Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10MART1998SALI
12 KULTUR
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Godot'yu beklemenin dayamlır hafifliğiOrhan Alkaya'nın İstanbul ŞehırTiyat-
rolan"nda sahnelediği "Godot'yu Bekler-
ken*, dönemin en çok ilgı çeken oyun-
larından biri. Bu gerçeğe oyunun Anka-
ra turnesinde de tanık olduk.
Hayra mı yormalı? Samuel Beckett'ın
Ikinci Dünya Sa\aşı'nın hemen ardın-
dan yazdığı bu umutsuzluk umut oyunu
bir 20. yüzyıl klasiğıdır. "Gehneyen" bir
"beklenen"ın "beklenis,"inin gerilimini
sergiler. Bir "beUrsizük" oyunudur. Insa-
noğlunun. bilinciyle her olgu>TJ "kesin-
lemeye" çalışma eğilimine hınzırca birter-
sınlemeyle (ironiyle) yaklaşan, insanoğ-
lunu, 20. yüzyıl Batı uygarlıgınin dünya-
yı "çorak topraklar"a dönüştürdüğü bir
ortamda. "bilinmez"i "bekteme" döngü-
sünün sarmalında yakalamış şiirsel bir ka-
rabasan...
Öyleyse seyirci neye gülüyor? tnsa-
noğlunun acınacak halıne mi? Yoksa "Go-
dot'yu Beklerken" gibi demir leblebi bir
oyunun sıkıntı eğlence ekseninin "eğlen-
ce" yönünde kaydınlmasıyla oluşan "gül-
dürij" ortamına mı bırakıveriyor kendi-
ni'1
Doğnıdur. "Godot'yu Beklerken" ko-
mik ikililerin sürükley ip götürdüğıi bir mü-
zikhol ya da palyaço gösterisi anlayışıy-
labiçimlendinlmiştir. Açıkuçlubıroyun-
dur. Yönetmene ve oyunculara çeşitli yo-
rum özgürlüklen tanır. Yönetmen Or-
han Alkaya, bu özgürlükten alabildığin-
ce yararlanmıştır. Ancak her boyutuyla
özenli bir emek ürünü olan yapimı bıçim-
lendirirken oyunun inanç'inançsızlık
umut umutsuzluk. özgürlük'tutsakhk kar-
şıtlıklannın kılpayı dengesinde oluşan
"buruk" duyarlığı (pathos'u) geri dii-
zeyde bırakmıştır.
Oysa bana göre "Godofyu Bekler-
ken"ın temel erdemı bir "pathos oyunu "
olmasıdır. Alabildiğine "yahn"a indir-
genmiş söyieşım bölümleri arasına yer-
leştirilmiş "susma" anlan. oyun kişileri
tarafından zorlukla gerçekleştirilebilen
bir fizik^el eylem sürecinin sirk palya-
çolanna özgü bunalticı yavaşlığı. belir-
leyıci bır işlev taşıroyunda Insanoğlu-
nun ortaya eylem koyma adma çabalama-
sıyla. kendıni içinde bulunduğu çaresiz-
lığın çakıştığı noktadakı burukluğu seyir-
ciye geçırmek işlevını.. Alkaya'nın yo-
rumu ıse alabildiğine de\ ingen.
Oyunun ünlü ikılısi Vladimir ve Est-
ragon'u yorumlayan Savaş DinçeTle En-
gin Alkan'ın çok sevımli bir sahne çıftı
oluşturduklan yadsınamaz. Çok eğlendi-
rıci olduklan da.
Dinçel. Vladımir'de dünyanın gızıni
çözmüş. insanoğlunun umarsızkonumu-
na alaycı bir bilgerikle bakan
a
aydm"ı.
Orhan Alkaya'nın İstanbul Şehir Tıyatroları"nda sahnelediği Godofyu Bekkrken'de Savaş DinçeL Engin Alkan. Taner Barlas ve Burak Davutoğlu rol alıyor.
oynamaktadır. Oyun boyunca. her ~Go-
dot'yu bekliyoruz" de> ışınde. sankı Go-
dot'yu beklerken kendisı değılmış de laf
olsun dıye "Godot'yu bekleme'" oyunu oy-
nuyormus. duy gusunu vermektedır. (("Ha-
di canım. ne Godot'su. öyle biri yok ki"
tavnnı ımlercesıne...) Oysa her perdenın
sonunda Godot" nun o gece gelemey ece-
ğini. ama bir gece sonra mutlaka .sözünü
tutacağını bıldıren habercı çocuğu sıkı sı-
kıya sorguya çeken de kendısidır. (Çocu-
ğun gelişı gerçek de olsa. düş ürünü de
olsa. Vladimır'ın çocukla karşılaşma
anında yaşadığı genlım, oyunun vazge-
çılmez bir gerçeğıdır.)
Godot'yu sırf arkadaşıyla olan zorun-
lu yazgı birlığı nedenıyle beklemeye ra-
zı olan, zaman zaman da böyle bir bek-
leyış içinde olduklannı unutan Estra-
gon'da ise Engin Alkan'ın "başkomik"
yorunnnnMzlıyoruz. Hareketlı. güldürü
açisindan zengın, seyırcıyle müthış ıle-
tişım kuran bir yorum Sonuç olarak da
"Godot'yıı Beklerken" yer >er "neşeli"
bir gösteriye dönüşebiliyor. "Komik"
olanın öne çıkmasıyla "trajik* olan göl-
gede kaldığından...
Oyunun öteki ıkılısı Pozzo ve Lucky'nin
yansıladığıefendı-köle ilişkisi iseyineye-
nı bıryorumlasergıleniyor. Pozzo'da Ta-
ner Barlas küçük burjuva beyefendiliği-
nın kurmaca incelığınin altında yatan
zorbalığı sımgelerken kölesi Lucky, Bn-
rak Da>utoğlu'nun yorumunda, yakayı
egemen güçlere kaptırmış "entePi imli-
yor.
Ancak oyun boyunca durumlan hiç
değişmeyen Vladımır ve Estragon'un ya-
şadığı "eşifkonumla çelişen "köte-efeo-
di" ilişkisi, birinci perdede "çöküş"e geç-
tiğı, ikinci perdede ise tümüyle iflas et-
tığı aşamada gösterilırken artıkdılsel an-
latını gücünü >ıtırmi!} olan Lucky nın,
görme ve dünyay ı y önetme yetısıni yıtır-
miş olan efendisine karşı dırenişe geçti-
ğıni görüyoruz. Lucky için çok geç de-
ğil mı? Direnişe tüm değerlerini yıtir-
dıkten sonra mı geçmeyı akıl edıyor?
Oyunun tam ortasında yer alan ve Ba-
tı uygarlığının ürünü düşünsel eylemi,
bu eylemi somutlaştıran dilsel söylemi
simgeleyen "aydnı"ın tükenişinin göste-
rildiği " Lucky 'nin tiradı" ise güldürücü
biryaklaşımla sergilendiğinden, yalnız-
ca "dışkomiğiyle'" algılanıp kahkaha üret-
meye yanyor.
Vladimir ve Estragon'un değişmez ko-
numunun bir göstergesi olarak her per-
de sonunda sahneye gelen çocuğun (Mu-
rat Coşkuner) neden ilk perdede şiirsel
bir yorum sunarken ikinci perdede bir
orman cinine dönüştürüldüğünü anla-
mak da zor. VIadımır ve Estragon'un du-
yarlık duzlemı metın boyunca bir gelış-
me göstermıyor kı. "•Bekleme" döngü-
sünü yüzvıllardır yaşamakta bu evrensel
ikili.
Uzun sözün kısası. Orhan Alkaya yö-
netmen olarak varatıcı gücünü seferber
etmış, kendisıne özgü bir Godot yorumu
sunmuştur. Dinozor Godotcular tarafın-
dan yadırgansa da yer yer ilgınç duyar-
lıklaroluşturanoyunculuk bağlamındaye-
ni tatlar üreten, sahne gösterisi olarak
aksamadan yol alan bir tıyatro olayı ko-
tanlmıştır. Ne ki seyircıye ulaşan tadın,
oyun metninden sahne metnine geçişte
"bütüıTden çok "parça"nın gözetılerek
kotanldığı izleniminden sıynlamıyorum.
Belkı Alkaya haklıdır. "Parçalanmıs-
^ n " "bitün'
>
e kafa tuttuğu "postmo-
dern" dünyamızda "bütün^ün "par-
ça"ya egemen olmasi belkı de düşünü-
lemez...
'Şöhreünyerine aşkı koydum'Kültür Servisi - Madonna. geçen günler-
de Türki_\e"de de pı>asa\a sürülen yeni al-
bümü "Ra> of Light' ıle uzun bir aradan son-
ra \enıden gündemde \ e Madonna artık us-
lu bir kız. Son üç > ılda Bedtime Stories al-
bümünü çıkartan, Alan Parker'ın \önettiği
'Evita'da rol alan. fılmın müzık albümün-
deki bırçok parça\ ı sö\ ]e\ en \ e 14 a\ lık kı-
zı Lourdes Maria'\ı bü>üten Madonna.
şımdi de 'Ra>of Lights
1
isınılı yeni abümüy-
le karşımızda.
198O'lı yıllardan bu yana pop müzık dün-
> asında Madonna. Bu süre içinde birçok al-
büm yaptı.bunların hemen hemen hepsi bü-
\ük ılgı gördu Özellıkle 1986'da çıkardığı
TrueBlue\e 1989)apımıLikeAPra>«rka-
nyennde önemli yerlere sahıplerdi.Ancak
1990vılından sonra anı birçöküşyaşadı. Ye-
ni fikırler. \enı konular bulunamıyordu \e
birçok ünlü sanatçıda olduğu gıbi Madon-
na da bir adım gen atarak. saldırgan \e dü-
ze\siz ışlerle çıkış aradı. llgi çekmek için
Sex ısimli fotoğraf albümünde çınlçıplak
sovundu. Kanıt Vücutlar fılmınde NViIlem
Dafoeıleovnadı. 'Bedtime Stories" albümü-
nü \a>ımladı.
Şımdı ıse seks skandallannı. çılgınlıkla-
nnı unutan hanım hanımcık bir anne Ma-
donna.Yeni albümü Rav of Lıght'ın yapım-
cısı YYUIiam Orbit. Eleştırmenler albümde
çok ıyı parçaların olduğunu söylüyorlar.
Madonna. bu albümde >er alan Mer Girl
isımli parçay ı annesınin ölümü için yazmış.
Albümün ılk parçası DıtMTied VVorld'da
"Şöhretin yerine aşkı kovdum" diyor Ma-
donna. Pekı ne demek ıstıyor? "Geçmişim-
le ilgili bir hesaplaşma. Şöhret için nelerden
•vazgeçtiğimi ve neleri feda ettiğimi gösteri-
yor. L yuşrurucu gibL tçinizdeki boşluğu do-
İuy muş gibi gösteriy or. Birdenbire stad> um-
lardasınız \e insanlar sizin adınızı sö\ liivor-
lar: hiçbir zaman kendinizi \alnız hissetmi-
yorsunuz.Şikâyetetmiyonım. Böyle bir dö-
nemde yeni ilişkikr kuramazsmız, yalnızca
şöhretlebirlikteolursunuz.Böylebirşe> yap-
maya ihtiyacım \ardı. Dnmned VVorld bu-
nu anlatnor."
Kızı Lourdes'ın hayatındaki etkilerı. Bu-
dizme ılgisı. yoga yapması. VV'ılliam Or-
bıt'e güvenmeyı ögrenememesı hakkmda ko-
nuşulurken konu sekse gelince Madonna
şunlan söylüyor. •'Herşeydenönceçokfaz-
la şey yapmaya çabştım. Söylemeye çalışü-
ğım şeyler kişiset isyanımla biıieştl Sanınm
insanlardan çok fazia şey istedim."
AeıLendisiyle olan sorunlannı
halletmiş görünen Madonna "Bu
defa gerçek bir evrim geçirdim"
diyor. Evita için çalışmalan ve kuzı
Lourdes"ın doğumu kendini
tanıması için ona bir fırsat vermiş.
Pekı kışısel îsyanla ne demek istiyor?
-Neriştirilme tarzıma karşı olan kızgınlıfım
ve isyanım. Cinsel basku kızlann nasıl dav-
ranması gerektiğJ konusundaki basla Ka-
riyerimin ilk \illannda cinselliğin beni ap-
tal gibi yapnğınj gördüm. zeki nlnıadığım ya
da insanlan aşagıladığım fıkri yaptigım her
şeyi kötü olarak etkiledL Insanlann bana
gösterdikleri tepki yetiştirilme tarzunın tep-
kisiydL Babama. Katolik kilisesine veerkek
kardeşlerime, okula saMınyordum siireklL
Yok yere acı çektigimi ve yanhş anlasıldıg»-
mı hissediyordum o dönemde. O dönemde
insanlann düşündüğünden daha fazla kan
kurallanm \ardL Çoğu, basküara olan kız-
gınlığımdL Günün sonunda ise insanlar be-
ni hani şu soyunmak için bekJeyemeyen kız
olarak tanıyorlardı ki bu benden çok uzak-
taydı. Ancak insanlann bunu nasıl düşiin-
düklerini anlayabiliyor. bunun sorumhıluğu-
nu alıyorum. Bu noktaya gelebilmem için
bu yollardan geçmem gereldyormuş."
Kendısıyle olan sorunlannı halletmiş gö-
rünen Madonna "Bu defa gerçek bir evrim
geçirdim"diyor E\ ıta ıçın çalışmalan \e kı-
zi Lourdes'ın doğumu kendini tanıması için
ona bir fırsat vermış. "Budönemgerçekten
ihtiyacım olan dinlenme\eyapaklanını göz-
den geçirme siireciy di. Kızımın doğumu be-
nim için yeniden doğum oldu." Yaşadığı de-
ğışimı vurgulayan Madonna savaşı kazan-
dığını söylüyor: "Bürün karmaşıktıkların or-
tasında birden kazandım. Zamanla birtikte
ben de degistim. Şimdieskhçgöredaha mut-
luyum".
'Notbing ReaDy Matters' ısimli parçası-
nı kızı için mı söylüyor: "Benimünlüokiıı-
ğumu bilmiyor. Hiçbir fıkri yok. Bu benim
hiçbirzaman tadma >aramadığım harika bir
sevgi. Benim annemyokru. Birçocuğun an-
nesinden alacağı se\gi daha farkh. Ancak bir
çocuğunuz olduğunda kendinizideğiştinne-
lisiniz. Kendiniz için üzülemezsiniz. Naşama
çok daha farkh bir açıdan bakmahsınız."
Madonna yeni albümünde yer alan Swim.
Mer Girl Drowned W'orld ısimli parçaların
tüm ınsanlara yönelik olduğunu belirtiyor:
"Su insanlann kendisini temiz hissermesini
sağlar ve her şeye yeniden başlama gücü ve-
rir.v
alnızca benim hakkımda değil. kurru-
luşyolu arayan herkes için bu parçalar. Çün-
kii dünyada olup bitenleri yansıtıyor. İnsan-
lar birbirierinin ardından konuşuyorlar. Tut-
kulanna esiroluyorlar. Eskiden insanlar da-
ha yarahcıy dılar ve daha çok konuşurlardı.
\ncak teievizyon ve bilgisayar insanlann ya-
rancıuğını öldürdü."
'Uçan Halılar' sergisi 17 Mart- 4 Nisan tarihleri arasında Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde görülebilir
Modern sanat fle Tiüü lıahlanııııı örtüşmesiKümîrServisi-*LçanHalılar'sergısı \~!
Mart'ta Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde
açılıyor. Sergi. Fransa'da yaşayan on sa-
natçının halılan ıle Konya'nın Karapınar
ilçesınde yörüklerın dokuduğu Tülü hah-
lannı biraraya getirıyor. Lübnan. Cezayır.
Fransız. Mısır. Fas \ e Türk asıllı olup Fran-
sa'da yaşayan on sanatçının halılan. mo-
dern bir anlayışla ortaya konmuş yapıtlar.
Yörükler tarafından pazardan çok kul-
lanım amacıyla dokunan Tülü halılanna
daha çok Konya'nın Karapınar ilçesınde
rastlanıyor. Hergenç kız. çeyızi için dört-
beş adet geleneksel halının yanı sıra bir o
kadar da Tülü dokuyor. Işin ilginç yanı. bu
halılardageleneksel Konya-Karapınarmo-
tiflenne rastlanmaması. Son derece yalın
çalışmalarolan Tülü halılan. kullanılan mo-
tıflere göre mıhraplı. damgalı. kareli.
düz.camilı gibi tiplere aynlıyorlar ve bu
motiflerin hepsi son derece stiüzeedilmış
figürlerden oluşuyor Aynı başlık altında
toplansalar bıle bu figürler kendi aralann-
da farklılık gösteriyorlar. Bellı bir şablon
olmadığından. figürlenn işlenışı de düz-
gün değıl. Modern sanatın fazlalıklardan
annma çabası. Tülüler'dekı yalınlıkla ör-
tüşüyor.
Ferit Edgü. modern sanatla Tülüler ara-
sındakı ilışkı üzerıne şunlan söylüyor:
u
Yirminci yüzyıl sanatçısının cğilimi genel-
de. dünyayı yorumlamak değil, dünyayı
zenginleştirmek. dış dünyaya katkıda btı-
hınmak&r. Renkleri ve biçimleri bu amaç-
la kullanır. Dolayısıyla somudamay ı değil
soyutlamayı seçmiştir. Bu, her zaman do-
ğanın \ a da dış düny anın soy unanması de-
ğtldir. Eğer deyim yerindeyse, yoktan var
edilmek istenen bir dünyadır. Sanatçı dış
düny aya sırtını dönerek yepyeni bir dün-
ya y aratmak istemişrir. Kuşkusuz el sanat-
çısından bu bilinç beklenemez. ^ararma sü-
recinde yorumlay acağı, çözümleyeceği bir
dış dünya ile karşı karşıya değildir. Oba ol-
sa kendinden öncekinin birdevamıdır. Ge-
leneği bir ilmik daha atandır. Ama Tülü ha-
tılannda bir ikilemle karşılaşıyoruz. Gele-
neksel Karapınar halısını dokuyan kişL
aynı zamanda Tülü'vü de dokumaktadır.
Tülü'yü dokurken elinin alhndaki boyala-
n. motifleri kullanmak istemiyor. Bunla-
ra gereksinme duy nıuyor. Niçin? Tülü ha-
lılannı pazar için dokumadığı için mi?
Eğer böyleyse, kendisi için bu yalınlığı bi-
linçle seçiyor olmalı."
' Uçan Halılar' sergısinde bir de Türk sa-
natçı yer alıyor 1959 yılında Istanbul'da
doğan Selma Gürbüz, bugüne dek istan-
bul. İzmır, Prag ve Paris'te de sergiler aç-
mış. Estetik uygulamalanmn köklerini Os-
manlı kültürüne dayandıran sanatçı. min-
yatür sanatının öyküleme \e simgeleme
özellıklennm yeniden yaratılmasıyla ge-
leneksel sanatlan bugünün resımsel anla-
yışına taşıyor. Sergıde yer alan Tülü halı-
lan, Dr. AyanGülgönen'ın koleksıyonun-
dan seçilmış. Dığer halılann Turkıye'ye
getirılmesını ıse Fransız Kültür Merkezı
sağlamış. Küratörlüğü Amelie Edgü tara-
fından yapılanvekurulması SuzyHug-Levy
tarafından gerçekleştinlen sergı. 4 Nisan'a
dek açık kalacak.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Hüseyin Rahmi,
Cumhuriyet'e Dargın
1934 senesinin o hayli sıcak yaz günü Naci Sa-
dullah yokuşu tırmanmış; Heybeli'nin çamiğneleriy-
le örülü yolunda ikide bırde ayağı kaymış: nihayet
Hüseyin Rahmi Bey'in tepedeki "manastır/an" an-
dıran köşküne ulaşabilmiştir.
Hüseyin Rahmi'miz bu yorucu yokuş tırmanışa he-
men bir nükte konduracaktır:
"Hakkınız var, benim evin yokuşları benden da-
ha meşhurdur. Hatta, Şükûfe Nihal Hanım, 'Bura-
ya gelmek için tayyareye binmeli,' der. Fakat ben
alıstım."
fleri yaşına karşın üstat "çevik bir sporcu "yu ha-
tırlatmaktadır. Beyaz lastik ayakkabılar, beyaz ço-
raplar, bembeyaz keten pantolon, krem rengi, açık
yakalı gömlek, lâcivert ceket...
Üstat dinçliğinden hoşnut, yalnızyüzünün kınşık-
lanndan bezgindır:
"Seneler, suratımı, şilte altında kalmış kumaşlar
gibi, bunıştura buruştura geçtiler. Geçenlerde, Ha-(
lil Paşa, sergi için yapacağı birportreye, beni mo-
del edinmek istemez mı? Aman hocam, dedim,
benim buruşukyûzümü mübuldun. Ütülü çarşafgi-
bi dümdüz suratlı gençlerin kıtlığına kıran mı girdi...
Vazgeç..."
Halil Paşa vazgeçmemiş, portre yapılmış ve bu
portrede kınşıklar, buruşuklar adamakıllı görmezden
gelinmiştir. Sonuçtan Hüseyin Rahmi de memnun-
dur.
Fakat hertıalde 'geçen zaman' bir türlü çekip git-
mediğinden, Utanmaz Adam romancısı gözlerini
"birmüddet, hafif bir rüzgâria ürperen çam gölge-
lerinde" dinlendirir.
Çok geçmez; bu gözler, "düğmesi çevrilmış elekt-
n'k ampulleri gibi" yeniden panldar.
Heybeliada'da Hüseyin Rahmi'mizin adaşlan boy
göstermiştir. Adaşlar, romancının ününden yarar-
lanmaya kalkışarak kâh yazılaryazmakta, kâh genç
hanım okurtan flörte davet etmekte, kâh gazinolar-
da bedava yiyip içmektedirler.
Hüseyin Rahmi Bey, hemen gazeteye bir fıkra
yazmış; "Eyokuhar, dikkatedin, taklitlerim çıktı'..."
demiştir.
Bunlar da anlatıldıktan sonra üstadın "dudakla-
nndaki tebessüm, birden içine zehir atılmış berrak
biriçecekgibirengini, manasını"değiştirir. Sesacı-
laşır; kırgınlık dile gelir:
"Fakat belki de taklitlerim benim Hüseyin Rahmi
ismini taşımamdan utanacak kadar kıymetli insan-
lardır. Çünkü, cumhuriyetin onuncu yıldönümünde
neşrolunan Cumhuriyet gazetesinde okuduğum bir
yazıya göre ben, sade para kazanmak, maişetimi te-
min etmek maksadı ile ve değeri olmayan sahife-
ler doldurmuş bir adammışım! Modası geçmiş bir
taklitçilikten başka meziyetim yokmuş."
Naci Sadullah, Hüseyin Rahmi'yle röportaja Ye-
digün dergisi için gitmiştir. Romancının sözlerini dik-
katle not eder. Dahası, kendisı de yorum yapmak-
tan geri kalmaz:
"Hüseyin Rahmi Bey'in, senelerin tecrübelerinin
oyduğu derin bir mana ile zekâ hazinesini andıran
»vakur, saıpiıoi, sakin ve sevimli bakışlı gözlerinde,
müthiş bir isyan şimşeği çaktı."
Isyan şimşeği Cumhuriyet gazetesinde yazılan-
lara çakmaktadır. Hüseyin Rahmi'miz Selâmi Izzet
Sedes'i, bazı başka yazarian apar topar çekiştirir.
Cumhunyet'in onları görememesine şaşar; "Şimdi
soranm..." diye ekler:
Senede bir romandan fazlasını yazmamıştır. Mil-
liyet'te tefrıka edilen Ölüler Yaşıyorlar mı? romanı-
nı Etem Izzet Bey pek begenmiş, esere övgüleryağ-
dırmıştır. Zaten son kuşak romancılarından bir tek
Mahmut Yesari'yi beğenmektedır üstat.
Derken okurlanndan gelen torbalar dolusu mek-
tuplan gösterir. Naci Sadullah, torbalar dolusu mek-
tuplara bakarak: "Sız, bu ışte Holıvut artıstlerini
bastırmışsınız," diyecek, ama Hüseyin Rahmi Bey'in
öfkesıni dindiremeyecektir. Varsa Cumhuriyet'teki ya-
zı, yoksa Cumhuriyet'teki yazı...
Gelgelelim aradan altmış dört yıl geçince, Hüse-
yin Rahmi Gürpınar adı bir tek Cumhuriyet gazete-
sinde anılır olur. Onca gazetenin. onca derginin, on-
ca teievizyon kanalının ona ayıracak tek bir satın,
tek bir saniyesı kalmamış gibıdir.
Şimdi ötekı dünyadan halimizi seyreden Hüseyin
Rahmi'miz bilmem hâlâ Cumhuriyet'e kırgın ve öf-
keli mi?
Takvimde İz Bırakan:
"Bütün hanımlar artık sonbahar tuvaletlerini dü-
şünmeye başlamışlar. Senn akşam rüzgârlan dekol-
telerı biraz kapadı ve omuzlara kadar açık olan kol-
lar dırseklere kadar örtülmeye başlandı. Bu sene-
nın sonbahar tuvaletleri bilhassa desenlerıyle ge-
çen senenin tuvaletlehnden aynlıyor." Yedigün, No.
77, 29Ağustos 1934.
İzmit Şehir Tiyatrosu'ndan Evlen-me
• Kültür Servisi - Izmıt Şehir Tıyatrosu. Çeho\ "un
'Şakalar' olarak adlandırdığı oyunlanndan derlenen
"Evlen-me'yi sahneliyor. Çehov'un ilk oyun
yazarlığı dönemini kapsayan ve Evlen-me'yi
oluşturan oyunlar; 'Ayı'. 'Sayfiyede Yaz', 'Bir
Evlenme Teklifi" ve 'Tütünün Zararlan'. Ikı saatlik
dört komediden oluşan oyunda Zeliha Kaynak
Çetınkaya, Betül Çobanoğlu. Şafak Karalı. Tarık
Keskiner ve Aydın Sigali rol alıyor. Evlen-me.
'Hamlet' ve Töre' ile birlikte dönüşümlü olarak
mart ve nisan ayları boyoınca sahnelenecek
BLGUN
• tSTANBUL DEM.ET OPERA \ E BALESİ saat
20.00'de B. Smetana'nın Satılmış Nisanlı adlı
yapıtını sahneliyor.
• BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT
MERKEZİ'nde saat 18.00"de Dilara Tunçellı ve
Armin Bassarak flüt ikilisi izlenebilir.
• ALMAN KÜLTÜR MERKEZJ nde Raıner
VVerner Fassbındergünlen kapsamında saat 18.30'da
Veronika Vbss'un Ozlemı adlı film izlenebilir.
• EYLÜL MÜZtK KULÜBÜ'nde Bülent Ortaçgil.
Gürol Ağırbaş, Erkan Oğur. Cemal Aksel ve Hakan
Beşer yer alıyor. (257 11 09)
• AYŞE ERCÜMENT K.\LMIK VAKFI"nda saat
18.30"da Vasıf Kortun'un 'Gülsün Karamustafa'nın
Yurtdışı Projeleri Üzerıne' başlıklı söyleşi-tartışması
izlenebilir. (244 46 61)
• YAPI KREDİ SALI TOPLANTILARI
kapsamında saat 18.45'te Sermet Çifter
Kütüphanesi'nde Hayat Bılım \e Etik başlıgt altında
'Devletin Malı Denız: Devlet Harcamalannda Etik"
konusu ışlenecek.
• GÖÇERLER FOTOĞRAF KULÜBÜ'nde saat
19.30'da Suna Aktaş ve Yasemin Bay'ın 'Pcrsembe.
Cuma, Cumartesi Anneleri, Pazar' başlıklı dia
gösterileri izlenebilir. (414 44 74)