25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 8EKİM1998PERŞEM Okuma Özürlü Eğitim ALİ DÜNDAR % smet Inönü'nün ağzından "Lo- I zan .Anılan" kıtabını Cumhuri- vet'ın verdığı gündü. Gazeteyı alırken armağan kitabı da iste- ymce, gazetecı delıkanlı duraksa- dı. "Kitap da mı isthorsun" der gıbı > üzüme baktı. Sonra onündekı tez- gâhın orasını burasını kanştırarak. kıta- bı buldu. verdı. 'Okumak için mi ayır- dın yoksa, istersen kalsın, sen oku, yann alınm'" dedım. Çocuğun yüzünde alay- cı bir gülümseme belirdı. Yok amca, de- di. böylesi kitaplar bizi sarmaz. Öğren- cı misın, okuyormusun diye sordum. Ke- çıören Fatih Lisesı 2. sınıfinda olduğu- nu söyleyınce, kitabın kapağuıdaki Lo- zan sözcüğünü göstererek, bu sözcüğü tanıyıp tanımadığını, daha önce duyup duymadığını sordum. Çocuk yine o yü- zündekı alaysamalı gülümsemeyle: Duy- muşolabilırizde. olamayızda, kıtaplar- da gazetelerde her şey yazılıyor, dedi. Lozan'ın ne olduğunu anımsamayan ve "o tür kitaplann kendisini sarmadı- ğı"nı söyleyen lise 2. sınıf öğrencisiyle görüşmemızden birkaç hafta sonra ÖYS sonuçlan açıklandı. Gazeteci, radyocu ve televizyoncular, sınavda başanlı olan çocuklanmızm ne dıyecekJerini öğren- mek için onlan aramaya çıktılar. Sınav- da en başanlı(!) olduğu belirlenenlerden biri. kendısine yöneltilen soruya: "Ba- şanlı olmak için kitaba gerek yok. Kitap okuma> ı sevmnorum. Bunun bir eksik- lik olduğunu sanmıvorum. Kitap okuma- dan da başanlı olunabüineceğini göster- dim'' yanıtını verdı. Çocuğun \ ermek is- tediği ıleti (mesaj) açıktı: Türk eğitim düzenınde okumak, sınıf geçmek, dip- lomalı okur yazar olmak için.. kitaba para verip ne cüzdanınızın şışını indı- rin, ne kitap okuyacacağım diye göz nu- ru dökün, ne de köşe dönmek için ayı- racağınız zamanınızı kitaba harcayın; işte ben karşınızdayım, bem örnek alın.. demek ıstıyordu. Çocuğun mantığı doğ- ruydu. Kendisi kıtap olcumadığı. kitabı sevmediğı halde. düzenin ilk ve ortaöğ- retım kurumlanndan diploma alarak geçmiş ve üniversıte sınavlannda dizel- genin (listenin) en başlanna yerleşmış- ti. Bu da gösteriyor ki, Türk eğitim öğ- retim dizgesi (sıstemi) hâlâ medreseka- panından kendısını kurtarabilmış değil. Bılindiğı gıbı medrese eğitim öğretim- cıliği kıtapsızdı; sözel yoğunlukluydu ve ezbere dayamyordu. Her şey medreseöğ- reticisının ikı dudağının arasındaydı. Oralarda iyı bir öğrenci olabilmek için de. her duyduğunu hemen kapacak iyi bir kulak, işıtıleni sakJayacak ıyı bir beV tek'e sahıp olmak yeterliydi. Neden der- senız, kitap okumadan başanlı(!) olma- nın ıkı yolu vardır: Bırincisi, söyleneni kaçırmaksızm yakalayıp ezberlemek, ikincisı de karda yürüyüp izini belli et- meyecek derecede usta ve becerili kop- ya uzmanı olmak. Dûzende uygulanan testyöntemi, sokak gözbağcılannın "bul karayı al parayT tuzakçılığına dönüştü, ne düşüne, düşleme yer var, ne usa vur- mava, uslamiamaya. Türkıye Milli Eği- rimı, egıtımleşmeyi, ekınleşmeyi birya- na bırakmış; eğıtımsız, ekinsiz maJu- matfuruşlar üretmeye soyunmuş. Ne- den dersenız, bugün okullanmıza, na- sıl yazıldıklan, hangı tezgâhlardan geç- tıği bellı ders kıtaplannın dışında hiç- bir basılı bilgi iletişım aracı giremiyor. Öğretmenlerimiz, özgeçmişlerini ezber- lettıkleri yazarlann, ozanlann, bılım adamlannın şiirlerini, roman ve öykü- Jerini, biJimse] ürünlerinı derslerinde kullanamıyorlar, öğrencilenne salık ve- remiyorlar. Okula ders kitabı dışında ki- tap getiren, dergı, gazete getıren öğret- men, öğrenci kovuşturmaya uğnıyor. soruşturma geçıriyor. llköğretım okul- larının, ortaöğretım okullannm çoğun- da öğretmenin. ögrencüıin yararianabi- leceği birkıtaplık yok. Olan kitaplıklar- sa "kitaplar tutukevi" gıbi, kapılannda birer kara kilit asılı. Bir dostum anlat- mıştı, kitaplığındakı kıtaplardan bırseç- me yaparak, doğup büyüdüğü ılçenın lısesıne göndermış. Üç yıl sonra gittı- ğinde ne görse beğenirsiniz, cebinden kargo ücreti ödeyerek gönderdiğı üç bü- yük koli kitap, daha sargılan bıle açıl- madan lise kitaplığının bir köşesine atıl- mış duruyor. Dostumun bozulduğunu anlayan lise müdürü: "Pakederi hemen açtiracağurT demiş. "Bakanlıktajı kjtap- lıkiçin memur kadrosu istedim.onu bek- Hyorum." Galiba -kitapsilahtantehlike- lidir" ilkelliğinin ürünlerini derlıyoruz. Rahmetlı Ş. Süreyya Aydemir, Cum- hunyet gazetesınde yayırnJanan yazıla- nnın b'irinde: "Ülkemizde aile basına bir kitap üretmeyi başardığımız gün uy- gar dün>a>a adını atmış olacağız.-" di- ye yazmıştı. Ulu önder Atatürk, 9 Ey- lül günü Izmir'e vardığında kendisini kut- layanlan, savaş bıttı dıyenleri: "Hayır, savaş bitmedi Ası) savaş şimdi başbyor. En büyük savaş, bilisizlik. kafa kısırlığı ve bunlardan kaynaklanan yobazlıkla savasör. Asıl utku o zaman kazanılmış olacakür. Bu>sa askersel utkular kazan- maktan çok daha zor ve çetindir. Ger- çek kurtuluşa ulaşmak isthorsak, her şeyden öncebiitün gücünıüzü. bütün hı- zımızı geriliği ve gerkiliği venmeje ver- melh iz. Yoksa bunca askersel kazanun- lanmızın, utkulannııan bir anJamı kal- maz!" Yazı devrimı, ınsanlan salt okur ya- zar etme. abecesizlikten kurtarma ol- gusu def ildir. Türk devriminin önemli halkalanndan, yansımalanndan birinı oluşturan yazı devrimı, Batı ülkelerirun kitaplaşarak girdikleri uygarlık alanı- na, Türk ulusunun da kıtapla buluşup ku- caklasarak gırmesini sağlamanın en ger- çekçi ve en kestirme yolu olarak düşü- nülmüşrür. Bu amaçla daha 1929-30'lar- da "Devlet Kitaplan" adı altında kolay okunur, kolay anlaşılır bir dızı kitap ya- yımlanmasuu öneren Atatürk,dünyanın en seçkin bilim kaynaklannın Türk top- lumuna tanıtılmasını istemiş ve "Bü- yük EkonomistJer". "Sos>-alizmin veSos- yaJ Mücadelelerin Tarihi", "TürkTari- hinin Ana Hatlan", "Dünya Tarihinin Ana Hatian", "Içtimai Mektep", "Ak- hsetim n , "Ahlak ve Dinin tki Kaynağı" ve "MiIIetlerin Zenginliği", "Seçümiş Dünya Şaheserieri" gıbı bırçok kaynak yapıtın dihmıze kazandınlmasına ön- cülük etmiştir. Yenı yazıyla basım ve yayıma geçil- diğinde, ülke nüfusunun 13-14 milyon dolayında olmasına karşın, yılda bası- lan kitap çeşıdi 6 binin üstündedir. Ne yazık ki o sevindirici, coşkulu hız sür- memiş; yıldan yıla nüfus artışıyla kitap basımı bırbırine ters oranda gelışmiştir. Örneğin, 1970 sayımlama sonuçlanna göre nüfusumuz 35.5. milyon, o yıl ba- sılan kitap çeşidi 6000; 1980 nüfus sa- yımma göre nüfusumuz 45 milyon do- layında, basılan kıtap sayısı 4400; 1990 sayımında nüfusumuz 60milyona yakın. o yıl basılan kitap sayısıysa 7300 dola- yında kalıyor. Sözde ıletişim çağııu, bıl- gi çağını yaşıyoruz. Buna karşın, en sağ- lam bilgi ve ıletişimı sağlayacak olan ki- tap karşısında utanç venci bir durumla karşı karşıyayız. Bu yılın haziranında ga- zeteler bir kuruluşun 2000 kişı ile yap- tığı bir sormacayı (anketi) yayımladılar. Orada belirtildiğine göre: Deneklerin vûzde44.9'u yıl ıçinde hiç kitap okuma- mış; yıl içınde tek kitap okuyabilenle- rin oranı yüzde %11.1. Deneklerden an- cak >üzde 23J'sı günlük gazetelerden bınnı izleyebiliyor; ayhk haftalık bir dergi alabilenlerin sayısı ise yûzde 12.1. Deneklerin >üzde48.8'i yazgıya, yüzde 59J'ü ruhlara, yüzde 56.3'ü öldükten sonra dirileceğine; yüzde38.1 'i büyüye; yüzde34.7'si uğura; yüzde23.7'si de fa- la inandığını söylüyor. Işte size yüz kı- zartıcı bir ilkellik tablosu. 1929-1930'lardaki atalanrruzın hızın- dan ve dünya görüşlerinden yüzde 300- 400 gerilere düşmemizın neden ve öz- neleri: Eğer ben yaptım oldu dıyenler; siyaset dinin güdümünde olsun fetvası- na imza atanlar; yüce Atatürk'e deccal diye küfredenlerin mezar taşlanna Fa- tiha okuyanlar, laiklıği koruyacağına namus sözü venp bu ûlkede en çok imam mektebiaçmakJaövünenler; biryandan devletin yasalannı çiğneyıp biryandan vergi veren yurttaşın vergısine el atarak, ülkenın şurasında burasında kendileri- negömütlükler, tapınaklaryaptıranlarya da seçe seçtire büyülttüklerimiz, şişin- dirdikJerimizdeğillerse, kimlerolaki der- siniz?... Ses YUSUF ZİYA BAHADEVLI M ısırfıravunla- nndan Akhe- nator bundan üç bın dört yüz \ ıl önce bir alana top- ladığı halkına seslenir: "lster kara olsun ister be- yaz. ister kadın olsun ister erkek. ister inansın ister manmasın,isterdogudadoğ- sun ister batıda, ister köyde doğsun ister şehirde, hepsi bîrdir; çünkü insan önce in- sandır!" der. Bu, belki de bir kralın ılk ve son güzel sesiydi. Isa'dan önce beş yüz sek- sen beş yıl önce Milâslı Ta- les,bağırarak güneşin turu- lacağını haber veriyordu. Bu da belki bılimin ılk güzel sesiydi. Ben hayatımda ilk kötü sesı bir polıs memurundan du>muştum. On biryaşın- da>dım. Babam benı orta- okula yazdırmak için Yoz- gat'a götürmüştü. Sabah ol- mamıştı daha; arabayı lise- nin avlu duvannın dışına eğlemıştik ve atlann başı- na torbalan takmış. beklı- yorduk: uyıı>akalmışız. Bir elin dokunmasıyla sıçraya- rak uyandık. Karşımızda duran, bir polis memuruy- du. Babamjandarmadan ve polisten çok korkardı: ara- badan zıplayarak indi: "Bu- yurun efendim!" dedi. Po- lis gülümseyerek orada ne yaptığımızı sordu. Babam da biraz kekelediyse de ola- yı kısaca anlattı. Sonra po- lis: "NereBsiniz?" dedi sakın bir sesle. "Bahadınlryız'' dedi ba- bam "Defolun!" diye bağır- ma\ a başladı, yüzü kıpkır- mızı olmuştu: "Defolun!" diyordu durmadan. Hep düşünürüm, 'acaba?' derim. 'sesinin (içeriğini de düşünerek) çirkinJiğjni fark eden kaç kişi \ardır?' Bir ad duydugumu söyleyebih- rim: 'Athena!' Ama ne >a- zık ki o da söylencede: Flüt çalarken Athena, yüzünün çirkinleştığını hayretle gö- rürve biranda elindekı çal- gı>ı fırlatır ataryere, bir da- ha da eline almaz. Duyduğumuz, tanığı ol- duğumuz kötü sesler karşı- sında ne yazık ki elimizden bir şey gelmiyor! Ben şah- sen her seferinde ilenmek- ten kendimı alamıyorum: "Dilerim" dıyorum, "tez zamanda bir cırcırböceği- ne dönüşiirsün!'" Yine soylenceye gore Ze- us'un kızı Eos, Troia Kralı Tithonos'u kaçınr ve ken- dısine eş edinir. Zeus. dama- dını da kızı gibı ölümsüz kılar, ama hep genç kalma- sı konusunda karar almayı unutur. Tithonos, ölümsüz olsa da zamanı gelince yaş- lanır, kocar; küçüle küçüle önce sadece bir sese, sonra da bir cırcırböcegine dönü- şerek bfrkS'şede kıvnlaka- hr,. ,,1,..^...-. \l z Değişim insana özgûdür. Doğa hep aynıdır ve kimse de onu değiştırmeye kalk- maz. Sözgelimi denizde dal- ganın sesi milyonlarca yıl- dır aynıdır; yağmur hep ay- nı sesı çıkanr; gök aynı ses- le gürler. Arslan kükreme- se de diyelim kı ötse, rahat- sız oluruz. Onun içindir kı at hep kişnemelidir, boğa böğürmeli, horoz ötmeli. köpek havlamalı, kurt ulu- malıdır. Hele bir de bülbü- lün, kekliğin. kumrunun ötüşünde bir başkalık dü- şünebilır misiniz? Doğal- Jık güzelliktir. Öyle görünü- ,yorkı doğallığın bozulma- sı, ardından rahatsızlığı ge- tiriyor. Tabu olmuş bir durum var bugün Türkiye'de: Hic- retten sonra Müslümanlar, özellıkle Medıne'nin mer- kezinden uzakta oturanlara namaz vakitlerinı bildirmek için ezan okumaya başla- mışlardı. Boru ya da çan çalmak, ateş yakmak, mes- cıdın damına bayrak asmak başka dinlere özgü oldu- ğundan BilaJ-i Habeş adın- da bırine "es salat es salat" (namaza namaza) diye ba- ğırması görevi verilmişti. Müslümanlar ondan sonra saatin bulunup gelışmesi, çoğalmasına karşın ezanı minarelerden okumayı sür- dürdüler. Şimdilerdeyse sa- baha karşı camiler kapalı olduğu halde hastalara, ço- cuklara, çalışanlara aldır- madan hoparlörlen sonuna kadar açarak bağırabildik- leri kadar bağınyorlar. Nadir Nadi, Ilhan Sel- çuk'a: "İlhan, ben çağdaş uy- garügın anlatnına biraz va- rabildimst bu m üzik yoluy- laolmuştur" demiş. Ne ka- dar doğru, hele seste müzik aramayanlar için. Sparta- küs zamanında köleler, düş- mana karşı savaşırken bile taşı taşa vurarak çıkardık- lan müzik sesiyle haberle- şirlermiş! Ruhi Su'nun sesinin gü- zellıği ve etkisiydi onu ölü- me götüren; devlet >aırtdı- şına çıkmasını pasaport ver- meyerekengellemişti. Paul Robeson'ı bilmeyen yok- tur; Nâzun'ın deyişıyle ka- dife sesli Robeson. Ameri- ka ona, zenci ve komünist diye ömür boyu kan kus- turmuştu. Ya kasettekı ses: "Güzelgünlergöreceğiz ço- cuklar" diyordu Nâzım. Bir de Kubüay'm bağ tes- teresıyle kesılen başı bir sı- nğa takılırken gırtlağından çıkan hınltılı ses! 27 Mayıs'ın sabahında duyduğumuz o. ses'le nasıl sevmmış, ktsabir süredey- se nasıl da üzülmüştük! Sonra "kanlı pazar", ''ka- ra cüppefer". 12 Eylül'le Türkiye üstü- ne serpilen kara ku! ve o gün Evren'in sesi! Maraş, Çorum, Sıvas çığ- hklan! Almanya'daki kara ses! "Türkiye seninle gurur duyuyor"sesi! Pardon, ben aslında bu yazıyla sesm gürültüye dö- nüşmesi yüzünden yedi yıl içinde iki evden çıktığımı, son üçüncüsünden de ay- nlmayı düşündüğümü, çün- kü bu evin penceresınden yedi minare gördüğümü ve dörderden yirmi sekiz ho- parlörden çıkan sesin gü- rültüye dönüşerek evime nasıl da dolduğunu anlat- mak istemiştim. BİR 0T0M0BİL HAYATINIZI DEĞİSTİRMEZ. AMA HAYATA BAKISINIZI DEGiSTiREBiLİR.cıvıc Mesela sizi daha mutlu bir insan yapabilir. 120 PS gücundeki motoruyta. Veya daha huzurlu bir insan. Geniş iç alanı ve konforuyla. Veya daha neseli bir insan. Virajlarda tam hakimiyet saglayan dört tekerlekte bagımsız çift salıncaklı süspansiyon sistemiyle. Hatta, kendine güveni tam bir insan. Bas dondurücu dış tasarımıyla Her :•.-•> PENCERE Kırk Yıllık Yani, OIUP mu Kâni?.. Recai Kutan, görünüşüne bakılırsa, saki terbiyeli, tonton bir adam... Ancak bir kusuru var: Dinci. Peki, Kırtsal Islam'ı politikada pazaıiamak b Müslümana yakışfyor mu? Fazilet Partisi'nin genel başkanı Meclis küı süsünden yaptığı konuşmada dedi kı: "- Suriye yönetimini elinde tutanlar bir n& sapık Alevi anlayışındaki Nusayriler..." Çevreden uyardılar, Kutan kendisini toparla maya, lafını düzeltmeye çalıştı; ama nafile... Gazeteler haberi verirken şoyle yazdılar: "Kutan gaf yaptı." Yok canım! Kutan ne gaf yaptı.. NeçamdevirdL Ne pot kırdı. • • r Siyaset konulanna dinci, ulusal sorunlara şe riatçı kafasıyla eğilmek alışkanlığı Fazilet Parti siyöneticilerinin iliklerine işlemiştir. Bu, kalıplaş- mış bir dünya görüşüdür. Recai Kutan dinc mantığın dışına çıkamaz; öyle bilir, öyle düşü- nür. islamda binbir türlü mezhep ve tarikat dalla- nıp budaklanmıştır; Sünniliğe yakın tarikatlar vardır, Şiiliğe yakın olanları vardır; 'Nusayriye' de Şii mezhebinin bir dalıdır; Suriye dolaylann- da yaygındır; Alevilikle bir ilişkisi yoktur. Hafız Esad'ın iktidara oturduğu 1971'den bu yana, Şam'da egemenliği bu inançtan olanlar ellerin- de tutuyorlar. Kimileri Nusayrileri Müslüman- dan saymazlar; Ikinci Abdülhamit ise Nusay- riler için camiler yaptınp aralanndan imamlar seçmiştir. Recai Kutan demek ki ikinci Abdülhamit ka- dar hoşgörülü değil... 'Kavm-iNecip' sayılan 'Arap ümmeti' Recai Kutan'ın Sünniliğine karşı Nusayriye'yi tutarak Hafız Esad'ın yanında yerini aJdı. Dinci politikayı partinin amentüsüne dönüş- türen bizim Sünni takımına iyi bir ders... Ama bu dersten sonra bizimkilerin gözleri açı- lırmı?.. Negezer!.. Kutan'ın kafasıortada!.. Ulu- sal içerikli birdava olan Suriye sorununu dönüp dolaştınp dinci kafasıyla yinetarikat ya da mez- hep kapsamına oturtmadan edemiyor. • Recai Kutan, Türkiye'de laikliği yok edip Sün- ni diktası kurmak isteyenlerin kırk yıldan beri yürüdüğü yolda ilerliyor; Meclis kürsüsünde konuşurken gaf yapmadı, çam devirmedi, pot kırmadı, dili sürçmedi... Sen söyleyene bakma... Söyletene bak!.. - . M » ! L- otomobil değil ama bir otomobıl l bunlan yapabilir. Bu otomobil I Türkiye de üretilen Civic 4 Kapı. l Onunla bir deneme surusu H O N D A yapmak için hemen bir Honda bayisine gelın 1.4 tt. SOHC. 16V. 90 PS 1.6 It. SOHC. 16V. 120 PS Honda Cıvıc 4 Kapı. n>m Nencia ıar gtfjı îKt yrf sınırsc *. ; o ( ^çtîe ^öranrstne «'•'O' • DOĞAN CANKU ÖZEL ETÜT MÜZİK KURSU "Gıtar-Pıyano-Keman" Yenı gruplar için kayıtlar devam etmektedir. 32 7 5936-37 Tatile çıkmadan kalbim'zi kontrol ettirin. TÜRKKALPVAKFI 19MayısCd No.8 Şışlı/ISTANBUL Tel:(0212)212 0707 lpbx) 10 Hat Faks-(0212)212 68 35 HONDA CIVIC 4 KAPI • TaNbMTel'(0322)441 1486-87 BaUtMfc YıhnaıTel:(0266)221 5800 Dtyvbafc»Dumuu Td (0412) 251 71 00 Içal AUMynkTel: (0324) 3S9 61 11 btaribul Trtaim YmftuTd:(0212)2329666 ktvferi Baykozttamıc* W:(0816)«251060 KayMrt SuulT«4:(0352)3323630 Bor»Te! (0312)2868383 Bına inmUmTel: (0224)267 1350 ErnranÇ**mTel. (0442)2354801 -02 illMtlriFan«rb«hç«MuttJMBTol (0216)418 37 40 btantMM Güne?fı P^kTel (0212)69394 10-18 UlMrfni Çabançayie*n Tel. (0212)6546660 KocaM UnmrT«l:(0262)3353705 Ankar» EtoT«l (0312)3973823 Çortu [teranridıT«l:(0282)67341 00 Eskiş**Ufl* T«l. (0222)217 42 22 UlmrtKâ Zhmtny H l l U M n T«( (0216) 4183744 İstanbul Kozyalagı DamteTrt (0216)4643566 tor*TankfciT«:(0232) 3433836 *amaun KarotTel:(0362)4383000 *ntrtya ŞeooBKJ Te( (0242) 34014 54 Denb* Kmmt Tet: (0258) 268 24 98 Oazivıtap Cltan Tal: (0342) 321 33 70 Istanbul UasUl Çiflkurltar Tal: (0212) 276 44 16 IstanM Altuntzade Ayıv*Tel (0216)4740500 b n * ÇamfcmTd: (0232) 265 55 55 Trabzon KatatetotkjTel: (0462) 248 2307- AN*DOIUG»JBU An»doluHofxtoOlan«*fc»**l*Aı«ıloluaı<xıv»Hondilllo»3rOo.L»c«1«»e^ Hond*, McnoMhrtnlrmoM,Kkr*«zdkv»renkkcirKtoöt#&myafmhaUon****** WWW.hond8.COm.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle