03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 TEMMUZ 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Belediyelere 209 trilyon pay • ANKARA (AA)- Ocak- mayıs dönemınde 15 büyükşehir belediyesinin kasasına. 54 trilyon 234 milyar lira girdi. Türkiye çapında toplanan verginin yüzde 6"sının İller Bankası aracılığıyla bütün belediyelere nüfusa göre dağıtılması çerçevesinde debelediyelere dönem içinde 130 trilyon 894 milyar lira kaynak aktanldı. İller Bankası kanalıyla il özel idarelerine de 24 trilyon 56 milyar kullandınldı. Sosyal güvenlik yükü artıyor • ANKARA (ANKA) - Sosyal güvenlik sistemine bütçeden yapılan transferler bu yılın ilk 5 ayında 288.9 trilyon lirayı buldu. Yılsonuna kadar bu rakamın 742 trilyon lira olması bekleniyor. Maliye Bakanlığı verilerine göre, bu yılın bütçesiyle 530 trilyon lira transfer yapılması planlanan SSK.. Emekli Sandıgi ve Bağ-Kur'a, yılın ilk 5 ayında bu rutann yüzde 54.5'lik bölümü kullandınldı. Telefon-elektriğe gizli vergi • ANKARA (ANKA) - Türk Telekom'un telefon hizmetleri ile TEDAŞ'ın elektrik satışından eide ettiği satış hasılatından ve Devlet Hava Meydanlan lşletmesi ile DMO'nun mal ve hizmet satış hasılatlanndan alınarak bütçeye aktanlan "gizli vergi" bu yılın ilk 5 ayında 32.2 trilyon liravı buldu. Maliye Bakanlığf ndan alınan bilgi>e göre. Türk Telekom'un mal ve hizmet satışlan gayn safi hasılatından. bu yılın ilk 5 ayında bütçeye 13 trilyon 997 milyar lira aktanldı. Bu rakam. Türk Telekom'un beş ayda elde ettiği gayri safi satış hasılatının yüzde 10'unu oluşturuyor. OCIMF üyesipetrolşirketleri, hükümetin güvenoyu almasıyla birlikte istanbuVda toplanacak Petrol devlerinden ANASOI^DVe•/ gîıvenoyu FİLİZGÜMÜŞ Hazar Bölgesi erken petrolünün gelişine günler sayılırken 38 ülke- nin petrol şirketlerinin oluşturdu- ğu Uluslararası Petrol Şirketleri Denızcılik Forumu (OCIMF). hü- kümetle Boğazlar' m güvenliği ko- nusunu görüşmek üzere Türki- ye'ye geliyor. REFAHYOL hükümetinin de- nizciliğe ilgisizliğinden yakınan ve ANASOL-D'nin güvenoyunu dört gözle bekleyen sivil denizci- ler. haziran ayında yapılan Baltık ve L'luslararası Denizcilik Konse- yi (BIMCO) toplantısında günde- me getinlen Boğazlar' ın güvenli- ğinin alryapısı konusunun takipçi- si oldular. REFAHYOL hükümeti döneminde. OCIMF'nin gayri res- mi olarak Türkiye'ye gelmesini bekleyen Deniz f icaret Odası. ve- ni hükümetin güvenoyundan son- ra kuruluşun resmi temaslarla ko- nuyu masa başında görüşmesinı sağlamaya çalışivor. Öte yandan Türkiye'nin petrol şirketi TLP- RAŞ'ındaOClMr>eüye olması gerektiğini savunan sivil denizci- ler. Türkiye'nin OClMF'ye katıl- mamakla burada alınan kararlar- dan habersiz olduğunu vurgulu- yorlar. Cerrahgil Şirketler Grubu Yönetım Kurulu Başkanı Eşref Cerrahoğlu, yenı hükümetin. Bo- ğazlar konusunu da hükümet prog- ramı ıçine aldığını anımsatarak •*\eni kabine bu konuyla çok ilgili. Hükümetimiz deni/ciliğe ga\et cid- di bakıyor. OCIM F. hiikümete gü- venovu almadan önce tam olarak kunılmuş gözüyle bakmnordu. Fakat bundan sonra hükümet yet- kilileriyle tenıas edecekler. Büyük olasılıkla burayaresmiolarak gele- cekler. Bilgi akşverişi olacak. Bo- ğazlar'ın güvenliği konusunda ne yapılabilir diye kendi görüşlerini bildirecekler" diye konuştu. Cerra- hoğlu, hükümetin görevde kaldığı süre içerisinde Boğazlar'ın güven- liğı içın gerekli radar sisteminin muhakkak kurulacağına inandığı- nı da sözlerine ekledi. TÜP- RAŞ'ın OClMF'ye üyeolmasının TLPRAŞ'ın menfaatleri dışında Türkiye için yararlı olacağını söy- leyen Cerrahoğlu, bu konuda şun- lan söyledi: ~Bütün petrol şirketleri buraya üye. TÜPRAŞ nedcn üye degil. TÜPRAŞ üye olduğu zaman. Bo- ğazlar konusundaki bütün görüş- meleri Türkhe takip edebilecek konuma gelecek. Türkhe buraya üye olmadığı için burada konuşu- lanlara hâkim olamıvor. Tl PR-VŞ üye olnıalı ve orada de\ amlı olarak bir üvesi tt'msil edilmeli."' Tanm ve Köyişleri Bakanı Mustafa Taşar açıkladı Çiftçiye 46 trilyon ödenecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Tanm ve Köyişleri Bakanı Mustafa Taşar. de\letin çiftçiye yıllardır birikmiş olan destekleme borcunun en kısa zamanda ödeneceğini bildirdi. Taşar, dün Gaziantep'ten gelen heyeti kabulü sırasında yaptığı konuşmada. yeni hükümetin Atatürk'ün yolunda devam edeceğini söyledi. Ortadireğin uzun süredir ihmal edildiğini belirten Taşar, bu kesımin hak ettiği gelir düzeyine kavuşturulacağını kaydetti. Taşar, hükümetin birinci gününde memur, emekli ve sözleşmelilerin maaşlarına yüzde 35 zam verdiğini anımsatarak çiftçiye olan destekleme borçlannın ödenmesi için de girişimlere başlandığını belırtti. Taşar. "Bu borçların toplamı 24 trihon lirayı buluvordu. 24 trilyon lirayı, dün akşam itibarıyla çitfçinin emrine ödenmek üzere Ziraat Bankası şubelerine havale etmiş bulunuvorum" dedi. Bakan Taşar. hububatta hasat mevsiminde bulunulduğunu anımsatarak. "çitfçinin ürününü zamanında alma ve karşılığuu zamanında ödeme" politikası yürüttüklerini kaydetti. Bu hafta salı günü 22 trilyon lira daha gönderileceğini söyleyen Taşar, çiftçinin malının bedelini beklemeden alacağını söyledi. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA Zorunlu tasarruf tasfiye ediliyor NATO Niye Genişliyor Dersiniz? Madrid zirvesinde 9 Avrupa ül- kesinin itirazları göz ardı edildi. ABD'nin isteğine uygun olarak NATO'ya yalnızca Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti alı- nıyor. Bu sonuç, ABD'nin dünya- yı kendi istekleri doğrultusunda şekillendirme çabasının yeni bir ömeği olarak değerlendirildi. Bu kadarı açık. Ancak William Pfaff'ın Herald Tribune'de sor- duğu şu sorunun cevabı açık değil: "NATO'yu genişletmek is- teği, hangi genel politik çerçeve- ye oturuyor?" (10.07.97) Bu so- ruya cevap arayan bir European makalesi, askeri gerekçelerin bir seri tutarsızlıkla malul olduğunu gösterdikten sonra, genişleme- nin "tümü ile siyasi" (10.07.97) ol- duğu sonucuna ulaştı. Ancak ile- ri sürülen siyasi gerekçeler de ol- dukça garip ve "afaki". Geriye üzerinde pek durulmayan bir baş- ka gerekçe kalıyor: "Yükselmek- te olan silah piyasalannı" kontrol altına almak. Sanınm en ilginç ve gerçeğe yakın açıklama da so- nuncusu. Hedefi belli olmayan bir kurum! Helsinki, zirvesinde Clinton ve Yeltsin NATO - Rusya ilişkilerinin geleceği ve NATO'nun genişle- mesi üzerinde anlaştılar. Bu an- laşma, Rusya'nındaartıkbirteh- like oluşturmadığını, bir NATO - Rusya ilişkisi oluşturarak tescil et- miş oldu. Zaten ABD dış politika çevre- lerinde de Rusya'nın bir tehlike oluşturmayacak kadar zayıfladığı görüşü, bir zamandır "sağduyu" haline gelmişti. Nitekim bu ger- çekten hareketle Helsinki zirve- sinde Kissinger gibi "Rusya'ya itiraz etmeye gücü olmadığı bir konuda çok fazla taviz verildiğini" (Indianapolis Business Journal, 10.07.97) ileri sürenler de oldu. Öyleyse bu NATO kime karşı ge- nişliyor? Bu konuda rivayetler çe- şitli. Bir gün yeniden yükseleceği varsayılan Rusya'ya karşı "önce- den tavır almanın tam zamanı" olduğunu savunanlar, Helsinki anlaşması bağlamında "gelecek- te Rusya ile birlikte Çin 'e karşı tu- tum almaya yarayacak" diyenler olduğu gibi, Batı - Çin ve Batı - Müslüman medeniyetleri çatış- ması gibi paranoyak bir teori ile hareket ederek NATO'ya yeni düşman arayanlar da var. Ancak halen "NATO'nun düşmanı kim" sorusunun tatmin edici ve güncel bir cevabı olduğunu söylemek mümkün değil. Arayış devam edi- yor. Askeri olarak da anlamsız! NATO'ya kimliğini veren gerek- çe, Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 5. maddesindeyazıh. Bu madde- ye göre üye ülkelerden biri saldı- rıya uğrarsa tüm NATO üyeleri kendilerini saldınya uğramış ka- bul ederek birlikte tepki göstere- cekler. 5. madde, birleşik bir ko- muta sistemi. standartlaştırılmış olan ülkelerin silah teknolojileri ve askeri doktrinleri NATO bünyesi- ne uygun değil. Bir yenilenme sü- recine girmeleri ve büyük paralar harcamaları gerekiyor. Halkın ise NATO'ya girmek için ne gibi bir maliyete katlanılacağı konusun- da açık bir bilgisı yok. Yine de Po- lonya'da yapılan bir kamuoyu yoklaması, nüfusun 3/4'ünün, pa- ranın eğitim ve sağlık hizmetleri- nin geliştirilmesine harcanmasını istediğini gösterdi. ABD'nin eski Moskova büyükelçisinin de tes- pit ettiği gibi "bu ülkelerin, sosyal Ctinton ve Yeltsin NATO'nun genişlemesi üzerinde anlaştılar. bir askeri teknoloji ve ortak dokt- rin ve siyasi bir amaç birliği ve bu bağlamda kabul edilmiş bir lider- lik gerektiriyordu. Bu koşulların hemen hepsi so- ğuk savaş sırasında vardı. Bu dö- nemde NATO, ABD öndeıiiğinde hem saldırgan, hem caydıncı bir güç, hem de ABD hegemonyası- nın bir aracı olarak önemli bir iş- levi yerine getirdi. Madrid zirvesinde alınan karar gereğince NATO'ya girecek ülke- lere bakınca, bu koşullann bugün geçerliliğini koruduğunu savun- mak çok zor. Örneğin Macaris- tan'ın başka hiçbir NATO ülkesiy- le sının yok. Blok'un dışında ve et- rafı "düşman olabilecek" ülkeler- le çevrili. NATO içinde bir amaç birliğin- den bahsetmek de çok zor. Avru- pa ile ABD arasında özellikle Fransa bağlamında NATO çerçe- vesini aşan ciddi ekonomik, siya- si ve hatta "kültürel" uyumsuz- luklar var. Orta Afrika'daki nüfuz mücadelesi, ABD'nin NATO Ak- deniz Komutanlığı'nın Fransa'ya verilmesini engelledikten sonra Fransa'nın NATO ile yeniden bü- tünleşme sürecini durdurması, ABD'nin iran ile Küba'ya uygula- dığı ticari ambargonun Avrupa ve Kanada'da yarattığı tatsız hava vb. Nihayet, genişlemeye konu gereksinimleri karşılamak yerine, genişlemenin maliyetini üstlen- mek zorunda kalacak olmaları çok büyük bir haksızlık." (New York Times, 29.6.97). Haksızlık ama 'bu işte çok para var' Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti'nin NATO'ya katıl- masının mali portesi, Amerikan Kongresi Bütçe Ofisi tahminleri- ne göre gelecek 15 yılda 125 mil- yar dolar. Bunun 19 milyarı ABD tarafından karşılanacak. Aeros- pace Industries Association isimli şirketler grubunun Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Joel L. Johnson'un Times'a dediği gibi "Büyük para bu...Bu piyasaya ilk kim girerse, gelecekyüzyılda ma- lı götürür." İşte askeri ve siyasi açılardan pek bir anlama gelmese de NA- TO'nun aceleyle genişletilmesi- nin arkasındayatan, bu piyasala- ra girme yarışı. Doğu Bloku yıkıl- dıktan sonra serbest kalan ülke- ler, şimdi "yükselen silah pazar- larını" oluşturuyor. Ancak Varşo- va Anlaşması ile yerleşmış ve bugün de geçerli olan silah tek- nolojisi standartları, bu piyasala- rın Rusya ile silah ticaretlerinin devam etmesıni zorunlu kılıyor, bu da ABD şirketlerinin. bu piya- sada tekel oluştunmalarını engel- liyordu. Bu piyasaların ABD'ye açılması ve onun kontrolü altına girmesi için askeri teknolojinin ye- nilenmesi ve radikal bir yeniden standartlaştırmaya gidilmesi ge- rekiyor. NATO'ya girmek. bu ye- nilenme için kabul edilebilir bir gerekçe sağlıyor. Delavvare eyaletinden Demok- rat Parti Senatörü Jospeh Bi- den'in dediği gibi"/. mevkide se- yahat etmek için I. mevkı bieti al- mak gerekir." (Le Monde, 11.07.97) NATO da I. mevki oldu- ğuna göre en ileri silah teknoloji- sini satın almak gerekiyor. Bu tek- noloji ise sadece ABD, Fransa, ingiltere ve Rusya gibi ülkelerde var. NATO'da ise ABD standardı egemen. Aynca bu standardı yay- mak için gerekli teşvikleri karşıla- yabilecek mali kaynaklar da en çok ABD'de var. Rusya bu piya- saları kaybetmeye başladı bile. Bu ulkeler ellerindeki Rus yapısı Tupolev uçaklarını değıştirmek için Mc Donnel-Douglas ve Lockheed Martin gibi ABD şir- ketleriyle görüşmelere başladılar bile. NATO'ya girmeye aday ülke- lerden Romanya ise Fransız - Al- man ortak yapımı Mirage 2000- 5 yerine Bell Amarikan'ın F-16'sı- nı alıyor. Le Monde'a göre "Bu gelişmelerABD 'nin Avrupa 'yı Or- ta Avrupa piyasalanndan dışta- lamaya çalıştığını gösteriyor" (11.07.97). ABD, NATO Genişleme Komi- îes/'nin başı Bruce L. Jackson aynı zamanda dünyanın en bü- yük silah şirketi Lockheed Mar- tin Corp.'un stratejik planlama bölümü genel müdürü. Adam ge- celeri lobi yapıyor, gündüzleri de silah... ABD'nin dış politikasından sorumlu bakanı, Macarasıllı Ma- delein Albright, Loral Space and Communication isimli silah şirke- tinin genel müdürü Bernard Schwartz'la yemek yiyor. Ber- nard Schvvartz geçen seçimlerde Demokratlara kişisel düzeyde 601.000 dolar, üyesi olduğu şir- ketler grubu Lockheed Martin de 1.2 milyon dolar yardım yapmış- tı (New York Times 10.07.97). Bu arada diğer şirketler de boş durmuyor. Bell Helicopters Textron'un genel müdürü, böl- gede bir satış kampanyası sür- dürüyor. Örneğin Romanya ile 1 milyar dolarlık bir kontrat imzalı- yor. Genişlemeye aday ülkelerin uyum fizibilite çalışmalarını State Department'la yakın ilişkiler için- de olduğu bilinen Rand Corpora- tion yapıyor. Ve tabii ki bu şirket, örneğin Polonya'ya, var olan tüm silah stokundan kurtulması ge- rektiğini tavsiye ediyor. ANKARA (AA) - Ka muoyunda "Zorunlu Ta- sarruf olarak bilinen "Çalışanlann Tasarrufa Teşvik Ldilmesi \e Bu Ta- sarrufların Değerlendiril- mesine" ilişkin 3417 sayılı yasa çerçevesinde oluştu- rulan hesabın. tasfiye edil- mesine yönelik hazırlıklar yapılıyor. Yeni hazırlıklar kapsa- mında. çalışanın maaşın- dan yapılan yüzde 2'lik ke- sinti ile işveren katkı payı olan yüzde 3 lük kesinti durdurularak. zorunlu ta- sarruf hesabı sistemi uygu- lamasının tamamıyla kal- dınlması öngörülüyor. Tasfiye çerçevesinde. çalışanlara. şimdiye kadar biriken ana paraları ile ne- malan ödenecek. Belirle- nen ödeme planı kapsa- mında, alternatif çözüm modelleri. maliyetleri ile birlikte hazırlanıp, Bakan- lar Kurulu'na. daha sonra da yasalaşmak üzere TB- MM'ye sunulacak. Yetkililer. de\ lete ek yük getirecek olan tasfi\e ka- rarının. kamuoyunda. bu sistemden vazgeçilmesi yönünde ortaya çıkan gö- rüşbirliği çerçevesinde alındığını ifade ettiler. Zorunlu Tasurruf hesa- bında 30 Haziran 1997 ıti- banyla. yaklaşık 630 tril- yon lira para biriktiğini be- lirten yetkililer, sözkonusu miktann ana para artı top- lam nema olduğunu söyle- di ler. Yetkililer. zörimhı tasar- ruf sisteminin tasfiye edıl- mesine imkân veren yasa- nın çıkanlmasından sonra çalışanlann. hesapta biri- ken paralannı, Ziraat Ban- kasın'dan, daha sonra be- lirlenecek bir yöntem çer- çevesinde almaya başlaya- caklannı bildirdiler. Yaklaşık 6 milyon çalı- şanın zorunlu tasarruf he- sabı bulunduğunu hatırla- tan yetkililer, tasfiye uygu- lamasıyla birlikte Ziraat Bankasf nın ödeme siste- minde zorlanma olabilece- ğini kaydettiler. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Demokrasinin 'Aliağa'sı Kurumlaşma, kolay olmuyor. Tüzel kişiler, kendileri- ni yöneten ya da sahiplenen gerçek kişilere kesin ba- ğımlılıktan kurtulamıyor; "kalıcı" bir kimlik kazanamı- yor. Türkiye'nin "gelişmesi" bu nedenle büyük kayıp- lara uğruyor. Kamu ya da özel ortaklıklar; belediyeler, koopera- tifler: çoğu dernek, sendika, siyasal partiler vb. kurum- laşmalar. gerçek anlamda "tüzel kişilik" kazanamıyor. Siyasal çalkantıların yoğun olduğu ülkemizde, kurum- ları, yöneticilerinin kişisel bir "yaz-boz tahtası" olmak- tan kurtarmak sanıldığı kadar kolay değildir. Bir kuru- mun. değişimini ya da evhmini, kendi iç "devingenlik- leriyle" başarması gerekir. Kurumsal anlamda "kalıcı- lığın" göstergesi budur. • • • Kurumlaşma yetersizliği. özellikle yöresel çıkarlann belirleyici olduğu yerel yönetimlerde. çok ileri boyut- Iara ulaşıyor. Örneğin, bir belediye başkanının başlat- tığı ve yıllarca sürdürülen. kımi durumlarda da ulusla- rarası düzleme taşınan "şenlik" türü etkinlikler, bele- diye başkanının değişmesi ile birlikte uygulamadan kaldınlıyor. yok ediliyor. Çok yaygın olan bu tür tutar- sızlıkörnekleri, yalnız ilgili belediyenin "halkına"değil, yöre halkına ve ülkeye de çok büyük zararlar veriyor. Geçen hafta sonunda, 4-5-6 temmuzda, üç gün sü- reyle Aliağa/izmır'de her yıl yapılmakta olan "Emek Şenliklerı"n\n sekizincisi yapıldı. Bu yılın şenlikleri, ön- cekilerden çok daha değişik bir yöntemle hazırlandı- ğından, "başarılı kalıcılığa doğru"atılan çok sağlam bir adım özelliği taşıyor. Emek Şenlikleri kurumlaşıyor. Bunun nedeni, bu yıl, Emek Şenlikleri'nin hemen tü- müyle sivil toplum örgütlerince düzenlenmesidir. Bu yıl— dan başlayarak Emek Şenlikleri, Aliağa halkının örgüt- lerinin etkin katılımı ile gerçekleştirilecektir. Buradaki katılım, yalnızca "düzenleyici" olmakla sınırlı değildir; bu yıl Aliağa'da, geçmış yıllann tersine, "dinleyen de- ğil" aynı zamanda dinleten ya da "izleyen değil, izle- ten" bir halk katılımı söz konusudur. Aliağa'da örgütü bulunan "tüm siyasalpartiler", Pet- rpl-iş ve Eğitim-Sen gibi sendikaların şubeleri, Su Ürünleri Kooperatifi, Avcılar Derneği, Cumhuriyet il- köğretim Okulu. Çok Programlı üse, Mehmet Saka tl- köğretim Okulu, Halk Eğitim Merkezi, Yardım Seven- ler Derneği ve Anadolu Erenler Derneği, bu yılın şen- liğini "katkı ve katılımlanyla" gerçekleştirdıler. Bu ku- rum ve kuruluşlar, açık oturumlar, dans ve semah gös- terileri, tiyatro. konser ve dinletiler ile değışık spor fa- aliyetlerinın düzenlenmesini doğrudan üstlenmiş bu- lunuyorlar. Bu yaklaşım, şenliği, Aliağa Belediye Başkanı Hak- kı Ülkü ve yakın çevresine bağımlı kılmaktan kurtarı- yor, tam anlamıyla "toplumsallaştırıyor" ve buradan, kuşaktan kuşağa geçecek kalıcı bir etkınlik niteliği ka- zanmasını sağlıyor. Sonuçta, Belediye Başkanı Hakkı Ülkü yeniden seçilmese de Emek Şenlikleri'nin yaşa- ması ve gelişmesi "güvence altına alınmış" oluyor. Bu köşede bir başka nedenle vurgulandığı gibi, bir "kurumlar mezarlığı ''na dönen Türkiye'de, Aliağa ör- neği, çok büyük bir önem taşıyor. • • • Aliağa, benzer nitelikte bir başka "öncülüğü", üç yıl önce, 1994'te, mahalle muhtarian. işveren ve işçi ku- ruluşlan, dernekler, siyasal partiler ve öbür sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinden oluşan 200 kişilik "Kent Parlamentosu" ile gerçekleştirmişti. Parlamento, oluş- turduğu alt çalışma birimleriyle kentin. emekli, dul, ye- tim ve özürlüler; gençlik: işsizliği önleme; kültür; sağ- lık; sosyal işler ve spor konulannda çözüm öneriteri üretiyor. Kentin tüm sorunlarının tam bir açıklıkla tar- tışıldığı, görüşmelerin yerel TV'lerle halka izletildiği bir belediye mechsi-kent parlamentosu uygulamasının, saydam, dürüst ve etkin bir yönetim anlamına geldiği açıktır. Böyle bir ortamda, soygun, vurgun ve' hırsızlık gibi, kirliliğe dayanan "yönetim biçimine" hiç yer yok- tur. Kent Parlamentosu'ndan sonra Emek Şenlikleri'ni de halkın doğrudan düzenlemesıyle Aliağa'da, belediye yönetiminin demokratikleşmesı, çok güçlü bir ivme kazanmış bulunuyor. Üstelik bu ivme topluma mal edılerek geri dönülemez/döndürülemez bir "kurumsal kalıcılık" ile başarılıyor. Aliağa'da halkın, ör- gütleriyle elde ettiği katılımcılığı birilerinın "gerialması" çok zordur. Aliağa örneklerinin çoğalması, daha doğrusu, Tür- kiye demokrasisinin "Aliağalaşması" için çaba har- camak gerekiyor. D0SYA: LASTİK SEKTÖRÜ VE SEKTÖRÜN GELİŞİMİ Kazandıracak baviliklerDekorasyondan güvenliğe, mefruşattan beyaz eşyayakadar CemO Beklam S .r 1 Ûâ m Avrupa'nın merkö&de sizindeo: olabilir w . Kur. Öyesi Müslüm Demirbilek: Demokrasi sermaye piyasasında kurulur Borsada yeni hedef 8.250 Paranıza yön veren dergi TREND HER PAZAR BAYİNİZDEN ALMAYI UNUTMAYINIZ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle