Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 MART 1998 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Bir Kadm Yurttaşın Zina Üstüne Düşünceleri
ERENDİZ ATASU
S
e\ gılı okur. bir an için zih-
nimızdekı tüm öğreti ve ön-
vargı tortularını boşaltıp, bir
çocuğun anlamaya aç. dü-
rüst merakıyla düşünelim:
Demokratik toplumun yapi
taşı nedir? Yurttaş. Yani insan. Yanı birey
Demokratik dev let her şeyden önce yurt-
taşın varoluşu içın gerekli asgari koşulla-
n gü\ence altına almak duruıtıundadır.
Peki insanın vaşayabilmesı için gereksin-
diği asgari fizıksel \e ruhsal koşullar ne-
dir? Can gihenliğı, ekmeğını kazanabil-
mesı içın çalışma hakkı, barınabileceği
bir yer \e ilişkiler. Hiç bir insan, öbür ın-
sanlarla ılişki kurmaktan tümüyle soyut-
lanarak \ aşa> amaz. Işte bu nedenledir ki,
demokratik anayasalar yurttaşın yaşama
hakJonı. vücut bütünlüğünü güvenceye al-
dıklan gibi. özel yaşamını da dokunulmaz
addederler. Bızim anayasamızın 20. mad-
desı deu
özel hayaOn gizliliği" ilkesini be-
nimser \ e kav deder.
Peki. "özel hayat" dediğimiz yaşama
alanının maddesi nedir. sevgili okur? Ya-
kın ılişkılerimizden ve iç dünyamızdan
başka! Düşüncelenmizin. duygulanmt-
zın. duv uncumuzun (vicdanımızın) ve
gövdemizin yaşantısıdır "özel hayat".
Cinsel deneyımler. onlan önceleyen ve iz-
leyen duygu örüntüleri. bir başka deyiş-
le "göniiİ ilişkileri" ve dinsel inanç ya da
İnançsızlık "özel hayat"ın iki ana ekse-
; 'nidir.
c
Türkiyemizde genelgeçer bir çagrı-
'şım kalıbı zihinlere yerleşmiş. "Zina"
sözcüğü anılır anılmaz. çoğumuzun im-
gelemınde "yıflarca saçını süpürge ettik-
ten sonra. daha genç bir kadına sevdala-
nankocasıtarafindanterkedilmişortayaş-
" Jı, acüı eş" belmvor; zınaya \e zınanın
1 faillerineöfkeleniyoruz. Evlılik sürerken
~gelişen e\lilik dışı ilişkilerin geniş kap-
samını anılan kalıba indirgemenin >an-
.lışlığına dikkat çektikten sonra. bukalıp-
imgeyi irdeleyelim: Burada evli kadının
uğradığı haksızlık o denli büyüktür ki, ola-
ya hangi ahlak dizgesinin penceresinden
bakarsanız bakın, üçlü ilişkiyi ister din-
sel, ister laik, ister burjuva. ister proleter
ahlakıyla inceleyin. "koca" suçlu konum-
dadır. Ancak. bu ne tür bir suçtur? Sorun
burada dügümlenmektedir. Bu yasal bir
suç mudur -ya da öyle mi sayılmalıdır-
yoksa eski deyimiyle vicdani bir suç mu-
dur? Bu bir vfcdani suçtur. tıpkı çocugu-
na aş, giysi, eğitim sağlayan. ama ona
gereksindiği sevgiyi veremeyen bir ana-
babanın işlediği suç gibi, tıpkı kıskandı-
ğı kardeşinin hayatını zehreden kimsenin
suçu gibi... Olaya dıştan, ahlak ilkeleri-
nin ak ve kara renklerdeki doğru'yanlış
zıthğmdan değil de. insan \iireginin kar-
maşık dokusunun arasından bakarsak.
gönül ilişkilerinde "suçUT diye bir kav-
ramolamayacağını. kendi incinmişlikle-
rimiz pahasına kabul etmek zorunda ka-
lınz. Çünkü yüreğimizin engebeli cograf-
yasında ne ak vardır ne kara... Ve orada
tüm renkler gnnin tonlandır.
Zinanın yasal suç sayılmasının köke-
ninde bu görüş savunuculannın dillerin-
den düşmeyen yukandaki kalıp-ımge mi
yatmakta. yoksa çok ciddi bir samimiyet-
sizlikle mi karşı karşıyayız? Türk Ceza
Kanunu'nda. zina konusunda. bugüne
değin yer almış hükümler, zinacı kocaya
ve zinacı evli kadına bakış açısı ve uy-
gun görûlen cezalar açısından tüyler ür-
pertici bir cinsiyet aynmcıhğı sergile-
mektedir. Kuruluş felsefesi kadm ve er-
kek yurttaşın eşitliğine dayanan curnhu-
riyetimizin üç çe>Tek yüzyıllık tarihinde,
bu kaba eşitsizlik yüce parlamentonun
v icdanını niçin sızlatmamıştır. neden zih-
nini kurcalamamıştır? Şimdi parlamen-
to zinacı kocayı da hapse koyarak eşitsiz-
liği hafifletmek niyetinde. Aynmcıhğı
olanca ilkelliği ile saptayamadan. teme-
linde yatan nedenleri sorgulamadan. zi-
nacı kocaya da hapis cezası verilmesiy-
le kadın-erkek eşitliğine doğru sağlıklı bir
adım atılabileceğini düşleyebilmek için.
kişinin hayli safdil olması gerekmekte-
dir kanımca. Ruhsal açıdan bireyı darbe-
leyen. hatta yıkan sözde önlemlerle aile-
nin korunabileceği savlannı doğal ki, cid-
diye almak mümkün değildir. Bir e\ li çift
düşünün ki. se\gili okur. biri öbürünü
sevmemekte ve aldatmakta, öbürü de bi-
rınin hapse tıkılmasına yol açmakta! Bu
içleracısı durumun biradım daha feci ola-
nı herhalde bir eşın öbürünü katlettiği ai-
le türüdür!
Samimiyetsizliği belırledikten sonra.
altında saklanan nedenleri kurcalayalım.
dilerseniz. Insanlık tarihi. erkeğin "kadm
bedenini" denetim altma alma ve dene-
tim altında tutma mücadelesi diye de oku-
nabilir. Kadın bedeninin kavramsal ola-
rak "şey'Meştirilmesi. ne yazık ki tüm u> -
garlıklann ortak kusuru \ e yarasıdır. Ku-
şaklann bilincini ve bilinçaltını çarpıtan
bu süreç somut yaşamda. yasal düzenle-
melerde \ e uygulamalarda da kadın gö\ -
desinin metalaşmasını getirmiştir. Ku-
rumlaşmış fuhuş "şey"leşmenin bir uç
örnegidir. Feodal toplumda parasal güven-
ceden yoksun kadını korumak için geliş-
miş olsa da. "başlık" geleneği özünde
bir başka uç örnektir. Ancak "kadm be-
deninin" -yaşayan insan kendi bedenıy-
le özdeş olduğuna göre- "kadının" zi-
hinlerde veduygusal vaklaşımlardanes-
ne sayılması uç örneklerle sınırlanması
mümkün olmayan bıçımde toplumun.
ilişkilerin, yaşamın katmanlanna, tıpkı
bir kılcal ağı gibi yayılmıştır. Türk Ceza
Kanunu'ndaki zinayla ilgili aynmcı hü-
kümler de işte böyle bir uç örneği oluş-
turmakta idi.
Bireyin kendisinın. onun gövde bütün-
lüğünün önem taşımadığı. fiziksel şidde-
te yakm gelenekçi bir toplumda, kadın
gövdesine \erilen değerle siyasal birol-
gu olarak bireysel özgürlük arasındaki
baglantıyı iyi kavramalıyız derim. Ka-
dın bedeninin bir eşya olarak görülmesi.
bir gönül işi olan cinsel ilişkinin de ka-
çınılmaz bıçımdeu
şey"leşmesini. sevgi-
den soyutlanıp kavramsal olarak bayağı-
laşmasını getirmiştir beraberinde. İnsan
soyunun bir başka ruhsal hastalığı değil
midir bu? Gıderek bedensel olan her şey
değersiz görülür v a da meta degeri taşır
ancak. Feodal ahlak artıklarından arına-
mamış. bir başka deyişle insan tekını. ya-
ni bireyi. yani yurttaşı -gö\desi \e özel
yaşamıyla birlıkte- değerli kılan hüma-
nist felsefeyi yeterince benimseyememiş
gelenekçi toplum.u
her şeyin satılık" ol-
duğu bir toplumsal-iktısadi dizgeye yö-
neliyorsa eğer. vay kadınlann. yoksuİla-
nn. mahkûmlann gövdelennin haline!..
Peki. "erkek" neden kadın bedenini -
kadını- denetim altında tutmak ister'1
Bu
soruyu toplumbiiimciler. insanbilimci-
ler. ruhbilimciler. felsefeciler. iktisatçılar.
marksistler. feministler çeşith açılardan
yanıtladılar. Birbırini tamamlayan farklı
görüşlerin kısa bileşkesine göz atalım:
Tarih boyunca uygarlıkların aşama kay-
detmeleri üretim ilişkilennın gelişmesi-
ne baglı kahnıştır. Üretim araçlarının sa-
hibı olan erkek en doğal üretımı olan ço-
cuklannı kendi gö\desinin tohumladı-
ğından kuşkuya düşmek ıstemez. Doğa
bu konuda ona oyun oynamıştır. emin
olabilmenin kendiliğinden bir volu vok-
tur. Tek çözüm. kadınını denetim altında
tutmaktır. Aynca erkek bilinçaltında do-
gayla özdeşleştirdiği kadın gövdesinden
ürker de. Çünkü doğa bir bakıma kor-
kunçtur. denetim altına alınmazsa felaket-
lere yol açabilir. En iyisi, kadın denen
yaratığı da, tıpkı doğa gibi kelepçeye vur-
maktır. Bu işlem fiziksel olarak yapıla-
mıyorsa. ozaman yasal ve töresel biçim-
deaerçekleştirilmelidir kadının tutsaklı-
Zinayı yasal suç sayan anlav ışın içyü-
zü. aldatılmış evli kadını korumak değil-
dir. kocasını aldatmaya veltenecek ev li ka-
dını mah\etmektir. Bizim "sapınakadar
erkek" parlamentomuzun nıyetı de bun-
dan başkası değildir. hiç kuşkunuz olma-
sın. sevgili okur. Eşini aldatan kocaya ce-
za venlmesı raflarda pinekleyen. uygu-
lanma yeteneğinden yoksun pek çok ya-
sa maddesinin arasına katılacaktır. Ama
eşinı aldatan kadının gözünün yaşına ba-
kılmayacaktır. \asa koyucunun içtenlıği-
ni ölçmek için küçük bir deney önerile-
bilir. Nasıl mı? Dcğrusu merak etmekte-
yim. yüce parlamentomuz. içinde bolca
barındırdığı. din kurallarına göre yön-
lendirilmiştoplumyandaşı vedolavısıy-
la çokeşli sayın mıllervekillennin dokiı-
nulmazlıklarını kaldırıp. Medenı Fta-
nun"la çelişen. dola> ısıy la \ asal oiarak zi-
na kapsamına giren yaşam biçimleri do-
layısıyla. onlara hesap verme \e hapse gir-
me \'olunu gösterecek midir'
Insanlığın iki yansının -kadınlarlaer-
keklerin- insanlığın geçmişıyle yaşıt cın-
sellik ilişkisine. yani sevgi-nefret şef-
kat zulüm yarışma dayanışma karşıt-
lık düşmanlık hükmetme boyuneğme sa-
hibolma teslim olmadan örülmüş tüm bir
insansal dokuya çözümleyicı gözlerle hiç
bakmamış kimi kadınlann. erkeklen hap-
se sokmakla kadınlara yardım edebilecek-
lerinı düşünmeleri ne kadar hazındır...
(Cadın erkek eşitliğınin özgürlükte değil
cezaevinde sağlanması için çabalamak
düşünce penşanlığının acıklı-gülünç bir
dışav urumudeğil midir? Bu kadınlann ara-
sında kimi hukukçuların ve ülkenın kimi
yöneticilerinin de bulunması hazinden
de ötedir.
Oysa zinanın kadın için de erkek için
de yasal suç olmaktan çıkması bireylere
ve ülkeye yardımcı olabilirdi. "Gövde"nin
bir sözleşmeyle. sahip olunacak herhan-
gi bir eşya gibi kabu! edilemeyeceğinin
> asal onayı olurdu böyle bir girişim. İn-
sanın gövdesinin. \ ani kendisinin değer-
li olduğunu\urgulardı. Yurttaşın gö\ de-
sinin \asa koyucu. yasa uvgulayıcı. kol-
luk güçleri, vs. karşısında dokunulmaz-
Iığı hayata geçemedikçe. gönül/gönül-
süzlük.inıan/imansıdıkdc\ letin v c> a top-
lumsal baskının müdahalesinden annıp
kişiseUeşmedikçe.demokrasinin gelişme-
si soluk bir haval olarak kalır.
ARADA BİR
KORAY TAR.4KÇIOGLL
Siyasal Simge:
Başöptüsü
Şapka Kanunu ve Kılık Kıyafet Kanunu, 25 Ka-
. sım 1925 tarihinde kabul edilmiştir. Tam 72 yıl ön-
ce... Bugün halen kılık kıyafet, başörtüsü ve sank
jle uğraşıyor olmamız acınacak durumumuzu gös-
teriyor.
k~ - Türkiye Cumhuriyeti Devleti 192âyılındaki600
-ı bm öğrenci sayısınhbugün 15 mityona ç<karabil-
v miş, 12 mılyon oian nüfus 62 «Hİyona çıkarken bu
insanları bestemiş, egitmiş, sağlık sorunlarını elin-
den geldiğince çözmeye çalışmıştır. Bunlar büyük
başanlardır. Bunlara eklenecek daha çok başarı-
lar var. Fakat bunların en önemlisi olan eğitim so-
rununda ciddi bir başarıya ulaşılamadığı da orta-
dadır. Eğitim sistemimiz başarılı olabilseydi "Siz
isterseniz hilafeti getirebilirsiniz" diyebtlen birisi baş-
bakan olamazdı.
"Benim memurum işini bilir" diyerek yolsuzlu-
ğu kurumsallaştıran, tarikat üyesi cumhurbaşka-
nı olamazdı.
"Yalancılığı ve utanmazca kışisel hırsı ile üne ka-
vuşan" bir insan başbakan olamazdı.
"Türkiye'yi şeriatın kucağına oturtmaya çalı-
şan" bir vatandaş başbakan olamazdı.
Aynca, eğitim sistemimiz başarılı olabilseydi,
Eğitimi Birieştirme (Tevhid-i Tedrisat) Yasası'nı kö-
künden sarsan imam-hatip okulları da var olmaz-
dı.
Aslında çok uzun olan bu listeye şimdilerde ye-
nı bir ad daha eklendi: Agâh Oktay Güner.
Kendileri şöyle buyuruyorlar: "Plajda kadınlargö-
ğüslennı açabiliyorlarsa, diğerieri başını örtebil-
melidir, işte demokrasi budur." AklımızyüceTan-
rı'ya emanet... Bu zat bu sözü okul ve üniverslte-
lere başörtüsü ile giren öğrenci ve oğretmenlere
destek vermek için söylüyor. Demek ki bu zatın
kılık kıyafet kanunundan haberi olmadığı gibi ba-
şörtüsünün işlevinden çok ötede bir anlam taşı-
dığından da haberi yok. Eğer haberi varsa ve ona
karşın böyle konuşuyorsa, o zaman kötü niyet
var.
Kılık kıyafet her zaman bir simgedir. Insanlann
toplumsal düzeyini, kültürünü ve düşüncelerini
yansıtan önemlı bir araçtır. Var olan bir disiplinin
ya da disiplinsızliğin işaretidir.
Eğitim. Türk ulusunun ve devletinin geleceğidir.
Eğitimle yarınki kuşaklar yetiştiriliyor. Geleceği-
mizi emanet edeceğimiz öğrencilerimiz, mevcut
kanun ve nizam altında, yani kurulu bir disiplin için-
de eğitilmelidir. Çağdaşlaşma ve gelişme ancak
bu yolla olacaktır. Giyim kuşam da eğitimin bir par-
çasıdır. Öğrencinin ne giyebileceği ve neleri giye-
meyeceği gelenekler ve kanunlarla belirlenmiştir.
Öğrenci ve öğretmen, başörtüsü kullanamaz. Do-
laylı olarak öğrenci devletin hizmetindeki memur
gibidir. Devletin müsaade ettiği ve uygun gördü-
ğü bilgiyi, devletin müsaade ettiği koşullar içinde
alır. Başka türlüsü anarşidir. Anarşiye destek ve-
_\,rene de "anarşist" denir.
Insanların özel hayatlarında başını örtüp göğsü-
nü açmasına hiç kimse karışamaz. Ancak devlet-
',. le ve toplumla olan ilişkilerinde hiç kimse serbest
..değildir. Plajda göğsünü açan yetişkin insanın özel
;,hayatı ile öğrencinin belirli koşullara uyma zorun-
.' Juluğunun birbiri ile karşılaştırılması en hafif tabiri
- ile sapla samanı birbirine karıştırmaktır. Posta da-
•, ğıtıcısı. ahçı kukuletası ile çalışamaz, polis ve as-
ker, açık başla dolaşamaz. Bunlar kanunla belir-
lenmiştir.
Söylediği lafın anlamını bilmeden, düşünmeden
konuşan ınsanların başkan yardımcısı olduğu bir
parti, şu anda ülke yönetiminde. Vah Türkiyem!..
de BUGUN
A t
J ' -
Türkutnin
YAPIMI5 YIL SUREN OLAGANUSTU BIR BELGESEL.
Kuş Cenneti Türkiye'de yaşayan 450 tür kuşun
yaşam serüvenleri...
Belgesel TİRhrde izlenir
Gelibolu'da Ticaret Lisesi
karşısında
kat karşılığı veya satılık arsalar
021634721 79
ANKARA GAYRtMENKUL SATIŞİCRA DAİRESİ'NDEN GAYRİMENKULLTN AÇIK ARTTIRMA
DosyaNo. 199" 9"6
Satılmasına karar verilen gavrımenkulün cınsı. kıymetı. adedı. e\safı Ankara. Çankaya ılçesi. Ertuğrulgazı mahallesı. Şehıı Hasan K.araca sokağı 21 no'lu apartmanın bu-
lundugu yere rastlayan \e imann 298" ada. 15 ntımaralı parselını tejftl eden 532 m2 mıktanndakı kargır apartmanın 24 532 arsa pa\lı 1. bodrum kat 3 no'lu 2 oda salon \e
müştemilatından ibaret. 80 m2 kullanım alanı bulunan mesken. bir borçtan dolavı açık amırma suretıyle satılacaktır. Genış evsafı dosyada me\cut >artname>e ılişik bilirkışi ra-
porunda açıklanmıştır Takdir edilen kıymeti: 2.800.000.000 TL olup yüzde 1 KDV alıcı aıttır
Satışşartlan: 1- Satış, 28.4 1998 günii saat 14.50"den 15.00'e kadar Adh\e \1ezat Salonu'ndaaçıkarttırma buremlesapılacak Bu arttırmada tahmın edilen kıymetın yüz-
de 75'inı verüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu \e satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı ı;ıkmaz--.a. en çok arttıramn taahhüdû ba-
ki kalmak şartıyla 8.5 1998 günü aynı yerde a\nı saatte ikincı arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttımıada da bu mıktar elde edılemenıişse ga\nmenkul en çok antıranın taahhüdû
saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ıhale edılecektir. Şu kadar kı arttırma bedelinın malın tahmın edilen kıymetının yüzde 40'ını
bulması ve satış ıstevenın alaeagına rüçhanı olan alaçaklann toplamından fazla olması \e bundan başka para\a çevırme \e pavlaştımıa masraflarını geçmesı lazımdır Böyle
fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Antırmava ıştırak edeceklerin. tahmin edilen kıymetin yüzde 20'M nıspetınde pe\ akçesi \e>a bu mıktar kadar millı bir
bankanın teminat mektubunu \ermelen lazımdır. Satış. peşin para ıledir. alıcı ıstediginde 20 günü geçmemek üzere mehil venlebıhr. fellalışe re»mı. ıhale pulu. tapu harç \e
masraflan alıcıya aıttir. Bırikmış vergıler satış bedelınden ödenır. 3- lpoteksahıbıalacakhlarladiğerılgılilenn(*ıbugavnmenkul üzerındekı haklannı hususı\le faız\e mas-
rafa dair olan ıddıalannı dayanağı belgelen ile on beş gün içinde dairemize bıldirmelerı lazımdır. Aksi takdırde hakları tapu sıcılı ile sabıt olmadıkça pavlaşmadan harıç bıra-
kılacaklardır. 4- Ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelinı yatırmamak suretiyle ihalenın feshme sebep olan tüm alıcılar ve kefıllerı. teklif ettiklen bedel ile son ıhale bedelı
arasındaki farktan ve diğer zararlardan \e aynca temerrüt faizınden müteselsılen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerriit faızı aynca hükme hacet kalmaksızın daıremızce
tahsıl olunacak. bu fark. varsa öncehkle teminat bedelınden alınacaktır. 5- Şarrname. ılan tarıhınden ıtıbaren herkesın görebilmesı içın daırede açık olup. masrafı \enldiğı tak-
dirde isteyen alıcıya bir örneği göndenlebılır. 6- Satışa ıştırak edenlenn sartnameyı görmüş ve münderecatını kabul etmış sayılacakları. başkaca bılgı almak ıstevenlerın
1997-976 sayılı dosya numarasıv la müdürlüğümüze başvurmalan ılan olunur 2".2 1998 (*) llgilılertabırine ırtifak hakkı sahıpleri dedahıldır Basın- 8861
PENCERE
Köylü İle Soylu...
Süleyman Bey IslamköylüL
Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin "halkçı" politikası,
tek partili döneminde bir yandan "Çoban Sülü"yü
okutup yüceltirken, öte yandan Gögceli Yaşar Ke-
mal'i dünya edebiyatına armağan ediyor.
Peki. ispanya Kralı Juan Carlos ne?..
O soylu mu soylu...
Bourbon hanedanından...
Ne var ki soylu da eninde sonunda köylüdür. Es-
ki dönemlerde geniş topraklara el koyan zorbalar,
derebeylik düzenini kurup köylüleri buyurganlıkla-
rı altında topladılar. Toprak, babadan oğula geç-
tikçe, aile palazlandıkça, kaba saba toprak ağası
yontuldu. soyluluk tasladı. aristokrat sınıfı oluştur-
du.
Yıne de bu ilkel oluşum Demirel'in köylü, Carlos'un
soylu olmasını engellemiyor; ama, cumhurbaşka-
nının köylü olması Türkiye'nin demokrat, kralın
soylu olması ispanya'nın faşist olduğu anlamına gel-
miyor.
•
Kristof Kolomb'un 1492'de Amerika'yı keşfet-
mesinden sonra, iberik Yarımadası'ndan gemiler-
le yola çıkıp okyanusun ötesindeki karaya ulaşan
Hıristiyanlar, Amerika'yı ele geçirmişler, Inka ve
Maya uygarlıklarının köküne kibrit suyu ekmişler,
koskoca kıtayı yağmalamışlardır. ispanyolların ele
geçirdikleri altın ve gümüşün haddi hesabı yoktu,
16'ncı yüzyılda İspanya dünya imparatorluğu sa-
yılıyordu.
Peki. sonra ne oldu da iberik Yarımadası'nda yer
alan İspanya ve Portekiz. Avrupa'nın en yoksul ül-
keleri durumuna düştüler?..
Çünkü bu toplumlarda sanayi devrimi çeşitli ne-
denlerle gecikti; İberik Yarımadası'na taşınan altın
ve gümüş, ingiltere, Almanya, Fransa, Hollanda
gibi ülkelereyaradı.
*
ispanya ne zaman sanayileşti?..
Diktatör Franco döneminde!..
ispanya İç Savaşfnda, faşist İtalya ile Nazi Al-
manyası'nın yardımlarıyla başan sağlayan Gene-
ral Franco, ABD'nin desteğini 'Soğuk savaş' dö-
neminde sağladı; 1951 'de UNESCO'ya, 1955'te Bir-
leşmiş Milletler'e girdi; 1970'li yılların başında dün-
yanın sanayileşmiş 15 ülkesi arasında yer aldı.
Demokrasinin altyapısını oluşturan sanayileşme,
otoriter rejimle gerçekleşti.
1975'te Franco öldüğü gün, akıllı Kral Juan Car-
los'un dayanacağı sanayi burjuvazisi hazırdı; faşist
ideolojiyi -yerel adıyla falanjizmi- benimsemiş or-
duyu yola getirmek güç olmadı; cılız askeri müda-
hale girişimleri boşlukta kaldı.
Sonuç?..
Tüm Avrupa gibi, İspanya da demokratik rejim
dışında sanayi devrimini gerçekleştirmiştir.
Demokrasiyeerişememiş ülkenin köylü cumhur-
başkanı, bu yüzden soylu kralla buluşurken bir ek-
siklik duygusuna kapılıyor.
•
Cumhurbaşkanı ile kral arasında şimdi bir alış-
veriş yapılıyor...
Silah alışverişi!..
1982'de NATO'ya giren İspanya, ABD'ye önem-
fdrnJişJir.jJMj^rilfcan hükleer derji*a$Harı bu
coğrafyada baunıyo.rlaı', Amerika Akdeoiz'in iki
ucundaki iki yarımadada üslenmiştir.
Ve ortada bir soru var:
20. yüzyılda Portekiz Salazar'ın, ispanya Gene-
ral Franco'nun kırk yıllık diktatoryasından sonra
demokrasiye geçebildiler; 'Pasifik Kaplanlan' da oto-
riter rejimlerde devlet planlamasıyla ekonomik atı-
lımlarını yaptılar; peki. Türkiye demokrasiden yok-
sun çok partili rejimiyle geçen kırk yılını boşuna mı
harcamış oluyor?..
İSTANBUL TİCARET ODAŞI
DIŞ TİCARET ENSTİTÜSÜ
TOPLAM K.4LİTE \ ÖNETİıVlİ
PROGRAVU 3. DÖNEM
lstanbul Ticaret Odası Dış Ticaret Enstitüsü: oda
üyesı ışletmelerın dış ticaret sorumlutannın "Toplam
Kalıte Konusunda" güncel bilgi ve becerılerini geliş-
melerçerçevesınde arttırmak amacı ile "Toplam Kalıte
Yönetımi Programını (3. Dönem)"" ba^latmaktadır.
Program "Toplam Kalite" konusunda uzmanlaşmış uy-
gulamacılar ve eğıtımciler tarafından yürütülecektır.
36 saat sürelı "Toplam Kalite Yönetimi" aşağıdakı
konuları ıçermektedır:
1. 1SO 9000 ve tenıel kavramlar 6 saat
2. Uluslararası şırket sıstemı ve ilişki odaklan 3 saat
3. Yönetimde kalıte 3 saat
4. Takım çalışması 3 saat
5. Kalite geliştırme takımlan 3 saat
6. Performans degerlendırme 3 saat
7. Toplam kalıte ve stratejık yönetım 3 saat
8. Kalite fonksıvonlannı konuşlandırma 3 saat
9. ISO 9000 ve toplam kalite 3 saat
10. Hizmet kalıtesı 3 saat
11. Hoshın plan ve hedeflerı 3 saat
Toplam 36 saat
"Toplam Kalite Yönetırm Programını" tamamlayan-
lara; "ITO Dış Ticaret Ensıttüsü Uygulama Sertıfıkası"
(katılım belgesı) verilecektir. Porgrama katılan katılım-
cılar. "katılma payı" ödeyeceklerdır
İTO Dış Ticaret Enstitüsü programları üyesı olduğu;
"Uluslararası Tıcaret Eğıtımlerı Organızasvonu Bırlıgi
(IATTO)" standartlan çerçevesinde düzenleranektedir.
Program kayıt ve uygulama bilgıleri
1. Kayıt ışlemlen
2. Program başlangıcı
3. Program bıtışı
4. Program günleri
5. Program saatlerı
9-17 Mart 1998
17Mart 1998 (Salı)
16Nısan 1998(Perşembeı
Salı. çarşamba. perşembe
18.30-21.30
Başvuru adresı; lstanbul Ticaret Odası Dış Ticaret
Enstitüsü Rasım Paşa mahallesi. Tapköprü sokak İTO
Kadıköy Hizmet Bırimi. 2. kat. Söğütlüçeşme 81320.
Kadıköy- lstanbul
Tel:Ö.216 414 82 67-414 82 68
Faks: 0.216 414 82 69
Emaıl: ıtodte (n escortnet. com Basın: 8884
SARIYER SULH HUKUK
MAHKEıMESİ
Sayı: 1998/218
Mahkememizın 27.2.1998 tarih 1998/218 esas
1998/166 karar savılı ılamt ile Trabzon. Yalı Mah. cilt
023. kütük: 0299"da nüfusa kayıth Ahmet Muhtar ile
Makbule'den olma 1926 doğumlu Türkan Ayral'a avnı
yerde kayıth eşi Mustafa Kâzım ile Emine Zehra'dan
olma 1336 doğumlu Nejat Ayral'ın vasi tayin edildiği
ılan olunur. Basın: 8430
Hüviyetimi kaybettim.
Hükümsüzdür.
REFİK MUSTAFA
KARAHAS
İkitelli'de sahibinden
150 m
:
SATILIK ARSA
62638 6"