26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 1998 PERŞEMBE HABERLER ANAP'a talimat Yılmaz: Seçime hazır olun ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Seçim baskısından bunalan Başbakan Mesut Yılmaz, ANAP'a "seçime hanr olun" talimatı verdi. Yılmaz, "Hükümet olarak hiç seçim olmayacakmış gibi icraatımıza devam edeceğiz ama srvasi parti olarak bir a> sonra seçim olacakmış gibi çahşmak zorundayız. Başka çare yoktur* dedi. ANAP'ın dün gerçekleştirilen grup toplantısında. Gaziantep'in Islahıye ve Sıvas'ın Ulaş ilçelerinin CHP"li belediye başkanlan ile Rıze ve Konya'ya bağlı bazı belde belediye başkanlan ile belediye meclisı üyeleri ANAP'a katıldı. Başbakan Yılmaz da konuşmasında erken seçim spekülasyonlanna değinirken hükümetin programında erken seçim, Türkıye'nın I998'de seçime götürülmesı bulunmadığını söyledı. Yılmaz. sözlerinı şöyle sürdürdü: u Ama. maalesef seçim karan vermek bizim elimizde dcğil. Hükümet olarak hiç seçim olmayacakmış gibi çalışıp. başladığımız işlere de\am edeceğiz. Siyasi parti olarak da bir ay sonra seçim olacakmış gibi çalışmak zorundayız. Başka çare yoktur. Biz, hiçbir zaman seçim olma\acakmış gibi salim kafayla çalışnıa lüksüne sahip olma\acağız. Bizi devirip ülkeyi seçime götürmek isteyenleıie seçim ortamında _ kozumuzu paylaşacağmuzı akhnuzdan çıkarmamalıyız." Koalısyon ortaklannın ulkenin öncelıkleri konusunda uzlaşma içinde olduğunu belirten Yılmaz, bu anlamda hükümetin uyum içinde olduğunu. tek • parti gib*yollanna devam edeceklenni kaydetti. Türkrye "de artık şiyasetin yenıden yapılanmak zorunda olduğunu belirten Başbakan Yılmaz. Atatürk'ün kurduğu laik, demokratik cumhuriyetı yıkmak ve sıyasette rejim değişikhgı hedefleyenlerin siyaset >apma şansı kalmayacağın! söyledi. Türkiye'nin bir hukuk devletı olduğunu \Tjrgulayan Yılmaz. "Bir devir kapandı yeni bir devir başladı. Bundan sonra hiç kimse kendi çıkarlannı dcvlct çıkarlan di\e \urrurama\acak. Devleti çiftlik gibi gören, ehliyetsiz ve livakatsız Irîşilerin geleceği olmayacak" dedı. Enflasyon savunması Başbakan Mesut Yılmaz, ocak ayı enflasyonunun beklentilerinin üstünde çıktığmı belirtirken bu konuda RP'li belediyelerle birlikte ramazan ayı nedenıyle gıda stoku yapan yurttaşlann da rolü olduğunu savundu. Yılmaz, hükümetin enflasyonla mücadele kararlılığının sürdügünü, yılsonu hedeflennın yüzde 50 olduğunu belırterek "Bu enflasyon oranını mutlaka tutturacağız. Benim \e bakanlann sözlerini çarpıtanlar enflas\onun düşmesini isteme\enlerdiı" dedi. Almanya Büyükelçisi Dr. Hans-Joachim Vergau Cumhuriyel e konuştu 'Türidye'den yok'MtYASE İLKNUR Türkiye ile Almanya arasında son iki yıldan beri soğuk rüzgâr- laresiyor.REFAHYOL hüküme- ti döneminde gerek Çiller ve Kohl'urt, gerekse dönemin İçiş- leri Bakanı MeralAkşener ile Al- man Dışişleri Bakanı Klaus Kin- kel'ın karşılıklı açıklamalanyla gerginlik doruğa tırmanrraştı. Ger- ginliğin Mesut Yılmaz hükümeti döneminde sona ereceği sanılmış- tı. Ancak bu kez de AB'nin Lük- semburg zirvesinde alınan karar- lara Federal Alman Savcısı Nehm'in PKK'yi terörist örgüt ta- nımlamasından çıkaran karan ek- lenınce ilişkiler donma noktasına geldi. Almanya ile ilişkilerin kop- masına yol açan PKK, Kürt Zir- vesı ve AB gibi konulan Büyükel- çi Vergau ile konuştuk. -Avrupalı politikacılann tıhıs- lararası bir Kürt Konferansı dü- zenlemeönerileri hakkında ne dû- şünüyorsunuz? Vergau: "Hiçbir şey...Türki- ye'nin görevi. Türkiye'nin Gü- neydoğusu'ndakı halkın Türk de- mokrasısine entegrasyonudur. Tür- kiye'deki kamuoyu da böyle dü- şünmektedir. Türk siyasıler ve uz- manlar. bunun için ekonomik. sos- yal ve kültürel yapılanma önlem- lerine ihtiyaç duyulduğunu her defasında ikna edicı bir şekilde ifade ediyorlar. Söz konusu olan, imkânlar dahılinde somut adım atma stratejisidır. Bu politikayı gerçekçi buluyorum. Burada ne devletin niteliklerini belirleyen te- mel ilkelerin tekrarlanması ne de etnık ütopyalardaha ılen götürür. Komşu devletler Kürt kökenli nüfuslannın sorunlannı kendile- rı çözümlemelidir. Uluslararası topluluk bu konuda yardımcı ola- bilir. Konferansa ihtiyaç olduğu- nu sanmıyorum." -Yani Kürt sorununun evren- seueştirflmesi sözkonusu degfl. Ya- şanan son göçmen dalgası Kürt konusunu, özeUikle Almanya'da yine gündeme getirmedi mi? 'PKK'yi uyardık^ Vergau: "Kuzey Irak ve Türki- ye'den gelen Kürtlerin illegal göç dalgasından en çok Almanya et-. kilenmekiBiBİra göçmenlerinço* ı a ğu Almanya'ya gitmeyi hedefli- yor_ Göç olayında insan tâcirleri-' nin parmagı var. Birçok göçmen ekonomik sıkıntıdan kurtulmak üzere gelirken. diğerlerinin fark- lı motifleri olduğu görülüyor. AB'ye göç veren ülkelerle etkin bir işbirliğine ihtiyaç var. Türki- ye bu işbirliğine hazır ve Alman- ya tarafindan çok takdir edilen et- kin önlemler başlatmıştir. Türki- ye"den gelen göçmenler konusun- da Güneydoğu'daki ekonomik, sosyal ve kültürel reform önlem- leriyle ilgili izlenecek bir politi- kanın. Türkıye'den kaynaklanan göç baskısım azaltacağına kuşku yok. Hükümetin. Güneydoğu'da- ki ve Güneydoğu'dan gelen halkın sorunlannın çözümüyle ilgili ola- rak çabalannı desteklemekteyiz. Bundan bağımsız olarak komşu de\ letlerin Kürt kökenli insanla- nyla sorunlan vardır. Bunlan bir- birinden ayn olarak görmekte- yiz." -Bölücü güçleri güçlendirmek ve böylece Türkiye karşısında Or- tadoğu'da daha çok nüfuz kazan- mak amacıyla Avrupaülann özel- likle Almaırya'nın Kürt konusunu abartüğı yönünde Türkiye'de bir kuşku var. Bununla ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? Vergau: "Bunu insanın hafıza- sı almıyor. Burada bazı gazeteci- ler fazla casus romanı okumuş ol- malı. Macera dolu uyanlar yapı- lıyor. 'Türidye'ye daha iyi hük- metmekiçin AB bölücülüğü tesvik ediyormuş'. Bosna örnek olarak göstenliyor. Sevr anımsatılıyor, ancak bu arada Almanya'nın Tür- kiye'nin tarafinda, Sevr Anlaşma- sı'na karşı olanlar arasında yer al- dığı herhalde tamamen unutulu- yor. İstanbul'dakı büyük gazetele- rin redaksiyonlannda ciddiye al- dığım bazı yazarların okurlara böyle yanıltmalarla seslenmele- rine çok şaşırdım. Hatta bu ya- nıltmalar bir bakan tarafmdan ale- ni bir şekilde dile getırilirse işın şaka götürür tarafı kalmaz. Türk diplomasisinin yüksek düzeyine hayranız ve bu geleneğini sürdü- recegine inanıyoruz. Almanya, Türkiye'de ıstikrar- dan yana olup, onu Avrupa Birli- ği'ne almak istiyor. Bölücülük bu büyük ilgiyle bağdaşacak en son şeydir." -Buna ragmen,tasvip gibi görü- nen gizli Alman-PKK temaslan oldu. Vergau: "Türk hükümetinden gizleyecek hiçbir şeyimiz yok. ll- lmanya'nm Ankara Büyükelçisi Vergau, PKK'ye bakış açısında bir değişiklik olmadığmı ve hükümetinin PKK'yi bir terörist örgüt olarak gördüğünü söyledi. PKK ile: - pazarhk yapmadıklannı ve yapmayacaklannı belirten Vergau, "Almanya'da şiddet eylemlerini sürdürmemesi için Alman güvenlik makamları PKK yönetimini ciddi şekilde uyarmıştır. Siyasi tanımadan söz edilemez. Teröristlerle biz de pazarhk etmeyiz" .% -:*••>. dedi. "giîî yerler bunlann tümünden ha- berdar. Almanya'daki aşın Türklerin Türk hemşehrilerimize ve polise karşı şiddet olaylan 1996 yılı ön- cesi kamuoyunda ve poliste büyük endişe uyandıracak bir boyuta ulaşmıştı. Şiddet olaylannın baş ak- törlennın tümü Türkiye'nin Gü- neydoğusu'ndan olmak üzere PKK militanıydı. Güneydoğu sorunu- nu ve böylece terörizmin ana ne- denini bertaraf etmek üzere Tür- kiye'nin ikna edici önlemlerini görmedik. Alman güvenlik ma- kamlan bu durumda PKK yöne- timine ciddi uyanda bulunarak. Almanya'daki terörü sürdürmesı halinde, Almanya'daki Türk nüfu- sunun önemli bÖlümünü ciddi bir şekilde etkileyebilecek karşı ön- lemlerin sertleştirileceğini göze alması gerektiğini anlatmıştır. PKK şimdilik bunun doğurabileceği so- nuçlan görmüştür. Durum bun- dan ibaret. Siyasi tanımadan söz edilemez. Teröristlerle biz de pa- zarhk etmeyiz. Türk tarafı bizzat çözüm bula- bilecek durumda olmadığından, kendi güvenliğımiz için uygun adımlar atmamız hususunda anla- yış bekliyoruz." -Fazla anlayış beklenmiyor mu? Federal Başsavcının PKK •terö- rist örgüt değildir' şekündeki açık- laması ne anlama geliyor? Vergau: "Federal hükümete gö- re PKK suç işleyen bir terör örgü- tüdür. PKK yasaktır \e öyle de kalacaktır. Federal Başsavcı Nehm bir hu- kuk uzmanı olarak Alman Ceza Kanunu'nun 129 (a) sayılı mad- desinin uygulanabilirliğinden. ya- ni Almanya'da kimlerin terörist faaliyetler (Almanya'da cinayet ve kundakçıhk) planlan yaptığı- nın delillendirilmsinden söz et- mıştir. Federal Başsavcının görü- şününe göre, bu hüküm yalnızca Alman topraklan üzerinde güdü- len hedeflen kapsamaktadır. Sav- cı, bu delilin son zamanlarda Al- manya'daki PKK için gösterile- meyeceğıni tespit etmekle birlik- te. şantaj. çocuk kaçırma ve uyuş- tunıcu ticareti gibi cürümler ko- nusunda delillerin varlığının altı- nı çizerek ifade etmektedir. Bu nedenle PKK'nin Almanya'daki hedefleri nedeniyle onu terörist bir örgüt olarak değil. bir suç ola- rak değerlendirmektedir. larak üyeük sürednden dışlanıyor. Hayal kınklığunızı anlıyor musu- nuz? Vergau: "Evet. Kişisel görüşü- me göre, metinde son dakikada eklenen bazı konulann altı tek yönlü olarak çizilmektedir. An- cak bunlar önkoşul değil. Türk ta- rafı kızgınlığı nedeniyle Lüksem- burg kararlannın olumlu özünü küçümsemekte. Birincisi: llk kez bir AB Zirve- si Türkiye'nin AB adaylığını tes- pit etmiştir. A\rupa Konferansı için yapılan davetiyeden bu açık- ça anlaşılmaktadır. tkincisi: AB Zirvesi eşit kriter- lerintüm adaylarca aynı şekilde ye- rine getirilmesinin üyelik için ön- koşul olduğunu ve Türkıye'yı AB Bu, PKK'nin Türkiye'deki ey- lemlerine ilişkin bir değeriendir- me değildir. Terörist faaliyetlerde bulunduğu Alman mahİcemele- rince kanıtlanan herkes terörist olarak yargılanır. Sayın Nehm'in tutumu bunu değiştirmez. Polisin kovuşturma önlemlennde bir de- ğişiklik söz konusu değil. Bir kez daha tekrarlamak istiyorum: Al- man Hükümeti Türkiye ile birlik- te uluslararası terönzmle mücade- le etmekte ve PKK'yi terörist bir örgüt olarak görmektedir." t PKK terör drgütüdür' -Alman Dışişleri Bakanı Kin- kel, 'Eğer bir örgüt silahlannı bı- rakırsa onunla pazarlığa oturula- bilir" demişti-. Vergau: "Bunun PKK ile bir ıl- gisi yoktu. PKK'yi bir terör örgü- tü olarak görüyoruz. Onunla pa- zarhk etmeyeceğiz. Eğer siyasi bir grup. her ne ad altmda olursa olsun, banşçı ve de- mokratik yollardan nüfusun bîr bölümünü ya da bölgeyi ilgilen- diren bir konu hakkında fikir alış- verişinde bulunmak istiyorsa, bu görüşmeyı reddetmemek gerekir. Bu sadece Almanya'nın görüşü olmayıp Avrupa standardıdır. Ay- nca, Türkiye"deki kamuoyunun ve tanıdığım tüm gazetecilerin gö- rüşü bu yöndedir. Türk Hüküme- tı'nin böyle birgörüşmeyi redde- deceğine ınanmıyorum. Ancak PKK'nin durumunda, bu ne Türk Hükümeti ne de bizim için gün- demdedir." -Lüksemburgdaki .\B zirvesi Türkiye'nin beklentilerine cevap vermedi. Türkiye a> nmcılıkyapı- üyeliği yolunda teşviketmek için bir strateji teklif edildiğini teyit etmiştir. Türkiye'ye müzakerelerin baş- langıcı konusunda somut olarak söz verilmediği için Türkiye'nin üyelik sürecinden dışlandığını id- dia etmek mantıklı değil. Kesın olan, knterlenn yerine getirilece- ği anlaşıldığı an üyelik müzake- relerinin başlayacağıdır. Bu du- rum, Türk tarafindan da bizzat ka- bul edildiğı gibi, bugün için söz konusu değil. Ikinci aday grubuyla fark bura- dadır. Bu beş ülke kriterleri gele- cek yıllarda yerine getirecektir. Bunun için AB tarafindan hazır- lanan bir yardım konsepti de kat- kıda bulunacak, zira bu ülkeler nispeten küçük ve ÂB'nin kom- şuluk ve güvenlik nedeniyle bu ülkelenn üyehğinin teşvikinde ya- şamsal çıkan var. Buna karşın Tür- kiye olağanüstü öz potansiyeli olan bir devdir. Türkiye'de çoktan- dır yapılması gereken reformlan AB bugün fınanse edebilecek kay- nağa sahip değildir. Türkiye'nin bu tür yardıma ihtiyacı yok ve kendi- sinden böyle bir talep de gelme- miştir. AB'nin farklı olana farklı davranma hakkı vardır. Bunda bir aynmcılık söz konusu değildir. Kriterler herkes için eşit şekilde geçerlidir. Türkiye gelecek için rotasmı çızdi: -AB'ye üye olma konusunda karariılığı devam ediyor, -Ortaklık statüsü ve Gümrük Bırliği'ni sürdürecek ve bunu ge- lıştirecek. Her ikısı de bizim hedefleri- mizle örtüşmektedir. Dışişleri Ba- kanı İsmail Cem ile Dışişleri Ba- kanı Klaus Kinkel'in 27 Ocak gü- nü Bonn'da yaptıklan görüşme bi- zi yüreklendirdi. AB yakında stra- tejiye ilişkin önerilerde buluna- cak. Lüksemburg karar metninin yorumunda Türkiye'ye yardımcı olacak ve Avrupa Konferansı'na çağnsı halen geçerlidir." -Ankara'nın AB Zirvesi'ne gös- terdiği tepkisinde Alman>a Fede- ral Başbakanı Kohl'ün sözünü tut- madığı> önünde birsitem vardL Bu siteme basın geniş yer verdi. Bu- nunla ilgili olarak ne düşünüyor- sunuz? Vergau: "Yapılan sitem yalnız- ca dayanaksız olmayıp özellikle Fe- deral Başbakanın Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne alınması için gösterdiği önemli kişisel çabala- nndan dolayı kıncı bir çıkıştır. Al- manya Federal Başbakanı. met- nini Başbakan Mesut Yılmaz ile birlikte kararlaştırdığı bir açıkla- mayı 30 Eylül 1997 günü Bonn'da yayımladı. Açıklamada şöyle de- nilmekte: 'Federal Başbakan, Başbakan Yılmaz'a Türkiye'nin Avrupa'ya ait olduğunu teyit etmiştir. Kohl, Türkiye'nin daha sonra gereekle- şecek olan AB'ye üyelik hedefini desteklediğini bildirmiştir. Türki- ye'nin bu hedefe ulaşmak için AB'nin hedefleri dogrultusunda üzerine düsen yükümlüJükleri ye- rine getireceğine inanmaktadır. Federal hükümet, imkânlan çer- çe\esinde geleneksel Türk-.41ınan dosttugu anlayişı içerisinde yar- dım edecektir.' 'Suçlulan dışarda aramayın' Federal Başbakan sözünü tuttu ve verdiği söze sadık kalmaya de- vam edecektır. Türkiye, kriterle- rin yerine getirilmesine yoğunlaş- mak yerine, en iyi dostlannı hak- sız yere eleştirerek ve suçlulan dışanda arayarak ilerleme kayde- demez. Bu kriterler içerisinde eko- nominin dışında diğer bir AB üye- siyle ilişkilerin, Güneydoğu so- rununun ve insan haklannın uy- gulanmaya konulmasının bu den- li önemli rol oynamasında bizim kabahatimiz yok. Türkiye bu ba- kımdan diğer AB aday âkeleny- le kıyaslaaamaz. Buradabiraynm- cılık sözkonusu değildir." -Türkiye'nin Avrupa Birtiği ta- rafindan Yunanistan'ın çıkartan karşısında ihmal edilmesine daha ne kadar kadanması bekleniyor? Vergau: "Türkiye'ye yapılma- sı öngörülen AB mali yardımırun bloke edilmesine Almanya bilin- diği üzere kesin bir şekilde kar- şı çıkmaktadır. Ancak isteğimi- zi sopayla gerçekleştiremeyiz. Mevcut AB kurallan oldukça ra- hatsızlık verebilir. Üye olmak is- teyen, bunu anlamayı öğrenme- hdir. Her aile. bireyierinden binsiy- le ihtilaflı durumdaki birini aile- ye yeni kabul ederken tereddüt eder. Bununla söz konusu ihtila- fın kusur ve nedenlen hakkında bir şey söylemek istemiyorum. Türkiye ve Yunanistan birbir- lerine yaklaşmalıdırlar. Bu ko- nuda kendilerim destekleyece- ğiz. Başbakan Yılmaz'ın kap- samlı diyalog teklifiyle cesaret- lendirici bir adım attığını özellik- le takdir etmekteyiz. 'Akil Adam- lar Konseyi' fıkrini memnuniyet- le karşılamaktayız. Madrid ve Girit'te önemli temaslar yapıldı. Anlaşmaya dönük her adım tı- tızlikledeğerlendirilmelidir. Yu- nan dışişleri bakanı geçen gün- lerde yalnızca belirli tartışma ko- nulannın değil, bütün önemli tar- tışma konuîarının uluslararası tahkıme götürülmesinden yana olduklanndan söz etti. Bu şekil- de diyalog için önkoşullar iyileş- miş olabilir. Federal Hükümet, Yunanistan'ın tutumundaki bu gelişmeye Türk tarafının yapıcı bir şekilde yönelme niyetini des- teklemektedir." FI& NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oral.calıslar(g raksnet.com Bu ülkede, resmi rakamlara göre 3 bin, başka araştırmalara göre 10 bın civa- nnda faili meçhul cinayet ışlendi ve iş- lenmeye devam ediyor. Kutlu Savaş, failı meçhul ctnayetlerın faillennin meç- hul olmadığmı, devlet görevlilerinin mer- kezi bir politıka sonucu bu cınayetleri ışledığını raporuna açık açık yazdı. TBMM Susurluk Komisyonu raporu da, faıli meçhullenn devlet görevlilerin- ce ışlendığine dıkkat çekmıştı. Zaten bu raportar yazmasa da Susurluk ka- zasından sonra ortaya dökülen bilgi ve belgeler, faili meçhullerin arkasınclaki elin, devlet olduğunu gösteriyordu. Bir dönemin MİT Başkanı, Geneikurmay Genel Sekreter Yardımcısı, Jandarma Genel Komutanı ve Milli Güvenlik Ku- rulu üyesı emeklı Orgeneral Teoman Koman'ın NTVde soytedikteri size inan- dırıcı geldi mi? En kritik dönemlerde, en kritik görevteri üstlenmiş bir devlet gö- revlisi, gazetecilerin sorduklan sorula- ra, sanki uzaydan yeni gelmiş gibi ce- vap veriyordu. Susurluk kazasıyla orta- Koman, Uzaydan Gelmiş Gibiydi ya çıkan gerçeklerve binlercefaıh meç- hul cinayet sanki başka bir ülkede iş- lenmişti. Bu nedenle, ne Koman'ın dos- yalan arasında ve ne de onun ilgi alanı arasında bunlann hiç yer almadığı gö- rüiüyordu. O zaman kimdi bunca faili meçhul ci- nayetin sorumlusu? Üç beş baldın çıp- lak kendi keyfi için mi binlerce insanı öl- dürmüştü? Cinayetlerden sonra ciddi bir araştırma neden yapılmamıştj? İki üç iti- rafçı bu kadar güçlü müydü ki, bütün araştırma ve soruşturmalan engelle- mışlerdı? NTV programına katılan ga- zeteciler, bu sorulan ne yazık ki açıklık ve netlik içinde sormadılar. Koman'ın in- cirçekirdeğini doldurmayan cevaplan- na, kahkahalar atarak, gülerek karşılık verdiler. Ortada gülecek değil, ağlanacak bir durum vardı. Binlerce insanımız; evle- rinden, sokak ortasından alınıp işken- celer yapılarak kurşuna dızılmıştı. Bu korkunç tablo yüreğımizi yakıyor. Sa- vaş Buldan'ın. Mehmet Sincar'ın ve Vedat Aydın'ın eşlerıni hep birlikte ız- ledik. Bu cinayetlerı devlet görevlileri veya onlann yönlendırdiğı birtakım ka- tillerin yaptığı artık kesinleşti. O zaman da, hemen herkesın ortak kanaatı; ci- nayetlerin, devletin merkezi kararları sonucu işlendiğı yönündeydi. Bütün bu dönemlerde en sorumlu koltuklarda oturan Teoman Koman, cid- di hiçbir soruşturma yapmadıklarını, olayların üzerine gitmediklerini, hatta bir anlamda bu durumdan memnun ol- duklarını ifade eder gibiydi. Gazeteci- lerin sorusu üzenne, katillehn yer değiş- tirmesini "Belki de doyuma ulaşılmış- tır, onun için yer değiştirmişlerdir" gibi bircevapla karşılıyorvegülümsüyordu. Veli Küçük konusunda yaptığı açık- lama ise akıl alır gibi değıldi. Küçük, Çatlı ile bırkaç kez çok kısa sürelerle gö- rüşmüş, bu kadarcık bir şey ıçın soruş- turma açılamazmış. Birjandarma komu- tanı, 7 kişinin katili olarak aranan, çok sayıda öldürme olayına adı kanşmış bir kişiyte acaba neden görüşmüştü? Onu yakalaması gerekirken, onunla temas kurması acaba nasıl açıklanıyordu? Ga- zeteciler bunu da sormadılar. Üç cep telefonu konuşması resmi kayıtlara geçmışti. Başka ne gibi ilişki- leri olduğunu biz bilmiyoruz, acaba bun- lan Teoman Koman araştırmış mıydı? Abdullah Çatlı, Velı Küçük'ün cep tele- fonunu nereden bıliyordu ve ne amaç- la üç kez onu aramıştı? Hiçbir şey ol- masa, aranan bir şuçluyu emniyete ha- ber vermemesi bile bir takibatı gerek- tirirdi. Bütün bu sorulara cevap vermesi ge^ reken sorumlu bir komutanın, emekli olurolmaz, elinde medya gücü bulunan bir holdıngın yönetimine getirilmesi de garip değil mi? Koman, daha resmi el- bısesini çıkarmadan üst düzey bir hol- ding yönetıcılığıne hangı özelliklenylege- tirildi? Ekonomist değil, teknık bilgileri olan birisi değil. Onun görevleri istihba- rat ve güvenlik. Bu alanda da binlerce faili meçhul cinayet işlenmış ve hiçbiri- nin sorumlusu ortaya çıkanlamamış. O zaman hangi özelliği onun bu koltuğa oturtulmasına yol açmış? Düşündüm, düşündüm bir cevap bulamadım. Sonunda, yeni göreve geldiği holdin- gin TV kanalına çıkarak, bu yatınmın bir anlamı olduğunu kanrttadı. Siz, Te- oman Koman'ın anlattıklanndan tatmin oldunuz mu? En sorumlu güvenlik ve istihbarat kurumlannın başında bulun- muş bir devlet görevlisı, sanki hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi konuşuyor- du. Faili meçhul cinayetlerı ve Susur- luk kazasıyla ortaya çıkan konulan da Milli Güvenlik Kurulu'nda ele almadık- lannı itiraf etti. Sizce bütün bu açıkla- malar güven verici ve inandıncı mı? PERŞEMBE ORHAJN BURSALI Enayi Hiç düşünmediğimiz, duyduğumuzda ise kendimi- ze kızıp (bizim alt kattaki minik kedimizin adı zıpzıp) "Tüh Allah kahretsin, bunu biz nıçin akıl etmedik?" diye kısa bir dövünmeden sonra, ama kendımizi hız- la toparlayarak; devletçe, milletçe, bilhassa ve özel- likle de medyaca üzerine atladığımız "Irak'ın bizi de bombalayabileceği" gerçeğini bize bahşettiğı için Kilinton'a minnettarlıktan öte ne yapabiliriz dıye (ör- neğin, oradaki Oval Ofis'te harekât alanı çok daral- dığı için kimsenın kendisini rahatsız etmeyeceği ve pipisi dışarda huzur içinde gezebileceği bir Türkiye Oval Ofisi hazıriamak gibi) ınşallah bizden birileri ka- fa yoruyoriardır. işte gerçek dost dediğin böyle kara günlerde belli olur ve çevremizde savaş bulutlannın kol gezdiği böyle bir anda, Pentagonun çekmece- lerinde yıllardır gizli tutulan, Irak silahlarının menzili içinde olduğumuzu yazan Top Secret raporun en can alıcı bölümlerini, Pentagon generallennin "Ne yapı- yorsunuz Sayın Başkan!" şeklinde gösterdikleri şid- detli muhalefete göğüs gererek, üstelik bütün so- rumluluğu üstüne ve her şeyi göze alarak, Cumhur- başkanımıza bir mektupla bildirir. Irak'ın silahları bizi de vurabilir ha! Namussuz he- rif. Kilinton'un bu büyük ifşasına paralel, iyi ki devle- timizin silahlı kanadı da Irak'ın Türkıye'yi bombala- ma gücü üzerine bilgileri açıkladı da ve yazılı ve gör- sel medyamız da bunlan sürmanşet çekti de gaflet uykusundan uyandık. Şimdi televizyonlanmızda ha- ber spikerlerimiz, bu önemli haberi ve gerçeği atla- manın sıkıntısı ve suçluluğu içinde, boğazlannı şişi- rerek, gözleri fartaşı gibi açık, kaşlan yay gibi, çene- leri aşağıya düşmüş ve yüzleri uzamış bir halde, el- leri kollanyla çırpınarak ve basbar bağırarak, biz hal- kı uyandırmak ve uyarmak görevlenni ifa etmeye ça- lışıyorlar. Onlan böyle seyrettikçe, bugüne kadar za- ten uyumuş olmanın telaşıyla daha çok korkuyorum. Tüyierim bir haftadır hâlâ diken diken. Savaşın tam içinde olduğumuz halde, bugüne kadar savaş dışın- daymış gibi davranmamızın, varsa Freudiyen; yok- sa biyolojik, psikiyatrik veya her iki açıdan nedenle- rinin açıklamasını değerii uzmanlanmızdan bekleyip, bizi henüz savaş başlamadan (Yoksa savaşın başla- dığı benden saklanıyor mu?) tam bir savaş atmosfe- ri içine büyük bir başanyla sokarak hazııiıklı kılan medyamızın yeni Türk büyüklerine, bu hizmetlerin- den dolayı oval ofis madalyalan verilmesı gerektiği- ni burada belirtiyorum. Hemen her kanalda her haberi 10 sözcükte bir ke- serek; savaş gemilerinden havalanan ve uzaydatak- lalar atarak uçan, hedefi görünce kilitlenen ve bom- balannı atan savaş uçaklannı ve hemen arkasından altta kopan kıyametin alametlerini seyrettiren ha- ber/görüntü kurguculanna da nasıl teşekkür edece- ğimi bilemiyorum. Onlar sayesinde haberin ne oldu- ğunun değil, görüntünün ne olduğunun önemini kav- radım ve gazetecilik ve yazarlık mesleğimde bana ye- ni ufuklar açıldı. Sonra Kilinton'un milletçe kafamızda yaktığı am- pulün etkisiyle, birden benim düşüncemde de, sa- dece Irak'ın füzeleri ve gaz bombalannın değil, Çin füzelerinin de bizi vurabileceği ampulü yanıyor. "Hin- distan bize uzaydan birbomba sallayamaz mı?" di- ye yanan başka bir ampulün ışığında düşünmeye başhyonım. Hadi, Yunan lobisi Beyaz Saray üzerin- de çok etkilroldoğu için, Yunanistan uçaklan ve bom- balannırr da Türkiye'yi vurabileceği gerçeğini bize açıklamamasını anlayışla karşılanz; ama Hindistan ve Çin'in Türkiye için taşıdığı tehlikeleri Kilinton'un biz- den niçin sakladığını izah edemıyorum. Benim aklı- ma gelmeseydi, Kilinton bu gerçeği bizden hep sak- layacak mıydı diye içimi bir kurt kemirip duruyor. Ama şimdi bir ampul daha yanıyor, Irak olayında verdiği iyi sınavı düşünerekteselli oluyor ve "Herhal- de her şeyin bir zamanı ve Kilinton'un da bir bildiği vardır" diye düşünüyorum. Kanat'ı kimler koruyor? Itirafçı koğuşunda faili meçhul cinayet Yurt Haberleri Servisi - Diyarbakır E Tipi Cezaevinde, siyasi koğuşlardan ıtirafçı koğuşuna geçen PKK'li tutuklu Sinar Er'i öldürdükleri iddıasıyla haklannda dava açılan 11 PKK itirafçısının, Diyarbakır Ağır Ceza ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinin an arda görevsızlik karan vermesi nedeniyle 5 yıldan bu yana yargılanamadıklan belirlendi. Sanık itirafçılardan Abdülhaldm Bakır. Er'in, PKK ıtırafçısı Alaattin Kanat tarafindan işkence edilerek öldürüldüğünü öne sürerken Kanat'ın bu iddialarla ilgili sorgulanmaması dikkat çekti. 1993 yılında Diyarbakır ETipi Cezaevi'nde siyasi koğuşlardan itirafçı koğuşuna geçen PKK'li tutuklu Sinan Er, itirafçı koğuşunda işkence edilerek öldürülmüş halde bulundu. PKK itirafçılan M. Güneş. Kasım Çatsak, Hattt Aslan, AhmetTosun. Ramazan Soylu, M. Yüksel Önen, Mahmut Estaş. Aslan Asal, Abdülhakım Bakır, Ahmet Aslan ve Veysi Bayın hakkında soruşturma başlatıldı. Ancak açılan dava Diyarbakır'daki mahkemeler arasında gidip geliyor ve 5 yıldan bu yana sonuçlandınlamıyor. Savcıhğın soruşturmanın ardından ilk davayı açtığı Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesı, görevsizlik karan vererek dosyayı Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne gönderdi. Diyarbakır DGM ise davanın görüleceği yerin kendi mahkemeleri olmadığını belirterek görevsizlik karan verdi ve dosya yenıden 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. üzun bir süre sürüncemede kalan ve mahkemeler arasında gidip gelen dosya en sonunda "mahkemeler arasında devam eden uyuşmazlıgın çözümü için" geçen yıl kasım ayında Yargıtay'a gönderildi. Davanın hangi mahkemede görüleceğıne Yargıtay karar verecek. 'Kanat öldürdü' Cinayet davası sanıklanndan PKK itirafçısı Abdülhakım Bakır. tutuklu Sinan Er'in "General Zinnar" kod adlı PKK itirafçısı Alaattin Kanat tarafindan işkence edilerek öldürüldüğünü söyledi. Abdülhakım Bakır'ın ifadelerine karşın o dönemde Diyarbaktr E Tipi Cezaevi'nde tutuklu olan Alaattin Kanat'm cinayetle ilgili sorgulanmaması ve suçlamalann dışında tutulması dikkat çekti. Susurluk Raporu'nda HEP Milletvekili Mehmet Sincar'ı öldürmekle de suçlanan Kanat'uı bu davada kimler tarafindan korunduğu sorusu da bugüne kadar açıklık kazanmadı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle