Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 ŞUBAT 1998 CUMARTESİ
HABERLER
KUTLU SAVASIN HAZIRLADI6I SUSURLUK RAPORITNUN TAM METNİ - 11
İç güvenliksistemiyenilenmeliöylemezler'le ilgili
tahkikat genişletilirken,
aralannda 3'ü emniyet,
7'si TSK mensubu 20 kişi
daha yakalanmıştır.
Neticede Söylemez kardeşlerin
büyük bir organize suç şebekesi
oluşturduklan, şebeke içinde
istihbarat, silah ve konınma
sağlamak için bazı emniyet ve TSK
mensuplannı maddi menfaat karşılıgı
ıstıhdam ettikleri, yasadışı yollardan
kazandıklan kara parayı aklamak
amacıyla, gayrimenkul aluruna
yöneldikleri belirlenmiş, muhtelif
davalar birleştirilerek, İstanbul
Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne
intikal ettirilmiştir.
Ek 12'de yapılan operasyoıüarda ele
geçen silah ve mühimmat ile çete
tarafından gerçekleştirilen eyletn
listesi ve diğer bilgiler sunulmuştur.
Listenin tetkiki ile olaylann gizlice
cereyan edemeyeceği, irtibat, iltisak,
işbirliği ve korunmanın boyutlannı
açıkça gösterdigi anlaşılacaktır. Ve
boylesine bir grubun ilgili tüm
birimlerin bilgisinden ve ilgisinden
kaçınlarak teşekkül ettirilebildiğine
inanmak için hiçbir makul sebep
yoktur. Çeteleşme süreci güvenlik
birimlerüıin gözünden kaçmış ise
devletin tüm iç güvenlik sistemini
revize etmesi ihtiyacı ortaya çıkmış
demektir. Bu sürece göz yumulmuş
ise revizyon ihtiyacı daha farklı ama
daha yüksek boyutlarda olmak
gerekir.
Yüksekova çetesi, Güneydoğu'da
cereyan eden olaylann en somut
ömeğini oluşturmaktadır. Olaylann
gelışimı kısaca aşağıdaki gibıdır:
Hakkâri Yüksekova'da odaklaşan
olaylann tırmanma süreci özellikle
PKK mensubu Havar kod adlı
Kahraman Bügiç'ın 1994 yılının ilk
aylannda güvenlik güçlerine teslim
olarak itirafçı statüsünde Yüksekova
Dağ Komando Tabur Komutanhğı ve
Sınır Tabur Komutanlığı ile birlikte
PKK'ye yönelik operasyonlara
katılmasıyla başlamıştır. Adı geçen,
Diyarbakır DGM tarafından alınan
ifadesinde; "Yüksekova Suur Tabur
Komutanı Kanber Oğur'un kendisine
bir ekip kurarak, PKK adına para
toplama teklifıni getirdiğini, fakat
kabul etmediğmi, devammda
Yüksekova'ya gelerek Dağ ve
Komando Komutanhğı ile birlikte
PKK'ye yönelik operasyonlara
kabkiiğını ve bu operasvonlar
esnasında tanışûğı bazı GKK'liler
tarafından aynı paralekie bir teklifte
buiunulduğunu" dile getirmiştir.
Yine aynı ıfadede, "bölgede PKK adı
alünda para toplama faaliyetterinin
yürütüklüğü, uyuşturucu
kaçakçıhğına yönelik operasyonlarda
şahsi çıkar karşıuğında kanunsuz
uygulamalann yapıkiığı, bölgenin
iteri gekn afle mensuplarvnın
kaçınlarak fidye istendiği, K. lrak'tan
Türkiye'ye yönelik olarak menşei
befli olmayan küçükbas hayvan
kaçakçılığı gerçekleştiriküği ve bu
faaliyetlerin bizzat Yüksekova Tugay
Komutanhğı eski Kurmay Başkanı
Albay Hamdi Poyraz, Yüksekova
Suur Tabur Komutanı Yarbay
Kanber Oğur ve Dağ Komanda eski
Tabur Komutanı M. Emin
Yurdakul'un bilgisi dahilinde cerayan
ettiği" belirtilmektedİT.
Hakkâri CHP eski Milletvekili Esata
Canan'ın yeğeni Abdullah Canan'ın
17.01. 1996 tarihinde Yüksekova'dan
Hâkkari'ye giderken kaybolması,
21.02.1996 tarihinde de Yüksekova
yakınlannda ölü olarak bulunması ile
birlikte Canan ailesinin ve bölge
halkının Abdullah Canan'ın
ölümünden Binbaşı M. Emin
Yurdakul'u sorumlu tutmasını
müteakip olaylar kamuoyuna
yansımaya başlamıştvr.
Anılan dönemde bölgede görev
yapan Ast. Sb. Kd. Bşçvş. Hüseyin
Oğuz'un ıltısaklı olduğu Tahir
Baskın isimli şahsın Eylül 1997
tarihinde Yüksekova Sınır Jandarma
Tabur Komutanhğı'na gelerek
"Yüksekova çetesine" ilişkin ihbarda
bulunması ile birlikte, TBMM
Susurluk Komisyonu'na ıfade veren
Hüseyin Oğuz ve Diyarbakır DGM
tarafından sorgulanan itirafçı PKK
mensubu Havar kod adlı Kahraman
Bilgiç'in ifadeleri ile olaylar resrruyet
kazanarak. yargıya intikal etmiştir.
Havar kod adlı Kahraman Bilgiç'in
ifadelen doğrultusunda; Diyarbakır
Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesi
tarafından 02.03.1997 tarihinde
Hakkân-Yüksekova'da
gerçekleştirilen operasyon
neticesinde İsmet Ölmez, Kemal
Ötanez, Hasan Oztunç, Abdullah
Öhnez ısımlı şahıslar çeşitlı çap ve
markadaki kısa ve uzun namlulu
silahlarla ele geçirilmiştir.
Bilahare anılanlarla iltisaklı ve DYP
Hakkâri Milletvekili Mustafa
malzemeler
İsmet Ölmez'in ikametgâhında:
• 4 adet ruhsatlı Kalaşnikof piyade
tüfeği,
• 1 adet Kubi marka ruhsatlı silah,
• 1 adet tamburah şarjör,
• 1460 adet Kalaşnikof mermisi,
• 3 adet çeşitlı çap ve markalarda
tabanca ile 5 adet şarjörü ve 41 adet
mermisi.
• 2 adet uzun namlulu silahlara ait
dürbün,
• 2 adet PKK'nin kullanmış olduğu
el telsizi,
• 2 adet Rus yapısı, parça tesirii el
bombası,
• 1 adet Ericsson marka cep telefonu
Kemal Ölmez'in ikametgâhında.
• 3 adet Kalaşnikof piyade tüfeği,
• 1 adet Kubi marka silah,
• 2 adet çeşitli çap ve markalarda
ruhsatlı tabanca, 2 şarjörü ve 25 adet
mermisi,
• 1 adet el telsizi.
• 1 adet telsiz şarj kutusu,
• 1 adet mobil telefon,
• 3 gram afyon sakızı,
Ali thsan Zeydan'ın ikametgâhında:
12 adet Kalaşnikof marka piyade
tüfeği, 8 adet şarjörü ve 1660 adet
mermisi
• 1 adet G-3 marka piyade tüfeği, 2
adet şarjörü ve 33 adet mermisi,
• 3 adet roketatar,
• 12 adet roketatar mermisi,
• l adet bombaatar
• 1 adet Star marka tabanca,
• 1 adet Uzı marka makineli
numaralanyla ilgili olarak aynntı
bilgıleri çerçevesinde tespitler
yaptınldığı hususu nakledilmışti. Bu
tespitlerde yargı için delil olmasa
dahi, tedbir almaya ve çeteleri
dağıtmaya kararlı bir idare için yeteri
kadar ışık vardır. Ömer Lütfii
Topal'ın en fazla aradığı ıkincı kişi,
ortağı AB Fevri Kr'dir. A. F. Bir ise
polıslcr Oğuz Yorulmaz, Mustafa
Arrunok ve Abdullah Çattı ile
irtibathdır. Topal'ın resrru işlenni
takip eden bir kişi, Maliye
Bakanlığı'nda bakan özel
numarasmda aşağı doğnı her
kademeyle temastadır. Saray Halı-
Kurmel grubuyla, Susurluk denince
akla gelen herkesin irtibatı
görünmektedir. Mehmet Eymür,
telefonu ile Meral Akşener'i, DYP
Genel Merkezi'ni, gazeteci Nurcan
Söylemez kardeşlerin büyük bir organize suç şebekesi oluşturduklan, şebeke içinde istihbarat, silah ve konınma sağlamak için ba/ı emniyet ve TSK mensup-
muhteüf davalar birleştirilerek, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne intikal ettirilmiştir.
Zeydan'ın yeğeni Yüksekova
Belediye Başkanı Ali thsan Zeydan,
Esendere Belediye Başkanı Tahir
Akarsu ve Et-Balık Kurumu Müdürü
Fahrettin Akarsu 03.03.1997,
Binbaşı M. Emin Yurdakul 15.03.
1997, Albay Hamdi Poyraz
18.03.1997 tarihlerinde yapılan
uygulamalarla gözlem altına
ahnmışlardır.
Bu şahıslardan Ali thsan
Zeydan'ın 1993 yılma kadar EBK'de
çalıştığı, maddi durumunun iyi
olmadıği. belediye başkanı
seçildikten sonra durumunun hızla
düzeldiği, belediye, köy hizmetleri,
tanm müdürlüğü ve PTT araçlanyla
uyuşturucu sevkıyatı yaptığı tespit
edilmiştir.
Bu çeteyle ilgili olarak yapılan
operasyonda. ele geçen silah ve
malzemelenn listesi, güvenlik
kuvvetlerinin gözü önünde neler
yapılabildiğinin çarpıcı bir örneğidir.
Operasyonda ele geçen silah ve
(1' i ruhsatsız) 15 adet şarjörü ve
1040 adet mermisi ile birlikte,
• 4 adet çeşitli çap ve markalarda
ruhsath tabanca ile 7 şarjörü ve 11
adet mermisi,
• 2 adet MKE yapımı parça tesirii el
bombası,
• 1 adet Ericsson marka cep
telefonu,
Abdullah Ölmez'in ikametgâhında:
• 1 adet Kalaşnikof piyade tüfeği, 4
adet şarjörü ve 120 adet mermisi,
Cem Ölmez'in ikametgâhında:
• 4 adet Kalaşnikof marka piyade
tüfeği (ikisi ruhsatsız), 18 adet
şarjörü ve 500 adet mermisi ile
birlikte,
• 1 adet lav silahı.
Hasan Öztunç'un ikametgâhında:
• 5 adet Kalaşnikof piyade tüfeği
(4'ü ruhsatsız), 18 adet şarjörü ve
1672 adet mermisi,
tabanca ve 6 adet şarjörü,
• 1 adet av tüfeği,
• 2 adet değişik çap ve markalarda
tabanca. 5 adet şarjör ve 21 adet
mermisi,
• 2 adet Thomson marka silah ve
50 adet mermisi,
• 320 adet bcs mermisi,
• 1 adet dürbün,
• 1 adet kama,
• 1 adet seyyar dipçik,
A. 1. Zeydan'ın koruması Ömer
Ağırbaş'ın ikametgâhında:
• 1 adet Kalaşnikof marka tüfek.
A. 1. Zeydan'ın şoförü Oğuz
Baygüneş'vn ikametgâhında:
• 1 adet 14'lü tabanca,
• 14adetmerrru,
ele geçirilmiştir.
Böylesine bir gelişmenin münferit
bir olay olduğunu ifade etmek
mümkün değildir.
önceki bölümlerde bazı telefon
Akad'ı. Tolga Şaldr Atik'i. Özer
Çiüer'i, Mehmet Ağar'ı. Adil
Ongen'i aramaktadır. Sedat Peker,
(Menüş Tavukçu adına kayitlı) 532-
243 61.11 nolu telefonu ile jandarma
istihbaratına kayıtlı numaralan
anyor. ABYüdE adına kayıtlı 532-
264 27 01 ve 262 83 14 numaralı
telefonlardan Sedat Peker aranıyor.
Sedat Peker. Veli Küçük'ü pek çok
kere anyor.
Yeşil. Ankara'dan jandarma
istihbaratını, JlTEM komutanı
Nurettin Ata'yı aradığı gibi aynı
numaradan Macaristan'da Sh.
Ydmaz'a saldıranlan da anyor.
Incelemeleri sürdürünce Sedat
Peker, Sami Hoştan, Abdullah Çatlı,
gerçek Mehmet Özbay ve Topal'a ait
gazino telefonlan, Hadi Ozcan ve
daha pek çok telefonun Yeşil'e ait
542-214 50 21 'i aradığı ortaya
çıkıyor.
SÜRECEK
NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR oral.calislar@raksnet.com
Körfez krizinin sıcaklığı bile Susur-
luk'u gölgeleyemiyor. Hemen her gün
devlet içinden yeni kokular ortalığa
saçılıyor. Dün gazetelerde bir haber
vardı. Abdullah Çatlı'nın arkadaşla-
nnın Meclis'te görevli olduklannı be-
lirtiyordu. Çatlı'nın Fransa'da yaka-
landığında üzerinde kimliği çıkan
Mehmet Saral, Çatlı'nın bir başka ar-
kadaşı Beyhan Aytaç, şu anda Mec-
lis'te görev yapıyorlar. Dr.Teğmen
Necdet Güçlü'nün katili Ülkü Ocak-
ları eski genel başkanlanndan Dr. Ib-
rahim Dogan da Meclis doktoru.
Bu manzara ne ifade ediyor? Örne-
ğin, bir çok cinayet ve milyarlık kaçak-
çılık olaylanyla bağlantıları olduğu, te-
tikçilik yaptıklan hemen her devlet
belgesinde ortaya çıkan "Çete dava-
sı" sanıklannın hepsi serbest. Son
olarak Ali Fevzi Bir de bu davadan
'deliller toplandığı" gerekçesiyle ser-
best bırakıldı. Her taraftan belge ve
bilgi akarken, katillerin kimler olduğu
devlet raporlannageçerken,sankibir
el, saati tersine çeviriyor, hepimizi
Susurluk Nasıl Çözülecek?
umutsuzluğa sevk eden bir tablo or-
taya çıkıyor.
Susurluk kazasıyla görüldü ki dev-
let inanılmaz bir çürümenin ve bata-
ğın içine sokulmuş. Şimdi herkes, bu
korkunç durumdan kurtulup kurtula-
mayacağımızı tartışıyor. Gerçekten,
ülke bu büyük felaketten kurtulabilir
mi? Kurtulacaksa ne yaparak kurtu-
labitir?
Önceki gün "Çete davası"nda sol-
cu tutuklularla nezarette karşılaşan
Özel Harekât Dairesi'nin cinayetle
suçlanan görevlileri, "Kahrolsun ko-
münistler" diye slogan atıyorlardı. Bu
sloganları atan eski Özel Harekât Da-
iresi görevlilerinın bir çoğu halen dev-
letten maaş alıyoıiar. "Kahrolsun ko-
münistler"', işte bu slogan, "son Türk
cteWef/"ne 55 yıldır yön veriyor.
"Kahrolsun komünistler" sloganı,
her türlü özgürlüğe düşman, devtet
içinde sırtını gericiliğe dayayan bir gü-
cün, akıl almaz saldırganlığını ifade
ediyor. Onlar, hâlâ devletten maaş alı-
yoriar ve yaşamlanna "Kahrolsun ko-
münistler'' anlayışı yön veriyor. özel
Harekâtçılara bu anlayış yön veriyor
da, devletimizi yönetenlere hangi an-
layış yön veriyor?
Meclis'te ülkücü katile görev veren
kim? Abdullah Çatlı'nın kader ortak-
lannı Meclis'e sokan kim? Dünün top-
lu katlıam davalannın ülkücü sanıkla-
rını parti listelerine alıp Meclis'e taşı-
yan kim? Kimler?
Bunlann kimler olduğunu btliyoruz.
Asıl soru, Türkiye'yi yönetenlerin ne-
den hâlâ bu anlayışa sıcak baktığı.
Örneğin, Dr.Teğmen Necdet Güçlü'yü
öldüren Ibrahim Doğan, silahı o yıllar-
da iki teğmenden almıştı. Cinayette
kullanılan bu silahlarm sahibi teğmen
Fehmi Altınbilek ve jandarma teğ-
meni Mustafa llerisoy'du. Bu iki teğ-
men daha sonra ne oldu? Fehmi Al-
tınbilek'in adını bir çok kez duyduk.
Terfi ettiğini ve son olarak Şımak Jan-
darma Alay Komutanltğı'nda albay
rütbesiyle komutanlıkyaptığını biliyo-
ruz.
Şimdi dönüp yeniden düşünelim.
Cinayet silahlannı verenler ordu için-
de terfi ediyoriar, katiller ise devletin
en üst düzey görevlerine getiriliyorlar
ve hattaTBMM'de görev yapabiliyor-
lar. O zaman Susurluk nasıl çözüle-
cek? Kim çözecek?
Fehmi Attınbilek'i 20 yıl boyunca
hangi anlayış terfi ettirdi? "Kahrolsun
komünistfer" diye bağıran kişileri en
duyarlı görevlere hangi antayış tayin
ettirdi? Bu sorulara cevap verdiğimiz
zaman, Türkiye'deki çürümenin de u-
laştığı boyutlan kavrayabiliriz. Ordu-
nun, Susurluk'la ilgili kendi içinde sc-
ruşturma yaptığt hükümet üyeleri ta-
rafından açıklandı.
Ben de soruyorum: Abdullah Çat-
lı'yı ve arkadaşlannı 12 Eylül'den ön-
ce de kullandığını söyleyen Korkut
Eken oyıllarda nerede görevliydi? Ör-
neğin Korkut Eken Özel Harp Dairesi
Özel Biriik Komutanı mıydı? Dr.Teğ-
men Necdet Güçlü'yü öldüren ülkü-
cülere silah veren Fehmi Attınbilek,
hangi tercihler sonucu durmadan ter-
fi ettirildi? Genelkumnay yetkililerinin
bu konuları da açığa kavuşturmalan
gerekmiyor mu?
Susurluk'la bağlantısı olan subay-
lann da mutlaka yargı önüne çıkanl-
ması ve hesap vermeleri gerekmiyor
mu? Susurluk, Türkiye için bir siyasi
tercih. Sola karşı ırkçılan ve dincileri
kullanma tercihi? Devleti yönetenler
bu tercihleri sorgulayacak olgunluğa
getdiler mi? Yoksa hâlâ bu anlayışta-
kileri terfi ettirmeye devam edecekler
mi?
Devletin siyasi tercihleri, demokra-
tik bir hukuk devletine yönelmedikçe
"çete davalan" göstermelik olmaya
ne yazık ki devam edecektir.
CUMARTESİ
YAHLAR1
ATAOL BEHRAMOĞLU
ŞalPin Çiçeği
Şiiri bütün dilsel olanaklann gerçekleştirildiği birsa-
nat olarak tanımlamak, yapılabilecek en özlü ve kap-
sayıcı bir tanım sayılabilir. Dil, bir anlamı iletiyor. Fa-
kat aynı zamanda o anlamın kendisidir. Bir başka de-
yişle, anlam dediğimiz şey dilden bağımsız oluşmu-
yor. Onunla birlikte oluşuyor. Dil ve anlam ilişkisi, sa-
natsal yaratıdaki öz- biçim ilişkisine benziyor. Han-
gisinin önce geldiği sonsuzca tartışılabilir.
Dil ve anlam (öz ve biçim) arasında 'diyalektik' bir
ilişki var. Öncelik sonralık tartışmasını bir yana bıra-
kırsak, bu kavramlar (olgular) birbirinin özdeşi olabi-
liyor, birbirinden doğabiliyor, birbirinde çoğalabiliyor,
birbirini derinleştirebiliyor.
Dil, bir anlamı iletiyor demiştim. Anlam, yaşadık-
lanmız, düşündüklerimiz, duyumsadtklanmızdır. Bun-
lann sanat yapıtı olabilmesi, dile getiş (getiriliş) biçim-
lerine bağlı. Yine yukardaki açıklamalara bağlı kala-
rak şöyle de söylenebilir: Yoğun bir anlamın satt ya-
şantı olmaktan çıkarak sanat olabilmesi, aynı yoğun-
lukta bir biçimle özdeşleşmesini gerektirir.
• • •
Şiir, duyguda, düşüncede ve dilde bir yoğunlaş-
madır ve bunlar, birbirini bütünleyen, birbirinde öz-
deşleşen olgulardır. Yoğun olduğu varsayılan bir ya-
şantının (duygunun, düşüncenin) derinliksiz, yoğun-
luksuz (dilsel olanaklar gerçekleştirelemeksizin) dile
getirilmesi, ya sanatın konusu dışında, ya yetenek-
sizliktir. Buna karşılık, sıradan bir duygunun, düşün-
cenin, yoğun görünümlü biçimlerte dile getirilıyor gö-
rünmesi, en hafif deyimle, biçimciliktir. Günümüz şi-
irinde bu olgulann ikisini de görebiliyoruz.
•••
Edebiyat, her şey gibi, maddi yaşamın ürünüdür.
Edebiyattaki kirlenme ve yozlaşmalann karşılıklannı
(kaynaklannı) maddi yaşamın kişisel ya da toplum-
sal bütün olgulannda görebiliriz. Şiirsel söz değerini
yttirmişse, sıradanlaşmışsa, sahteleşmişse, bu olgu-
yu sa'dece edebiyatm bir sorunu olarak görmemek
gerekir. Alman toplumbilimci K. Schilling'in benim
için bir başucu kitabı olan "Toplumsal Düşünce Ta-
rihi"nûe bu konuda da önemli saptamalar var: "Gü-
nûmüzde endûstrinin ürünlerini satmak için gerek-
sindiği, insandayapay ihtiyaçlar uyandırmasının yo-
lu, reklamcılıktır... Birürünün tanımlanmasıyla mut-
lak gerekli ihtiyaç maddesi olarak hakkında yapılan
reklam arasındaki sınıhan hiç kimse doğru olarak
sapîayamaz. Dil bile gerçekten abartma ve yalana
kolaylıkla kayıverir. ...böyleiikle insan için değiriniyi-
tirir... Yalan ve abartma her gün, her saat hedef ol-
duğumuz reklamcılık yoluyla yaşamımızı kemirir, şi-
ir hammaddesi olarak diliyok eder... Gûnlükyaşan-
tıyı ve politikayı kaplar, boğar. Artık hiçbir şeye İcen-
di adı verilemez, çünkü her sözcük çoktan kullantl-
mış, aşınmıştır."
• • •
Sıradanlık ve biçimcilik aynıtoplumsal kaynaklı ol-
gunun iki yönü sayılabilir. Günümüzde toplumsal dü-
zen her ikisini de (farklı alıcı sayısıyfa da olsa) ödûl-
lendiriyor. Başka alanlada popüler otmuş kimselerin
şiire el atmalan, yayımladıklan şiir kitabı ya da kaset-
lerin alışılmışın çok üstünde alıcı bulması, medyada
şiire fazlaca yer verilmeye başlanması "yeni bir şiir,
yeni bir şiir kültürü mü doğuyor", "şiir yapı ve el mi
değiştiriyor" sorulanna ve kaygılanna yol açtı. (Z.
Coşkun'un "Radikal"deki yazılan: "BuNeyin Şiiri?",
"Travesti Şiir.") Bu kaygılar önemsiz bulunamaz. Fa-
kat toplumsal arka planla birlikte düşünerek. öte
yandan, tam ters görünümlü (biçimci, kapalı, alıcı
sayısını umursamaz görünen) sanat ürünlerinin de yi-
ne aynı toplumsal düzence ödüllendirildiği unutulma-
dan.
• • •
Perşembe gecesi TV 2'de J. Cocteau'nun bir fıl-
mi vardı: "Orpheus'un Vasıyetnamesi". Cocteau'nun
bu "veda ff/m/"ndeki "vasiyetname", bence, şairin
kendisi bu zamandan aynlıp giderken çiçeğini geri-
de bırakmasıydı... Ona, "Yeryüzü sizin vatanınız de-
ğil" dense de vatanının yeryüzü olduğunu, çiçeğini
burası için, motosikleti devriyeler, bir araba dotusu
gürültücü genç ya da "kendi çağında kaybolmuş bir
kadın" için yarattığını bilir... Bütün sorun, sıradanlı-
ğın, popülerliğin çekiciliğine kapılmaksızın ya da b\-
çimciliğin gölgelerinde gizlenmeksizin bu çiçeği ya-
ratabilmekte...
Büvüksehir belediyesi
Çöp işi yîne aynı
kuruhışlara verildi
İstanbul Haber Servisi -
İstanbul Büyükşehir Bele-
diyesi, önceki yıllarda
Devlet lhale Yasası'na ay-
kın ihale ettigi "çöptrans-
fer istasyonlannın işletü-
tnesi ve çöplerin depolama
alanlannataşınması" işin-
de ihale yöntemini değiş-
tirmesine karşın, işi yapan
kuruluşlar değişmedi. İs-
tanbul Büyükşehir Beledi-
yesi Basm Daraşmanı Hü-
sejin Besli. açılan ihaleye
belediyenın yan kuruluşu
İSTAÇ dışında teklif veren
olmadığını ve işi 2 trilyon
150 milyar liraya alan İS-
TAÇ'ın da çöp taşıma işi-
ni, aynı işi daha önce ya-
pan özel kuruluşlara 3 ay-
hk geçıcı bir dönem için
verdigini söyledi. tstanbul
Büyükşehir Belediye
Meclisi CHP Grup Baş-
kanvekili Ozkal Yıci,
"Böyledeğişikbir\d izten-
mesi, önceki işiemlerin
yanhşbğuun kabulü anla-
nunagelirkesinlikk.Bu da
bizün iddialarunızm ne
denlidoğru olduğunun ka-
rundır" dedi.
1996 ve 1997 yıllannda
2886 sayıh Devlet thale
Yasası'na aykın bir şekilde
ihale edildiği iddia edilen
"çöp transfer istas>nnlan-
nın işletilmesi ve çöplerin
depoiamaalanlannataşın-
mast" ışınde. İstanbul Bü-
yükşehir Belediyesi ihale
yöntemini değiştırdi. Bü-
yükşehir belediyesi, tril-
yonluk çöp işini önce bir
protokolle kendi yan kuru-
luşu olan İSTAÇ'a devret-
miş, ancak İSTAÇ da bu
işin büyük bir bölümünü
özel kuruluşlara yaptır-
mıştı.
CHP'li Yici, 2886 sayı-
h Devlet thale Yasası'mn
71. maddesine göre proto-
kolle devredilen bir işin
devredilen kuruluş tarafın-
dan bizzat yapılmasının
yasal zonınluluk olduğu-
nu açıklamıştı. Protokolle
de\Tedilen işin bizzat İS-
TAÇ tarafından yapılma-
sının yasal zonınluluk ol-
duğu konusunda belediye
bürokratlan da belediye
yetkililenni yazıyla uyar-
mışlardı.
CHP İstanbul II Başkan-
lığı da, Içışleri Bakanlı-
ğı'na başvurarak. yapılan
ihale işlemlerinin müfet-
tişler tarafından incelen-
mesini istemişti. Müfettiş-
lenn incelemesinin halen
devametoğibelırtildı. Be-
ledıyeden alman bılgıye
göre. 1997 birim fıyatla-
nyla söz konusu iş İS-
TAÇ'a 2trilyon 150 miryaı
liraya venldi. 1998 birin
fıyatlanm göre işin yakla
şık 4 trilyon lira tutacağ
tahmin ediliyor.