Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 ŞUBAT 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Akademi sinema dünyasını fazla şaşırtmadı, Oscar adayı Hollyvvood yapımlan oldu•.:•
Büyük stüdyolar rövanşı aldı• Akademi, tercihini
favorilerden yana
kullandı. Geçen yıl
bağımsız ve îngiliz
yapımlann ağırlıkta
olduğu Oscar
yanşmda, Hollywood
bu yıl ağır toplanyla
büyük atağa geçti.
'Titanic' adeta gövde
gösterisi yaptı.
CUMHUR CANBAZOĞLÎT
Amerikan Film Akademi-
si'nin 5 bin 350 üyesi, bu yıl si-
nemaseverleri fazla şaşırtma-
dan, Steven Spielberg'in Amis-
tad'ıyla Ang Lee'nin Ameri-
ka'nın Vietnam ve Watergate'i
yaşadığı dönemde bir ailedeki
'çarpık' ilişkileri anlatan olay
fılmi ThelceStorm'u haricinde,
tercihini favorilerden yana kul-
landı. Geçen yıl ortalığı bağım-
sız çahşmalara ve Îngiliz filmle-
rine kaptıran Hollywood'un ağır
toplan bu yıl büyük atağa geçip
Titank'in 14 adaylığıyla adeta
gövde gösterisi yaptı. lngilizler
ise Hollywood'a ancak Fall
Monty ile yanıt verebildiler.
Gelelim başlıca adaylara; en
iyi filmlerde rüya bir geminin
kısacık yaşamı üzerine kurulu,
sezonun lokomotif çahşması Ti-
tanic ile James Ellroy'un roma-
rundan alınmış ve bu yıl sinema
eleştirmenlerince verilen bütün
ödülleri toplamış L.A. Confi-
14 dalda aday olan 'Titanic' ile sinema eleştirmenleri ödüDerini toplman 'Los Angeles Sıriarı' arasında geçecek yanşta sürpriz isim olarak 'Full Monty' dikkat çekiyor.
dential (Los Angeles Sırlan)
arasında geçecek bir yanşta
sürpriz isim olarak Peter Catta-
neo'nun Full Monty "si (Anadan
Doğma) dikkat çekiyor. Ay so-
nunu getiremeyenlere ilginç
önerilerde bulunan 3 milyon do-
larlık Full Monty, 114 milyon
dolar kazanarak ve Dort Nikâh
Bir Cenaze'nin rekorunu kıra-
rak en fazla seyircı toplayan În-
giliz filmi unvanını da eline ge-
çırmış durumda. Robin Willi-
ams'ın üstün oyunuyla öne çı-
kan Good WU1 Hunting ile As
Good As Is Gets ise bırkaç adım
gerideler.
Ticari sinemanın en önemli
isimlerinden olmasına karşın
yillarca Akademi tarafmdan
adam yerine konmayan, ancak
Schindler'in Listesi'yle bu kâbu-
sa son veren Spielberg yine dar-
be yiyerek Amistad'la yanş dışı
kaldı. Aslında fılmin senaryo-
sunun çalıntı olduğunun iddia
edilmesi. 10 milyon dolarlık taz-
minat davasının açılması Spiel-
berg'in şansını azaltmıştı ama.
Morgan Freeman ve Anthony
Hopkins gıbi iki dev silahın fil-
mi, en azından adaylığa taşıya-
bileceği söyleniyordu.
En iyi Yönetmen dalında ya-
nş, daha önce Vahşi Nehir'le
uluslararası ünü yakalamış Cur-
tis Hanson (L.A. Confıdential)
ile beş yıllık bir çalışmadan son-
ra 200 milyon dolarlık Titanic'e
imza atmış Kanadalı nükleer
enerji mühendisi James Came-
ron arasında geçecekmiş gibi
gözüküyor. tkinci filmi Full
Monty'le aday olan Peter Catta-
neo. Good Will Hunting'le Gus
Van Sant, Cannes'dan Ozel Jüri
Ödülü'yle çıkan The Sweet He-
reafter'la Atom Egoyan'ın şansı
düşük.
En tyî Erkek Oyuncu dalında
dört usta Jack Nicholson, Dustin
Hoffman, PeterFonda ve Robert
DuvaD var ama, Coppoia'nın fil-
mi The Rainmaker la starlığını
ilan etmeye hazırlanan MattDa-
mon, senaryosunu da yazdığı
Good Will Hunting'le Oscar"ı
evine götürebilir. Bu dalda da
KevinSpacey'in L.A. Confiden-
tial'dekı başansının görülmeme-
si dikkat çekici.
Kadınlarda, rol arkadaşı 'ye-
ni James Dean' Leonardo di
Caprio Akademi tarafından ya-
nşma dışı bırakılan Kate VV'ins-
let kâğıt üzennde favori görülse
de Mrs. Brown'da çok iyi per-
fonnans sergileyen Judi Dench
ile Hetena Bonham Carter ara-
sında şekillenecek gibi gözükü-
yor yanş. Bu dalın sürprizi Ju-
İie Christie.
En İyi Yabancı Film dalında
ise Eşkıya'nın masalımsı konu-
su. Hollywoodvari anlatımıyla
Akademi üyelerinin hoşuna gi-
debileceği tartışılıyordu, ama
filmin eksik tanıtım ve lobi ça-
lışmasıyla 44 aday adayı film
arasından sıynlmast zordu. So-
nuçta. bugüne dek tercihini sü-
rekli Avrupa. Iskandinavya ve
Latın filmlerinden yana kulla-
nan Akademi bir kez daha 3.
Dünya'yı es geçti.
îstanbul Devlet Tiyatrosu, George Tabori 'nin 'Bir Casusa Ağıt' adlı oyununu sahneliyor
Ihanetvehiçbitmeyen hesaplaşma.ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
Macar asıllı yazar George Tabori'nın
-djümıze çeyrilen ilk gyyrju "BJıt<^«ur-
M Ağrt" Devlet Tiyatrolan nda sahneJ
lenmeye başladı.
Nazi işgaline karşı mücadele veren
bir casusluk örgütünde çalışan üç kişi-
nin savaş sırasında birbirlerine olan iha-
netini, savaş bittikten sonra kendi içle-
rinde yaptıklan hesaplaşmalan anlatan
oyun, günümüzde yaşanan olaylara da
göndermeler yapıyor. Ihanetin insan ya-
şamını nasıl altüst ettiğinın tüm boyut-
lanyla irdelendiği oyunun yönetmeni
Cüneyt Çahşkur, "Bir Casusa AğıTın,
Türkiye'de yaşanan Susurluk olayının
ortaya çıkışı ile ilgili bağlantılı yanlan
olduğunu söylüyor. özdemir Nutku'nun
Türkçeye çevirdiği oyunda Nihat lleri,
Civan Canova ve Sema Çeyrekbaşıoğlu
rol alıyor.
Cüneyt Çahşkur ile oyun üzerine ko-
nuştuk.
Boz bulanık bir ortam var
- Tabori'nin 'Bir Casusa Ağıt' adb
oyununu DevletTryatrolan'nda sahnele-
me fikri nasıl oluştu?
Aslında kendi projem olmazsa oyun
sahneye koymuyorum. Osman Wö-
ber'den Tabori 'nin 'Bir Casusa Ağıt' ad-
lı yapıtını sahneleme önensı gelince ge-
ri çevirmek istemedim. Tabori çok sev-
diğim bir yazar olmasına rağmen bu
oyununu daha önce bilmiyordum. Oyu-
nun metnini çok beğendim ve yeni pro-
jemi bu oyun için erteledim. Devlet Ti-
yatrolan'nin repertuvar yelpazesi çer-
çevesinde Tabori'nin yer alması çok
olumlu. Tabori dünyada çok tanınması-
na rağmen Türkiye'de çok tanman ve
oynanan bir yazar değil. Bu oyunun da-
ha önce başka bir tiyatro tarafından oy-
nandığını sanmıyorum.
ı azi işgaline karşı mücadele veren bir casusluk
örgütünde çalışan üç kişinin savaş sırasında birbirlerine
olan ihanetini, savaş bittikten sonra kendi içlerinde
yaptıklan hesaplaşmalan anlatan oyun, günümüzde - ,
yaşanan olaylara da göndermeler yapıyor. Cüneyt
Çalışkur'un yönettiği 'Bir Casusa Ağıt' adlı oyunda Nihat
îleri, Civan Canova ve Sema Çeyrekbasıoğlu rol alıyor.
- 'Bir Casusa Ağıfın öyküsünü kısa-
ca anlaür mısınız?
Oyun, öykünün bitrıği yerde başlıyor.
Tabon özellikle bu oyunda bilinen dra-
matik tiyatro anlayışının dışına taşmış.
Yazann bu oyununda bir öykü izleye-
mıyoruz; yaşanmış bir öykünün ırdelen-
mesını ve hesaplaşmasını izliyoruz.
Oyunun algılanması oldukça zor ve kar-
maşık. Bu zorluk oyunu benim için da-
ha çekıcı kıldı. Oyunda boz bulanık bir
ortam var. Oyunda görebildiğimız tek
somut şey kadının herhangi bir ihanetı-
nin olmadığı ve diğerlerinden daha çok
mağdur olduğu "Bir Casusa Ağrt" biraz
bulanık bir oyun. Tıpkı Türkiye'de ya-
şanan Susurluk olayında olduğu gibi bu
oyunda da olay yaşanıp bittikten sonra
bizim haberimiz oluyor. Gerçi bu oyun-
da bellı- itiraflar var. Ama bunlar hıçbır
şeyin özrü olamaz. Çünkü insanlar çok
yıpranmışlar ve örselenmışler. Aynca
böyle bir savaşım kazanıldıktan sonra
geriye hiç bir şey kalmamış. Çok aşın
parçalanmışlar. Uçlüyü bir araya topla-
dığınızda bir tek insan bile etmiyor. Iş-
te bu parçalanmışlığı da çok sevdım.
Kaldı ki bütün bu örgütsel mücadeleler-
de kişiler kendi kimliklerinı, kendi birey
olma durumlannı unutuyorlar. Belki
sonradan hesaplaşmasını yapıyorlar, a-
ma artık yaşanmış oluyor her şey. Aslın-
da belli bir yerde savaş kazanılmış. ama
toplumun onayladığı bir konuma gele-
memiş. Hesaplaşmayı da hâlâ sürdürü-
yorlar. Cıddi anlamda bir kazanım elde
etselerdi bu hesaplaşmayı yapmaya bi-
le gerek duymazlardı?
- Oyunu günümüze uyarlarken rejide
ne gibi değişiklikler yapıldı?
Uyarlama benı korkutan bir konu. Ya-
zann evrenselliğine zarar venrim konu-
sunda oldukça büyük kaygılanm oldu.
Oyundaki öyküye benzer hesaplaşmalar
geçmişte de günümüz Türkiyesf nde de
yaşandığı için uyarlama konusunda zor-
luk çekmedim. ama bunlarla direkt bağ-
lantılar kurmadım. Bunlann ızleklerini
Kırk parçadan oluşan düzenlemelerKültür Servisi - Seramik sanatçısı Prof.
ZehraÇobanh'nın yapıtlan, Îstanbul Menkul
Kıymetler Borsası Sanat Galerisi'nde sergi-
leniyor. 24 Şubat'a dek sürecek olan sergide
kırk parçadan oluşan düzenlemeler yer alıyor.
Anadolu Üniversitesi'nin 40. yılı ile kendi
40. yaşının kesişmesi, Çobanlı için özel bir
anlam taşıyor. Türk geleneğinde kırk rakamı-
nın farklı bir yere sahip olduğunu gözleyen
sanatçı, düğünlerin kırk gün kırk gece yapıl-
dığı, bebeklerin doğumlannın 40. gününde
kırklandığı, yaşamlannı yitirenlerin ölümle-
rinin 40. günü anıldığımn üzerini çizmiş. "Ti-
tiz insanlar kdı kırk yarar". "Bir fıncan kah-
venin kırk yıl haün vardır", "Dağdaki kuşun
kırkı bir akçeye", "Kırk âlemin ağzına kırk
arşın bez yetişmez", "Bana dokunmayan yı-
lan kırk yıl yaşasın", "Kırk peygambere dua
Zehra Çobanlının sergisinden 'Kadının Fendi", Düzenleme, 1997.
etmekten bir Allah'a dua ermek yeğdir", -Kadının
kırk çırağı var, biri sönse biri yanar", "Kırk yıl yağ-
mur yağsa mermere geçmez" deyişleriyle kutlama,
anma, övgü, yergi, tutumlu olma, ölüm, pişmanlık,
güç, yetki, sabır ve dedikodu gibi konularda anla-
mı güçlendirmek için kullanılan kırk rakamını Ço-
banlı'nin kıh kırk yararak ele alıp üç boyutlu çalış-
malannda birim tekran çokluk öğeleriyle pekişti-
rerek yaptıgı düzenlemeler (enstalasyon) ve sanat-
çının resimsel tatlann ağır bastığı duvar tabaklan-
nı, çanaklannı, lale vazolannı izleme olanağı bula-
caksınız sergide.
"Kırk katır mı Kırk sanr mı" adlı düzenlemesin-
de deyişin vurgulanması > anında kullanılan 160 na-
hn şansın sembolü olduğuna, farklı boylardaki anah-
tarlardan oluşan eserinde de Çobanlı'nın çözüm
bulma, mutluluk ve şans kapılannın açılma-
sını sembolize ettiğine tanık oiacaksınız öme-
ğin.
Anadolu seramiklerinde önemli bir yen
olan astar da yıllar sonra Çobanlı tarafından
benimsenmiş ve araştınlmış. 1200 derecede
istediği parlak ve net renkleri elde ederek
kendi seramik dilini oluşturmuş sanatçı. Za-
man zaman üzerlerine attığı şeffaf bir sır ya
da örtücü farklı bir sır ile parlak mat ilişki-
ler sağlayarak resimsel dilini kuvvetlendir-
meye çalışmış.
Bugüne dek 15 kişisel sergi açan Çoban-
lı, 'kırk'ın üzerinde karma ve grup sergisin-
de de yer almış. Sanatçının yurtiçi v e yurt-
dışında pek çok kurumdaki özel koleksiyon-
larda seramikleri bulunuyor.
Çalışmalannda teorik anlatıma da önem
veren Çobanlı'nın 'Seramik AstarlarT adlı kitabı,
halen seramik bölümü başkanlığını yürütmekte ol-
duğu Anadolu Üniversitesi tarafından 1996 yılın-
daya>ımlanmıştı. Kültür Bakanlığı'nındüzenledi-
ği devlet seramik yanşmalannda astarlı çalışmala-
n ile 1990 yılından bu yana beş ödül alan sanatçı-
nın, Japonya 'Mino' seramik yanşmasından da onur
ödülü bulunuyor. /
yansıtmaya çalıştım. Oyunda yer alan
şiddetli cinsel göndermeler de günümüz
dünyasına uzak değil. Oyun tüm bunla-
nn külliyen irdelendiği bir öy
- Oyuncu seçiminizde ne
dı?
Oyuncular açısından çok şanslı oldu-
ğumu düşünüyorum. Çünkü Civan Ca-
nova, Nihat lleri, Sema Çeyrekbaşıoğlu
gibi çok sevdiğım oyuncularla çalışıyo-
rum. 20 yıllık tiyatro yaşamımda eşine
az rastlanır bir ensemble çahşması ger-
çekleştırdim. Bazen derdimizi anlatmak
için cümle bile kurmaya gerek duyma-
dık. Çok hoş ve özverili bir çalışma ol-
du.
Dekor Katolik küisesi
- Metnin karmaşıklığı ve hulanıklığı
sejircij'e nasıl vansrj-or?
Oyun eğer öykünün bittiği yerde baş-
hyorsa elbette bu birtakım algılama so-
runlannı da beraberinde getiriyor. tşte
tam da burada rejisörün ve oyunculann
yorumu gündeme geliyor. Oyundaki
ihaneti ve hesaplaşmayı, hem öykünün
kahramanları, hem rejisörün hem de
oyunculann gözüyle aktarmaya çahştık
seyirciye.
- Oyunun dekoru hayli ilginç. Terk
edilmiş bir Katolik kilisesini kullanıyor-
sunuz dekor olarak™
Tabori oyunu yazarken terk edilmiş
bir tren istasyonunu seçmiş. Sonradan
eşi oyunun üzerinde dramaturjı çahşma-
sı yaparken otopark olarak düşünmüş
dekoru. Sanıyorum her ikisinin de ama-
cı böylesi bir hesaplaşmanın gerçekle-
şeceği ortam olarak terk edilmiş bir yer
düşünmeleriydi. Ben de farklı birmekân
düşledim ve terk edilmiş bir kıliseyi seç-
tım. Özellikle Katolik kilisesini seç-
memdeki neden ise günah kafeslerinin
olmasıydı. Hesaplaşma için bu kabinle-
rin çok denk düştüğünü düşünüyorum.
Oyuncular birbirleriyle anlaşırken kili-
seyi baz alan bir dil kullanıyorlar. Fakat
benım çağnşım noktam bu değildi.
Önemli olan buradaki hesaplaşmanın
bızzat kendisiydi.
Bunun içinde de kilise ortamının bu-
na çok uygun olacağını düşündüm. Ka-
tolik kilisesi. hem oyuna denk düşmesi.
hem de tiyatral anlamda zengin malze-
me sağlama açısından çekici geldı.
- Oyundan beklentileriniz gerçekleşti
mi?
Nicel anlamda oyun dolu. ama bu be-
nim için bir ölçü değil. Önemli olan
Türk seyircisinin bu tür oyunlara alışa-
cak olması. Ben bir oyun yaparken iki
üç kişi için yapıyorum. Eğer her oyun-
da nitelıkli seyırci sayısı artıyorsa bun-
dan çok büyük mutluluk duyuyorum. O-
nun içinde şimdiki nicel sayı çok fazla
ilgimi çekmiyor. Bunu o>Tin dolu oyna-
masına rağmen söylüyorum. Önemli
olan bu oyunla buluşabilecek seyirci po-
tansiyelinı oluşturabilmek. Oyunu sah-
neleme aşamasındayken daha risklı bir
proje olacağını düşünüyordum. Seyirci-
den aldığım tepkiler bana benim yanıl-
dığımı gösterdi. Türk seyircisinin aslın-
da böylesi yeni bir biçime bile açık ol-
duğunu ve ne kadar kolay algılayabildi-
ğıni gösterdi. Devlet Tiyatrolan'na bu
tür oyunlan repertuvarlanna aldıkça, ni-
cel olduğu kadar nitel olarak da doluluk
oranlan değer kazanacaktır.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Bilgi Kayramı ve
Üniversite...
Bir ülkenin her ilinde bir üniversite kurabilirsi-
niz. Hatta üniversitelerin sayısını, o ülkenin il sa-
yısına oranla ikiye, üçe de katlayabiliriz. Ama o
üniversitelerdeki her dalda bilginin ne olduğu, o
ana kadar bilgi diye benimsenmiş olanların bu ni-
teliği hâlâ koruyup korumadığı, her koşulda ve -
öğrencisi ve öğretim elemanlanyla- herkesçe sü-
rekli tartışılmıyorsa eğer, o zaman 'Benim de üni-
versitelerim var!' diye övünemezsiniz!
Türkiye'de, yükseköğretimi düzenleyecek ye-
ni bir yasanın çıkmak üzere olduğu şu günlerde
bu konu, üniversitelerimizın gelecekteki yöne-
limleri bağlamında yaşamsal önem taşımaktadır.
Ve hemen her alanda olduğu gibi, bu alanda da
temel sorun bir yasa değil, fakat bir anlayış ve
bakış açısı sorunudur. Başka deyişle burada bir
yöntemin değil, yöntemin uygulanacağı alanın
yapısı önem taşımaktadır.
Yeni yasa taslağına ilişkin olarak bugüne ka-
dar çeşitli sorgulamalar yapıldı. Ancak anımsa-
yabildiğim kadarıyla, bir soru hemen hiç sorul-
madı: Yürürlüğe girmesi istenen yeni yasa, bilgi
kavramı ile üniversite kurumunun özdeşleşme-
sini sağlayabilecek, öğrencilere 'bilgi' diye adlan-
dırılan ve -bugün çoğunlukla olduğu gibi- onla-
rın tartışmalanna bile izin verilmeyen birtakım
doğruların(!) aktanlması yerine, bilgiyi zihinlerin-
de, kendi akıllannın ve mantıklannın bir ürünü ni-
teliğiyle oluşturmalannın yollannı göstermeyi üni-
versite için temel görev sayan bir yönelimi ön-
görmekte midir?
Böyle bir yönelimi öngörmeyen hiçbir yasa,
yükseköğretimi düzenlemek ya da 'yeniden' dü-
zenlemek savında olamaz ve ancak biçimsel ni-
teliktaşıyan değişikliklerden başkasını gündeme
getiremez. Çünkü bir kuruma 'üniversite' kimli-
ğini kazandıran öğe, örneğin rektör yardımcıla-
nnın tavan sayısı değildir; asıl önemli olan, o ku-
rumun bilimsel yoldan bilgi üreten ve bu üreti-
min yollannı öğrencilere açan bir kurum kimliği-
ni kazanmasıdır.
, Batı'da, Italyan Rönesansı'nın hemen önce-
sinde Italya'da -başta Padua olmak üzere- bu-
günkü anlamda evrensel üniversitelerin sesleri-
ni duyurmuş olmaları, bir rastlantı değildir. Orta-
çağın inançlar ve dogmalar dünyasının ardından
insanlığın yeni bir uyanış sürecine girmesi, temel-
leri antikçağ Yunan felsefesiyle atılan bilgi sor-
gulamasının yeniden gündeme gelmesiyle ger-
çekleşir. Rönesans insanı ya da yeni insan, bil-
mesi, ezberlemesi ve inanması için kendisineafc-
tanlanı değil, duyumlarının ve aklının verileriyle
zihninde kendi çabasıyla ürettiğini bilgi diye be-
nimseyen, bu bilginin doğruluğunu da zaman
içinde, yeni koşullar ve veriler doğrultusunda sı-
namaya hep hazırolan ınsandır. Rönesans'la bir-
.liktegerçekleşen olgu, insanoğlunun artık göz-
.»'<»*¥ yWn bifcdönyaya açmasttieğif,fakat düfi-
yaya ydni bırinsanın egemen olmaya başlama-
stdır. Artık birincil olarak inanca değil, ama ken-
di aklmın gücüne hayranlık duyan bu yeni insa-
nın inandığı tek gerçek, kendi zihinsel çabasıy-
la bilebildiği ölçüde insan olabileceği gerçeğidir.
Batı'nın üniversite geleneği, insanoğlunun bu
noktaya gelebilmesindeki katkılanyla övünen bir
gelenektir. Bu gelenek, başlangıcından bugüne
bilgiyi durağan, dolayısıyla ezber konusu değil,
ama hep devingen, yanı düşünme konusu ve
düşündürtücü bir kavram saydığı ıçindir ki, ayak-
ta kalabilmiştir. Yıne bu nedenden ötürü Batı'nın
evrensel üniversite geleneği, bellı bir ortamda
üniversiteleri sayılarıyla değil. bilimsel araştırma
ve bilgi üretme yoğunluğu, bu eylemler için ol-
mazsa olmaz koşul niteliğindeki kitaplıklarının
zengınliği, öğrencilerıne sağlanan bilgi üretme
olanaklannın kapsamı vb. gibi ölçütlerle sınar.
Ülkemizde mantar yetiştirir gibi yeni 'üniversi-
fe'ler açma koşuşturmasının yerini. başarı dere-
celeri kendilerine aktarılanlan ezberlemeleriyle
değil, ama kendi zihinlerinde üretebildikleriyle
ölçülen öğrencileryetiştirmeyi ve kadrolarında da
böyle öğretim üyelerine yer vermeyi birincil amaç
edinen üniversiteleri çoğaltma karaıiılığının aldı-
ğı gün, aynı zamanda bu bağlamda haklı olarak
övünebileceğimiz gün olacaktır...
Brecht, Kitap Fuarı'nda anılıyor
• Kültür Servisi - Türkıye \ayıncılar Bırliğı ve
Îstanbul Fuarcılık tarafından 20-29 Mart tarihleri
arasında CNR - Dünya Tıcaret Merkezi'nde
düzenlenecek olan 1. Uluslararası Îstanbul Kitap
Fuan'nda 100. doğum yılı nedeniyle Bertolt
Brecht'in kitap ve afişlerinden derlenen bir sergı ve
çeşitli etkınlıkleryeralacak. Türkiye Yayıncılar
Birliğt ve Alman Kültür Merkezi Goethe Enstitüsü
işbirliğiyle düzenlenen etkinlikler kapsamında iki
panel gerçekleştirilecek. Bunlardan ilki. 'Brecht
Yorumculan' konulu panel. Zelıha Berksoy. Beklan
Algan ve Mehmet Ulusoy'un da davetli olduğu
panelde Almanya'nın önde gelen Brecht
yönetmenlerinden biri de yer alacak. 'Türkçede
Brecht" konulu ıkınci panele ise Ahmet Cemal,
Özdemir Nutku ve Yılmaz Onay katılacaklar.
Etkinlikler kapsamında gösterilecek olan. Brecht'in
yönettiği 'Üç Kuruşluk Opera" filminin yanı sıra
sanatçının 250 kitabı ve posterlerden oluşan 'Brecht
Koleksiyonu Sergisi' fuar süresince gezilebilecek.
BUGUN
• BAKIRKÖY BELEDh E TİYATROLARI nda
saat 20.30'da "Gelin Dokunalım' adlı oyun
izlenebilir.(66l 19 42)
• ŞEHİRThATROLARI nda Harbiye Muhsin
Ertuğrul Sahnesi'nde saat 20.30'da 'Kalkas Tebeşir
Dairesi'. Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nde saat 20.30'da
'KocaSinan', Üsküdar M. Celal Sahnesi'nde saat
20.30'da 'Lüküs Hayat'. Kadıköy Haldun Taner
Sahnesi'nde saat 20.30'da 'Eski Fotoğraflar',
Gaziosmanpaşa Sahnesi'nde saat 20.30'da
'Diğerlerinin Adı Ali' ve Harbıve Cep Tiyatrosu'nda
saat 15.00'te 'EvliKk' izlenebilir.
• AKSANAT'ta saat 12.30'da lazer-disc'ten Lady
Day 'The Many Faces of Billie Holiday' caz konsen
ve saat 18.30'da Prof. Dr. Orhan Kural'm katıldığı
müzikli dia gösterisi izlenebilir. (252 35 00)
• İDOB'da saat 20.00'de G. Bizet'nin 'Carmen'
adlı yapıtı izlenebilir.
• CRR'de saat 19.30'da Tzimon Barto piyano
resitali izlenebilir. (240 50 12)