09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10MART1998SALI 12 KULTUR SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Godot'yu beklemenin dayamlır hafifliğiOrhan Alkaya'nın İstanbul ŞehırTiyat- rolan"nda sahnelediği "Godot'yu Bekler- ken*, dönemin en çok ilgı çeken oyun- larından biri. Bu gerçeğe oyunun Anka- ra turnesinde de tanık olduk. Hayra mı yormalı? Samuel Beckett'ın Ikinci Dünya Sa\aşı'nın hemen ardın- dan yazdığı bu umutsuzluk umut oyunu bir 20. yüzyıl klasiğıdır. "Gehneyen" bir "beklenen"ın "beklenis,"inin gerilimini sergiler. Bir "beUrsizük" oyunudur. Insa- noğlunun. bilinciyle her olgu>TJ "kesin- lemeye" çalışma eğilimine hınzırca birter- sınlemeyle (ironiyle) yaklaşan, insanoğ- lunu, 20. yüzyıl Batı uygarlıgınin dünya- yı "çorak topraklar"a dönüştürdüğü bir ortamda. "bilinmez"i "bekteme" döngü- sünün sarmalında yakalamış şiirsel bir ka- rabasan... Öyleyse seyirci neye gülüyor? tnsa- noğlunun acınacak halıne mi? Yoksa "Go- dot'yu Beklerken" gibi demir leblebi bir oyunun sıkıntı eğlence ekseninin "eğlen- ce" yönünde kaydınlmasıyla oluşan "gül- dürij" ortamına mı bırakıveriyor kendi- ni'1 Doğnıdur. "Godot'yu Beklerken" ko- mik ikililerin sürükley ip götürdüğıi bir mü- zikhol ya da palyaço gösterisi anlayışıy- labiçimlendinlmiştir. Açıkuçlubıroyun- dur. Yönetmene ve oyunculara çeşitli yo- rum özgürlüklen tanır. Yönetmen Or- han Alkaya, bu özgürlükten alabildığin- ce yararlanmıştır. Ancak her boyutuyla özenli bir emek ürünü olan yapimı bıçim- lendirirken oyunun inanç'inançsızlık umut umutsuzluk. özgürlük'tutsakhk kar- şıtlıklannın kılpayı dengesinde oluşan "buruk" duyarlığı (pathos'u) geri dii- zeyde bırakmıştır. Oysa bana göre "Godofyu Bekler- ken"ın temel erdemı bir "pathos oyunu " olmasıdır. Alabildiğine "yahn"a indir- genmiş söyieşım bölümleri arasına yer- leştirilmiş "susma" anlan. oyun kişileri tarafından zorlukla gerçekleştirilebilen bir fizik^el eylem sürecinin sirk palya- çolanna özgü bunalticı yavaşlığı. belir- leyıci bır işlev taşıroyunda Insanoğlu- nun ortaya eylem koyma adma çabalama- sıyla. kendıni içinde bulunduğu çaresiz- lığın çakıştığı noktadakı burukluğu seyir- ciye geçırmek işlevını.. Alkaya'nın yo- rumu ıse alabildiğine de\ ingen. Oyunun ünlü ikılısi Vladimir ve Est- ragon'u yorumlayan Savaş DinçeTle En- gin Alkan'ın çok sevımli bir sahne çıftı oluşturduklan yadsınamaz. Çok eğlendi- rıci olduklan da. Dinçel. Vladımir'de dünyanın gızıni çözmüş. insanoğlunun umarsızkonumu- na alaycı bir bilgerikle bakan a aydm"ı. Orhan Alkaya'nın İstanbul Şehir Tıyatroları"nda sahnelediği Godofyu Bekkrken'de Savaş DinçeL Engin Alkan. Taner Barlas ve Burak Davutoğlu rol alıyor. oynamaktadır. Oyun boyunca. her ~Go- dot'yu bekliyoruz" de> ışınde. sankı Go- dot'yu beklerken kendisı değılmış de laf olsun dıye "Godot'yu bekleme'" oyunu oy- nuyormus. duy gusunu vermektedır. (("Ha- di canım. ne Godot'su. öyle biri yok ki" tavnnı ımlercesıne...) Oysa her perdenın sonunda Godot" nun o gece gelemey ece- ğini. ama bir gece sonra mutlaka .sözünü tutacağını bıldıren habercı çocuğu sıkı sı- kıya sorguya çeken de kendısidır. (Çocu- ğun gelişı gerçek de olsa. düş ürünü de olsa. Vladimır'ın çocukla karşılaşma anında yaşadığı genlım, oyunun vazge- çılmez bir gerçeğıdır.) Godot'yu sırf arkadaşıyla olan zorun- lu yazgı birlığı nedenıyle beklemeye ra- zı olan, zaman zaman da böyle bir bek- leyış içinde olduklannı unutan Estra- gon'da ise Engin Alkan'ın "başkomik" yorunnnnMzlıyoruz. Hareketlı. güldürü açisindan zengın, seyırcıyle müthış ıle- tişım kuran bir yorum Sonuç olarak da "Godot'yıı Beklerken" yer >er "neşeli" bir gösteriye dönüşebiliyor. "Komik" olanın öne çıkmasıyla "trajik* olan göl- gede kaldığından... Oyunun öteki ıkılısı Pozzo ve Lucky'nin yansıladığıefendı-köle ilişkisi iseyineye- nı bıryorumlasergıleniyor. Pozzo'da Ta- ner Barlas küçük burjuva beyefendiliği- nın kurmaca incelığınin altında yatan zorbalığı sımgelerken kölesi Lucky, Bn- rak Da>utoğlu'nun yorumunda, yakayı egemen güçlere kaptırmış "entePi imli- yor. Ancak oyun boyunca durumlan hiç değişmeyen Vladımır ve Estragon'un ya- şadığı "eşifkonumla çelişen "köte-efeo- di" ilişkisi, birinci perdede "çöküş"e geç- tiğı, ikinci perdede ise tümüyle iflas et- tığı aşamada gösterilırken artıkdılsel an- latını gücünü >ıtırmi!} olan Lucky nın, görme ve dünyay ı y önetme yetısıni yıtır- miş olan efendisine karşı dırenişe geçti- ğıni görüyoruz. Lucky için çok geç de- ğil mı? Direnişe tüm değerlerini yıtir- dıkten sonra mı geçmeyı akıl edıyor? Oyunun tam ortasında yer alan ve Ba- tı uygarlığının ürünü düşünsel eylemi, bu eylemi somutlaştıran dilsel söylemi simgeleyen "aydnı"ın tükenişinin göste- rildiği " Lucky 'nin tiradı" ise güldürücü biryaklaşımla sergilendiğinden, yalnız- ca "dışkomiğiyle'" algılanıp kahkaha üret- meye yanyor. Vladimir ve Estragon'un değişmez ko- numunun bir göstergesi olarak her per- de sonunda sahneye gelen çocuğun (Mu- rat Coşkuner) neden ilk perdede şiirsel bir yorum sunarken ikinci perdede bir orman cinine dönüştürüldüğünü anla- mak da zor. VIadımır ve Estragon'un du- yarlık duzlemı metın boyunca bir gelış- me göstermıyor kı. "•Bekleme" döngü- sünü yüzvıllardır yaşamakta bu evrensel ikili. Uzun sözün kısası. Orhan Alkaya yö- netmen olarak varatıcı gücünü seferber etmış, kendisıne özgü bir Godot yorumu sunmuştur. Dinozor Godotcular tarafın- dan yadırgansa da yer yer ilgınç duyar- lıklaroluşturanoyunculuk bağlamındaye- ni tatlar üreten, sahne gösterisi olarak aksamadan yol alan bir tıyatro olayı ko- tanlmıştır. Ne ki seyircıye ulaşan tadın, oyun metninden sahne metnine geçişte "bütüıTden çok "parça"nın gözetılerek kotanldığı izleniminden sıynlamıyorum. Belkı Alkaya haklıdır. "Parçalanmıs- ^ n " "bitün' > e kafa tuttuğu "postmo- dern" dünyamızda "bütün^ün "par- ça"ya egemen olmasi belkı de düşünü- lemez... 'Şöhreünyerine aşkı koydum'Kültür Servisi - Madonna. geçen günler- de Türki_\e"de de pı>asa\a sürülen yeni al- bümü "Ra> of Light' ıle uzun bir aradan son- ra \enıden gündemde \ e Madonna artık us- lu bir kız. Son üç > ılda Bedtime Stories al- bümünü çıkartan, Alan Parker'ın \önettiği 'Evita'da rol alan. fılmın müzık albümün- deki bırçok parça\ ı sö\ ]e\ en \ e 14 a\ lık kı- zı Lourdes Maria'\ı bü>üten Madonna. şımdi de 'Ra>of Lights 1 isınılı yeni abümüy- le karşımızda. 198O'lı yıllardan bu yana pop müzık dün- > asında Madonna. Bu süre içinde birçok al- büm yaptı.bunların hemen hemen hepsi bü- \ük ılgı gördu Özellıkle 1986'da çıkardığı TrueBlue\e 1989)apımıLikeAPra>«rka- nyennde önemli yerlere sahıplerdi.Ancak 1990vılından sonra anı birçöküşyaşadı. Ye- ni fikırler. \enı konular bulunamıyordu \e birçok ünlü sanatçıda olduğu gıbi Madon- na da bir adım gen atarak. saldırgan \e dü- ze\siz ışlerle çıkış aradı. llgi çekmek için Sex ısimli fotoğraf albümünde çınlçıplak sovundu. Kanıt Vücutlar fılmınde NViIlem Dafoeıleovnadı. 'Bedtime Stories" albümü- nü \a>ımladı. Şımdı ıse seks skandallannı. çılgınlıkla- nnı unutan hanım hanımcık bir anne Ma- donna.Yeni albümü Rav of Lıght'ın yapım- cısı YYUIiam Orbit. Eleştırmenler albümde çok ıyı parçaların olduğunu söylüyorlar. Madonna. bu albümde >er alan Mer Girl isımli parçay ı annesınin ölümü için yazmış. Albümün ılk parçası DıtMTied VVorld'da "Şöhretin yerine aşkı kovdum" diyor Ma- donna. Pekı ne demek ıstıyor? "Geçmişim- le ilgili bir hesaplaşma. Şöhret için nelerden •vazgeçtiğimi ve neleri feda ettiğimi gösteri- yor. L yuşrurucu gibL tçinizdeki boşluğu do- İuy muş gibi gösteriy or. Birdenbire stad> um- lardasınız \e insanlar sizin adınızı sö\ liivor- lar: hiçbir zaman kendinizi \alnız hissetmi- yorsunuz.Şikâyetetmiyonım. Böyle bir dö- nemde yeni ilişkikr kuramazsmız, yalnızca şöhretlebirlikteolursunuz.Böylebirşe> yap- maya ihtiyacım \ardı. Dnmned VVorld bu- nu anlatnor." Kızı Lourdes'ın hayatındaki etkilerı. Bu- dizme ılgisı. yoga yapması. VV'ılliam Or- bıt'e güvenmeyı ögrenememesı hakkmda ko- nuşulurken konu sekse gelince Madonna şunlan söylüyor. •'Herşeydenönceçokfaz- la şey yapmaya çabştım. Söylemeye çalışü- ğım şeyler kişiset isyanımla biıieştl Sanınm insanlardan çok fazia şey istedim." AeıLendisiyle olan sorunlannı halletmiş görünen Madonna "Bu defa gerçek bir evrim geçirdim" diyor. Evita için çalışmalan ve kuzı Lourdes"ın doğumu kendini tanıması için ona bir fırsat vermiş. Pekı kışısel îsyanla ne demek istiyor? -Neriştirilme tarzıma karşı olan kızgınlıfım ve isyanım. Cinsel basku kızlann nasıl dav- ranması gerektiğJ konusundaki basla Ka- riyerimin ilk \illannda cinselliğin beni ap- tal gibi yapnğınj gördüm. zeki nlnıadığım ya da insanlan aşagıladığım fıkri yaptigım her şeyi kötü olarak etkiledL Insanlann bana gösterdikleri tepki yetiştirilme tarzunın tep- kisiydL Babama. Katolik kilisesine veerkek kardeşlerime, okula saMınyordum siireklL Yok yere acı çektigimi ve yanhş anlasıldıg»- mı hissediyordum o dönemde. O dönemde insanlann düşündüğünden daha fazla kan kurallanm \ardL Çoğu, basküara olan kız- gınlığımdL Günün sonunda ise insanlar be- ni hani şu soyunmak için bekJeyemeyen kız olarak tanıyorlardı ki bu benden çok uzak- taydı. Ancak insanlann bunu nasıl düşiin- düklerini anlayabiliyor. bunun sorumhıluğu- nu alıyorum. Bu noktaya gelebilmem için bu yollardan geçmem gereldyormuş." Kendısıyle olan sorunlannı halletmiş gö- rünen Madonna "Bu defa gerçek bir evrim geçirdim"diyor E\ ıta ıçın çalışmalan \e kı- zi Lourdes'ın doğumu kendini tanıması için ona bir fırsat vermış. "Budönemgerçekten ihtiyacım olan dinlenme\eyapaklanını göz- den geçirme siireciy di. Kızımın doğumu be- nim için yeniden doğum oldu." Yaşadığı de- ğışimı vurgulayan Madonna savaşı kazan- dığını söylüyor: "Bürün karmaşıktıkların or- tasında birden kazandım. Zamanla birtikte ben de degistim. Şimdieskhçgöredaha mut- luyum". 'Notbing ReaDy Matters' ısimli parçası- nı kızı için mı söylüyor: "Benimünlüokiıı- ğumu bilmiyor. Hiçbir fıkri yok. Bu benim hiçbirzaman tadma >aramadığım harika bir sevgi. Benim annemyokru. Birçocuğun an- nesinden alacağı se\gi daha farkh. Ancak bir çocuğunuz olduğunda kendinizideğiştinne- lisiniz. Kendiniz için üzülemezsiniz. Naşama çok daha farkh bir açıdan bakmahsınız." Madonna yeni albümünde yer alan Swim. Mer Girl Drowned W'orld ısimli parçaların tüm ınsanlara yönelik olduğunu belirtiyor: "Su insanlann kendisini temiz hissermesini sağlar ve her şeye yeniden başlama gücü ve- rir.v alnızca benim hakkımda değil. kurru- luşyolu arayan herkes için bu parçalar. Çün- kii dünyada olup bitenleri yansıtıyor. İnsan- lar birbirierinin ardından konuşuyorlar. Tut- kulanna esiroluyorlar. Eskiden insanlar da- ha yarahcıy dılar ve daha çok konuşurlardı. \ncak teievizyon ve bilgisayar insanlann ya- rancıuğını öldürdü." 'Uçan Halılar' sergisi 17 Mart- 4 Nisan tarihleri arasında Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde görülebilir Modern sanat fle Tiüü lıahlanııııı örtüşmesiKümîrServisi-*LçanHalılar'sergısı \~! Mart'ta Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde açılıyor. Sergi. Fransa'da yaşayan on sa- natçının halılan ıle Konya'nın Karapınar ilçesınde yörüklerın dokuduğu Tülü hah- lannı biraraya getirıyor. Lübnan. Cezayır. Fransız. Mısır. Fas \ e Türk asıllı olup Fran- sa'da yaşayan on sanatçının halılan. mo- dern bir anlayışla ortaya konmuş yapıtlar. Yörükler tarafından pazardan çok kul- lanım amacıyla dokunan Tülü halılanna daha çok Konya'nın Karapınar ilçesınde rastlanıyor. Hergenç kız. çeyızi için dört- beş adet geleneksel halının yanı sıra bir o kadar da Tülü dokuyor. Işin ilginç yanı. bu halılardageleneksel Konya-Karapınarmo- tiflenne rastlanmaması. Son derece yalın çalışmalarolan Tülü halılan. kullanılan mo- tıflere göre mıhraplı. damgalı. kareli. düz.camilı gibi tiplere aynlıyorlar ve bu motiflerin hepsi son derece stiüzeedilmış figürlerden oluşuyor Aynı başlık altında toplansalar bıle bu figürler kendi aralann- da farklılık gösteriyorlar. Bellı bir şablon olmadığından. figürlenn işlenışı de düz- gün değıl. Modern sanatın fazlalıklardan annma çabası. Tülüler'dekı yalınlıkla ör- tüşüyor. Ferit Edgü. modern sanatla Tülüler ara- sındakı ilışkı üzerıne şunlan söylüyor: u Yirminci yüzyıl sanatçısının cğilimi genel- de. dünyayı yorumlamak değil, dünyayı zenginleştirmek. dış dünyaya katkıda btı- hınmak&r. Renkleri ve biçimleri bu amaç- la kullanır. Dolayısıyla somudamay ı değil soyutlamayı seçmiştir. Bu, her zaman do- ğanın \ a da dış düny anın soy unanması de- ğtldir. Eğer deyim yerindeyse, yoktan var edilmek istenen bir dünyadır. Sanatçı dış düny aya sırtını dönerek yepyeni bir dün- ya y aratmak istemişrir. Kuşkusuz el sanat- çısından bu bilinç beklenemez. ^ararma sü- recinde yorumlay acağı, çözümleyeceği bir dış dünya ile karşı karşıya değildir. Oba ol- sa kendinden öncekinin birdevamıdır. Ge- leneği bir ilmik daha atandır. Ama Tülü ha- tılannda bir ikilemle karşılaşıyoruz. Gele- neksel Karapınar halısını dokuyan kişL aynı zamanda Tülü'vü de dokumaktadır. Tülü'yü dokurken elinin alhndaki boyala- n. motifleri kullanmak istemiyor. Bunla- ra gereksinme duy nıuyor. Niçin? Tülü ha- lılannı pazar için dokumadığı için mi? Eğer böyleyse, kendisi için bu yalınlığı bi- linçle seçiyor olmalı." ' Uçan Halılar' sergısinde bir de Türk sa- natçı yer alıyor 1959 yılında Istanbul'da doğan Selma Gürbüz, bugüne dek istan- bul. İzmır, Prag ve Paris'te de sergiler aç- mış. Estetik uygulamalanmn köklerini Os- manlı kültürüne dayandıran sanatçı. min- yatür sanatının öyküleme \e simgeleme özellıklennm yeniden yaratılmasıyla ge- leneksel sanatlan bugünün resımsel anla- yışına taşıyor. Sergıde yer alan Tülü halı- lan, Dr. AyanGülgönen'ın koleksıyonun- dan seçilmış. Dığer halılann Turkıye'ye getirılmesını ıse Fransız Kültür Merkezı sağlamış. Küratörlüğü Amelie Edgü tara- fından yapılanvekurulması SuzyHug-Levy tarafından gerçekleştinlen sergı. 4 Nisan'a dek açık kalacak. YAZI ODASI SELİM İLERİ Hüseyin Rahmi, Cumhuriyet'e Dargın 1934 senesinin o hayli sıcak yaz günü Naci Sa- dullah yokuşu tırmanmış; Heybeli'nin çamiğneleriy- le örülü yolunda ikide bırde ayağı kaymış: nihayet Hüseyin Rahmi Bey'in tepedeki "manastır/an" an- dıran köşküne ulaşabilmiştir. Hüseyin Rahmi'miz bu yorucu yokuş tırmanışa he- men bir nükte konduracaktır: "Hakkınız var, benim evin yokuşları benden da- ha meşhurdur. Hatta, Şükûfe Nihal Hanım, 'Bura- ya gelmek için tayyareye binmeli,' der. Fakat ben alıstım." fleri yaşına karşın üstat "çevik bir sporcu "yu ha- tırlatmaktadır. Beyaz lastik ayakkabılar, beyaz ço- raplar, bembeyaz keten pantolon, krem rengi, açık yakalı gömlek, lâcivert ceket... Üstat dinçliğinden hoşnut, yalnızyüzünün kınşık- lanndan bezgindır: "Seneler, suratımı, şilte altında kalmış kumaşlar gibi, bunıştura buruştura geçtiler. Geçenlerde, Ha-( lil Paşa, sergi için yapacağı birportreye, beni mo- del edinmek istemez mı? Aman hocam, dedim, benim buruşukyûzümü mübuldun. Ütülü çarşafgi- bi dümdüz suratlı gençlerin kıtlığına kıran mı girdi... Vazgeç..." Halil Paşa vazgeçmemiş, portre yapılmış ve bu portrede kınşıklar, buruşuklar adamakıllı görmezden gelinmiştir. Sonuçtan Hüseyin Rahmi de memnun- dur. Fakat hertıalde 'geçen zaman' bir türlü çekip git- mediğinden, Utanmaz Adam romancısı gözlerini "birmüddet, hafif bir rüzgâria ürperen çam gölge- lerinde" dinlendirir. Çok geçmez; bu gözler, "düğmesi çevrilmış elekt- n'k ampulleri gibi" yeniden panldar. Heybeliada'da Hüseyin Rahmi'mizin adaşlan boy göstermiştir. Adaşlar, romancının ününden yarar- lanmaya kalkışarak kâh yazılaryazmakta, kâh genç hanım okurtan flörte davet etmekte, kâh gazinolar- da bedava yiyip içmektedirler. Hüseyin Rahmi Bey, hemen gazeteye bir fıkra yazmış; "Eyokuhar, dikkatedin, taklitlerim çıktı'..." demiştir. Bunlar da anlatıldıktan sonra üstadın "dudakla- nndaki tebessüm, birden içine zehir atılmış berrak biriçecekgibirengini, manasını"değiştirir. Sesacı- laşır; kırgınlık dile gelir: "Fakat belki de taklitlerim benim Hüseyin Rahmi ismini taşımamdan utanacak kadar kıymetli insan- lardır. Çünkü, cumhuriyetin onuncu yıldönümünde neşrolunan Cumhuriyet gazetesinde okuduğum bir yazıya göre ben, sade para kazanmak, maişetimi te- min etmek maksadı ile ve değeri olmayan sahife- ler doldurmuş bir adammışım! Modası geçmiş bir taklitçilikten başka meziyetim yokmuş." Naci Sadullah, Hüseyin Rahmi'yle röportaja Ye- digün dergisi için gitmiştir. Romancının sözlerini dik- katle not eder. Dahası, kendisı de yorum yapmak- tan geri kalmaz: "Hüseyin Rahmi Bey'in, senelerin tecrübelerinin oyduğu derin bir mana ile zekâ hazinesini andıran »vakur, saıpiıoi, sakin ve sevimli bakışlı gözlerinde, müthiş bir isyan şimşeği çaktı." Isyan şimşeği Cumhuriyet gazetesinde yazılan- lara çakmaktadır. Hüseyin Rahmi'miz Selâmi Izzet Sedes'i, bazı başka yazarian apar topar çekiştirir. Cumhunyet'in onları görememesine şaşar; "Şimdi soranm..." diye ekler: Senede bir romandan fazlasını yazmamıştır. Mil- liyet'te tefrıka edilen Ölüler Yaşıyorlar mı? romanı- nı Etem Izzet Bey pek begenmiş, esere övgüleryağ- dırmıştır. Zaten son kuşak romancılarından bir tek Mahmut Yesari'yi beğenmektedır üstat. Derken okurlanndan gelen torbalar dolusu mek- tuplan gösterir. Naci Sadullah, torbalar dolusu mek- tuplara bakarak: "Sız, bu ışte Holıvut artıstlerini bastırmışsınız," diyecek, ama Hüseyin Rahmi Bey'in öfkesıni dindiremeyecektir. Varsa Cumhuriyet'teki ya- zı, yoksa Cumhuriyet'teki yazı... Gelgelelim aradan altmış dört yıl geçince, Hüse- yin Rahmi Gürpınar adı bir tek Cumhuriyet gazete- sinde anılır olur. Onca gazetenin. onca derginin, on- ca teievizyon kanalının ona ayıracak tek bir satın, tek bir saniyesı kalmamış gibıdir. Şimdi ötekı dünyadan halimizi seyreden Hüseyin Rahmi'miz bilmem hâlâ Cumhuriyet'e kırgın ve öf- keli mi? Takvimde İz Bırakan: "Bütün hanımlar artık sonbahar tuvaletlerini dü- şünmeye başlamışlar. Senn akşam rüzgârlan dekol- telerı biraz kapadı ve omuzlara kadar açık olan kol- lar dırseklere kadar örtülmeye başlandı. Bu sene- nın sonbahar tuvaletleri bilhassa desenlerıyle ge- çen senenin tuvaletlehnden aynlıyor." Yedigün, No. 77, 29Ağustos 1934. İzmit Şehir Tiyatrosu'ndan Evlen-me • Kültür Servisi - Izmıt Şehir Tıyatrosu. Çeho\ "un 'Şakalar' olarak adlandırdığı oyunlanndan derlenen "Evlen-me'yi sahneliyor. Çehov'un ilk oyun yazarlığı dönemini kapsayan ve Evlen-me'yi oluşturan oyunlar; 'Ayı'. 'Sayfiyede Yaz', 'Bir Evlenme Teklifi" ve 'Tütünün Zararlan'. Ikı saatlik dört komediden oluşan oyunda Zeliha Kaynak Çetınkaya, Betül Çobanoğlu. Şafak Karalı. Tarık Keskiner ve Aydın Sigali rol alıyor. Evlen-me. 'Hamlet' ve Töre' ile birlikte dönüşümlü olarak mart ve nisan ayları boyoınca sahnelenecek BLGUN • tSTANBUL DEM.ET OPERA \ E BALESİ saat 20.00'de B. Smetana'nın Satılmış Nisanlı adlı yapıtını sahneliyor. • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ'nde saat 18.00"de Dilara Tunçellı ve Armin Bassarak flüt ikilisi izlenebilir. • ALMAN KÜLTÜR MERKEZJ nde Raıner VVerner Fassbındergünlen kapsamında saat 18.30'da Veronika Vbss'un Ozlemı adlı film izlenebilir. • EYLÜL MÜZtK KULÜBÜ'nde Bülent Ortaçgil. Gürol Ağırbaş, Erkan Oğur. Cemal Aksel ve Hakan Beşer yer alıyor. (257 11 09) • AYŞE ERCÜMENT K.\LMIK VAKFI"nda saat 18.30"da Vasıf Kortun'un 'Gülsün Karamustafa'nın Yurtdışı Projeleri Üzerıne' başlıklı söyleşi-tartışması izlenebilir. (244 46 61) • YAPI KREDİ SALI TOPLANTILARI kapsamında saat 18.45'te Sermet Çifter Kütüphanesi'nde Hayat Bılım \e Etik başlıgt altında 'Devletin Malı Denız: Devlet Harcamalannda Etik" konusu ışlenecek. • GÖÇERLER FOTOĞRAF KULÜBÜ'nde saat 19.30'da Suna Aktaş ve Yasemin Bay'ın 'Pcrsembe. Cuma, Cumartesi Anneleri, Pazar' başlıklı dia gösterileri izlenebilir. (414 44 74)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle