Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CumhuriyeC
İmtivazSahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmenı Orhan Erinç #
Genel Yayın Koordinatöru Hikmet
Çetinka>a# Yazıişleri Müdürlerı
Ibrahim Yıldız, DinçTayanç(Sonımlu)
9 Haber Merkezi Müdurü Hakan Kara
• Görsel Yönetmen: Fikret Eser
Dış Haberler: Şinasi Danışoğlu # tstıhbarat
CengizYıldınm 0 Kultur- Handan Şenköken
# Spor Abdülkadir Yücelman • Makaleler
Sami Karaören # Duzeltme Abdullah Yazıcı
• Fotoğraf Erdoğan Köseoğltı 0 Bilgı-Belge
Edibe Buğra • Yurt Haberlen: Mehmet Faraç
VaymKumlu tlhanSetçııklBaşkan).
Orhan Erinç, Oktay Kurtböke.
Hikmet Çetinkava. Şükran Soner.
Ergun Bsüa. Durç Tayanç, tbrahim
Yıldi2, Orhan Bursalı, Mustafa
Balbay, Hakan Kara.
AnkaraTemsılcısı Mustafa Balbay 0 Haber Muduni Doğan
Akın Ataturk Bulvan No 125, Kaf4. Bakanlıklar-Ankara
Tel. 4195020 (7 hat). Faks: 4195027 • Izmır Temsılcısı.
Serdar Kıak, H Zıya Bl\ 1352 S 2 3 Tel 4411220, Faks
4419117 • AdanaTçmsılcısı Çetin Yiğenoğlu, lnönüCd
119 S No 1 Katl.Tel 363 12 11. Faks-363 12 15
Kooıdınatör Atamet Konılsan 0
Muhasebe' Bülent Yener 0
Idare Hüseyin Gürer 0 tşletme
ÖnderÇeük0Bılgı-îşlem Nail
Inal 0 Bılgısayar Sıstem.
Mürüvet ÇUer
MEDVA C: • Yonetım Kurulu
Başkanı - Genel Mudur Gülbin
Erduran • Koordınatör Reha
Işıtman # Genel Müjiur Yardımcısı
Mine Akdağ Tel 514 07 53 -
513 95 80-51384 60-61,Faks.5138463
Yanmlayaı \e Basan: Yenı Gun Haber Ajansı, Basın \e Yayıncıhk A Ş
Tuiocağ'ıCad 39 41 Cağaloğlu 34334 lst PK 246 Istanbui f el (0 212) 512 05 05 (20 hat) Faks fO 212)513 85 95 12TEMMUZ1997 îmsak: 3.39 Güneş: 5.35 Öğle: 13.17 Ikındı: 17.14 Akşam: 20.44 Yatsı: 22.32
Valiye
'siyanürcü'
suçlaması
• İZMİR/İSTANBUL
(Cumhuriyet) - tzmir
Çev re Hareketi Avukatlan,
Bergama'daki altın
madenivle ilgili Danıştay
karannı tartışmaya açarak
ve uygulamayarak
görevıni kötüye kullandığı
gerekçesiyle Izmir Valisi
Kutlu Aktaş hakkında
Adalet Bakanı 01tan
Sungurlu'ya suç
duyurusunda bulundular.
Av ukatlar. Eurogold AŞ
Yönetim Kurulu üyesi
Fikri Tansel'in de "suç
işlemeye tahrik" ettiği
gerekçesiyle hakkında
soruşturma açılmasını
istediler. Haklar ve
Özgürlükler Platformu da
kamu sağlığına ve doğaya
zarar verdiği gerekçesiyle
Eurogold şirketi hakkında
suç duyurusunda bulundu.
Çocuk
mankenler
yarışması
• İstanbul Haber Servisi
- "97 Türkiye Çocuk
Manken Yanşması"nda
finalde yanşacak
çocuklar, Armada Otel'de
dün yapılan ön eleme ile
belirlendi. 200 çocuktan
40 çocuğun tespit edildiği,
4-12 yaş arasındaki 4
grupta gerçekleşecek olan
yanşma 16 temmuzda
Tatilya'da yapılacak.
Psikolog Şeyma
Doğramacı, çocuklann
manken olarak
kullanılmasının. onlann
dış görünümlen dışındaki
yetenek ve becerilerini
gelıştirmelerini
engelleyeceğini belirterek
aıleleri uyardı.
Tıpta uzmanlık
sınavı
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Tıpta uzmanlık eğitimi
için Sağlık Bakanlığı
eğitım hastanelerine,
üniversitelerin tıp
fakültelerine ve Gülhane
Askeri Tıp Fakültesi'ne
alınacak adaylara
uygulanacak 1997 Eylül
Dönemi Tıpta Uzmanlık
Eğitimi Sınavı'na
başvurular 14 temmuzda
başlıyor. Sınava girmek
isteyen adaylann Sağlık
Bakanlığı il
mûdürlüklerinden
alacaklan kılavuz ve
başvurma belgelerini
doİdurup. 2 milyon 500
bin lira sınav ücretini
yatırdıktan sonra 20
Temmuz 1997 tarihine
kadar teslim etmeleri
gerekıyor.
7 yeni
üniversite
• ANKARA
(Cumhumet Bürosu) -
Cumhurbaşkanı Süleyman
Demırel. 7 yeni vakıf
üniversitesınin
kurulmasını öngören iki
kanunu onayladı.
Cumhurbaşkanlığı Basın
Merkezi'nden yapılan
açıklamaya göre,
Cumhurbaşkanı Demirel,
Ankara'da Atılım ve
Çankaya. tstanbul'da
Doğuş, istanbul Kültür,
Maltepe. Beykent.
Tarsus'ta Çağ adıyla vakıf
üniversiteleri kumlmasına
i!işkin4281 ve4282sayılı
kanunlan onavladı.
Yenilenebilir enerji kaynaklannın kullanılması durumunda nükleer reaktör açılmasına gerek kalmayacağı bildirildi
'Türkiye teıııiz enerji üretebilir'ANKARA (Cumhumet Bürosu) -
Türkiye'nın, birçok ülkede bulunma-
yan tükenmez enerji kaynaklanna sa-
hıp olduğu, bu kaynaklan kullanarak
elektrik üretmesi durumunda nükleer
reaktörler kurmasına gerek kalmaya-
cağı bildirildi.
Greenpeace Akdeniz Ofisi'nin ha-
zırladığı. "Türkiye'nin Yenilenebilir
Enerji KaynaklarT başlıklı raporda.
Türkiye'nin hiçbir zaman tükenmeye-
cek enerji kaynaklanndan yararlan-
madığı, geleceğe ılışkın planlannda
da yer vermedıği belirtilerek Türki-
ye, bu kaynaklan kullanarak enerji
sektöriinde dışa bağıınlılıktan kurtu-
labilir" denildi. Raporda, yenilenebi-
lir enerji kaynaklan şöyle sıralandı:
Güneş enerjisi: Türkiye. coğrafi ko-
numu sayesinde. güneş enerjisi açı-
sından çok zengin. Ülke genelinde or-
talama güneş enerjısi, yılda 1315 kı-
lovatsaat. Buna göre. Türkiye'nin tüm
yüzeyine gelen güneş enerjisi mikta-
n, 1996 yılında ürettiğı toplam elekt-
rik enerjisınin 11 bin katına eşıt. Ül-
kede, bugüne kadar gerçekleştirilmiş
ciddı ölçekli bir proje bulunmuyor.
Rüzgâr enerjisi: Rüzgâr enerjisi,
dünyanın birçok ülkesinde elektrik
üretiminde kullanılıyor. 21. yüzyıl baş-
lannda. dünyanın elektnk enerjisi ge-
• Greenpeace Akdeniz Ofisi'nin hazırladığı
raporda, Türkiye'nin hiçbir zaman tükenmeyecek
enerji kaynaklanndan yararlanmadığı belirtildi.
reksıniminin en az yüzde 15-20"sinin
rüzgârdan karşılanması amaçlanıyor.
Yapılan araştırmalar. Avrupa Birli-
ğTnin 2030 yılına kadar elektrik ge-
reksiniminin en az yüzde 20'smi rüz-
gâr enerjısınden elde edebileceğini
gösteriyor.
Biyogaz: Bıyogaz. hayvan ve bitki
atıklanmn havasız koşullarda mayalan-
ması sonucu oluşan gaz kanşımı ola-
rak tanımlanıvor. Türkıve'de. sadece
toplam hayvan varlığından elde edile-
cek gübre mıktannın bivogaz tesisle-
rinde kullanılmasıyla, yılda 3.9 milyar
metreküpbivogaz üretilebilır Bumik-
tar. yılda 2 milyon ton petrole, 24 mıl-
yar kilovatsaat elektrik enerjisıne eşit-
tir. Burakam. 1996 yılında Türkiye'nin
ürettiğı elektnk enerjisinin yüzde 25"ine
denk geliyor.
Jeotermal enerji: Yerkabuğunun de-
rinliklerinde birikmiş basınç altında-
ki sıcak su, buhar, gaz veya sıcak ku-
ru kayaçlann içindeki ısı enerjisi, "je-
otermal enerji'* olarak tanımlanır. Tür-
kiye.jeotermal kaynak zenginliğinde,
dünyanın 7. ülkesidir. Tüm dünyada-
kı jeotermal enerjinın yüzde 8"i Tür-
kıye'dedir. MTA tarafından yapılan
araştırmalarda. 140jeotermal sahada,
100 dereceye ulaşan 600 ün üzerinde
sıcak su kaynak grubu tespit edilmiş-
tir. Türkıye'nın jeotermal ısı potansi-
yelı 31 bin megawafttr.
Bu potansiyel. 5 milyon evın ısıtıl-
masına eşdeğerdır. Bu ısınmanm ma-
lıyeti elektrikten 100 kat, akaryakıttan
50 kat. doğalgazdan 40 kat kömürden
32 kat daha ucuzdur.
Cumhuriyet'in sorulannı yanıtla-
yan Greenpeace Akdeniz Ofisi Ener-
ji Kampanyası Sorumlusu MeMaKes-
kin, "Türkiye'de nükleer reaktör işlet-
mek isteyenlen sahip olduğumuz ener-
ji zengmliğinin farkında değiller" gö-
rüşünü dıle getırdi. Yenilenebılirener-
jı kaynaklannın maliyetımn giderek
ucuzladığına dikkat çeken Keskın, bu-
na karşın nükleer enerjınin her geçen
gün pahalılandığını kaydederek
"ABD'de 1980 ile 1988 arasında >apı-
mı tanıamlanan nükleer reaktörler.
planlananın yüzde 200-2400 fazlasına
mal oldu" dedi
FESTİVALDE DANS VE MÜZİK GÖSTERİSİ
Bir avuç cesaretle
belirsiz bir amaç!
RANA EVCİM O'BRIEN
Festivallerin doruğunda olduğumuz şu
günlerde. tstanbul Vlüzik Festivali'nde "Sı-
nırsız İstanbul - Berlin Kültür Buluşmala-
n" çerçevesinde, bir dans ve müzik göste-
risi düzenledi. Müziği Alman besteci Hans
Prter Kuhn, koreografisi ve dansı Japon sa-
natçı Junko \Vada tarafından gerçekleşti-
nlen gösterınin başliğı ">\Tıo's Afraid of
Anything" (Kim Birşeyden Korkar.) Katı
kurallar ve tabularla öriilü Japon sahne sa-
natlan kültüründen gelen bir dansçı ıçin
Almanya'da çağdaş dans sanatı dünyasına
girmek. tabulan \e kurallan altüst etmek.
önemli bir cesaret ışi olmalı. Bu ortama
yabancı olan bizler ıçın Wada'nın gösten-
sındekı cesaretini, neye karşı olduğunu ya-
kalamak oldukça ince bir bakış gerektin-
yordu. Japon dansçı Wada. Kuhn'un natü-
ralist ve ekspresyonıst nıtelikler taşıyan
elektronik müziği eşliğin-
de. Japon no sanatının çağ-
daşlaştınlmış bir ömeğıni
sergiledi. Wada'nın dan-
sında, Japon estetiğinin
prensipleri olan jo-ha-kyu
(başlangıç, ara, hızlı) biçi-
mi kullanılmışrı; yani dans
üç bölümden oluşuyordu.
Bu üç bölümde üç farklı
renkli kostüm vardı ve son
bölümün ışığı daha sol-
gundu. Koreografınin yer
aldığı 5X5 metrelık beyaz
alan da no'nun geleneksel,
dört sütunlu kare sahnesı-
nın modernıze edilmiş bir
şekliydı.
"VVho'sAfraidofAnyt-
hing", karanlıktan aydın-
lığa doğru yavaş yavaş
^kselen ışığın içinde
dansçmın yavaş yavaş be-
lirginleşen devınimleriyle
basladı. Birinci dansın kos-
tümü kırmızı, bedene otu-
ran, yalın bir elbıseydi.
Sanki Junko Wada"nın bü-
tün bedeni gerilmişti. elle-
Japon dansçı Junko Wada.
ri kadar ayaklan da v-umruk haline gelmiş,
bo>Tiu da kasılmış gıbiydi. Ayaklan üzerin-
de zor duruyor. düşmek üzere izlenimıni
uyandınyordu. Sessizliğin içinde belirli be-
lirsiz cızırtılar duyiilmaya başladı. Ara sı-
ra gelen bu ses. kısa kesik elektrik akımla-
nnı anımsatıyordu. Dansçı. yavaş yavaş
kendi etrafında dönüyordu. Biryandan, bir
kolubedeninden ıleri ve yukan doğru uzan-
maya başladı. Devınimler son derece ya-
vaş ilerliyordu. Bu sırada bir yağmur sesi
gıttikçe belirginleşmeye başlamıştı. Dans-
çı, sanki parmaklanyla bir şeyler sayıyor
ya da ellerinde gizli bir anlamı çözmeye ça-
lışıyordu. Yağmur sesi, tenekeye düşen
darnla seslerine benzer seslerle zengınleş-
tirilmişti. Bir süre sonra bunun aslında dam-
lalann şarkısına ilgınç bir senkopla kanşan
vurgulu çalgılann ritmı olduğunu anlıyor-
dunuz. Damlalar seyrelırken yanı ritim ya-
vaşlarken derinden bazı kuş seslen duyul-
maya başhyordu. Hiç umulmadık bir anda
Wada yere yığılıp kaldı. Birinci bölüm, ka-
ranlıkla sona erdi.
lkinci bölümün kostümünün aynı mo-
del, fakat san bir elbıse olduğu göze çar-
pıyordu. Dansçmın hareketlennin bir ön-
ceki bölüme göre daha özgür olduğu hemen
dikkat çekıyordu. Hareket dıline diz çö-
küşler, ayak parmaklan üzerinde yükseliş-
ler, hatta yer yer sıçramalar ve hızla ağır-
lığı tek ayak üzerine vererek dönüşler de
eklenmişti. Bu hareketlerle uyumlu olarak
vurmalı çalgılar hızla dökülen kum ve top-
rak parçacıklannı anımsatan sesler çıkan-
yorlardı. Daha sonra buna araya serpıştıri-
len çan sesleri de katıldı. Çanlar. sahneyi
kapla>an coşku>Tj kutlar gıbi yükseldıler.
VVada'nın elleri sanki kollanndan çıkmak
ıstiyorlardı. lkinci bölüm. bu doruk anın-
da baskın yapan karanlıkla sona erdi.
Dansın son bölümü başlamadan önce,
karanlığın ıçınden. önemli bir olayı duyu-
rur gıbi çan seslen çevTeyi kapladı. Işık
yükselırken dansçmın karanlık sırasında
hareket etmeye başlamış
olduğu görüldü Sahneyi
dolduran loş, pembe ışık.
üçüncü kostümün mora ça-
lan bir mavı olduğunu or-
taya çıkarmıştı. Etek boyu
diğer iki kostüme göre bi-
raz daha uzundu ya da da-
ha az hareket edildiği için
öyle görünüyordu. Sahne-
yi derinden gelen hayvan
hırıltısı veya testere sesi
gibi sesler kaplamıştı. In-
ce uzun parmaklan ve ka-
sık halleriyle koreografıye
başından beri egemen olan
eller, üçüncü bölümde ar-
ka planda kalmış. yüzün
ifadesi öne geçmiştı. Artık
gözler de dansa katılmış-
tı. Birden bıre gerçek bir ıs-
lık sesi duyulmaya başla-
dı. Islık, daha sonra bir şar-
kı halinı aldı. Almanca, ef-
kârlı bir şarkıydı bu. Şar-
kıya arka planda keman-
lann stakato çalan seslen
eşlik etmeye başladı. Şim-
di sahnedekinden çok da-
ha keskin bir ışık, sesin geldiği sağ köşede
iki şarap bardağını aydınlatıyordu.
Kuhn'un orada oturduğunu ve bardakla-
n titreştinp birbinne dokundurarak müzi-
ği sürdürdüğünü gördük. Dans sona ermiş-
tı. Wada, yavaşça Kuhn'un bulunduğu kö-
şeye yaklaştı. şarap bardaklannı tokuşturup
içmeye başladıklannda bir saatlik gösteri-
nin sonuna geldiğimizı ıyice anladık.
Genel olarak no sanatına uygun bir şe-
kilde şasırtmalarla yüklü olan bu gösteri,
yine Uzakdoğu felsefesine ve estetiğine
uyumlu olarak sessizliği ve yavaşlığı da
bol bol kullanıyordu. llginç bir çağdaş yo-
rum denemesı olmakla birlikte, 'VVho'S Af-
raidof Amthing' sona erdiğinde garip bir
boşluk duyuyorsunuz. Bu dansçı ve beste-
ci ikilisınin gerçekten amacına ulaştığından
emin değilim. Belki de amaç bu belirsiz-
likti; her şeyı Doğu kültürüne uygun, alçak-
gönüllü bir deneme düzeyinde tutan sanat-
çılar, bir avuç cesaret gösterip bir şeyler ya-
ratmışlardı. Belkı de sanat bundan başka bir
şey değıl. Kim bilir?
IÜ Rektörü Bülent Berkarda. emekliye aynlan fizyoterapist Prof. Fevzi Akso\ 'a katkı-
lanndan dolayı bir plaket verdi. (Fotoğraîlar: KEREM KAÇARLAR)
Halı sahada dostluk maçı yaptılar
Gazeteciler
doktorkın iedavietti
MtYASE tLKNUR
İstanbul Üniversitesı lletişim
Fakültesı'nın hah sahasmın açı-
lışmdaöğretım üyeleri ile gaze-
teciler karşı karşıya geldi Açı-
lışını Rektör Bülent Berkar-
da'nın gerçekleştırdiğı ve her
yıl yapılarakgelenekselleştiril-
mesi düşünülen karşılaşmanın il-
kini gazeteciler 7-3 kazandı. İs-
tanbul Üniversıtesı öğretım üye-
lennin yenılgisı karşısında Prof.
Dr. Kemal Alemdaroglu da ilk
yönetim kurulu toplantısında ta-
kımın bütün elemanlannın sü-
resiz kadro dışı bırakılacağını
ve yeni transferlerle takımın
güçlendinleceğini açıkladıf!)
"Gazeteciler karması" ile v a-
pılacak maç için bir hafta önce-
sınden kampa gıren öğretim üye-
len, maça çok iddialı başladı
Çok zorlu geçen ilk yarı gaze-
teciler karmasının 3-2 galıbiye-
tiyle bıttı. Ancak lkinci yannın
Yansı gün ışığuida, vansı ışıklann altında mnanan maçta gülen taraf gazeteciler oldu.
sonlanna doğru farkı sağlayan yeşıl takım (ga-
zeteciler karması) şov yaparak karşılaşmayı ta-
mamladı. Gazeteciler karmasının üç golünü İb-
rahim Yıküz. iki golünü Mahmut Sertattı. Go-
lün birini Prof. Tahsüı Yeşildere kendi kalesine
atarken dığer gol de KâşifAğanoğlu'na değen to-
pun kaleye girmesiyle gerçekleşti. Öğretim üye-
lennin iki golünü diş hekimi Prof. DT. Bülent
Kâtipoğlu atarken bir golü de Yeni Yüzyıl gaze-
tesinden Metin Tükenmez kendi kalesine attı.
Gerek ilk gerekse ikınci yanda savunması sık
sık gedik veren "Gazeteciler Karması"nda hezi-
meti, kalede devleşen Mehmet Sucu önledı.
Karşılaşmayı yöneten hakemın düdüğü sade-
ce maçın başlama vuruşunda ve bitişinde duyu-
labıldi. Maçta taç ve ofsayt uygulaması olmadı-
ğı için hakem de izleyici gibi oyunu seyrettı.
Kendisi de bir gazeteci olan Süleyman Aba>
r
ay-
nı zamanda bölge futbol hakemi. Ancak çalın-
mayan düdükler zaman zaman ıtirazlara neden
oldu. Öğretim üyeleri karmasından 4 numaralı
formayı giyen ortopedist Prof. Dr. Aziz Altu-
fan'ın attığı tekmelerden kemik seslen izleyici
trıbününden duyuluyordu. İkinci yanda öğretim
üyelerinin başanlı forvet oyuncusu Bülent Kâ-
tipoğlu kaleye geçti. Ancak özellikle V'eteriner
Fakültesi Öğretim üyelerin-
den Prof. Dr. Tahsin Yeşil-
dere ile aynı fakülteden Prof.
Dr. Adem Şenünver'in atak-
larına Mehmet Sucu geçit
vermeyınce, Kâtipoğlu yeni-
den kaleyi bırakarak hücum-
dakı yerını aldı. Ancak so-
nuçdeğışmedı.
Son dakikalara doğru maç
boyunca sahada eli belinde
dolaşan ve formasını terlet-
me\en Cumhunyet Gazete-
si'nın Yazı Işlerı Müdürü Ib-
rahim Yıldız, arkadaşlannın
kale önüne dek getinp verdik-
leri paslarla takımını galibı-
yete taşıdı. Aşın kilolan ne-
denıyle koşamayan ve rakip
oyunculara pres yapmayan
Ibrahim Yıldız. attığı üç gol-
le hat-tnck yaptı.
Gazeteciler Karması"nın
başanlı kalecisı Mehmet Su-
cu, 37 yaşında tstanbul Üni-
versıtesı takımından transfer
teklifi aldı. Transfer ücreti
olarak kendisinin ve aılesınin bıryıllık sağlık ih-
tıyaçlannın ücretsiz karşılanması önerilen Sucu
teklifi düşünmek ıçin bir hafta süre istedi.
Spor tesisleri
İstanbul Üniversıtesı Spor Birlıği'nın yaptıgı
çalışmalarsonucunda. 1997 yılı içensındedeği-
şik fakültelerdeki dört halı sahayla birlikte 2 bin
kışilik Avcılar Kampusu Spor Salonu hızmete
açılmıştı. Öncekı gün de Rektör Bülent Berkar-
da'nm açılışını yaptığı lletişim Fakültesi Halı
Futbol Sahası ile üniversite bünyesindeki tesis-
lere bir yenisi eklendi.
MESELA DEDIK ERDALATABEK
T) ız Türklerin hakkı çok yeniyor.
±J Şimdi bütün dünya çalkalanı-
yor. Neymiş. Mars'a gidilmiş de taş
toprak numunesi alınıp keşfediliyor-
muş. Hangi birini düzelteceksin bı-
lınmez. Bir kere bir yere gidiyorsan
keşıf için değil. fetih için gidecek-
sın. Madem Mars'a kadar zahmet
edıyorsun, orayı fethedeceksin ki
zahmetine değsin. Şimdi işin bir ya-
nı bu.
Ama asıl bir yanı var ki işte orda
biz Türklerin hakkı yeniyor. Biz
Türkler Mars'ı kaç yıllar önce bul-
muşuz. Bulmuşuz da tavlada pul al-
dırmadan rakibi yenmeye 'mars' de-
mişiz. Kahvelerde kim kimi mars
edecek diye insanlar tavla oyuncu-
lannın etrafında kümelenmiş. O onu
turmuş. bu bunu tutmuş da dostlar kü-
süşmüş, kahveye gelmez olmuşlar.
Onun için de bu Mars'ın keşfı Türk-
lere aittir, böyle de bilinmelidir. Şim-
di gene dünyada Mars niyetine taş
toprak toplayadursunlar, bizim Tür-
Once Mars Sonra da Marş...
kiye'de heyecanlı bir oyun başlamış
bulunuyor. Bakalım, kim kimi mars
edecek?
Kadınlar mars mı oluyor?..
T reyecanlı bir tenis maçı gibi iz-
±~L liyoruz. Ikili kadın takımı bir
o yana bir bu yana koşturup topu sa-
ğa sola atıp duruyorlar. Oyuncunun
bin eskiden epey hızlıydı ya, oyun
pek hızlanınca soluğu kesildi. Yoru-
lunca daha zayıfını ara sıra dürtük-
leyip hızlandırdı. O da fav ulden baş-
ka bir şey bilmiyor. Servisleri kötü,
dışanya attığı toplann içerde sayıl-
masını istiyor, hakemlerle kavgaedip
duruyor.
Öbürü. oyunculann sanşını daha
bir marifetliydi ya. oyun uzayınca
fandı. Çaktırmadan kenarda soluk-
lanıp zaman kazanıyor. Bu çepit es-
mer de top kenara çıkınca kafayı sal-
lıyor, 'hadi ordan' gibi hareketler
yapıyor. tuhaf biri. Karşılannda sa-
kin erkek takımı var. Sakin ama ka-
rarhlar. Ne yaptıklannı biliyor. oyu-
nu nasıl kazanacaklannı hesaplıyor-
lar. Bu da kız takımını biraz delirti-
yor gibi görünüyor. Bu ikilinin des-
tekçileri su koşturuyor, havlu tutu-
yorlar, ama nafile. Onlar da durumu
iyi görmüyor olacaklar ki birer iki-
şer sıvışıyor. Ne dersiniz, kızlar mars
mı olacak°
Sonra da mars...
değil mi haksızlığı...
Şimdi bu Amerikan dünyasın-
dan biri çıkıp da. "Yapmayın arka-
daşlar, biz Mars'ı yeni keşfediyoruz,
ama Türklervıliarönce keşfetmiş de
oyıınlannm sonucuna ad diye kov-
muşlan gelin bari bunu kabul edin de
şu tarihi haksızlıkiarunıza bir yeni-
sini eklemevelim" der mı? Demez.
Çünkü, bize karşı derin kompleks-
leri vardır. Demesinler. Biz zaten bu
haksızlıklan biliyonız. Madem öy-
le. işte böyle. Biz de onlara aldırmı-
yoruz. Ne isterlerse yapsınlar. Umu-
rumuz bile değil. Onlann Mars'lan
varsa bizim de marşlanmız var. Biz
önce mars eder, arkadan marş söy-
lenz. Şimdi bu kız takımı mars ol-
maya gidiyor va, arkadan bir de marş
istemez mi? Önlara marş mı söyle-
melı, yoksa marş marş mı demeli...
Biliyorsunuz marş marş demek, hız-
lı yürü de ense tıraşın görünsün de-
mektir. Bu ikıli de pek ortalığı kınp
geçirdiler. epeyce can yakıp kafa ko-
pardılar. Şu senden, bu benden diye
pek insan ayırdılar. Insanlan birbi-
rine düşürdüler. Son kullanma tari^
hıni epeyce öne aldılar. Böyle olun-
ca da marş marş demek kaçınılmaz
oldu.
Şimdi hemen başlarlar, "A, böyle
olur mu canım, daha miadımız dol-
madı ki; hem enişteyeni eriket hazır-
üvor. yakında yapışnracak. süremi-
zi daha da uzatacak" demeye. Ama
bunca kural ihlali yaptınmsız kala-
maz. Çareleri yok, miatlan doldu,
soluklan tıkandı. Marş marş sesle-
rinı duymak üzereler. Ense tıraşlan
pek görünmeyecek. çünkü saçlan
uzundur. iki yana sallayıp gidecek-
ler ya tabanlar görünecek.
Marş març...
7" 7"adi bakalım yallah. Siz mars
±~L olduğunuzu da anlamıyorsu-
nuz. Daha oynadığınız oyunun ku-
rallannı bilmiyorsunuz. Şimdi marş
marş. Kızlar takımı falan da değil-
siniz, memleketın aklı başında kız-
lan sizi tanımıyor, istemiyor, ortaya
çıkmanızdan da üzüntü duyuyor. Siz
ne yaptığınızı pek bilemediniz, ya-
ramaz ışlere kanştınız, kendinizi er-
ken tükettiniz.
Bir güzel mars oldunuz, şimdi de
marş marş seslerini duyuyorsunuz.
Vakitlice efendılik edip de gitmeyi
bilmezseniz. attan indiğiniz zaman
marsıvan eşeğini de bulama^sınız.
Haberinizola...