25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 EKİM 1998 CUMARTE HABERLER Bakan Uluğbay, 8 yıllık eğitimde gelinen aşamayı Cuinhuriyet 'e değerlendirdi • 'Türbanm siyasete alet edilmesi, inanca müdahale edenlerin zayıflığını gösterir. Ancak, yaratılan türban meselesi ile farklı bir görüntü yaratılmak isteniyor. Türban, annemizin, kardeşimizin başörtüsü ile kanştınlmasın.' • 'Biz imam-hatipler ile diğer okullar arasmda farklı tutumlar izlemiyoruz. Imam-hatipleri, bazı partilerin arka bahçesi olarak görmüyoruz. Çünkü öğrenciler hepimizin çocukJan. Onlan dışlanmış konuma getirmek istemiyoruz.' Tırsat eşitliği sağlayacağızEBRU TOKTAR ANKARA - 8 yıllık kesintisiz eğitimde gelinen aşamayı anlatan Milli Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay, özellikle gecekondularda yaşayan yurttaşlara götürülen u eğitim olanaklannı arttirarak" fırsat eşitliği yelpazesini genişleteceklennı belirtiyor. Dini siyasete alet edenlere tepki gösteren Uluğbay, "Türbanın; annemizin, kardeşimizin başörtüsü ile ilgisi yok. tnancı siyasete alet edenler, ülkeyi zayıflaöyor" eleştınsınde bulundu. Bakan Hikmet Uluğbay, Cumhuriyet'ın, 8 yıllık kesintisiz temel eğitim, bakanlığın 2000 yılı hedefleri ve Talim Terbiye Kurulu'nun tepkiyle karşılanan uygulamalanna ilişkin sorulannı yanıtladı. - Son dönemde brmanan türban olaylan hakkında ne düşünüyorsunuz? Kılık kıyafet yönetmeliğini uygulamakta karariı mısınız? - Türbanın siyasete alet edilmesi, inanca müdahale edenlerin zayıflığını gösterir. Kendisini yetiştirmiş, Türkiye'nin sorunlanna duyarlı, ülkentn ulusal çıkarlannı, birlik ve bütünlüğünü gözeten insanlara ihtiyaç var. Ancak, yaratılan türban meselesi ile farklı bir görüntü yaratılmak isteniyor. Aslında kimsenin diğerinin kıyafetine kanştığı yok. Türban, annemizin, kardeşimizin başörtüsü ile kanştınlmasın. Türban ile Anadolu ınsanımızın asırlardır kullandığı giyim-kuşam arasmda irtibat yok. Bugün halk danslanna bakarsanız, dünden bugüne mesaj alırsınız. O kıyafetler, yöresel zenginliğimizi yansıtır, O danslarda kadm erkek birlikteliğıni görürsünüz. Orada, aynlık yok. Birlikte el ele sahncye çikar ve performanslannl gösterirler. Ama türban meselesi farklı. Anadolu, tslamiyetin kendimize özgü uyarlamasını sergiler. Türban ise kültürel zenginliğimizin bir parçası değil. Türban, bizim ülkemizin dışında, bizim ülkemize ait olmayan bir olguyu, bizim insanımıza dayatma çalışmasının bir üriinü. Türbanı gündemde tutarak siyasetlerine araç edinenler ıse ülkeye hizmet götürmüyor, aslında Türkiye'yi kendi sorunlanna mahkûm ediyorlar. Şimdiye kadar, kılık kıyafet yönetmeliğine uymayan öğretmenler hakkında gereken soruşturmalan yaptık. Stajyer olanlar görevlerinden alınıyor. 100'e yakın stajyeri, uyanlan dikkate almadığı ıçin görevden aldık. - Imam-hatip liselerinin kayıtlannda büyük düşüş \ar. Bu, imam- hatipleri meslek Hseleri içinde tutma süreci mi? - Biz imam-hatıpler ile dığer okullar arasında farklı tutumlar izlemiyoruz. Orada okuyan sizin çocuklannız da olabilir. Yani, imam-hatipleri, bazı partilerin arka bahçesi olarak görmüyoruz. Çünkü imam-hatip liseleri öğrencileri hepimizin çocuklan. Onlan psikolojik olarak dışlanmış konuma getirmek istemiyoruz. O çocuklann sağlıklı eğitim almasına ve birtakım çevrelerin istismanna uğramamalanna çahşıyonız. O okuldan mezun olacak çocuklara gereksinim duyanlar da var. Önemli olan, sağlıklı eğitim almalan. kendi özgüvenlerine sahip olmalan ve diğer öğrencilerle birlikte Cumhuriyetin gelişmesine katkıda bulunmalan. Oradaki eğitimin daha kaliteli olması içın çalışmalara devam ediyoruz. Program içerikJeri zenginleştiriliyor, iyileştiriliyor. İmam-hatip okullannı, mesleğe hazırlayan eğitim okullan yapmak istiyoruz. Bu yıl yapılan yönlendirme çalışmalan ile lise 9. sınıflanna kayıtta büyük düşüş var. Bu, büyük oranda gözleniyor. Diğer meslek liselerine de büyük yöneliş var. Örneğin, geçen yıl Istanbul'daki mesleki teknik okullara kayıt, 9. sınıfa, 34 bin 172 idi. Bu yıl kayıt oranı 51 bine çıktı. - 8 yıllık kesintisiz temel eğitimde bu yılki veriler, okullaşma oranındaki arbşı yansıtacak. Sonuçlar belli oidu mu? - Geçen yıl okullaşma oranı yüzde 20 artmıştı. Bu yıl yüzde 100"e yakın bir artış bekliyoruz. Bazı yapılmış. Oysa biz yalnızca 15 ayda 34 bin derslik yapmış olacağız. 2000 yıhna kadar da 140 bin dersliği hizmete sunmuş olacağız. Bu, gerçekten büyük rakam. Halk bağışlan da derslik miktannı arttınyor. Parasal desteklerin yanı sıra okul yaptıranlar, arazi bağışlayanlar oldu. 3 bine yakın okul, hayırseverlerin desteği ile ' yapılıyor. Halk bağışlanndan elde edilen 3 trilyon 982 milyan da illerin gereksinimini karşılamak üzere gönderdik. - Talim Terbiye Kurulu için 'Zalim Terbi>e Kurulu' deniyor. Bu yonımlar değişmeyecek mi? - Kullanılan terminolojiye bir şey diyemem. Bakanlık olarak eleştirilere saygı duyuyoruz, bunlardan yararlanıyoruz da. Toplumun beklentisi çok olunca kurumlardan da çok şey bekleniyor. Ancak şunu anlamak lazım: Kurumun yapısını değiştirmeden. Yanlış icraatlan inceliyoruz. Fakat sıfır hata ile çalışmak rnümkun değil. Ama art niyetli, kasıtlı hata varsa üzerine gidiliyor. Bu arada hatayı yapana düzeltme şansı da tanıyoruz. Talim Terbiye Kurulu"nun noksanlan olabilir, ama her geçen gün daha iyiye gidiyor. - Kurula yönelik düzenlemeler olacak mı? - Kunılun mevcut yapısını büyültmek yanlış olur. Ancak sağlıklı karar almak için yapılacaklan tartışmak lazım. Mesela bir derste 78 kitap olması sağlıklı mı? - Sizin attjğınız adımlar, milli eğitim hareketinin hangi aşamasında? Yeni yüzyıla giderken, nasıl eğitim gerçeği var, hayaliniz ne? - Eğitim dahil tüm konular zaman dinamizmi içinde incelenmeli. Köy Enstitüleri, gerçekten çok büyük hizmet gerçekleştirdi. O okullanmızın içeriğinde, yapı PoRTRE I HİKMET ULUĞBAY Eğitmen bir ekonomist...Hikmet Uluğbay 1939yüında Isparta 'da doğdu. Ortaöğrenimini Ankara Atatürk Lisesi'nde 1957yılmda tamamladı. 1961 yılında A Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve tktisat Bölümü 'nden mezun oldu. Aynı yıl Maliye Bakanlığı Hazine Genel Müdürlüğü ve Mületlerarası tktisadi Işbirliği Teşkilatı Genel Sekreterliği 'nde kamu hizmetine girdi. Maliye Bakanlığı tarafından 1966-1968 yıllan arasmda yüksek lisans yapmak üzere ABD 'ye gönderildi. Hazine Genel Müdürlüğü 'nün yurtiçi kadrolarında çeşitli kademelerde çalıştı ve Tokyo Büyükelçiliği 'nde (1971-1973) ve NATO nezdinde Türkiye Daimi Temsilciligi'nde Maliye ve Ekonomi Müsaviri olarak görev yaptı. 1981-1984 döneminde, önce banka ve kambiyo işlemlerinden sonra da dış ekonomik ilişkilerden sorumlu Hazine Genel Müdürü oldu. Arahk 1984 'te OECD nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği Yardımcılığı 'na, Eylül 1985 tarjhinde fVashington Büyükelçiliği Ekonomi ve Jlcaret Başmüşaviri kadrosuna atandı. Şubat 1989 da Hazine ve Dış Tıcaret Müsteşarhğı 'nda müşavir kadrosuna atandı. Mart 1992 tarihinde emekliye avrıldı. Ekim 1991-1 Kasım 1995 dönemindeBilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü 'nde öğretim görevlisi olarak Ekonomi Tarihi ve Kamu Finansmanı derslerini verdi. 24 Arahk 1995 seçimlerinde DSP 'den Ankara Milletvekili seçildi. "tmparatoriuktan Cumhuriyet'e PetrapoHtik" ve "Kamu Harcamalanmn EleştirelAnalizi" adlı kitapları 1995yılında yayımlandı. 55. hükümetin kurulmasıyla Milli Eğitim Bakanı olarak atandı. illerde 6. sınıfa gitme oranı yüzde 100'ün üzerinde. Çocuğunu geçen yıl okula yazdırmayan, bu yıl yazdınyor. Ancak ülke geneline ilişkin veriler henüz belirlenmedi. - Eğirimdeki eksiklikler neier ve ne tür çalışmalar yapacaksınız? - Toplumun beklentıleri, dünya dengeleri sürekli değişiyor. o nedenle eğitim hizmetlerini geniş ufukta değerlendirmelisiniz. Bugün belirlenen 30 kişilik sınıflar. belki 8 sene sonra yetmeyecek, 20 kişilik sınıflara gereksinim duyulacak. Bu bakımdan sorunlar bitmiyor. Ama biz göreve geldiğimizden bu yana 15 ayın sonunda 34 bin derslik yapmış olacağız. 1975-1996 yıllanna baktığımızda, 21 yıllık süreçte yalnızca 147 bin derslik yükünü arttınrsanız, bazı yanlışlar ortaya çıkar. Talim Terbiye Kurulu, ilk oluşturulduğunda, program içeriklenni ınceliyordu. Ancak, daha sonra kitap yazımı serbest bırakılınca, kurulun yükü artıyor. Fiziki boyutu ve insan gücü aynı tutuluyor. yükü arttınlıyor. Böyle olunca incelenen kitaplarda gözden kaçanlar olacak. Örneğin. bir ders ıçin 47-78 kitap var. Ancak, nitelikli hizmet vermek için çalışmalanmızı sürdürüyoruz. - Geçen dönemde, bazı kitaplan 'Atatürk şiiri fazla' diye reddeden kurul üyeleri oldu. Bunlar için ne yapacaksuuz? - Ancak. bunun sonunda o arkadaş hakkında inceleme yapılıp yapılmadığına bakmak lazım. ustalığı. tanm teknisyenliği, güzel sanatlar var. Bir öğretmen birden fazla alanda öğrenci yetiştirdi. Ancak bugünkü koşullar değişti. Öğretmenlik üniversite düzeyine çekildi. Artık mastırlı, lisansüstü eğitimli öğretmenliği özendiriyonız. Bu konuda eğitim fakülteleri yeniden yapılandınlarak büyük adımlar atıldı. Bilgi çağına girerken. gelişmeleri takip eden, kendini yenileyen öğretmenler istiyoruz. - Bu atüımın aduu ne koymak lazun? Köy Enstitüleri, nüfusun yüzde 78'inin köylerde olması nedeniyle köylerde yoğunlaşmıştı? - Eğitimde karar alırken, toplumdaki gelişmeleri incelemek lazım. Köy Enstitüleri işlevsel olduğu dönemde insanlann yüzde 78'i köyde yaşıyordu. Ama şimdi farklı bir süreçteyiz. Şu anki Türkiye'ye bakarsak, Türkiye'deki hizmet sektöründe çalışanlar, tüm çalışanlar içinde yüzde 50 dolayında. Sanayi sektöründe çalışanlar yüzde 25-35 arasında. Tanmdan kazanç yüzde 10 düzeyinde. Yani, tanm nüfusu azalıyor, sanayi ve hizmet sektörüne geçiş artıyor. Artık köyden kente göç başhyor. O insanlara, şehre geldiğinde üretken olmayı sağlayacağız. O gidişe uygun eğitim vermek istiyoruz. Bu nedenle mesleki teknik eğitime ağıriık verdik. Turizm, bilgisayar programcılığı, yenı ve trend kazanan meslekler. Artık, dünya terminoloji dili değişti. Bilgisayar okur-yazarlığından bahsediliyor. Amaç, gençlere o beceriyi kazandırmak. 21. yüzyıla girerken, Türkiye bilgi çağı olmalı. - Büyük kentlerin üçte ikisi gecekondu. Gecekondulara ne kadar hitap edebildiniz? - Gecekondulara diğer alanlar kadar hitap ediyoruz. Hatta, okullara oralarda ağıriık veriyoruz. Program ağırlığı gecekondular. Okul ihaleleri de buralarda yoğunlaştı. Kent merkezindeki okullar, 7-8 katlı binalann arasına hapsolmuş. Bu nedenle şehirlerin gelişim alanlannda aynı hatayı yapmamak için okul yerlerini iyi belirlemek gerekir. Kent planlannda bunlan dikkate almak gerekiyor. Belediyeler bu gerçeği görmeli ve ıskân bölgelerini onlara göre açmalı. Şehirlerin gelişme alanlanndaki Hazine arazilerinin okul arazisi olarak tahsis edilmesini düşünüyoruz. Orada endüstri meslek lisesi, güzel sanatlar lisesi, fen lisesi, ilköğretim okulu 10Ö dönümKÜc arazide bir arada olacak. Yüzme havuzlan, bilgisayarlar, konferans sahalan, spor sahalan olacak. Çocuklar, gençliklerini sokakta olmak yerine burada değerlendirecekler. Beton kulvarlarda koşmak yerine, yeşil alanlarda, çim bahçelerde, ağaçlann gölgesinde koşacaklar. Çocuklann hiçbiri, dünyaya gelmek için anne babalanna dilekçe vermedi. O nedenle anne baba ve onlardan oluşan toplum, onlara en iyi eğitim olanaklannı sunmak zorunda. - Tüm bunlar Ankara'da pişecek. Anadolu'da okul müdürlerince servise konuJacak. Peki okul müdürleri nasıl belirlenecek? - Okul müdürlerinde tayinleri smava bağladım. Bu nedenle uzun zamandır eleştirildim. Yöneticilik için ayn beceri gerekir. Toplumsal kaynaklan harcamak, öğretmen ve öğrencileri armoni içinde yönetmek, özel beceriler ister. O nedenle sınav uygulama karan aldık. Sınavda başanlı olan, hızmetiçi eğitime alınacak. Böylece kurumsallaşmış bir süreç olacak. Herkes, eşit koşullarda yanşacak, yetenek ve bilgilerine göre görevlendirilecek. - Dershane enflasyonu bu kadar yoğun olan ülke var mı? - Sanmıyorum. Eskiden bizde de yoktu. Bölgeler arası eğitim eşitsizlikleri, velileri ve öğrencileri cazibe merkezleri olan dershanelere kaydırdı. Bu nedenle okul olanaklannı ve kadrolanm genişleteceğiz. TIKNOKTASII ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Gazetecilik, fikir işçiliği. Gazeteci- ler gerçeğin peşinde koşartar ya da koşmalan gerekir; çünkü işleri halka haber ulaştırmak. Gazeteciler gör- düklerini, duyduklarını, izlediklerini aynı zamanda yorumlar, kendi kav- rayışları düzeyinde okuyuculara ak- tarırîar. Gerçeği halka aktarmak, kamu- cyunu aydınlatmak, etkili sonuçlar ^aratacak bir potansiyel taşır. Bu ne- oenle gazetecilerin yapacağı yorum- lar, aktaracağı haberler takip altına alınır. Otoritenin temsilcisi iktidarlar, kendilerineyarayan 'gerçeWer'in ak- önlmasından hoşlanırlar; farklı ses- lerden, iktidarın uygulamalarını olumsuz gösteren 'gerçeklerden' toşlanmazlar. Bu ise gazetecinin ik- tdarla, güçle olan ilişkisini sürekli oJarak gözden geçirmesıni gerektirir. Toplumun, dışarıdan büyük mis- yonlar yüklediği gazeteciler, aslında gerçekle iktidar arasındaki sıkışma- Gazetecilerin Dramı... nın dramını yaşarlar. İktidar, gazete- ci için soyut bir kavram değil, tıpkı haber gibi bir gerçeklik. İktidar, ga- zetecinin patronuna kredi verir, eko- nomik geleceğini belirleyecek gücü elindetutar. İktidar, öncelikle ekono- miyi belirier, ama daha önemlisi, ga- zetecinin geleceğini belirleyecek iliş- kilerin kurutduğu dünyaya yön verir. Türkiye gibi henüz kurumları otur- mamış ülkelerde gazetecinin işi da- ha zor. Bir gün bir sermaye grubu gelir, ertesi gün başkası. Bir gece sa- baha karşı iktidar değişebilir. Ülkeyi yönetenlerin siyasi tercihleri, 'vatan', 'millet' gürültüleri arasında kutsal- laştırılabilir. O zaman gazeteci vic- danıyla, geleceğini belirleyecek ter- cihle yüzyüze gelir. Gazeteci, habe- rin kokusunu almaktaki maharetini bu kez, iktidarın tercihleri konusun- daki kokuyu alma yeteneğiyle birleş- tirir. O zaman önüne iki seçenek gelir: Gerçeklere sanlmak, gerçekte ısrar etmek veya iktidar gerçeğini kavra- yıp tercihini ona göre yapmak. Ga- zeteci bu ikilemle, mesleğini yaptığı sürece devamlı yüzyüze gelir. Eğer biraz da yetenekliyse, iktidarın ter- cihlerini zamanında kavrayıp manev- ralannı da iyi denkleştirirse yaşamı boyunca ona yollar açılır. Özellikle büyük altüst oluşlarm yaşandığı dö- nemlerde, sürekli yükselmek ve çok para sahibi olmak fırsatını yakalar. Çeşitli meslektaşlarımızın milyon- larca dolar karşılığında transfer ol- duklarını okuduğumda içimin bur- kulduğunu hissediyorum. Para ve ayakta kalma, gücü elinde tutma is- teği onlan iktidarın bir parçası haline getiriyor. Kendi içlerinde de zaman zaman çelişmeleryaşadıklannı sanı- yorum. Vicdan muhasebeleri yapa- bileceklerini düşünüyorum. Her mesleğin olduğu gibi bu mes- leğin yeteneksizlerinin işi daha kolay. Onlar, iktidarın değişmesini sıradan yurttaştan biraz daha çabuk kavrar- lar. Kasketlerini o tarafa çevirirler, ye- ni misyonlar yüklenirler ve ayakta ka- lırlar. Bir kısmı ise, değişimi çabuk kavrayamayacak kadar kavrayışsız da olabilir. Bu nedenle bir önceki du- ruma fazla angaje olur, hızlı bir deği- şimde arabadan aşağı yuvarlanabi- lir. Gazeteci ile iktidar arasındaki iliş- ki aslında tehlikeli bir oyun. Gazete- ci, bir bakarsınız iktidarın bir parça- sı haline gelebilir. Kendisi bir iktidar gücü olarak ortaya çıkabilir. Türki- ye'de böyle örneklere çokça rastlı- yoruz. Ancak oralarda durabilmek, asıl iktidarla yürütülecek uyumlu iliş- kiye bağlıdır. Merkezi tercihleri iyi kavramak ve ona uygun yeni maske- ler takınmak, başarının önemli şart- larından biridir. Bunu bazı meslek- taşlarımızın başarıylayaptığını kabul etmek gerekir. Bu meslekte bazı etik değerlere bağlı kalmak, ayakta kalmak, bu ne- denle kolay iş değil. Esen rüzgârlara göğüs gerebilmek, majestelerinin tercihleri dışında bir yerde durabil- mek zordur. Zordur, ama imkânsız değildir. Gazeteci, sürekli bu ikilem içinde yaşamını sürdürür. Gazeteci- lik mesleği toplumun önünde etkili bir meslek. Ancak etkili olmanın da bir bedeli olduğunu unutmamak gerekir. CUMARTESt YAZ1LARI ATAOL BEHRAMOĞLÜ Cumhupiyet Bayramı Bu yıl Cumhuriyet Bayramı uzun süredir alışıl gelmiş olandan farklı bir coşkuyla kutlanıyor. KL lamalar aylar önceden başladı, 29 Ekim günü \ akşamı doruğa ulaştı, yıl sonuna kadar da sün cek. Cumhuriyetin 75. yılını kutluyoroluşumuz ku lamalardaki coşkuyu açıklamaya yeter mi? Kitlı leri saran bu ortak duyarlığı belki coşku sözü c açıklamaya yeterli değil. Bir sevinç, kendini yen den duyumsayış gibi bir duygu. Bu ortak duyarl nereden kaynaklanıyor? Sorunun yanıtını do: düşman herkes biliyor. Türkiye toplumu bir yc oluşun eşiğine gelmişti. Sorunlar çözümlenm değil. Fakat toplumun denebilir ki bütün kesimk ri bu sorunlann neler olduğunu artık biliyor. Türk ye toplumu bir uçurum kıyısında olmanın eşiğir den bir sıçrama yapmanın eşiğine gelmiş gibi gc rünüyor. Kendini, var olduğunu, Cumhuriyetin il dönemlerini anımsatırcasına, bir kez daha duyurr suyor. Bu yılki kutlamalann resmî kutlamalar olmj nın çok ötesine geçerek bir halk şölenine dönüş mesinin asıl nedeni bu olsa gerek. • • • Lozan Banş Antlaşması'nın 24 Temmuz 1923't gerçekleşmesinden hemen sonra işgal güçleri k tanbul'dan aynldılar. Bunu, birkaç ay sonra, 2 Ekim 1923'te Cumhuriyet yönetimine geçiş izle di. 3 Mart 1924'te halifeliğin kaldınlmasıyla monaı şi yönetimi tüm kurumlarıyla sona ermiş oldu. Biı kaç cümlede özetlenebilen bu ansiklopedik bilg ler Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerini, var OIL nedenlerini içeriyor. Türkiye Cumhuriyeti, yabancı işgal güçlerin karşı bir kurtuluş savaşı sonucunda kuruldu. B zim cumhuriyetimizin en temel, benzersiz özellk belki de budur. Başta ordu olmak üzere cumhur yet kurumlannın mayasındaki bağımsızlıkçı, ant emperyalist öz buradan kaynaklanıyor. Ne kad£ çaba harcansa da bu bağımsızlıkçı, antiemperye list öz yok edilemiyor. Tükiye Cumhuriyeti'nin bir başka temel özelliğ Osmanlı Imparatorluğu'nun son yüzyılında güçle nerek süren modemleşme akımlannın sonucu ol masıdır. Bu anlamıyla da Türkiye Cumhuriyeti ar timonarşik bir yönetim biçimi olmanın ötesind bir modemleşme hareketidir. Toplumun bütün ku rumlanyla yeniden yapılanmasıdır. Bu yeniden ya pılanmada, kısaca laiklik dediğimiz, din işleriy) devlet işlerinin birbirinden aynlması en ön sırad yer alıyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin bu iki temel özelliği, ar tiemperyalizm ve laiklik, onun var oluşunun ol mazsa olmaz iki temel koşuludur. ••• Mustafa Kemal'in yaşadığı yıllarda Türkiy Cumhuriyeti'nin bu iki temel özelliğinden birsap ma söz konusu olamazdt. Cumhuriyetin kurucu su ve önderinin olağanüstü güçlü kişiliği böyle bı sapmaya engeldi. Sonraki yıllarda, 1950'lere ka dar yaşanan bir süreçte de cumhuriyetin temel H kelerine esas olarak bağlı kalındı. 1950'lerde baş layan bir süreçte ise, hızlanan bir ivmeyle, Türki ye bütün kurumlarıyla dışa bağımlı ve laiklik ilke sinden giderek daha çok ödün veren bir ülke du rumuna getirildi. 1980'lerden günümüze kada uzanan bir zaman diliminde cumhuriyetin temel il kelerinin nasıl aşındınldığını, sonuçta ülkenin na sıl bir parçalanma ve yok oluş eşiğine getirildiğir hep birlikte yaşadık. Bugünlerde toplumca yaşa makta olduğumuz ise, eşiğine kadar getirildiğimi: uçurumun bütün dehşetiyle bilincine varma süre cinin başlamasıdır... ••• Türkiye Cumhuriyeti'nin ilan edildiği 29 Ekim ta rihi, 19 Nisan 1924'te çıkarılan 628 sayılı yasa il< bayram olarak ilan edildi. Cumhuriyet Bayramı Türkiye toplumu için, ulusal kurtuluş ve modern leşme bayramıdır... Türkiye toplumu, her kuşak tan ve her kesimden insanıyla, 75. yıl kutlamalan na içten bir coşkuyla katılmakla, bilinçli ya da iç güdüsel olarak, cumhuriyetin ve bayramının ger çek anlamını benimsediğini, Türkiye Cumhuriye ti'nin temel ilkelerini savunmaya karariı olduğunı kanıtlamış olmaktadır. Cumhuriyetimizin 75. y kutlamalan halkın büyük çoğunluğunun özlemle riyle bugün ülkede egemen olan siyasal yapılan ma arasındaki karşıtlığı sergilemekle de anlamlı dır. Bu karşıtlık aşıldığında Cumhuriyet Bayramla n asıl kimliğini kazanacak, her biri bundan böyk de bütün ulusça kutlanan halk şölenlerine dönü şebilecektir... Kutan savunmasını aldı Fazflet, Başaran'ı partiden çıkarıyor ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - FP Genel Başkanı Recai Kutan, Atatürk'e "hain" diye- rek hakaret ettiği gerek- çesiyle görevinden uzak- laştınlan Ağn Belediye Başkanı Zeîd Başaran'ı partiden çıkanlması iste- miyle Yüksek Disiplin Kurulu'na verdi. Zeki Başaran'ın tele- vizyon kanallannda ya- yımlanan ve bütün ülİce- de tepkilere neden olan konuşmasından sonra FP Genel Başkan Yardımcı- sı Cemil Çiçek'i olayı araştırmak üzere görev- lendiren Kutan, Çiçek'in hazırladığı rapor üzerine Başaran'ın Ankara'ya çağnlması talımanm ver- di. FP Genel Başkanı Ku- tan ve diğer parti yöneti- cileri televizyonlarda ya- yımlanan kaseti izlediler ve Ankara'ya gelen Zeki Başaran'la görüştüler. Ağn Cumhuriyet Savcı- lığı'nca Başaran hakkın- da "Atatürk'ün manevi şahsiyetine hakaret" ve Türk Ceza Kanunu'nuı 312/2 maddesindek "halkı Idn vedüşmanlıgî tahrik"ten iki ayn soruş turma başlatıhnası nede niyle kaygıya kapılan FI yönetimi, partiye her hangi bir zarar geleceğ kuşkusuyla harekete ge çilmesini kararlaştırdı. Yüksek Disiplin Kuruluna verildi FP Tüzüğü gereği di sipline verme yetkisin elinde bulunduran Reca Kutan'ın Başkanlık Di vanı üyelerinin uyanlan nı dikkate alarak. Zek Başaran'ı, partiden çıka- nhnası istemiyle Yüksel' Disiplin Kurulu'na ver diği bildirildi. FP yönetiminin disip- lin işlemini hemen baş- latarak işin ucunun parti- ye dokunmastnı önleme- ye çalıştığı, ancak ihrac konusunda kesin karanr verilmesi için yargı süre- cinin izlenilmesi ve ge- lişmelere göre harekc edilmesi eğiliminin ağn bastığı öğrenildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle