23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 MART 1998 CUMARTESİ HABERLER MGK uzman yardımcılığı sınavı • ANKARA (Cumhurhet Bürosu) - Milli Güvenlik Kurulu (MGK). uzman yardımcılıSı sına\i açtı. MGK. Genel Sekreterliğinin Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlanan sına\ duyurusuna göre. uzmarı yardımcısı sınavına üniversitelerin hukuk, iktisat, işletme, kamu yönetimi. uluslararası ilişkiler, iletişim fakültesi. sosyoloji. psikoloji. tarih, eğitimvönetim \e planlaması, istatistik, arşivcilik, mühendislik fakültelerinin bilgisayar, elektnk-elektronik. elektronik. fizik. matematik bölümü mezuntan baş\ urabilecekler. Başvumlar. 20 Mart'a kadar kabul edilecek. Sınav ise 20 Nisan"da Ankara'da, ÖSYM tarafından gerçekleştirilecek. Vakıfbank genel kurulu • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Vakıfbank'ın 44. Olağan Genel Kurulu Ankara'da toplandı. Vakıfbank Genel Müdürü Hasan Kılavuz. bankanın 1997 kânnın. öncekı yıla göre Türk Lirası cinsinden 4 kat. dolar olarak ise 2 kat artış gösterdiğini bildirdi. Genel kurulda, yönetim ve denetim kurulu üyelikleri için seçim yapıldı. Vakıfbank'ın 1997 yılı hesaplannın incelenerek onaylandığı genel kurulda. yeni yönetim kurulu şu isimlerden oluştu: "Mustafa Keten. Selamı Celayir. Kutlu Savaş. Fevzi İşbaşaran. İsmail Şengün, Secat Ceyhan." Akire dava • ANKARA (AA) - Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı. bır haberde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş'ın kişilik haklanna hakarei edildiği gerekçesiyle. Akit gazetesi Sorumlu Yazıişleri Müdürü Murat Balıbey ile muhabirler Yusuf Aydın \e Sami Altun hakkında4"er aydan 1 yıl 4"er aya kadar hapis cezası istemiyle dava açtı. Ankara Cumhurivet Savcısı Le\ ent Tacer tarafından hazırlanan ıddıanamede. Akit gazetesinin 9 Şubat 1998 günlü nüshasında. "Türkiye senden utanıyor" başlığıyla bir haber yayımlandığı belirtiİdi. Flash TV baskını • İSTANBUL(AA)- Flash T\"nın Istanbul bürosunu. yayımlanan bir programdan dolayı basarak çalışanlan darp ettikleri. çevreye silahla ates, açtıklan ve eşyalara zarar verdıkleri iddia edilen Erdal Coşkun ile Mehmet Tunçdemir 5 yıl 1 l'erav. Hacı.Çıtrak ve Erkan Ulaş 1 yıl 1 l'eray hapis cezasına çarptmldı. Karar gereği. üzerine atıh suça ılişkin hakkında yeterlı delıl elde edilemeyen Mecit Ergenç ise beraat etti. Tahran'da mollalar, destekçileri Marksistleri devrim sonrası kurşuna dizdi İran'ın sınıfsız toplum düşleriv le Şah iktidanna karşı mücadele eden Marksistleri, şeriatçılaria giriştikleri ortak dayanışmanın bedelini canlanyla ödediler. Şeriatçılar ik- tidan ele geçirdikten sonra müttefıklerini acımasızca katletti. İran'da sol imha edildi. Bu fotoğraf. türbana destek veren sözde solculara bir ibret belgesi niteliği taşıyor. Iran'da da böyle başladıAYŞE YILDIR1M tstanbul Üniversitesi'nde türban yasaği- nı bahane ederek günlerdir gösteri yapan şe- riatçılara bazı solcu örgütlerin ve partilerin destek vermesi ister istemez **19791ran Dev- rimi"nde yaşananlan anımsattı. "Şahyöne- timi"ni devirmek için sürgündeki Humeyni yanlılanyla hareket eden sol örgütler "de- mokrasiveözgürlük" beklerken kurşuna di- zildiler. Beyazıt Meydanı'nda günlerdir süren gö- rüntüler, Şah'ın son dönemınde Tahran'da yaşananlarla benzerlik taşıyor. Türktye'de olduğu gibi Tahran'da da göstenler üniver- sitelerde başlatılmıştı. Tahran'da sembol olarak 'Çador' (bir nevi çarşaf) seçilmişti, Istanbul'da ise 'türban'. tran'da Şah rejimi- ne karşı olan mollalann yanında cumhuri- yet kurmak isteyen komünistler. sosyalist- ler ve ilericilerde yeralmıştı. Türkiye"de ise laik demokratik düzeni yıkmak isteyen si- yasal lslamcılann yanında da bazı sol grup- lar yeraldı. ••• . • ,,:^ tran'da solcuların desteğjyle mollfijflr,,, Şah'ı devırdiler. Ancak solculann bekİedi- ği 'Cumhuriyet' ve 'özgüriükler' ülkeye gel- medi. 0 günden sonra solcularsadece 'kan' gördüler. Islam De\ leti'ni kuran mollalann ilk yaptığı. kendilerine yardımcı olan solcu- lan kurşuna dizmek oldu. Bahman Nirumand. Iranlı bir gazeteci- yazar. Siyasal çalışmaları nedeniyle Şah'ın istihbarat örgütü SAVAK'ın elinden Fede- ral Almanyaya kaçtı. Şah reiiminin de\ nl- mesinden birkaç hafta önce ıran'a dönerek Ulusal Demokratik Cephe'nin kurulmasına katkıda bulundu. Ancak bu günden sonra Nirumandın yine kaçması gerekiyordu. Kasım i981 'de mollalar diktatörlüğünden Paris'e kaçtı. İran'da Humeyni Devrimını anlattıgı "Soluyor ÇiçekJer Parmaklıklar Ardında" adlı kitabmda solculann mollalar- la işbirliği yaparak büyük bir hata işledik- lennı anlatıyor: "Evet, Humeyni yer\ üzünde cenneti vaat etti bize. Demokrasi gelecek. kimse fikirleri ve siyasal görüşteri yüzünden tutuklanmava- cak, işkence vapılnıayacak. hapishaneler ka- patılacak. Biz solcular ise ılımlılardan daha da büyük yanlışlar \aptık. Biz dedik ki, bir yandan gelenekselliği simgeleyen, diğeryan- dan da böyle güzel şe>ler vaat eden bu kariz- marik önder olmadan Şah'ı deviremeyiz. tkincisi. mollalann de\ leti\Önetecekdurum- daıtlduklannainanmı\(irtluk.İ çüncüsüde. gerçekten pek çok solcu. başta Humevni ol- mak üzere, çoğu mollalann radikal tutum- lannı beğeniyordu... Biz solcular, İslamı ye- ni bir güç olarak görmekten yoksunduk. İran üzerine anaJi/Jerimizin. Şili veya Vıet- nam üzerİDe yapılan analizlerden farkı yok- tu. Aynca demokrasi anla> ışımızda yetersiz- di. Giysileri yüzünden sokaklarda kadınla- ra sataşmalar başlayınca.' \ an çelişkiler' di- ye ciddiye almadık bunlan. Biz. ana çebs.ki- yi. yani empervalizmle sa\ aşı. ön planda tu- ruyorduk. Demokrasi olmadan emperya- lizmle savaşılamayacağını anlayamamışhk. tran'da dinci faşisder şeriatçı kalkışmalannda çarşafı sembol olarak kullanmışlardı. Tıpkı bugün yeıii şeriatçı kalkışmacılann türbanı sembol olarak kullandıklan gibi... kadın haklan. stndikal haklar icin verileu kav ga, empervalizmle savaşın ta kendisidir-." Iran'da mollalar rejımınin kurulmasına yardım eden üç önemlı sol güç vardı. iran Komünist Partisi "TL'DEH" bunlann ba- şında yer aldı. 1921de kurulan TUDEH. İran solunun en eski. Ortadoğu'nun ilk ko- münist partisiydi. Siv asal hedefi "ulusal de- mokratikbircumhuri>etkurmak"tı. Sosya- list toplum olmakla beraber. bır geçiş a»a- ması olarak yurtsever \ e demokratik güçler- le ittitak halinde monarşıyi \ ıkarak. toprak ağalığma \e tekelci kapitalızmın egemenli- ğine son vermeyi güncel göre\ olarak tanım- lıyordu. Bupolıtikaçerçevesinde. dinadam- larının siyasal hareketını ilericı \e antiem- peryalist olarak nitelendiriyordu. Devrım öncesi dönemde TL'DEH . libe- ral burjuvaların "kapitalist laikliği" yerine din adamlarının antiemperyalıst "ilericili- ğTni tercıh eden bir polıtika izledi. De\rım öncesi Tahran Cniversitesi'nde binlerce solcu \ e tslam protestocusunun he- men her gün yapılan gösterilerine TUDEH de katıldı. Kızı1 bayraklann kaplandıgı alan- larda yapılan protesto gösterilerinde siyasal tutukluların serbest bırakılması isteniyordu. TL'DEH m lideri Hak Sar da bu gösterile- re katılmaktan geri kalmadı. Şiiliğe dayalı lslamcı hareketin antı-de- mokratık nıteliğini göremeyen TUDEH. lran'da din adamlarının siyasal iktidara gel- melerini kolaylaştırdı. sonra da onlar tara- fından vok edildi. Demokratik bir halk iktidarı kurmak is- teyen ikıncı solcu güç Fedain-i Halk da (Hal- kın Fedailerı) TUDEH gibi yanlış yaptı. Kit- leleri diktatörlüğe kar^ı harekete geçirmenın yolunun -silahlı mücadde"den geçtiğini ile- ri süren Halkın Fedaileri'nin De\rimin an- fesinde en az 5 bin militanı ve 50 bin sem- patizanı olduöu sanılıyordu. Şah rejiminın yıkılması sırasında özellikle son hafialarda- ki silahlı çatışma, askeri birliklere baskın- larve halkın silahlandınlmasıeylemlerinde çok önemli rol oynadı. Halkın Fedailerı devrim sonrasında Şah ordusunun dağttılmastnı. yerine "halkordu- su" kurulmasını, ülkedeki yabancı askeri ve teknik uzmanların kovulmasını. yabancı bankalann ve sermayenin millileştirilmesi- ni. devlet aygıtlarının yeniden örgütienme- sini; bagımsız. demokratik. anti- enıperya- list ve sınıfsız bır toplum yaratılmasını; Şah'ın devrilmesiyle yetinilmemesini ve "dorimin sürdürülmesi"ni savunuyordu. Halkın Fedaıleri. din adamlannın siyasal ha- reketıni desteklememekle beraber, onlann anti-emperyalist söylemınden etkilenerek onlarla aktif bır mücadeleye de girmedi. Yö- netimi ele geçiren mollalar, Halkın Fedaile- ri'nden silahlarmı bırakmalarını istedi. Bu- na karşı gelen örgüt. mollalar tarafından va- tan haini ve Islam düşmanı ilanedildi. Mol- lalar, ele geçirdikleri örgüt militanlannı hap- se attı veya kurşuna dizdi. Mücahidin-i Halk (Halkın Mücahitleri) ise 1960Tarda özgürlük hareketininJiberal ve kapitalızm yanlısı tslamcı yorumuna bir tepki olarak ortaya çıkan üçüncü sol güçtü. Örgütün temel amacı eşitlik, emperyalizm- le mücadele, sınıfsız. ayncahksız toplum gi- bi sosyalist düşüncenin hedefleri ile Islam- cı düşünceyi bağdaştırmaktı. Islam ile Marksizm arasındaki ilişkiler sorununu tartışan örgüt 1975'te ikiye bö- lündü. Marksist Mücahidin ve lslami Mü- cahidin adı altında iki ayrı örgüt oluşturul- du. İslamcı Mücahidin "Sosyalist tslam Cumhuriyeti" kurma amacıyla devrim sü- recinde mollalann yanında etkin biçimde y- er aldı. Ancak devrim sonrası örgüt ile te- okrasi yanlısı mollalar arasında kanlı savaş ortaya çıktı. Mollalara yenilen tslami Mü- cahidin'in yandaşlan yurtdışına kaçtı. lran'daki bu sol güçlerin mollalann yanın- da yer alması. Humeyni'nin "ABD'nin mü- dahaleci tutumunu suçlavan ve Amerikan emperyalizmini birinci saftaki düşman" ola- rak açıklayan "tarafsız ve bağlanüsız bir cumhuriyet1 " isteyen tavrıydı. Bu söylemlerle solculan yanında tutan Humeyni, Şah'ın devrilmesiyle gerçek yü- zünü de göstermeye başladı. Kadınlara çar- şaf zorunluluğuyla işe başlayan Humevni. 30 Man 1979'da yapılan halk oylamasında rengini açıklıyordu. Demokratik Cumhuri- yet ve tslam Cumhuriyeti arasında yapıla- cak oylama öncesi Humeyni, hem çızgisini açıklıyor hem de birlikte mücadele ettiği solculan hedef gösteriyordu: "Marksizmin olduğu yerde tslamiyete y- er yoktur. Her Müslüman re> ini İslam cum- hurivetinc vermelidir. Herkes istediğini seçe- bilir. buna bir diyeceğim yok. Herkes ' Ben tekrar monarşiyi. tekrar Şah'ın gelmesini istiyorum' diyebilir. Kim reyini demokratik cumhuriyete verirse. Batı'nın oyununa gel- miş demektir... thtar edivorum gazetecilere, dikkarli olsunlar ve istikamerlerini değiştir- sinler. İslamiyete ve Müslümanlara ihaneti bıraksmlar. muhalif propaganda yapıp fesat çıkarmasınlar." ŞIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oral.calislar<7ı raksnet.com Mesut Yılmaz, grev ve toplu söz- leşme isteyen memurtann eylemini za- manlama açısından yanlış bulduğunu söylüyor. Böyle devam ederlerse, Me- mura Sendika Yasası'nın çıkmayabile- ceğini söylüyor ve gosterileri şiddetle bastırma tehdidinde bulunuyor. Yani, memura. sözümü dinleyip uslu dur- mazsan dayak atanm demeye getiri- yor. Demesine gerek yok zaten, Türk polisi eski alışkanhkla kimi döveceği- ni çok iyi bildiği için. yapacağını yapı- yor. Mesut Yılmaz ve bu hükümet şu gö- rünümüyle tam anlamıyla bir umutsuz vaka. Türkiye, birikmiş önemli sorun- larıyla ve değişim ihtiyacıyla yüz yüze iken, bu hükümet hâlâ soğuk savaş döneminden kalma alışkanlıklanyla sOrunlann üstünü örtmeye çabalıyor. Sola ve demokrasiye karşı şekillenmiş önyargıyla oluşturulmuş yasalar. ye- tiştirilmiş bürokrasi. bütün bunlann üzerine oturmuş, kafalan küflenmiş si- yasetçilerle bildiğimiz manzaraları seyretmeye devam ediyoruz. Böylesi- Memurlarm Oğrettiği, Hükümetin Anlamadığı ne ağır sorunlara, bu kafalarla çözüm bulmak mümkün mü? Ne diyor Mesut Yılmaz: "Bu göste- nler, Meclis'e baskı anlamına geliyor. Böyle şey olmaz." Tıpik bir soğuk sa- vaş artığı anlayışla konuşuyor. Mec- lis'te kendilerini ilgilendiren kanun ta- sarısına karşı memurlar, haklı veyerin- de bir davranışla, tepkilerini dile geti- riyoriar. Yani bir sivil toplum gücü ola- rak, gelişmelere yön vermeye çalışı- yoriar. Bireryurttaş olarak. geleneksel devletten gelecek saldırıları da göze alarak, ağırlıklannı koyuyorlar. Onlar hepimize doğru yurttaş davranışının ömeğini gösteriyorlar. Işte bu örnek Türkiye'nin geleceğini belirleyecek. TBMM, hükümetin sandığı gibi bir kanun çıkarma makinesi değil. O ka- nunlar bu toplum için çıkanldığına gö- re, toplumun sesi o kanunlann içine girmek zorunda. Mesut Yılmaz ise. si- vil baskıdan yakınıyor. Çünkü onlar alışmışlar, Meclis'ten istedikleri gibi kanun çıkanrlar ve buna da kimse ka- nşamaz. Bu çağda böyle bir kafaya sahıp olmak da ne yazık ki bize nasip. Cindoruk'un tepkisi ise daha komik. Karanlık olunca polisin saldınya geç- mesinı haklı buluyor. "Karanhkta ne olur ne olmaz" diyor. Bir gün şu kafa- sı gözü yanlan yurttaşa. memura sa- hip çıkmak ve kafa göz kıran güveniik güçlerini hizaya sokmak akıllarına gel- miyor. Onlar, devlet yönetmekle, yurt- taş dövdürmek arasında kaçınılmaz bir beraberlik görüyorlar. • • • Memur eylemlen de bir kez daha gösterdi ki, bu devletin reflekslerinde bir değişiklik yok. Örgütlü toplumdan rahatsız oluyor ve çareyi yasakta ve sopada görmeye devam ediyor. Fakat böyle davranmak artık bir çıkış yolu degıl. Türkiye'nin ihtiyaçlan çok de- ğişti. Bu politıkacılar ise. çok farklı dö- nemlerde çok farklı bir küttürle yetiş- tiler. Türkiye ise. bugün çok farklı bir dün- yada ve çok farklı ıç sorunlaria yüz yü- ze. Kürtlerin. Alevilerin, siyasi (slamcı- ların yeni taleplerle ortaya çıkması; sermayenin tamamen uluslararası bir hale gelmesi gibi, birçok unsur Türki- ye'nin yeni çehresinin belirlenmesinde roloynuyor. Örneğin Türkiye'de satılan ve rek- lam yapan ürünlerin yüzde 60'ını ya- bancı şirketlerin oluşturduğu belirtili- yor. Öte yandan Anadolu'da hızla bü- yüyen önemli birsermaye birikimi, ye- ni bir güç olarak ortaya çıkıyor. Eskiden iki kutuplu olan dünya şim- di ABD tarafından tek başına şekillen- dırilmekisteniyorveABD'ye karşı ör- gütlü ve güçlü yeni bir denge hâlâ oluşturulamadı. Türkiye, çelişmelerin en çok karmaşıklaştığı bir bölgede, çok girift sorunlann üstesinden gel- meye çalışıyor. Sorunlan çözmesi ge- rekenler ise, geleneksel siyasetçiler. Hepsi, geçmiş alışkanlıklanyla. karma- şık sorunlar karşısında şaşırıp kalıyor- lar. Mesut Yılmaz, Türkiye'nin bir iç uz- laşmaya ihtiyacı olduğunu söylüyor. Bunun yolunu ise bir türlü bulamıyor. Sonra eline copu alıp bildiğimiz yola başvuruyor. Türkiye, bu karmaşanın üstesinden gerçekten de bir iç uzlaş- mayla gelebilir. Peki bu uzlaşma nasıl gerçekleştiri- lebilir? Şimdiye kadar denenmeyen bir yolla, ancak demokratikleşmeyle. La- fa gelince bu hükümetin üyeleri de 'demokratikleşme' projelerinden söz ediyorlar. Bu konuda tek bir adım ata- mamaları, onların böyle bir adımı at- maya uygun bir birikime sahip olma- dıklarını kanrtlıyor. Memurlar, hepimize ve hükümete önemli dersler veriyoriar. Bu ülkenin ancak demokratikleşerek önünün açı- labileceğini bir kez daha ve riski göze alarak kanıtlıyorlar. Gönlümüz onlarla. CUMARTESİ 1AZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Ege'de Bahar... Bahar beni bu yıl Ege'de turunç ağaçları ve genç kızlann yüzündeki güneşle karşıladı. Atatürkçü Dü- şünce Derneği'nin düzenlediği şiir-müzik dinletisi için Aydın'dayım. Bahar, içimdeki yaşama oburluğunu, alıp başı- nı gitme duygulannı kışkırtıyor... İzmir-Aydın ara- sını hızla aşmadayken, Aydın ADD üyesi, genç çevre mühendisi Okan Yıldız ayağını gaz peda- lından çekmeksizin anlatıyor... Şimdi geçmekte olduğumuz Ortaklar ilçesi çöp kebabıyla ünlüy- müş... Buna bir "mim" koyuyorum... Ortaklar'da çöp kebabmın tadına bakılacak... Az sonra Ger- mencik'ten, Incirliova'dan geçiyoruz... Bu yöreler inciriyle ünlü... Demek ki Germencik inciri de ta- dılmalı... (Germencik ve incir sözcüklerindeki "r, n, i, c" sesleri ve bunlarla incir çekirdiğinin ince çıtır- tısı arasındaki benzerlik dikkatimi çekiyor...) Bu arada, Bursa'nın ünlü kestane şekerinin Aydın- Paşayaylası kestanelerinden yapıldığını öğreniyo- rum... Paşayaylası köylerini görmek, orada belki bir yaz günü, bir kestane ya da ceviz ağacının al- tında bağdaş kurup oturmak isterdim... Sonra, kuş uçuşu iki yüz elli kilometrelik Menderes ovasını yürüyerek aşmak. belki yine bir yaz gününün bu- naltısını Menderes ırmağının sularındagidermek... Tıpkı ilkgençliğimde, Bursa'dan yola çıkarak, Ban- dırma'dan Bodrum'a, Marmara ve bütün Ege'yi yürüyerek (ve otostopla) geçişim, Ege'nin bütün körfezlerinde denize girme hedefimi gerçekleşti- rişim gibi... • • • Bahar bizi Aydın'da turunç ağaçları ve genç kız- lann yüzündeki güneşle karşılıyor... Aydın ADD Başkanı Avukat Erol Ertuğrul benim için önce "Cumhuriyet"in ikinci sayfasında aydınlık bir im- za, sonra telefonda aydınlık bir sesti... Şimdi iki kardeş gibi Aydın Şehir Kebap Salonu'nda öğle yemeğindeyiz... ÜstelikAnkara'daki üniversite öğ- renciliğimiz sırasında aynı yıllarda aynı mücadele- lerin içinde olduğumuzu ve çocukluğumuzun ay- nı dönemlerini yaşadığımız ortak Karslılık kökeni- mizi öğrenmiş olarak... Yemekten sonra ADD lo- kalinde dernek yönetıcileriyle tanışıyoruz. Çoğun- luğu, "emekli" sıfatı kendilerine pek de uygun düş- meyen bayan öğretmenler... Aydın Atatürkçü Dü- şünce Derneği, 600 üyesi, 12 şubesi ve her biri ge- niş katılımla gerçekleşen siyasal-kültürel etkinlik- leriyle kentin ve yörenin önde gelen bir kuruluşu... Dernek lokalindeki söyleşimiz sırasında Atatürk- çü Düşünce Dernekleri'nin Türkiye genelinde 60 bin üyeye. 400 şubeye sahip olduğunu öğreniyo- ruz. Gece, "Yeni Sinema Salonu"nun salonunda ve balkonundatek bir boş koltuk yok... Ben ve Ha- lûk Çetin, dinleti öncesindeki konuşmalanmızda, Gaziantep'ten Diyarbakır'a, Konya'dan Samsun'a, Niğde'den Trabzon'a, Zonguldak'tan Eskişehir'e, Bursa'dan Tekirdağ'a, geçtiğimiz her yerde bu seçkin, coşkulu topluluklarla karşılaştığımızı anla- tıyoruz... Bütün sorun, Türkiye'de ilerici, aydınlık döçüncetere sahip ya da bu düşüncelere açık güç- tefln, ülkemizin büyük, dinamik çoğunluğunun ko- pukluğunda, birbirinden habersizliğinde... • • • Istanbul'dan Izmir'e uçarken göz gezdirdiğim gazetelerin haber başlıklannda ne ilkbahara, ne tu- runç ağaçlarına, ne genç kızlann yüzlerindeki gü- neşe ilişkin tek sözcük var... Ankara'da polisin me- mur gösterisine saldınsı. Istanbul'da türban eyle- mi. Ecevit-Baykal düellosu, Kosova'da katliam, Amerika'nın müdahale uyansı... "Cumhuriyef'm ikinci sayfasında üç aydınlık aklın bir aradalığı sı- kıntımı dağıtıyor. "Onur ve özgürlük" başlıklı ya- zısıyla Gazi Universitesi Tıp Fakültesi Profesörü Nevzat Yüksel, "Ceza Yasası Değişiyor (mu)" başlıklı biryazıyla askeri yargıç Ertan Urunga ve "DurumL." başlıklı yazısıyla llhan Selçuk: "Sol bütünleşirse, merkez sağın laikleşen kanadıyla birlikte Türkiye'nin çağdaşlaşmasında başı çeke- cektir. Bu kadar açık seçik bir gerçek karşısında solun birbirine düşmesi, inanılmaz bir aymazlığın sonucunda ortaya çıkıyor... Durum budur." • • • DSİ konukevinde. kaldığım odanın açık pence- resinden bir botanik parkına benzeyen bahçeyi, nar renginde çiçeklerini açmış "bahardalı" ağacı- nı, beyaz çiçekli dallarıyla onu kucaklayan bir baş- ka ağacı görüyoaım... Izmir-Denizli arasında gidip gelen araçların homurtusu bir çocuk korosunun türkülerini anımsatan kuş cıvıltılannı bastıramıyor... Ege'de bahar turunç ağaçlarıyla, genç kızlann yü- zündeki güneşle yürüyüşünü sürdürüyor... YÖK'ten denklik denetimleri ^Islanıi ideoloji' eğitimine gözalb • YÖK, Et Ezher Üniverşitesi'nden sonra Pakistan"ın Karaçi Universitesi'ne de denklik ambargosu koyuyor. ANK.ARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Yükseköğre- tim Kurulu (YÖK), Mı- şır'daki şenatçı El Ezher Cnıversitesı'nden sonra Pakistan'ın Karaçi Üniv er- sitesi'ni de mercek altına aldı. El Ezher Üniversite- si'nden mezıın olan öğren- cılerın diploma denklik başvurıılarını kabul etme- yen YÖK. Karaçi Ünıver- sitesi'ni de avnı kapsama almaya hazırlanıyor. YÖK. Karaçi Cniversite- si'nde venlen -lslami İde- oloji'" dersini TC Anayasa- sı'na aykın buldu. Yurtdışındaki tüm iini- versitelen incelemeyealan YÖK. denklik başvurula- nndaki denetimini de art- tırıyor. YÖK. özellikle Arap ülkelerindeki üni\ r er- site diplomalanna denklik v erilirken. okutulan zorun- lu derslerin içeriğinin TC Anayasasf na aykın olup olmadığını da inceletneye başladı. 1998 yılından iti- baren başvuruda bulunan toplam 17 El Ezher Üni- versitesı mezununun dip- loma denklik başvurulan- nı reddeden YÖK. lisans diplomalarına da önlisans diplomalan denkliği vere- rek, "Yalmzca Dhanet tş- leri Başkanlığı görevlerin- de kullaıulabilir" damgası vurdu. Pakistan'daki Karaçi Cniversitesi'nin Uluslara- rası ilişkiler bölümünden nıezun olarak, lisans ve yüksek lisans diploması alanlara denklik verilme- di. YÖK Yürütme Kurulu. bölümde zorunlu ders ola- rak okutulan "tslami ide- oktji"nin TC Anayasası ile 2547 sayılı yasanın 4. ve 5. maddelerinde belirtilen yükseköğretimin temel a- maç ve ilkelerine aykın ol- duğu karanna vardı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle