25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 OCAK 1998 PERŞEMBE HABERLER ' KUTLU SAVAŞIN HAZIRLADIÖI SUSURLUK RAPORU'NUN TAM METNİ - 2 SkandaL başladı, faili ıııeçlııd hittiaşbakanlık Teftiş Kurulu; yargı alanına girmemeye özen göstererek ımkân olduğu takdirde yargıya yardımcı olmayı da hedefleyerek bu bütünlüğü sağlamaya dönük bir çalışma >apmıştır. Devletin işleyişinden ve teftiş kurullannın çalışma sısteminden haberdar olan herkes. (bu safhada) Susurluk olayını her türlü yönüyle "soruştunnaya" imkân kalmadiğını tespit edecektir. Işin önemle kaydedilmesi gereken bir diğer yönü, bazı konulann ancak polis yetkisinde olan hususlan kapsadığı ve müfettişler eliyle sonuca ulaşmanın gûçlük arz ettiğidir. Ömer Liitfû Topai'ın evi cinayetten kısa bir süre sonra aranmıştır. Arayanların şefi olduğunu iddıa eden ve bariz bir Doğu Anadolu şivesi ile konuşan bir kişinin mevcudiyeti tespit edilmiştir. Cinayetten uzunca bir süre sonra evin etrafında herhangi bir güvenlik tedbiri olmadığı da iddia edilmiştir. Bu konu polisiye bir çalışmayı gerekli kılmaktaydı. Elde edilecek bilgilen yargıya da iletmek üzere gerekli çalışmalann yapılması Emniyet Genel Müdürlüğü'nden talep edilmiştir. Emniyetçe yapılan araştırma hata veya eksiklik olmadığı gıbı bir sonuç vermiştir. Ancak aynı yazımız ıçınde yer alan MİT îstanbul Bölge Başkanlığı'nın Topal cinayetı konusunda emniyeti niçin uyardığı ve niçin bir grup polisı suçladığı ıddiasının cevabı ortaya çıkmamıştiT. Keza Ömer Lütfü Topai'ın muhasebe ve gizli kayıtlannın bulunduğu bilgisayarlann polisiye usul ve metotlarla atanması ve bulunması yine Errmiyet Genel J Müdürlüğü'nden istenmiştir. Çalışmaniızın önemle kaydedilmesi gereken bir diğer yönü vardır. Hemen hemen her teftiş, inceleme ve somşturmada ortaya çıkan temel görüntü, kurumlann müfettişler karşısında sergilediği tavnn özelliği hususudur. Kurumlar ve yöneticiler araştırma yapan denetim elemanlanna karşı genellikle zahiri bir açıklık ve şeffafhk içinde yaklaşıyor görüntüsü altında gerçekte hiçbir yardım sağlamamaya özen gösterirler. Çalışma mekânı, sekreter, telefon, araç temin edilir, sadece bilgi vermedeçekımserlik gündemdedir. Başbakanlık Teftiş Kurulu bu tavn hiçbir zaman engelleme, örtme olarak algılamamış ve karşıt bir tedbire ihtiyaç duymamıştır. Çünkü bu tavn etkisiz kılmanın yolu gerekli gereksiz evraklan dikkatle incelemek ve ilgililerle bılcmadan usanmadan sonu gelmez görüşmeler yapmaktan geçmektedir. Dört saatlik bir sohbetin neticesi bazen iki sayfa rutan not olmuştur Genellikle de bir isim, bir ilişki. bir hesap numarası, bir görevlinin olmaması gereken bir yerde bulunması, bir telefon numarası veya bir banka irtibatı takip edilecek ve ulaşılacak bir bilgiye işaret etmiştır. İşte bu görüntü içinde kamu kurumlan Susurluk olayı patlak verince zahiri bir heyecanla üzerlerine düşen görevi yapma ga>Teti içine girmişlerdir. tçişleri Bakanlıği'nın ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün inceleme ve soruşturmalan bu nedenledir. Adalet Bakanlığı ise Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun 3 kamu bankasında yaptığı araştırma Yakurian kaybolanlar düzenledikleri eytemlerde sık sık Mehmet Ağar ı suçlayarak Susurtuk'la bağlantılara dikkat çekmişlerdi. Bankalardaki ürkütücü tablo DVT Ikteri Çiller. alternatif bir Susurluk raporu için harekete geçti T " \ aşbakanlık Teftiş Kurulu 3 kamu bankasında bir r£ değerlendirme yapmış ve ortaya ürkütücü bir tab- JLJ lo çıkmıştır. Miryonlarca dolann ve milyarlarca TL.'nin bu bankalara dönüşü mümkün görülmemektedir. Uzun vadeli teminat mektuplannın nakde dönüşeceği mu- hakkaktır. Bankalarkendi kârhlıklannı azaltma pahasına belli kişi ve fırmalan fınanse etmiştir. Leasing ve off sho- re kredileri tam bir bataktır. lnşaatlar aşın derecede pa- halıdır îleriki bölümlerde bu anlamda oluşan siyaset-bü- rokrat ağırlıklı grup faaliyetlerineisimlendirilerek yer ve- rilecektir. Beürtmek gerekir ki buradaki saygın isimler Bankalar Kanunu'na mugayir işler ve işlemler yapmamış- !ar, ÖGM'lerio görev alanı kapsgnhâ&'faaliyer.şoilier-'7 .,rQjş,lerdk.Bankalarda cetpyaujeden olay lann par.asaJ bo- yutu. kamuoyunun '•Susurluk" olarak algıladığı ölaylar toplamını aşacaktır. Ve banka oiaylann da genel kirlen- menin sebebi veya sonucu değil hızlandıncısı olarak ka- bullenmede ısabetsizlık olmayacağına inanılmaktadır. Çünkü kirliliğin hedefi para ve paranın sağlayacağı güç- tür. Susurluk olaymın çerçevesinin bu olduğu hususunda da ittifak vardır. Bu bölümde yer alması gereken son bir husus da çalış- mayı yürüten Başbakanlık Teftiş Kurulu hakkındadır. Ça- lışma safhasının hemen hemen tamamı başkanhğın ter- cihleri dogrultusunda cereyan etmiştir. Muhteva da bu çerçevede belirlenmiştir. Zaman zaman kurulun tüm mü- fertişleri ve yardımcılan dahi de\Teye girmişlerdir. Özel- 1ikle Başkan Yardımcısı Osnıan Nuri Oduncu mevcut yü- kün büyük bir bölümünü taşımış, başmüfettişler Mehmet Akuı ve Ayşegül Genç aylar boyu çahşmışlardır. Yine de tayin edici karar ve tercihler başkanlıkça yapıldığı için ha- ta ve eksikhklerin tamamı başkanlığa ait olacaktır. Ancak bu çalışmanm temel iddiası bilerek. isteyerek ve hatah olduğu aşikârhiçbir tercihinyapılmadığınoktasm- dadır. Adı geçen müfettişler çalışmarun her safhasında en sı- kıntılı ve güç incelemeleri yürütmüşler, derleme ve de- ğerlendirmeleri üstlenmişlerdır. çalışmalanmıza yardımı dokunacak bilgilere ulaşmamız için gerekli her türlü ilgi ve yardımı sağlamıştır. Temmuz ayında görev verirken; Teftiş Kurulu'na hiçbir müdahale yapılmaması buna tevessül eden olursa ve gerekirse kendilerinin devreye girmesi ve bürokrasiden gelebilecek rahatsızlığı gidermesi temennimizi tereddütsüz kabul etmiştir. Sayın Başbakan bu şarta gereğinden fazla riayet ettiği gibi çalışmalann safhalannda bilgi dahi istememiştir. Bu durumun bazı hükümet üyelerinin ve bazı milletvekillerinin ümitsizliğine yol açtığını görmemiz üzerine Sayın Başbakan'a (20 Kasım 1997'de) devletle alakalı pek çok irtibatı tespit ettiğimizi ve devlet kurumlarında yapılacak pek çok düzenleme olduğunu, hükümetin ve kamuoyunun önerilecek bu tasarnıflar sonucu ahnacak tedbirlerle rahatlık duyabileceğini ifade etmek ihtiyacı hissedilmiştir. Kamuoyu devletteki "Çete" irtibatlanna konsantre olmuşken bu konuya da kısaca temas etmekte fayda vardır. Çetelerin sadece silahlı ve insan öldüren görünümü tartışılmakta, başta uyuşturucu ticareti yapan gruplar gündeme gelmektedir. Bu kanunsuz yapı, devletin kolayca baş edeceği, dünyanın her tarafında müşahede edilen. ortaya çıkan ve her ciddi devlette hele de toplumsal reaksiyon doğmuşken tasfiyesi mümkün bir görüntüdür. Oysa ülkemizde çete konusu iki ayn gelişme göstermiştir; birincisi Omer Lütfü Topal organizasyonunun uluslararası ölçekte ve değerde "mafya"laşma süreci, ikincısi silahlı faaliyetlerin ve zor kullanmanın dışında kalan eğitimli. saygın kişilerden —,-JBİHSan, kravaUılar grub** »Olarak tari flenebU«cek>; kendilenne Ocak 1997"de aktanlan ıkı konudan birini Bakan Şevket Kazanın tahmatına rağmen inceletmemıştir. Sonuçsuz uyarılar Turizm Bakanlığı. kumarhaneler (talıh ovunlan salonlan) ile ilgilı hususlan ele almış, rapor tanzım etmış, Ömer Lütfü Topal'a verilen ve kayıtlann gözardı edilmesi ile elde edilen sabıkasızlık kaydına dayalı ruhsat ışlennde bakanlığı yanıltan Adalet Bakanlığı adli sıcıl ilgilıleri hakkında ışlem yapılmasını talep etmiş. ancak Emperyal şirketinin kanunsuz elde edilmiş işletme ruhsatlannı iptal etmeyı -görüşmelerden anladıgımız o kı- hatırlanna bile getırmemışlerdır. Kasım 1997'deki uyarımız da bir sonuç vermemiştir. Eximbank. Türkmenistan'da iki oteli kredilendırmıştır. Neticede anlaşılmıştır kı bu vkı oteli kumarhanelen ilebirlikte işleten Emperyal şırketıdır ve esas borçlu da yine Emper>al'dir. E\ımbank bu bilgi>e rağmen temdıt taleplerini uvgun karşılamıştır. Kendilerine teftışın ıcraya kanşmavacağı. ancak mevcut bilgilere rağmen Emperyal'in kredisini yeniden temdıt etmede hassasiyet göstermelen hatırlatılmıştır. Susurluk ola> ı ile alakalı \ e ılgi çekici bir husus da kurumlann kendı kusurlannı unutup bir diğerını suçlama konusundaki itinalı davranışlarıdır. Askerler ise tam bir suskunluk ve sessizlik içinde olavlara sadece seyır açısından bakmışlardır. Oysa jandarmanın sövleyecek çok sözü olması gerekirdı. Özellikle de Yeşil. ıtırafçılar konusu ile Cem Ersever'in niçin veya nasıl öldürüldügünü araştınp kamuoyuna değilse bile Başbakanlığa duyurabılırlerdi. Siyaset de Susurluk konusunda tarafsız olmamıştır. Konunun ülke meselesi mi hükümet meselesı mi olduğu siyaset sahnesınde anlaşılmaz hale getirilmiştir. Bir sayın devlet bakanı -Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun, bu konudald birikimine rağmen kendisine müracaat etmemesini" tenkit konusu yapmıştır. Hem de gazetelere beyanat \ ererek. Kendisinin bakış açısının farklı olduğu iki gün sonraki beyanatıyla da (Gizli Servisler. CIA vs.) ortaya çıktığı cevabını vermek elbette mümkün olmamıştır. Üstelik Başbakan dahi partisinin ve şahsı politikasmın gözlüğünü kullanmamızı teklif etmemiş, empoze etmeye çalışmamışken sayın bakanın kişis'el bakış açısını empoze etmekten öteye gitmeyecek bir görüşme isteğini basının sayfalanna aktarması, kurulumuzun çekimserliginin haklılıgını ortaya koymuştur. Genlş yetkl Diğer bir husus da şudur; teftiş kurulunda yıllardan beri çalışan her müfettiş görevi aldıktan sonra yasal imkânlar ve çalışacağı kurumlarla baş başa kalır. llk defa - muhtemelen de son defa- Sayın Başbakan, karşılaşacağımız herhangi bir güçlüğü aşmamız için kendisine yaptığımız müracaatı anında karşılamış, doğrudan veya dolaylı olarak g ( tariflenebU«cek.>; ? ' gruplaşmalardır. ^ Ömer Lütfü Topal, yüzlerce milyar liralık gelir elde etme ımkânına kavuşarak belli bir dönemde devlete sızma ve rüşvet vererek iş yaptırma seviyesinden. kamu görevlilerine artık emir verme seviyesine yükselirken öldürülmüştür. Böylece cumhuriyet tarihinin; polisten, jandarmadan, yargıdan korkmayan ilk Amerikan tipi mafyalaşma süreci yanm kalmıştır. Bitirîmhane Bu seviyeye ulaşan bir başka grup da yoktur. Lstelık "Bitirimhaneişleticisi Fındıkzadeli Ömer" bir süre sonra kumarhanelerini tasfiye edip, yatınmlar yapmaya başlayan. fabrikalar satm alan ve hatta fabrikalar kuran Ömer Bey olma tercihini net olarak ortaya koymuşken, projelerini tahakkuk ettirme fırsatını bulamamıştır. Yine de etrafındaki hale, koruyucu bulundurmasım, 3-5 arabayla birlikte sokağa çıkmasını ve kendini korumak için tedbir almasını gereksiz kılacak kadar geniş ve etkiliydi. Adamlannın habersizce aldığı tedbiri de fark ettiği anda çok şiddetli reaksiyon göstermiştir. Bu tercih öldürülmesine yol açmamıştır. Kendisini öldüren sistem zaten her türlü tedbiri geçersiz kılacak kadar güçlüydü. Konumuz açısından üzerinde durulan ikinci ve birincisinden çok daha etkili çete faaliyeti, bizatihi devlet gücünün ve yetkisinin bu amaçla kullanımı ve organize oluşudur. SÜRECEK ' Susurluk bir olaylar zincirinden ibarettir' G iriş bölümünde arz ve izah edildiğı üzere Susur- luk olayı bir bütündür ve olaylar zincirinden iba- rettir. Istanbul'da Özgür Gündem gazete- sinin bombalanması, BehçetCantürk'ün öldürülmesi, Diyarbakır'da yazar Musa Anter'in öldürülmesi; Istanbul'daTank Ümit olayı ile Azerbaycan'da ihtilal de- nemesı; Bodrum'da Hikmet Babataş ci- nayeti, Gaziantep'te Mehmet Ali Yap- rak'ın kaçınlması. bankalann trilyonluk kredileri, gerçekte Ankara'da cereyan e- den olayın muhtelif veçheleridır HalenmilletvekilıSn Hayri Kozakçı- oğlu'nun "Ben Olağanüstü Hal bölge Va- lisi iken Yeşil kod adh Mahmut Yıldınm' ı bölge sınırlan dışına çıkarmıştun" dedı- ği olay her ne ise. bizim de Susurluk ola- yından anladıgımız aynı şeydir. Sn. Ko- zakçıoğlu ışaret etmektedir kı. Yeşıl ad- lı kişi Olağanüstü Hal Yalılik çalışmala- n için yararlı değıl zararhdır. Ama ayni kişi jandarma için, MİT için zararlı de- ğil yararlı bir kışıdir. Hatta o kadar ya- rarlıdırki. Kocaelı Emniyet Müdürü Ha- diOzcanisımli çete reisınınteslim olma- sı için Yeşil'in aracılıöına başvurmakta- dır. Bu kişi o kadar yararlıdır kı polis ta- rafından yanlışlıkla (veya MİT'e gözda- ğı \ermek için) karakola götürülüp sor- gulandıktan sonra -gelıp adamınızı alın- denmekte ve serbest bırakılmakta, MlT'te kınlan kaburga kemiklerini teda- \ ı ertırmektedir. Bıçakla kesilir gibi... Susurluk olayı nedır? Kasım 1996'dan ıtıbaren faılı meçhul olaylar adeta bıçak- la kesılır gıbı durmuştur. Susurluk işte budur. Bir üst görevli Eylül 1997"de: ~...Yurtdtşından geldi ve başımıza bela oldu. Ortadan kakünlması gerekiyor a- ma ortam müsait değü" diyordu. Susur- luk olayı bu değilse hangısıdır? Susurluk olayının başlangıcı belkı de zamanın Başbakanı Çiller"ın bir cümle- sınde gızlıdir. "PKK'yeyardım eden isa- damlarının listesi elimizde" diyordu. Sonra da infazlar başladı. Infazlann ka- rannı kim veriyordu? Bozulmanın baş- laması ve vatan-millet hesaplannın ye- rini kişısel hesaplann alması kaçınılmaz- dı ve öyle oldu. Bu rapor. Susurluk ola- vını işte böyle algılamaktadır. Doğu ve Güneydoğu .Anadolu'da ze- mın çok daha kaygandı. Itırafçılar, koru- cular. aşiret reıslen zaten karmaşık bir yapı oluşruruyorlardı. PKK'lı terönstle sade vatandaşı ayırt edecek açık bir öl- çü bulmanın güçlüğü ilave edilince. o bölgede vatanı için canını nske sokan polıs-asker gençlerimızin yaşadığı zor- luğu anlamak kolaylaşacaktır. Ancak kışisel hesaplann gündeme ge- lişi ve uygulanışı çok sonralandır. Bölgede yıllardır devam eden müca- dele ve PKK saldınlan batı bölgelerin- de dahi genışleyen bir tepki yaratırken, Olağanüstü Hal Bölgesi'ndeyaşayanla- rın ve PKK ile mücadele eden devlet güçlennın tepkisini, öfkesinı ve bazı şe- dit davranışlannı anlamak ve mazur gör- mek mümkündür. Hatta zaruridir. An- cak bu olağan fakat karmaşık görünüm ıçınde yer alan kurumlan ve bu karma- şık yapıda gelışen bazı olaylan detaye et- mek gereklıdir. Böylece ülkenin PKK ile mücadelesınden. Ankara'ya -Istan- bul'a ve parasal ılişkilere uzanan bir gü- zergâhı görmek mümkün olacaktır. PERŞEMBE ORHAN BLRSALI İki Olay Önce Mesut Yılmaz'ın hakkını vermek gerekir: Susurluk Raporu, ülkemizde devletin, devlet görev- lilerinin karıştığı her türlü pisliğe, sönükbirfenerlede olsa ışık tutmaya çalışan, utangaç bir şekilde de ol- sa değinen, bir başbakanın, bir hükümetin talima- tıyla hazırlanan ilk rapordur. Raporun önemi, raporun içindekilerden çok, icra- da en yetkili kişinin malı olmasından ileri geliyor. Yoksa, herkesin bildiği gibi, rapordaanlatılan oiay- lann çok büyük çoğunluğu, çok daha geniş bir şe- kilde kamuoyunca bilinmektedir. Devleti her türlü karanlık işlerin içine soktuktan sonra, kendilerini dokunulmaz kılmak için devleti "kutsallaştıran"lann büyük gücüne rağmen, Başba- kan'ın ve hükümetin bu konuda kamuoyunun duyar- lığına kulak vererek böyle bir rapor hazırlatması, Tür- kiye'nin geleceği için bir umut ışığı yakmıştır. Raporun ikinci önemi, yaktığı bu umut ışığından kaynaklanıyor. t i , Bu bir başlangıç ve ilk adımdır. • ' '* Hükümetin bu ilk adımın arkasını nasıl getlreceği sorusunun pratikte öğreneceğimiz yanıtı, bu umut ışığının daha güçlü yanmasına veya zayrflamasına yolaçacaktır. Ya Türkiye'nin önü açılacak ve her alanda ileriye doğru yürüyeceğiz. Ya da toplum olarak bataklık içinde yaşamayı sür- düreceğiz. • • • Susurluk Raporu, Türkiye'de yıllardır yaşadığımız devlet ve devlet destekli terör dehşeti; devlet des- tekli siyasal cinayetler; dünya çapında sürdürülen devlet görevlileri- mafya- kaçakçılık- uyuşturucu ti- careti konulannda sadece ipuçlannı içeriyor. Devlet görevlilerinin karıştığı bazı büyük oiaylann ise hiçbirinden iz yoktur raporda. Örneğin ülkemizde yaşanan en büyük siyasal ve toplumsal cinayetlerden biri olan Uğur Mumcu'nun katledilmesi olayı araştınlmamıştır. Orgeneral Eşref Bitlis'in uçağının düşürülmesı olayı araştınlmamıştır. Abdi Ipekçi cinayeti de geçmişe yönelik Susur- luk bağlantılıdır. Bu olay da, bütün failler ortada ol- masına rağmen, aydınlatılmamaktadır ısraıia. Güneydoğu'da öldürülen onlarca gazetecinin ka- tillerinin de devlet bağlantılı olduğu ilk kez itiraf edil- mektedir. ' • • • - • • * Uğur Mumcu cinayeti devlet sım olarak mı görü- lüyor? Ya Eşref Bitlis'in uçağının düşmesi? Özellikle bu iki olayın devlet içindeki odakları or- taya çıkartılmadıkça, devlet hiçbirzaman temizlene- meyecektir. Temiz toplumun, temiz devletin kilit nok- talandır, Mumcu ve Bitlis olaylan. Mumcu cinayetinin devlet içindeki sorumlusu kim- dir, bilmiyoruz. Ama bu devlet içindeki odaklan per- deleyenleri, cinayetle ilgili bütün ipuçlannı görmez- likten gelen veyayokedenleri biliyoruz: DGM'nin ün 1 -, lü başsavcısı ve savcısı. Mumcu cinayeti, Başbakan'ın olayı soruştur öze( bir |rl'üfötttşi atamasını gerektirecek kadari öoerrVİvş Kilit, bif olaydır. Aileleri mahkemeye başvuracak Güneydoğu'da 13 gazeteci öldürüldü Yurt Haberteri Servisi - Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş tara- fından hazırlanan Susur- luk Raporu'nda. Özgür Gündem gazetesi yazan Musa ,\nter"in devlet güç- lerince öldürüldüğü iddi- alannın yeralması, dikkat- leri 1992 \e 1993 yıllan arasında Güneydoğu'da yaşanan gazeteci cinayet- lerineyönlendirdi. Hizbul- kontra ya da Hizbullah'a mal edilen cinayetler ne- deniyle gazetecilenn aile- leri, Emniyet Genel Mü- dürlüğü'nü mahkemeye vermeye hazırlanıyor. Kitaplannı imzalamak amacıyla 19 Eylül 1992 ta- rihinde Diyarbakır'a gelen Yeni Ülke ve Özgür Gün- dem gazeteleri yazan Mu- sa Anter. 20 Eylül 1992 akşamı saat 19.15 sırala- rında kaldığı otelin lobi- sinde bir kişi ile konuşma- ya başladı. Ötelden yeğenı Örhan Miroğhı'yla birlik- te aynlan Musa Anter. ad» saptanamayan bu kişi tara- fından Aziziye Mahalle- si'ne götürülerek yaylırn ateşine tutuldu. Anter olay yerinde öldü. yeğeni ise yaralı kurtuldu. t Anter cinayetinin failla- n aradan geçen 6 yıla rağ- men bulunmamıştı. Susur- luk Raporu'nda Anter$ "Yeşil" kod adlı Mahmıi Yüdınm'ın öldürdüğüne yerverildı. , Musa Anter'in dışında 1992vel993yıllanndal2 gazeteci Güneydoğu'da fa- ili meçhul cinayete kurban gitti. Çok sayıda gazete sa- tıcısı uğradıklan saldında öldürüldü, bazı gazete b feleri de bombalandı. çankaya'dan demokratikleşme fc DokıuıııhııazlıkIarııı kapsamı daraltdmah^ ANKARA(AA)-Gum- hurbaşkanlığı De\ let De- netleme Kurulu tarafmdan Gumhurbaşkanı Süley- man Demirel'ın ısteği üze- rine hazırlanan "Demok- ratikleşmeve Engel Oluş- turan Yasalann Değiştiril- mesine tlişldn Rapor"da. milletvekili dokunulmaz- lığının kapsamının daral- tılması önerildi. TBMM Başkanhğı'na gönderilen ve buradan Meclis'teki parti grup baş- kanvekillerine dağıtılan Raporda, milletvekili do- kunulmazlığı kavramının yeniden tanımlanarak, kapsamının daraltılması gereğine dikkat çekildi. Devlet Denetleme Ku- rulu. Yüksek Askerı Şû- ra'nın kararlannın yargı- ya açık olması vönünde değişıklik önerdi. Anaya- sa'da "Cumhurbaşkanı- nın tek başına yapacağı iş- lemler Ue Yüksek Askeri Şûra'nın kararlan yargı denetimi dışındadır" şek- linde yer alan "Yargı Yo- lu" başlıklı 125. madde; nin ikinci fikrasımn "Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işler ile Yüksek Askeri Şûra'nııi terfu nakil \e atama karar- lan yargı denetimi dışiftj dadır" şeklinde değiştiril» mesini önerdi. 4 t , Raporda, anayasnır) 4 159. maddesinde de değt« A şiklik yapılmast önerildi Raporda, mahkemeleri bağımsızlığı ve hâkımli teminatı ilkelerini esf alarak, Hâkimler ve Sava lar Yüksek Kurulu'ndrf köklü değişiklikler öngö- ren, adli ve idan yargıya mensup yargıç ve savcılar yönünden ayn ayn kurul- lann oluşturulması istens di. Adalet Bakanı ve müs- teşann kurul üyeliğine son verilmesi önerilen rapor-t da, kurulun, Adalet Ba- kanlığf ndan bağımsız bit yönetsel yapıya kavuştu-- rulması ve adalet müfet- tişliğinin doğrudan kuralJ lara bağlanması istendi. S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle