19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 ŞUBAT 1998 CUMARTESİ HABERLER KUTLU SAVASIN HAZIRLADI6I SUSURLUK RAPORITNUN TAM METNİ - 11 İç güvenliksistemiyenilenmeliöylemezler'le ilgili tahkikat genişletilirken, aralannda 3'ü emniyet, 7'si TSK mensubu 20 kişi daha yakalanmıştır. Neticede Söylemez kardeşlerin büyük bir organize suç şebekesi oluşturduklan, şebeke içinde istihbarat, silah ve konınma sağlamak için bazı emniyet ve TSK mensuplannı maddi menfaat karşılıgı ıstıhdam ettikleri, yasadışı yollardan kazandıklan kara parayı aklamak amacıyla, gayrimenkul aluruna yöneldikleri belirlenmiş, muhtelif davalar birleştirilerek, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne intikal ettirilmiştir. Ek 12'de yapılan operasyoıüarda ele geçen silah ve mühimmat ile çete tarafından gerçekleştirilen eyletn listesi ve diğer bilgiler sunulmuştur. Listenin tetkiki ile olaylann gizlice cereyan edemeyeceği, irtibat, iltisak, işbirliği ve korunmanın boyutlannı açıkça gösterdigi anlaşılacaktır. Ve boylesine bir grubun ilgili tüm birimlerin bilgisinden ve ilgisinden kaçınlarak teşekkül ettirilebildiğine inanmak için hiçbir makul sebep yoktur. Çeteleşme süreci güvenlik birimlerüıin gözünden kaçmış ise devletin tüm iç güvenlik sistemini revize etmesi ihtiyacı ortaya çıkmış demektir. Bu sürece göz yumulmuş ise revizyon ihtiyacı daha farklı ama daha yüksek boyutlarda olmak gerekir. Yüksekova çetesi, Güneydoğu'da cereyan eden olaylann en somut ömeğini oluşturmaktadır. Olaylann gelışimı kısaca aşağıdaki gibıdır: Hakkâri Yüksekova'da odaklaşan olaylann tırmanma süreci özellikle PKK mensubu Havar kod adlı Kahraman Bügiç'ın 1994 yılının ilk aylannda güvenlik güçlerine teslim olarak itirafçı statüsünde Yüksekova Dağ Komando Tabur Komutanhğı ve Sınır Tabur Komutanlığı ile birlikte PKK'ye yönelik operasyonlara katılmasıyla başlamıştır. Adı geçen, Diyarbakır DGM tarafından alınan ifadesinde; "Yüksekova Suur Tabur Komutanı Kanber Oğur'un kendisine bir ekip kurarak, PKK adına para toplama teklifıni getirdiğini, fakat kabul etmediğmi, devammda Yüksekova'ya gelerek Dağ ve Komando Komutanhğı ile birlikte PKK'ye yönelik operasyonlara kabkiiğını ve bu operasvonlar esnasında tanışûğı bazı GKK'liler tarafından aynı paralekie bir teklifte buiunulduğunu" dile getirmiştir. Yine aynı ıfadede, "bölgede PKK adı alünda para toplama faaliyetterinin yürütüklüğü, uyuşturucu kaçakçıhğına yönelik operasyonlarda şahsi çıkar karşıuğında kanunsuz uygulamalann yapıkiığı, bölgenin iteri gekn afle mensuplarvnın kaçınlarak fidye istendiği, K. lrak'tan Türkiye'ye yönelik olarak menşei befli olmayan küçükbas hayvan kaçakçılığı gerçekleştiriküği ve bu faaliyetlerin bizzat Yüksekova Tugay Komutanhğı eski Kurmay Başkanı Albay Hamdi Poyraz, Yüksekova Suur Tabur Komutanı Yarbay Kanber Oğur ve Dağ Komanda eski Tabur Komutanı M. Emin Yurdakul'un bilgisi dahilinde cerayan ettiği" belirtilmektedİT. Hakkâri CHP eski Milletvekili Esata Canan'ın yeğeni Abdullah Canan'ın 17.01. 1996 tarihinde Yüksekova'dan Hâkkari'ye giderken kaybolması, 21.02.1996 tarihinde de Yüksekova yakınlannda ölü olarak bulunması ile birlikte Canan ailesinin ve bölge halkının Abdullah Canan'ın ölümünden Binbaşı M. Emin Yurdakul'u sorumlu tutmasını müteakip olaylar kamuoyuna yansımaya başlamıştvr. Anılan dönemde bölgede görev yapan Ast. Sb. Kd. Bşçvş. Hüseyin Oğuz'un ıltısaklı olduğu Tahir Baskın isimli şahsın Eylül 1997 tarihinde Yüksekova Sınır Jandarma Tabur Komutanhğı'na gelerek "Yüksekova çetesine" ilişkin ihbarda bulunması ile birlikte, TBMM Susurluk Komisyonu'na ıfade veren Hüseyin Oğuz ve Diyarbakır DGM tarafından sorgulanan itirafçı PKK mensubu Havar kod adlı Kahraman Bilgiç'in ifadeleri ile olaylar resrruyet kazanarak. yargıya intikal etmiştir. Havar kod adlı Kahraman Bilgiç'in ifadelen doğrultusunda; Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesi tarafından 02.03.1997 tarihinde Hakkân-Yüksekova'da gerçekleştirilen operasyon neticesinde İsmet Ölmez, Kemal Ötanez, Hasan Oztunç, Abdullah Öhnez ısımlı şahıslar çeşitlı çap ve markadaki kısa ve uzun namlulu silahlarla ele geçirilmiştir. Bilahare anılanlarla iltisaklı ve DYP Hakkâri Milletvekili Mustafa malzemeler İsmet Ölmez'in ikametgâhında: • 4 adet ruhsatlı Kalaşnikof piyade tüfeği, • 1 adet Kubi marka ruhsatlı silah, • 1 adet tamburah şarjör, • 1460 adet Kalaşnikof mermisi, • 3 adet çeşitlı çap ve markalarda tabanca ile 5 adet şarjörü ve 41 adet mermisi. • 2 adet uzun namlulu silahlara ait dürbün, • 2 adet PKK'nin kullanmış olduğu el telsizi, • 2 adet Rus yapısı, parça tesirii el bombası, • 1 adet Ericsson marka cep telefonu Kemal Ölmez'in ikametgâhında. • 3 adet Kalaşnikof piyade tüfeği, • 1 adet Kubi marka silah, • 2 adet çeşitli çap ve markalarda ruhsatlı tabanca, 2 şarjörü ve 25 adet mermisi, • 1 adet el telsizi. • 1 adet telsiz şarj kutusu, • 1 adet mobil telefon, • 3 gram afyon sakızı, Ali thsan Zeydan'ın ikametgâhında: 12 adet Kalaşnikof marka piyade tüfeği, 8 adet şarjörü ve 1660 adet mermisi • 1 adet G-3 marka piyade tüfeği, 2 adet şarjörü ve 33 adet mermisi, • 3 adet roketatar, • 12 adet roketatar mermisi, • l adet bombaatar • 1 adet Star marka tabanca, • 1 adet Uzı marka makineli numaralanyla ilgili olarak aynntı bilgıleri çerçevesinde tespitler yaptınldığı hususu nakledilmışti. Bu tespitlerde yargı için delil olmasa dahi, tedbir almaya ve çeteleri dağıtmaya kararlı bir idare için yeteri kadar ışık vardır. Ömer Lütfii Topal'ın en fazla aradığı ıkincı kişi, ortağı AB Fevri Kr'dir. A. F. Bir ise polıslcr Oğuz Yorulmaz, Mustafa Arrunok ve Abdullah Çattı ile irtibathdır. Topal'ın resrru işlenni takip eden bir kişi, Maliye Bakanlığı'nda bakan özel numarasmda aşağı doğnı her kademeyle temastadır. Saray Halı- Kurmel grubuyla, Susurluk denince akla gelen herkesin irtibatı görünmektedir. Mehmet Eymür, telefonu ile Meral Akşener'i, DYP Genel Merkezi'ni, gazeteci Nurcan Söylemez kardeşlerin büyük bir organize suç şebekesi oluşturduklan, şebeke içinde istihbarat, silah ve konınma sağlamak için ba/ı emniyet ve TSK mensup- muhteüf davalar birleştirilerek, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne intikal ettirilmiştir. Zeydan'ın yeğeni Yüksekova Belediye Başkanı Ali thsan Zeydan, Esendere Belediye Başkanı Tahir Akarsu ve Et-Balık Kurumu Müdürü Fahrettin Akarsu 03.03.1997, Binbaşı M. Emin Yurdakul 15.03. 1997, Albay Hamdi Poyraz 18.03.1997 tarihlerinde yapılan uygulamalarla gözlem altına ahnmışlardır. Bu şahıslardan Ali thsan Zeydan'ın 1993 yılma kadar EBK'de çalıştığı, maddi durumunun iyi olmadıği. belediye başkanı seçildikten sonra durumunun hızla düzeldiği, belediye, köy hizmetleri, tanm müdürlüğü ve PTT araçlanyla uyuşturucu sevkıyatı yaptığı tespit edilmiştir. Bu çeteyle ilgili olarak yapılan operasyonda. ele geçen silah ve malzemelenn listesi, güvenlik kuvvetlerinin gözü önünde neler yapılabildiğinin çarpıcı bir örneğidir. Operasyonda ele geçen silah ve (1' i ruhsatsız) 15 adet şarjörü ve 1040 adet mermisi ile birlikte, • 4 adet çeşitli çap ve markalarda ruhsath tabanca ile 7 şarjörü ve 11 adet mermisi, • 2 adet MKE yapımı parça tesirii el bombası, • 1 adet Ericsson marka cep telefonu, Abdullah Ölmez'in ikametgâhında: • 1 adet Kalaşnikof piyade tüfeği, 4 adet şarjörü ve 120 adet mermisi, Cem Ölmez'in ikametgâhında: • 4 adet Kalaşnikof marka piyade tüfeği (ikisi ruhsatsız), 18 adet şarjörü ve 500 adet mermisi ile birlikte, • 1 adet lav silahı. Hasan Öztunç'un ikametgâhında: • 5 adet Kalaşnikof piyade tüfeği (4'ü ruhsatsız), 18 adet şarjörü ve 1672 adet mermisi, tabanca ve 6 adet şarjörü, • 1 adet av tüfeği, • 2 adet değişik çap ve markalarda tabanca. 5 adet şarjör ve 21 adet mermisi, • 2 adet Thomson marka silah ve 50 adet mermisi, • 320 adet bcs mermisi, • 1 adet dürbün, • 1 adet kama, • 1 adet seyyar dipçik, A. 1. Zeydan'ın koruması Ömer Ağırbaş'ın ikametgâhında: • 1 adet Kalaşnikof marka tüfek. A. 1. Zeydan'ın şoförü Oğuz Baygüneş'vn ikametgâhında: • 1 adet 14'lü tabanca, • 14adetmerrru, ele geçirilmiştir. Böylesine bir gelişmenin münferit bir olay olduğunu ifade etmek mümkün değildir. önceki bölümlerde bazı telefon Akad'ı. Tolga Şaldr Atik'i. Özer Çiüer'i, Mehmet Ağar'ı. Adil Ongen'i aramaktadır. Sedat Peker, (Menüş Tavukçu adına kayitlı) 532- 243 61.11 nolu telefonu ile jandarma istihbaratına kayıtlı numaralan anyor. ABYüdE adına kayıtlı 532- 264 27 01 ve 262 83 14 numaralı telefonlardan Sedat Peker aranıyor. Sedat Peker. Veli Küçük'ü pek çok kere anyor. Yeşil. Ankara'dan jandarma istihbaratını, JlTEM komutanı Nurettin Ata'yı aradığı gibi aynı numaradan Macaristan'da Sh. Ydmaz'a saldıranlan da anyor. Incelemeleri sürdürünce Sedat Peker, Sami Hoştan, Abdullah Çatlı, gerçek Mehmet Özbay ve Topal'a ait gazino telefonlan, Hadi Ozcan ve daha pek çok telefonun Yeşil'e ait 542-214 50 21 'i aradığı ortaya çıkıyor. SÜRECEK NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR [email protected] Körfez krizinin sıcaklığı bile Susur- luk'u gölgeleyemiyor. Hemen her gün devlet içinden yeni kokular ortalığa saçılıyor. Dün gazetelerde bir haber vardı. Abdullah Çatlı'nın arkadaşla- nnın Meclis'te görevli olduklannı be- lirtiyordu. Çatlı'nın Fransa'da yaka- landığında üzerinde kimliği çıkan Mehmet Saral, Çatlı'nın bir başka ar- kadaşı Beyhan Aytaç, şu anda Mec- lis'te görev yapıyorlar. Dr.Teğmen Necdet Güçlü'nün katili Ülkü Ocak- ları eski genel başkanlanndan Dr. Ib- rahim Dogan da Meclis doktoru. Bu manzara ne ifade ediyor? Örne- ğin, bir çok cinayet ve milyarlık kaçak- çılık olaylanyla bağlantıları olduğu, te- tikçilik yaptıklan hemen her devlet belgesinde ortaya çıkan "Çete dava- sı" sanıklannın hepsi serbest. Son olarak Ali Fevzi Bir de bu davadan 'deliller toplandığı" gerekçesiyle ser- best bırakıldı. Her taraftan belge ve bilgi akarken, katillerin kimler olduğu devlet raporlannageçerken,sankibir el, saati tersine çeviriyor, hepimizi Susurluk Nasıl Çözülecek? umutsuzluğa sevk eden bir tablo or- taya çıkıyor. Susurluk kazasıyla görüldü ki dev- let inanılmaz bir çürümenin ve bata- ğın içine sokulmuş. Şimdi herkes, bu korkunç durumdan kurtulup kurtula- mayacağımızı tartışıyor. Gerçekten, ülke bu büyük felaketten kurtulabilir mi? Kurtulacaksa ne yaparak kurtu- labitir? Önceki gün "Çete davası"nda sol- cu tutuklularla nezarette karşılaşan Özel Harekât Dairesi'nin cinayetle suçlanan görevlileri, "Kahrolsun ko- münistler" diye slogan atıyorlardı. Bu sloganları atan eski Özel Harekât Da- iresi görevlilerinın bir çoğu halen dev- letten maaş alıyoıiar. "Kahrolsun ko- münistler"', işte bu slogan, "son Türk cteWef/"ne 55 yıldır yön veriyor. "Kahrolsun komünistler" sloganı, her türlü özgürlüğe düşman, devtet içinde sırtını gericiliğe dayayan bir gü- cün, akıl almaz saldırganlığını ifade ediyor. Onlar, hâlâ devletten maaş alı- yoriar ve yaşamlanna "Kahrolsun ko- münistler'' anlayışı yön veriyor. özel Harekâtçılara bu anlayış yön veriyor da, devletimizi yönetenlere hangi an- layış yön veriyor? Meclis'te ülkücü katile görev veren kim? Abdullah Çatlı'nın kader ortak- lannı Meclis'e sokan kim? Dünün top- lu katlıam davalannın ülkücü sanıkla- rını parti listelerine alıp Meclis'e taşı- yan kim? Kimler? Bunlann kimler olduğunu btliyoruz. Asıl soru, Türkiye'yi yönetenlerin ne- den hâlâ bu anlayışa sıcak baktığı. Örneğin, Dr.Teğmen Necdet Güçlü'yü öldüren Ibrahim Doğan, silahı o yıllar- da iki teğmenden almıştı. Cinayette kullanılan bu silahlarm sahibi teğmen Fehmi Altınbilek ve jandarma teğ- meni Mustafa llerisoy'du. Bu iki teğ- men daha sonra ne oldu? Fehmi Al- tınbilek'in adını bir çok kez duyduk. Terfi ettiğini ve son olarak Şımak Jan- darma Alay Komutanltğı'nda albay rütbesiyle komutanlıkyaptığını biliyo- ruz. Şimdi dönüp yeniden düşünelim. Cinayet silahlannı verenler ordu için- de terfi ediyoriar, katiller ise devletin en üst düzey görevlerine getiriliyorlar ve hattaTBMM'de görev yapabiliyor- lar. O zaman Susurluk nasıl çözüle- cek? Kim çözecek? Fehmi Attınbilek'i 20 yıl boyunca hangi anlayış terfi ettirdi? "Kahrolsun komünistfer" diye bağıran kişileri en duyarlı görevlere hangi antayış tayin ettirdi? Bu sorulara cevap verdiğimiz zaman, Türkiye'deki çürümenin de u- laştığı boyutlan kavrayabiliriz. Ordu- nun, Susurluk'la ilgili kendi içinde sc- ruşturma yaptığt hükümet üyeleri ta- rafından açıklandı. Ben de soruyorum: Abdullah Çat- lı'yı ve arkadaşlannı 12 Eylül'den ön- ce de kullandığını söyleyen Korkut Eken oyıllarda nerede görevliydi? Ör- neğin Korkut Eken Özel Harp Dairesi Özel Biriik Komutanı mıydı? Dr.Teğ- men Necdet Güçlü'yü öldüren ülkü- cülere silah veren Fehmi Attınbilek, hangi tercihler sonucu durmadan ter- fi ettirildi? Genelkumnay yetkililerinin bu konuları da açığa kavuşturmalan gerekmiyor mu? Susurluk'la bağlantısı olan subay- lann da mutlaka yargı önüne çıkanl- ması ve hesap vermeleri gerekmiyor mu? Susurluk, Türkiye için bir siyasi tercih. Sola karşı ırkçılan ve dincileri kullanma tercihi? Devleti yönetenler bu tercihleri sorgulayacak olgunluğa getdiler mi? Yoksa hâlâ bu anlayışta- kileri terfi ettirmeye devam edecekler mi? Devletin siyasi tercihleri, demokra- tik bir hukuk devletine yönelmedikçe "çete davalan" göstermelik olmaya ne yazık ki devam edecektir. CUMARTESİ YAHLAR1 ATAOL BEHRAMOĞLU ŞalPin Çiçeği Şiiri bütün dilsel olanaklann gerçekleştirildiği birsa- nat olarak tanımlamak, yapılabilecek en özlü ve kap- sayıcı bir tanım sayılabilir. Dil, bir anlamı iletiyor. Fa- kat aynı zamanda o anlamın kendisidir. Bir başka de- yişle, anlam dediğimiz şey dilden bağımsız oluşmu- yor. Onunla birlikte oluşuyor. Dil ve anlam ilişkisi, sa- natsal yaratıdaki öz- biçim ilişkisine benziyor. Han- gisinin önce geldiği sonsuzca tartışılabilir. Dil ve anlam (öz ve biçim) arasında 'diyalektik' bir ilişki var. Öncelik sonralık tartışmasını bir yana bıra- kırsak, bu kavramlar (olgular) birbirinin özdeşi olabi- liyor, birbirinden doğabiliyor, birbirinde çoğalabiliyor, birbirini derinleştirebiliyor. Dil, bir anlamı iletiyor demiştim. Anlam, yaşadık- lanmız, düşündüklerimiz, duyumsadtklanmızdır. Bun- lann sanat yapıtı olabilmesi, dile getiş (getiriliş) biçim- lerine bağlı. Yine yukardaki açıklamalara bağlı kala- rak şöyle de söylenebilir: Yoğun bir anlamın satt ya- şantı olmaktan çıkarak sanat olabilmesi, aynı yoğun- lukta bir biçimle özdeşleşmesini gerektirir. • • • Şiir, duyguda, düşüncede ve dilde bir yoğunlaş- madır ve bunlar, birbirini bütünleyen, birbirinde öz- deşleşen olgulardır. Yoğun olduğu varsayılan bir ya- şantının (duygunun, düşüncenin) derinliksiz, yoğun- luksuz (dilsel olanaklar gerçekleştirelemeksizin) dile getirilmesi, ya sanatın konusu dışında, ya yetenek- sizliktir. Buna karşılık, sıradan bir duygunun, düşün- cenin, yoğun görünümlü biçimlerte dile getirilıyor gö- rünmesi, en hafif deyimle, biçimciliktir. Günümüz şi- irinde bu olgulann ikisini de görebiliyoruz. ••• Edebiyat, her şey gibi, maddi yaşamın ürünüdür. Edebiyattaki kirlenme ve yozlaşmalann karşılıklannı (kaynaklannı) maddi yaşamın kişisel ya da toplum- sal bütün olgulannda görebiliriz. Şiirsel söz değerini yttirmişse, sıradanlaşmışsa, sahteleşmişse, bu olgu- yu sa'dece edebiyatm bir sorunu olarak görmemek gerekir. Alman toplumbilimci K. Schilling'in benim için bir başucu kitabı olan "Toplumsal Düşünce Ta- rihi"nûe bu konuda da önemli saptamalar var: "Gü- nûmüzde endûstrinin ürünlerini satmak için gerek- sindiği, insandayapay ihtiyaçlar uyandırmasının yo- lu, reklamcılıktır... Birürünün tanımlanmasıyla mut- lak gerekli ihtiyaç maddesi olarak hakkında yapılan reklam arasındaki sınıhan hiç kimse doğru olarak sapîayamaz. Dil bile gerçekten abartma ve yalana kolaylıkla kayıverir. ...böyleiikle insan için değiriniyi- tirir... Yalan ve abartma her gün, her saat hedef ol- duğumuz reklamcılık yoluyla yaşamımızı kemirir, şi- ir hammaddesi olarak diliyok eder... Gûnlükyaşan- tıyı ve politikayı kaplar, boğar. Artık hiçbir şeye İcen- di adı verilemez, çünkü her sözcük çoktan kullantl- mış, aşınmıştır." • • • Sıradanlık ve biçimcilik aynıtoplumsal kaynaklı ol- gunun iki yönü sayılabilir. Günümüzde toplumsal dü- zen her ikisini de (farklı alıcı sayısıyfa da olsa) ödûl- lendiriyor. Başka alanlada popüler otmuş kimselerin şiire el atmalan, yayımladıklan şiir kitabı ya da kaset- lerin alışılmışın çok üstünde alıcı bulması, medyada şiire fazlaca yer verilmeye başlanması "yeni bir şiir, yeni bir şiir kültürü mü doğuyor", "şiir yapı ve el mi değiştiriyor" sorulanna ve kaygılanna yol açtı. (Z. Coşkun'un "Radikal"deki yazılan: "BuNeyin Şiiri?", "Travesti Şiir.") Bu kaygılar önemsiz bulunamaz. Fa- kat toplumsal arka planla birlikte düşünerek. öte yandan, tam ters görünümlü (biçimci, kapalı, alıcı sayısını umursamaz görünen) sanat ürünlerinin de yi- ne aynı toplumsal düzence ödüllendirildiği unutulma- dan. • • • Perşembe gecesi TV 2'de J. Cocteau'nun bir fıl- mi vardı: "Orpheus'un Vasıyetnamesi". Cocteau'nun bu "veda ff/m/"ndeki "vasiyetname", bence, şairin kendisi bu zamandan aynlıp giderken çiçeğini geri- de bırakmasıydı... Ona, "Yeryüzü sizin vatanınız de- ğil" dense de vatanının yeryüzü olduğunu, çiçeğini burası için, motosikleti devriyeler, bir araba dotusu gürültücü genç ya da "kendi çağında kaybolmuş bir kadın" için yarattığını bilir... Bütün sorun, sıradanlı- ğın, popülerliğin çekiciliğine kapılmaksızın ya da b\- çimciliğin gölgelerinde gizlenmeksizin bu çiçeği ya- ratabilmekte... Büvüksehir belediyesi Çöp işi yîne aynı kuruhışlara verildi İstanbul Haber Servisi - İstanbul Büyükşehir Bele- diyesi, önceki yıllarda Devlet lhale Yasası'na ay- kın ihale ettigi "çöptrans- fer istasyonlannın işletü- tnesi ve çöplerin depolama alanlannataşınması" işin- de ihale yöntemini değiş- tirmesine karşın, işi yapan kuruluşlar değişmedi. İs- tanbul Büyükşehir Beledi- yesi Basm Daraşmanı Hü- sejin Besli. açılan ihaleye belediyenın yan kuruluşu İSTAÇ dışında teklif veren olmadığını ve işi 2 trilyon 150 milyar liraya alan İS- TAÇ'ın da çöp taşıma işi- ni, aynı işi daha önce ya- pan özel kuruluşlara 3 ay- hk geçıcı bir dönem için verdigini söyledi. tstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Baş- kanvekili Ozkal Yıci, "Böyledeğişikbir\d izten- mesi, önceki işiemlerin yanhşbğuun kabulü anla- nunagelirkesinlikk.Bu da bizün iddialarunızm ne denlidoğru olduğunun ka- rundır" dedi. 1996 ve 1997 yıllannda 2886 sayıh Devlet thale Yasası'na aykın bir şekilde ihale edildiği iddia edilen "çöp transfer istas>nnlan- nın işletilmesi ve çöplerin depoiamaalanlannataşın- mast" ışınde. İstanbul Bü- yükşehir Belediyesi ihale yöntemini değiştırdi. Bü- yükşehir belediyesi, tril- yonluk çöp işini önce bir protokolle kendi yan kuru- luşu olan İSTAÇ'a devret- miş, ancak İSTAÇ da bu işin büyük bir bölümünü özel kuruluşlara yaptır- mıştı. CHP'li Yici, 2886 sayı- h Devlet thale Yasası'mn 71. maddesine göre proto- kolle devredilen bir işin devredilen kuruluş tarafın- dan bizzat yapılmasının yasal zonınluluk olduğu- nu açıklamıştı. Protokolle de\Tedilen işin bizzat İS- TAÇ tarafından yapılma- sının yasal zonınluluk ol- duğu konusunda belediye bürokratlan da belediye yetkililenni yazıyla uyar- mışlardı. CHP İstanbul II Başkan- lığı da, Içışleri Bakanlı- ğı'na başvurarak. yapılan ihale işlemlerinin müfet- tişler tarafından incelen- mesini istemişti. Müfettiş- lenn incelemesinin halen devametoğibelırtildı. Be- ledıyeden alman bılgıye göre. 1997 birim fıyatla- nyla söz konusu iş İS- TAÇ'a 2trilyon 150 miryaı liraya venldi. 1998 birin fıyatlanm göre işin yakla şık 4 trilyon lira tutacağ tahmin ediliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle