Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 MART 1998 CUMARTESİ
HABERLER
MGK uzman
yardımcılığı
sınavı
• ANKARA
(Cumhurhet Bürosu) -
Milli Güvenlik Kurulu
(MGK). uzman
yardımcılıSı sına\i açtı.
MGK. Genel
Sekreterliğinin Resmi
Gazete'nin dünkü
sayısında yayımlanan
sına\ duyurusuna göre.
uzmarı yardımcısı
sınavına üniversitelerin
hukuk, iktisat, işletme,
kamu yönetimi.
uluslararası ilişkiler,
iletişim fakültesi.
sosyoloji. psikoloji. tarih,
eğitimvönetim \e
planlaması, istatistik,
arşivcilik, mühendislik
fakültelerinin bilgisayar,
elektnk-elektronik.
elektronik. fizik.
matematik bölümü
mezuntan
baş\ urabilecekler.
Başvumlar. 20 Mart'a
kadar kabul edilecek.
Sınav ise 20 Nisan"da
Ankara'da, ÖSYM
tarafından
gerçekleştirilecek.
Vakıfbank
genel kurulu
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Vakıfbank'ın 44. Olağan
Genel Kurulu Ankara'da
toplandı. Vakıfbank
Genel Müdürü Hasan
Kılavuz. bankanın 1997
kânnın. öncekı yıla göre
Türk Lirası cinsinden 4
kat. dolar olarak ise 2 kat
artış gösterdiğini bildirdi.
Genel kurulda, yönetim
ve denetim kurulu
üyelikleri için seçim
yapıldı. Vakıfbank'ın
1997 yılı hesaplannın
incelenerek onaylandığı
genel kurulda. yeni
yönetim kurulu şu
isimlerden oluştu:
"Mustafa Keten. Selamı
Celayir. Kutlu Savaş.
Fevzi İşbaşaran. İsmail
Şengün, Secat Ceyhan."
Akire dava
• ANKARA (AA) -
Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı. bır haberde,
Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı Vural Savaş'ın
kişilik haklanna hakarei
edildiği gerekçesiyle.
Akit gazetesi Sorumlu
Yazıişleri Müdürü Murat
Balıbey ile muhabirler
Yusuf Aydın \e Sami
Altun hakkında4"er
aydan 1 yıl 4"er aya kadar
hapis cezası istemiyle
dava açtı. Ankara
Cumhurivet Savcısı
Le\ ent Tacer tarafından
hazırlanan ıddıanamede.
Akit gazetesinin 9 Şubat
1998 günlü nüshasında.
"Türkiye senden
utanıyor" başlığıyla bir
haber yayımlandığı
belirtiİdi.
Flash TV baskını
• İSTANBUL(AA)-
Flash T\"nın Istanbul
bürosunu. yayımlanan bir
programdan dolayı
basarak çalışanlan darp
ettikleri. çevreye silahla
ates, açtıklan ve eşyalara
zarar verdıkleri iddia
edilen Erdal Coşkun ile
Mehmet Tunçdemir 5 yıl
1 l'erav. Hacı.Çıtrak ve
Erkan Ulaş 1 yıl 1 l'eray
hapis cezasına çarptmldı.
Karar gereği. üzerine atıh
suça ılişkin hakkında
yeterlı delıl elde
edilemeyen Mecit Ergenç
ise beraat etti.
Tahran'da mollalar, destekçileri Marksistleri devrim sonrası kurşuna dizdi
İran'ın sınıfsız toplum düşleriv le Şah iktidanna karşı mücadele eden Marksistleri, şeriatçılaria giriştikleri ortak dayanışmanın bedelini canlanyla ödediler. Şeriatçılar ik-
tidan ele geçirdikten sonra müttefıklerini acımasızca katletti. İran'da sol imha edildi. Bu fotoğraf. türbana destek veren sözde solculara bir ibret belgesi niteliği taşıyor.
Iran'da da böyle başladıAYŞE YILDIR1M
tstanbul Üniversitesi'nde türban yasaği-
nı bahane ederek günlerdir gösteri yapan şe-
riatçılara bazı solcu örgütlerin ve partilerin
destek vermesi ister istemez **19791ran Dev-
rimi"nde yaşananlan anımsattı. "Şahyöne-
timi"ni devirmek için sürgündeki Humeyni
yanlılanyla hareket eden sol örgütler "de-
mokrasiveözgürlük" beklerken kurşuna di-
zildiler.
Beyazıt Meydanı'nda günlerdir süren gö-
rüntüler, Şah'ın son dönemınde Tahran'da
yaşananlarla benzerlik taşıyor. Türktye'de
olduğu gibi Tahran'da da göstenler üniver-
sitelerde başlatılmıştı. Tahran'da sembol
olarak 'Çador' (bir nevi çarşaf) seçilmişti,
Istanbul'da ise 'türban'. tran'da Şah rejimi-
ne karşı olan mollalann yanında cumhuri-
yet kurmak isteyen komünistler. sosyalist-
ler ve ilericilerde yeralmıştı. Türkiye"de ise
laik demokratik düzeni yıkmak isteyen si-
yasal lslamcılann yanında da bazı sol grup-
lar yeraldı. ••• . • ,,:^
tran'da solcuların desteğjyle mollfijflr,,,
Şah'ı devırdiler. Ancak solculann bekİedi-
ği 'Cumhuriyet' ve 'özgüriükler' ülkeye gel-
medi. 0 günden sonra solcularsadece 'kan'
gördüler. Islam De\ leti'ni kuran mollalann
ilk yaptığı. kendilerine yardımcı olan solcu-
lan kurşuna dizmek oldu.
Bahman Nirumand. Iranlı bir gazeteci-
yazar. Siyasal çalışmaları nedeniyle Şah'ın
istihbarat örgütü SAVAK'ın elinden Fede-
ral Almanyaya kaçtı. Şah reiiminin de\ nl-
mesinden birkaç hafta önce ıran'a dönerek
Ulusal Demokratik Cephe'nin kurulmasına
katkıda bulundu. Ancak bu günden sonra
Nirumandın yine kaçması gerekiyordu.
Kasım i981 'de mollalar diktatörlüğünden
Paris'e kaçtı. İran'da Humeyni Devrimını
anlattıgı "Soluyor ÇiçekJer Parmaklıklar
Ardında" adlı kitabmda solculann mollalar-
la işbirliği yaparak büyük bir hata işledik-
lennı anlatıyor:
"Evet, Humeyni yer\ üzünde cenneti vaat
etti bize. Demokrasi gelecek. kimse fikirleri
ve siyasal görüşteri yüzünden tutuklanmava-
cak, işkence vapılnıayacak. hapishaneler ka-
patılacak. Biz solcular ise ılımlılardan daha
da büyük yanlışlar \aptık. Biz dedik ki, bir
yandan gelenekselliği simgeleyen, diğeryan-
dan da böyle güzel şe>ler vaat eden bu kariz-
marik önder olmadan Şah'ı deviremeyiz.
tkincisi. mollalann de\ leti\Önetecekdurum-
daıtlduklannainanmı\(irtluk.İ çüncüsüde.
gerçekten pek çok solcu. başta Humevni ol-
mak üzere, çoğu mollalann radikal tutum-
lannı beğeniyordu... Biz solcular, İslamı ye-
ni bir güç olarak görmekten yoksunduk.
İran üzerine anaJi/Jerimizin. Şili veya Vıet-
nam üzerİDe yapılan analizlerden farkı yok-
tu. Aynca demokrasi anla> ışımızda yetersiz-
di. Giysileri yüzünden sokaklarda kadınla-
ra sataşmalar başlayınca.' \ an çelişkiler' di-
ye ciddiye almadık bunlan. Biz. ana çebs.ki-
yi. yani empervalizmle sa\ aşı. ön planda tu-
ruyorduk. Demokrasi olmadan emperya-
lizmle savaşılamayacağını anlayamamışhk.
tran'da dinci faşisder şeriatçı kalkışmalannda çarşafı sembol olarak kullanmışlardı.
Tıpkı bugün yeıii şeriatçı kalkışmacılann türbanı sembol olarak kullandıklan gibi...
kadın haklan. stndikal haklar icin verileu
kav ga, empervalizmle savaşın ta kendisidir-."
Iran'da mollalar rejımınin kurulmasına
yardım eden üç önemlı sol güç vardı. iran
Komünist Partisi "TL'DEH" bunlann ba-
şında yer aldı. 1921de kurulan TUDEH.
İran solunun en eski. Ortadoğu'nun ilk ko-
münist partisiydi. Siv asal hedefi "ulusal de-
mokratikbircumhuri>etkurmak"tı. Sosya-
list toplum olmakla beraber. bır geçiş a»a-
ması olarak yurtsever \ e demokratik güçler-
le ittitak halinde monarşıyi \ ıkarak. toprak
ağalığma \e tekelci kapitalızmın egemenli-
ğine son vermeyi güncel göre\ olarak tanım-
lıyordu. Bupolıtikaçerçevesinde. dinadam-
larının siyasal hareketını ilericı \e antiem-
peryalist olarak nitelendiriyordu.
Devrım öncesi dönemde TL'DEH . libe-
ral burjuvaların "kapitalist laikliği" yerine
din adamlarının antiemperyalıst "ilericili-
ğTni tercıh eden bir polıtika izledi.
De\rım öncesi Tahran Cniversitesi'nde
binlerce solcu \ e tslam protestocusunun he-
men her gün yapılan gösterilerine TUDEH
de katıldı. Kızı1 bayraklann kaplandıgı alan-
larda yapılan protesto gösterilerinde siyasal
tutukluların serbest bırakılması isteniyordu.
TL'DEH m lideri Hak Sar da bu gösterile-
re katılmaktan geri kalmadı.
Şiiliğe dayalı lslamcı hareketin antı-de-
mokratık nıteliğini göremeyen TUDEH.
lran'da din adamlarının siyasal iktidara gel-
melerini kolaylaştırdı. sonra da onlar tara-
fından vok edildi.
Demokratik bir halk iktidarı kurmak is-
teyen ikıncı solcu güç Fedain-i Halk da (Hal-
kın Fedailerı) TUDEH gibi yanlış yaptı. Kit-
leleri diktatörlüğe kar^ı harekete geçirmenın
yolunun -silahlı mücadde"den geçtiğini ile-
ri süren Halkın Fedaileri'nin De\rimin an-
fesinde en az 5 bin militanı ve 50 bin sem-
patizanı olduöu sanılıyordu. Şah rejiminın
yıkılması sırasında özellikle son hafialarda-
ki silahlı çatışma, askeri birliklere baskın-
larve halkın silahlandınlmasıeylemlerinde
çok önemli rol oynadı.
Halkın Fedailerı devrim sonrasında Şah
ordusunun dağttılmastnı. yerine "halkordu-
su" kurulmasını, ülkedeki yabancı askeri ve
teknik uzmanların kovulmasını. yabancı
bankalann ve sermayenin millileştirilmesi-
ni. devlet aygıtlarının yeniden örgütienme-
sini; bagımsız. demokratik. anti- enıperya-
list ve sınıfsız bır toplum yaratılmasını;
Şah'ın devrilmesiyle yetinilmemesini ve
"dorimin sürdürülmesi"ni savunuyordu.
Halkın Fedaıleri. din adamlannın siyasal ha-
reketıni desteklememekle beraber, onlann
anti-emperyalist söylemınden etkilenerek
onlarla aktif bır mücadeleye de girmedi. Yö-
netimi ele geçiren mollalar, Halkın Fedaile-
ri'nden silahlarmı bırakmalarını istedi. Bu-
na karşı gelen örgüt. mollalar tarafından va-
tan haini ve Islam düşmanı ilanedildi. Mol-
lalar, ele geçirdikleri örgüt militanlannı hap-
se attı veya kurşuna dizdi.
Mücahidin-i Halk (Halkın Mücahitleri)
ise 1960Tarda özgürlük hareketininJiberal
ve kapitalızm yanlısı tslamcı yorumuna bir
tepki olarak ortaya çıkan üçüncü sol güçtü.
Örgütün temel amacı eşitlik, emperyalizm-
le mücadele, sınıfsız. ayncahksız toplum gi-
bi sosyalist düşüncenin hedefleri ile Islam-
cı düşünceyi bağdaştırmaktı.
Islam ile Marksizm arasındaki ilişkiler
sorununu tartışan örgüt 1975'te ikiye bö-
lündü. Marksist Mücahidin ve lslami Mü-
cahidin adı altında iki ayrı örgüt oluşturul-
du. İslamcı Mücahidin "Sosyalist tslam
Cumhuriyeti" kurma amacıyla devrim sü-
recinde mollalann yanında etkin biçimde y-
er aldı. Ancak devrim sonrası örgüt ile te-
okrasi yanlısı mollalar arasında kanlı savaş
ortaya çıktı. Mollalara yenilen tslami Mü-
cahidin'in yandaşlan yurtdışına kaçtı.
lran'daki bu sol güçlerin mollalann yanın-
da yer alması. Humeyni'nin "ABD'nin mü-
dahaleci tutumunu suçlavan ve Amerikan
emperyalizmini birinci saftaki düşman" ola-
rak açıklayan "tarafsız ve bağlanüsız bir
cumhuriyet1
" isteyen tavrıydı.
Bu söylemlerle solculan yanında tutan
Humeyni, Şah'ın devrilmesiyle gerçek yü-
zünü de göstermeye başladı. Kadınlara çar-
şaf zorunluluğuyla işe başlayan Humevni.
30 Man 1979'da yapılan halk oylamasında
rengini açıklıyordu. Demokratik Cumhuri-
yet ve tslam Cumhuriyeti arasında yapıla-
cak oylama öncesi Humeyni, hem çızgisini
açıklıyor hem de birlikte mücadele ettiği
solculan hedef gösteriyordu:
"Marksizmin olduğu yerde tslamiyete y-
er yoktur. Her Müslüman re> ini İslam cum-
hurivetinc vermelidir. Herkes istediğini seçe-
bilir. buna bir diyeceğim yok. Herkes ' Ben
tekrar monarşiyi. tekrar Şah'ın gelmesini
istiyorum' diyebilir. Kim reyini demokratik
cumhuriyete verirse. Batı'nın oyununa gel-
miş demektir... thtar edivorum gazetecilere,
dikkarli olsunlar ve istikamerlerini değiştir-
sinler. İslamiyete ve Müslümanlara ihaneti
bıraksmlar. muhalif propaganda yapıp fesat
çıkarmasınlar."
ŞIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oral.calislar<7ı raksnet.com
Mesut Yılmaz, grev ve toplu söz-
leşme isteyen memurtann eylemini za-
manlama açısından yanlış bulduğunu
söylüyor. Böyle devam ederlerse, Me-
mura Sendika Yasası'nın çıkmayabile-
ceğini söylüyor ve gosterileri şiddetle
bastırma tehdidinde bulunuyor. Yani,
memura. sözümü dinleyip uslu dur-
mazsan dayak atanm demeye getiri-
yor. Demesine gerek yok zaten, Türk
polisi eski alışkanhkla kimi döveceği-
ni çok iyi bildiği için. yapacağını yapı-
yor.
Mesut Yılmaz ve bu hükümet şu gö-
rünümüyle tam anlamıyla bir umutsuz
vaka. Türkiye, birikmiş önemli sorun-
larıyla ve değişim ihtiyacıyla yüz yüze
iken, bu hükümet hâlâ soğuk savaş
döneminden kalma alışkanlıklanyla
sOrunlann üstünü örtmeye çabalıyor.
Sola ve demokrasiye karşı şekillenmiş
önyargıyla oluşturulmuş yasalar. ye-
tiştirilmiş bürokrasi. bütün bunlann
üzerine oturmuş, kafalan küflenmiş si-
yasetçilerle bildiğimiz manzaraları
seyretmeye devam ediyoruz. Böylesi-
Memurlarm Oğrettiği, Hükümetin Anlamadığı
ne ağır sorunlara, bu kafalarla çözüm
bulmak mümkün mü?
Ne diyor Mesut Yılmaz: "Bu göste-
nler, Meclis'e baskı anlamına geliyor.
Böyle şey olmaz." Tıpik bir soğuk sa-
vaş artığı anlayışla konuşuyor. Mec-
lis'te kendilerini ilgilendiren kanun ta-
sarısına karşı memurlar, haklı veyerin-
de bir davranışla, tepkilerini dile geti-
riyoriar. Yani bir sivil toplum gücü ola-
rak, gelişmelere yön vermeye çalışı-
yoriar. Bireryurttaş olarak. geleneksel
devletten gelecek saldırıları da göze
alarak, ağırlıklannı koyuyorlar. Onlar
hepimize doğru yurttaş davranışının
ömeğini gösteriyorlar. Işte bu örnek
Türkiye'nin geleceğini belirleyecek.
TBMM, hükümetin sandığı gibi bir
kanun çıkarma makinesi değil. O ka-
nunlar bu toplum için çıkanldığına gö-
re, toplumun sesi o kanunlann içine
girmek zorunda. Mesut Yılmaz ise. si-
vil baskıdan yakınıyor. Çünkü onlar
alışmışlar, Meclis'ten istedikleri gibi
kanun çıkanrlar ve buna da kimse ka-
nşamaz. Bu çağda böyle bir kafaya
sahıp olmak da ne yazık ki bize nasip.
Cindoruk'un tepkisi ise daha komik.
Karanlık olunca polisin saldınya geç-
mesinı haklı buluyor. "Karanhkta ne
olur ne olmaz" diyor. Bir gün şu kafa-
sı gözü yanlan yurttaşa. memura sa-
hip çıkmak ve kafa göz kıran güveniik
güçlerini hizaya sokmak akıllarına gel-
miyor. Onlar, devlet yönetmekle, yurt-
taş dövdürmek arasında kaçınılmaz
bir beraberlik görüyorlar.
• • •
Memur eylemlen de bir kez daha
gösterdi ki, bu devletin reflekslerinde
bir değişiklik yok. Örgütlü toplumdan
rahatsız oluyor ve çareyi yasakta ve
sopada görmeye devam ediyor. Fakat
böyle davranmak artık bir çıkış yolu
degıl. Türkiye'nin ihtiyaçlan çok de-
ğişti. Bu politıkacılar ise. çok farklı dö-
nemlerde çok farklı bir küttürle yetiş-
tiler.
Türkiye ise. bugün çok farklı bir dün-
yada ve çok farklı ıç sorunlaria yüz yü-
ze. Kürtlerin. Alevilerin, siyasi (slamcı-
ların yeni taleplerle ortaya çıkması;
sermayenin tamamen uluslararası bir
hale gelmesi gibi, birçok unsur Türki-
ye'nin yeni çehresinin belirlenmesinde
roloynuyor.
Örneğin Türkiye'de satılan ve rek-
lam yapan ürünlerin yüzde 60'ını ya-
bancı şirketlerin oluşturduğu belirtili-
yor. Öte yandan Anadolu'da hızla bü-
yüyen önemli birsermaye birikimi, ye-
ni bir güç olarak ortaya çıkıyor.
Eskiden iki kutuplu olan dünya şim-
di ABD tarafından tek başına şekillen-
dırilmekisteniyorveABD'ye karşı ör-
gütlü ve güçlü yeni bir denge hâlâ
oluşturulamadı. Türkiye, çelişmelerin
en çok karmaşıklaştığı bir bölgede,
çok girift sorunlann üstesinden gel-
meye çalışıyor. Sorunlan çözmesi ge-
rekenler ise, geleneksel siyasetçiler.
Hepsi, geçmiş alışkanlıklanyla. karma-
şık sorunlar karşısında şaşırıp kalıyor-
lar.
Mesut Yılmaz, Türkiye'nin bir iç uz-
laşmaya ihtiyacı olduğunu söylüyor.
Bunun yolunu ise bir türlü bulamıyor.
Sonra eline copu alıp bildiğimiz yola
başvuruyor. Türkiye, bu karmaşanın
üstesinden gerçekten de bir iç uzlaş-
mayla gelebilir.
Peki bu uzlaşma nasıl gerçekleştiri-
lebilir? Şimdiye kadar denenmeyen bir
yolla, ancak demokratikleşmeyle. La-
fa gelince bu hükümetin üyeleri de
'demokratikleşme' projelerinden söz
ediyorlar. Bu konuda tek bir adım ata-
mamaları, onların böyle bir adımı at-
maya uygun bir birikime sahip olma-
dıklarını kanrtlıyor.
Memurlar, hepimize ve hükümete
önemli dersler veriyoriar. Bu ülkenin
ancak demokratikleşerek önünün açı-
labileceğini bir kez daha ve riski göze
alarak kanıtlıyorlar. Gönlümüz onlarla.
CUMARTESİ
1AZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Ege'de Bahar...
Bahar beni bu yıl Ege'de turunç ağaçları ve genç
kızlann yüzündeki güneşle karşıladı. Atatürkçü Dü-
şünce Derneği'nin düzenlediği şiir-müzik dinletisi
için Aydın'dayım.
Bahar, içimdeki yaşama oburluğunu, alıp başı-
nı gitme duygulannı kışkırtıyor... İzmir-Aydın ara-
sını hızla aşmadayken, Aydın ADD üyesi, genç
çevre mühendisi Okan Yıldız ayağını gaz peda-
lından çekmeksizin anlatıyor... Şimdi geçmekte
olduğumuz Ortaklar ilçesi çöp kebabıyla ünlüy-
müş... Buna bir "mim" koyuyorum... Ortaklar'da
çöp kebabmın tadına bakılacak... Az sonra Ger-
mencik'ten, Incirliova'dan geçiyoruz... Bu yöreler
inciriyle ünlü... Demek ki Germencik inciri de ta-
dılmalı... (Germencik ve incir sözcüklerindeki "r, n,
i, c" sesleri ve bunlarla incir çekirdiğinin ince çıtır-
tısı arasındaki benzerlik dikkatimi çekiyor...) Bu
arada, Bursa'nın ünlü kestane şekerinin Aydın-
Paşayaylası kestanelerinden yapıldığını öğreniyo-
rum... Paşayaylası köylerini görmek, orada belki
bir yaz günü, bir kestane ya da ceviz ağacının al-
tında bağdaş kurup oturmak isterdim... Sonra, kuş
uçuşu iki yüz elli kilometrelik Menderes ovasını
yürüyerek aşmak. belki yine bir yaz gününün bu-
naltısını Menderes ırmağının sularındagidermek...
Tıpkı ilkgençliğimde, Bursa'dan yola çıkarak, Ban-
dırma'dan Bodrum'a, Marmara ve bütün Ege'yi
yürüyerek (ve otostopla) geçişim, Ege'nin bütün
körfezlerinde denize girme hedefimi gerçekleşti-
rişim gibi...
• • •
Bahar bizi Aydın'da turunç ağaçları ve genç kız-
lann yüzündeki güneşle karşılıyor... Aydın ADD
Başkanı Avukat Erol Ertuğrul benim için önce
"Cumhuriyet"in ikinci sayfasında aydınlık bir im-
za, sonra telefonda aydınlık bir sesti... Şimdi iki
kardeş gibi Aydın Şehir Kebap Salonu'nda öğle
yemeğindeyiz... ÜstelikAnkara'daki üniversite öğ-
renciliğimiz sırasında aynı yıllarda aynı mücadele-
lerin içinde olduğumuzu ve çocukluğumuzun ay-
nı dönemlerini yaşadığımız ortak Karslılık kökeni-
mizi öğrenmiş olarak... Yemekten sonra ADD lo-
kalinde dernek yönetıcileriyle tanışıyoruz. Çoğun-
luğu, "emekli" sıfatı kendilerine pek de uygun düş-
meyen bayan öğretmenler... Aydın Atatürkçü Dü-
şünce Derneği, 600 üyesi, 12 şubesi ve her biri ge-
niş katılımla gerçekleşen siyasal-kültürel etkinlik-
leriyle kentin ve yörenin önde gelen bir kuruluşu...
Dernek lokalindeki söyleşimiz sırasında Atatürk-
çü Düşünce Dernekleri'nin Türkiye genelinde 60
bin üyeye. 400 şubeye sahip olduğunu öğreniyo-
ruz. Gece, "Yeni Sinema Salonu"nun salonunda
ve balkonundatek bir boş koltuk yok... Ben ve Ha-
lûk Çetin, dinleti öncesindeki konuşmalanmızda,
Gaziantep'ten Diyarbakır'a, Konya'dan Samsun'a,
Niğde'den Trabzon'a, Zonguldak'tan Eskişehir'e,
Bursa'dan Tekirdağ'a, geçtiğimiz her yerde bu
seçkin, coşkulu topluluklarla karşılaştığımızı anla-
tıyoruz... Bütün sorun, Türkiye'de ilerici, aydınlık
döçüncetere sahip ya da bu düşüncelere açık güç-
tefln, ülkemizin büyük, dinamik çoğunluğunun ko-
pukluğunda, birbirinden habersizliğinde...
• • •
Istanbul'dan Izmir'e uçarken göz gezdirdiğim
gazetelerin haber başlıklannda ne ilkbahara, ne tu-
runç ağaçlarına, ne genç kızlann yüzlerindeki gü-
neşe ilişkin tek sözcük var... Ankara'da polisin me-
mur gösterisine saldınsı. Istanbul'da türban eyle-
mi. Ecevit-Baykal düellosu, Kosova'da katliam,
Amerika'nın müdahale uyansı... "Cumhuriyef'm
ikinci sayfasında üç aydınlık aklın bir aradalığı sı-
kıntımı dağıtıyor. "Onur ve özgürlük" başlıklı ya-
zısıyla Gazi Universitesi Tıp Fakültesi Profesörü
Nevzat Yüksel, "Ceza Yasası Değişiyor (mu)"
başlıklı biryazıyla askeri yargıç Ertan Urunga ve
"DurumL." başlıklı yazısıyla llhan Selçuk: "Sol
bütünleşirse, merkez sağın laikleşen kanadıyla
birlikte Türkiye'nin çağdaşlaşmasında başı çeke-
cektir. Bu kadar açık seçik bir gerçek karşısında
solun birbirine düşmesi, inanılmaz bir aymazlığın
sonucunda ortaya çıkıyor...
Durum budur."
• • •
DSİ konukevinde. kaldığım odanın açık pence-
resinden bir botanik parkına benzeyen bahçeyi,
nar renginde çiçeklerini açmış "bahardalı" ağacı-
nı, beyaz çiçekli dallarıyla onu kucaklayan bir baş-
ka ağacı görüyoaım... Izmir-Denizli arasında gidip
gelen araçların homurtusu bir çocuk korosunun
türkülerini anımsatan kuş cıvıltılannı bastıramıyor...
Ege'de bahar turunç ağaçlarıyla, genç kızlann yü-
zündeki güneşle yürüyüşünü sürdürüyor...
YÖK'ten denklik denetimleri
^Islanıi ideoloji'
eğitimine gözalb
• YÖK, Et Ezher Üniverşitesi'nden
sonra Pakistan"ın Karaçi Universitesi'ne
de denklik ambargosu koyuyor.
ANK.ARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Yükseköğre-
tim Kurulu (YÖK), Mı-
şır'daki şenatçı El Ezher
Cnıversitesı'nden sonra
Pakistan'ın Karaçi Üniv er-
sitesi'ni de mercek altına
aldı. El Ezher Üniversite-
si'nden mezıın olan öğren-
cılerın diploma denklik
başvurıılarını kabul etme-
yen YÖK. Karaçi Ünıver-
sitesi'ni de avnı kapsama
almaya hazırlanıyor.
YÖK. Karaçi Cniversite-
si'nde venlen -lslami İde-
oloji'" dersini TC Anayasa-
sı'na aykın buldu.
Yurtdışındaki tüm iini-
versitelen incelemeyealan
YÖK. denklik başvurula-
nndaki denetimini de art-
tırıyor. YÖK. özellikle
Arap ülkelerindeki üni\
r
er-
site diplomalanna denklik
v erilirken. okutulan zorun-
lu derslerin içeriğinin TC
Anayasasf na aykın olup
olmadığını da inceletneye
başladı. 1998 yılından iti-
baren başvuruda bulunan
toplam 17 El Ezher Üni-
versitesı mezununun dip-
loma denklik başvurulan-
nı reddeden YÖK. lisans
diplomalarına da önlisans
diplomalan denkliği vere-
rek, "Yalmzca Dhanet tş-
leri Başkanlığı görevlerin-
de kullaıulabilir" damgası
vurdu.
Pakistan'daki Karaçi
Cniversitesi'nin Uluslara-
rası ilişkiler bölümünden
nıezun olarak, lisans ve
yüksek lisans diploması
alanlara denklik verilme-
di. YÖK Yürütme Kurulu.
bölümde zorunlu ders ola-
rak okutulan "tslami ide-
oktji"nin TC Anayasası ile
2547 sayılı yasanın 4. ve 5.
maddelerinde belirtilen
yükseköğretimin temel a-
maç ve ilkelerine aykın ol-
duğu karanna vardı.