14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 NİSAN 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt Uzun bayram tatilleri, Anadolu evleri için 'en tehlikeli günleri' oluşturuyor , Kühür 'sökülerek' sabhyor... Fotoğraftaki yıldu göbeklitavan, onun altındaki diğer ahşap tavan. mer- meroyma kurnalar veferforjedemir parmaklıklar... BunlarAnadolu 'da- ki konağın parçalanvdüar. Şimdi İstanbui sokakiannda sorgusuz. su- alsiz' pazarlanıyorlar~ (Fotoğraf: GARBİS ÖZATAY'dan) tstanbul'daki "brt pazarlannı" dolaşmaya meraklı birisi anlat- mıştı. Anadolu kentlerindeki eski evlerden sökülmüş "tarihi kapı- lan" satan bir dükkânın sahibi, aradığı ölçülerde bir "mah" bula- mayan müşterilere "bayramdan sonra gdmelerini" söylüyormuş. O zaman "çeşit artacak"mış!.. "Neden bayramdan sonra" di- ye düşündüğunüzde ıse bunun her bayram için geçerli olmadığını tahmın edebilirsiniz. Bit pazanndaki kimi antikacı- Iarda"eskie\ parçalannuı" çoğa- labilmesi için önce Anadolu'daki "söküm isterinin" de artması ge- rekiyor. Bunun için de özellikle "uzun bayram tatiUeri" galiba en "bereketii" günleri oluşturuyor. Aynı uzun tatillerde, ömeğin büyük kentlerdeki "kaçak yapı- laşma sektörü" nasıl tam mesai yapıyorsa, benzer şekilde Anado- lu'daki *kaçak söküm ekipleri"de hiç kuşkunuz olmasın gûnde "üç vardiya" çalışarak tarihi evlerin mimari parçalannı Istanbul'a ta- şımak üzere depoluyordur... Şimdi önümüzdeki uzun tatilde de eski yerleşmelerdeki ahşap ve hınuş evlerin kapılan, kepenkle- ri,raflan,dolap kapaklan.. sökü- lerek istiflenecek. Tatil bitip ka- rayollanndaki kamyon yasagı da kalktıktan sonra başta yine İstan- bul olmak üzere büyük kentlerde- ki "bflinen" antikacı dükkânlan- na "pazaıianmak" üzere taşına- caklar. Böylece süper-lüks dairelerin- de ya da orman düşmanı villala- nnda sözde "geleneksel kültüre düşkünlüklerini" (!) göstermek isteyen sonradan görme kara pa- ra zenginleri, bu çalmtı parçalara büyük paralar ödeyerek evlerini parçalanmış bir "tarihle" dekore edecekler... DJvıiği'deD New-York'a Yıllardır Anadolu'daki kültür mirasının "yurtdışına" nasıl ve kimler tarafindan kaçınldıfını belgeleyerek bu konuda eşsiz bir "uygarhk hizmeti" sürdüren Öz- gen Acar, birkaç gün önceki ha- berinde de DivTİği Ulu Camii'nin ünlü Hünkâr MahfiH'ne ait ahşap bir parçasının 'New-York'ta geçen cuma "sanşa çıkanktığın]" kanıt- ladı. (Cumhuriyet-29 Mart 1998) Divriği Ulu Camii, "13. yüzyı- lay, hemen New-York Başkonso- losumuz Fuat Tanlay'ı arayıp "Her türlü girişimin yapılarak bu eserin geri alınmasını" istemiş. Doğrusu çok merak ediyorum. Acaba aynı şekilde bir büyük yet- kilimiz, ömeğin kendisi de eski bir Kültür Bakanı olan Başbakan Mesut Yıtanaz ya da Cumhurbaş- kara Süleyman DemireL sözgelimı Vakıflar'dan sorumlu Devlet Ba- kanı'nı ya da Vakıflar Genel Mü- dürü'nü de derhal arayıp "Her türlü gjrişiınin yapılarak bu eserin çalınması ve New-\brk"a kadar gjtmesinde suçlan \t ihmalleri olanlar hakkında gerckli yasal iş- y^nadolu'daki 'taşınır' kültür varlıklannın yurtdışına kaçınlarak yabancı ülkelerde satışa çıkanlması 'yetkililerin' de harekete geçmelerine neden oluyor. Buna karşılık yine Anadolu kentlerindeki 'taşınmaz' kültür varlıklannın, tarihi konaklardan sökülerek istanbul'daki antikacılarda 'mimari dekorasyon öğesi' olarak serbestçe pazarlanmasına ise yıllardır hep 'kayıtsız' kal ınıyor... hn" ilk yansından bu yana Ana- dolu'yu zarif mimarisiyle süsler- ken UNESCO tarafindan da Tür- kiye'deki "dünya kültür miras" olarak saptanan değerlerimiz ara- sında yer ahyor. Böylesıne bir "evrensel emanetiır kendisiyle yaşıt çok önemli bir mimari par- çası ise düşününüz ki Vakıflar Ge- nd Müdürlüğü'nün sözde sıkı ko- ruması altındaki "eski eserter de- posundan" çalınabiliyor... Yine Özgen Acar'ın haberine göre Kültür Bakanı tstemihan Ta- lemin yapdmasmT istediler mi?.. Anadolu'dan İstanbuTa Aslma bakılırsa, ömeğin Bar- nn'daki tarihi bir evin Anadolu kütür zenginliğini belgeleyen öz- gün ahşap parçalannın sökülerek Istanbul'da açıkça satılmasıyla, New-York'taki fiıarda yine Ana- dolu'ya aıt parçalann satışa çıka- nlması arasında hemen hiçbir fark yoktur. Hatta. biraz daha ilerisini söyleyecek olursak, yurtdışmdaki antika fuarlannda pazarlanan Bakanlık 'uyarısı' valiliklerde bekliyortstanbul'un Sanyer ilçesindeki Nec- mettin Molla Yausı'nın geçen yıl şubat aymda (1997) yanmasından önce çalın- dıgı bilinen 400 yıllık ahşap kapısı. bir süre sonra varlıklı kesimin eğlence yeri olan Zihni Bar'da bulunmuştu. Polisin bu 'başansının' nedeni ise aynı yangının bir 'sabotaj' olduğuna dair ihbarlar üze- rine 'MaB Şube Kaçakçılık Bürosu' ekip- lerinin devreye girmesi ve yalıdan kaçı- nlan 'antikaeşyalann' peşine düşmesiy- di... Ne var ki mali polisin bu başansı, ls- tanbul'un antikacı dükkânlannda açıkça satılan yüzlerce 'tarihi konak kaptsının' yanında elbette ki yeterli degil. Çünkü bit pazarlanndaki her bir eski kapı ya da her bir ahşap tavan, aynı za- manda Anadolu'da kimbılir kaç tarihi konağın 'sökülerek yokedilmesi' anlamı- na geliyor. Sivil mimarlık mirasımızı 'parçalayarak' pazarlayan genış bir suc- lular ordusu da her nedense 'kaçakçı' bi- le sayılmayarak mali polisin ilgi alanı dışında kalıyorlar... Işte bu aymazlığı durdurmak ve kültür katliamımn önüne geçebilmek için Kültür Bakanlığu yak- laşık 4 yıl önce tüm valiliklere, belediye- lere ve Koruma Kurullan'na bir 'uyan' ve 'göreve davet' yazısı göndermışti. Dönemin müsteşan Prof. Dr. Emre Kongar ımzasıyla dağıtımı yapılan 1 Mart 1994 tarih ve 852 sayılı bakanlık yazısını 'bugün de geçerli okhığu için 1 bir kez daha yetkililerin dikkatine sun- mak jjerekiyor „, »,.... ~ .<.... . ..•. "Ülkemizin çeşitli yörelerinde bulu- nan tarihi konaklara ait yapı elemanla- nnın sökülerek İstanbuTdaki antika dük- kânlannda pazariandığı ve korunması gerekli shil mimarlık örneklerineait par- çalann giderek artan bir serbestlik için- de vağmalanmakta olduğu belirienmiş- tir_' şeklındekı saptamayla başlayan ba- kanlık talimatı. bunun hangi yasalar ve hangi kararlar karşısında 'suç' olduğu- nu da açıkladıktan sonra şöyle bitiyordu: "(_.) İI01İ >asa ve ilke karaıianna uyma- yanlar hakkında \asal işlem yapılmasu." Bakalım, özellikle istanbuPdaki vali- lik yetkilileri. bu talimatı hiç değilse şu uzun bayram tatilı sonrasında anımsa- yacaklar mı? Aynı tatil günlerinde Ana- dolu'da yaşanacak olası 'söküm operas- yonlannın' son ürünleri, Istanbul'daki antika pazarlanna geldiğinde, şöyle bir dolaşarak hiç değilse "Bunlan nereden gerirdiniz?~. "Hangi tarihi konak par- çalandı" gıbi sorulann yanıtını merak edecekler mi?.. Tokat'taki tarihi Taşhan'ın bahçesinde eski evlerden sökülmüş kapılar İstanbuJ'a gön- derilmeyi bekhyoriar... (Fotoğraf: OKTAY EKİNCİ) Anadolu'dan çalınmış eserler, ge- nellikle "taşınır'' kültür varlıklan türünden. Yani, bunlan Türkiye satın alırsa ve ülkeye geri getiri- lirse (ki örnekleri, yaşanmıştır) yi- ne eski mekânlanna konulup "ta- şınır kültür varüğı" olarak değeri de korunarak saklanabilirler. Ancak lstanbul'daki bit pazar- lannda ve antikacı dükkânlannda "açıkça" sanlan ve hemen hiçbir yasal soruşturma bile açılmayan tarihi ev parçalan ise yasal ve bi- lımsel adıyla "taşınmaz kültür varhklan'1 nıteliği taşıyorlar. Ya- nı, kültür varlığı olma değerleri, öncelikle ait olduklan tarihi bina- nın aynlmaz bıreröğeleri olmala- nndan kaynaklanıyor. Bu mimari parçalar, örneğin "göbekli ahşap tavanlar", ya da oymalı yükliik kapaklan. ocak mermerleri. taş kurnalar, eli böğ- ründe parçalan. süslemeli ya da kafesli kepenkler.. bulunduklan evden sökülerek alındıklan za- man, ne artıkkendileri özgün kül- tür varlığı sayılabilir ne de geride kalan "tavansız. kaptsız, ocaksız. dolapsız, kurnasız-" ev, eskisi gı- bi bir "mimarhk ve sanat tarihi yaprtT şeklinde tanımlanabilir... ışte bu nedenle denilebilir ki; yurtdışına kaçınlan taşmır kültür varlıklanna ne denli tepki göste- riliyor ve hemen yetkililer hareke- te geçiyorsa, yurtiçindeki antika mağazalarına u Anadolu "dan kaçı- nlan 1 ' taşınmaz kültür varlıklan- na da "en az o düzeyde" bir tepki- nin gösterilmesi ve gerekli yasal önlemlerin başlatılması gerekir. Şimdi akla şu soru gelebilir; pe- ki ama ne yapmalı? Anadolu'da- ki bukültürkatliamını nasıl engel- lemeli?.. Bunun yanıtı sanıldığı kadar zor ve karmaşık def il. Çünkü as- lında her şey "göz önünde" olu- yor. Ömeğin Tokat'taki tarihi Taş- han'a gıdip bakın, turistik eşya sa- tan dükkânlann önünde üst üste dizilmış "tarihi kapılar" görecek- sıniz. Bunlann Istanbul'da aynı şekilde ve açıkça pazariandığı dükkânlar ise artık sadece Beyoğ- lu'ndaki Çukurcuma'da değil. Üsküdar'daki ve Aksaray'daki an- tıkacılan dolaşın, belkı de yüzler- ce "tarihi ev parçalan" bulacak- sınız... Bunlar hakkında şımdiye dek hemen hiçbir "soruşturma" açılmamış olması, eski eser hu- kukunun ve yasalannm bu açık kültür cinayeti için hâlâ akla bile getirilmemesi, polisin, savcılann ve diğer yetkililerin bu açık "suç pazanna" hayTet edilecek bir hoş- görüyle bakması ve tam bir özgür ortam yaratmalan. yine hayret edilecek bir "avmazhk" değil mi- dir? Işte şimdi bir "uzun bayram ta- tilinin" daha belki de gezi hazır- Iıklan ıçindeyiz. Anadolu uygar- lıklannın soygunculan ise söküm ve taşıma malzemelerini hazırlı- yorlardır. Tüm "valiler" ve tüm "kaymakamlar", hiç değilse bu tatilde eski evlenn bulunduğu ma- hallelerde ne olup bittiğine baka- mazlar mı?.. YEPYENİ BİR KAMPANYA DAHA Kendinize ve/veya Sevdiklerinize MÜZİĞİN USTALARI Dizisinden Bir ve/veya birkaç adet armağan edin COMPACT DISC 600.000 TL UNESCO'nun Stockholm'deki Kültür Zirvesi'nde Basına uzanan eller kınandı GÜRHANUÇKAN Cumhuriyet ^ kitap kulübü Toksim Seroi Solonu • Istiklal Caddesi (Aksonoi Karşısı) îel:252 38 81/82 Coğalojjfo Sergi Salonu - Törkotoğı Coddesi No:39/41 Tel:514 0196 ' STOCKHOLM - UNESCO'nun Stockholm'deki Kültür Zirvesi'nin ikinci gününde "Ozgûrlük Yoksa Kül- tür de Yoktur" adlı panel ağırlık nok- tasıydı. Bugünkü toplanrılar da ilk gün- kü gibi zirvenin yapılmakta olduğu Halkevi'nin önüne gelen Iranlı sürgün göçmenlerin gösterileriyle basladı. Protestocular, binaya gelen Iran dele- gasyonunu, içine siyah boya enjekte edilmiş yumurta yağmuruna ruttular. Iran Kültür Bakanı'na birakç yumurta- nın isabet ettiği görüldü. Iran delegas- yonu, lsveç polisinin gevşek tutumunu kınadı. Aynı zamanda, gazetelere yazı yazan çeşitli kişiler ve gruplar, kadın- lann taşlanarak öldürüldüğü bir ülke- nin Stockholm 'a davet edılmesıni kına- dılar. Dünya Gazetecüer Birligi ile Lond- ra 'da çıkan Indeı oa Censorship dergi- sinin düzenlediği panel üç ayn tema üzerindeydi: "lfadeÖzgüriüğü:BirL'ğ- raşuı Kronokıjisi-L'ğraş Sürüyor ve Bo- şunaBirUğraşmı?" Almanya'da yaşarken 1996 Kası- mı'nda ülkesini ziyaret ettikten sonra işkence gören, hapse atılan ve ocak so- nunda serbest bırâkıian Iranlı yazar ve editör Faraj Sarkoohi'ye, birçok ulus- lararası örgütün îran Devlet Başkanı Hatemi'ye başvurmasma karşın pasa- port verilmemesi, panelde Iranlı dele- gelerin yüzüne kınandı. Aynı zamanda, Sarkoohi 'nin gönderdiği mektup okun- du, toplantıyı izleyenlere dağıtıldı. Er- tesi gün Jsveç'in en büyük sabah gaze- tesi Dagens Nyheter'de yayımlanan mektupta Sarkoohi, zirveye çağnldığı ve güç günlerinde desteklendiği için emeği geçen herkese teşekkür ettikten Cunta tarafindan asılan Ken-Saro VVhva. sonra şu sözlere yer veriyor: "Iranlı bir editör olarak, saör arası yazmav ı öğrendim, okuriar da sanr ara- sını okumayi öğrendiler. Önemli olayla- n duyurmavu yansıtmavı ve gerçeğin adı edilmeyen \önkrini anlatmav u san- süre ugramav acak bir dille yazma>i öğ- rendim. Rejim eleşnrmeni avdınJann, yazarlann ve ozanlann kaldınmlarda. çıkmaz sokaklarda nasıl kav boldukta- nnı ince bir diDe vazmayı öğrendim. Ge- çiküği takdirde ağır cezalar getirecek olan kırnıı/j çizgüerin hangileri oldu- ğunu görmevi öğrendim. Sözünü sakın- madan konuşmanın, yazmanuı; kaçı- nıhnaz olarak hapis cezasına, işkence- ye, baskı alünda itirafa ve çirkin iftira- lara yol açağmı öğrendim." Faraj Sarkoohi, tranhalkının lOOyıl- dır çağdaşlığın kapısını çaldığıru, an- cak kapının zorbalar tarafindan kapalı tutulduğunu da belirttikten sonra üç sayfalık mektubunu, ülkesinin en ünlü çagdaş ozanı Ahmad Shamloo'nun şu dizeleriyle bitiriyor: "Dünyanın bütün sözcüklerini eüme aklım ama dedflderim incirçekirdeğini dol- dunnadı eksikti bir sözcük çünkü ÖZGÜRLÜK. Biz demedik . .. siz düşündünüz." Cez^fir'de yayımlanan Al-VVatanga- zetesinin şefredaktörüOmar Belhouc- bet, ülkesinde basın özgürlüğüne en bü- yük tehlikenin, köktendincilerden çok, rejim tarafindan geldiğini söyledi. Hü- kümetin, elindeki "ilan verme süahını" gazetelerin içeriğine göre kullandığını belirten Belhouchet, birçok gazeteci- nin ülkeden kaçmak zorunda bırakıldı- ğını ve köktendinci terörünü önlemek için gerekli şeylerin, ülke topraklann- daki petrol tesislerindeki yabancı çı- karlan göz önüne alınarak yapılmadı- ğını da belırttı. Çinli gazeteci ve yazar Wei Jings- heng'e, 4 yıl önce uygun görülen 'Oİof Pahne Ödülü' ülkesinde 14 yıl hapis yattıktan sonra geçen yıl serbest bıra- kılmasından ötürü panelde Palme'nin eşi LJsbet Pahne tarafindan verildi. Yazdığı 120 kitap 20'den fazla dile çevrilmiş olan Yunanlı yazar VassiBVa- siükos da cunta devrinden anılannı an- lattı ve dünya yazarlannı, ifade özgür- lüğünü korumakta işbirliği yapmaya çağırdı. Nijerya'da askeri cunta tarafindan asılan ozan Ken-Saro-Wiwı'nın oğlu Ken Wiwa da kısa bir konuşma yaptı. Babasının asılmasından üç gün önce "başbakanın" kendisinden babası için afisteğindebulunmasını istediğini, onu "Siz zaten biidiğinizi yapmakta karar- hsmız, istesem ne fark eder?" diye ya- nıtladığını, ancak maşa başbakanın idamdan sonra basına, "Babasou af et- memizi istemedi" şeklinde demeç ver- diğini söyledi. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Bir Yol Arkadaşlığı... Enis Batur'un geçen pazar günü çıkan "Mus- tafa Kemal Ağaoğlu" başlıklı yazısını okuyunca, kendimi birandayıllaröncesinde buldum. Enis'in sözünü ettiği YAZKO dönemini, o kurumda bir araya gelenleri, yine o kurumda gerçekleştirilen- leri ve gerçekleştirilemeyenleri anımsadım. Niye- tim, o günler üzerine yazmaktı. Ama sonra düşün- celerim, yukarıda andığım yazıyı kaleme aîana doğru aktı. Bunun üzerine ilk kohuda direnmek- ten vazgeçtim ve YAZKO günlerini erteleyerek bir yol arkadaşlığından söz etmeye karar verdim. Hep belirsiz bir "sonra"ya ertelenen konular var- dır. "Günün birinde bunu da yazmalıyım", der in- san. Ama bir ülkede geçerli normal yaşama süre- si ortalamasının üçte ikisinden fazlası geride bıra- kılınca, bunu söylemek artık eskisi kadar kolay ol- muyor. "Günün birinde" söylemindeki "gün'ün, hiç gelmeyecek bir gün olması olasılığı artıyor. O zaman "günün birinde" yazılmak istenenler, bir kez daha gözden geçirilmeli ve insan, kendine sü- re tanıma konusunda daha bir dikkatli olmalı. Enis Batur üzerine daha önce yazmak istediğim zamanlar da oldu. Ama bazen üşengeçlikten, ba- zen yazacaklanm üzerinde daha iyi düşünme ge- reksinimini duymamdan, bazen de yazacaklanm üzerinde daha iyi düşünme gereksinimini duy- mamdan, bazen de gerçek ya da vehim ürünü mi- nik iç kırgınlıkları nedeniyle, bunu yapmayı hep er- teledim. Şimdi, dünde ve bugündeki bütün iİişki- lerimi kişisel duygu kıpırdanmalarının biçimlendir- diği görünümlere göre değil, daha çok geride bı- rakılan yollarda belli bir üretkenliğin ne ölçüde pay- laşılabildiği noktası açısından değerlendirdiği bir dönemimde, Enis'le olan bir yol arkadaşlığı üze- rine yazmayı fazla ertelemenin de bir anlamı yok. Dediğim gibi aslında yalnızca bir "yol an\adaş- lığı" oldu bizimkisi, bugüne kadar da öyle sürüp gitti. Kişisel yaşantılanmızı da paylaştığımız bir dostluk ilişkisine hemen hiç girmedik. Ama bu, benim için sözünü ettiğim yol arkadaşlığının ya- şamıma kattığı ve katmakta olduğu zenginlikleri hiçbir zaman engellemedi. Birbirimizin "günde- minde" hep bir şeyler üretme bağlamında varol- duk. Böyle bir gündem paylaşmasmın da kişisel bir dostluk kadar değer taşıyabileceğinin bilinci- ne varmak, zaman alabiliyor. Bir yazışmayla başlamıştı. O zamanlar Enis Ba- tur, Ankara'da yaşıyordu. Herzamanki gibi çıkar- makta olduğu bir dergi nedeniyle yazışmıştık. Ta- nışmamız ise Istanbul'da, yanılmıyorsam Selim lleri aracılığıyla oldu. Gergedan dergisinin yayın hayatına girmesiyle birlikte, yol arkadaşlığımız da daha bir yoğunlaştı. Gergedan, bir aylık dergiydi. Ama gerek önce- sinde, gerekse yayın hayatından çekilmesinden sonra bir eşi daha çıkmayan bir sanat, kültür ve edebiyat dergisiydi. Enis Batur yönetimindeki bu dergi de zaman içerisinde gerçek anlamda bir dünya kültürü mozaiği oluşturmuştu. Gergedan'ı daha sonra Yapı Kredi Yayınları iz- ledi. "Kâzım TaşkentKlasik YapıtlarD;z/s/"nin Da- nışma Kurulu, YKY Yayın Kurulu üyeliği, editöriük- ler, devam eden bir yol arkadaşlığının yeni evrele- ri. Belki herkes zaman zaman yaşamıştır. Belli bi- rini ne zaman arasanız ya da o sizi ne zaman ara- sa, hep bir üretim içindir. Genelde bizim ortamı- mızda pek sıktalep edilmeyen bir şey, belli bir Aa- lite talep edilmektedir ve belli ki o kişi sizi, sırf üre- timinizin kalitesine her zaman güvendiği için ara- mıştır. Bu, aranan kişiyi de yüreklendirir. Çünkü bilirsi- niz ki yaşadığınız ortam zaman zaman ne denli sığ- laşırsa sığlaşsın, sizden kalite ve derinlik talep ede- cek birileri de vardır. Tanıştığımız günden bugüne çektiğim çizgide, bir nokta çok net ve tartışmasız. Günümüzde es- tetiğe adanmış yaşamlardan biri de Enis Batur'un- ki. Ve bu, gerçek bir sanat eseriyle karşılaştığı yer- de çoğu zaman o eserin yaratıcısına beslemiş ola- bileceği olumsuz duygulan bile estetik düzlemde- ki değerlendirmelerinden dışlayabilecek yoğun- lukta bir adanmışlık durumu. Yaşamımda böyle bir yol arkadaşlığı olmasaydı da yaşayıp gidecektim elbet. Ama böyle diye, ya- şamımıza boyut getirmiş yoldaşlıkları küçümse- mek mi gerek? Hasan Âli Yiicel şiir yarışması • Kültür Servisi - Ozanlanmızı özendirerek Türk edebıyatına yeni ve soluklu şiirler kazandırmak amacıyla UNESCO, Hasan Ali Yücel adına bir şiir yanşması düzenliyor. Yanşmaya profesyonel ve amatör şairler ikişer şiirleriyle katılabilecek. Konu seçiminin serbest bırakıldığı yanşmaya gönderilecek olan şiirlerin daha önce yayımlanmamış olması gerekiyor. Son katılma tarihi 15 Haziran olarak belirlenen yanşmanın seçici kurulunda ıse Ali Berktay, Hayati Asılyazıcı, Ülkü Ayvaz, Turgay Nar. Tuncer Cücenoğlu yer ahyor. (Aynntılı bilgi için : Atatürkçü Düşünce Derneği Bakırköy Şubesi 570 29 22) 'Ara' sergisi uzatıldı • Kültür Servisi - Pamukbank Fotoğraf Galerisi'nde 10 Şubat'ta açılan 'Ara: Ara Güler Klasikleri' sergisi gördüğü yoğun ilgi nedeniyle 18 Nisan'a dek uzatıldı. Sergide, Türkiye'de yaratıcı fotoğrafçılığm en önemli temsilcilerinden biri olan ve 70. sanat yılını kutlayan Ara Güler'in 1950-60 dönemine ait fotoğraflan yer ahyor. Sergi. pazar ve pazartesi günleri hariç her gün 10.00-19.00 saatleri arasında gezilebilir. Efflpe Becep'in resim sergisi • Kühür Servisi - Emre Becer'in resimleri Vakko Izmir Sanat Galerisi'nde sergileniyor. Sergi 25 Nisan'a dek görülebilecek. Sanatçı resimlerinde mecaza, ironiye ya da mizaha dayalı imalı mesajlar olduğunu belirtiyor. Dördüncü kişisel sergisini açan Emre Becer'in biri yurtdışı olmak üzere sekiz ödüfö bulunuyor. Antatya Sanatçılap Derneği .. etkinliklepi ; • Kültür Servisi - Antalya Sanatçılar Derneği. nisan" ayında resim sergisi, müzik, şiir dinletisi ve söyleşilerle, sanatseverlerle buluşuyor. Ressam Fadime Yıldız'm resim sergisi 2 Nisan'dan 14 Nisan'a kadar göriilebilecek. 4 Nisan'da Mustafa Sanlı tarafindan 'Türk Milli Eğitiminde Köy Enstitüleri Gerçeği ve Yansımalan' 11 Nisan'da Fatma Meral Horne'nin 'Uygulamalı El Sanatlan Üzerine' konulu söyleşileri yer alacak. 15 -30 Nisan tarihleri arasında ise Nurettin Şahin'in resim sergisi izlenebilecek. 17 Nisan'da Ömer Yarşi'nin 'Sazlı Sözlü Afyon Türküleri ve Folkloru' konulu müzik dinletisi ile etkınlikler devam edecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle