Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 1998 PERŞEMBE
KULTUR
Bir Tiyatro Oyunculan, Ingeborg Bachmann'm Manhattan'm îyi Tannsı'nı sahneliyor
Asla ifade vermeyen aşkın peşînde
FECİRALPTEKİS
"•KartaUann bîle yuva yapmadıklan
yükseklerde bir şey var... Sevenler cep-
hesine sahip çıkıp. mutlak bir körieşme
içersinde bu cepheyi savunan tuhaf bir
şey. tşte bu nedenle, düşünebildiğim za-
mandan bu yana. hiçbir yerden gelme-
yen, hiçbir yerde yeri yurdu bulunma-
yan, sözünii ertiğim kartal yuvalannı
destekley en bu çingenenin peşindeyim»
As,kuı peşinde olduğumu söyleyebilirim.
Hiçbir zanian yakalayıp buraya getire-
meyeceğiıniz ve asla ifade vermeyecek
olanaşkm!"*. BusözlerbirTann'yaait,
Manhattan'm İyi Tannsf na.
Bir Tiyatro Oyunculan. bu yıl Avus-
turya KülrürOfisi'nin sponsorluğunda
Avıısturyalı yazar Ingeborg Bach-
mann'ın 1958"de savaşta gözlerini yi-
tirenler adına ödüle değer bulunan ve
Ahmet Cemal tarafından Türkçe'ye
çevrilen 'Manhattan'ın İyi Tannsf ad-
lı radyo oyununu sahneliyor. Oyunun
yönetmenleri, Cengiz Çakıcı ve Tugay
Erverdi. Erverdi. •Manhattan'm İyi
Tannsı' rolündeki başanlı performan-
sıyla da dikkat çekiyor.
Aşk toplumsallaşınca ölür
Bir mahkeme salonunda başlıyor
oyun. Yargıç. yakalanması olanaksız
göriinen birdeli tarafından işlenmişbir
dizi suikastin sorumlusunun peşinde.
"Bu yargılama. bir örneği daha bulun-
mayan bir yargılama olacak!". Sanık,
Manhattan'm İyi Tannsı.
Evet. İyi Tann öldürüyor. havaya
uçuruyor birilerini. Kimleri mi? Aşık-
lan... Huzur ve güven olabilsin diye ya-
pıyor bunu, çünkü o "herkes ve bütün
günler için geçetii olan bir düzene, için-
de bütün duygulann ve düşüncelerin y-
er bulabildiği bir büyük geleneğe ve o-
nun gücüne. bu geleneğin düşmanlan-
nın ölümüne" manıyor. Doğaüstü bir
güç değıl de. toplumsal değer yargıla-
nnın temsilcisi, düzenin koruyucusu
olarak karşımıza çıkıyor Manhartan'ın
'ryi Tannsı.
"•'Mahkeme salonunda gelişen sorgu-
r
yunun
yönetmenlerinden
Tugay Erverdi,
Jan ve
Jennifer'in aşkını
kendi içinde bir
tutkuya dönüşen
ve toplumu
dışlayan bir aşk
olarak
nitelendiriyor.
Romeo ve
Juliet,
Abelard ve
Heloise ya da
Leyla ile
Mecnun
öyküleriyle
örtüşen
bir aşk bu.
lama sürecinde İyi Tann'nın, genç ada-
mı elinden kaçırarak görevini tamam-
lamaya firsat bulamadığı son aşk vaka-
sına. Jan ve Jennifer çiftinin aşkına ta-
nık oluyoruz. tşte bu aşk ve oyun üze-
rine başlıyor Çakıcı ve Erverdi'yle yar>
tığımız söyleşi.
Erverdi, Jan ve Jennifer'in aşkını,
kendi içinde bir tutkuya dönüşen ve
toplumu dışlayan bir aşk olarak nitelen-
diriyor. İyi Tann "bir halıya yanan bir
sigara bastınrcasına, kabuk bağlamıs,
olan dünyada bir delik açmaya koyul-
masmlar" diye yok etmeye çabalıyor
onlan. Çünkü onlar. "kendilerini şim-
diki zamana. başka hiçbir şeye değil.
yalnızca şimdiki zamana adadılar, her
bakışla. şiddet dolu her solukla adadı-
lar; dünyanın en kolay çürüyen madde-
sine. hüzünden ötürü acı bir tad taşıyan,
içinde ömür boyu hapis yatacaklan be-
denlere her el uzatışlanyla adadılar."
Erverdi'>e göre bu aşk, Romeo ve
Juliet. Abelard ve Heloise ya da Leyla
ile Mecnun'un öyküleriyle de örtüşü-
yor. "Tarihe bakhğımızda tüm büyük
aşklann topluma başkaldırarakyaşan-
dığını görürüz" diyor Erverdi. "Bu aşk-
lar hep acıyla. ölümle biter, gerçek an-
lamdayaşanamazlarbirtürlü. Leyla ile
Mecnun'un kavuşamamasıyla, Romeo
veJuliefin ötümüyie varolur aşk. Bach-
mann'm oyununun inceliği de burdadır
zaten. İyi t a n n bir yandan toplutn dü-
zenini korurken diğer yandan âşıklan
öldürerek aşkı ölümsüz kılar."
Oyun, Manhattan'm İyi Tannsı'nı
yargılarken. 'Aşk donık noktasına tır-
mandıktan sonra toplumsallaşmaya
başlar ve böylece de öhneye yüztutar'
sav ından yola çıkarak tarih boyunca aş-
kın yaşanabilırliğini sorguluyor.
u
Mahkûm edildiğim takdirde bu her-
kesi tedirgin edecek" diyor iyi Tann.
"Çünkü burada sevenler ölmek zorun-
dalar. aksi takdirde hiç varolmamış ola-
caklar. 'Na ölmeye zorlanacaklar, ya da
yaşamayacaklar".
Şiirsel bir kurgusu var oyunun. As-
lrnda radyo için yazılmış olduğundan.
her şey sözcüklere yüklenmiş. Oyunun
yönetmenlerinden Çakıcı, bu nedenle
dramaturjik çözümlemede oldukça
güçlük çektiklerinden söz ediyor: "Ta-
mamen söze yönelik olan bu oyunu iz-
lenebilir bir biçimde sahneye aktarmak
için çok çabaladık. Jan ve Jennifer Uiş-
kisiningelişiminidışseslervedia ile ver-
dik örneğin. Bu aşkı ve çiftin duygula-
nnı ifade etmck için dansı, vücut dilini
kullandık. Sahnede bir davul ve bir
elektro gitarla canlı müzik yaptık. Oyu-
na paralel olarak da doğaçlamaya, yu-
muşak ve sert seslerin geçişliliğine özen
gösterdik.".
Aşkı en iyi kırmızı ifade ediyor
Sahne. kırmızı ve siyah. Dekoru ha-
zırlarken de metinde yer alan imgeleri
gözardı ermediklenni belirtiyor Çakıcı.
"Aşla en iyi ifade eden renk kırmızı'' di-
yor. "Aynı zamanda kana veölüme gön-
dermesi var. Siyah da hem teknik, hem
de imgesel anlamda larmızıyi en iyi den-
geleyen renk. Karşı koyuşun simgesi.".
Neredeyse oyundaki heröğe imgesel
bir anlam taşıyor. Örneğin İyi Tann,
âşıklan yoketmek için kullandığı bom-
balan, kendisi için çalışan sincaplar
aracılığıyla yolluyor gerekli adreslere.
Çakıcı'ya göre gerçek hayatta sevimli
ve yumuşak bir hayvan olan sincap,
ölümün soğuk yüzünü dengeliyor
oyunda. Ya da Bachmann'ın kadın er-
kek ilişkisinde ön plana çıkardıgı tavır-
lar. kadının pasif, erkeğin faşizan port-
resi dış seslerdeki tonlamalarla ifade
ediliyor.
Her zaman toplumsal konulan irde-
leyen oyunlan sahnelemeyi seçen Bir
Ti> atro Oyunculan. bu kez de toplumu
birinci dereceden ilgilendiren aşkı, aş-
kın toplumsal düzen içersinde yaşana-
bilırliğini sorguluyor, bir mahkeme sa-
lonunda aşkın varoluş ve sona eriş ko-
şullannı yargıya açıyor. Sanık, Man-
hattan'm İyi Tannsı. "Ben, aşkın dün-
yanın karanlık yansında bulunduğuna,
her suçtan, her kâfıriikten daha yıkıcı
olduğuna inanıyonım. Ben. aşkın orta-
ya çıktığı her yerde, tıpkı Yaradılış'ın ilk
gününde olduğu gibi bir kargaşanın
doğduğuna inanıyorum^.Bf n, âşıklann
adil bir sonuç olarak havaya uçtuklan-
na ve hep uçmuş olduklanna inanıyo-
nım" sözleriyle yapıyor savunmasını.
Yargıç susuyor. Dava devam ediyor, tıp-
kı aşk gibi...
Ingiltere ile Amerika beş adet
tüylü oyuncağı paylaşamıyor Resimden
Sevimli ayıcık arada kaldı
Kültür Servisi - Ingiliz yazar
A.A. Milne'in Disney tarafından
çizgi filme de aktanlan sevimli
karakteri VVinnie the Pooh ile ar-
kadaşlan. Ingiltere ile Amerika
arasında ufak çaplı bir çekişme-
ye neden oldu. lngiliz Işçi Panisi
milletvekillerinden Gwynneth
Dunwoody. Başbakan Tony Bla-
ir'in Vvashington gezisini firsat
bilerek. bu sevimli karakterlere
esin kaynağı olan ve 50 yılı aşkın
bir süredir New York'ta bir müze-
de bulunan tüylü oyuncaklan ge-
ri almak için kampanya başlattı.
Dunwoody, söz konusu oyuncak-
lann lngiltere'nin kültürel mirası
olduğuna inanıyor.
A.A. Milne'in. oglunun oyun-
caklanndan esinlenerek yazdığı
çocuk kitaplan, Ingiltere'de ço-
cuk edebiyatının en çok sevilen
ürünleri arasında yeralıyor. Mil-
ne, Ingiltere'nin ünlü mağazası
Harrods'dan bir zamanlar oğluna
aldığı ve sonradan kitaplanna
esin kaynağı olan tüylü oyuncak-
lan (Pooh. Piglet, Kanga. Tigger
ve Eeyore) yayıncısına hediye et-
miş. yayıncısı da Amerika'daki
birmüzeye bağışlamıştı.
lngiliz lşçi Panisi milletvekili
Gvvynneth Dunvvoody'nin. 'İngil-
tere'nin kültürel mirası olduğu'
gerekçesiyle bu tüylü oyuncakla-
nn İngıltere'ye iade edilmesini is-
temesi, yoğunbirtartışma ortamı
yarattı. Nevv York Valisi RudiGi-
uliani oyuncaklann kesinlikle ia-
de edilmeyeceğini belirtirken,
New York Post gazetesi "Bay Bla-
ir, önce Spice Girls ve Liam Gal-
lagher'ı geri alsın. o zaman biz
New Yorklular Pooh'yu da se>e
seve geri veririz" diye alaycı bir
başlık attı.
Amerikalı çocuklar, Winnie
the Pooh'nun Amerikalı olduğu-
nu sanıyorlarsa. bu onlann suçu
mu? Onlar Pooh'yu. Disney'in
bugün hâlâ izlenen ünlü çizgi fil-
minden tanıyorlar. İçinde yaşadı-
ğımız evrensel kültür çağmda Po-
oh'nun aslında hangi ülkeye ait
oldugunun o kadar önemi yok.
Yetişkinler bu ayıcığın kime ait
oldugunu tartışadursunlar. çocuk-
lann sınır tanımaz hayalgücünde
o, ilginç maceralar yaşayan se-
vimli bir ayıcık...
Yeni bir mizah dergisi: 'Diyojen'
Kültür Servisi-Haftalıkyeni bir
mizah dergisi: 'Diyojen' çıkıyor.
Yayın yönetmenliğini Turgut Çe-
viker'in >apacağı dergi. ülkemiz
ve dünya mizah birikiminden yo-
la çıkarak düşünce. siyaset ve ede-
biyat dünyasına farklı bir yorum
karmayı amaçlıyor. "Diyojen','ay-
nntı'dan 'karmaşa'ya uzanan bir
ilgi alanında mizahseverlerle bu-
luşacak.
Dergide yazacak olan yazarlar
şöyle:
Çetin Altan. Mert Aü Başanr,
Enis Batur. Öner Cira\oğlu. Beh-
çet Çelik, Turgut Çeviker, Hakan
Dilek, Sulhi Dölek. Orhan Duru,
Leyla Erbil, Andrew Finkel, t.
Hakkı, Mehmet Ali Kıltçbay,
Ömer Ateş Kızıltuğ. Yunus Koray,
M.Sabri Koz, Çan Külahoğlu,
Gürcan Türeci, Ömer Türkoğlu,
Ahmet ÖneL NecefUğurhı, Yur-
danur Salman. Kenan Sanalioğlu,
Zeyvat Selimoğlu, Aziz SKasboğ-
lu, Atay Sözer, Ferhan Şensoy, İr-
fan Yalçin.
Çizerler ise: Semih Poroy, Tur-
han Selçuk, Kamil MasaracL, Ne-
cati Abacı, Behiç Ak, Orhan Ak-
soy, Erdal Alay, Ercan AkyoL Sü-
reyya Aydın, Ferruh Doğan, Gür-
büz Doğan Ekşioglu. Cemal Erez,
Meral Erez, Kemal Gökhan, Le-
\«nt Gönenç, Ruhi Görüney, Atti-
la Kanbir, Janusuz kapusta, Tur-
gay Karadağ. Pi>ale Madra, Fethi
Gürcan Mermertaş. Rana Mer-
mertaş. Tan Oral, Eray Özbek,
Erol Ozdemir, Emre Ulaş, Haslet
Soyöz, Ohannes ŞaşkaL Mahmut
Tibet, Erhan Turgut, Mehmet AH
Türkmen ve Tonguç Yaşar'dan
oluşuyor.
heykeüer
,. SirAnthonyÇaro'nunson döneınyapıtlan Londradasergileniyor
0
KüHür Servisı -Günümüz sa-
natının yaşayan en büyük hey-
keltraşlanndan Sir Anthony Ca-
ro, bir heykel sergisine ilk kez
kapılannı açan Londra'nın Ulu-
sal Müzesi'nde son dönem yapıt-
lannı sergileyecek. 73 yaşmdaki
usta lngiliz sanatçının yeni hey-
kelleri. Giotto, Manet ve Van
Gogh gibi farklı dönemlere dam-
gasını vuran ressamlann yapıtla-
nndan esinlenmiş.
1994 yılında Türkıye'ye gele-
rek lstanbul'un Aksanat galeri-
sinde bir sergi açan Anthony Ca-
ro. 7O'lı yaşlannı sürmesıne kar-
şın yenilikçı ta\Tinı sürdürüyor.
1950'li yıllarda tngilizlerin ulus-
lararası çaptakı ünlü heykeltraşı
Henry Moore'un asistanlığını
yapan Caro. 196O'lı yıllarda
Amenkan sanat ortammdaki so-
yut dışavurumculuk dalgasından
etkilenerek gerçekleştirdiği ya-
pıtlarla heykel sanatının o yıllar-
daki öncüleri arasına girmişti.
Kullandığı malzemeler ve tek-
nıklerle lngiltere'de genç kuşak
heykeltraşlara esin \eren \e eğı-
tımciliğiyle de bir kuşağın dün-
yayâ bakış açısını değiştiren
isımler arasında yer alan Ant-
hony Caro. tutucu eleştirmenle-
rin tepkısinı çekmiş ancak za-
man içinde en sert muhalifterine
bile sanatını kabul ettirmiştı.
\'an Gogh'un Sandalyesi
Anthon> Caro'nun L'lusal
Müze'de " Resimden He>kele"
başlıgıyla 25 Şubat-5 Mayıs ta-
rihleri arasında sergi lenecek he> -
kelleri arasında yalnızca bir tane-
si müze koleksiyonunda yer alan
bir resimden seçilmiş: Van
Gogh'un Sandalyesi Caro'nun
bu ünlü resimden esınienerek
gerçekleştirdiği üç heykel. söz-
konusu resmm şanında sergile-
Anthom Caro'nun çalışmalanyla Ulusal Müze, ilk kez bir heykei sergisine kapılannı açıyor.
necek. Sergide yer alan öteki
heykeller ise Giotto. Goya, Ma-
net. Mantegna, Mathse ve
Rembrandt'ın resımlerinden
esinlenmiş.
Anthony Caro. Ulusal Mü-
ze deki sergisinden söz ederken
Rönesans dönemine dönüyor \ e
"O dönemde sanarlar arasında.
sözgeümi mimari, he>kel ve re-
sim arasında bağlar \ardı... O-
nun için o denti etkileyici\ di. Gü-
nümüzsanatında bu sanat dalla-
n birbirinden çok a> n duruyor"
diyor. Son dönem heykellerinın
belli resimlerden esinlenmiş ol-
masıyla ilgıli olarak ".4slında
he>kel tuhaf bir sanat çünkü fi-
gürii - \ani nesnevi - çıkarrngınız
zaman \a resim. >a da mimariy-
le kalakalı>orsunuz, Yani aslın-
da he\ keün kendine ait belli bir
odağı yok" diyor. Van Gogh'un
Sandalvesi'nin bu resimden
esinlenerek yaptığı heykeller
için belki de oldukça aşın bir 'o-
dak' oluşturduğunu söyleyen
Anthony Caro, "O sandahc as-
lında epe> zor... Kendi içinde bel-
li bir nesne, bir şey ve ben aslın-
da bu tür şeylerden kaçınmaya
çalışnorum sanarımda. Ben hey-
kellerimde birşeve benze>en ama
aslında duygulann taşıyıcısı olan
konte>nırlar \apmaya çalışüm
hep" diyor.
Caro. Van Gogh'un Sandalye-
sı'nden esinlenen heykellerinde
imzası haline gelen paslanmaz
çelik ve seramikçi HansSpinner
ile işbirliğinden esinle sert. gri
toprak kullanıyor. u
Aslında ben,
"kapsamak' düşüncesiyle örtü-
şen bir yapıt amordum... l lusal
Müze'deki \apıtlara baknğımda,
bu düşünce> le en çok örtüşen re-
sim Van Gogh'un Sandalyesi'\di.
Aslında çok sevdiğiın bir resim
değildir bu. Ama ilgimi çekti. Kü-
fük bir kurunun içine yerieştiril-
miş bir sandalye gibi sankL."
Caro Ulusal Müze'de resim-
lerden esinlenen heykellerini
sergilerken. şubat-nisan ayları
arasında ayrıca Annely Juda Ga-
lerisı'nde öteki tutkulannı bir
araya getiriyor. Bir kutu gibi kur-
gulanmış, kapalı bir form ile
ölüm ve korku gibi kavramları
irdelediği "Requiem", bunlar-
dan biri. Bosna'daki sa\aştan
sonra yapmaya başladığı "Savaş
Eylemi" adlı heykelini ise Go-
ya'dan esinlenerek yaptığı için
yine Ulusal Müze'de sergiliyor.
Heykel yapmayı dans etmeye
benzetiyor Anthony Caro. "Yal-
nızca gözlerinle değiL gözlerin ve
gövdenle yapıvorsun heykeli.
Heykeli beslersin. heykeli du-
\umsarsın. yorgunluğunu hisse-
dersm..."
Papirüs'ün Brecht özel sayısı
Kültür Servisi- Av lık kültür ve sanat dergisi Pa-
pırüs'ün şubat sayısı 100. doğum yılı kutlanan
Bertolt Brecht'e aynlmış. Brecht özel sayısında
\lutlu Parkan. 'Brecht Nedtfn MarJ başlıklı ya-
zısında "Marks'ın ekonomi ve tarih bilimi alanın-
da hâlâ tek ve aşılmamış olan vapın, estetik izdü-
şümünü. Breehfin estetik kuramında buldu" di-
> or. Yüksel Pazarkaya ise' Brecht'in Şiir Dediği"
başlıklı \azısında oyunlanvla ön plana çıkan
Brecht'in şiirüzenne görüşlerini paylaşıyorokur-
la. Yılmaz Onav ve Seyyit Nezir görüşmesi
"Brechfin kuramı,dünya göriişünedavanır' baş-
lığı altında yer alıyor dergide.
ErhanGökgücü'nün Brecht'in etiğini değer-
lendirdiği dergide Ferhan Şensoy'un 'Dilin di)a-
lektiği kılordaksız oluyor' başlıklı yazısı yer alı-
yor. Papirüs'ün özel Brecht sayısında ünlü yaza-
nn büyük kızı HanneHiob Brecht' in' Yüz yaşmı-
da da barikatta kalacagım' başlıklı yazısı da yer
alıyor. Annesi ve babası iki yaşındayken aynlan
ve annesi tarafından yetiştirilen Hiob babasının
ölüm yıldönümlerinde Brecht'in kızı kimliğiyle
bile ilgı görmediğini belirtiyor. Politikacı Brecht'i
sokağa taşıdıkça aynı sansürden kendisi de nasi-
bini alıyor. Özdemir Nutku ise Brecht'in Türki-
ye'deki öyküsünü anlatıyor yazısmda.
Tunca Arslan'ın 'Gerçeklikten kaçış' başhğı
altında Brecht ve sınema ılişkisini değerlendir-
diği Brecht özel sayısında aynca C. Parkan Oz-
ruranın 'Çok Brecht bir ülkeyiz aslında".
Brecht'in 'BiçimcilikÜstüneGörüşler' adlı yazı-
lan yer alıyor.
Dergide aynca yayımlanmış kitap dalında Ce-
mal Süreyya Şiir Odülü'nü kazanan Ahmet Er-
han'in, yayımİanmamış kitap dalında Cemal Sü-
reya Şiir Odülü'nü kazanan Ozlem Sezer'in ve
Aziz Nesin Emek Ödülü'nün sahibi NecdetMah-
fi Ayral'ın söyleşilerine yer veriliyor. Tunca Yön-
der ise Türkiye'nin televizyonla tanışmasmm o-
tuz yılını değerlendiriyor.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Evler, Evlep... 1
Taşındığınız yeni evin duvarları boştur; #ıılar
yoktur. Henüz, anılarınız duvarların içine sinrne-
miştir; yaşanmamıştır henüz.
Bir önceki anılar vardır ki, onları da siz bilmez-
siniz. Artık onlar da anı olmaktan çok uzaklarda-
dır. Önce oturan, ya anılarını da alıp götürmüş ya
da orada bırakmıştır.
Duvarlarda bırakmış olsa bile, siz onları göre-
mezsiniz; böylece de bilinmeyen anılar olarak,
yeryüzündeki sonsuz anılar yumağının içine<jir-
miştir. . ..
Behçet Necatigil, Evler adlı şiir kitabında, ev'i
ve evin durumlarını bir izlek olarak ele alır; as'lın-
da Necatigil'in bu kitabınm dışında, evizleğin'fiş-
lediği birçok şiiri de vardır.
Belki aşağıdaki dizeler, sizin yeni evinize taşın-
dığınız ilk günün betimlemesidir:
"Evin yalın hali
Ister cüce, ister dev - . V . o
Camlannda perde yok \ , ~~
Bomboş, ev". .
Kim bilir belki de üstat, perdelerin yıkandıği bir
günden esinlenmiştir. ,.'
Her yeni ev "başlangıcında" ki bu başlangıç o
evin anılannın da başlangıcıdır; Necatigil'in E'v-
ler'ini okumak ev ile yakınlaşmak için birebirdir.
Her taşınma, her yeni ev, çoğunlukla bir "ay-
dınlığı" imler: bazen küçük bazen büyük, kimisi-
ne göre görkemli, kimisine göre alçakgönülLü, bir
seyinç, bir heyecan.
Öte yandan, belki de farkında olmadığımız; ya
da farkında olsak bile kendimize bile itiraf ede-
mediğimiz bir sorun vardır ki, o da zamanla-ftgi-
lidir.
Taşınmalar ve yeni evler, ne yazık ki bir yanry-
la bizi sıkan, mutsuzlandıran zamana ilişkin gös-
tergelerdir.
Anıların geride kalışı, anıların eski evin duva-
nnda kalışı, yıllann da hızla geçişidir. Kim bilir
şimdi bu kaçıncı evdir? Kaç yıl olmuştur? ^
"Bilmezden gelsek de ,.
Gün sönmeye başladı -T . ' : . • :;-_ ı
Seneler eriyor cenkte . .' ' •
Yaşamaya vakit kalacak mı?"
Evler, büyük bir yaprt'a tanıklık eder: Necati-
gil'in görkemli şiirlerinın, esin kaynaklan sonsuz
bir çeşitlilik gösterir ama; "yazılışı", kuşkusuz ki
ev'lerdedir. , -
Evler en ketumudur, anılarla ilişkin...
Evler, başka evlerle çağrışımlıdır: '%
"Yattığın yerden senin de'^''-'" '*• ** -
Bulutlar görünür mü
Seyretgökyüzünü ,f
, ,^Zt
Bir cam genişliğinde". ' '
Yenttjir ev de o(Sa giderek, anılar duvara yâzı-
lır, birölay, btrdurum, birart, biröpücük;'fneteam-
ca.
İlk anı hiçbir zaman unutulmaz. Bir anının, bir
duvara yazılması için onun "anı" olması gerekir.
İlk anı da bir aşk'hr, kuşkusuz ki:
Yaşanmış ya da yaşanmamış olan. Belki deya-
şanmasının umudu taşınan: yüreğimizde taşı-
nan.
Evler, yalnızlıkları, aşkları, kederi. umudu, iro-
niyi, coşkuyu, üzüntüyü, hüznü, gerçekleri, so-
kakları bile, çocukları ve kadınlan yazar.
Belki de Necatigil'in "BirEv Bir Çocuk" adlı şı-
iri, söyleyemediklerimizle birlikte söyledtklerimi-
zin hepsini içerir:
"Gençten bir adamdı
;
- • ••'•''
İV
V
Hikâyesi gayet kısa. •'•''''
Yıllar yılı tek başına yaşadı ' '
Bir gün rasladı bir kıza
: : < :
Düşündüler, birlikte yürüseler "" ' • " ~.
ömür geçiyor nasılsa.
Şimdi içine bir ev, bir de çocuk gırer
Aşklan yazılsa."
Bopusan'da söyleşi
• Kültür Servisi - Borusan K.ültür Merkezi'nde ' •
bugün saat 19.00'da 'Dede Efendi. Türk Müziginde
Bir Dönemeç" başlığı ile bir söyleşi
gerçekleştirilecek. Dede Efendi'nin müziğirri
dönemin sosyal olayları ışığında anlatıp. örnekler
sunacak olan Incila Benuğ müzik ve tarih eğıtimi
gördü. Çeşitli dergi. gazete ve diğer yayın
organlannda yazılan yayımlandı. Sempoz\urri. ''
panel ve söyleşilere katıldı. "İstanbul De^•let Klaîsîk
Türk Müzıği Korosu" üyesı olan sanatçı iki yıldıf
'Açık Radyo'da açıklamalı 'Türk Müziği' '""' "••
programlan yapmakta "'•"
TOBAV ödülleri veriliyor
B Kültür Servisi -Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'in himayesinde TOBAV tarafından ikincisi
gerçekleştirilen "1996-1997 Opera Bale Ödülleri' 24
Şubat'ta sahiplerini buluyor. Cumhurbaşkanlığı
köşkünde sanatçı ve sanatse\erlerin katılımı ile
gerçekleştirilecek olan törende ' 1996-1997 Opera
Bale Ödülleri' sponsor kuruluşu Denizbank'ın özel
ödülleri de verilecek. Özel ödülleri. opera dalında
Kültür Bakanlığı Devlet Çoksesli Çocuk Korosu
şefleri Prof. Dr. Sadettin Cnal ve Sevim Ünal. bale
dalında ise Ankara Devlet Opera Orkestrası alacak.
Bozuk Düzen' BBT'de
• Kültür Servisi - Güner Sümer'ın yazdığı ve
oynandığı yıllarda büyük ses getiren 'Bozulc Düzen'
isimli oyun Bakırköy Belediye Tiyatrolan'nın 1997
98 sezonu ikinci tur oyunlan repertuvannda
sahnelenecek. Tiyatro yöneticisi olarak da Türk .
Tiyarrosu'na önemli katkılarda bulunan Gûner
Sümer'in en tanınmış eserlerinden biri olan "Bozuk
Düzen', oynandığı ilk yıllardan bu yana yakn ve
duyarlı anlayışıyla klasik bir tiyatro metni clarak
repertuvarlara girmişti. Kalabalık kadrosm\a prova
çalışmalannı sürdüren 'Bozuk Düzen'. doğal âfet
sonucu Istanbul'a göçen bir ailenin. ahlak ,.
ölçülerinin hiçe sayıldığı. her şeyin para ile
ölçüldüğü ve çıkar ilişkilerinin egemen oldıığu
büyük kentin karmaşası içinde çözülüşünü /alın bir
sahne diliyle aktanyor. BBT Genel sanat ycnetmeni
Müşfık Kenter'in rejisiyle seyirci karşısınaçıkacak
olan oyun 27 Şubat"ta sahnelenmeye başlıvor.