Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13EKİM1998SAI
12 KULTUR
PORTAL DÎKMEN GÜRÜN
Mucizelerin Geometrisi• Sanat evrenin matematiğidir. Büyük sanat yapıtlannın
temelinde matematik yatar. (G. I. Gurdjieff)
• Mimari tüm sanatlann anasıdır. (F. Lloyd Wright)
'Mucizelerin Geometrisi' Robert Le-
Page'ın son yapıtı. Şu sıraiarda 'gelişim
sürecindeçahşına' (work in progress) ola-
rak temsıl edılen 'Mucizeterin Geometri-
si'nde Le Page, Rus asıllı felsefeci Geor-
ge IvanovitchGurdjieff (1872-1949), Ame-
rikalı mimar Frank Ltoyd \Vright (1869-
1959) ve onun Bosnalı eşi Olgivanna'yı
bir araya getiriyor. Ilk bakjşta Amerikan
Rüyası'nın temsilcilerinden biri olarak
anılan, Johnson Wax binasının ve Gug-
genheim Müzesi'nın rruman Frank Lloyd
Wright'ın yaşamöyküsü üstüne kurulu
bir oyun olarak düşünülse de 'Mucizele-
rin Geometrisi' bir yaşamöyküsü olma-
nın çok ötesinde anlamlar taşıyor.
Neden 'Mucizelerin Geometrisi'? Bu-
nun yanıtını sanınm program dergisinde-
ki yazısında veriyor Robert LePage: "Top-
lum olarak sözel belleği yitirdik. Onun ye-
rine gocmişi ölümsüzleştirmek için yazılı
ve görsel dokümanlara ağırlık \eriyoruz.
Bunun sonucu olarak belleğimiz arükya-
şanan olaylan depolama gereksinimini
duymuyor. Onlan süzgeçten gecjrmiyor. Bu
da tarihin mitieşmesini güçleştiriyor. Bet-
lek öneınBdir,gereklkür. Geçmişimize bak-
nğunızda,yaşanan olaylara bazen renkier
katar, bazen de çıkartinz veya da insan-
lar. Annem İkinci Dünya Savaşı'nı işte
böyle anlatn bize. \ aşanan olaylann yanı-
na belki kendi kurduldannı da ekledi. bel-
ki bazı şey leri y anhş haüriadı ya da abart-
û. Ama önemli olan, bu >olla bir savaşı. bir
gerçeği yeniden yarattı. Belleğimia yara-
öcı bir araç olarak değerlendirmeliyiz."
Mucizelerin Geometrisi 'flash-back'ler
üzerine kurulmuş. Oyun başladığında
Gurdjieffi çıplak bir şeytan olarak
Wright'ın çahşma masasında onunla pa-
zarlık ederken buluruz. Yaşamında çok
önemli bir yen olan Olgiyanna'nın ölü-
müyle adeta dünyayla ihşkisini kesmiş
olan mımarla ginşilen bir alışveriştir bu.
Wright öldüğünde ıse şeytan (Gurdjieff)
onun ruhunu teslim almaktan vazgeçe-
cektir, çünkü onun ruhu çoktan yaratmış
olduğu eserlere girmiştir. Aslında Gurd-
jieffbir şeytan değil, belki de onun tann-
sıdır.
Le Page izleyıciye Wright'ın yapıtla-
nnı ve özellikJe Olgivanna ile yaşamını
(Oyun boyunca mimarın yüzünü görme-
yiz) aktanrken. bu iki adamın kendi alan-
lanndaki dev rimci fikirlerinin, özgürlük
ıdeallerinin altını çizerken, Olgivanna'nın
güçlü kişiliğınden. Gurdjieff'in Paris ya-
kınlannda kurmuş olduğu "Insanın Uyuro-
lu Gelişimi" enstitüsünden ve öğretılerin-
den, U'right çiftinin Arizona Çölü'nde
açmış olduklan miman okulu Talıesın'den
ve oradakı öğretilerde doğayla bilimin
Robert Le Page.
buluşmasından söz eder. Temel hareket
noktası gerçeğe sanat aracıhğıyla ulaş-
maktır. Bu yolda 'denge' önemli bir un-
surdur. Söz konusu biçimsel ve ruhsal
dengedir.
Gurdjieff'in öğretisi; insanın kendinı ta-
nıyarak. kendini gözlemleyerek yaşamla
denge kurmasına yönelik bir arayıştır. K.İ-
şinin kendini tanıması, belleğinde kendi
fotoğraflannı çekerek tüm mekanizmanın
işleyişini gözlemlemesi ve gerektıgi yer-
lerde mekanizmayı sorgulayarak sonuca
ulaşma uğraşı, sanatsal birçalışmadır. A\ -
rupa ve Amerika'da LouisJouveften Kath-
rine Mansfield'e, AkJous Hıuley'den Frank
Lloyd Wnght"a. PeterBrook'a pek çok sa-
natçıyı öğretıleriyle etkilemıştir.
Dans (özellikle dervişler) ve müzik
(ney) onun denge arayışında en önemli un-
surlardır. Kurduğu sistemde üç merkez
söz konusudur Akıl, duygu, eylem. Gurd-
jiefF'in öğretisinde akıl, eylem unsuru
olan bedeni kontrol edebilecek yapıyı ma-
tematikse) bir incelikie oluşturacaktır.
Oyunda. Taliesin'de Wright'ın ögretilerin-
de de bu mesajlar geçiyor izleyiciye. Gurd-
jieff'in ney ya da dervişlerde yöneldiği den-
ge arayışı, Taliesin'de sanki step dansın-
da ya da caz müziğinde buluyor uzantı-
lannı.
Wright'ın dünyasında da dengenin
önemli bir rol oynadığını görüyoruz. Ço-
cuklugunda önce doğadaki ana çizgileri,
geometrik elemanlan taruyan sanatçı bir
söyleşide; Kare'nin yoğunluk, Daire'nin
sonsuzluk ve Üçgen'in ölüm anlamına
geldiğini açıklarken hâlâ bu duygularla ya-
şadıfını da belirtmiştir. Çocuklufundan
kalan bir anı da küçük bir masa. masa
üzerinde 10 cm. aralıklarla çizilmiş kare-
ler ve bu kareler üstünde tahtadan bir küp,
bir küre ve bir üçgen... Wright, bunlann
içinden bir ip geçirerek dengeyi bulma-
ya çaiıştığını anlatırken sanld Gurdjieff'in
içsel dengesıne karşı biçimsel bir denge-
den söz eder. Gurdjieff'in doğaüsrü güç-
lerle hesaplaşması, Wright'in teknikle...
Birinın gerçeği ve yaşamsal dengeyi yıl-
larca Doğu'nun mistisizminde, fâlsefe-
sinde araması, ötekinin mimaride, Ba-
ü'ran bilimsel tekniklennde ve sonuçta bir-
birlerinden etkilenmeliri... Orient ve Ok-
sident'in buluşması. Bu buluşmayı Gurd-
jieff'in ölümünden sonra Wright şöyle
yorumlar; "Kipling Orient ve Oksİdent
asla birbirleriyle anlaşamaz demişti, ama
Gurdjieff bize gösterdi ki Doğu'nun zen-
gin düşün dünyası ve felsefesi Ban'ya fark-
b kapılar açarak buluşmayı gerçekkştiri-
yor." Yine oyunda Wright ve Olgivan-
na'nın Sovyetler Birliğı'ne yaptıklan ge-
zide ünlü mimann sözleri önernlidir: "Mi-
mari arük temel felsefı düşünceyle bili-
min birbiri içineöriildüğii ve böylelikle sa-
nat] özgür bırakoğı bir olgudur. Mimari-
nin bilimselliğinin felsefeyle buluşması öz-
gursananaçığaçıkaracaktııf Tabii, bu sah-
nede bir yandan Meyerhold gibi sanatçı-
laraı yok edilişi ekrana yansırken öte yan-
dan Wright'ın sanatta özgürlük idealleri-
ni vurgulaması ironiktır.
Le Page; sözlerin, müziğin, mekânın,
ışığın hizmetinde olduğu birtiyatro anla-
yışından söz eder. 'Mucizeterin Geomet-
risi'nde bu özellikler ıç içe. Yoğun ilişki-
leryalın biranlatım biçimiyle aktanlıyor.
Le Page. tiyatroyu duygulann buluştuğu,
dışa vurulduğu bir alan olarak ele alırken
onun üç buutlu ve dikey özelliğınden söz
eder. Bu zorlu oyunda da aynı yapının
içinde hızh bir hesaplaşmayla karşı kar-
şıya kalmanın ötesinde hızla o hesaplaş-
manın içine çekiliyor izleyici.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi sezonu Mavi Nokta'yla açtı
İnsanhğa \xmibinyıl hediyvsi
Ulkü Ayvaz
Türkiye'den
Arizona'yaKültür Servisi -Oyunla-
n, çocuk oyunlan ve öy-
küleriyle tanman Ülkü Ay-
vaz'ın yeni tıyatro sezo-
nunda ikisi yurtdışında ol-
mak üzere dört oyunu se-
yirci karşısına çıkıyor.
Ayvaz'ın 1986 yılı
TBMM Kültür Sanat Ku-
rulu Binncılik Ödülü kaza-
nan '\asasın Gökkuşağı'
adlı çocuk oyunu Alman-
ya'nın Köln şehnnde Arka-
daş Theater'da dört sezon-
dur oynanıyor. Tek rengin,
tek renge bağlı kalmanın
insanı eritip yok ettiğini,
çok renkliliğin ise insanın
erdemlerini yücelttiğini
vurgulayan oyun, Necati
Şahin tarafindan sahneye
koyulmuş. Haziran ayında
Londra'da gerçekleşen
'Turkish TbeatreFesthal'e
katılmış; Ayvaz'ın 'Teneke
Şövalyeler' adlı çocuk oyu-
nu ise eylül ayında Arizo-
na Devlet Cniversitesı ta-
rafindan Dünya Çocuk
Oyunları koleksiyonuna
• alındı.
Bu sezon Bahçelievler
Belediyesı Tiyatrosu'nda
ve Maltepe Yayla Kültür
Merkezi'nde 'Beş Taş Ço-
cuk Tijatrosu' tarafından
sahnelenecek 'Teneke Şö-
valyeter'in yönetmenliğini
ErcümentDoğanyaparken
müziklerini Selim Dogru,
danslanru TülayDogan, de-
kor ve kostümlennı ıse Hü-
seyin tngin ve KanözOzan
, hazırladı.
l Yazann, 1989 yılında
TRT 25. Yıl Yanşmalan
Çocuk Oyunu Ödülü'nü
alan 'Papatya' adlı çocuk
oyunu bu mevsim Kocaeli
Bölge Tiyatrosu'nda sahne-
leniyor. Burhan Akçin'in
kurgu ve rejisiyle ilk defa
seyirci karşısına çıkacak
oyun, betonlarla kaplı bir
kentin caddesinde. çatlak-
tan boy vermiş birpapatya-
yı yasatmak için toprak ara-
yan çocuklann öyküsünü
anlatıyor.
Makedonya Devlet
Halklar Tiyatrosu Türk
Dramı da Ay\az'ın ikı oyu-
nunu üç sezon boyunca se-
yırcıye sunuyor. Bugüne
dek ülkemizde sahnelen-
meyen 'Vali-i VTlayet/ Ha-
deme-i Devlet'ile 1982 yı-
lında TOBAV ödülü kaza-
nan 'Şahane Lunapark'
Üsküp'te dünya prömiye-
ri yaptı. II. Mabmııt döne-
minde. çevresindeki yerel
yöneticilere başkaldıran
Atçalı Kel Mehmetadlı bir
aydının öyküsünü ve tra-
jik sonunu işleyen oyunu ve
banşın banş duygusunun
önce insanın kendi benli-
ğinde yeşermesinin öne-
mini vurgulayan çocuk oyu-
nu 'Şahane Lunapark'ı Ke-
mal Lila sahneye koydu.
Çocuk oyunu önceki yıl 8.
Uluslarası Çocuk Oyunla-
n Festivali'ne katılmıştı.
Ayvaz"ın 'Teneke Şö-
valyeler', Yaşasın Gök-
kuşağı' adlı oyunlannın 4.
baskısı, 'Şahane Luna-
park'ın 2. baskı kitaplan
Cem Yayınevi'nden çıkar-
ken 'Papatya'nın yanı sıra
6 oyunu bir araya toplayan
kitabı da Engin Yayınla-
n 'nca yayımlandı. Öte yan-
dan Ayvaz'ın 'Tiyatro ve
tmgetem Dünyası' başlıklı
ınceleme kitabı ile, 'tşle-
rin Yolunda Gitmesıne En-
gel Olan Kim?', 'Gri Oğul-
lar'. 'Oiayiar veKahraman-
lar' adlı öykü kitaplannın
yeni baskı lan da hazırlan-
ma aşamasmda.
>fURDAN
CİrL\NŞÜMUL
İstanbul Devlet Opera
ve Balesi, yeni sezona
'Mavi Nokta Operası'yla
merhaba dedi. Geçen se-
zon Izmir Devlet Opera
ve Balesi tarafindan izley-
cilerin beğenisine sunu-
lan Mavi Nokta'nın lib-
rettolan T»tkGnıiersel'e.
bestesi ise Seunan Ada'\ a
ait. Mavi Nokta.'ÜkÜk',
'Şükran Dansı'. 'En Yüce
Pek Sıcak Bugün'. 'Ke-
ops". 'Karanlık Gezegen\
'HaBe>'.'Katedral','Söz-
cükleri .\nyorum' ve 'Boş-
luğa Vankılar' olmak üze-
re dokuz bölümden oluşu-
yor Selman Ada'nın >ö-
nettiği yapıtta Zuhal Yun-
ga, Işın Güyer. Hüseyin li-
kos, Bülent Atak, Kenan
Dağaşan v e Kevork Tatvi-
yan solıst olarak yer alı-
yor. Koronun şefliğinı Yü-
dız Künutku üstleniyor.
Bugün AKM Büyük Sa-
lon'da saat 20.00'de
sahnelenecek olan Mavi
Nokta,22Ekim'de.lOKa-
sım'da ve 19 Kasım'da ızlenebilecek.
Insanlık tarihinden kesitlerin su-
nulduğu, ölüm. ölümsüzlük ve aşk
gıbi temalann ışlendiği Ma\ ı Nokta
Operası, Günersel'in 1972 yılında
yazdığı 'Suursız Disket' adlı mozaik
destanında yer alan şiirlerden olusu-
yor. Ali Baba ve Kırk Haramiler'in
ardından farklı bir şey yapmak iste-
diklerini söyleyen Günersel, Mavi
Nokta'da yer alan şiirleri Ada ile bir-
likte seçtiklerini belirtiyor: "Selman
Ada aynca benden Şükran Dansı gi-
bi bölümler de istedi. Seunan. Türki-
ye'deyetişen ender insanlardan. Eğer
tüm Türkiye bunu benimserse, Tür-
kiye'den insanlığa yeni bin vıl ârma-
ğanıolacak. Mavi Nokta')la insankk
tarihinden bazı kesitlcr sunuyoruz ve
sonundada'Hıç umut yok mu?',' In-
sanlık nerede?' diyesoruyoruz.Mev-
cut olan insanügı insanlığa davet edi-
yoruz."Mavı Nokta'yı bundan 3.5 yıl
önce tamamladıklannı belirten Sel-
man Ada da yapıtın istanbul'da sah-
nelenmesinden duyduklan mutlulu-
ğu dile getiriyor. Çocukluklanndan
bu yana dost olan Ada ve Günersel
artık bir kurum gibi uyumlu
çalışıyorlar. Ada, Tank Günersel gibi
insanlarla birlikte çalışıldığında
verimli sonuçlar elde edileceğine
inanıyor: "Eğersözlersiziateşlemiyor-
sa ve>araoalık gücünüzü hareketege-
çirmiyorsa ne yaparsanız yapın bir
zoriama hissedilir, çünkü sözkr üze-
rinde çalışryorsunuz. Tamamen soyut
değiL somut bazı şeyleride düşünmek
gerekir. Tank Günersel benim için
harika bir ilham kaynağı."
Günersel ise "Acaba Seunan nasü
bir müzik yapacak diye yazıyorunı
bu sözleri? Onun yapacağı müziği hep
merakla beküyorum. Aramızda bir
inanç ve güven olmasa uyumlu çalı-
şamayız" diyor.
Uyumlu bir çahşma
Ada ve Günersel ilk kez 15 yaşın-
da birlikte çalışmaya karar vermışler:
"O zaman 15 yaşındavdık ve Selman
bana piyanoda besteierini çabyor. ben
deona şiirierimi okuyordum. Ozaman
Selman şöyle demişti: Ben yalnızca
yorumcuolarak kalmak istemiyorum.
Operalar yapmak isriyorum ve lib-
rettolan da sen vazacaksın "
Bu Sözlerin üzerinden uzun bir sü-
re geçrikten sonra 1991 yılında ilk
çalışmaları olan "AH Baba ve Kırk
HaramUeri" gerçekleştirdiler. Anka-
ra Devlet Opera ve Balesi'nde Meh-
met Ergüven'in rejisiyle sahnelenen
Ali Baba ve Kırk Haramiler, daha
sonra Mersin ve Izmir'de MuratGök-
su'nun rejisiyle izleyicilerin beğeni-
sine sunuldu.
Mavi Nokta'nın tzmirye büyük il-
gi gördüğüne değinen Selman Ada,
Türkiye'de halkın sanata göstenüği il-
giye inanıyor: 'Halk sanatta ileri an-
cak Türkiye"de sanata aynlacak im-
kânlar ve yatınmlar biraz yetersiz.
Ancak inanıyorum kiTürkiye'de halk
sanatta devletten ileri. İstiyorum ki
Kastamonu Operası, Cide Senfoni
Orkestrası olsun. Halksanataügi gös-
teriyor ancak ekonomik zoriuklar
var."
Bestecinin en büyük üzüntüsü ise
medyanın marifetiyle gece yatıp sa-
bah sanatçı kalkanlar: "Ben, 20 yıl
tahsilyaptnn.Birgecedesanatçı olun-
maz. Bunlar sufü şe> ler. Bu tür şeyier
yaşansa da Türkiye'yi seviyorum. Ta-
nk'la biriikte bir şeyler yapmaya ça-
hşryoruz. Birv-aprtuı ortava çıkması en
az iki vıl. Emeğuıizin karşıhğmı da
alamıyorsunuz. Türkiye'de telif hak-
lannın durumu içter acısı. Ancak biz
yalnızca Türkhe'nin daha iyi bir du-
ruma gelebihnesi için çahşıyoruz. Ya-
pıtlannııan genç kuşaklara devredil-
mesini istiyoruz. Ölümden sonrası
umutbazılan için delilik. banlan için-
se kahramanhk. .Ancak doğru şeyler
yapmaya çalışıyoruz."
Tanİc Günersel de "yaratıcı insan-
lara sahip çıkılmah" dıyerek telif
hakları sorununa değiniyor:
"YöneticUertehT haklarunn ne kadar
kötü olduğunu bilmiyor. Kâğıt üze-
rinde şöyle bir şey var. Bilet fiyaonın
yüzde 50'si besteciye. >üzde 30'u söz
yazarına ait Ancak bilet fıv aüan çok
düşük. Lcuz bilet politikasıyla yara-
ücılar cezalandmhnış oluyor.''
Atatürk'ün "Hayarta en hakiki
mürşitüinMİir'' sözünü anımsatan Ta-
nk Günersel, "Şikâyet toplumu ol-
maktan çıkıp eleştiri ve katkı toplu-
mu ohnalıvız. Biz şikâyet etmiyoruz,
eleştiriyoruz ve katlada bulunmaya
çaltşıyoruz. Türkiye'nin dünyada say-
gı görmesinin en iyi yolu sanat ve bu
alanda da müzikdiye düşünüyonım"
diyor.
Ada ise "Popkimliğinebüründü-
ğünüzdedaha fada tanınırsuuz.Ama
benim sanat anlayışım bu değil. Tür-
kiye'de bizim ciddi divebileceğimiz
müziktürüneyeterince ilgi gösterflmi-
yor. Gerçek sanatçılara sahip çıkıl-
mah. Böyle olunca sanatçı ve tophım
coşar, coştukça eser geür."
Günersel ve Ada, önümüzdeki gün-
lerde 'Kurtuluş Savaşı' ve "Sümer
Operası' üzerinde çalışacaklar.
Ölümünün 10. yılında Oktay Rifat
Kültür Servisi - Oktay Rifat, ölümünün
10. yılında YaprKredi Kültür Sanat Yayın-
cüıktarafindan düzenlenenbir sempozyum-
la anılıyor.
Dört oturumdan oluşan sempozyum 15-
16 Ekim'de Lütfi KudarUluslararası Kong-
re ve Sergi Sarayı Marmara Salonu'nda ger-
çekleştirilecek.
15 Ekim Perşembe günü saat 10.00'da
başlayacak olan ilk oturumun başlığı; 'Bir
Ci^ra fçimi Oktaj Rifafuı Şöri'. Oturu-
ma Kemal Atakay. Enis Batur. Cevat Ça-
pan ve Ferit Edgü katılacak.
Saat 14.00'te gerçekleştirilecek olan
'Bir Şairin Penceresinden Oktay Rifat'ın
Romanı' başlıklı oturumun konuklan ise
Füsun Akatii. Selim İleri, .Ahmçt Oktay ve
Güven Turan. ' ' -r
16 Ekim Cuma günü saat 10.00'da baş-
layacak olan üçüncü oturumun başlığı ve
konuşmacılan ise şöyle: 'Birtakım tnsan-
lar-Oktay Rifat'ın Tiyatrosu', Ayşuı Can-
dan, Hülya Nutku, Sevda Şener, Ayşegül
Yüksel.
Saat 14.00'te ise sempozyumun son otu-
rumu gerçekleştirilecek. Ruth Christie,
Richard McKane, Talat Hahnan ve Yük-
sel Pazarkaya'nın konuşmacı olarak katıl-
dığı oturum 'Voices of Memory Çeviride
OktayRifat' başlığını taşıyor. Bu oturum-
da yabancı konuşmacılar simultane çevi-
riyle Türkçe olarak dinlenebilecekler.
YAZI ODASI
SELtM İLERİ
Bir Cumhuriyet
Hanımefendisinin Portres
O hanımefendi artık sağ değil. Ben onu çocuk
luğumda, ilkgençliğimdeyaşadım; kırkayaklaş
mıştım, ölümüne tanıklık ettim.
Hanımefendiler bizde çeşit çeşit. Yetiştiğir
yıllarda öylelerini tanırdım ki, kokorozluklarında
yanlarına varılmaz, kendini beğenmişliklerineto
kondurmazlardı.
Oktay Rifat'ın Fadik'li şiirlerinde onlardan b
temsilci konuşur, evlâtlığına davranışlannı ifti
harla dile getirir.
Bu sahte hanımefendiler git git siyaset sahne
sinde, git git de televizyon sahnesinde boy gös
terdiler. Evrimden geçtiler. Çocukluğumdakiler
de yapay bir asalet okunurdu; yapay asaletin ye
rini para hırsı, gözü dönüklük, yosma makiya
aldı.
Ama o hanımefendilerden biri değil sözünı
açmak istediğim.
Kadıköyü'nde oturuyordu, Kadıköyü'nün ah
şap evlerinden birinde. Daha o zamanlar ada
makıllı yaşlıydı. Saçlan kır, gözleri ille süımeli, ko
yu renk elbiseler giyer.
Evinin eşyasına bakacak olursanız, bir zaman
lar varlıklı günler yaşadığını sezebilirsiniz. Bu eş
ya solup grtmiştir. Ne var ki hanımefendi bir ömü
içinde günün hırslarına göre eşya değiştirileme
yeceği kanısındadır. Buzdolabı ve çamaşır ma
kinesi almış; koltuktakımını, yemek odasını de
ğiştirmeye yanaşmamıştır.
fkide birde: "Biz harpler gördük" der, iç geçi
rir. Gördüğü savaşlarda vatan uğruna hayatları
nı verenleri, onların geride bıraktıklannı, yoksı
yurdun dayanışma ruhunu, insanların yeni bı
dönem için inanılmaz gayretlerini de görür.
Böylece imparatorluk göçer, imparatorluğuı
haritası hızla daralır, vatan için savaşanların ku
racağı memleket usul usul belirir, erek ve ülk
konuşmaya koyulur, Kadıköyü'nün bir semtin
de bazı hanımlar dikiş makinesi başına geçer
ler, istiklal Harbi yaralılarına dikiş yetiştirirler...
Hanımefendi o günleri hatırladıkça sarsılışla
ratutulur, "Bizikurtaranlar..." der, susar, gözyaş
lanndan sanki utanır, gözyaşlannı o mücadefe içiı
hafıflik bile sayar.
Birden dalıp gittiği, coşkusuna yıllar sonra d
kapıldığı bir donanma gecesi vardı. Cumhuriye
için ogeceyi kendisinden çokdinlemişimdir. Bü
yüleniş ortasında anlatırdı; öylesine anlatırdı k
birkaç sayfamda, galiba ölünceye Kadar Senı
n/'m'le Mavi Kanatlannla Yalnız Benim Olsay
dın 'ın kimi sayfalarında bir iki donanma geceî
onun, çocukluğumun yaşlı hanımefendisinin an
lattıklanyla donandı.
Sonra bu geceyi -aynı donanma gecesi olma
lı- ben Peride Celal'den de dinledim. Çocu
Peride Celal, Kadıköyü'nün sokaklannda insa
selleri görmüştü; yıllar sonra yine görüyor, "Sİ2
lerCümnuriyei'in o heyecanmı anfayamazsınız
diyordu.
Donanma gecesi: Annemin anlattıklanna bc
kılırsa, fener alayı, havai fişekler, aydınlatılmı
gemiler...
Fakat bütün bu insanlar için bu tören hayatle
nnın 'unutulmaz' bir gecesiydi.
Onlar o geceyi galiba bir kere görmüşler, b
yüzden unutamamışlar. Yeniden doğan ülke böv
lesi fener alaylı, ışıl ışıl gemili, havai fişekli istar
bul gecesini bir kez yaşamış, sonra gelecek kı
şaklar uğruna 'tasarruf gayesine devam etmi;
hem nice yıllar.
Beş altı yıl var ki, Istanbul'un hemen her ge
cesinde, hele yaz başlangıcı, yaz, yaz sonu g€
celerinde havai fişekler gökyüzünde rengâren
yelpazeleraçıpduruyor. Bu ışık, ışıltı, renk, rüy
yelpazeleri ekonomik hayatı açlığa sürüklener
kültürel ortamı 'aç-aç!' sahnesine dönmüş, di
şünce dünyası çıkmaz sokaklaria örülü, gitgid
daha bedbaht bir ülkeye açılıyor herhalde, vı
patlasın, çal oynasın diye bir karabasan gibi aç
İıyor.
Her havai fişek görüşümde Peride Celal'in sc
zü ygnkıyor kalbimde: "Sizler Cumhuriyet'in
heyecanmı anlayamazsınız..."
Kadıköyü'nün hanımefendisi her eğlence g«
cesinde, bilmem neden, belleğimdenfırlayıp b
zamanlar çok sevdiği o donanma gecesinink
ne tıpatıp benzeyen bu yeni geceler havai fişeJ
lerini tek tek söndürmek istiyor...
Cumhuriyet'in heyecanmı anlayamayanlar, mi
tareke seneleriyle birleşmişler, havai fişek atıp dı
ruyoriar!
Ben 'dinlediğim' havai fişekleri seviyorum.
Takvimde h Bırakan:
"Bırakın istatistikleri, yaşı cumhuriyetle b
olanlar ülkenin nasıl geliştiğini, toparlandığıı
gözleriyle görmüş, elleriyle tutmuşlardır. Salal
lığın âlemi yok, Türk halkına sana bir şey yaf.
madılar demek, hem yalan söylemektir, heı
onun gözünde yalancı durumuna düşmektir,
neleryapıldığını bilmez mi sanırsınız?" Attilâ I
han, Hangi Atatürk, Bilgi Yayınevi, 1981.
C A G D A S Y A Y I N L A
(tâNIN TANIĞI Ü( YAZAR
4O0 00OTL
KVIİUYOUriVETARİIUr
KİMPURI
4. BASI
550000 TL
SANCIU YILLAR KUSATIUUS
SOKAKLAR
4 BASI
Kf. 0O0 TL
KUZU POSTUNDA KURT
2. BASI
800 000 TL
ZAMBAK SANA DA BULASTIKAN
2. BASI
soo :cc '•_
SEVMMKURES DİN BARONUNUN KAZLARI
BElJjDECn. 2. BASI
900 000 TL
ÂJIKKADINLARSOKAĞI
2 BASI
8CC OOOTL
SERİAT PAZARI
800 OOOTL
SEVDANINADRESİIELLİ DEĞİL
1OO0 0O0TL
Çağ Pazartama A.Ş. Türkocağı Caddesı No:39/41
(34334) Cağaloğlu-lstanbul TeJ: (0212) 514 01 96