12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 MART 1998 PERŞEMBE 12 KULTUR Balkan Naci tslimyeli'nin 'Suret' başlıklı sergisi, 4 Nisan'a dek Atatürk Kültür Merkezi'nde Kendine doğru uzun bir yolcuhık AHU ANTMEN Atatürk Kültür Merkezi'nde açtığı "Su- ret" başlıklı sergisinde. geleneksel halk sanatına konu olmuş efsanevi öykükri. kahramanları v e olaylan çağdaş bir bakış- la yorumlayan Balkan Naci İslimyeli. top- lumsal belleğimizde yer etmiş o imgesel dünjayı güncel bir gerçekliğe dönüştürü- vor. "Şahmeran". "Ah Minel Aşk", "Fer- hat ile Şirin". "Hicaz Demiryolu" gibi. halk resimlerine de konu olmuş masalla- rın, kahramanlann özüne keşfe çıkan sa- natçı. kendi deyimiyle u zamansız,mekân- sız, ulussuz" bir boyutta. insanlar var ol- dukça değişmeyen ve değişmeyecek te- mel gerçekkri irdeliyor. "Suret" dizisi. uzun bir yürüyüşün du- raklanndan sayılabilir. Sanatının belirle- yici özelliği olan "arayış'' olgusunun hem içeriksel. hem görsel metaforu sayılabile- cek bir yürüyüş. bir > ol teması var Balkan Naci'nin dağarcığında: Genelde birevin. özelde sanatçı-bireyin kendine uzanany ü- rüyüşü, kendine doğru çıktığı yolculuk. ilk yapıtlarını v erdiği 1970'li yıllardan bu yana izlerini sürebildığimiz temalar... 'l990'h yılardagerçekleştirdiği "Sır", "tz". "Söz" gibi sergilerde de bu arayışı sürdü- ren. bu arada kimlik çatışmalannı, kayma- larını ve hatta "Deli Gömleği''nde olduğu gibi kimlik bunalımlannı. kendini yıtiriş- lerı görsel bir dille aktaran Balkan Naci, "Suret"te ise sanki bir 'yürieşme'nin altı- nı çizivor. 'Suret neyin resmidir?'' "Suret neyin resmidir" dıye soru> or bu sergısınde sanatçı. Son dönem sergilerin- de olduğu gibi. yine dille tevnas ederek kuruyor görsel dünyasını: "Sanatçının ken- di yoluna gittiğinin resmidir". "İnsanın kendiölümünü taşıdığının resmidir", "Sa- natçının yüksekliği yerdeki yalnızlığuıın resmjdir" gibi başlıklarla yanıtlannı ver- dığı o soruyu. maceraperest bir sanatçınm kendi kendine oynadığı bir oyunun kura- Sanatçuun nefes alıp nefes verdiğinin resmidir. 1997-1998. Sanaün sanatçuım gerçek yüzü okiuğunun resmidir, 1997-1998. Balkan Naci'nin kendini ifade edebilmek adına sınırsız özgürlüğe olan inancmı kavrayabilmek için bugüne dek gerçekleştirdiği sergilere bakmak yeterli. 'Suret 7 , bu açıdan, Balkan Naci'nin sanatsal sürecinde yeni bir adım olarak değerlendirilebilir. Bilgisayar teknolojisiyle üretilmiş bu resimler de yeni ve farklı bir ifade arayışının ürünleri. Bunlan 'yeni' kılan ve evrensel boyuta taşıyan ise Balkan Naci'nin elinin altındaki malzemeyi güncel sorularla kuşatabilmesi... hna dönüştürüvor. "Suret" dizisinde yer alan tüm resımlenn kahramanı. yine sanat- çının kendisı. Kimi zaman şizofrenik bir kişilik olarak ("Sanatçının ikiyebölündü- ğünün resmidir". '•Sanatçının kendiniödiü- lendirdiğinin resmidir". Sanatçının ken- divlecenkettiğinin resmidir" gibilçıkıyor karşımıza. kimi zaman kendisiyle banşmış bir sanatçi ("Sanatçının kendini kutsadı- ğının resmidir'')... "Surefinözünübirbi- linç övküsüoluşturuyor belki de: "Sanat- çının hem azalıp hem çoğaldığının resmi- dir...'' Balkan Naci. bu dizinin kaynağını oluşturan arketiplerin altını çizerek. geç- mişten günümüze uzanan insanhk duru- munun öyküsünü bir sanatçı olarak can- landırmaya soyunuyor. Halk efsanelenn- deki kökenlerinden vola çıkarak okundu- ğunda mizahi bir tavırla geleneğe eklem- lenen "Suret" resimleri, tarihsel süreç için- de insanın kat ettiği yol düşünüldüğünde farklı bir boyut kazanıyorlar. Balkan Na- ci. ilk dönem resimlerinde de daha gele- neksel malzemelerle ortaya koyduğu bu yaklaşımla folklorun çağdaş. bir taşıyıcı- sı oluyor. Bu resimleri "yeni" kılan ve ev- rensel bir boyuta taşıyan ise Balkan Na- ci'nin, elinin altındaki malzemeyi güncel sorularlakuşatabilmesi... Sanatçıya yarat- ma dürtüsünü verenin ne olduğu sorunsa- lı biryana. günümüzde bireyin yaşam mü- cadelesi. yalnızlıgı. insan ilişkileri. ölüm düşüncesi gibi çeşitli konulan gündeme ge- tiriyor "Surefteki resimler. Farklı ifade biçimleri Sanatçının bu sergisinde de süren kim- lik. benlik arayışlan. tu\alden mekân dü- zenlemelerine uzanan farklı ifade biçim- lerine \e kullandığı malzemelere de yan- sıyor. Balkan Naci'nin kendini ifade ede- bilmek adına sınırsız özgürlüğe olan inan- cmı kavrayabilmek için bugüne dek ger- çekleştirdiği sergilere bakmak yeterli. •'Su- ret'''. bu açıdan, Balkan Naci'nin sanatsal sürecinde yeni bir adım olarak değerlen- dirilebilir. Bilgisayar teknoloji>le üretilmiş bu resimler de yeni ve farkh bir ifade ara- yışının ürünlen. Sanatta disiplinlerarası diyaloğa son de- rece eğilimli olan \e dogrusu farkh alan- lardadaiddialı görünen Balkan Naci. "Su- ret" dizisinde geleneksel resim çerçevesi içinde çeşitli sanatlan birleştirme yoluna gidiyor. Hem fotoğrafa. hem sinemaya, hem tiyatrov a hem de edebıyata yakın du- ran bu çok boyutlu resimler. günümüzün gelişen teknolojisinden yararlanıyor. ama bir yandan da 'çerçeveyi' aşmıyor. Yani teknoloji. sanatın kendisinden rol çalmı- yor. resme gölge etmiyor. "Suret" sergisinin bir ilginç yanı da Balkan Naci'nin sadık izleyıcilerinin he- men fark edebileceği. geçmişe gönderme- leri... Yıllar önce boyayla yarattığı görsel dünyayı, bu kez farklı bir dille anlatıyor sanatçı. "Suret" sergisinin. sergi kapsamm- daki kimlik yüzleşmeleri dışında bir tür "yüzteşme" özelliği taşımasmın bir nede- ni debu olsa gerek... Balkan Naci'nin yol- culuğu ise yine sürecek kuşkusuz... İnsan kendine bütünüyle kavuşur mu ki hiç? Atatürk Kültür Merkezi'ndeki sergi. 4 Nisan'a dek sürüyor. Fassbinder, yaşamı da bir oyun ya dafilm gibi küçük küçük, anlamsız sahneler olarakgörürdü 'Sistem düşmanı birisyanaydı'Kültür Servisi - Alman Kültür Merkezi tarafından Alman şair. oyuncu ve yönetmen RainerVVer- ner Fassbinder anısına düzenlenen etkinliklerkapsamında: Prof. Dr. Deniz Derman'ın yönettiği. Sibel Arslan Yeşilay, Arilla Dorsav. Mic- hael Skasa (tiyatro ekştirmeni) ve Serra Yılmazın konuşmacı olarak katıldıklan 'Tiyatro ve Si- nemada Fassbinder' konulu açıkoturum gerçekleştirildi. Al- man sinemasının en önemli yönet- menlerinden biri olan Fassbinder. 46 yıllık yaşamına 50 film sığ- dırd'ı. Aklı başında bir yönetme- nin işkdiğibirtekkonununolma- sı gerektiğine inanan yönetmenin konusu ise duygulann kötüye kul- lanılması ve sömürülmesiydi. Ya- şadığı döneme. yani savaş döne- mi öncesindeki ve sonrasındaki Almanya'ya yapıtlanyla müthiş bir tanıklık getıren Fassbinder. ge- nelde hep kıyıda köşede kalmış in- sanların yaşamlanm seyircisine aktardı. Lise diploması bile ol- mayan sanatçı, herkes tarafından engellendi. Münih'te tiyatro eleş- tirmenliği yapan Michael Skasa. Fassbinder'ınbirlikteçalıştığıin- sanların hepsinin o dönemde iş- lerinde yeni olduklannı. ancak 20 yıl gibi bir süre içinde hepsinin iş- îerinin bir numarası haline gel- diklerine dikkat çekiyor. Peki bu nasıl gerçekleşti? Fassbinder. on- lardaki yaratıcılığı ve yeteneği en • Fassbinder anısına düzenlenen etkinlikler kapsamında 'Tiyatro ve Sinemada Fassbinder' konulu bir oturum gerçekleştirildi. 46 yıllık yaşamına 50 film sığdıran çelışkiler adamı Fassinder'in kişiliği ve yapıtları üzerine konuşuldu. iyi şekilde ortaya çıkarıyordu. 'Xgitatim\ atro'v a. Sophokles' in 'Antigone' adh yapıtı\ la başladı. Artaud'nun. Brechfin operaya gönderme \ apan o> unlannın hep- sinin parodiierini yazdı. Daha son- ra' Vaşa>an Tiyatro'vTj gerçekleş- tirdi. Samuel Beckett yapıtlan- nı sahneye koymak ıstediği ya- zarlardan birtanesiydi. Goethe'nin > apıtlarını ele aldı. Onun oyunla- rında. ovuncular emekçiydi ve psikolojiye >eryokru. Neyin gün- demde olduğunu takip eder, ko- nulannı ona göre belirlerdi: Duy- gulann kaybı. sahip olma hırsı. kaybolan aşk, Amerikan askerle- ri. ülkede yaşayan yabancılar... Tiyatroda da 'fiîm çekme' yönte- minebaşvururdu. Kısa tümceler. uzun aralar şeklinde kolajlar ger- çekleştirirdı. Bu sayede Alman- ya'da, Fassbinder Almanca'sı de- nilen bir dil ortaya çıktı. Ilkçalış- malanna bakıldığında filmleri \ e tiyatrosu arasında bir fark göze çarpmıyordu. Onun yapıtlannda dil. bir iletişim aracı olarak değil. yalanları ortaya çıkarmak için bir araç gibi kullanıldı. lnsanlann bır- birleriyk dogrudan ilişkişc geçe- bilmelen için birbirlerini kurt gi- bi yemeleri gerektiğine inanırdı. Hayatı da bir oyun ya da film gi- bi görür şunları söylerdı. 'Kü- çük küçük, anlamsız sahneler.' Günümüzde Alman sinemasının üzerine ölü toprağı senli olduğu- nu söyleyen Atılla Dorsav "Fass- binder yaşasaydı ne olurdu" dı- ye soruyor. Herhalde bu toprak kalkardı. 30 yaşına varmadan 30 film çekeceğini söyleyen Fass- binder. o güne dek 29 film çeke- bilmişti. Tiyatro ve sinema adına bu kadar yapıt veren sanatçı sayı- sının çok az olduğu kesin. Disip- linsiz yaşamı ile de dikkat çeken Alman sanatçı. ülkesinin milli- yetçiliğine sinirlenirdi. Kapitaliz- mi ve burjuva ahlakını kabul et- mezdı. Sistem düşmanı \e bir is- yancıydı. Dorsay'ın deyişiyle 'çe- lişkilerin adamı' olarak da nitc- lendırilebilecekolan Fassbınder'in sinemasını betimlemek \e belli bir sınıfa sokmak imkânsız gibi. Ülkesini sert bir dille eleştiren. ancak yine de onun beğenisini ka- zanmak isteyen Fassbinder, ken- disine verilen 'De\let Ödülü'nü reddeder. Onun "melodram'a olan ilgisi ve onu yok etme. kırma is- teği kendi yaşamını olduğu ka- dar. etrafındaki insanlann da ya- şamını etkiler. Belki de onun ya- pıtlanndaki niteliğı bu çelişki ya- ratır. Dorsav. onun Alman toplu- mundan korktuğunu ve çekindi- ğıni düşünüvor. Eşcinsel yanını. yavaş yavaş yapıtlannda da işle- meye başlar ve bu kesin olarak 'Querel" adh filminde gün ışığı- na çıkar. Bugüne dek hiçbir oyu- nu Türkçevc çevrilmeyen Fass- binder tiyatrosu ülkemızde pek tanınmıyordu. Ta ki Serra Yıl- maz, Fassbınder'in 'Korku Ruhu Kemirir' adh filmini 'Diğerlerinin Adı Ali' altında uyarlayıp Istanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahneye ko- yanadek. Oysa Fassbinder'in 'Ma- ria Braun'un Eviiliği". 'Kahveha- ne'. 'Kedinin Boynundaki Kan' gibi pek çok önemli ve alt taba- kadan insanları konu edinen ya- pıtı var. Sibel Arslan Yeşilay ise konuşmasında onun yapıtlannda yer alan karakterlerüzerinde dur- du. Serra Yılmaz'ın ise 'hemken- disini. hem çes resini>T)kedici' di- ye betimledıği Fassbinder'le ta- nışması rastlantısal. Yıllar önce izlediği 'Korku Ruhu Kemirir' adh film yeniden gündeme gelin- ce, yapıtı sahneye uyarlama işini seve seve üstlenmiş Yılmaz. 'Di- ğerleriniıı Adı Ali' adı altında sah- neye konan oyun. 60 yaşındaki bir kadınla kendisinden en az 20 yaş küçük Faslı bir bahçıvanın ilişkisini konu ediyor. Ancak bu ilişkide ortaya konan başka bir konu da ezenle ezilen arasındaki yaşam. Fassbinder. yapıtlarının yalınlığı ile bile bir provokasyon oluşturur. Yılmaz. genç yaşta ölen yönetmenin. aslında kendisine bi- linçli bir ölüm yolu çizdiğini. ci- nayete kurban gittiğini, ancak bu kez katilin kendisi olduğunu be- lirtiyor ve Godard'ın bir sözüyle söyleşiyi tamamhyor: 'İnsangenç Alman sinemasınıtek başına tem- sil ederse, genç ölmeyip de ne y ap- sın?" Mike Nichols'ın yönettiği Trimary Colors'ta Amerikan başkanını oynayan John Travolta: Tüm başkaniarm toplamını yansıtmak istedimKültür Senisi-Bütün İngiliz aktörlen- nin en büv ük düşünün "Hamlet'i oynamak olduğu söylenırdi > akın zamana kadar. Fa- kat modem sinemanın yeni simalan jim- dilerde .\merikan başkanlannı oynamak için sırayagirivor. Harrison Ford. "Air ForceOneMabir ha- va korsanmı. Michael Douglas romantik Washıngton dulunu. Anthony Hopkins Rkrhard Nhon'u. Kevin Kline ise uyuşuk başkanı beyazperdeye taşıdı. Amerikan başkanları furyasının son karakteri ise John Travolta. Politık kurgusu ve heve- canlı sahneleriyle izk> icinin ilgisıni çeke- ceğe benzeyen bu filmde. Travolta'yı gü- müşe çalan beyaz saçları ve Arkansas şi- vesiyk izleyeceğiz. 65 milyon dolara mal olan, Amerika'da 20 Mart'ta. Ingıltere'de ise önümüzdeki a>' gösterime girecek olan filmde John Tra- volta ve Emma Thompson. Jack v e Susan Standon olarak karşımızaçıkacaklar. 'Pri- mar> Colors'da. BfflCBnton'ın 1992'deki seçım kampanyasını. Beyaz Saray entrika- lannı ve seks skandallannı tüm aynntıla- ny la izleyeceğiz. Nevvsvveekgazetesinden Joe Ktein'm yazdığı ve kısa zamanda 'çokokunanlar' lis- tesinde baş sıralara yerleşen 'Primary Colors" adh roman- dan uvarlanan fılmin bütün haklan 1996yılında'TheGra- duate' v e "The Birdcage' adh filmlerden tanıdığımız v e son yıllarda FOBs (Bill'in dostla- rı) olarak anılan Hollyvvood Demokrat Partı Komitesi üye- krinden Mike Nichols'a 1.5 milyon dolara satıldı. Film eleştırmenlerı. 'Primary Co- lors'ın Clinton'ın mali danış- manı Edgar Bronfman Jr.'m yönetimindeki Lniversal Stüd- yolan tarafından yapıldığını söylüyorlar. George magazin dergisiyk bir röportaj yapan Travolta. Clınton'ın Alman hükü- meti ve fenbilimciler arasındaki kavga ko- n usunda kendisine v ardım ettiğini söyler- ken fılmin özelhkle Bill Clinton'ı anlatma- dığının da altını çizıyor "Bill Ginton ka- rakterindençokjararlandığım doğru. çün- kü bana yakın olan tek orijüıal ömtk baş- kanm kendisiydL Bunun yanı sıra filmde biraz Kennedv. birazCarterobnayada ça- lıştını. Daha doğrusu tüm başkanlann bir toplamrydı benim yansıtmak istediğim.'' Şarkıcı. şarkı sözüyazan v e filme eme- ği geçen Carlj- Simon. John Travolta'ya Clinton gibi bir karakten oynarken nekr hissettiğini sorduğunuonun ise buna "Her şevi \e herkesi kalbimin sesine uv-arak w- nuyorum" dediğinı belirtiyor. Bütün bunlann yanı sıra fıl- min çekimlerinin sona erme- sinden sonra patlak veren Mo- röea Lewinsky skandaimın da hem fılmin hem de Clinton'ın politik yaşamını nasıl etkile- jeceği de tartışmakonusu. Fa- kat fılmin yapımcılan bu he- yecanh tartışmalarda. gerçek ile kurgunun birbirine kanş- tırılmaması gerektiğini söy- lüyorlar. Fılmin çekimleri bittikten sonra patlak veren seks skan- dalının ayrıntıları 'Primary Colors'a daha sonradan ekle- nen karekrk göstenlmeye çalışılmış. Uni- versalStüdyolan'nm üzerinde düşündüğü ve endişelendiği bir diğer nokta ise izkyi- cinin her günrelevizyonlardaBill Clinton skandalıyla yüz yüze gelerek fılme ilgi gösternıemeleri. Filmın vönetmenı Mike Nkhob, Bill Clinton'ın gerçekten büyük bir adam ol- duğunu. fakat pantolonunun fermuanna Amerikan başkanlan furyasının son karakteri John Travolta. Gümüşe çalan beyaz saçları ve Arkansas şhesiyle izle>eceğimiz Travolta, filnıin özeüiMe BiU Clinton'ı anlatmadığını vurguluyor. sahip çıkamadığını söylerken filmde hiç- bir soru sormadıklannı da vurguluyor. Nic- hols aynca Clintonlar'a hoş görünmek için bazı sahneleri kaldırmadığım da ifa- de ediyor. Dikkatçekıcı bir diğer nokta ise HülaryClinton'ı zinaedergibi gösteren sah- nenın filmden çıkanlmış olması. Emma Thompson'm başanyla canlandırdığı Hil- lary Clinton karakteri çoğu eleştirmen ta- rafından tam anlamıyla 'Başkanın Kansı' olarak tanımlanıyor. Öyle ki Emma Thompson. Hillary Clin- ton'ı tam da Amerikahlann görmek ıste- diği gibi mağrur. gururluve zorluklar kar- şısında ezilmeyen bir karakter olarakyan- sıtıyor. Nichols. George Magazin'e yaptığı açık- lamada: Clintonlar'ın sorunlarını yokmuş gibi davranamayacaklannı, yine de bu fıl- min kurgu olduğunu söylüyor. Nichols'ın ve film yapımcılannın üzerinde en çok kafa yorduklan sorun ise tüm dünyanın bil- diği bir olayı öyküsel bir anlatsmla ilginç hale getirerek izktebilmek. Çoğu insan ise filmi ilk izleyenin büyük bir olasıhkla Bill Clinton olacağını söylüyor. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Ertelenmiş Bir Düş Kurgusu' Ama hiç kimse, zihnimizin, sonsuzluğa uzanan "hayalgücünü" eTımizden alamaz. Hayalterimiz, düş- lerimizin başlangıcı; düşlerimizse rüyalarımızın bir adım öncesidir. Hepsi zihnimizde yazılı olandır, aslında: sileme- diklerimiz ile silmek istemediklerimiz... Belki de, bir kısmımız "ertelenmiş düş"lerin öz- neleriyizdir, kim bilir... Bir pazar yalnızlığında, gazete ve dergilerin ar- tıktükendiği; kahve ve çayın daartıktükendiği sa- atlerdir. "Tüm bunlann" tükendiği ve çalışma zamanının giderek yaklaştığı saatlerdir. Bedenin, tembelliği kışkırtan kanepenin çekici- liğine kapıldığı saatlerdir; yani düş zamanıdır. Yalnızca sesi duyulan, bahçe kapısının demir mandalıdır. Açılmış ve kapanmıştır. Demir kapı mandalinın kapanması ile kapı ziti- nin çalması arasındaki süre, "kurulabilecek" düş/düşler zamanıdır... Düş zamanı, hayallerimizin hemen sonrasıdır; ha- yaller "hayal gücümüzle" sınırlıdır ve bilincimizin egemenliğindedir; yazılamamış kitaplann roman- ların, oyunların, şiirlerin tasarımlarıdır. Yazılacak olan kitaplann tasarımlandır; bazen görülmeyen ya da görülen ülkelere gezi tasarım- landır. Yalnız ve yalnızca bizim "bileceğimiz" aşklardır.. Tasarılar giderek gerçeklikten uzaklaşır; bede- nen ve zihnen bir başka boyuttayızdır sanki. San- ki değil öyle, çünkü sözlükler bu durumu, yarı bi- linçlilik diye tanımlar: yani vakit, düş vaktidir. Tasariananlar artık irademizin dışına çıkmıştın Ya- n yanya. Zihin işler, ama yarı yanya... Tasarlanan- ların yarısı bilincimizin egemenliğindedir, yansı de- ğil. Uyku ile uyanıklık arasıdır... Yanifilminsenaryosu sizindir, amayönetmen fark- lı bir biçimde çekmektedir. Temalar aynıdır, ama uygulama bambaşka. Işte öyle bir şey. Düş artık, isyan bayrağını açmış geminin tayfa- ları gibidir. Düş, kendi kendine yol almak ister. Ye- ni bir "gerçekliğin", buna yeni bir "filmin" demek daha doğru olur sanırım, görüntüsü belirir. Ki, büyük bir olasıhkla gözler kapahdır. Zaten, genellikle düş zamanında gözler kapalı olur. Bahçe kapısının demir mandalının kapanma se- si duyulur duyulmaz, birdenbire bu ses, doğruca cttş'ün, ki henüz rüya aşamasına gelinmemiştir, içi- ne giriverir. Sanki bir Hal Hartley filmidir... Demir mandalı açıp kapayan kimdir? Bahçeye giren, dar yoldan binanın kapısına kadar yürüye- cektir. Bu süre, aslında binlerce "zaman birimi" de- mektir. Binanın kapısına gelen kişi, ki işte herhalde çok yaklaşmıştır, bir zili çalacaktır. Ama, hangi zili? Kapıda on bir adet zil varsa, şan- sınız on birde birdir. Zili çalacak olan, "ertelenmiş bir düş kurgusu- nun" öteki öznesi olabilir. Çünkü büyük aşklann iki öznesi vardır. Büyük aşklar "henüz" yaşanmamış- sa, ki genellikle büyük aşklar yaşanacak olanlar- dır, ertelenmiş bir düş kurgusudur. Ertelenmiş bir düş kurgusunun öteki öznesi, bahçe kapısının mandalmı kapayan kadındır. Üs- telik o kadın hayatınızın kadınıdır. Büyük aşklar, ha- yatınızın kadmının, bir gün size gelmesiyle başlar. Çünkü büyük aşklar, yalnız ve yalnızca hayatı- nızın kadınıyla yaşanır... Ziliniz çalmaz, çünkü düşünüz ertelenmiş bir düştür; ve anlaşılan ertelenmeyi bir süre daha sür- dürecektir! Şayet bedeniniz "yenilmişse"', ki ertelenen düş- lerden sonra genellikle böyle olur, kendini iyice bı- rakır, gevşer; uyku, bedeninizi kaplar. Artık, rüya zamanıdır. Yeryüzünde "sonsuz kadar" ertelenmiş düş var- dır: Kurgulanmış ya da kurgulanacak olan. Çeşit çeşit, sonsuzca ertelenmiş düş kurgusu var- dır. "Biliyor musun, buyaşageldim . - •>„•' doğru dürüst bir radyom olmadı. . - • Bach'ı tanımak isterdim. Ertelenmiş bir düşün kurgusu." Der, karaderililerin ertelenmiş düşünü "yazan" Amerikalı siyahi şair Langston Hughes. "Ertelenmiş" adlı şiirinde, elli yıl kadar önce... Tiyatro sanatçısı Ali Surari öldü Kültür Servisi-Türkti- yatrosunun unutulmaz ko- medyenlerinden AliSuru- ri dün lzmir'de yaşamını yitirdi. Operet tütünün ve vodvillerin unutulmaz oyuncusu Ali Sururi, aynı zamanda Türk tiyatrosu- nun bir döne- mîne damga- sını vuran Su- ruri ailesinin yaşayan so- nuncu erkek temsilcisiydi. AliSururi'nin cenazesi ya- nn. son yılla- nnı geçirdiği Bodrum'da toprağa veri- kcek. 1913 yıhn- da doğan Ali Sururi Saint Joseph ve Ga- latasaray lise- lerinde oku- duktan sonra lstanbuJ Bele- diye Konser- vatuan Şan Bölümü'ne girdi. Profesyonel oyun- culuk yaşamına Şehir Ti- yatrosu'nda başlayan Su- ruri, kısa zamanda taklit yeteneği ve müzikallerde gösterdiği başanyla sevi- len ve aranan bir operet sanatçısı olarak sivrildi. Daha sonra ağabeyleri Lüt- fullah Suruıi Celal Suru- ri v e Yusuf Sururi ile bir- likte tstanbul Halk Ope- reti'ni kuran Ali Sururi, gerek bu toplulukta. ge- rekse daha sonra aralanna Toto Karaca. Mehmet Ka- raca ve Mu- zaffer Hepgü- ler gibi ünlü komedyenleri alarak kurduk- ları Istanbul Tiyatrosu'nda 1%0'lannso- nunakadar sü- ren çokzengin ve ilginç bir ti- v atro kariyeri- ne sahip oldu. A.i Suru- ri'nia son oyu- nu ise yeğeni Gülriz Sururi ile, cynadıkla- rı "Kaldınm Serçesi" oldu. 198^'da aynı O)iır.u televız- yonda da tek- rarladıktan sonrsaktif sah- ne yaşamından synlan Ali Sururi. Bodrurr.' a çekildi ve ölümüne kacar da ora- da kaldı. Ali Sururi'nir» Alev Sururi ev iliğmdem birkızı var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle