22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 1998 PERŞEMBE 12 KULTUR Yavuz Özkan'm yönettiği 'Herkesin Bildiği Sırlar' 5 Mart'ta Küçük Sahne'de Kaçuııhııaz soıııuı yüzLeşmesi FECtRALPTEKtN Birkadın. birerkek... Yitirilen heyecanlar... Tûkenen bir evli- lik... Aşka ve tutkulara karşın, birlikteliğin dayanılmaz bir biçi- medönüşjnesi... YavuzOzkan, 24 yıllık bir ara- dan ve sinemaya kazandırdıği bol ödüllü filmlerden sonra Herkesin Büdiğj Sırlar' başhk- lı oyunuyla yeniden tiyatroda. Özkan'ın, 1990 yılında çektiği fılmi 'Büyük Yalnızhk'tan sah- neye uyarlayıp yönettiği oyun- da. başrolleri Seİçuk Yöntem ve Ayda Aksel paylaşıyorlar. 'Herkesin Bildiği Sırlar'. Kü- çük Sahne Sadn Alışık Tiyatro- su'nda bir kadın ve bir erkeğin kaçınılmaz birbitiş karşısındakı sorgulama ve yüzleşme sürecini taşıyor sahneye. Aslında ne o 'çapsız' bir kadın. ne de o "bok- tan' bir herif, ama bitiyor işte. evlilik bitiyor. yürümüyor . Özkan, gündeme geldığı ilk günlerde projenın kendisini faz- la heyecanlandırmadığından ve ancak fılmin senaryosunu metin haline getirdigi noktada oyunu sahnelemeye karar verebıldigin- den söz ediyor. "Birinci perde- nin yeniden yazımını bitirdikten sonra ö> künün tiyatroya ne den- li yatkın oMuğunun farkına var- dım." Oyun, bir kan-kocanın sekiz yıllık evliliklerinin ardmdan gi- riştikleri hesaplaşma ekseninde. herkesin bildiği sırlan tartışma- ya açıyor. "Sadece kadın ve sa- decc erkek olmayı bir tüıiü aşa- mıyorlar. Belki onlann da en bü- yük sonınu bu" diyor Özkan; "Amaçlan kendileriyle hesaplaş- makken birbirlerini yargılamaya başlıyorlar." Onca aşk, tutku ve paylaşımın ardından yaşanan yabancılaşma ve yitirilen güzellikler karşısın- da "Kimle olsa aynı şcy olurdu" diyor adam karısına. Evhlikle- rin kaçınılması güç tükenişi, Öz- Oyundatükenen bir evlilik sonrası sorgulama süreci aktanlıyor. (Fotoğraflar: KAAN SAGANAK) avuz Özkan'ın, 1990 yılında çektiği 'Büyük Yalnızlık' adlı filminden sahneye uyarlayıp yönettiği 'Herkesin Bildiği Sırlar'da Selçuk Yöntem ve Ayda Aksel oynuyorlar. Oyun, bir kan-kocanın sekiz yıllık evliliklerinin ardından giriştikleri hesaplaşma ekseninde, herkesin bildiği sırlan tartışmaya açıyor. kan'a göre sistem. sistemin bi- reyleri nasil etkilediği, bireylerin nasıl bicimlendiği. bir ev lilikten ne bekledikleri. ılişkiyi yaşat- mak konusunda nerelerden bes- lendikleri, o ilişkıyı kendi içle- rinde yenıleme gücüne sahip olupolmadıklanylailgilibirdu- nım. Freni boşalan araba gibi Özkan, 'Herkesin Bildiği Sır- lar'da frenleri boşalan bir araba- dan söz ediyor. Araba yokuş aşa- ğı kayıyor \ e gidıp bir yere tos- luvor. Hasar çoksa hurdaya gıdi- yor, azsa tamire... Frenler sağ- lamlaştırılıyor belki. ama araba bırdaha asla eskisi gıbi olmuyor "Arabanın nasıl ve nereye tosla- dığı önemU" diyor Özkan. **Ta- raflann ilişkiyi nasıl onarabile- ceklerini değiL, onarma noktası- Oscar Wüde olmanın önemiKültür Servisi - Romanla- ıi, oyunlan ve şiirlenyle 19. yüzyıl sonu Ingiliz edebiya- tına yeni biî soluk getiren ve onu 20. yüzyıla taşıyan Os- car Wîlde. günümüzde ede- biyatçılığı kadar eşcınsel kimliğiyle de tartışılıyor. Ya- rattığı en büyük esenn kendi yaşamı olduğunu belirten sa- natçı, ölümünden 98 yıl son- ra, yaşamı üzenne yazılan oyunlar, incelemeler ve çeki- len filmlerle adeta bu öngö- rüyü doğruluyor. Moises Kaufman' ın yazdı- ğı "Büyük Edepsizlik: Oscar VVilde'ın Üç Davası" adlı oyun Broadvvay'de perde açarken başrolünü Liam Ne- eson'ın oynayacağı diğer bir prodüksiyonun da hazırlıkla- n sürüyor. u Tom ile Mv" fil- minin genç yönetmeni Brian Gilbert ise' T.S. Elliot'tan sonra bu kez de Oscar Wil- de"ın yaşamını ve yargılanı- şını konu alan fılmiyle Wil- de çılgınlığına sinemasal destek sağlıyor. Başrolünü, ünlü birtiyatro oyuncusu ve yazar olan Wil- de ile şaşırtıcı fiziksel ben- zerliğinin yanı sıra cinsel ter- cihiyle de benzeşen Stephen Fry'ın oynadığı film. sanat- çının özellikle Lord Doug- lasla olan fırtınalı ilışkısini ve ünlü eşcinsellik davasını temel alıyor. Wilde"ın çagmı aşan yaşam tarzı. hâlâ etkisı- ni koruyan nüktelerı \ e dra- matik kaden, onu hem bir ef- saneye hem de son derece güncel bir kişilığe dönüştü- rüyor. Wilde'ı bu çağdaşlığı ve tutkulu kimliğiyle ele alan, bu son derece etkileyi- cı fılme en ilginç tepki ıse sa- natçmm torunundan geldı. Yönetmeni. büyükbabasının yaşamını 'hafıfe almakla" suçlayan ve eşcınsellığin çok fazla ön plana çıkanldığını belirten torun VVılde'a rağ- men film, Tony Blair'ı de et- kiledi ve lngilız hükümeti Wilde'ın haksız mahkûmiye- tinin kaldınlması ve itiban- nın iadesi için bir kararname hazırlamayı kabul etti. Bu tartışmalı ve renkli kı- şiliğe uygun tarzda ve onun da isteyeceği biçimde fırtı- nalar koparan "W'ilde", bu yıl 18 Nisan-3 Mayıs tarihle- ri arasında gerçekleştirilecek olan 17. Uluslararası tstan- bul Film Festivali'nin prog- ramında yer alıyor. na gelmemek için üzerlerine dü- şeni, toslamadan önceki nokta- da nelerc özen göstereceklerini düşünmeleri gerekiyor." Oyundaki kadın \ e erkek ev- liliği yürütemiyorlar, çünkü bir- birlerini anlamak. birbirlerine u- laşmak konusunda çaba göster- miyorlar. Birlikte yaratma yetisı kazanamıyor, yaşamı kendi ıç- lerinde yenilemeyi başaramıyor- lar. Özkan. 'Büyük Yalnızlık'tan tiyatroya uyarlanan oyunun ba- zı noktalarda filmden farkhlaş- tığını belirtiyor "lkinci perde- de, filmde olan hiçbir şey yok. Duygu ve konsept aynu kişilerin durumu aynı ama tarttşma fark- lı bir boyuta taşındı. Evlilik, iki kişinin sonınu olmaktan çıkartı- lıp toplumsal ve kühürel bir ze- mine oturtuldu. Bu noktada da oyunun didaktik bir görünüm kazanmaması için çok çaba gös* terdim." Özkan, film yönetmekle bir ti- yatro oyununu yönetmek arasın- da da çok önemli farkhlıklar ol- duğundan söz ediyor: "Sinema- da birçok sonınu çözmek yönet- menin elindedir. Çekimler sıra- sında kotanlamamış bazı şeyleri montaj sırasında biçimlendirebi- lir örneğin. O>ııncu istenileni ve- renüyDrsa,yönetmen farklı plan- lamalarla gereken sonucu ortaya çıkarabilme olanağına sahiptir. O> sa ti> atroda bö> \e bir şansınız >oktur. Her şev provalarda hal- ledilmelidir. O>unun sahnelen- mesi bittikten sonra o>uncuyla izleyici karşı karşn a kaûr. Y önet- menin yapabileceği hiçbir şey yoktur artık. Oyun, o> unculara teslim edilmiştir." Özkan, oyunun kendi çalışma programında uygun bir yere oturduğunu düşünüyor. 'Herke- sin Bildiği Sırlar*, kesinlikle si- nemadan bir kopuş ya da küs- künlüğün göstergesi değil. Öz- kan 'Bir Kadının Anatomisi" ve 'Bir Erkeğjn Anatomisi'nin ar- dından, üçlemenin son filmi 'Bir Vahşetin Anatomisi'ni de mayvs ayında çekmeve hazırlanıyor 'Sorunlan saptamalıyız' Söz, ister istemez Türk sine- masına geliyor bö>lece. "Her- kesin bu ülkede artık sinema ya- pılmaz dediği günlerde ben, Türksinemasını muhteşem gün- ler bekliyor dıyordum. Şimdi bu görüşümü doğrulajan birçok ipucu var elimizde" sözleriyle başlıyor Özkan. konu üzerine düşüncelerini ortaya koymaya: "Ancakbu saatten sonrasinema yapmakla film yapmak arasın- daki aynnu iyice belirlemek ge- rekiyorr Türkıve'de sinema dili ve estetiği gibı sorunlann aşıldı- ğına. Türk sinemasının yadsına- mayacak bir mesafe kat ettiğine inanıyor Özkan, ancak yine de üzerinde durulması. giderilmesi gereken bazı eksiklıklenn var ol- duğunu belirtiyor. "Rhim.senar- yo ve diyalogyazariığı gibi konu- lar üzerinde ciddi ve programlı bir çaba gösterilrnesi gerektiğine inanıyorum. "Türk sineması pat- ladı. çatladı' gibi magazinel slo- ganlar sanatçılan ilgilendirmi- yor. Bizleri ilgilendiren. sakin bir bjçimdeoturupsinemamızın ha- len çöriimlennıemiş sorunlannı saptamak ve bu sorunlan orta- dan kaldırmak yolunda çaba göstermek.*' Modern Dans Topluluğu'nun 5. yaşı coşkuyla kutlandı an dansçüarunı ŞEBNEM SELIŞLK AKSAN Ankara'da Modem Dans Top- luluğu'nun 5. yaş günü coşkulu ve modern dansa yakışır bir bı- çimde kutlandı. Balenin 50. yılı kutlamalany- la Modern Dans Topluluğu'nun (MDT) 5. yaş günü kutlamalan üst üste geldi. Bale 50. v aşında bu birikime emek verenlerı ödüllen- dirdı. Modern dans. daha 5. ya- şında ödül dağıtmaya basjladı! Kutlamalardan yanayım. ama ödüller. bazen gereksiz bir şışkın- lık yaratır. Herkes yaptığı. üretti- ğı işle ortadadır. ödüllere ne ge- rek var diye düşünüyorum. Ben MDT'>ı Ankara'da "modern" olarak tanımlayabıleceğım bir kavram geliştirmeye başladığı için gönülden kutluyorum. Klasık ve gelenege dayalı sa- nat dallannda fırlama işlere pek rastlanmaz. Burada aşılması ge- reken bır teknik düzey. yûklü bir repertuvar. mükemmeliyet söz konusudur. Modern sanatlarda ise gelenege başkaldın, mutlaka bireysel bir bakışın kendine öz birbiçimle ortaya konması gere- kir. Her ne kadar usta çırak ilış- kisi içinde gelişse de yeni kuşak sanatçıdan bağımsızlığını ilan et- mesi. kendi varlığını ve zamanı- nı seslendirmesi beklenır. Bu ne- denle de modern dans topluluk- lan güçlü bir koreograf etrafında •MDTnin sanat yönetmeni ve başkoreograf Beyhan Murphy, ilginç seçimler yaptı; kısa sürede çeşitli rotalar denedi ve modern dansta pek rastlanmayan bir model geliştirdi. Dansçılar, gerçekten beş yılda çağ atlamış durumdalar diye düşündüm. kurulur, topluluklar bu kışilerin adıylaanılır Koreograflann yara- tı gücü var olduğu sürece bu top- luluklar \as>ar ve ölür. Yapıtlann kalıcı olması onlar için önemli de|ıldir. Önemli olan farklı bırgörüşün. bir yaşamın dile getirilebılmış ol- masıdır. Oysa klasık sanatlarda eğitimden. icraata kadar kurum- sallaşma. akademik bünyevı ko- ruma gereğı \ardır. Modern sanat akımlannın Doğu'da degıl de Ba- tı'da gelişmiş olması. bu ülkenın benımsediğı şaşayış ve düşünüş farklılığı ve gene bu ülkelerın bü- tün dünya üzenndekı etkilı gücü çağımıza modernizm damgasını vurdurmuştur. Hepımız bu süre- cı bırevre olarak yaşamak, bün- >emize katmak zorundayız. Genç kuşaklara eğilmek Türkıye olarak bız de bütün dünya gibı modernıznıı bır çesıt benımsedık. Başkaldınyı benım- semek çok kolay oluyor da orta- ya farklı bır yaşam sunmak. ba- ğımsızlığın sorumluluğunu al- mak zor. Bu noktada sankı ucuza ve kolaya gıtmek baskın çıkıvor. Oysa gene de bırtakım degerler söz konusudur. 60"lı yıllardan bu yana a\ andgart koreograflar her ne kadar tüm ınançları ve gele- neklen yerle bir edıp dansı sorgu- layıcıyı. entelektüel uçlara çek- miş olsalar da sorumluluk almış- Modem Dans Topluluğu'nun sanat yönetmeni Beyhan Murphy. lardır. En uçuk ovıınlann bile var oluş nedenleri, yaşadığımız çağ ile buluştugu yerleri vardır. MDT'nin > aş günü kutlamala- nnın en hoş yanı genç kuşaklara egilmesiydı. Ankara'da MDT ay- nı zamanda modem dans egiti- mini de üstlenmiş durumdadır. Yaratıcılık zaten bu eğitimin için- de yer alır ve klasik eğitimin ak- sine her dansçıdan koreograf beklentisi olabilir. Çağımızın hı- zına uygun adımlaratarak dans e- den modemciler, bu nedenle çok koreograf ürettiler. Zaman zaman her beş yıl gerçekten çok farkh görüşleri yansıttı. Beyhan Mur- phj, MDT'nin yönetmeni olarak ilginç seçimler yaptı. kısa sürede çeşıtlı rotalar denedi ve modern dansta pek rastlanmayan bir mo- del geliştirdi. Bale eğıtımıyle şekıllenmış dansçılann oluşturduğu bu grup Beyhan"dan önce bır arayış ıçme girmıştı, bale bünyesi içinde bır tatminsizlik yaşıyorlardı. Beyhan bu gruba çeşitli yabancı koreog- raflarla çalışma olanağı sağladı. Kısa kısa da olsa çok sayıda sa- natçıyla tanıştılar ve çok çeşitli yaklaşımlar olabıleceğını ızledı- îer. Bu yöntem modern kavram- larla tanışmalarmı sağladı. Dikte edilmeye, komut verilmeye alış- mış bır bünyede gelişmiş olan dansçılar böylece söz konusu alışkanlıklarını kırma olanağmı elde ettiler. Beyhan bu yöntemi ne kadar bihnçli ve ne kadar iç- güdülennı dinleyerek yaptı bile- miyorum, ama Beyhanı asıl ta- nhe geçirecek olan bu hizmeti olacaktır. Dansçılar, gerçekten beş yılda çağ atlamış durumdalar diye düşündüm. Modernizmi be- nimsemek. aşılması en zor en- geldı. Aynca program boyunca Beyhan Murphy"nın admdan söz ettirmemesı ve arka planda kal- ması da görevini ne kadar önem- sediğini belirtiyordu. Programda pek çok yapıt ve çalışma ızledik. Ben yazı yazma- ya oturana kadar birçoğu uçtu git- ti hatıramdan. ancak iki parça gerçekten gönlümü çaldı. Ozge Kınıklı'nın "Neye Nivet, Neye Kısmet" ve Bürge Oztürk'ün "Fıldişr adlı eserleri. Bu oyun- lar temsil sırasında da farklı bır boyutta izlendıler. İki koreografi- de de içerik ve forrn anlayışı ol- dukça gelişmışti. Özge Kınıklı dağılmadan. tekrarlamadan lü- zumsuz hareketlerle amacını bu- landırmadan hedefine ulaştı Seçimini yapan koreograf Genelde Ankara'da dansçılann at gibi kuvvetlı \e disiplinli oldu- ğunu görmüşümdür. Bir çeşit gü- v en duyarsınız dansçıhklanna; a- ma "Fildişi" adlı oyunda vücutla- nn duvarhlığı. kuvvet olarak ta- nımladıgım sertlıği üzerlennden çekılmiş bir şıfon kumaş hafiflı- ği ve geçirgenliği sağlamıştı. Bürge Oztürk gelip giden misa- fir koreogîaflar arasından Kelly Parsley ve Molly Maxner'in yak- laşımlannı benımsemiş ve seçı- mmi vapmış diye düşündüm. Ne mutlu ona! Nevv York'ta binlerce dansçı bu seçimini yapabilmek için bır koreograftan ötekine sü- rüklenır durur. (Pek tabii o kore- ograflar tarafından da seçilmek söz konusudur!) Yolculuğa çıka- bilmek için önce bır rehbere gö- nül vermek, teshm olmak gerekir. Bu da çok kompleks bır olaydır! Beyhan Murphv'nin kısa süre- li bır koreografla çalışma yönte- mi bır yandan görgü ve bilgi ge- liştirmeye yararkenbir yandan da bu koreografların yeterince özümsenememesine neden ol- maktadır. Belki bundan sonra uzun süreli yoğun çalışmalara yer verilmelıdır diye düşünüyo- rum. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Yeni Bir Seçki: Lodos Lodos Türkiye'de Güneybatı'dan esen sıcak rûz- gâr. Gezicisiklonlann Türkiye'yi etkilediği kış aylann- da daha şiddetli ve sık olarak eser. Yunanca "güney" anlamına gelen "notos" sözcû- ğünden türetilmiş olan lodos, geniş anlamda, güney yönünü tanımlayan bir yön adı olarak da kullanılır. Halk arasında güneyden esen rüzgârlann tümüne birden lodos adı verilır. Oysa güneydoğudan esen rüzgânn adı kesişleme, güneyden esenin adı ise kıb- ledir. AnaBritannica'da lodosun tanımı böyte. • • • Şimdi nerden çıktı bu lodos diyeceksiniz. Yeni bir yayın organının adı Lodos. İki aylık şiir seç- kisi: kırk sayfa, kendinden kapak, birinci hamur. Seç- ki olarak çıkıyor, çeşitli nedenlerden dolayı "dergi" iz- ni almayı benimsemiyorlar da kitap tanımı içinde sü- reli yayınlara "seçkı" diyoıiar. Seksen sonrasında gerçekten de sıktyönetim yü- zünden "dergı" izni almak çok güçleşmişti. Şimdiler- de öylesine guç olduğunu sanmıyorum. Süreli bir ya- yınsa dergi olarak çıkmalı. Sonra, bunun en çok güç- lüğünü edebiyat tarihçileri, araştırmacılar ve doğal olarak da kütüphaneciler çekiyor! Yeni çıkan dergilerin (yayınlann, seçkiierin), edebi- yata "hareket" getireceği düşünülür genellikle. Daha önce de çeşitli kez yinelediğimiz gibi, kurumlara, sponsorlara dayanmadan dergi çıkarmak çok güçtür ve büyük özveri ister. Belli ki, Lodos seçkisi de böylesine bir güçlük ve özveriyle yola çıkıyor; yayın yaşamına başlıyor. Bu Lodos, Ankara'dan estyor. Ankaralı "şairierin" çıkardıklan bir "seçki" Lodos. Bilmiyorum, "genç" mi, yoksa "yeni" mi tanimını yapmak gerekir... "Şeytan Kulağına" başlıklı çıkış yazısında, "çıkış nedenine" ilişkin uzun bir açıklama yok. Zaten seçki çevresi ya da yöneticileri, böylesine bir açıklamayı da yeğlemiyoriar: "Derginin kendini gerektirmesi, çıkmak için bizisü- reklizohaması belki en net ve en kısa açıklama... Şi- in bırakıldığı yerden alıp yolculuğuna devam ettirme- ye karariıyız; uzun zamandıryalnız o. Yaşadığımız at- mosferdeki her durumdan rahatsızlık duyuyoruz, hep duyduk bu rahatsızlığı. Inatla akıllı çocuklar olma- dık... Dünyada insan olmak her şeye yeter; ama in- sanlığın henüz başlamadığını düşünüyoruz." Böylece sürüyor. Yani, çok iddialı görünen ama "amatör" dergilerin çıkış yazılannda yer alan/alabile- cek açıklamalar... Lodos'un birinci sayısı "alışıldık" bir biçimde hazır- lanmış. İlk sayfalarda seçki çevresinin şıirieri yer alı- yor; ardından da "son on beş yılın şiiri'r» değerlen- diren bir soruşturma. Kırk yedi "şa/re" konuya ilişkin soruşturma metni gönderilmiş; ancak on bir "şair" yanıtlamış. Seçki çevresinden. kendi "poetikalanna" ilişkin iki yazı ve bir de Foucautt dan "Yazar Nedir?" başlıklı çeviri bir yazı yer alıyor. Aynca, seçkinin sonunda "okumalar" başlıklı öteki dergilere ilişkin değerlendir- meler var. Gerek soruşturma dosyasının başında yer alan, ge- rekse de okumalann başında yer alan imzasız yazı- larda, yine alışıldık, "kavga" çıkarmaya yönelik "sal- dırgan" bir üslup egemen. Lodos'tan beklenen -bence- "kavga için kavgacı bir serilikten", kalıplaşmış çözümlemeierden çok, ede- biyat estetiğinin öne çıktığı, sosyolojik vefelsefi uzan- tılan olan bir içerik. Seçkinin bu ilk "sayı "sında böylesine bir içeriğe ulaşılamamış. Kuşkusuz, bu çok doğal ve başlangıç- ta gerçekten de çok güç... fierde, "böytesıne bir içeriğe" ulaşmasını ve ürün- lerde "zenginleşmesini" dileyelim; ve de edebiyat dünyasında yayımını yıllar ve yıllarca sürdürmesini... • • • "Istanbul'da Hava, Su ve Toprak" adlı denemesin- de Murat Belge, Istanbul'un lodosu için şunlan söy- lüyor "Lodos Istanbul'u ısıtır. Özellikle kış günlerinde lo- dos bır müjde gibi gelir. Ama arkası genellikle yağ- murdur. Sıcağı getirmesine rağmen, bazı Istanbullu- lar lodosu sevmezler; bu havada başlannın tutuldu- ğunu söylerier. Insanlargıbı balıklann da lodosta ser- sem olduğu inancı yaygındır. Insanlar havanın ısın- masıyla sersemlıyorsa, balıklann da dalgadan sersem olduğu, etlerinin gevşediği düşünülür. Bunun 'lodos bahğı' diye adı da vardır ve 'makbul' değildir." İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde Satılmış Mşanlı1 •Kültür Servisi - istanbul Devlet Opera ve Balesi 22 yıl aradan sonra ünlü Çek besteci Bedrich Smetana'mn 'Satılmış Nişanlı" adlı operasını yeniden repertuvanna aldı. Bohemya köyünde geçen aşk hikâyesini işleyen ve Smetana'mn folklorik öğeleri bir şekilde kullandığı bu opera 28 Şubat Cumartesi saat 15.30'da sergilenmeye başlayacak. Tîyatro Oyunevinden 'Antigone' • Kültür Serviâ - Tiyatro Oyunev i 27 Şubat Cuma gününden itibaren Sofokles'in ünlü yapıtı 'Antigone'yı sahneleyecek. MahirGünşiray'ın yönetmenlığıni yaptığı oyunun dramaturjisinı Çetin Sankartal. sahne tasanmını Claude Leon ve Selim Birsel, müziğinı Turgay Erdener, ışık tasanmını Yüksel Aymaz üstlenıyor. Oyunda Ayşe Selen, Ayşe Lebriz, Dikmen Seymen. Ece Eroğlu, Tümay Nazik, Evren Yazıcı. Alev Cınbarcı ve Banu Akgün rol alıyor. Efes Pilsen'in katkılanyla gerçekleşen oyun, her hafta cuma saat 20.30. cumartesi 15.00-18.30. pazar saat 15.00-18.30'da Şişli Bomonti'de Sahne Foks"ta izlenebılecek. Aynca bu oyun için özel olarak mart ayının her çarşamba günü 15.00'te kadmlar matinesi yapacak. BUGÜN • .\KSANAT'ta saat 12.30'da lazer-dısc'ten Ben VVebster 'The Brute and The Beautüur adlı caz konseri, saat 18.30'da Prof. Dr. Ara ,Altun"un katıldığı 'İznik' başlıklı konferans izlenebilir. (252 35 00) • tFSAK'ta saat 19.30'da Prof. Dr. VeliSevin'in katılacağı "Midas'uı Ükesi Frigya" başlıklı dialar eşliğinde arkeolojik sohbetler izlenebilir. (292 42 01) • ITÜ M\ÇKA SOSYAL TESİSLERİ KONFERANS SALON1 nda 'Sosyal Bilimleri Yeniden Düşünmek' başlıklı sempozyum izlenebilir. • BORUSAN KÜLTtTl \T SANAf MERKEZİ'nde saat 19.00-21.00 arasında Alaz Toker'ın katıldığı '20. Yüzjıl Orkestra Yönetmenleri' (Leonard Bemstein: Anımsanması Gereken Bir Müzik Dehası)başlıklı söyleşı yer ahyor. (252 45 91) • BELGESEL SINEMACILAR BıRLİGl tarafından düzenlenen '1001 Belgesel Füm Festivali' kapsamında Evrensel Sanatlar Müzık Merkezı'nde saat 19.00'da Gültekin Çizgen'm katıldığı 'Türkhe'nin Fotoğrafik Topoğraf)»ı Üzerine Denemeler ve Yemen' başlıklı dialı söyleşi izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle