Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 1998 PERŞEMBE
12 KULTUR
Yavuz Özkan'm yönettiği 'Herkesin Bildiği Sırlar' 5 Mart'ta Küçük Sahne'de
Kaçuııhııaz soıııuı yüzLeşmesi
FECtRALPTEKtN
Birkadın. birerkek... Yitirilen
heyecanlar... Tûkenen bir evli-
lik... Aşka ve tutkulara karşın,
birlikteliğin dayanılmaz bir biçi-
medönüşjnesi...
YavuzOzkan, 24 yıllık bir ara-
dan ve sinemaya kazandırdıği
bol ödüllü filmlerden sonra
Herkesin Büdiğj Sırlar' başhk-
lı oyunuyla yeniden tiyatroda.
Özkan'ın, 1990 yılında çektiği
fılmi 'Büyük Yalnızhk'tan sah-
neye uyarlayıp yönettiği oyun-
da. başrolleri Seİçuk Yöntem ve
Ayda Aksel paylaşıyorlar.
'Herkesin Bildiği Sırlar'. Kü-
çük Sahne Sadn Alışık Tiyatro-
su'nda bir kadın ve bir erkeğin
kaçınılmaz birbitiş karşısındakı
sorgulama ve yüzleşme sürecini
taşıyor sahneye. Aslında ne o
'çapsız' bir kadın. ne de o "bok-
tan' bir herif, ama bitiyor işte.
evlilik bitiyor. yürümüyor .
Özkan, gündeme geldığı ilk
günlerde projenın kendisini faz-
la heyecanlandırmadığından ve
ancak fılmin senaryosunu metin
haline getirdigi noktada oyunu
sahnelemeye karar verebıldigin-
den söz ediyor. "Birinci perde-
nin yeniden yazımını bitirdikten
sonra ö> künün tiyatroya ne den-
li yatkın oMuğunun farkına var-
dım."
Oyun, bir kan-kocanın sekiz
yıllık evliliklerinin ardmdan gi-
riştikleri hesaplaşma ekseninde.
herkesin bildiği sırlan tartışma-
ya açıyor. "Sadece kadın ve sa-
decc erkek olmayı bir tüıiü aşa-
mıyorlar. Belki onlann da en bü-
yük sonınu bu" diyor Özkan;
"Amaçlan kendileriyle hesaplaş-
makken birbirlerini yargılamaya
başlıyorlar."
Onca aşk, tutku ve paylaşımın
ardından yaşanan yabancılaşma
ve yitirilen güzellikler karşısın-
da "Kimle olsa aynı şcy olurdu"
diyor adam karısına. Evhlikle-
rin kaçınılması güç tükenişi, Öz-
Oyundatükenen bir evlilik sonrası sorgulama süreci aktanlıyor. (Fotoğraflar: KAAN SAGANAK)
avuz Özkan'ın, 1990 yılında çektiği 'Büyük
Yalnızlık' adlı filminden sahneye uyarlayıp yönettiği
'Herkesin Bildiği Sırlar'da Selçuk Yöntem ve Ayda
Aksel oynuyorlar. Oyun, bir kan-kocanın sekiz yıllık
evliliklerinin ardından giriştikleri hesaplaşma
ekseninde, herkesin bildiği sırlan tartışmaya açıyor.
kan'a göre sistem. sistemin bi-
reyleri nasil etkilediği, bireylerin
nasıl bicimlendiği. bir ev lilikten
ne bekledikleri. ılişkiyi yaşat-
mak konusunda nerelerden bes-
lendikleri, o ilişkıyı kendi içle-
rinde yenıleme gücüne sahip
olupolmadıklanylailgilibirdu-
nım.
Freni boşalan araba gibi
Özkan, 'Herkesin Bildiği Sır-
lar'da frenleri boşalan bir araba-
dan söz ediyor. Araba yokuş aşa-
ğı kayıyor \ e gidıp bir yere tos-
luvor. Hasar çoksa hurdaya gıdi-
yor, azsa tamire... Frenler sağ-
lamlaştırılıyor belki. ama araba
bırdaha asla eskisi gıbi olmuyor
"Arabanın nasıl ve nereye tosla-
dığı önemU" diyor Özkan. **Ta-
raflann ilişkiyi nasıl onarabile-
ceklerini değiL, onarma noktası-
Oscar Wüde
olmanın önemiKültür Servisi - Romanla-
ıi, oyunlan ve şiirlenyle 19.
yüzyıl sonu Ingiliz edebiya-
tına yeni biî soluk getiren ve
onu 20. yüzyıla taşıyan Os-
car Wîlde. günümüzde ede-
biyatçılığı kadar eşcınsel
kimliğiyle de tartışılıyor. Ya-
rattığı en büyük esenn kendi
yaşamı olduğunu belirten sa-
natçı, ölümünden 98 yıl son-
ra, yaşamı üzenne yazılan
oyunlar, incelemeler ve çeki-
len filmlerle adeta bu öngö-
rüyü doğruluyor.
Moises Kaufman' ın yazdı-
ğı "Büyük Edepsizlik: Oscar
VVilde'ın Üç Davası" adlı
oyun Broadvvay'de perde
açarken başrolünü Liam Ne-
eson'ın oynayacağı diğer bir
prodüksiyonun da hazırlıkla-
n sürüyor. u
Tom ile Mv" fil-
minin genç yönetmeni Brian
Gilbert ise' T.S. Elliot'tan
sonra bu kez de Oscar Wil-
de"ın yaşamını ve yargılanı-
şını konu alan fılmiyle Wil-
de çılgınlığına sinemasal
destek sağlıyor.
Başrolünü, ünlü birtiyatro
oyuncusu ve yazar olan Wil-
de ile şaşırtıcı fiziksel ben-
zerliğinin yanı sıra cinsel ter-
cihiyle de benzeşen Stephen
Fry'ın oynadığı film. sanat-
çının özellikle Lord Doug-
lasla olan fırtınalı ilışkısini
ve ünlü eşcinsellik davasını
temel alıyor. Wilde"ın çagmı
aşan yaşam tarzı. hâlâ etkisı-
ni koruyan nüktelerı \ e dra-
matik kaden, onu hem bir ef-
saneye hem de son derece
güncel bir kişilığe dönüştü-
rüyor. Wilde'ı bu çağdaşlığı
ve tutkulu kimliğiyle ele
alan, bu son derece etkileyi-
cı fılme en ilginç tepki ıse sa-
natçmm torunundan geldı.
Yönetmeni. büyükbabasının
yaşamını 'hafıfe almakla"
suçlayan ve eşcınsellığin çok
fazla ön plana çıkanldığını
belirten torun VVılde'a rağ-
men film, Tony Blair'ı de et-
kiledi ve lngilız hükümeti
Wilde'ın haksız mahkûmiye-
tinin kaldınlması ve itiban-
nın iadesi için bir kararname
hazırlamayı kabul etti.
Bu tartışmalı ve renkli kı-
şiliğe uygun tarzda ve onun
da isteyeceği biçimde fırtı-
nalar koparan "W'ilde", bu
yıl 18 Nisan-3 Mayıs tarihle-
ri arasında gerçekleştirilecek
olan 17. Uluslararası tstan-
bul Film Festivali'nin prog-
ramında yer alıyor.
na gelmemek için üzerlerine dü-
şeni, toslamadan önceki nokta-
da nelerc özen göstereceklerini
düşünmeleri gerekiyor."
Oyundaki kadın \ e erkek ev-
liliği yürütemiyorlar, çünkü bir-
birlerini anlamak. birbirlerine u-
laşmak konusunda çaba göster-
miyorlar. Birlikte yaratma yetisı
kazanamıyor, yaşamı kendi ıç-
lerinde yenilemeyi başaramıyor-
lar.
Özkan. 'Büyük Yalnızlık'tan
tiyatroya uyarlanan oyunun ba-
zı noktalarda filmden farkhlaş-
tığını belirtiyor "lkinci perde-
de, filmde olan hiçbir şey yok.
Duygu ve konsept aynu kişilerin
durumu aynı ama tarttşma fark-
lı bir boyuta taşındı. Evlilik, iki
kişinin sonınu olmaktan çıkartı-
lıp toplumsal ve kühürel bir ze-
mine oturtuldu. Bu noktada da
oyunun didaktik bir görünüm
kazanmaması için çok çaba gös*
terdim."
Özkan, film yönetmekle bir ti-
yatro oyununu yönetmek arasın-
da da çok önemli farkhlıklar ol-
duğundan söz ediyor: "Sinema-
da birçok sonınu çözmek yönet-
menin elindedir. Çekimler sıra-
sında kotanlamamış bazı şeyleri
montaj sırasında biçimlendirebi-
lir örneğin. O>ııncu istenileni ve-
renüyDrsa,yönetmen farklı plan-
lamalarla gereken sonucu ortaya
çıkarabilme olanağına sahiptir.
O> sa ti> atroda bö> \e bir şansınız
>oktur. Her şev provalarda hal-
ledilmelidir. O>unun sahnelen-
mesi bittikten sonra o>uncuyla
izleyici karşı karşn a kaûr. Y önet-
menin yapabileceği hiçbir şey
yoktur artık. Oyun, o> unculara
teslim edilmiştir."
Özkan, oyunun kendi çalışma
programında uygun bir yere
oturduğunu düşünüyor. 'Herke-
sin Bildiği Sırlar*, kesinlikle si-
nemadan bir kopuş ya da küs-
künlüğün göstergesi değil. Öz-
kan 'Bir Kadının Anatomisi" ve
'Bir Erkeğjn Anatomisi'nin ar-
dından, üçlemenin son filmi 'Bir
Vahşetin Anatomisi'ni de mayvs
ayında çekmeve hazırlanıyor
'Sorunlan saptamalıyız'
Söz, ister istemez Türk sine-
masına geliyor bö>lece. "Her-
kesin bu ülkede artık sinema ya-
pılmaz dediği günlerde ben,
Türksinemasını muhteşem gün-
ler bekliyor dıyordum. Şimdi bu
görüşümü doğrulajan birçok
ipucu var elimizde" sözleriyle
başlıyor Özkan. konu üzerine
düşüncelerini ortaya koymaya:
"Ancakbu saatten sonrasinema
yapmakla film yapmak arasın-
daki aynnu iyice belirlemek ge-
rekiyorr Türkıve'de sinema dili
ve estetiği gibı sorunlann aşıldı-
ğına. Türk sinemasının yadsına-
mayacak bir mesafe kat ettiğine
inanıyor Özkan, ancak yine de
üzerinde durulması. giderilmesi
gereken bazı eksiklıklenn var ol-
duğunu belirtiyor. "Rhim.senar-
yo ve diyalogyazariığı gibi konu-
lar üzerinde ciddi ve programlı
bir çaba gösterilrnesi gerektiğine
inanıyorum. "Türk sineması pat-
ladı. çatladı' gibi magazinel slo-
ganlar sanatçılan ilgilendirmi-
yor. Bizleri ilgilendiren. sakin bir
bjçimdeoturupsinemamızın ha-
len çöriimlennıemiş sorunlannı
saptamak ve bu sorunlan orta-
dan kaldırmak yolunda çaba
göstermek.*'
Modern Dans Topluluğu'nun 5. yaşı coşkuyla kutlandı
an dansçüarunı
ŞEBNEM SELIŞLK AKSAN
Ankara'da Modem Dans Top-
luluğu'nun 5. yaş günü coşkulu
ve modern dansa yakışır bir bı-
çimde kutlandı.
Balenin 50. yılı kutlamalany-
la Modern Dans Topluluğu'nun
(MDT) 5. yaş günü kutlamalan
üst üste geldi. Bale 50. v aşında bu
birikime emek verenlerı ödüllen-
dirdı. Modern dans. daha 5. ya-
şında ödül dağıtmaya basjladı!
Kutlamalardan yanayım. ama
ödüller. bazen gereksiz bir şışkın-
lık yaratır. Herkes yaptığı. üretti-
ğı işle ortadadır. ödüllere ne ge-
rek var diye düşünüyorum. Ben
MDT'>ı Ankara'da "modern"
olarak tanımlayabıleceğım bir
kavram geliştirmeye başladığı
için gönülden kutluyorum.
Klasık ve gelenege dayalı sa-
nat dallannda fırlama işlere pek
rastlanmaz. Burada aşılması ge-
reken bır teknik düzey. yûklü bir
repertuvar. mükemmeliyet söz
konusudur. Modern sanatlarda
ise gelenege başkaldın, mutlaka
bireysel bir bakışın kendine öz
birbiçimle ortaya konması gere-
kir. Her ne kadar usta çırak ilış-
kisi içinde gelişse de yeni kuşak
sanatçıdan bağımsızlığını ilan et-
mesi. kendi varlığını ve zamanı-
nı seslendirmesi beklenır. Bu ne-
denle de modern dans topluluk-
lan güçlü bir koreograf etrafında
•MDTnin
sanat
yönetmeni ve
başkoreograf
Beyhan
Murphy,
ilginç
seçimler
yaptı; kısa
sürede çeşitli
rotalar
denedi ve
modern
dansta pek
rastlanmayan
bir model
geliştirdi.
Dansçılar,
gerçekten
beş yılda çağ
atlamış
durumdalar
diye
düşündüm.
kurulur, topluluklar bu kışilerin
adıylaanılır Koreograflann yara-
tı gücü var olduğu sürece bu top-
luluklar \as>ar ve ölür. Yapıtlann
kalıcı olması onlar için önemli
de|ıldir.
Önemli olan farklı bırgörüşün.
bir yaşamın dile getirilebılmış ol-
masıdır. Oysa klasık sanatlarda
eğitimden. icraata kadar kurum-
sallaşma. akademik bünyevı ko-
ruma gereğı \ardır. Modern sanat
akımlannın Doğu'da degıl de Ba-
tı'da gelişmiş olması. bu ülkenın
benımsediğı şaşayış ve düşünüş
farklılığı ve gene bu ülkelerın bü-
tün dünya üzenndekı etkilı gücü
çağımıza modernizm damgasını
vurdurmuştur. Hepımız bu süre-
cı bırevre olarak yaşamak, bün-
>emize katmak zorundayız.
Genç kuşaklara eğilmek
Türkıye olarak bız de bütün
dünya gibı modernıznıı bır çesıt
benımsedık. Başkaldınyı benım-
semek çok kolay oluyor da orta-
ya farklı bır yaşam sunmak. ba-
ğımsızlığın sorumluluğunu al-
mak zor. Bu noktada sankı ucuza
ve kolaya gıtmek baskın çıkıvor.
Oysa gene de bırtakım degerler
söz konusudur. 60"lı yıllardan bu
yana a\ andgart koreograflar her
ne kadar tüm ınançları ve gele-
neklen yerle bir edıp dansı sorgu-
layıcıyı. entelektüel uçlara çek-
miş olsalar da sorumluluk almış-
Modem Dans Topluluğu'nun sanat yönetmeni Beyhan Murphy.
lardır. En uçuk ovıınlann bile var
oluş nedenleri, yaşadığımız çağ
ile buluştugu yerleri vardır.
MDT'nin > aş günü kutlamala-
nnın en hoş yanı genç kuşaklara
egilmesiydı. Ankara'da MDT ay-
nı zamanda modem dans egiti-
mini de üstlenmiş durumdadır.
Yaratıcılık zaten bu eğitimin için-
de yer alır ve klasik eğitimin ak-
sine her dansçıdan koreograf
beklentisi olabilir. Çağımızın hı-
zına uygun adımlaratarak dans e-
den modemciler, bu nedenle çok
koreograf ürettiler. Zaman zaman
her beş yıl gerçekten çok farkh
görüşleri yansıttı. Beyhan Mur-
phj, MDT'nin yönetmeni olarak
ilginç seçimler yaptı. kısa sürede
çeşıtlı rotalar denedi ve modern
dansta pek rastlanmayan bir mo-
del geliştirdi.
Bale eğıtımıyle şekıllenmış
dansçılann oluşturduğu bu grup
Beyhan"dan önce bır arayış ıçme
girmıştı, bale bünyesi içinde bır
tatminsizlik yaşıyorlardı. Beyhan
bu gruba çeşitli yabancı koreog-
raflarla çalışma olanağı sağladı.
Kısa kısa da olsa çok sayıda sa-
natçıyla tanıştılar ve çok çeşitli
yaklaşımlar olabıleceğını ızledı-
îer. Bu yöntem modern kavram-
larla tanışmalarmı sağladı. Dikte
edilmeye, komut verilmeye alış-
mış bır bünyede gelişmiş olan
dansçılar böylece söz konusu
alışkanlıklarını kırma olanağmı
elde ettiler. Beyhan bu yöntemi
ne kadar bihnçli ve ne kadar iç-
güdülennı dinleyerek yaptı bile-
miyorum, ama Beyhanı asıl ta-
nhe geçirecek olan bu hizmeti
olacaktır. Dansçılar, gerçekten
beş yılda çağ atlamış durumdalar
diye düşündüm. Modernizmi be-
nimsemek. aşılması en zor en-
geldı. Aynca program boyunca
Beyhan Murphy"nın admdan söz
ettirmemesı ve arka planda kal-
ması da görevini ne kadar önem-
sediğini belirtiyordu.
Programda pek çok yapıt ve
çalışma ızledik. Ben yazı yazma-
ya oturana kadar birçoğu uçtu git-
ti hatıramdan. ancak iki parça
gerçekten gönlümü çaldı. Ozge
Kınıklı'nın "Neye Nivet, Neye
Kısmet" ve Bürge Oztürk'ün
"Fıldişr adlı eserleri. Bu oyun-
lar temsil sırasında da farklı bır
boyutta izlendıler. İki koreografi-
de de içerik ve forrn anlayışı ol-
dukça gelişmışti. Özge Kınıklı
dağılmadan. tekrarlamadan lü-
zumsuz hareketlerle amacını bu-
landırmadan hedefine ulaştı
Seçimini yapan koreograf
Genelde Ankara'da dansçılann
at gibi kuvvetlı \e disiplinli oldu-
ğunu görmüşümdür. Bir çeşit gü-
v en duyarsınız dansçıhklanna; a-
ma "Fildişi" adlı oyunda vücutla-
nn duvarhlığı. kuvvet olarak ta-
nımladıgım sertlıği üzerlennden
çekılmiş bir şıfon kumaş hafiflı-
ği ve geçirgenliği sağlamıştı.
Bürge Oztürk gelip giden misa-
fir koreogîaflar arasından Kelly
Parsley ve Molly Maxner'in yak-
laşımlannı benımsemiş ve seçı-
mmi vapmış diye düşündüm. Ne
mutlu ona! Nevv York'ta binlerce
dansçı bu seçimini yapabilmek
için bır koreograftan ötekine sü-
rüklenır durur. (Pek tabii o kore-
ograflar tarafından da seçilmek
söz konusudur!) Yolculuğa çıka-
bilmek için önce bır rehbere gö-
nül vermek, teshm olmak gerekir.
Bu da çok kompleks bır olaydır!
Beyhan Murphv'nin kısa süre-
li bır koreografla çalışma yönte-
mi bır yandan görgü ve bilgi ge-
liştirmeye yararkenbir yandan da
bu koreografların yeterince
özümsenememesine neden ol-
maktadır. Belki bundan sonra
uzun süreli yoğun çalışmalara
yer verilmelıdır diye düşünüyo-
rum.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Yeni Bir Seçki: Lodos
Lodos Türkiye'de Güneybatı'dan esen sıcak rûz-
gâr. Gezicisiklonlann Türkiye'yi etkilediği kış aylann-
da daha şiddetli ve sık olarak eser.
Yunanca "güney" anlamına gelen "notos" sözcû-
ğünden türetilmiş olan lodos, geniş anlamda, güney
yönünü tanımlayan bir yön adı olarak da kullanılır.
Halk arasında güneyden esen rüzgârlann tümüne
birden lodos adı verilır. Oysa güneydoğudan esen
rüzgânn adı kesişleme, güneyden esenin adı ise kıb-
ledir.
AnaBritannica'da lodosun tanımı böyte.
• • •
Şimdi nerden çıktı bu lodos diyeceksiniz.
Yeni bir yayın organının adı Lodos. İki aylık şiir seç-
kisi: kırk sayfa, kendinden kapak, birinci hamur. Seç-
ki olarak çıkıyor, çeşitli nedenlerden dolayı "dergi" iz-
ni almayı benimsemiyorlar da kitap tanımı içinde sü-
reli yayınlara "seçkı" diyoıiar.
Seksen sonrasında gerçekten de sıktyönetim yü-
zünden "dergı" izni almak çok güçleşmişti. Şimdiler-
de öylesine guç olduğunu sanmıyorum. Süreli bir ya-
yınsa dergi olarak çıkmalı. Sonra, bunun en çok güç-
lüğünü edebiyat tarihçileri, araştırmacılar ve doğal
olarak da kütüphaneciler çekiyor!
Yeni çıkan dergilerin (yayınlann, seçkiierin), edebi-
yata "hareket" getireceği düşünülür genellikle. Daha
önce de çeşitli kez yinelediğimiz gibi, kurumlara,
sponsorlara dayanmadan dergi çıkarmak çok güçtür
ve büyük özveri ister.
Belli ki, Lodos seçkisi de böylesine bir güçlük ve
özveriyle yola çıkıyor; yayın yaşamına başlıyor.
Bu Lodos, Ankara'dan estyor. Ankaralı "şairierin"
çıkardıklan bir "seçki" Lodos. Bilmiyorum, "genç"
mi, yoksa "yeni" mi tanimını yapmak gerekir...
"Şeytan Kulağına" başlıklı çıkış yazısında, "çıkış
nedenine" ilişkin uzun bir açıklama yok. Zaten seçki
çevresi ya da yöneticileri, böylesine bir açıklamayı da
yeğlemiyoriar:
"Derginin kendini gerektirmesi, çıkmak için bizisü-
reklizohaması belki en net ve en kısa açıklama... Şi-
in bırakıldığı yerden alıp yolculuğuna devam ettirme-
ye karariıyız; uzun zamandıryalnız o. Yaşadığımız at-
mosferdeki her durumdan rahatsızlık duyuyoruz, hep
duyduk bu rahatsızlığı. Inatla akıllı çocuklar olma-
dık... Dünyada insan olmak her şeye yeter; ama in-
sanlığın henüz başlamadığını düşünüyoruz."
Böylece sürüyor. Yani, çok iddialı görünen ama
"amatör" dergilerin çıkış yazılannda yer alan/alabile-
cek açıklamalar...
Lodos'un birinci sayısı "alışıldık" bir biçimde hazır-
lanmış. İlk sayfalarda seçki çevresinin şıirieri yer alı-
yor; ardından da "son on beş yılın şiiri'r» değerlen-
diren bir soruşturma.
Kırk yedi "şa/re" konuya ilişkin soruşturma metni
gönderilmiş; ancak on bir "şair" yanıtlamış.
Seçki çevresinden. kendi "poetikalanna" ilişkin iki
yazı ve bir de Foucautt dan "Yazar Nedir?" başlıklı
çeviri bir yazı yer alıyor. Aynca, seçkinin sonunda
"okumalar" başlıklı öteki dergilere ilişkin değerlendir-
meler var.
Gerek soruşturma dosyasının başında yer alan, ge-
rekse de okumalann başında yer alan imzasız yazı-
larda, yine alışıldık, "kavga" çıkarmaya yönelik "sal-
dırgan" bir üslup egemen.
Lodos'tan beklenen -bence- "kavga için kavgacı bir
serilikten", kalıplaşmış çözümlemeierden çok, ede-
biyat estetiğinin öne çıktığı, sosyolojik vefelsefi uzan-
tılan olan bir içerik.
Seçkinin bu ilk "sayı "sında böylesine bir içeriğe
ulaşılamamış. Kuşkusuz, bu çok doğal ve başlangıç-
ta gerçekten de çok güç...
fierde, "böytesıne bir içeriğe" ulaşmasını ve ürün-
lerde "zenginleşmesini" dileyelim; ve de edebiyat
dünyasında yayımını yıllar ve yıllarca sürdürmesini...
• • •
"Istanbul'da Hava, Su ve Toprak" adlı denemesin-
de Murat Belge, Istanbul'un lodosu için şunlan söy-
lüyor
"Lodos Istanbul'u ısıtır. Özellikle kış günlerinde lo-
dos bır müjde gibi gelir. Ama arkası genellikle yağ-
murdur. Sıcağı getirmesine rağmen, bazı Istanbullu-
lar lodosu sevmezler; bu havada başlannın tutuldu-
ğunu söylerier. Insanlargıbı balıklann da lodosta ser-
sem olduğu inancı yaygındır. Insanlar havanın ısın-
masıyla sersemlıyorsa, balıklann da dalgadan sersem
olduğu, etlerinin gevşediği düşünülür. Bunun 'lodos
bahğı' diye adı da vardır ve 'makbul' değildir."
İstanbul Devlet Opera ve
Balesi'nde Satılmış Mşanlı1
•Kültür Servisi - istanbul Devlet Opera ve Balesi 22
yıl aradan sonra ünlü Çek besteci Bedrich
Smetana'mn 'Satılmış Nişanlı" adlı operasını yeniden
repertuvanna aldı. Bohemya köyünde geçen aşk
hikâyesini işleyen ve Smetana'mn folklorik öğeleri bir
şekilde kullandığı bu opera 28 Şubat Cumartesi saat
15.30'da sergilenmeye başlayacak.
Tîyatro Oyunevinden 'Antigone'
• Kültür Serviâ - Tiyatro Oyunev i 27 Şubat Cuma
gününden itibaren Sofokles'in ünlü yapıtı
'Antigone'yı sahneleyecek. MahirGünşiray'ın
yönetmenlığıni yaptığı oyunun dramaturjisinı Çetin
Sankartal. sahne tasanmını Claude Leon ve Selim
Birsel, müziğinı Turgay Erdener, ışık tasanmını
Yüksel Aymaz üstlenıyor. Oyunda Ayşe Selen, Ayşe
Lebriz, Dikmen Seymen. Ece Eroğlu, Tümay Nazik,
Evren Yazıcı. Alev Cınbarcı ve Banu Akgün rol
alıyor. Efes Pilsen'in katkılanyla gerçekleşen oyun,
her hafta cuma saat 20.30. cumartesi 15.00-18.30.
pazar saat 15.00-18.30'da Şişli Bomonti'de Sahne
Foks"ta izlenebılecek. Aynca bu oyun için özel olarak
mart ayının her çarşamba günü 15.00'te kadmlar
matinesi yapacak.
BUGÜN
• .\KSANAT'ta saat 12.30'da lazer-dısc'ten Ben
VVebster 'The Brute and The Beautüur adlı caz
konseri, saat 18.30'da Prof. Dr. Ara ,Altun"un
katıldığı 'İznik' başlıklı konferans izlenebilir.
(252 35 00)
• tFSAK'ta saat 19.30'da Prof. Dr. VeliSevin'in
katılacağı "Midas'uı Ükesi Frigya" başlıklı dialar
eşliğinde arkeolojik sohbetler izlenebilir. (292 42 01)
• ITÜ M\ÇKA SOSYAL TESİSLERİ
KONFERANS SALON1 nda 'Sosyal Bilimleri
Yeniden Düşünmek' başlıklı sempozyum izlenebilir.
• BORUSAN KÜLTtTl \T SANAf
MERKEZİ'nde saat 19.00-21.00 arasında Alaz
Toker'ın katıldığı '20. Yüzjıl Orkestra Yönetmenleri'
(Leonard Bemstein: Anımsanması Gereken Bir
Müzik Dehası)başlıklı söyleşı yer ahyor. (252 45 91)
• BELGESEL SINEMACILAR BıRLİGl
tarafından düzenlenen '1001 Belgesel Füm
Festivali' kapsamında Evrensel Sanatlar Müzık
Merkezı'nde saat 19.00'da Gültekin Çizgen'm
katıldığı 'Türkhe'nin Fotoğrafik Topoğraf)»ı
Üzerine Denemeler ve Yemen' başlıklı dialı söyleşi
izlenebilir.