13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 MART 1998 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Bir Kadm Yurttaşın Zina Üstüne Düşünceleri ERENDİZ ATASU S e\ gılı okur. bir an için zih- nimızdekı tüm öğreti ve ön- vargı tortularını boşaltıp, bir çocuğun anlamaya aç. dü- rüst merakıyla düşünelim: Demokratik toplumun yapi taşı nedir? Yurttaş. Yani insan. Yanı birey Demokratik dev let her şeyden önce yurt- taşın varoluşu içın gerekli asgari koşulla- n gü\ence altına almak duruıtıundadır. Peki insanın vaşayabilmesı için gereksin- diği asgari fizıksel \e ruhsal koşullar ne- dir? Can gihenliğı, ekmeğını kazanabil- mesı içın çalışma hakkı, barınabileceği bir yer \e ilişkiler. Hiç bir insan, öbür ın- sanlarla ılişki kurmaktan tümüyle soyut- lanarak \ aşa> amaz. Işte bu nedenledir ki, demokratik anayasalar yurttaşın yaşama hakJonı. vücut bütünlüğünü güvenceye al- dıklan gibi. özel yaşamını da dokunulmaz addederler. Bızim anayasamızın 20. mad- desı deu özel hayaOn gizliliği" ilkesini be- nimser \ e kav deder. Peki. "özel hayat" dediğimiz yaşama alanının maddesi nedir. sevgili okur? Ya- kın ılişkılerimizden ve iç dünyamızdan başka! Düşüncelenmizin. duygulanmt- zın. duv uncumuzun (vicdanımızın) ve gövdemizin yaşantısıdır "özel hayat". Cinsel deneyımler. onlan önceleyen ve iz- leyen duygu örüntüleri. bir başka deyiş- le "göniiİ ilişkileri" ve dinsel inanç ya da İnançsızlık "özel hayat"ın iki ana ekse- ; 'nidir. c Türkiyemizde genelgeçer bir çagrı- 'şım kalıbı zihinlere yerleşmiş. "Zina" sözcüğü anılır anılmaz. çoğumuzun im- gelemınde "yıflarca saçını süpürge ettik- ten sonra. daha genç bir kadına sevdala- nankocasıtarafindanterkedilmişortayaş- " Jı, acüı eş" belmvor; zınaya \e zınanın 1 faillerineöfkeleniyoruz. Evlılik sürerken ~gelişen e\lilik dışı ilişkilerin geniş kap- samını anılan kalıba indirgemenin >an- .lışlığına dikkat çektikten sonra. bukalıp- imgeyi irdeleyelim: Burada evli kadının uğradığı haksızlık o denli büyüktür ki, ola- ya hangi ahlak dizgesinin penceresinden bakarsanız bakın, üçlü ilişkiyi ister din- sel, ister laik, ister burjuva. ister proleter ahlakıyla inceleyin. "koca" suçlu konum- dadır. Ancak. bu ne tür bir suçtur? Sorun burada dügümlenmektedir. Bu yasal bir suç mudur -ya da öyle mi sayılmalıdır- yoksa eski deyimiyle vicdani bir suç mu- dur? Bu bir vfcdani suçtur. tıpkı çocugu- na aş, giysi, eğitim sağlayan. ama ona gereksindiği sevgiyi veremeyen bir ana- babanın işlediği suç gibi, tıpkı kıskandı- ğı kardeşinin hayatını zehreden kimsenin suçu gibi... Olaya dıştan, ahlak ilkeleri- nin ak ve kara renklerdeki doğru'yanlış zıthğmdan değil de. insan \iireginin kar- maşık dokusunun arasından bakarsak. gönül ilişkilerinde "suçUT diye bir kav- ramolamayacağını. kendi incinmişlikle- rimiz pahasına kabul etmek zorunda ka- lınz. Çünkü yüreğimizin engebeli cograf- yasında ne ak vardır ne kara... Ve orada tüm renkler gnnin tonlandır. Zinanın yasal suç sayılmasının köke- ninde bu görüş savunuculannın dillerin- den düşmeyen yukandaki kalıp-ımge mi yatmakta. yoksa çok ciddi bir samimiyet- sizlikle mi karşı karşıyayız? Türk Ceza Kanunu'nda. zina konusunda. bugüne değin yer almış hükümler, zinacı kocaya ve zinacı evli kadına bakış açısı ve uy- gun görûlen cezalar açısından tüyler ür- pertici bir cinsiyet aynmcıhğı sergile- mektedir. Kuruluş felsefesi kadm ve er- kek yurttaşın eşitliğine dayanan curnhu- riyetimizin üç çe>Tek yüzyıllık tarihinde, bu kaba eşitsizlik yüce parlamentonun v icdanını niçin sızlatmamıştır. neden zih- nini kurcalamamıştır? Şimdi parlamen- to zinacı kocayı da hapse koyarak eşitsiz- liği hafifletmek niyetinde. Aynmcıhğı olanca ilkelliği ile saptayamadan. teme- linde yatan nedenleri sorgulamadan. zi- nacı kocaya da hapis cezası verilmesiy- le kadın-erkek eşitliğine doğru sağlıklı bir adım atılabileceğini düşleyebilmek için. kişinin hayli safdil olması gerekmekte- dir kanımca. Ruhsal açıdan bireyı darbe- leyen. hatta yıkan sözde önlemlerle aile- nin korunabileceği savlannı doğal ki, cid- diye almak mümkün değildir. Bir e\ li çift düşünün ki. se\gili okur. biri öbürünü sevmemekte ve aldatmakta, öbürü de bi- rınin hapse tıkılmasına yol açmakta! Bu içleracısı durumun biradım daha feci ola- nı herhalde bir eşın öbürünü katlettiği ai- le türüdür! Samimiyetsizliği belırledikten sonra. altında saklanan nedenleri kurcalayalım. dilerseniz. Insanlık tarihi. erkeğin "kadm bedenini" denetim altma alma ve dene- tim altında tutma mücadelesi diye de oku- nabilir. Kadın bedeninin kavramsal ola- rak "şey'Meştirilmesi. ne yazık ki tüm u> - garlıklann ortak kusuru \ e yarasıdır. Ku- şaklann bilincini ve bilinçaltını çarpıtan bu süreç somut yaşamda. yasal düzenle- melerde \ e uygulamalarda da kadın gö\ - desinin metalaşmasını getirmiştir. Ku- rumlaşmış fuhuş "şey"leşmenin bir uç örnegidir. Feodal toplumda parasal güven- ceden yoksun kadını korumak için geliş- miş olsa da. "başlık" geleneği özünde bir başka uç örnektir. Ancak "kadm be- deninin" -yaşayan insan kendi bedenıy- le özdeş olduğuna göre- "kadının" zi- hinlerde veduygusal vaklaşımlardanes- ne sayılması uç örneklerle sınırlanması mümkün olmayan bıçımde toplumun. ilişkilerin, yaşamın katmanlanna, tıpkı bir kılcal ağı gibi yayılmıştır. Türk Ceza Kanunu'ndaki zinayla ilgili aynmcı hü- kümler de işte böyle bir uç örneği oluş- turmakta idi. Bireyin kendisinın. onun gövde bütün- lüğünün önem taşımadığı. fiziksel şidde- te yakm gelenekçi bir toplumda, kadın gövdesine \erilen değerle siyasal birol- gu olarak bireysel özgürlük arasındaki baglantıyı iyi kavramalıyız derim. Ka- dın bedeninin bir eşya olarak görülmesi. bir gönül işi olan cinsel ilişkinin de ka- çınılmaz bıçımdeu şey"leşmesini. sevgi- den soyutlanıp kavramsal olarak bayağı- laşmasını getirmiştir beraberinde. İnsan soyunun bir başka ruhsal hastalığı değil midir bu? Gıderek bedensel olan her şey değersiz görülür v a da meta degeri taşır ancak. Feodal ahlak artıklarından arına- mamış. bir başka deyişle insan tekını. ya- ni bireyi. yani yurttaşı -gö\desi \e özel yaşamıyla birlıkte- değerli kılan hüma- nist felsefeyi yeterince benimseyememiş gelenekçi toplum.u her şeyin satılık" ol- duğu bir toplumsal-iktısadi dizgeye yö- neliyorsa eğer. vay kadınlann. yoksuİla- nn. mahkûmlann gövdelennin haline!.. Peki. "erkek" neden kadın bedenini - kadını- denetim altında tutmak ister'1 Bu soruyu toplumbiiimciler. insanbilimci- ler. ruhbilimciler. felsefeciler. iktisatçılar. marksistler. feministler çeşith açılardan yanıtladılar. Birbırini tamamlayan farklı görüşlerin kısa bileşkesine göz atalım: Tarih boyunca uygarlıkların aşama kay- detmeleri üretim ilişkilennın gelişmesi- ne baglı kahnıştır. Üretim araçlarının sa- hibı olan erkek en doğal üretımı olan ço- cuklannı kendi gö\desinin tohumladı- ğından kuşkuya düşmek ıstemez. Doğa bu konuda ona oyun oynamıştır. emin olabilmenin kendiliğinden bir volu vok- tur. Tek çözüm. kadınını denetim altında tutmaktır. Aynca erkek bilinçaltında do- gayla özdeşleştirdiği kadın gövdesinden ürker de. Çünkü doğa bir bakıma kor- kunçtur. denetim altına alınmazsa felaket- lere yol açabilir. En iyisi, kadın denen yaratığı da, tıpkı doğa gibi kelepçeye vur- maktır. Bu işlem fiziksel olarak yapıla- mıyorsa. ozaman yasal ve töresel biçim- deaerçekleştirilmelidir kadının tutsaklı- Zinayı yasal suç sayan anlav ışın içyü- zü. aldatılmış evli kadını korumak değil- dir. kocasını aldatmaya veltenecek ev li ka- dını mah\etmektir. Bizim "sapınakadar erkek" parlamentomuzun nıyetı de bun- dan başkası değildir. hiç kuşkunuz olma- sın. sevgili okur. Eşini aldatan kocaya ce- za venlmesı raflarda pinekleyen. uygu- lanma yeteneğinden yoksun pek çok ya- sa maddesinin arasına katılacaktır. Ama eşinı aldatan kadının gözünün yaşına ba- kılmayacaktır. \asa koyucunun içtenlıği- ni ölçmek için küçük bir deney önerile- bilir. Nasıl mı? Dcğrusu merak etmekte- yim. yüce parlamentomuz. içinde bolca barındırdığı. din kurallarına göre yön- lendirilmiştoplumyandaşı vedolavısıy- la çokeşli sayın mıllervekillennin dokiı- nulmazlıklarını kaldırıp. Medenı Fta- nun"la çelişen. dola> ısıy la \ asal oiarak zi- na kapsamına giren yaşam biçimleri do- layısıyla. onlara hesap verme \e hapse gir- me \'olunu gösterecek midir' Insanlığın iki yansının -kadınlarlaer- keklerin- insanlığın geçmişıyle yaşıt cın- sellik ilişkisine. yani sevgi-nefret şef- kat zulüm yarışma dayanışma karşıt- lık düşmanlık hükmetme boyuneğme sa- hibolma teslim olmadan örülmüş tüm bir insansal dokuya çözümleyicı gözlerle hiç bakmamış kimi kadınlann. erkeklen hap- se sokmakla kadınlara yardım edebilecek- lerinı düşünmeleri ne kadar hazındır... (Cadın erkek eşitliğınin özgürlükte değil cezaevinde sağlanması için çabalamak düşünce penşanlığının acıklı-gülünç bir dışav urumudeğil midir? Bu kadınlann ara- sında kimi hukukçuların ve ülkenın kimi yöneticilerinin de bulunması hazinden de ötedir. Oysa zinanın kadın için de erkek için de yasal suç olmaktan çıkması bireylere ve ülkeye yardımcı olabilirdi. "Gövde"nin bir sözleşmeyle. sahip olunacak herhan- gi bir eşya gibi kabu! edilemeyeceğinin > asal onayı olurdu böyle bir girişim. İn- sanın gövdesinin. \ ani kendisinin değer- li olduğunu\urgulardı. Yurttaşın gö\ de- sinin \asa koyucu. yasa uvgulayıcı. kol- luk güçleri, vs. karşısında dokunulmaz- Iığı hayata geçemedikçe. gönül/gönül- süzlük.inıan/imansıdıkdc\ letin v c> a top- lumsal baskının müdahalesinden annıp kişiseUeşmedikçe.demokrasinin gelişme- si soluk bir haval olarak kalır. ARADA BİR KORAY TAR.4KÇIOGLL Siyasal Simge: Başöptüsü Şapka Kanunu ve Kılık Kıyafet Kanunu, 25 Ka- . sım 1925 tarihinde kabul edilmiştir. Tam 72 yıl ön- ce... Bugün halen kılık kıyafet, başörtüsü ve sank jle uğraşıyor olmamız acınacak durumumuzu gös- teriyor. k~ - Türkiye Cumhuriyeti Devleti 192âyılındaki600 -ı bm öğrenci sayısınhbugün 15 mityona ç<karabil- v miş, 12 mılyon oian nüfus 62 «Hİyona çıkarken bu insanları bestemiş, egitmiş, sağlık sorunlarını elin- den geldiğince çözmeye çalışmıştır. Bunlar büyük başanlardır. Bunlara eklenecek daha çok başarı- lar var. Fakat bunların en önemlisi olan eğitim so- rununda ciddi bir başarıya ulaşılamadığı da orta- dadır. Eğitim sistemimiz başarılı olabilseydi "Siz isterseniz hilafeti getirebilirsiniz" diyebtlen birisi baş- bakan olamazdı. "Benim memurum işini bilir" diyerek yolsuzlu- ğu kurumsallaştıran, tarikat üyesi cumhurbaşka- nı olamazdı. "Yalancılığı ve utanmazca kışisel hırsı ile üne ka- vuşan" bir insan başbakan olamazdı. "Türkiye'yi şeriatın kucağına oturtmaya çalı- şan" bir vatandaş başbakan olamazdı. Aynca, eğitim sistemimiz başarılı olabilseydi, Eğitimi Birieştirme (Tevhid-i Tedrisat) Yasası'nı kö- künden sarsan imam-hatip okulları da var olmaz- dı. Aslında çok uzun olan bu listeye şimdilerde ye- nı bir ad daha eklendi: Agâh Oktay Güner. Kendileri şöyle buyuruyorlar: "Plajda kadınlargö- ğüslennı açabiliyorlarsa, diğerieri başını örtebil- melidir, işte demokrasi budur." AklımızyüceTan- rı'ya emanet... Bu zat bu sözü okul ve üniverslte- lere başörtüsü ile giren öğrenci ve oğretmenlere destek vermek için söylüyor. Demek ki bu zatın kılık kıyafet kanunundan haberi olmadığı gibi ba- şörtüsünün işlevinden çok ötede bir anlam taşı- dığından da haberi yok. Eğer haberi varsa ve ona karşın böyle konuşuyorsa, o zaman kötü niyet var. Kılık kıyafet her zaman bir simgedir. Insanlann toplumsal düzeyini, kültürünü ve düşüncelerini yansıtan önemlı bir araçtır. Var olan bir disiplinin ya da disiplinsızliğin işaretidir. Eğitim. Türk ulusunun ve devletinin geleceğidir. Eğitimle yarınki kuşaklar yetiştiriliyor. Geleceği- mizi emanet edeceğimiz öğrencilerimiz, mevcut kanun ve nizam altında, yani kurulu bir disiplin için- de eğitilmelidir. Çağdaşlaşma ve gelişme ancak bu yolla olacaktır. Giyim kuşam da eğitimin bir par- çasıdır. Öğrencinin ne giyebileceği ve neleri giye- meyeceği gelenekler ve kanunlarla belirlenmiştir. Öğrenci ve öğretmen, başörtüsü kullanamaz. Do- laylı olarak öğrenci devletin hizmetindeki memur gibidir. Devletin müsaade ettiği ve uygun gördü- ğü bilgiyi, devletin müsaade ettiği koşullar içinde alır. Başka türlüsü anarşidir. Anarşiye destek ve- _\,rene de "anarşist" denir. Insanların özel hayatlarında başını örtüp göğsü- nü açmasına hiç kimse karışamaz. Ancak devlet- ',. le ve toplumla olan ilişkilerinde hiç kimse serbest ..değildir. Plajda göğsünü açan yetişkin insanın özel ;,hayatı ile öğrencinin belirli koşullara uyma zorun- .' Juluğunun birbiri ile karşılaştırılması en hafif tabiri - ile sapla samanı birbirine karıştırmaktır. Posta da- •, ğıtıcısı. ahçı kukuletası ile çalışamaz, polis ve as- ker, açık başla dolaşamaz. Bunlar kanunla belir- lenmiştir. Söylediği lafın anlamını bilmeden, düşünmeden konuşan ınsanların başkan yardımcısı olduğu bir parti, şu anda ülke yönetiminde. Vah Türkiyem!.. de BUGUN A t J ' - Türkutnin YAPIMI5 YIL SUREN OLAGANUSTU BIR BELGESEL. Kuş Cenneti Türkiye'de yaşayan 450 tür kuşun yaşam serüvenleri... Belgesel TİRhrde izlenir Gelibolu'da Ticaret Lisesi karşısında kat karşılığı veya satılık arsalar 021634721 79 ANKARA GAYRtMENKUL SATIŞİCRA DAİRESİ'NDEN GAYRİMENKULLTN AÇIK ARTTIRMA DosyaNo. 199" 9"6 Satılmasına karar verilen gavrımenkulün cınsı. kıymetı. adedı. e\safı Ankara. Çankaya ılçesi. Ertuğrulgazı mahallesı. Şehıı Hasan K.araca sokağı 21 no'lu apartmanın bu- lundugu yere rastlayan \e imann 298" ada. 15 ntımaralı parselını tejftl eden 532 m2 mıktanndakı kargır apartmanın 24 532 arsa pa\lı 1. bodrum kat 3 no'lu 2 oda salon \e müştemilatından ibaret. 80 m2 kullanım alanı bulunan mesken. bir borçtan dolavı açık amırma suretıyle satılacaktır. Genış evsafı dosyada me\cut >artname>e ılişik bilirkışi ra- porunda açıklanmıştır Takdir edilen kıymeti: 2.800.000.000 TL olup yüzde 1 KDV alıcı aıttır Satışşartlan: 1- Satış, 28.4 1998 günii saat 14.50"den 15.00'e kadar Adh\e \1ezat Salonu'ndaaçıkarttırma buremlesapılacak Bu arttırmada tahmın edilen kıymetın yüz- de 75'inı verüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu \e satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı ı;ıkmaz--.a. en çok arttıramn taahhüdû ba- ki kalmak şartıyla 8.5 1998 günü aynı yerde a\nı saatte ikincı arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttımıada da bu mıktar elde edılemenıişse ga\nmenkul en çok antıranın taahhüdû saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ıhale edılecektir. Şu kadar kı arttırma bedelinın malın tahmın edilen kıymetının yüzde 40'ını bulması ve satış ıstevenın alaeagına rüçhanı olan alaçaklann toplamından fazla olması \e bundan başka para\a çevırme \e pavlaştımıa masraflarını geçmesı lazımdır Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Antırmava ıştırak edeceklerin. tahmin edilen kıymetin yüzde 20'M nıspetınde pe\ akçesi \e>a bu mıktar kadar millı bir bankanın teminat mektubunu \ermelen lazımdır. Satış. peşin para ıledir. alıcı ıstediginde 20 günü geçmemek üzere mehil venlebıhr. fellalışe re»mı. ıhale pulu. tapu harç \e masraflan alıcıya aıttir. Bırikmış vergıler satış bedelınden ödenır. 3- lpoteksahıbıalacakhlarladiğerılgılilenn(*ıbugavnmenkul üzerındekı haklannı hususı\le faız\e mas- rafa dair olan ıddıalannı dayanağı belgelen ile on beş gün içinde dairemize bıldirmelerı lazımdır. Aksi takdırde hakları tapu sıcılı ile sabıt olmadıkça pavlaşmadan harıç bıra- kılacaklardır. 4- Ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelinı yatırmamak suretiyle ihalenın feshme sebep olan tüm alıcılar ve kefıllerı. teklif ettiklen bedel ile son ıhale bedelı arasındaki farktan ve diğer zararlardan \e aynca temerrüt faizınden müteselsılen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerriit faızı aynca hükme hacet kalmaksızın daıremızce tahsıl olunacak. bu fark. varsa öncehkle teminat bedelınden alınacaktır. 5- Şarrname. ılan tarıhınden ıtıbaren herkesın görebilmesı içın daırede açık olup. masrafı \enldiğı tak- dirde isteyen alıcıya bir örneği göndenlebılır. 6- Satışa ıştırak edenlenn sartnameyı görmüş ve münderecatını kabul etmış sayılacakları. başkaca bılgı almak ıstevenlerın 1997-976 sayılı dosya numarasıv la müdürlüğümüze başvurmalan ılan olunur 2".2 1998 (*) llgilılertabırine ırtifak hakkı sahıpleri dedahıldır Basın- 8861 PENCERE Köylü İle Soylu... Süleyman Bey IslamköylüL Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin "halkçı" politikası, tek partili döneminde bir yandan "Çoban Sülü"yü okutup yüceltirken, öte yandan Gögceli Yaşar Ke- mal'i dünya edebiyatına armağan ediyor. Peki. ispanya Kralı Juan Carlos ne?.. O soylu mu soylu... Bourbon hanedanından... Ne var ki soylu da eninde sonunda köylüdür. Es- ki dönemlerde geniş topraklara el koyan zorbalar, derebeylik düzenini kurup köylüleri buyurganlıkla- rı altında topladılar. Toprak, babadan oğula geç- tikçe, aile palazlandıkça, kaba saba toprak ağası yontuldu. soyluluk tasladı. aristokrat sınıfı oluştur- du. Yıne de bu ilkel oluşum Demirel'in köylü, Carlos'un soylu olmasını engellemiyor; ama, cumhurbaşka- nının köylü olması Türkiye'nin demokrat, kralın soylu olması ispanya'nın faşist olduğu anlamına gel- miyor. • Kristof Kolomb'un 1492'de Amerika'yı keşfet- mesinden sonra, iberik Yarımadası'ndan gemiler- le yola çıkıp okyanusun ötesindeki karaya ulaşan Hıristiyanlar, Amerika'yı ele geçirmişler, Inka ve Maya uygarlıklarının köküne kibrit suyu ekmişler, koskoca kıtayı yağmalamışlardır. ispanyolların ele geçirdikleri altın ve gümüşün haddi hesabı yoktu, 16'ncı yüzyılda İspanya dünya imparatorluğu sa- yılıyordu. Peki. sonra ne oldu da iberik Yarımadası'nda yer alan İspanya ve Portekiz. Avrupa'nın en yoksul ül- keleri durumuna düştüler?.. Çünkü bu toplumlarda sanayi devrimi çeşitli ne- denlerle gecikti; İberik Yarımadası'na taşınan altın ve gümüş, ingiltere, Almanya, Fransa, Hollanda gibi ülkelereyaradı. * ispanya ne zaman sanayileşti?.. Diktatör Franco döneminde!.. ispanya İç Savaşfnda, faşist İtalya ile Nazi Al- manyası'nın yardımlarıyla başan sağlayan Gene- ral Franco, ABD'nin desteğini 'Soğuk savaş' dö- neminde sağladı; 1951 'de UNESCO'ya, 1955'te Bir- leşmiş Milletler'e girdi; 1970'li yılların başında dün- yanın sanayileşmiş 15 ülkesi arasında yer aldı. Demokrasinin altyapısını oluşturan sanayileşme, otoriter rejimle gerçekleşti. 1975'te Franco öldüğü gün, akıllı Kral Juan Car- los'un dayanacağı sanayi burjuvazisi hazırdı; faşist ideolojiyi -yerel adıyla falanjizmi- benimsemiş or- duyu yola getirmek güç olmadı; cılız askeri müda- hale girişimleri boşlukta kaldı. Sonuç?.. Tüm Avrupa gibi, İspanya da demokratik rejim dışında sanayi devrimini gerçekleştirmiştir. Demokrasiyeerişememiş ülkenin köylü cumhur- başkanı, bu yüzden soylu kralla buluşurken bir ek- siklik duygusuna kapılıyor. • Cumhurbaşkanı ile kral arasında şimdi bir alış- veriş yapılıyor... Silah alışverişi!.. 1982'de NATO'ya giren İspanya, ABD'ye önem- fdrnJişJir.jJMj^rilfcan hükleer derji*a$Harı bu coğrafyada baunıyo.rlaı', Amerika Akdeoiz'in iki ucundaki iki yarımadada üslenmiştir. Ve ortada bir soru var: 20. yüzyılda Portekiz Salazar'ın, ispanya Gene- ral Franco'nun kırk yıllık diktatoryasından sonra demokrasiye geçebildiler; 'Pasifik Kaplanlan' da oto- riter rejimlerde devlet planlamasıyla ekonomik atı- lımlarını yaptılar; peki. Türkiye demokrasiden yok- sun çok partili rejimiyle geçen kırk yılını boşuna mı harcamış oluyor?.. İSTANBUL TİCARET ODAŞI DIŞ TİCARET ENSTİTÜSÜ TOPLAM K.4LİTE \ ÖNETİıVlİ PROGRAVU 3. DÖNEM lstanbul Ticaret Odası Dış Ticaret Enstitüsü: oda üyesı ışletmelerın dış ticaret sorumlutannın "Toplam Kalıte Konusunda" güncel bilgi ve becerılerini geliş- melerçerçevesınde arttırmak amacı ile "Toplam Kalıte Yönetımi Programını (3. Dönem)"" ba^latmaktadır. Program "Toplam Kalite" konusunda uzmanlaşmış uy- gulamacılar ve eğıtımciler tarafından yürütülecektır. 36 saat sürelı "Toplam Kalite Yönetimi" aşağıdakı konuları ıçermektedır: 1. 1SO 9000 ve tenıel kavramlar 6 saat 2. Uluslararası şırket sıstemı ve ilişki odaklan 3 saat 3. Yönetimde kalıte 3 saat 4. Takım çalışması 3 saat 5. Kalite geliştırme takımlan 3 saat 6. Performans degerlendırme 3 saat 7. Toplam kalıte ve stratejık yönetım 3 saat 8. Kalite fonksıvonlannı konuşlandırma 3 saat 9. ISO 9000 ve toplam kalite 3 saat 10. Hizmet kalıtesı 3 saat 11. Hoshın plan ve hedeflerı 3 saat Toplam 36 saat "Toplam Kalite Yönetırm Programını" tamamlayan- lara; "ITO Dış Ticaret Ensıttüsü Uygulama Sertıfıkası" (katılım belgesı) verilecektir. Porgrama katılan katılım- cılar. "katılma payı" ödeyeceklerdır İTO Dış Ticaret Enstitüsü programları üyesı olduğu; "Uluslararası Tıcaret Eğıtımlerı Organızasvonu Bırlıgi (IATTO)" standartlan çerçevesinde düzenleranektedir. Program kayıt ve uygulama bilgıleri 1. Kayıt ışlemlen 2. Program başlangıcı 3. Program bıtışı 4. Program günleri 5. Program saatlerı 9-17 Mart 1998 17Mart 1998 (Salı) 16Nısan 1998(Perşembeı Salı. çarşamba. perşembe 18.30-21.30 Başvuru adresı; lstanbul Ticaret Odası Dış Ticaret Enstitüsü Rasım Paşa mahallesi. Tapköprü sokak İTO Kadıköy Hizmet Bırimi. 2. kat. Söğütlüçeşme 81320. Kadıköy- lstanbul Tel:Ö.216 414 82 67-414 82 68 Faks: 0.216 414 82 69 Emaıl: ıtodte (n escortnet. com Basın: 8884 SARIYER SULH HUKUK MAHKEıMESİ Sayı: 1998/218 Mahkememizın 27.2.1998 tarih 1998/218 esas 1998/166 karar savılı ılamt ile Trabzon. Yalı Mah. cilt 023. kütük: 0299"da nüfusa kayıth Ahmet Muhtar ile Makbule'den olma 1926 doğumlu Türkan Ayral'a avnı yerde kayıth eşi Mustafa Kâzım ile Emine Zehra'dan olma 1336 doğumlu Nejat Ayral'ın vasi tayin edildiği ılan olunur. Basın: 8430 Hüviyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. REFİK MUSTAFA KARAHAS İkitelli'de sahibinden 150 m : SATILIK ARSA 62638 6"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle