Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 AĞUSTOS 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
UYCARLIKLARIN İZİNDE. OKTAY EKİNCİ
"Isa'dan Sonra tkinci Binyırda Anadolu'da inşa edilen en büyük tiyatro...
Albnoluk'ta 'Antandros• KazDağı
eteklerinden Edremit
Körfezi'ni gururla
seyreden tarihsel
yerleşmeler,
Altınoluk'un Çam
mahallesi yamaçlannda
kurulan 5000 kişilik
Antandros Tiyatrosu'nu
özlemle kucaklayıp
aralanna aldılar...
Bugûne dek adını hep "oksi-
jen deposu" olarak duyuran Al-
traoluk, bundan böyle artık "ti-
yatrosuyla" da nam salacak.
Çünku, geçen Haziran (1997)
ayının son günlennde coşkulu
bir programla hizmete açılan ti-
yatro, herhangi birgösteri mekâ-
nı şeklindedeğil.
Albnoiuk Betediyesi'nin yak-
laşık 2 yıl süren çabalan sonu-
cunda "insanhğa veuygaıiığa ar-
mağan ofeun" diyerek ülkemize
kazandırdığ] yapı, tam "5000 H-
şflik" dev bir "amTıteatr". Üste-
lik, mimari formunun yanı sıra
yapı malzemesi de antik çağlar-
daki benzerleri gibi tümüyle ta-
rihi "Assos" taşından... Denebi-
lir ki "yeni" olduğunu bilmeyen-
ler, sanki birkaç bin yılhk bir ti-
yatronun restore edildigini bile
sanabilirler...
Belediye Başkanı İsmail Ay-
nur'un haklı bir gururla;
"tsa'dan sonra ikinci binyüda
Anadolu 'da inşa edilen en büyük
amfiteatr" olarak tanımladığı ti-
Esenyurt Bdediyesi'nin Rıfat Ilgaz Kûltür Merkezi Trakya'da dev bir
tiyatro şeklinde yükseürken, Alüooluk Bdedıyesi'nin Antandros
Sahnesi de AnadolıTdaki en büyük tiyatro olarak İda'nuı yamaçlannı
sûslemeye başladi™
Altmohık'un tarihi Çam mahaHesindeki görkemli eski evler de artık
Antandros Hyatrosu'nun tarihsel komşulan olacaklar»
(Fotoğraflar: OKTAY EKÎNCİ)
yatro, Altınoluk'taki Antandros
antik kentinin adını taşıyor.
Efsanevi İda Dağı'nın zümrüt
yeşili eteklerinde "kutsal zeytin
ağaclannuT arasına gızlenerek
Edremit Körfezi'ni seyreden
"Antandros Tiyatrosu'', tarihle
doğanın sanki "ortak sevdausT
gibi duruyor. Hele, açılış günle-
rindeki Zülfü Lrvaneü konserin-
de olduğu gibi, aynı tarihe ve do-
ğaya sevdalı "ayduıkk insanlar-
la" da kucaklaşınca, çağdaş kül-
tûre yaptığı katkıyla gericiliğe
de meydan okuyor...
Tiyatronun tasanmını ve in-
şaatını yöneten belediye meclis
üyesi mimaT Mehmet Aldf Öz-
nal diyor ki: "Yerseciminekarar
verirken hem eski Çam mahal-
lesine, hem de tskele mahallesi-
ne komşu olmasını gözettik. Böy-
lece Altınoluk'un tarihi yerleş-
mesinde yaşayan yerli halk 0e kî-
yı kuşağındaki yeni yerteşme böl-
gesinde yaşayanlar, bu ortak
komşulannda bir araya gelerek,
kültiir ve sanat ortamında bu-
luşmuş olacaklar..."
Beledı>e Başkanı İsmail Ay-
nur da diyor ki; "Hiçbir yardnn
almadan tümüyle kendi olanak-
lanmızla gerçekleştirdiğimiz bu
tiyatro, gericiliğe karşı ilericiü-
ğin. ilkeltiğe karşı uygaruğm, yo-
bazlığa karşı aydınlanmanın ve
şeriata karşı da cumhuriyetin
kalesi olacak. Altınoluk'un hoş-
görülü, banşcıl, demokrat ve la-
ik kimliği de İda'nuı bağnndaki
İda'nın bağnnda bir 'köy akademisi'Antandros Tiyatrosu'nun "yakın kom-
şulan" arasında, 35. km'de Assos ve 80.
km'de Troia'nın yanı sıra, aynı kıyı kuşa-
ğını ve aynı yeşil yamaçlan paylaştığı
Tahtakuşlar da var. Daha doğrusu, "Tah-
takuşlar Ozel Etnografya Müzesi ve Ga-
lerisL."
' O gün, tiyatronun açıİLŞi sırasında ge-
len bir davet üzerine, ertesi günü de bu
"şaşıröcı" köy müzesindeki "resm ve fo-
tDğrafserjpsmin''açılışınakatılıyoruz. Sa-
natçılar bir ana-oğul ikilisi. Anne Saadet
Erdoğan serginin ressamı, oğul 1\ınç Er-
doğan ise fotograf sanatçısı...
Kaz Dağı eteklerindeki bir "köy ye-
ri"nde bu müzeyi ve bu galeriyi 1991'de
kuran AUbey Kudar, serginin açılışını ya-
parken şu bilgileri veriyor:
"Bugün, bu galerideki 42. sergiye tanık
oluyorsunuz. Başlangıçta. bir köy yerinde,
böylesi bir çabanın ütopya oiduğunu sa-
naolannuz vardı. Fakat şimdi artık sergi
takvimimiz öylesine dolu ki örneğin bu yıl
yeni bir talebi karşuamak belki de miim-
kün oünavacak_"
Tunç Erdoğan "askerde" olduğundan,
sergı sertifıkasmı "getin" Erdoğan alıyor.
Açılış kokteyli için düzenlenen "ikram
masasmın" ûzerinde ise kentlerdeki çok
renkli görüntünün yerine yalın ve sağlık-
lı bir "köy mönüsü" var. "Zeytin, köy ek-
meği ve ev çöreğL."
Tahtakuşlar Müzesi ve Galerisi'ni, ger-
çekten böylesine şaşırtıcı ve çarpıcı bir
kültür ve sanat merkezi haline getiren "iti-
Tahtakuşlar köyündeki etnograiya galerisinde İda
Dağ kültürünün tüm aynnülan sergüeniyor_
Tahtakuşlann süngesi bir kabp ve çift beyaz
güvercin_
d güç" acaba nedir? Kentlerimizdeki dev-
let destekli müze sayısı yıllardır yerinde
sayarken, bir köy yerinde "özel oianaldar-
la" gerçekleşen bu mucızenin sırn nere-
de yatıyor?..
Bu sorulann yanıtında, ilk sırayı hiç
kuşkusuz yine ida Dağı eteklerindeki
köylerde yaşatılan "kültür birikhnr alı-
yor. Tahtakuşlar köyü, işte bu birikimin
yoğunlaştığı "aydmlanmadan yana" bir
yerleşme olarak şimdi de sanat galerisine
beşiklik ediyor.
Müzenin kurucusu Alibey Kudar ise iş-
te bu kimliğin "öncü" temsilcilerinden.
Türkiye'ye cumhuriyet döneminın aydın-
lık insanlannı yetiştıren Savaştepe Köy
Enstitüsü'nün kapatılmadan önceki
"son" mezunlanndan. 40 yılı aşkın öğret-
menlik hizmetinden sonra, 1991 "den bu
yana da aynı çağdaş eğitim anlayışını iş-
te bu müzeyi geliştirerek yaşama geçiri-
yor. Yörenin tüm etnografya zenginliğini
sergileyen köy müzesindeki "bilgisayar
destekli köy kütüphanesi" ise duyarlı çev-
relerin kitap bağışlanyla hızla gelişiyor.
Tahtakuşlar Müzesi ve Galerisi, 1994
yılında UNESCO ödülünü de almış.
Ida'da yetişen "her derde deva" şifalı ot-
lardan tutun, Yörük yaşamının tüm kül-
türzenginliğini belgeleyen eşyalar, giysi-
ler, araç ve gereçler, süs eşyalan ve "ger-
çek bir çadır" örneği "açdüamalanyfaı"
birlikte sanki "akademik birgösteri" şek-
linde sergileniyor. Sergi açılışında ikram
edilen "yerli zeytinin" neden böylesine
olağanüstü bir "lezzet" taşidığını merak
edenler için ise galerinin alçakgönüllü
broşüründe şu bılgi veriliyor:
u
Arkeok»jik
buluntular, insanın 8000 > ıldır zeytin ağa-
cıyla tanışüğını kanırJamışür. Tarih boyun-
ca tüm kutsal kitaplarda daTann'nm lüt-
fu olarak anılmıştır_"
Evet. Bu kez "Yolunuz düserse uğra-
yın" demiyorum. Düşse de düşmese de
Altınoluk'taki Antandros Tiyatrosu'nu ve
onun kahraman komşusu Tahtakuşlar
Müzesi'nı görmeli ve kucaklamalısınız.
Oradan sadece 15 dakika mesafedeki Gü-
re'ye de uğrarsanız, bu kez Cengiz tek-
taş'ın yaz okuluyla da tanışabilir, efsane-
vi İda Dağı'nın uygarhkiçinne denli güç-
lü bir "ilham kaynağı" olduğunu siz de
coşkuyla ızleyebilirsiniz...
bu kaleyle sonsuza dek koruna-
cak_"
'Yamaçlardald' uygarnk-
Aslına bakılırsa, "İda'nın bag-
n", yani Kaz Dağı'nın yamaçla-
n, bir anlamda zaten tüm bu er-
demlerin de "tarihselvedoğal yo-
vası" sayılır. Körfezi bu dağın
"bin pmarh" eteklerinden seyre-
den tarihsel yerleşmelerin ve köy-
lerin tümü, Anadolu'nun "aydm-
hktanyana" insanlanmn beldele-
ri. Altınoluk da öyle, Adatepede,
Güre de, Tahtakuşlar da, diğerle-
ride...
Hele Altınoluk'un aynı yamaç-
larda kurulmuş ilk yerleşme mer-
kezi olan Çam mahallesi, yine bu
uygarlık kimliğini öylesine "dışa
vuruyor" ki, ulu çınarlarla bezeli
köy meydanı, sevimli sokaklan,
özgün evleri ve doğayla eşsiz bir
uyum sergileyen mimari doku-
suyla, Antandros Tiyatrosu'nun
da hiç kuşkusuz şimdiden en ya-
kın dostu oluyor. Tıpkı, yakın dö-
nemlere kadar yine bu sokaklar-
da ve bu evlerde "Anadolu Rum-
lan" ile birlikte yaşanan kımı des-
tansı dostluklar gibi...
Çam mahallesınin tarihi doku-
su içinde sokaklann derinlikleri-
ne girdikçe, işte o "gizemfi yüla-
nn" hâlâ silinemeyen izlerini de
görüyoruz. Kirni evlere ve kimi
duvarlara bakınca da sanki aynı
duygulu tarihi "duyumsuyor" gi-
bi oluyoruz.
Yukarlardaki taş sokaklardan
aşağılardaki "kıyı kuşağuıa" bak-
tığımızda ise rantın ve yağmanın
yarattığı "betondenizinin
n
ürpeT-
tici görüntüsünden açıkcası
"utjuuyoruz". Yamaçlarda-
ki Çam mahallesini bu top-
raklara armağan eden ve her
yönüyle Anadolu'ya ait olan
bir uygarlığın, vaktiyle bu
mahallenin "isketesj" olan
küçük ve sevimli kıyı yer-
leşmesini sözde şimdi "i-
m«r"(!) ederken, doğaya ve
insana karşı nasıl da böyle
"hoyrathğa" dönüşebildigi-
ni anlamakta güçlük çekiyo-
ruz...
Altınoluk Belediyesi, bir
yandan özellikle son 10 yıl-
da doruğa tırmanan bu çe-
lişkinin "tahribatını" da ar-
tık durdurrnaya çalışırken,
öbür yandan Antandros Ti-
yatrosu'nun "vauiE kahna-
ması" için de yeni çabalar
planlıyor.
Bu anlamda belediye sı-
nırlan içinde "arkeolojik
SİT" olarak koruma altında
bulunan antik Antandros
kentinin gün ışığına çıkanl-
ması için yine belediye ola-
naklanyla "kazılara başlan-
maa" karan da verilmiş du-
rumda.
Böylece, toprak altındaki
tarihsel zenginlik bir "açık
müze" şeklinde sergilenme-
ye başlandığında, Altınoluk
artık geçmışle gelecek ara-
sında bir "kültür köprüsü"
işlevini de üstlenmiş olacak.
Antandros Tiyatrosu ise bu
köprüden geçmek isteyenle-
rin uygarlık bilincinı, 3. bin
yıla taşıyacak...
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Hüseyin Akbulut:
Yeni yapılanma ^
Kültür Servisi - Devlet Opera
ve Balesi Genel Müdürü Hüse-
yin Akbulut, opera ve bale sa-
natlan ile çoksesli müzik kurum-
lannın toplumun giderek artan
taleplerini karşılayabilmesi için
yeni bir yapılanmaya gereksinim
duyulduğunu belirtti. Akbulut,
yeni hükümete bir uyan niteli-
gindeki açıklamalan çerçevesin-
de, "Devlet Opera ve Balesi ile
müzik kurumlanmızda mevcırt
yasaiar nedeniy k bugünkü yapı-
^yia üretkenlik özendirilmemek-
^nlir. Yetenekli ve uretken bir sa-
patçuıiD daha fazla çauşmasma
gerek yoktur. Çünkü yeteneksiz,
tembel ve verimsiz de aka aynı
Öcreti alacaknr. Devlet Opera ve
Balesi'nde süregeten yanhş yapı-
bnmanın bir an önce özerk, üret-
ken ve dinamik bir yapılanmaya
Bönüştüriilmesi gereği açıkbr"
üedi.
p Ankara'da dün düzenlediği
^asın toplanhsında Devlet Ope-
fa ve Balesi 'nın geçen dönemde
çok kısıtlı olanaklarla çalıştığını
anlatan Hüseyin Akbulut, Dev-
let Opera ve Balesi bütçesinde
yapılan 50 milyarlık ödenek ke-
sintisini, turnelerin engellenme-
sıni, sanatçı kadrolanna atama
izni verilmemesini, yabancı uy-
ruklu sanatçılann kurumda ça-
lıştınlmaması gibi uygulamala-
fı eleştirerek, bu yıl Aspendos
^ ve Bale Festivalı'nin de
büyük zorluklar içinde gerçek-
leştirilebildiğini söyledi.
Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürü Hüseyin Akbulut, Dev-
let Opera ve Balesi'ne son 17
yılda yalnızca 374 kadro veril-
mesine de dikkat çekerek, bu
kadrolarla yalnızca lzmir ve
Mersin Devlet Opera ve Balesi
müdürlüklerinin kurulabildiğini
C/pera ve bale
kurumlanndaki
yapılanma içinde
sanatçının fıziksel
olanaklannın gözardı
edildigini belirten
Akbulut, "Sanatçı 65
yaşına kadar görevde
kalmaya zorunlu"
diyor.
söyledi. Akbulut, opera ve bale
kurumlannın dört il merkezi ile
sınırlandınlmaması gerektiğini
belirterek "Karadeniz Bölge-
si'nde (Samsun). Güneydoğu'da
(Gaaantep), Doğu'da (Van) ope-
ra ve bale müdürlüklerinin kısa
zamanda açılması gerçekleştiril-
meüdir. Türki>c'nin önemli tu-
rizm merkezfcrinden biri olan
Antalya'da Aspendos Opera ve
BaleFesoVaH'nuıdeoluşturduğu
ahyapı göz önünde tutularak bu
ilimizde de bir müdürlüğün et-
kinükleriııe başlaması yerinde
obcakbr" dedi.
Opera ve bale ile diğer sanat
kurumlanndaki var olan yapı-
lanma içinde sanatçının fıziksel
olanaklannın da göz ardı edildi-
gini belirten Hüseyin Akbulut,
şöyle konuştu: "Fıziksel olanak-
laruı önemi şan ve bale sanatla-
nnda daha da belirgindir. Çün-
kü insan bedeni belli bir yaştan
sonra fiziksel-artistik otanaklan
kuUanmaktan yoksun kahr. Oy-
sa sistem 65 yaşına kadar görev-
de kalmayızorunlu kıunaktadır.
Sanatçılann emeklerinin yeni-
den düzenlenmesi ve özendiril-
mesiyle sorun çözülecek, boşala-
cak kadrolara genç ve dinamik
unsurlar alınarak kan dolaşunı
sağlanacak, yeni oluşumla la-
demü sanatcılanmızın mağduri-
yetleri önknecektir."
Türkiye"nin, müzik alanında
B
uygardünya"nın bir parçası ol-
duğunu söyleyen Akbulut,
"Türkiye, opera ve balenin ku-
nımlaştığıtektslamülkeskür.Bu
alanda Avrupa'nın doğusunda
'son durak'ur. Bizim doğumuz-
daÇin. Kore,JaponyagibiUzak-
doğu ülkelerine kadar opera ve
bale kurumlaşmış değüdir. Yüce
Atatürk' ün bize kazandırmgı bu
alandaki kurumlaşmaya büyük
önem veriyoruz."
2.Leyla
GencerŞan
Yanşması
eylülde
• 'La Diva Turca' Leyla Gencer
adına buyıl ikincisi düzenlenen şan
yarışmasında fınale kalanlar, 8
eylülde Cemal Reşit Rey Konser
Salonu 'ndaki gala gecesinde
buluşacak.
KüMr Servisi - Bütün
dünyanın 'La Diva Turca'
olarak tanıdığı, ülkemizin
yetiştirdiği en büyük
sanatçılardan soprano Leyla
Gencer adına 1995 yılında
birincisi düzenlenen
Uluslararası Leyla Gencer Şan
Yanşması'nm ikincisi eylül
ayında gerçekleştirilecek.
Başkanlığım La Scala Operası
Genel Müdürü Dr. Cario
Fontananın yapacağı yanşma
jürisinde dünya operasının en
seçkin isimlerinden Leyla
Gencer (jüri başkan
yardımcısı), Münih
Prinzregent Tiyatrosu Genel
Intendantı Prof. August
Everding, Royal Opera House
Sanat danışmanı Helga
Schmidt Teatro Comunale
Bologna Sanat Yönetmeni
Gianni Tangucci, Roma
Operası Sanat Yönetmeni
VTncenzo de Vivo ve Devlet
Sanatçısı Ayduı Gün yer
alıyor.
Organizasyonu Yapı Kredi
Kültür Sanat Yayıncıhk
tarafından yapılan yanşmanın
kurallannı ve başvuru
formlannı içeren kataloglar
dünyanın çeşitli ülkelerindeki
operalar, konservatuvarlar.
müzik okullan ve müzik
merkezlerine ulaştınldı. İlk
yanşmada dereceye giren
finalistlere dünya opera
çevrelerinde önemli bir
kariyerin kapılannı açan
yanşmaya bu yıl kaülımın
epeyce yüksek olması
bekleniyor. 1995 yılında
birinci olan Enkelejda
Shkosa ve ikinci olan
Raul Alvarez Italya'da La
Scala ve Roma Operalan'nda
ve Avrupa'nın belli başlı
operalannda temsiller veriyor.
8 eylülde Cemal Reşit Rey
Konser Salonu'nda
düzenlenecek gala gecesinde
fınale kalan yanşmacılar şef
Cem Mansur'un yöneteceği
Bilkent Senfoni
Orkestrası eşliğinde bir
konser verecek.
(Aynntılı bilgi için: 0212 252
47 00/431)
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Bilim ve Sahtecilik...
2 ağustos tarihli Cumhuriyet'in birinci sayfasında
bir haber başlığı: Doktora Tezinde Skandal. Sonra
özet: "I.Ü. SosyalBilimlerEnstitüsü'nceüçprofesör-
den oluşturulan inceleme komisyonu, I.U. lletişim
Fakültesi Dekan Yardımcısı Samsun Demir'/n, dok-
tora tezini, I.Ü. Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yrd.
Doçent Adem Sözüer'/n yüksek lısans tezinden çok
büyük aktanmlar yaparak hazırladığını belirledi."
İHaberin aynntılan, 11. sayfada verilmiş. Haberde
belirtildiğine göre, şimdi "Yard. Doç. Dr." unvanıyla
I.Ü. lletişim Faküttesi'nin dekan yardımcılığı görevin-
de bulunan kişinin "başkasından aktarma" doktora
tezinin danışmanlığını da I.Ü. lletişim Faküttesi'nin
eski Dekanı ve eski TRT Genel Müdürü Prof. Dr. Tay-
fun Akgüner yapmış...
Komisyon raporunda, söz konusu tezin "çok bü-
yük ölçüde aktanmlar yapılarak intihal yoluyla hazır-
landığı" belirtilmiş. "İntihal", genelde "başkasının ma-
lı ûzerinde kendisininmiş gibi hak iddia etmek", ede-
biyatta ise "başkasının yazısını kendisinin gibi gös-
termek" anlamlarına geliyor. Yani örneğin çaldığınız
bir bisikletin size ait olduğunu ya da bir ressamın yap-
tığı tabloyu kendinizin yaptığını ilen sürmeniz ne an-
lama gelıyorsa, "intihal" de o demek!
Birincil görevı, asla ödün ventemeyecek görevi ger-
çeğe ulaşmak olan bılimin dunyasına daha adım atar
atmaz sahtecıliğe sapmak; kendinı, bütün yaşamını
bilime adamakla eşanlamlı olan akademisyenlığın da-
ha ilk evrelerinde, hak etmediğı bir akademik unvanı
sahtecilik yoluyla elde etmek, bilime yöneltilmesi dü-
şünülebilecek saldınlar arasında böylesi, hiç kuşku-
suz en ağmdır. Çünkü bilimi bu türden bir sahtecilik
kadar aşağılayan bir başka saldırı daha düşünebil-
mek, gerçekten çok güçtür! Böyle bir eylem, daha en
baştan; "Ben, bilimi gerçeklere ulaşmak için değil,
her fırsatta kötüye kullanmak için seçtım" demekle
eşanlamlıdır. Bu yola sapmış, ilk akademik unvanım
"intihal" yotuyla elde etmiş bir kişinin dekan yardım-
cılığı gibi bir görevde bulunması ise olayın bir başka
düşündürücü yanıdır. Çünkü dekan yardımcısı, genel-
de dekan adına hareket eden, bu arada dekan göre-
vınin başında bulunmadığı zamanlanda onun adına fa-
külteyı temsıl edıp yöneten kişi demektir. Fakülte gi-
bi bir bilimsel kurumun başında, daha akademisyen-
liğinin ilk basamaklarındayken uğraşına ihanet etmiş
bir "bilim adamıÇ.)".
Bu arada yeri gelmişken, şu "tez danışmanlığı"na
da biraz açıklık getirelim. Tez danışmanı, doktora ada-
yının canı istedtğı zaman bir şeyler soracağı kişi de-
ğildir. Tez danışmanının, o tezın hazırtanmasında so-
nımluluk payı vardır Bu nedenle tez danışmanı, te-
zin gidişatını ve doktora adayının bu bağlamdaki bü-
tün çalışmalannı denetleyen, denetlemekle yükümlü
olan kişi demektir ve bu kimliği nedeniyle de, o tez
konusu hakkjnda en az doktora adayı kadar bilgı sa-
hibi olmak durumundaki kişıdir. Bu gerçekler göz
önünde tutulduğunda, "intihal" yoluyla hazırlanan te-
zin danışmanlığını yapmış olan Sayın Prof. Dr. Tayfun
Akgüner'in "Türkiye'de Basın Suçlannda Sorumlu-
luk ve Yargılama Rejimi" başlıklı bir tezin, "Basın Suç-
lannda Ceza Sorumluluğu" başlığını taşıyan, yani
"konu benzertiğini" daha başlığıyla çağrıştıran, ilk
tezden dört yıl önce kaleme alınmış ve üstelik kıtap
olarak da basdmış birtezle "benzetiiklerini" nasıl an-
layamadığını anlayabilmek, gerçekten çok güçtür!
Bu olaya ülkemiz ünıversıtelerınde ilk kez rastlan-
mıyor. Bu tür bilim sahteciliklen bundan önce de or-
taya çıkanlmıştı. Önemli olan, Türkiye üniversitelerın-
deki bilimsel sahtecilik uygulamalannın tarihini bil-
mek değil, bütün bu olup bitenlerden sonuç çıkara-
bilmek, başka deyişle, bilimsel uygulamalanmızdaki
hangi aksaklıklar ve eksikler nedeniyle böyle sahte-
ciliklerecüref edilebildiği ûzerinde kafa yormaktır! Bir
akademisyen neden doktora yapmak ıster, neden
doçent ve profesör olmak ister, bu sorulara gerçek
yanrtlar aramaktır. Bütün bunlar, kendini bilime veren
kişinin çeşitli aşamalardaki yeterlilığinı herkesten ön-
ce kendine kanrtlamak için koyduğu hedefler olmak-
tan çıkıp, hangi yoldan olursa olsun elde edilebilecek,
kimi zaman da sadece "bekleme sûresı dolduğu için"
alınabilecek unvanlara mı dönüşmüştür?
Bu ciddıyet gösterilmediği, örneğin üniversiteleri-
mızde akademisyenlerin saat kaçta "işbaşı yaptıkla-
nndan" çok, işbaşındayken "bilim yapıp yapmadık-
lan" önemsenmediği sürece, bu türden sahtecılikle-
re gelecekte de rastlayacağımızı söylemek bir keha-
net olmayacaktıri
Brecht'in Galilei'sı, oyunun sonundaki ünlü tıradın-
da, bir bilim adamı olarak yaptığı buluşlar insanlığın
zaranna olduğu takdirde, kendisi gibi birinin artık bi-
limin saflannda yerinin olamayacağını söyler. Bu, bi-
lim adamının sorumluluğunun gerçek bir bilim ada-
mı tarafından dile getirilmesidır.
Peki, ya kendilerini sahtecilik yoluyla bilim adamıy-
mış gibi gösterenlerin yeri hangi saflarda olabilir?
Çılgın kalabalıklardan,
kabalıklardan uzak SESSİZ TATİL
ÇAGIN MOTEL
Her öğün balık.
Kitabınızı alın gelin
1 kişi T.P. 3.500.000.- TL
2 kişi 1 hafta 44.000.000.- TL
Assos Bektaş Köyü Sütlüce Koyu
Tel: 0286 - 723 40 42 - 43
IFSAK
IFSAK 89. DONEM FOITOGRAF
SEMİNERLERİ BAŞLIYOR
38 YILLIK DENEYlMÜ İFSAK'IN 89.
DÖNEM FOTOGRAF SEMtNERLERl 12
AĞUSTOS 1997 SALI -16 AĞUSTOS 1997
CUMARTESİGÜNLERİ BAŞLIYOR.
Curnartesi günleri 11.15-13.15; salıgünleri 19.15-21.15
saatleri arasında yapılacak olan seminerde:
- Fotograf Makinesi - Işık ve Kullanımı - Filtreler ve
Yardımcı Araçlar - Kompozisyon - Karanlık Oda - Çekim
Teknikleri - Fotoğrafçılığın Evnmi ve Geleceği dersleri
işlenecektir. Seminerler sırasında çekim gezileri ve
karanlık oda uygulamalan yapılacaktır.
Aynntılı bilgi için 243 14 01 ve 252 44 61 no'lu
telefonlardan saat 13.30'dan sonra bilgi almabilir.
ADRES: Istiklal Cad. Ayhan Işık Sok. No: 34 K.2
Özverim Apt. Beyoğlu-lstanbul