Amerika'nın Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin birbirlerine sağladıklan imtiyazlann kendisine de sağlanmasını istediğini söyleyerek "Bankacılık konusunda örneğin Fransız hükümeti bir Alman bankasına belli imkânlar tanıyor. Aym imkân birlik dışındakilere tanınmıyor. Bu anlaşmalarda bir ülkeye bir şey verdiğinizde herkese \ermeniz laam. ABD bunu koz olarak kullanıyor" diye konuşuyor. Yetkili, Amerikan fırmalan dışındaki firmalann Küba'da yatmm yapmalanna engel olmayı amaçlayan ABD Helmsburton Yasası'nın, AB'nin, MAI'ye onay vermemekte önemli rol oynadığını belirtiyor. "ABD ve Kanada'nm federal ülke olmasını kullanarak imzala\acağı anlaşmanın eyaletleri bağlamayacağT yönündeki açıklamalann da MAI'nin ertelenmesinde etkili olacağmı söyleyen yetkili. Kanada ve Fransa başta olmak üzere kültürel konular konusunda ülkelerin koyduğu çekincelerin MAI'ye katılmamayı getirdiğini belirtiyor. Avrupa ile Amerika'nın yaşadığı anlaşmazlıklann OECD ve MAI çerçevesinde çözülemeyeceğini ifade eden yetkili. ABD ile AB arasında ikili bazda çözülmesinin gerekeceğini dile getiriyor. Dış basmda yer alan Çok Taraflı Yatınm Anlaşması'nın Dünya Ticaret Örgütü (WTO) nezdinde yürütülebileceği olasılığına karşılık ise yetkili şöyle konuşuyor. "VVTO'nun anlaşmazlık konusu olan uyuşmazlıklann çözümü konusunda yerleşmiş sistemleri nedeniyle avantajlı. Ancak Ticaret Örgütü'nün yürüttüğü GATT Hizmetler Genel Anlaşması (GATS) görüşmeleri otuz yıl sürdü." DÜNYA EKONOMtSİNE BAKIŞ / ERGÎN YILDIZOĞLULONDRA Yayımlanan komünikenin satır aralanyla, basındaki yorumlara bakarsak, geçen hafta yapılan (15 Nisan) IMF-Dünya Banka- sı ve Yediler Grubu toplantısı, Japonya'daki ekonomik dur- gunluğu, Asya'dakine benzer mali krızlerın gelecekte nasıl en- gellenebılecegıni tartışmış. An- cak komünike, genel-geçertes- pitlerin ötesinde bırşeylerin üre- tilemediğini de gösteriyor. Üstelik anlaşılan o ki IMF'nin işlevi, politikalan, yetkilerine iliş- kin ortaya çıkan sorunlar tartışıl- madan halının altına süpürül- müş. Halbuki, bugün mali krizle- rin engellenmesi söz konusu ol- duğunda çözümden daha çok sorunlann bir parçası haline gel- miş durumda. IMF ve kritikleri Ekonomik süreçlere kâr ve bi- rikim gibi dar bir açıdan değil de toplumun (çoğunluğun) daha da özel olarak emekçilerin, yoksul- lann yaşam düzeylerinin yüksel- tilmesi kaygısıyla yaklaşan eko- nomistler ve yazarlar olarak, Cumhuriyet'te, diğer meslek- taşlanmızın çalışmalarına da da- yanarak hep şunu savunduk: IMF politikalarının, ekonomik kontrolleri kaldırma ve özelleştir- me yoluyla ekonomiyi küresel- leşme rüzgârian karşısında konj- masrz bırakan yapısal, uyührtr programlan toplumsal eşitsiHlk- leri derinleştırir, işsizliğe ve yok- sulluğa yol açar, sonuç olarak da sonmlan çözeceğıne kronik ha- le getirir. Küreselleşmenin yıkıcı etkileri ve IMF'nin özellikle Asya krizinden sonra ortaya çıkan ba- şarısızlığı, bunun arkasındaki perspektifsizlik, benzer elestirile- rin artık muhafazakâr çevreler- den de yükselmeye başlaması- na yol açıyor. Daha önce, ABD Senato- su'nda IMF'ye ABD katkısı tartı- şılırken, çoğunluk lideri Jack Kempt de IMF'nin iflas eden ül- keleri kurtarmaya girışmesinin, ahlaki bir gevşeme yarattığını, umursamazlığı yüreklendirdiğini söylemiş ve IMF'ye ek kaynak aynlmamasını istemişti. Geçen hafta, Wall Street Jo- urnal, bir başmakatede IMF'nin geleneksel politikalannın (deva- lüasyon) artık ışlemediğini, kriz- den dolayı da, hırsız devlet adamlarını suçlamanm "bunla- nn ekonomik manzaranın bir parçası olduğunu yıllardır bilmi- yormuyuz" diyerek, yetersiz kal- dığını vurguladı. (16/4/98). Pro- fesör Karel van Wolfreen, In- ternational Herald Tribune'de- ki makalesınde, IMF'nin bu tür IMF: Çözümün Değil, Sorunun Parçası... açıklamalannın artık bankacılar, sanayiciler arasında, akademik çevrelerde yetersiz karşılandığı- nı vurguladıktan sonra, IMF'nin geçmiş bir döneme ait bir kurum olduğunu ve Soğuk Savaş son- rası ortamm koşullanna yabancı ve uyumsuz olduğunu tekrarla- dı (17/4/98). Asya krizi sırasında, IMF'nin, sermaye hareketlerinın denetimsiz dolaştığı varsayımını kabul etmesine rağmen, böyle bir ortamda, tek tek ülkelerin kontrollü devalüasyonlar yapa- bilmelerinın gi- derek imkân- sızlaştığını gö- rememiş ol- ması, dikkat- lerden kaçma- dı. Oxfam In- ternational'ın danışmanı Ve- ena Sidd- hart'a göre de IMF'nin "eko- nomikdaralma konusundaki bağnaz ısran, yeni bir hasta- lığa eski bir re- çetenin daya- tılmasından başka bir şey değilûi" (Inde- pendehi on Sunday" 12/4/98). Son günler- de, bu eleştiri- lerin yanı sıra sık tekrarlanan bir diğer kav- ram da: "ulus- lararası mali yapının refor- masyonu." Bu konu Fransız Ekonomi ve Maliye Bakanı "bugün IMF spekülatörlere hiz- met eder bir duruma gelmişti" (Liberation, 17/04/98). IMF 1944'te kuruldu, ancak bugünkü önemli ve güçlü konu- muna 1980'lerde ulaştı. II. Sa- vaş sonrası büyüme dönemı 1970'lerde bitti. 1974 resesyo- nuyla birlikte merkez ülkelerde kâr oranlannda yaşanan gerile- me ciddi, yapısal bir krızin baş- ladığınt gösteriyordu. 1950-70 döneminin ekonomi yönetme politikalan, esas olarak Keynes- IMF sorunlan çözeceğine kronik hale getiriyor. ken, uluslararası sabit kur siste- mınin çöküşünden sonra döviz piyasalan esnek kur sistemine geçmiş, döviz spekülasyonu mali sermayenin gittikçe artan bir diğer değerlenme alanı olma- ya başlamıştı. Merkez ülkelerin krizini azgelişmiş ülkelere yöne- lik olarak dışlaştıran bu süreç 1980'lerin başında yaşanan bir borç kriziyle tıkandı. Borç krizi, merkez ülkeler ka- pitalizmi açısından iki yeni sorun yarattı. Birincisi, azgelişmiş ül- kelere yönelik borç piyasası kuruyunca, dolaşımda sı- kışmaya baş- layan serma- yenin yatınm alanı hızla da- raldı. Ikincisi, azgelişmiş ül- kelere yatınm yapmış olan ÇUŞ yerel pa- zarlarının da- ralmaya baş- ladığını gördü- ler. Bu durumu aşmak için hem geüşmiş ülkelerdekisa- nayi yatırım olanaklan ye- niden canlan- dınlmalı, kârlı- lık iyileştirilme- liydi. Hem ser- mayenin ulus- lararası dolaşı- mı kolaylaştm- larak, azgeliş- miş ülkelerin piyasalan tek- rar kullanılır hale getinlerek mali sermaye- nin emici hor- tumlannın yeni Kahn'ın, IHT ve Financial Tı- gil paradigma kârların maksimı- yatınm alanlanna, mali piyasala- zasyonu açısından işlevsiz hale geidi. 1970'lerde merkez ülkelerin çokuluslu şirketleri gerileyen kâr oranlanna karşıt bir eğilim ola- rak, gelişmekte olan ülkelere, u- cuz iş gücü alanlanna yatmmla- n hızlandırdılar. Bankalar ise ellerinde birik- meye başlayan (petro-dollars olarak da bilinen) fazla sermaye- yi azgelişmiş ülkelere yönelik borç piyasalannda değerlendir- me çabalannı hızlandırdılar. Ge- mes'da yayımlanan iki makale- sinde özlü bir şekilde dile getiril- di. Kahn, uluslararası mali piya- salardaki denetim eksikliğinin tehlikesine değindikten sonra açtklık, ama daha önemlisi de- netimlerin arttınlmasını önerdi. ABD Maliye Bakanı Robert Ru- bin de IMF-Dünya Bankası ve Yediler Grubu toplantısında, "düzenleyici ve denetieyiciaraç- lann güçlendirilmesini" önermiş- ti. (Financial Times 16/04/98). Ekonomi profesörü Dominique Plihon'a göre bu alanda bir re- lişmekte olan ülkelere doğrudan formkesinliklegerekliydi;çünkü yatınmlar, verilen borçlar artar- ra ulaşması sağlanmalıydı. Bu, merkez ülkelerde emek piyasalarının esnekleştirilmesi, devlet ışletmelerının tasfiyesi, borsalardadenetımlerin kalkma- sı, işlemlenn elektronıkleştırilme- si olarak yaşandı. Azgelişmiş ül- kelerse ülke ekonomileri, özel- leştirme, serbestleştiıme, dene- timlerin kaldınlmasıyla dışa açı- lıyor, ülkelerin tüm kaynaklan borç ödemeye, yani uluslarara- sı mali sermayeyi kurtarmaya aynlıyordu. Bu sürecin ideolojik açıklama- sı, Keynesgil paradigma'nın ye- İstinye'den En Taze Haberler Borsacı'da B H«fT»LIK EKONOMİ 3ERGISI orsacı B HAFTALIK EKONOMİ DERGİSİ orsacı 12 AYLIK BİLANÇ0LAR1NA GÖRE ENİYİ SANAYİ ŞİRKETLERİ TURİZMDE 30 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM Esem Spor, Göhaş Gmento, Petkim, Koç Holding, Medya Holding, EGS Ege Giyim, Demisoş, Arıiem, Bonvii, Tat Konserve, Sönmez Filoment, lstanbul Motor Prslon, tmek Sigorto, Siemens, Vakıf YO, Petrokent Turizm, ihlas Rnans, Aygaz, Penguen Gıda, "BORSADAKİ REHBERİNİZ" HUKUK ARAŞTIRMALARIVAKFI TARIK ZAFER TUNAYA ÎNCELEME ÖDÜLÜ 1998-1999 YILIÎNCELEME KONUSU: PARTİ İÇİ DEMOKRASİ (Elestiriler ve Öneriler) ODULJURİSİ ODULLER Prof. Dr. Ram AYBAY-Prof Dr. Can EROGUL ?rof.Dt.Eısm&AUYaOĞLU-Doç Dt FmlSAĞLAM Prof. Dr. Bülent TANÛR-Prof. Dr Erdogan TEZİÇ Prof. Dr. Hhan UNAT-Praf Dr Vakur VERSAN rine neo-liberal bir paradigma- nın geçmesiyle gerçekleştirildi. Artık devlet ekonomiden çıka- cak, tüm sorunlann çözümü ser- bestçe işleyen piyasanın "gizli eline" bırakılacaktı. IMF, 1980'lerde, işte bu süreci küre- sel olarak düzenleme işlevini üstlenerek bugünkü uluslarara- sı gücüne ulaştı. Ve işlevsizleşmesi IMF'nin yapısal uyum prog- ramlannın gerçekte başansız ol- duğu sık sık dile getirildi, biz de örneklerini bu köşeden aktardık. Bir iki ömek daha: Neo-liberal, muhafazakâr görüşlenyle bilinen Heritage Foundation'ın bir araştırmasına göre 1995'e kadar IMF'den uyum politikalan için kredi alan 137 ülkeden 81'inin IMF'ye bağımlılığı azalmamış, artmış. 89 azgelişmiş ülkeden 48'inin durumu iyileşmemiş, 32'si ise daha da yoksullaşmış (Los Angeles Tımes 4/01/98). IMF politikalan kapıtalizmin krizini de çözmeye yardımcı ol- mamtş. Sermaye, üretimden gi- derek daha çok uzaklaşmaya, spekülasyona sıkışmaya devam etmiş. Bazı hesaplara göre dünya ekonomisinde gerçek ekonomi- nin, yatmm-üretim gereksinirn- lerini karşılamak için gerekli yıl- lık kredi 300 milyar dolar dolayın- da. 198O'lerdelMF'i(3âresraltırv' da yaşanan küreselleşmenin, bugün geldiği noktada sadece döviz piyasalarında bir günde dönen paranın hacmi 1.2 trilyon dolar. Prof. Dominique Pli- hon'a göre bu 1.2 trilyonun yüz- de 7O'ı ise spekülasyonda kalı- yor. (Liberation) Asya krizi mali küreselleşme- nin sınırtanylatehlikelerını gözler önüne serdı. Küreselleşme sü- recinin düzenleme politikası ola- rak, IMF'nin 1980'lerden bu ya- na benimsedıği ekonomik para- digmayla polıtikaların eskıdiği, artık işlevsızleştıği ortaya çıktı. Küreselleşmeyi yöneten "ser- best piyasacı" görüşler bugün giderek sorgulanır hale gelir, olu- şan boşlukta giderek Keynesgil yaklaşımlar yeniden gündeme gelirken, IMF de artık, eski ve kullanılması tehlikeli bir otomo- bile benziyor. Bu otomobıle binenlerin sayı- sı giderek azalırken, şımdi yeri- ne neyin konacağı konuşuluyor. Ancak, IMF-Dünya Bankası ve Yediler Grubu toplantısında, bu açıdan önemli bir fırsatın kaçtığı söylenebılır. Ama bu şaşırtıcı de- ğil. Ne derier: Eşekten çarşam- balık beklenmez... BmncikÛdûlü IkhaftÖdülû ÛçûncûlûkUdOlö Mansıyonlaf : 50.000.000.-U : «.000.000.- TL :30.000.000.-TL : 15.0O0.000.-TL KATILMA KOŞULLARI: • Yanşmaya Hukuk, Siyasal Bügiler ve Iktisadi ve Idari Bilünler Fakülteleri Aıaşbrma Görevlileri ve öğrencileri, (1998 yılı mezunlan dahil) ile Hâkim ve Avukat stajyerleri katılabilirler > tncelemeler, 25 daktilo sayfasını geçmeyecek biçimde, çift aralıklı olarak yaalmış olacaknr. • Incelemeler, yazarlann kısa yaşamöyküleriyle birlikte 8 nüsha olarak, 1 Kasım 1998 tarihinc kadar aşağıdaki adrese ulaştınlmalıdır: AYBAY HUKUK ARAŞTIRMALARI VAKFI Sıraselvüer Caddesı 87 Yeni Hayat Apartmanı ICat: 5 Daire: 11 Taksüıı 80060 lstanbul Telefon: 0 212 252 88 45 - 293 67 44 Faks: 0 212 251 08 46 - 245 39 49 Yarı^nKi soııuçları ()c;ık I W-> icındc acıklanac; ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK ... Satarak Ahlak Alınamaz Kamu varlıklannın yağmalanması, yıllardır sürüyor. Kamu bankalannın kredilerinin kullanımındaki yol- suzluk suçlamalannın ardı arkası kesilmiyor. Devlet ihalelerine fesat kanştınlmasının boyutlanTBMM'nin koltuklanna uzanıyor. Kentsel arsalar, tarihsel yerler, yetkili kurullann kararlanyla koruma altında olmala- nna karşın, sürekli, yağmalanıyor. Yağmalama, giderek artıyor, yükseliyor. Bir türiü üstü açılamayan Susurluk'un da kanrtladığı gibi, devleti bütünüyle kucaklıyor. Bunlar, bilinen, ancak birtürlü düzeltilmeyen ger- çekler. Tepeden tımağa, sağdan sola, kamu yöne- tici ve görevlileri, yağmayı önleyecek bir girişimde bulunmuyor. Yağma, önlenmiyor; tersine yeğleni- yor. Olan-bitenler karşısında toplumun tepkisi, dev/e- tin elindeki variıklann satılması gerektiği biçiminde oluyor. Sat gitsin; özelleştirmekten başka çözüm yok anlayışı, topluma her gün şınnga ediliyor; beyin- lere kazınıyorveegemen görüş özelliğı kazanmış bu- lunuyor. Kamu bankası genel müdüründen kamu üniversitesi öğretim üyesine, buradan kamu ve özel yayın organlannın çok büyük çoğunluğuna uzanan geniş düzlemde kamuoyu oluşturan kesimlerin çok büyük bir bölümü özelleştirmeyi, yalnız ekonomik nedenlerle istemiyor, yağmayı önlemenin de tekyo- lu sayıyor. Toplumun ahlak yönünden kurtuluşunun aracı olarak algılıyor. Ve de büyük yanlış yapıyor. Neden mi? Kamu bankalannın satılması ömeginden gidelim. Diyelim, bankalannı sattınız. Yalnızca, kredi dağrtı- mına dayalı yağmayı önleyebilirsiniz. Ya öteki alan- , lar? Başta Sosyal Sigortalar Kurumu, sosyal güven- j lik kurumlannın birikimlerinin, siyasal yetkililerce na- ; sıl kötüye kullanıldığı bilinmiyor mu? Ya ünlü İLK- ! SAN, ilkokul öğretmenleri sandığı, nasıl yağmalan- ! dı? : Diyelim, bunlan da sattınız, yani kimilerinin savun- duğu gibi, sosyal güvenliği de özelleştirdiniz. Yağ- ma duracak mı sanıyorsunuz? Son aylann birkaç bi- linen örneği, bunun tersini kanıtlıyor. Burdur Gö- lü'nün çevresi nasıl talan edildi? Ya Bursa Ovası ve Izmir Kordonboyu'nda olanlar? Istanbul'da halkın mali olan orman arazileri, tarihsel yerler... Büyük kentlerde halka ait olan arsalar, yıllardır, yağmalan- mıyor mu? Satışı sürdürdünüz, kamuya ait arazi bırakmadı- nız, hepsini sattınız, kıyılan, gölleri elden çıkardınız; tarihsel yapı ve yerieri de özelleştirdiniz. Yağma sona erecek ve yerine, doğoıluk, dürüst- lük ve erdem mi gelecek? Devlet eliyle hiç alım-sa- tım yapılmayacak; ya vergi toplama ve toplanan ver- gilerin kullanımındaki yağmayı nasıl önleyeceksiniz? Kısaca, yağmayı önlemek için ozetleştirelim man- tığının sonucu, kamusal alanın tümüyle elden çıka- nlmasıdır. Ve bu anlayış, yanlıştır. Doğru olan, çalınanı yani topluma ait olanı satmak değil, çalanın davranışının düzeltilmesidir. Oysa Türkiye kamuoyu, hırsızlaria değil, onlann çalabileceklehyle uğraşıyor. Yağmacılan bir yana bı- rakmış, yağmalananın elden çıkanlması için çabalı- yor. Yağmacılar ise, yıllardır, topluma ait ne varsa, tü- münü yağma Hasan'ın böreği yaprruş bukjpuyor. Yâpılması gereken açıktır: YağmâcıraHn ğörevrte- rini, hukuk ve ahlak kurallanna uygun yapmalannın sağlanması. Bu da kamuoyu oluşturan tüm birey ve kuruluşlann, bu amaçla uğraş vermesinden geçi- yor. Oysa bu yapılmıyor, kimileri, yağma sırasının bir gün kendilerine de geleceğini umuyor; devleti soy- mak üzere biryerinden tutacağı günü bekliyor. Ki- mileri de yeri geldiğinde yağmacılara hoş görünme anlayışıyla davranıyor. Türkiye, çoğu kez, bilinen hırsızlanylagururduyu- yor. Asıl sorgulanması gereken budur. Hırsızlıkla doğru savaşımın yolu, kamu yönetimin- de doğruluğu, dürüstlüğü, erdemi egemen kılmak, devlet yapıanın saydamlaşmasını ve topluma hesap vermesini sağlamaktan geçiyor. Toplumun, özelleş- tirkurtul kolaycılığıyla yanlışa sürüklenmesinin yeri- ne, bilinçlenerek siyasal yapının kokuşmuşluğun- dan kurtulması için uğraşılması gerekiyor. ••• Köy Enstitüleri 17 Nisan Cuma günü 58. yaşgü- nüne ulaştı. Türkiye, Köy Enstitüleri ile katılımcı, ya- ratıcı, kuram ve uygulamayı birteştirici eğitim anla- yışını, 58 yıl öncesinde dünyaya sunabiliyordu. Şim- dilerde eğitimin durumunu, dershaneleşen okullan yalnız başlan değil, beyinleri de sanp sarmalayan uy- gulamalar çok iyi açıklıyor. Ilginçtir, geçtiğimiz gün- lerde bir özel üniversitenin kuruluşu için çağnlan ya- bancı bilim adamlan da dinleyicilere, sanırsınız ki tam tamına Köy Enstitüleri'nde yapılanları anlatıyor; 21. yüzyılın eğitimini,ö;/7/Weyaraf/c////(eksenineotur- tuyordu. Yağmacılara bir kez daha duyurulur... TURK HALKIDERMANITURBELERDE ARIYOR HANGi TÜRBE NEREDE VE NELERE iYi GELİYOR? BAZI SİLAHLI KADROLARI APO MU TASFiYE EDİYOR? EMEKLi DİKTATÖRLER ŞiMDi NE YAPIYOR? MEDYA BÜLENT ERSOY'A NEDEN ÇiFTE STANDART UYGULADI? GECİKEN AOALET AVUKATLARIİSYAN ETTiRDi! Nokta Dergni, M e m e t NoMa Dere»!, E-Mal Adresi: nakta@med.vat«tconı •^•J«P*='
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle