Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13ARALIK1998PAZAI
HABERLER
'Savunma
hakkının
çerçevesr
• ANKARA
(Cumhuriyet Biirosu) -
Yargıtay Ceza Genei
Kurulu, mahkemeye
sunduğu temyiz
dilekçesınde "yargıca
hakaret ettigi"
gerekçesiyle yerel
mahkeme tarafından para
cezasına çarptınlan
avukatla ilgili
mahkûmiyeti onayladı.
Onama karannda. " İddia
ve savunma hakkının
kullanılması, ancak meşru
vasıta ve yollardan
yararlanmak suretiyle
olmalıdır. İddia ve
savunma hakkının her
türlü etkiden uzak olarak
kullanılması esastır"
denildi.
İETT'de
toplusödeşme
sıkıntısı
• İstanbul Haber Servisi -
Belediye-lş Sendikasf nın
1952'den beri örgütlii
bulundugu İETT'de.
1994'teki yerel seçimlerde
İstanbul Büyükşehir
Belediye yönetimine gelen
FP'lilerin desteğiyle
örgütlenmeye çalışan
Hizmet-Iş Sendikası
arasında çıkan yetki
sorunu nedenıyle yaklaşık
8 bin tETT işçisi mart
ayindan beri
toplusözleşme yapamıyor.
SES'ten
demokrasi
• İstanbul Haber Merkezi
- KESK'ebaghSES,
Eğitim-Sen ve Şeker-Sen
sendikalannın Turhal
şubeleri dün saat 12.00'de
"Sendikai Haklar ve
Demokrasi Mitingı"
düzenledi. Yaklaşık 1000
kişinin katıldığı miting,
KESK adına Elvan Can,
SES adına Ümit Kurt,
Eğitim-Sen adına Kenan
Işık ve Şeker-Sen adına
Tahsin Kocaman'ın
yaptığı konuşmalarla sona
erdi.
Düşünce
suçlularına kart
• İstanbul Haber Servisi -
lnsan Haklan Derneği
istanbul Şubesi Yönetim
Kurulu üyeleri, Çağdaş
Hukukçular Derneği
istanbul Şubesi üyesı
avukatlar, Curnartesi
Anneleri ile tutuklu ve
hükümlü yakınlan. tnsan
Haklan Evrensel
Beyannamesi'nin 50.
yıldönümü nedeniyle,
cezaevinde bulunan
düşünce suçlularına kart
postaladılar.
Umter-İş'ten
açıklama
• İstanbul Haber Servisi
- Limter-İş Sendikası
Genel Sekreteri Hacı
Yapıcı yaptığı açıklamada.
"Ekonomik ve siyasal kriz
içerisinde bocalayan
sistem, kri2İn faturasını
emekçilerden ve
demokratik kurumlardan
çıkanyor" dedi.
Polis
eşlerinden balo
• istanbul Haber Servisi -
Emniyet Teşkilatı
Mensuplan Hanımlan
Yardımlaşma Derneği,
şehit polislerin çocuklan
yaranna balo düzenledi.
Çırağan Oteli'nde
düzenlenen baloda
konuşan Emniyet Genel
Müdürü Necati Bilican.
polis teşkilatının milletin
her ferdi için büyük önem
taşıdiğını ifade ederek
"Türk polisi. hukuk
devletinin bir kurumu
olabilmek ıçin elinden
geleni yapıyor. Bu yolda
da büyük aşama kaydetti"
dedi.'
FP'den ilçe
açılışı
• istanbul Haber Servisi -
İstanbul Büyükşehır
Belediye Başkanı Ali
Müfit Gürruna. partisinin
Bayrampaşa ilçe
örgütünün açılışında
yaptığı konuşmada.
büyükşehir belediyesini
yeniden kazanmanın FP
için bir 'haysiyet meselesi'
haline geldiğinı söyledi
Törende konuşan FP
İstanbul Milletvekili
Ekrem Erdem de iki turlu
seçimle ilgili senaryolar
yapıldığını belirtti.
1. Enerji Şûrası sonrasında Türk Mühendis ve Mimar Odalan'ndan hükümete eleştiri
'Enerji bunabrrıı senaryo'
CEM ULLTAŞ
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın
tstanbul'da 8-10 Aralık tarihlerinde düzen-
lediği Türkiye 1. Enerji Şûrası'nın ulusal
bağımsızlıgı zedeleyen uluslararası tahkim
(hakemlik kurulu) ve nükleer enerjinin pro-
pagandasının yapıldığı bir platforma dönüş-
tüğü belirtildi.
TMMOB 2. Başkanı Celal Beşiktepe, "ulu-
sal enerji politikaianna gereksinim duyma-
yan" Enerji Bakanhğı'nın bu alanda önem-
İi bınkimi olan TMMOB ve EMO'yu 1.
Enerji Şûrası'ndan dışladığını savundu.
Pes etti
Erdoğan
törene
katılmadı
İstanbul Haber Servisi -
Danıştay tarafından, aldığı
hapis cezası nedeniyle gö-
revden düşüriilen ancak teb-
ligatın usule uygun yapıl-
madığını gerekçe göstere-
rek İstanbul Büyükşehir Be-
ledıyesi 'nin başkanının ken-
disi olduğunu savunan es-
ki başkan RecepTayyip Er-
doğan, istanbul Bölge Ida-
re Mahkemesi'nin, istan-
bul 5. Idare Mahkemesi'nin
verdiği yürütmeyi durdur-
ma karannı kaldırmasm-
dan sonra pes etti.
Kemerburgaz çöplüğün-
deki alçak basınçlı gaz ant-
ma sisteminin kurulması
törenine katılacagı duyu-
rulan Erdoğan, törene me-
saj gönderdi.
Bir süre önce çöp dökü-
müne kapatılan Kemerbur-
gaz çöplüğünden elektrik
enerjisi elde etmeyi amaç-
layan "Kemerburgaz(Has-
dal) katı atık dolgu alanı ga-
zuıdan enerji eideetme pro-
jesi"nin temel atma töreni
dün yapıldı.
12 Kasım 1998 tarihinde
tstanbul Büyükşehir Bele-
diye Meclisi tarafından Be-
lediye BaşkanhğVna seçi-
len ancak dünkü törene ka-
dar "başkanveldli" olarak
anons edilen ABMüfit Gür-
tuna ilk kez bu törende "İs-
tanbul Büyükşehir Beledi-
ye Başkanı" olarak takdirn
edildi.
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası
(EMO) Araştırma ve Yayın Müdürü Metin
Çifiçi, enerji darboğazı söyleminin büyük
bir yalan olduğunu, Türkiye'nin MAI (Çok
Taraflı Yatırım Anlaşması) benzeri olan "Av-
rupa Enerji Şarn"na itaat çizgisine getiril-
meye çalışıldığını söyledi.
Curnhurbaşkanı Suİeyman Demirel'in ana-
yasada enerji üretimı ve dağıtımını milli im-
tiyaz olarak nıtelendiren anlayışın çağdışı ol-
duğu yolundaki sozlen, TMMOB 2. Başka-
nı Celal Beşıktepe tarafindan "ulusal egemen-
iiği ortadan kaldıran MAI'nin zemini yapı-
uyor"dıye değerlendirildi. DemireJ, Başba-
kan Mesut Yılmaz ve Enerji Bakanı Cum-
hur Ersûroer'in enerji sorununun çözümü
olarak yerli ve yabancı sermaye yatınmla-
nm göstermelerini eleştiren Beşiktepe, ya-
bancı sermayenin önündekı yasal engelle-
rin kaldınlmak istendiğini ve ulusal yüksek
yargı organı Danıştay'ı de\re dışı bırakan
"uluslararası hakem kurulu'" nun açıkça sa-
vunulduğunu söyledi.
Enerji sektörünün nükleer, yap-ışlet-dev-
ret ve yap-işlet lobilerine teslim edildiğini
belirten Beşiktepe, halen inşası süren hid-
roelektrik santrallann kasıtlı olarak tamam-
lanmadığınadikkatçekti. Beşiktepe, "İnşa-
Koç yöneticfleri Sıra Gecesi'nde çiğköfte yiyip yöre türkülerini dinledL
Koç'tan eğitim atağı
MftASEİLKNUR
Elazıg ve Şanlıurfa'da önümüz-
deki yıl eğitime açılacak ilkokulla-
nn temelini atan Koç Holding Yö-
netim Kurulu Başkanvekili Suna
Kıraç "Ekonomik sorunlar bir şe-
kflde çözümlenebflir, syasi sorunla-
ra çare bulunabilir. Ancak çocukla-
neğföimemişbirnesliyenidenonar-
mak münıkün değildir. Bu nedenle
ülkesnin yannlannıdüşünen herke-
sin,egithn konusundadevtete destek
otaMS gerekü-" dedi.
İki kola aynlan Koç Holding Yö-
netim Kucuhıve grup başkanlann-
dan bir kısmı Yönetim Kurulu Baş-
kanı Rahmt Kûç'la bırlikte Bursa
ve Eskişehir'deki okullann temel
atmatörenine, bir grup da Suna Kı-
raç'la birlürte Eiazığ ve Şanlıur-
fa'daki temel atmatörenlerine kanl-
dı. Eiazığ ve Şanhurfâ'daki törenler-
de Kıraç ve Holding yöneticileri-
nin yanı sıra Koç Vakfı Başkanı Sa-
mahat ArseJ de hazır bulundu.
Koç grubu, önce Elazığ'da TE-
DAŞ tarafindan verilen 5 bin met-
rekarelik arsa üzerine kurulacak
olan okuhın temelini attı. 8 yıllüc
eğitim için planlanan ve her sınıf
2'şer şubeli olarak eğitim yapacak
okulda aynca 3 laboratuvar, 5 işlik
ve 2 anasınıfi bulunacak. Okulda
480 öğrenci öğrenim görecek. Eia-
zığ Koç flkögretim Okulu, temeli aü-
lan diğerokullarla birlikte 1999 yı-
lındaöğreiiiaebaşJayaçak. .
Temel atma törenlerinden sonra
Elazığ TOfAŞ Tesısieri'ni riyaret
eden heyet daha sonra Şanlıurfa'ya
hareketetti. Geceyi Şanlıurfa'da ge-
çiren heyet, kendileri için düzenle-
nen geleneksel 'Sıra Gecesi'ndeacı-
lı Urfâ yemeklerini yerken yöresel
sanatçılar tarafından seslendirilen
Urfa türkülerini dinlediler.
Kıraç Eiazığve Şanhurfâ'daki te-
mel atma törenlert strasında yaptı-
ğı konuşmada, Türkiye'dfiki tüm so-
runlann eğitim eksikliğinden kay-
naklandıgını söyiedi.
Cumhuriyetin 75. yılı nedeniyle
KoçTopluluğu olarak Bursa'da 4, ts-
tanbul'da 2, Bolu, Ankara, Eiazığ,
Eskişehir, Sıvas ve Şanlıurfa'da bi-
rer adet olmak üzere toplam 15 ü-
köğretim okulu yaptırma karan al-
dıklarmı belirten Kıraç, 8.yülık temel
eğitimin, bir 'Mflfi Eğitim Poütikası'
.olarak benimsenmesinin çokönem-
live büyük biradımolduğunuda vur-
guladı. Elazığ'dan sonra Şanlıur-
fa'da da Koç Topluluğu'nun böl-
geye okul dışında sanayi yatırunı
yapması istendi.
aflan vüzde 90oranında tamamfanmış olan
33 adet hidroelektrik santraltn.yap-işlet mo-
deü ile tamamlanmasıyolu tercih edilnıiştir"
dedi.
Yabancı ve yerli sermayeye yeni yatınm
alanlan açmak için "enerji krizi" senaryo-
lan hazırlandığını savunan Beşiktepe, "Bu
senaryolaria riddi bir enerji darboğazı ha-
vası estirilmekte, özeueştimıelere zenıin ha-
zuianmaktadır" dedi. TEAŞ venlenne gö-
re 22 bin megavat toplam kurulu gücümü-
ze karşılık, tüketimimizin yıl içinde 14 bin
145 megavat'lık kurulu güçle karşılandığı-
nı anlatan Beşiktepe, şu bıigilen verdi: "Ya-
ni tüketimgücününyüzde 49
fazlasL kurulu gücümüz mev-
cuttur. Bugün hidrolik po-
tansi\elimian sadece yüzde
20'si. linyit potansiyelimizin
de yüzde 30"u kullanılmak-
tadir. Yani günlük fıili tüke-
timimizin yüzde 49 fazlası
kurulu güce ve bugünkü ku-
rulu gücümüzün 3 kaü kadar
hidrolik ve termik kaynak-
lara sahibiz. Türkiye'de en-
terkonnekte sistemi ve dağı-
tım şebekesini yenilejici ya-
tınmlar yapdmaması nede-
niviekurulu gücünyüzde 25'i
üetinı-dagıüfn haaarmda kay-
boluyor. Bu kayiplann Tür-
ktye'nmde üyeoMuğuOECD
ülkelerİDdeki oranı yüzde 5-
8'dir. Kayıplann önİenmesi.
Akkuyu'ya kurulacak 1000
megavatlık üç nükleer sant-
rala esdeger birenerjinin ge-
ri kazanımı demektir."
Metın Çiftçı, Enerji Ba-
kanı'nın Türkiye'nin birener-
ji terminaline dönüştürülme-
siyle övündüğünü, ancakbu-
nun Avrupa'nm çevresel ve
sosyal risiler taşıyan enerji
üretimini çevre ülkelere kay-
dırma operasyonundan baş-
ka bir şey olmadığını söyle-
di. Enerji terminali söylemi-
nin, Türkiye'nin enerji dar-
boğazından kaynaklanmadı-
ğının kanıtladığını belirten
Çiftçi, sözlerini şöyle sür-
dürdü:
-Türkiye içhukuktando-
ğan engeüeri aşmak için bu
kez de MAI benzeri düzen-
lemeleri içeren 'Avrupa Ener-
ji Şartı' na itaat çizgisine ge-
tûilmek isteniyor. Lluslara-
rası
bi gösteriliyor. Enerji Şûrası
daözeBeştirmenin önündeld
'hukuksal sorunlanfl' aşü-
masınazemin hazuiama dü-
şüncesiy leyapjkk Enerji sek-
töründe örgütJü olan oda ve
sendikalar, sürecin dışında
btrakıldı."
Banş Partisi kurucusu Veziroğlu, halkın çığ gibi büyüyen sorunlar altında ezildiğini söyledi
6
Türkîyelilîk bilinci yaratmahyız'
BARIŞ DOSTER
MAHMLTORAL
DrVARBAKIR- Banş Par-
tisi'nin kurucu başkanı Ali
Haydar Vfeziroğhı. Türkiye'nin
sorunlannın Türkçülük, Kürt-
çülük, Alevilik, Sünnilik, sağ-
cılık, solculuk tartışmalanm
bir kenara bırakıp "altIdmük-
leri korumak ve saygt duy-
makkaydıyla" yurttaşlar ara-
sında "Türkiyelilik bilinci'' ve
"Türkiye miÜiyetçiliği'' yara-
tılarak çözülebileceğıni söy-
ledi.
Diyarbakır'da Demirok Te-
sisleri'nde kalabalık bir par-
tili ve yurttaş topluluguna ko-
nuşan Veziroğlu, Türkiye'nin
sorunlarının çığ gibi büyüdü-
ğünü, herkesin bu sorunlar
altında ezildiğini vurguladı.
Ali Haydar Veziroğlu, yaklaşık bir btıçuk saatlik konuşmasında Güneydoğu sorunu cözülmeden, Türkive'nin sorun-
lanmnçözü^nıeyeceğinivuı^ulaıiienDiyarijalaıtyTirttaşlartaran^ HATİCE TUNCER)
Doğu ve güneydoğunun sorunlan cözül-
meden. Türkiye'nin sorunlannm çözüle-
meyeceğini, Türkiye'nin genel sorunlan
çözülmeden de doğu ve güneydoğunun so-
runlanmn çözülemeyeceğini vurgulayan
Veziroğlu, "Tophumımuzun kumaşı yır-
fibyor. Toptumsal düzenimi?temelinden sar-
sılıyor. anıa bunu hiçbir sorumlu görmü-
yor, görmezlikten geliyor.
Toplumumuz sosyal patla-
malarla karşı karşıyadır"
dedi.
Veziroğlu, Türkiye'nin
birliğinin, dirliğinin ve bü-
tünlüğünün tartışılır duru-
ma geldiğini görmekten bü-
yük üzüntü duyduğunu söy-
İedi. Curnhurbaşkanı Süley-
man Demirel'in, Türkiye'de
herkesin birinci sınıf vatan-
daş olduğunu söylemesine
karşın, gerçekte bunun böy-
le olmadığını vurgulayan
Veziroğlu, "Türidye'de ne
Türkler ne de Kürtler bi-
rinci suıri'vatandaş degjL Bi-
rinci suııf vatandaş, 65 mil-
yon içinde 65 binkişidir. De-
mirel de onlann kbn oldu-
ğunu yakından bilir. 3 yıl
içinde8 kez Romanya'y a gi-
den Demirel, ne yazıkki8 kez
doğuya, güneydoğuya gel-
medi" diye konuştu. Son 3
yılda 3 hükümet kurulduğunu ve bu hü-
kümetlenn Türkiye'ye ağır sorunlar yük-
lediğini belirten Veziroğlu, "De\'letin içi-
ne sızarak, devleti kullanan karanlık çete-
ler sorunu henüz çözülmeden, şimdi de si-
yasetçi, bürokrat işadamı ve mafyadan
oluşan 4"lü çeteji görüyoruz. Son hükümet
kendini iktidara getiren herkese borcunu
ödedi, bir tek halka ödemedi" dedi. Adı-
na ne denirse densin, ülkenin temel soru-
nunun Kürt sorunu, Kürt kimliğini tanı-
ma sorunu olduğunu savunan Veziroğlu
"Bu gerçekten kimse kaçamaz; kaçûğı sü-
rece de sorunu çözemez" diyerek 30 bini
son 15 yıl içinde olmak üzere, Türkiye'nin
son 30 yüda 50 bin insanını terör nedeniy-
Ç a ğ d a ş E ğ i t i m V a k f ı ' n d a n p a n e l
'Laiklikkadın haklannın temetidir'
İstanbul HaberServisi- tstanbu)
Oniversitesi (İÛ) Rektör Yardım-
cısı Prof. Dr. Nur Serter, laikliğin
kadın haklannın temeii olduğunu be-
lirterek kadınlann Cumhuriyet ile
birlikte ekonomik ve sosyal haya-
ta müdahale eder hale geİdiklerini
vurguladı. Serter, "Cunıhuriyetre-
jimi,dininegemenlikalanınıbireyin
vkdaıuyla sınırlandırmış, toplum-
sal ha^atta baskı unsuru olarak kul-
Uuıılmasın] engdlemiştir" dedi.
Çağdaş Eğitim Vakfi'nın (ÇEV)
duzenledigi, "Cumhuriyet'' konu-
lupanel, IÜ Edebiyat Fakültesi'nde
gerçekleştirildi. Panelde konuşan
iU Rektörü Kemal AlemdaroğhL
Cumhuriyetöncesi vesonrasmda ya-
şanan siyasi gelişmeleri örnekler
vererek değerlendirdi. Tarihi bil-
meden Atatürk'ü ve Cumhuriyeti
eleştirmenin yanlış olacağını belir-
ten Alemdaroğlu, "Dini kurallara
göre yönetilen devletlerde w top-
fumlardacaödaşhk,insan haklan gi-
bikavramlardan sözedemey iz" di-
ye konuştu. Alemdaroğlu şeriat öz-
İemcüerinin ülkeye ihanet içerisin-
de olduklannı da vurguladı. Serter
ise kadmlann şeriat düzenindeki
hukuksal konumlanndan örnekler
vererek "Laik bff devietofanak, bnn-
lann yerine çağdaş hukuk kuraüa-
nnın konulmasıyla otur" dedi.
IÜ Çapa Tıp Fakültesi Ögretim
Oyesi Prof. Dr. SeJçuk Erez de, de-
mokrasinin bir küitürsorunu oldu-
ğunu saptamasında bulunarak Top-
lumsal hayatta demokrasiyi sağta-
yamadıktan sonra.demokrasiyi ya-
şayamayız. Demokrasi zamanla ve
küttürtegel!r"dedi.
SODEV Yönetim Kurulu Üyesi
Prof. Dr. Osnıan Erten ise "tnanç-
Iar katdaşokçayikKi olmaya başkr.
Kendinden farkü oianlara yaşam
hakkı tanımaz" diyerek çağdaşlaş-
manın bilimsel laik düşünceyi be-
nimsemek. özgûrleşme, devlet ve
toplum yaşammda erdemli olmak
gibi anlamlartaşıdığını belirtti. Pa-
nelin sonunda. konuşmacılarpane-
lekatılanöğrencilerin sorulannı ya-
nrtladı.
le yitirdiğini ammsattı. Vezi-
roğlu. "Biz birlikte istiklal sa-
vaslan kazandık. Bugün geü-
nen noktada sonunluluğu ön-
celikle 30 yıkur bizi yöneten-
lerde aramalıyız" şeklinde
konuştu.
Çözülmeyen sorunlar ne-
deniyle bunalan yurttaşlan-
rruzın inançsal, etnik ve kül-
türel alt kimliklerine sığın-
dıklannı ifade eden Veziroğ-
lu, alt kimliklerin bir aynca-
lık ya da anlaşmazlık nedeni
değil, zenginlik olduğunu ifa-
de etti. Veziroğlu, Türkiye'de
alt kimlikleri kışkırtanlann
ülkemizin düşmanı oldukla-
nnı vurguladı ve siyasilerinül-
keyi hükümetsizbırakmama-
lannı istedi.
Veziroğlu, krizin en az za-
rarla atlatılması için kriz yö-
netimi oluşturulması gerektiğini vurgu-
layarak "Sendikalar şalteri indiririm teh-
didinibırakman,işverenler işçiyi çıkanyV
rum diyerek devlet ve tophıma geleneksel
şantajlarmı yapmaktan vazgeçmenier'' de-
di. Başkanlık peşinde olmadıgmı. parla-
mentoya gitmeyeceğini, partisi iktidar ya
da muhalefet olursa da devletten iş alma-
yacağını söyleyen Ali
Haydar Veziroğlu. iktidar
olduklan zaman anayasayı
değiştireceklerini; yargıyı,
yasamayı ve yürütmeyi bir-
birinden ayırarak yargımn
bağımsızhğmı ve hukukun
üstünlüğünü sağlayacakla-
nnı öne sürdü. Veziroğlu
şöyle devam etti:
"Derin acıiannıızın, çek-
tiğimiz çilelelerin tek adresi
yine devleti yönetenlerdir.
Ancak yurttaşlar olarak bu
olumsuz tabloda payımız bu-
lunmaktadır. Yurttaşlann
masum banş çığnklannı, bu
ülkeyi yönetenler duymu-
yorsa, bu onlann yiiz kara-
sı, utanç vesikasıdır. Ghme-
diğin,görmediğin köy senin
deobnaz,elinden alırlar. As-
kerler de güneydoğuya gj-
dilmesini istiyorlar. ama si-
yasiler bunu duymak iste-
miyorlar" dedi.
DEĞÎŞEN
DUNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
İnsanlap ve Asla
Verilmeyen Haklan
lnsan Haklan Evrensel Bildirgesi'nin 50. yılı tüm dün-
yada coşkuyla kutlanıyor. Ama yanrtlanması gereken
asıl soru, "Birieşmiş Milletler'in doğuşuyla (1945)
neredeyseyaşıtbildirgenin, açıklanan hedefterine ne
ölçûde ulaşabildiği" sorusudur.
Açıklandığı 1948'den günümüze dişe dokunur bir
ilerlemenin sağlandığını söylemek, sanınz, gerçekçi
olmaz. Çünkü o zamandan bu yana 1948 Bildirge-
si'ne, çağın gereklerine yanrt verebilecek yönde hu-
kuksal ve sosyal eklemler getirildiği, dahası "insan
haklan" sorununun dünya kamuoyunda önemli öl-
çülerde algılanmasının sağlandığı bilinmektedir.
1966'da, yine BM'ler çerçevesinde oluşturulan söz
konusu son derecede önemli iki eklemden biri, yurt-
taşlrk ve siyasal haklan, ikincisi ise aynı ölçüdeönem-
li sosyal, ekonomik ve küttüre» haklan kapayordu. Ay-
nca, bildirge, çeşitli uluslararası anlaşma ve dekla-
rasyonlaria daha da güçlenmişti. Bunlar kadınlar ve
çocuklann haklannı güvence attına alan eklemlerdi.
Ancak sorun, kuşkusuz, insan haklanyla itgili kural-
lann ve kuramın saptanması ve bunlann uluslarara-
sı afanda kabul görmesiyle bitmiyordu. Tam tersine
sorun, bu andan itibaren başlıyordu. Önemli olan, "in-
san haklan"n\n ne ölçüde uygulandığında düğüm-
leniyordu. Bu, günümüzde de değişmiş degitdir. Ger-
çi bu konuda somut hiçbir adımın atılmadığı söyte-
nemez. Sömürge döneminin sonu, Birleşik Devlet-
ler'deki azgın ırk aynmının ateşinin önemli ölçülerde
söndürülmesi, Güney Afrika'da insanlıksız ırk aynmı
düzeninin tarihe gömülmesi, kimi dikta rejimlerinin
çökmesi ve tüm bunlara bağlı olarak insan haklan
alanında sağlanan bazı gelişmeler, söz konusu ka-
zanımlar arasındadır.
Ne var ki, bütün bu olumlu gelişmeler, insan hak-
lannın uluslararası alanda bütünüyle egemen olma
yolunda olduğu anlamına gelmemektedir. Zira, gö-
rünürde hiçbir ülke ve devlet bu haklara karşı değil-
dir. Dahası, söylemlerine bakılırsa, bunlann büyük ço-
ğunluğu özellikle de insan haklannı en hayasızca
çiğneyenler, bu haklann ateşli savunuculandır. Za-
man zaman demokrasiye örnek olarak gösterilmek
istenen Birteşik Devletler, 1966 ekonomik, sosyal ve
küftürel anlaşmalan onaylamakta nâlâ direnmekte-
dir. Yine aynı şekilde, dünyanın en kalabalık nüfusu-
na sahip sosyalist Çin ise 1966 yurttaşlık ve siyasal
haklar anlaşmasını şu ana kadar onaylamış değildir.
Aslında 1966 anlaşmalannı onaylayan ülkelerie, bu
anlaşmalan onaylamakta direnen ülkelerarasında pek
fark bulundugu da söylenemez. Çünkü ne denli onay-
lamış da olsalar, bu ülkelerin büyük çoğunluğu 'in-
san haklan'nm hayata geçirilmesinde ayaklannı sür-
mekte, büyük bir çoğunluğuysa bu haklardan bütü-
nüyle habersiz görünmekte, giderek söz konusu
haklann çiğnenmesinde birbirleriyle yanşmaktadır-
lar.
;;; ıOenrokr»i gtoi insan haklan da bir bütündür. Az
gebelik gibi, az insan haklan da olmaz. lnsan hakla-*
nna saygı, iyi cilalanmış, fiyâkalf ve dokunaklı söy
J
lemlerden çok, somut ve eksiksiz uygulanan, gide-
rek uluslararası etik haline gelecek yasalaria gerçek-
leşir. Oysa bu yönde aşılması hemen olanaksız en-
geller bulundugu da göz ardı edilemez. Şu saatte ve
bu anda gezegendeki insan haklannın durumuna
sadece bir göz atmak bile, bu haklara gerçekten
saygı gösteren devletlerin sayılarının parmakla gös-
terilecek ölçüde az olduğunu ortaya koymaktadır. ln-
san haklannı şu ya da bu ölçüde çiğnemeyen ülke
hemen yok gibidir. O kadar ki, bildirgenin kabul edil-
diği 1948 ve 1966'ya göre, bugün insan haklannın
çok daha yaygın ve vahim biçimde çiğnendiğini söy-
lemek olasıdır. Bildirgenin 50. yılının coşkulu kutla-
malannda, en önde bu haklan en çok çiğneyenlerin
yer alması ise sadece akıl almaz biryüzsüzlük, onul-
maz bir köpeksilikle izah edilebilir.
Le Monde ve Cumhuriyet gazetesinin insan hak-
lan ihlalleriyle ilgili olarak yayımladıklan utanç hari-
talanna şöyle bir göz atmak, bu konuda nerelere
geldiğimizi en çarpıcı şekliyle ortaya koymaktadır. 1977
ile 1998 döneminde insanfanna insanlık dışı işken-
ce uygulamayı sürdüren devletlerin sayısı 113 gibi
ürkünç boyutlara ulaşmıştır. Sözü geçen ülkelerde
temel hak ve özgürtüklerin ihlali salt işkenceyle de
sınırlı değildir. Aralannda Birleşik Devletler, Italya, \n-
giltere, Almanya, Belçika, Çin, Rusya, Yunanistan'ın
da yer aldığı ülkeler arasında, ne yazık ki, Türkiye de
bulunmaktadır. Dahası sözü geçen ülkelerin çoğun-
da, kadın ve çocuklar dahil yüz binlerce insan, tıpkı
insan haklan için savaşanlar gibi, devletlerinin artan
şiddetiyle karşı karşıyadırlar. Dünyada her yıl birmil-
yon küçük kız çocuğu fuhuşun kucağına düşürülmek-
tedir. 5 ila 14 yaş arasında 250 milyon çocuk çalış-
mak zorunda bırakılmaktadır. "Her insanın, ailesiy-
le birlikte, sağlık, beslenme, giyim-kuşam, mesken,
tıbbiyardımvegerekli sosyalhizmetlerigüvence al-
tına alacakiyi biryaşam düzeyine hakkı vardır" mad-
desi bildirgenin yaşamsal öncelikli maddeleri arasın-
dadır. Ne var ki, zengin ülkeler de dahil, tüm dünya-
da en çok çiğnenen insan hakkı, budur. Milyarlarca
insan, bu en temel haktan vahşet ölçüsünde yoksun-
dur. Konuyla ilgili rakamlar dehşet vericidir. Insanım
diyen hiç kimse, bu rakamlar karşısında kayrtsız ka-
lamaz, bunlan hem kendi ülkesi hem diğer ülkeler
açısından göz ardı edemez. Sosyal ve ekonomik
haklar en çok ihlal edilen haklardır. Yoksulluk ve onu
doğuran nedenler en önde gelen insan hakkı ihlal-
leri arasındadır. Günümüz dünyasında toplam nüfu-
sun beşte birini oluşturan 1.3 milyar insan, günde 1
dolardan az bir gelirle yaşamak zorundadır. 850 mil-
yon yetişkinin okuma-yazması yoktur. 120 milyonu
işsiz, 100 milyonu evsiz barksızdır. 800 milyon insan
sağlık hizmetlerinden yoksundur. Tedavisi mümkün
hastalıklardan her yıl 7 milyon insan yaşamını yit'r-
mektedir. Oysa tüm bu sorunlann üstesinden gelmek,
güç, hele imkânsız değildir. Yıllık 40 milyar dolariık
bir ek yatınmla, on yılda evrensel planda temel sos-
yal hizmetleri sağlamak mümkündür. Bunun için ge-
rekli toplam 400 milyar dolar, gezegenin toplam ge-
lirinin sadece yüzde 16'sına eşittir. Bu rakam dün-
yanın 1995 yılındaki silahlanma harcamalannın ya-
nsını temsil etmektedir.
Sosyal olanın kıyasıya yok edildiği, kamu mallan-
nın 'özel'e haraç mezat satıldığı, her şeyin iç ve dış
sermayenin semirmesine hasredildiği, güçlünün bo-
rusunun herzamankinden fazlaöttüğü, sömürünün
giderek küreselleştiği, yoksulun daha yoksullaştığı,
gelir dağılımındaki adaletsizliğin uçurum boyutlan-
na ulaştığı, tek kutuplu, tek tabancalı bir evrensel ke-
pazelik ortamında 'insan haklan'na saygı, Kaf Dağı'nın
ardındaki bir peri masalı, Tann'nın her yılı dinleyece-
ğimiz bir ninnidir. Bunun üstesinden gelebilecek tek
karşı güç ise, toplumsal bilinçlenmenin evrensel bo-
yutlara ulaşmasıdır.