25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 AĞUSTOS 1997 PERŞEMBE 10 HABERLER RP'nin kapatılması davasında esasa ilişkin savcılık görüşü Anayasa Mahkemesi'ne gönderildi 'Refah'ı kapatmak şereftir'rWl ürkiye Cumhuriyeti, tarihinin hiçbir döneminde m olmadığı şekilde irtica tehlikesiyle karşı karşıyadır. -M. Gerek ülkemiz ve gerekse diğer demokratik ülkelerin anayasa mahkemelerince kapatılan hiçbir parti, kendi anayasasına RP kadar ters düşmemiştir. Demokratik savunma mekanizmalan felç olmuş toplumlar, demokrasiyi yaşatamazlar.' olan bir partinin yanısıra, din ve devlet işlerini birbirinden ayıran, laik devlet anlayışına sahip bir siyasi parti de kurulabiliyorsa. demokrasiden söz edilebilir. ALPER BALLI A.NKARA - Yargitay Cumhunyet Başsavcısı Vural Savaş. RPnin kapatılması istemlı davada. esas hakkındakı mütalaasını Anayasa Mahkemesi'ne gönderdı. Vlütalaada, Anayasa Mahkemesi üyelerine hitaben "Anayasa Mahkemesi'nin değerti üyeleri bugüne kadar daima ettikleri yemine sadık kalmış. anayasal görevlerini cesaretie yapmaktan çekinmemişlerdir" denılerek, RP'nin kapatılmasma karar vermenın demokratikleşme yolunda yüksek mahkemenın yaptığı hizmetlerin "en sereflisi olacağı" kaydedıldı. Yargıtay Cumhunyet Başsavcısı Vural Savaş tarafından hazırlanan mütalaada, Türkiye üzerinde kurulduğundan bu yana görülmemiş şekilde kara bulutlann dolaştığı belırtılerek. Necmettin Erbakan ıle arkadaşlan tarafından I970'lı yıllarda kurulan, daha sonra oy ıçın dini ve din duygulannı sömürdüğü gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'nce kapatılan Millı Nızam Partısı olayı anımsatıldı. Ortadoğu'da güçlü ve bağımsız bir Türkiye ıstemeyen bazı yabancı devletlenn güçlü ve paralı işbirlikçilerinın önce ASALA'yı daha sonra da PKK'yi desteklediklen kaydedılen mütalaada. bu gırişimlerın başansızlıkla sonuçlanması uzerine ırticaya yöneldikleri anlatıldı. Mütalaanın 1 böiümünde şeriatın tanımı yapılarak, şeriatın devletin anavasada tanımlanan nitelıkJenne aykınlıklan gerekçelenyle aynntılandınldı. Bu bölümde Kuran'dan ayet. hadisler \e bilim adamlarının Islam konusundakj çalışmalanna atıfta bulunuldu. Cumhuriyet'ın ele geçırdiği mütalaanın basına yansımayan bölümlerinin özeti şöyle: VİCdan ÖZgÜrlÜğÜ: Islam dininde varolan hoşgörü ve v ıcdan özgürlüğünün. Islam devletı olgusu ile kanştırılmaması gerekir. Çünkü tslam'da tanınan \ icdan özgürlüğü, bireyseldir. Islam devletinde yaşayan fakat tslam'ı kabul etmeyen diğer dinlerın ınananlanna. ınançlan konusunda baskj yapılmaması ve dinde zorlamanın olmaması, bireysel inanç ve \ icdan özgürlügü anlamına gelir. Ancak bir İslam devletinde. tslami kurallara aykın. örgütlü bir sıyasal hareketın kabul görmesi ve çoğulcu demokrasi içinde bu harekete siyasal özgürlük tanınması mümkün değildir. Kaldı ki ümmetin vıcdan özgürlüğünün sınırlan da tartışmaya açıktır. (Ali tmran \e Bakara surelerinden örneklerle, dinin v ıcdan özgürlüğüne yönelik sınırlamasına dıkkat çekilerek. u Zira gerçek anlamda bir vicdan özgürlügü. inanmak kadar inanmamakta da özgür olmayı gerektirir'* dendı.) Kurandacezalandırma: KaidıkıKuran. ınanmamanın ceza^ını sadece ahiret yaşamına da bırakmamı^tır. Enfal suresınin 59-61. ayetlennde, "İnkâr edenler gectiklerini sanmasınlar. Onlar bizi aciz bırakmazlar. Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihat için bağlanıp. beslenen atlar hazuiayın. Bununla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka bilmediğiniz, Allah'ın bildiği düşman kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsamz tam olarak size ödenir. hiç haksızhğa uğratümazsınız" denılerek, inanmamanın cezasını vermc göresinı ınananlara yüklemıştir. (Din uğruna adam öldürmeyi caiz kılan ayet ve hadislere dikkat çekildı). Cİhat farZ: Cıhat. İslam"da farzdır. Amacı ise dinı yaymaktır. Dinı yaymanın elbette ki silahlı mücadele dışında yollan da vardır. Silahlı mücadele. dini kabulde dırenenlere uygulanacak bir yöntemdir. Islam tanhı içinde de uygulama bu yönde olmuştur. Günümüzde siyasal tslamcı radikal unsurlar, dini kabulde direniş gösterenlerin Türk toplumu içinde bulunduğu mancındadırlar. Bunlar kendilerine Islam dışı bir dm icat etmış bulunan laiklerdir. O halde. bugün ıçın önemli olan bu ayetlerin kutsal kitaba hangi koşullarda konulduğu, geçmişte nasıl yorumlandığı değil. sıvasi güce din aracılığı ile ulaşmak ısteyenlerce nasıl kullanılacağıdır. Kendini dini mücahıt kabul eden Allah adına savaşma yetkısıni kendınde bulan ve Kuran'a tam olarak uyma>ı en kutsal görev sayanlar, bu emirleri 1400 yıl öncesi için değil. süresiz olarak "doğru vegeçerli enürler" olarak kabul etmektedirler. AtatÜrkÇÜIer katledildi: Bu kabulden dola\ıdır kı. İBDA-C \e Hizbullah gibi örgütler, silahlı eylemlenni tannsal \ahyin gereği olarak kabul etmekte \e kutsal bir görev ifa ettikleri inancı ıle canlannı Allah yoluna adayarak dine düşman saydıklan aydın \e Atatürkçü insanların yaşamlanna son \ermektedirler. Dinin cihat emrinı, din uğruna yapılacak her türlü mücadele olarak kabul eden siyasal İslamcılar bu düşüncelerini kamuoyuna kendi yayın organlan ile duyurmaktadırlar. Işte 30 Ocak 1997 tarihlı Akıt gazetesinden bir manşet: "İbadederin En Büyüğü: Cihat". Cihat çığlıklan \ e intikam yeminlerine bir başka örnek de radikal Islamcılann bir diğer yayın organı olan Cuma dergısinde şu satırlarla dile getiriliyor: "Müslüman olarak bizlerin hem namusumuza kastederler. hem ibadet ettirmczkr. hem de kendi topraklannda esir hayatuu. yani Müslüman kanı akıtılarak kazanılmış topraklarda esir gibi vaşatıriar. Bizter arnk dinimizi \e topraklanmızı bu pLs. necis, soysuz satılmışlardan kurtarmalıyız... Onlara karşı tck yumruk haline gelmeliyiz. Onlann o iikel ve sadist kafalannı koparmadıkça dinim. şehit kanlanyla sulanmış bu mukaddes topraklarda esir olmaya devam edecektir... Biz Müslümanlar: biz de dinimizi \e namusumuzu koruyacağız. Çünkü. Kurann Kerim bizkre şehitliği müjdeliyor. Peygamberiikten sonra gelen mübarek makamı... Cihat farzdır. Cihat edelim. birleşelim. L >kudan uyanalım". -Cuma Dergisi, Şubat 1997.S.40-... Bu ayınmcı anlayışın siyasal tslamcılarca kabulü halınde, Islam'ın demokrasıye açık olduğunu iddia etmek nasıl mümkün olabılir? Zira sistem kendine düşman kabul ettiği kitlelerle kendilerinı ifade etme özgürlügü vermeyecektir. Siyasal îslamcılann hayallerini süsleyen yönetim tarzının özgürlüklerden ne kadar uzak olduğunu, yine kendi kalemlerinden okuyalım. Akit gazetesi yazarlanndan Mustafa Kaplan yazıyor: "Benim hayal dümamın görüntüsü Ue 2017 senesi şöyle boy gösteriyor: Bütün İslam alemindeki rejimler tarumar olmuş. birkaç tanesi hariç hemen hepsi halifelik sancağı altında tek devlet olmuşlar. Kalan birkaçı da aynı ideal için kaynayıp duruyor. Şeriat-ı garra her köşeye hâkiın olmuş. KuraiH Kerün'in sosyal hayatabakan bütün emirleri eksiksiz tatbik ediliyor. El kesmecezası hırscdığı, recm cezası zinayı kökten kaldırmış, kadınlar zaruret olmadan sokağa çıkmıvor. çıkanlar da çarşaflannı, peçelerini edeple takıyorlar. Resün ve heykel di>e birşey yok. İnançsızlar sanki yer yarümış da içine girmişler. Sosyal adalet bütünüyİe temin edilmiş. Yirmi sene önce mangalda kül bırakmayan şeriat düşmanlannın çoğu cehenneme yollanmış. kalan bir-ikisi de camilerin en ön safinda yer tutmuş, hepsinin çocuklan İslam mücahidi olmuşlar. Yek vücut olan İslam âlemi Hz. Mehdi'nin riyaseti alünda hu/ura kavuşmuş, dünyanın öbür yakasını hizaya getirme hazırlıklanna başLamışlar. Hz. İsa da aynı maksat için çalışıyor". -Akıt Gazetesi, 12.3.1997. Bu hayaller, siyasal îslamcılann kurmayı amaçladıklan sistem hakkında bılgılenmek Ancak tüm siyasal rejimler gibi, İslam devleti de kendi varlığını korumayı öncelikli hedef olarak alacağından, laik. demokratik bir devlet anlayışına izin vermeyi doğal olarak kabul etmeyecektir. Kliran yeterli mi: 1) Kuran'ı çağdaş dünyanın tüm ıhtıyaçlanna cevap veren bir kutsal kitap olarak kabul etmek mümkün müdür? Bazı İslam bılginleri bu konuda büyük gayret içindedirler. Bu gayret öylesıne büyüktür ki, yapılan Kuran yorumlan, adeta yeni bir din yaratmaya eşdeğer hale getirilmektedir. Buna karşı çıkan radikal tslamcı kesim ise dini çarpıtmaya çalışanlan ağır bir dille eleştümektedir... Toplumun gelışen ihtıyaçlanna Kuran ve sünnetle cevap verebılmenin mümkün olmadığı. zaman içinde "Başlangıç"kısnıı, bir yabancı yazar tarafından şöyle değerlendirilmiştir: "Başlangıçta yer alan 'Laiklik ilkesinin gereği kutsal din duygulannın, devlet işlerine ve politikaya kanştınlamayacağı' şekKndeki ifade önem taşımaktadır. Bu ifadede laiklik ilkesi temel bir biçimiyie nitelenmiştir: Din ve devletin birbirinden aynhğL, laiklik ilkesi 'Atatürk millıyetçiliğı, ilke ve inkılaplan ve medeniyetçiliği' ifadesiyle aynı cümleye konularak, laikligin Atatürk ilke ve inkılaplanndan. özellikle Atatürk milliyetçiliğinden ayn düşünülemeyeceği ortaya konmuş ve bir medenhetçilik ilkesi olarak rolü «ırgulanmışür" (Dr. Chiristian Rumpe, Türk Anayasa Hukukuna Giriş, s.54-). 3) Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti, sadece demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti değil, "... Atatürk milliyetçiliğine bağh, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir." Bu maddede yer aldığı için cumhuriyetimizin değiştırilemez niteliklerinden olan "Atatürk milliyetçiliği"nın açıklığa kavuşturulmasmda yarar bulunmaktadır. (Bu bölümde Atatürk'ün TBMM'de yaptığı konuşmalar, Atatürk'ün Atatürkçü Düşünce Sistemi, ile Medeni Bilgiler adlı kitabından almtılar yapıldı.) Atatürkçülük'te laik cumhuriyetin "otorite"si yasaldır. İslam "cemaat"i, "ümmet"i temel olarak görür. Atatürkçü görüş ise ulusa, ulus egemenliğine dayanır. Islamcı düşünce dinsel devlet otoritesine boyun eğilmesini ister. Atatürkçü görüş ise kaynağmı ulus egemenliğinden alan laik cumhuriyet otoritesini yasal sayar. tslamcı düşün dinsel "birlik'' üzerinde durur. Atatürkçü görüş ulusal "birliği" vurgular. Esas hakkındaki mütalaamızın bu bölümünü yine Atatürk'ün sözleriyle tamamlamak istıyorum: "Efendilen Yeryüzünde üçyüz milyonu mütecaviz İslam vardır. Bunlar ana, baba, hoca terbiyesiyle. terbiye ve ahlak ahnaktaduiar. Fakat maalesef emokrasi, demokratik hakve özgürlüklerden yararlanarak yıkılamaz. Hak ve öizgürlüğü kötüye kullanmaya engel olmak devletin görevidir. Hele bir siyasi parti, bunu gerçekleştirmek isterse buna olanak verilemez. Demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez öğesi olan siyasi partiler, demokrasiye ters düşen, demokrasiyle bağdaşmayan, demokrasiyi güçsüz ve etkisiz düşürecek, toplumsal banşı yıkacak program düzenleyemez ve eylemde bulunamazlar. isteyenlere ışık tutucudur. tnsan haklannı. çağdaşhğı, özgürlügü yok eden bir sıstemin hayalini kuranlann. buna demokrasiyi alet etmeyi amaçladıklan son derece açıktır. Halİfe Seçİmİ-demokraSİ: Peygamberden sonrakı dört halifenin seçiminı. tslam'ın demokrasiye açık bir din olduğu şeklınde yorumlamak ise çok zordur. Zira toplumda temsil edilen görüş ve ınançlann din odaklı bir seçıcılik içinde halkın oyuna sunulması halınde, gerçek bir demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Örneğin bir İslam devletinde birden çok siyasi parti bulunsa bile, bu siyasi partilerin hepsinin İslam devleti ılkelerinı yaşama geçirmek istemeleri durumunda demokrasiden söz edılemez. tslamla yönetilenlerin özgür iradelenyle ehıl olan kimseleri yönetici olarak seçmesi ve onlarla hukuki bir sözleşme (biat) aktedmesini ya da işlerin Şura ile yürütülmesini demokrasi olarak nitelemek de mümkün değildir. Zira demokrasi farklı düşünce ve ınançlara da temsil edılme, seçilme ve yönetme hakkı veren bir sistemdir. Bir tslam devletinde, halkı dini esaslara göre yönetmeye talip ortaya çıkmış ve tslam hukuku. Kuran ve sünnete bağımlı kalmanın zorluklannı yaşayarak beşeri ihtıyaçlara ınsan aklının yorumlanyla çözüm aramak zorunda kalmıştır... Kuran'dakı esaslardan hareketle İslamın demokrasiye açık olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Kuran"ın bireyi inanç konusunda özgür kaldığı v e demokrasiye açık olduğu yolundakı ifadeler ise. demokrasinın nitelikleri dikkate alındığmda son derece yetersiz kalmaktadır. Zira üzennde esas durulması gereken husus bireyin özgürlügü değil. devletin yönetim biçimini ve hukuku belırlemedeki tercihlennde dogmalardan bağımsız olup olmadığıdır. İslam devleti ise kendi varlığını korumak ve vahyin gerektirdıği sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal düzenı kurmak için Allah'ın sözü olarak kabul ettiği Kuran'la bağhdır - "Prof. Dr. Nur Sertel, Dinde Siyasal tslam Tekeli, 1997, s. 48 ve devamı-). (Bu bölümde aynca Ord. Prof. Dr. Hüsevin Nail Kubah, Anayasa Hukuku Dersleri, 1971* s.254 ile Prof. Dr. Ergun Özbudun'dan ahntüar ile 21.10.197l'li Anayasa Mahkemesi karanna yer verildi.) 2) Anayasamızın metnine dahil olan hakikat şudur ki bütün bu nıilyonlarca insan kitleleri şunun veya bunun esareti ve zillet zincüieri alündadır. Aldıklan manevi terbiye ve ahlak onlara bu esaret zincirini kırabilecek meziyetL insaniyeti vermemiştir, veremi>Br, çünkü terbiye hedefleri milli değüdir." 4-) "Demokrasikrde siyasi parti kapatüamaz" görüşü doğru değildir. Klasık demokrasi teorisyenlerden MAYO. demokrasinin korunması için, siyasi parti çalışmalannın anayasal sının aşmaması gerektiğini ilen sürüyor. İkinci Dünya Savaşı öncesi olaylan göstermiştir ki, faşist karakterli partiler, liberalizmin geleneksel özgürlük anlayışından yararlanarak, planlı saldınlarla demokratik kurumlan sistemli bir şekilde tahnp etmiş ve demokrasiyi yıkmışlardu". Kaynağını ve gücünü. toplumun ilerlemesine karşı direnen hâkim sınıflarda bulan bu saldınlann ceza kanunlanyla önlenemeyeceği bütün bu tecrübeler sonucunda anlaşılmıştır. Liberal anlayış, devlet düzeninin ancak bireysel bir eylemle tehlikeye düşürülebileceğini tasavvur etmış ve bu eylemlerle mücadele için ceza kanunlannı yeterli saymıştır. Ceza kanunlanndaki devlet aleyhine işlenen cürümlerle ilgili bölümler bu görüşün eseridir. Bir siyasi grubun demokratik düzenı yıkma faaliyetinde ise durum değişiktir. Bu faaliyetler sonucunda düzen yıkıldıktan sonra artık cezalandırma imkânı kalmamaktadır. (Bu bölümde, Italya ve Almanya'da demokratik düzene karşı ve anayasaya aykın siyasi oluşumlann kapatıldığını ortaya koyan örneklere dayab anlatımlara yer verildi.) Anayasaya aykırı partiler kapatılır Dikkat edilecek olursa, söz konusu ülkelerde. anayasa dışı eğilimleri olan bır tek parti dahi, demokratik düzeni işleyemez hale getirmeye yetmiştır. Bizde ise hem "dtoci". hem "bölücü" hem de "faşist egiliınli'' ve hem de "mezhepçi" partilerin geniş taban bulabileceği anlaşılmaktadır. Böyle bir ülkede, gerçekten demokrat kişi ve kurumlann. tüm partilerin anayasaya uygun şekilde faaliyet göstermelen için çaba harcamalan gerektiğinde bu çeşit partilerin kapatılmasma karar venlmesinde zorunluluk bulunmaktadır. RP laikllğe kar$ı savasını sürdürecek: Demokrasi aynı zamanda bir kurallar rejimidir. Erbakan ve arkadaşlan, siyasi partilenn hangi hallerde kapatılacağını düzenleyen ve 1995 yılında anayasamızm 68. ve 69. maddelerinde yapılan değişikliklere kendileri de oy vermişlerdir. Ancak oylann biraz arttığını görünce ısrarla "Demokrasikrde siyasi parti kapaalamaz" görüşünü savunmaya başlamalan, anayasamızın kurallanna uymayacaklannın, başka bır deyişle Türkiye Cumhuriyeti'nin değiştinlmez temel ilkesi olan laikliğe karşı yıllardır devam ettirdıkleri savaşa devam edeceklerinin en güzel delılıdir. Demokrasilerde siyasi partiler anayasalanna ters düştüklerinde kapatıldıklan gibi, faaliyetlerine kısıtlamalar da getırebilmektedir. Esasen anayasamız siyasi partilerin kapatılabileceğıni kabul etmıştir. Yasal ve anayasal şartlar oluştuğu halde, Anayasa Mahkememizin bir siyasi partiyi kapatmaması, anayasamızın, Anayasa Mahkemesi karanyla ihlali anlamını taşır. Can vermek, kan dökmek: RP nin 14. kumiu yıldönümü olan 19 Temmuz 1997 tarihinde. bu partinin Genel Sekreteri Oğuzhan Asilrürk, açtığımız kapatma davasma ilişkin olarak bınlerce kişiye "Bir Refabçı olarak söz veriyorum. Herkes bu uğurda canını ve malını ortava koymava hazırdır. Bu dava şimdi bizden can vermemizi istemiyor. Bu davayi herkese anlatuı yeter (Hürrhet Gazetesi. 20.7.1997)" diyerek anayasal düzenlememize karşı partısınin diğer sözcüleriyle aynı eylem planını benimsedığini vurgulamışsa da: ettiği yemine daima sadık kaldıklannı bildığim Anayasa Mahkemesi üyelerinin, gerektiğinde canlan pahasına anayasal düzenımizi koruyacaklanndan kuşku duymamaktayım. RP'nin kapatılması için başsavcılığımıza dava açılmasından sonra konuyu değerlendiren yazarlardan Prof. Dr. İlhan Arsel şu görüşlen dile getirdi: Demokrasıde parti kapatılamaz dıye bir kural yoktur. Çünkü demokrasi denen şey. herkesin bildiği gibi, bir özgürlük rejimidir ve özgürlükleri yok etmeyi amaç edınen bir parti kesinlikle kapatılır. Eğer siyasal bir parti, inanç bağnazlığına bayrak açmış olarak temel özgürlüklere göz dikmişse, örneğin şeriat heveslisi olarak laik cumhuriyeti yıkmak niyetinde ise kapatılır. Cihat sözcüğünün kaypak anlamlanndan yararlanılarak kendisini "İslami cihat ordusu" olarak ilan etmış ise kapatılır. Dini politikaya araç edenlere, örneğin. "Biz şeriat hukukuna bağhyız ve iktidara geldiğimiz zaman bu hukuku uygulavacağız" biçiminde laf edenlere ya da bu siyaseri gerçekleştirme uğruna "kan dökütecektir" diyerek bu politikanın taktığinı çizenlere kanat açmış bir parti kapatılır; seçmenlerin yüzde 21 'inin değil de yüzde 99'unun oylanna konmuş olsa dahi kapatılır. Bu nedenle RP liderinın yaptığı gibi: "Deıtıokrasflerde parti kapaülamaz; parti kapatmak UkeUiktir" demek ve halkoylamasıyla iktidar olup laik cumhuriyeti yıkmayı umut etmek. demokrasuıin sayı hesabına değil, fakat "insana saygı" esasma dayalı bir yaşam tarzı olduğunu bilmezlikten gelmek demektir. Söylemeye gerek yoktur ki "ilkeUik" bu tür partilen kapatmak değil. fakat bu partilerin boyunduruğu altında yaşamaktır... (-Cumhunyet, 27.6.1997). (Bu bölümde aynca Yalçın Doğan, Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Nur Vergin, Prof. Dr. tbrahım Ö. Kabaoğlu, Prof. Dr. Mustafa Altıntaş, bilim adamlan ve yazarlann görüşlenne yer verildi.) Anayasa Mahkememiz, toplumsal yapımızı ve çağdaş gelişmeleri gözönünde tutarak daima "mücadeleci demokrasi" anlayışını benimsemiştir. 23.11.1993 gün ve 1 2 sayılı karannda: "Siyasi partilerin faalhetleri. demokratik düzende güvence alöna almmışlardır. Çağımız partiler demokrasisi çağKhr. Ancak bu demokrasilerin kendilerini korumalan anlamına da gelir. Siyasi partilerin hukuk devletinin sağladığı güvencelerden \-ararlanabilmesi. ancak anavasaya uygun davranmalan ile mümkündür. Çünkü anavasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerin korunması, ancak anayasasal hakları vok edecek siyasal örgütlenmelerin (faaliyetlerin) önlenmesi ile mümkündür. Bu aynı zamanda çoğulculuğun da korunması anlamına gelir. Demokrasi, demokratik hak ve özgürlüklerden yararlanarak yıkılamaz. Hak ve özgürlügü kötüye kullanmaya engel olmak devletin görevidir. Hele bir siyasi parti, bunu gerçekleştirmek isterse buna olanak verilemez. Demokratik siyasal vaşamın vazgeçilmez öğesi olan siyasi partiler, demokrasiye ters düşen, demokrasiyle bağdaşmayan, demokrasiyi güçsüz ve etkisiz düşürecek. toplumsal barışı yıkacak program düzenleyemez ve eylemde bulunamazlar. Bulunduklan takdirde, yukanda açıklandığı gibi. Anayasamızın ve Siyasi Partiler Yasası'nın ilgili hükümleri uyannca, haklannda kapatma davası öngörülmüştür denilerek bu anlayış bir kez daha vurgulanmıştır." 5- 21.5.1997 tarihli iddıanamemizle. Anayasamızın 68'ınci maddesinin dördüncü fıkrası ile, 69'uncu maddesinin altıncı fıkrası "soyuf değil. "somuf nitelikte normlar olduğundan ve SPY'den sonra yürürlüğe girdiğinden, bir siyasi partinin laik cumhuriyet ilkelerine aykın eylemlerin odağı haline geldiğinin, SPY'nin 103. maddesi gözönünde tutularak değil. Anayasamızın anılan maddelerinin gözönünde belirlenmesi gerektiği, Prof.Dr. Bülent Tanör, Prof.Dr. Tekin Akıllıoğlu ve Prof.Dr. Zafer Gören'in görüşlerine de yer vererek ayrıntılan ile açıklamıştık. Yarın: Mütalaanın sonuç bölümü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle