Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 EKİM 1998 PERŞEMI
12 KULTUR
Uluslararası müzik şirketlerinin temsilcileri telif haklannm korunması için Türkiye'de
4
Müzîkçfler bir araya gelmelT
GÜL ERÇETİN
Dünyanın en büyük müzik şir-
ketleri arasında yer alan PoNG-
ram, Sony, EMI," BMG ve VVar-
ner/Chappd şirketleri Türkiye'de-
ki telifhaklannı yurtdışmdan ar-
zuladıklan gibi takip edemeyin-
ce temsilcilerini göndererek bu-
radaki yetkililerle ortak çalışma
içine girdiler. Beş şirketin tem-
silcileri Türkiye müzik piyasasın-
da ortak bir politika izlemeyi, pi-
yasanın güçlenmesi için yeni ça-
lışmalar yürütmeyi amaçlıyor-
lar. Türkiye'de görüşmelerini sür-
dürdükleri sırada BMG'den And-
retvJenkins, VVarner/Chappel 'dan
Jürgen Grunwald ve EMI'dan
Terry Foster ıle görüştük:
- Dünyanın beş büyük şirketi-
nin temsilcilerini Türkiye'de bir
araya getiren şey ne?
Türkıye'de telıf haklannın ko-
runmasına yardımcı olmak ama-
cıyla geldik. Bir yandan Türk sa-
natçılann haklannı. öte yandan
uluslararası sanatçılann Türki-
ye'deki haklannı korumayı amaç-
lıyoruz. Şu anda telif haklan ko-
nusunda Türkiye çok ilgınç bir
durumda. Bu durumun iyiye doğ-
ru gelışmesi için katkıda bulun-
mak ıstıyoruz. Özetle söylenecek
olursa amacımız, bütün yazarla-
nn paralanm tam olarak ve za-
manında almalan
-Bu ana kadarTürkiye'deki te-
lif haklannızı nasıl takip edhor-
dunuz?
Türkiye'de şu anda telif hak-
lanmızı takip etmek için bizim-
le çahşacak, müzik yayımcılığı
üzerine uzmanlaşmış yerleşik bir
kurum ya da topluluk yok. Bir-
likte çalıştığımız sanatçılar bize
Türkiye'deki durumu sordukla-
nnda sağlıklı yanıtlar veremıyo-
ruz onlara. Her şey yeni yeni ye-
rine oturuyor. MESAM'la bağ-
• Telif haklannm korunmasına yardımcı olmayı, Türk ve uluslararası sanatçılann haklannı da
korumayı amaçlayan beş müzik şirketinin temsilcisine göre, bu konuda Türkiye, çok ilginç bir
durumda. Müzik yayımcılığı üzerine uzmanlaşmış yerleşik kurum ve topluluğun olmadığını belirten
temsilciler, MESAM'ın değişmesi gerektiğini vurguluyorlar. Kalıcı ve sağhklı bir yapı oluşturmak
amacıyla öncelikle yerel haklann korunmasını. müzik piyasasını desteklemek istiyorlar.
EMI şirketinden Terry Foster, VVarner / Chappel'den Jurgen Grunvvaid ve BMG'den Andre» Jenkins. (Fotoğraflar: KADER TUĞLA)
lantı kuruyoruz, ancak bu kurum
da çok iyi ve sağlıklı bir organi-
zasyona sahip değil. Gerek yerel,
gerek uluslararası müzik yazar-
lan hak ettikleri parayı alamı-
yorlar. Türkiye'de yayımcılık ko-
nusunda başanlı şirketler gör-
mek istıyoruz. Yüksek nüfusa.
zengin bir geleneğe ve büyük bir
pazara sahip bir ülke Türkiye.
Bu nedenle bizim için büyük
önem taşıyor. Burada güçlü ve
sağlıklı bir kurumun kurulması
çok önemli. Bizler de bunu sağ-
layabilmek amacıyla bir araya
geldik.
- AHI amacınız Türkiye'de te-
lif haklan konusunda yerel ve
güçlü bir organizasyon kurmak
mı, yoksa birükteçalışttğınız ulus-
lararası sanatçılann haklannı
toplamayı mı amaçlıyorsunuz?
Temsilcilerimizin olduğu ül-
kelerdeki asıl amacımız bu ülke-
lerin müzik piyasasını destekle-
mek. Türkiye"ye gelip bu ülke-
den alacağımız paralan toplayıp
sonraonlan kendi sanatçılanmı-
za dağıhnak niyetinde değiliz.
Burada kalıcı, sağlıklı bir yapı
oluşturmak istiyoruz. Çokulus-
lu şirketler olarak yere! organi-
zasyonlan desteklerken asıl çıkış
noktamız müzik yazarlannın hak-
lannı koruyan sağlıklı bir yerel
organizasyonun kurulması. Yerel
haklann takip edılmedıği bır ül-
kede uluslararası haklann takip
edilmesinı beklemeyiz üstelik.
Bu ülkenın müzik yazarlan için
de bir şeyler yapmak amacımız.
- Türkiveli müzik vazarlanna
ve müzisyenlere nasıl yardımcı
olmayı amaçlıyorsunuz?
Yerli müzik yazarlanna iki yön-
lü yardımcı olacağız. Öncelikle
kendi ülkelerinde telifhaklannı
takip etmelerini sağlayacağız el-
bette. Daha sonra da bu sanatçı-
lann çalışmalannı yurtdışına ta-
şımak istiyoruz. Türkiye'deki kül-
tür zenginliğinin bütün dünyaya
taşınması gerekli.
- Türk müziğine Batı'da talep
varmı?
Iki yönlü talep var. Bir yandan
Batılılar Türk kültüriiyle, Türk
müziğiyle tanışmak istiyor. Öte
yandan da Almanya. Isviçre gi-
bi Türk nüfusun yoğun olarak
görüldüğü yerlerde canlı bir pa-
zar var. DinleyicilerTürk sanat-
çılann pazarlanmasını isterken
Türkiyeli sanatçılar da bu ülke-
lerdeki haklannın takip edilme-
sini istiyor.
- Telif haklannın müzik piya-
sası için önemi nedir?
Toplumda herkes yaptıgı işin
karşılığını alıyor. Müzik yazar-
lannın da yaşamak için paraya ih-
tiyacı var. Ancak müzik yazarla-
n hak ettikleri parayı ancak zor-
lu bir sürecin ardından alabili-
yorlar. Bir parçanın karşılığında
para toplamaya kalktığınızda her-
kes topu bir başkasına atıyor. Hiç
kimse elini cebine atmak istemı-
yor. Telif Haklan Yasası'nın iş-
İemesi durumunda aslında bun-
dan herkes yararlanacak. Çünkü
müzik yazarlanna dönen para
kaliteyi yükseltecek. Sanatçtlar
para kazandıkça, temel yaşam
sorunlanndan uzaklaştıkça ye-
teneklerini açığa çıkarabilirler.
Batı'da müzik piyasasının geiiş-
mesinde paranın adaletli dağılı-
mının büyük payı var.
- Türkiye'de daha iyi bir orga-
nizasyon kurulmasmı istediğini-
zi belirtiyorsunuz. Bu daha iyi
organizasyon için öne sürdüğü-
nüz, beklediğiniz şartlar neler?
MESAM'ın değişmesi gerek-
li. Ancak budeğışimehazırolup
olmadıklannı bilmiyoruz. Mü-
zik yoluyla Türkiye'den elde edi-
len gelirin yeniden Türkiye ya-
ranna kullanılması amacımız.
Telif Haklan Yasası'nın işleme-
si şart. Çok fazla aynntıyla uğ-
raşmayı ve özveri gerektiren zor
bir iş bu. Ancak müziğe gönül ve-
ren insanlann bir araya gelmesi
gerekiyor.
1. VManeaa KazaHanka ŞHr FasOMl
Arap-Endülüs
şîlr i
HALtLGÖKHAN
Kazablanka Şiir Evi tara-
fından düzenlenen 1. Ulus-
lararası Kazablanka Şiir Fes-
tivali 23-26 Eylül tarihle-
rinde Fas'ta gerçekleşti. Bu
festivalin dünya şiiri konuk-
lanndan bazılan Türkiye'den
Ozdemir tnce. Hindistan'dan
Lokenath Bhattacharya, Fin-
landiya'dan Pentti Olappa,
Fransa'dan Andre Velter, Ma-
kedonya'dan PaskaJ Gilevs-
ki ve İspanya'dan Antonio
Gamoneda'ydı Festivalin
Arap kökenli ve dünyaca ta-
nınmış konuklan ise Faslı
Abdetlatif Laabi, Filistinli
Mahmud Derviş, Iraklı Sa-
di Yüsuf ve Suriyeli Adonis
oldu.
estivale
Türkiye'den
Özdemir înce'nin
yanı sıra
Mahmud Derviş,
Abdellatif Laabi,
Adonis, Antonio
Gamoneda,
Andre Velter
katıldı.
Fransız Le Monde gaze-
tesi 2 Ekim tarihli haftalık
kitap ekinde festivale geniş
biryer ayırdı. Söz konusu ek-
te Le Monde yazarlanndan
eleştirmen Panick Kechk-
hian'ın imzasıyla yayımla-
nan 'Arap-Endülüs Şiirinin
Uftıklan' başlıklı yazı fes-
tival aynntılanna yorumlar-
la birlikte yer verdi.
1. Uluslararası Kazablan-
ka Şiir Festıvali, Kechichi-
an'ın yorumuyla, düzenle-
diği ülkedeki uygarlık de-
recesiyle ilintiliydi.
Fransız eleştümen, ilgi ya
da ilgisizlik derecesinin. şi-
irin değeri üzerinde belirle-
yici biretkisi bulunmadığı-
nı. ancak Kazablanka'dakı
festivale gösterilen büyük
ilginin de bir yanılgıya yol
açmaması gerektiğini belir-
tiyor yazısında. Kechichi-
an'a göre tohumlan 1996
yılında arılan ve hazırlık aşa-
malan şair Mofaammed Be-
nis'in önderlığinde ve önem-
li sayıda bir gönüllü ekibin
ortak çahşmasıyla sürdürü-
len 1. Uluslararası Kazablan-
ka Şiir Festivali'ne çeşitli
ülkelerden çağnlan şairle-
rin seçimi titiz bir çalışma so-
nucunda oluşturuldu.
Festival programı temel
olarak tartışma toplantılan
ve okuma saatleri olarak iki
ayrı düzende gerçekleşti.
Geniş biröğrenci kıtlesinin
de büyük ilgisıni çeken tar-
tışmaprogramlan şu ıki ko-
nu çevresinde düzenlendı:
'Tehdit edilen yaşam karşı-
sındaki şair' ve 'Şair ve dil-
lerinyazgra
1
Patrick Kechic-
hian'a göre şairlerin bu iki
konu üzerine sunduklan ko-
nuşmalar ortak bir hava ve
anlayış içinde gerçekleşti.
Yazısında Özdemir Înce'nin
konuşmasına değinen Kec-
hichian, yazısında sairin söz-
lerine dıkkat çekiyor: •'Şa-
ir gördüklerini kitaba yazar.
Bunun kanıtı da Rene
Char'ın şu cümlesi: 'Şür ye-
niden tanımlanan insanın
gelecek yaşamıdır." Şairin
geleceğı ve kendine özgü
nıteliklerinin vurgulanması
üzerine umutlan zayıf olan
Finlandiyalı şair Pentti Olap-
pa ise şöyle konuştu: "Şi-
irin bütün insanlan ilgilen-
dirmesi gerekir, sadece şa-
irleridep."
Modern Arap şiirinin
önemli adı Adonis ise şiir v e
buhran arasındaki ilişkiyi
belirginleştiren bir konuş-
ma yaptı: "Buhranın ötesto-
de şürsel bir varoluş söz ko-
nusu değüdir. Buhran, şiiri
yenileştiren ruhun takendi-
sidir."
Festivalin şairlerin şiirle-
rini okuduklan bölümü ise
çok büyük ilgi topladı. Kec-
hichian'a göre yedi yüz kı-
şilik salonda binin üzerinde
izleyicinin büyük bir ilgi-
siyie gerçekleşen şiir okuma
programlannın gözde şair-
leri Adonis ve Mahmut Der-
viş'ti.
1. Uluslararası Kazablan-
ka Şiir Fesrivalf nin 28-29
Eylül tarihleri arasındaki
önemli bölümü 'Endülüs'
başlığı altında Bordeaux'ya
uzandı.
Edebiyatlar Buluşması
Derneğı tarafindan düzenle-
nen toplantıda Sadi Yusuf,
Adonis, Mohammed Benis
ve Mahmut Derviş gibi Arap
şairler Nuno Judice, Pedro
Tamen, Agustina Bessa Lu-
is'ten oluşan Portekizh şair
topluluğuyla buluştu.
Brian De Palma 'nın 'Yılan Gözler 7 başdöndüren bir gerilim
Satranç oyunugibi filmGÖNÜL DÖNMEZ- COLİN
Brian De Palma'nın yönetip yapımcılığını
da üstlendiği son filmi Yılan Gözler bır geri-
lim filmı. Atlantic City polis dedektifı Rick
Santoro (Nicholas Cage) Amerikan ordusun-
da üst rütbede subay eski arkadaşı, şimdi Sa-
vunma Bakanlığı'nda çok önemli bir göreve
atanmış Kevin Dunne (Gary Sinise) ile bir
boks maçında karşılaşıyor. Kızıl saçlı bir dil-
ber Dunne'ın dikkatini dağıttığı bır sırada. ko-
rumaJda görevli olduğu genel sekreter en azın-
dan 14.000 kişinin gözü önünde vuruluyor.
Fılmin geri kalan bölümünde Santoro, olay-
dan az önce sekretere yaklasan san takma saç-
lı kadınla (Carla Gugina) saklambaç oynaya-
cak, maçı kaybeden ağır sıklet eski şampiyon
Lincoln Tyler'ın (Stan Shaw) ağzından laf al-
maya çahşacak; bir yandan eski arkadaşı Ke-
vin'in nasıl bir arkadaş olduğunu öğrenirken
öbür yandan kendi geçmışi iledehesaplaşmak
zorunda kalacaktır.
Olaylann büyük bir bölümünü sıkı dene-
tim altında tutabilen, dört duvar arasına yer-
leştirmiş De Palma. Santoro, yaralama olayı-
nın ardındakı gizemi çözmeye çalışırken yu-
kandaki üç tarağın arumsadıklan aynntılara da-
yanıyor, yalnız bu aynntılarbitaıeceye bır çö-
züm getirecek yerde işleri daha çok kanştın-
yor.
Kaldınmda başhyor ve bitiyor
Montreal Dünya Film Festıvaü sırasında so-
rulan yanıtlayan Bnan De Palma "Kaldınm
üsründe başiayan ve biten bir film yaptınr di-
yordu. "Geriye kalanlar kumarhanenin için-
de, oteide ve boks maçında geçiyor. Filmin dü-
ğüm noktası üç başkahramanın anılan yoluy-
la çözülmeyeçalışıhjor. Hergörüş açısı birçift
göz aracıhğıyla gösteriliyor ve izleyicinin bu
parçalan bir araya getirmesi bekleniyor. Sat-
ranç oyunu gibi."
Kendini herkesin dostu sanan, yolsuzluğa bu-
laşmış dedektif Rrck Santoro'nun peşine dü-
şüyorkamera, daha film başlar başlamaz. Yı-
lın en önemli maçmı ızlemeye gelmiş binler-
ce kişinin gözü önünde tam 20 dakika Rick ko-
şuyor. kamera kovahyor uzun koridorlarda, in
aşağı çık yukarı merdivenlerde. Nick herkesı
tanıyor sanki. En iyi dostu, komutan Kevin Dun-
ne gerçek bic asker, ama Rick gibi eski dost-
larla karşı-
Brian De Palma'ıun yönettiği filmde. Nicholas Cage, Carla Gugino ve Joel Fabiani o\ nuyor.
laşınca gevşeyebıliyor. San takma saçlı Julia
Costello rolü için "Idealist bir kişilik" diyor
De Palma "her türlü yolsuzluğun kol gezdiği
satılnuşlar dünvasında, temiz \e saf kişiliğivle
yolsuzluğa bulaşmış, firsatçı dedektifi sınav-
dan geçiriyor. Boks şampiyonu Lincoln Tyler
ise kalıcılardan. tç hesaplaşmalanyla kıvra-
nan bir kişi. Film boyunca bir kez bile gülmü-
yor. Gerçi boks oyunu klişedir sinemada. Bu
nedenle,eğer boks kullanacaksaıuz,yeni bir açı
bulmamz gerekir. Burada. Tyler ile ateş açnıa
olayı arasında bağlanrı kurabilecek geriye dö-
nüşlerin bir parçası olarak kullandım boks
sahneierini. Önemli olan maç değil, boksçumın
ringden gördükleri; firsatçı, köşe dönücü de-
dektif, AtlanticCHy 'nin süngesi bir bakıma. Bir
zamanlar lüks tatil yeri olan bu kent şimdi bir
kumarhane dünyasına döndü. Kumarbanele-
rin içinde ne saat var, ne pencere. Işıklann göz
kamaştirdığı, bedav a içkilerin bitmeden yeni-
lendiği dört du\ arla sınırianmış ayn bir evren.
Kazanan yalnızca kumarhaneleri işletenler.
Şeytanın ayağının kınlacağı günü bekleyen ku-
marcılar için ise bazen olaylar hayat memat ko-
nusu olabiliyor."
YıianGözler'in bazı sahneleri Atlantic City'de
çekildiyse de boks maçı Montreal'in efsane-
vi ünlü Hokey arenası Forum'da gerçekleş-
miş. 75 yıl gibi birgeçmişı olan bu hokey ala-
nı bugün boş durup eğlence merkezine dö-
nüştürüleceği günü beklediğınden De Pal-
ma'nın takımı aylarca çalışabilmiş dekor ha-
zırlıklan için.
Teievizyonda görünmek tılsım gibi
Nicolas Cage gibi Oscar ödüllü bir oyuncu-
nun başrolü başanyla taşıdığı, yönetmenle en
az yedi kez işbirliği yapmış Stephan H. Bu-
rum'un usta kamerasının öyküye hakkını ver-
diği. Oshima'nın Mutiu Noel, Mr. LawTcn-
ce'ından Bertolucci'nin Son lmparatoru'na
birçok önemli fiune kompozitör v e müzisyen
olarak katkıda bulunmuş Ryuichi Sakamo-
to'nun etkili bir biçimde yorumladığı. 35 bin
figüranın kullanıldığı, 76 bin dolar bütçeli Yı-
lan Gözler için Öldüresiye Giyinmiş, Yaralı
Yüz, Carrie gibi filmlere imza atmış Brian
De Palma'nın en başanlı yapıtlanndan demek
zor. Sinema konusunda teknoloji ilerledikçe
nitelik geriliyor sanki. Yine de başdöndürücü
hızla gelişen olaylann durup düşünmeye fır-
sat vermediği Amerikan filmlerini sevenlenn
kaçınnaması gereken bir film demek gereke-
bilir. Sinemanın öbür adı eğlence ise bu film
eğfendiriyor.
"Sinemaya gittiğinı zaman canım sualıyor ça-
bucak" diyordu De Palma Montreal'de.
*Yirmi dakika sonra artık görecegini-
zi görmüş oluyorsunuz. Açık seçik, ne
demekistediğini kolayca anlatan film-
ler yapmak amacını. Billie VVilder 'in
fılmleri gibi örneğin ya da .\rabis-
tanh LawTence gibi."
Bu filminde anlatmay ı amaçladı-
ğına gelince: "Herkes teievizyonda
görüniHeyecan atıyorbugün. Filmin ilk
sahnesinde firtına kasıp ka\ururken "To-
dav' programınm kadın spikeri haber yakala-
may a çalışıyor binalar kafasına yıkılsa bile. So-
nunda da bu sahneye dönüyoruz. Başkahraman
dedektif Rick Santoro, televizyonda görünebU-
mek için elinden geleni ardına koymuyor. Eğer
televizyona çıkarsam, belki belediye başkanı se-
çilebilirim, diyor. Sonunda belediye başkanı
olmuyor, ama hiç degilse televizyonda görün-
düm, diye avunuyor. Önemli olan bu. Ameri-
ka için teievizyonda görünmek büyülü tılsım."
IŞELDAK VE YELPA23
ATİLLA BÎRKİYE
Eylülde Yeşeren Çimen
Sadık Hidayet romanına, adı KörBaykuş olan ac
nın, çilenin gızem dolu derinliğine indiği romanın
şöyle başlar:
"Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yava
yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.
Kimselere anlatılamaz bu dertler, çünkü herke
bunlara nadır ve acayip şeylergözüyle bakariar. B,
ri çıkar bunları söylerya da yazarsa insanlar, yürüı
lükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem say
gılı hem de alaycı birgülüşle dinlerler bunları. Çün
kü çaresi de devası da yok bu dertlerin."
Yazımızın kahramanı da bir roman kahramanın
dan başka bırisi değildir:
Bir sabah uyandığında, kendini yalnız hissetti; <
kadar yalnız hissetti ki bütün kapılarını kapadı. Bü
tün pencerelerini kapadı; bütün perdelerini sıkı sıl<
çekti.
Içeriye yolunu şaşırmış bir beyaz güvercin bile gi
remezdi.
Yalnızlığın dakikalan geçmek bilmiyordu; bu geç
meyen zaman onu yirmi yıl öncesine götürdü.
Âslında yalnızlığı yirmi yıl önce bir eylül bitiminde
başlamıştı. Yine bir eylül brtimiydi.
Geçmeyen zamandan kurtulmak için kendini so-
kağa attı; hava bulutluydu; yürüdü. Yalnızdı; kimse-
nin kendisini anlamayacak kadar yalnız...
Sabaha karşı mavi gökyüzünden çimenin üzeri-
ne düşmüş tek bir su damlacığı kadar yalnız. Yürü-
dü ve:
"Süzülûp mavi göklerden yere doğru
Omuzuma bir beyaz güvercin kondu
Aldım elime usul usul okşadım
Sevdim, gençliğimi yeniden yaşadım."
Akıntı burnunu geçtı. Tek başınaydı, saat 13.30'du,
sanki gizli bir öğlendi. Denız ise kimsesizdi.
Dudaklanndan, nedendir bilinmez, Walt Whit-
man'ın Çimen Yapraklan'nöan aklında kalmış dize-
ler denize doğru döküldü:
"Sere serpe ruhumu çağınyorum,
Eğilip koyveriyorum kendimi yeşeren yaz
çimenini gözleyerek"
Yürüdü, elleri ceplerindeydi:
Ellerim ceplerimde
Sırtımda ceketim
Yağmur çiseliyor
Yüreğimde
Hüzünlü bir özgürlük
Saatlerce kimsesiz denizin kenannda yürüdü. Sa-
atlerce yürüdüğünü sandı; oysa on dakika bile ol-
mamıştı. Şimdiyse geçmeyen zamanı hızla geçt
sanıyordu. Bir kahvede oturdu. Unutulmuş bır ma-
sada oturdu.
Unutuluş
Akıntı burnundan geçti
Sonbahar bile
Adımlanna yetişemedi
Işte eylül bitiyordu; bir daha eylüle, biten eylült
dönmeyecekti, zaten dönemezdi. Çünkü eylülür
sesi yüreğini parçalıyordu.
Şaşkınlıkla, tüm bu beton dünyanın içinde, bi
köşede yeşeren eylül çimenini gördü. 0 da şairin yap-
tığı gibi saatlerce çimeni gözleyerek kendini unutul-
muşluğa bırakıverdi.
Yeşeren eylül çimeni, öylece bir kenarda, sonsu:
bir sakinliğin ve huzurun resmi olarak duruyor, öt<
yandan, bir serçe ürkekliğiyle varlık alanını kendin
den emin koruyordu. Yüreğini hüzünlü birsevinç kap
ladı. Bu kez gerçekten saatlerce izledi.
Başını yukanya kaldırdı. Hava bulutluydu. Gökyü
zünden tek bir yağmur damlası yere doğru düşü
yordu.
Tek bir yağmur damlası, o an eylülde yeşeren çi
menin üzerine düşüverdi.
İDOB'da sezonun ilk yeni
ppodüksiyonu
• Kültür Servisi - Istanbul Dev let Opera ve Balesi
sezonun ilk yeni yapımı olarak Selman Ada'nın poetik
operası "Mavr
i Nokta'yı sahneliyor. Metnini Tank
Günersel'in yazdıgı poetik opera dokuz bölümden
oluşuyor. tstanbul'da ilk kez 10 Ekim'de Atatürk Kültüı
Merkezi'nde seslendirilecek esen Selma Ada idare
edecek. Koro şefliğinı Yıldız Künutku'nun yaptıgı
eserde Işın Güyer, Hüseyın Likos, Bülent Atak, Kenan
Dafaşan, Zuhal Yunga, Kevork Tavityan yer alıyor. 13
Ekim günü saat 20.00'de galası yapılacak opera 22
Ekim Perşembe günü yine ayrtı saatte sahnelenecek.
Taylor, yine kamera karşısında
• Kültür Servisi -
Hollyvvood tanhinin en
başanlı oyunculanndan biri
olan Ehzabeth Taylor
yaklaşık 20 yıl aradan sonra
yeniden kamera karşısına
geçmeye hazırlanıyor. Taylor.
Oscar VVilde'ın en popüler
oyunlanndan biri olan 'The
Importance of Being
Eamest'da Lady Bracknell'ı
canlandırmak istediğini
belirtti. 66 yaşındaki
Taylor'ın sağhğı 1980'li yıllann başından bu yana köt
gidiyor. Sanatçı, birçok televizyon programma katılsa
da son olarak 1979 yılında The Mirror Crack'd adlı
filmde başrol ovnamış ve bazı filmlerde de konuk
sanatçı olarak izleyicılerin karşısına çıkmıştı. Los
Angeles'dakı ev inde gözlerden uzakta yaşamayı tercih
eden Taylor'ı kamera karşısına yeniden geçmeye yakı
bir arkadaşı olan Oscar ödüllü oyuncu Rod Steıger'in
ikna ettığı söyleniyor. Steiger, aralannda Oscar
Wilde'ın bu oyununun da yer aldığı çeşitli senaryo ve
oyun metinlen götürmüş Taylor'a. Filmin
yapımcılığını üstlenen Polygram (PFE), 1895'li
yıllarda geçen. ancak 1930 yıllara taşımayı
düşündüklen filmin çekimlerine önümüzdeki yıl
başlayacak.
Türkiye'den Japonya'ya heykeltıpa:
• Kültür Servisi - Japonya'da 1994 yılından ben
yapılan 'Fujmo Symposium for Art' bu sene de 35
sanatçının katılımıyla gerçekleştirildı. Türkiye'den
heykeltıraş Vılhan Sesalan Yüzsever ve Erim Bayn'n
katıldığı sempozyumda Japonyalı, Avusturyalı,
Almanyah, Koreli ve Çinli sanatçılar çalıştılar. 'Bir
Kuşun Kanatlannda Sanat' başlıklı sempozyumda
Freraum, JTSA (Japon-Türk Heykeltıraşlar Derneği),
Fieldvvork olmak üzere üç ana grupta toplanan
katıhmcılar.genellıkle seçtikleri dış mekânda vaklaşıl
üç hafta çal ştılar. Sempozyumun bu yılki
küratörlüğu™ heykeltıraş Koji Nakase ve Hikoro
Murata üstlendi.