Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 HAZİRAN 1997 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
9. ULUSLARARASI İSTANBUL TİYATRO FESTÎVALİ'NİN ARDINDAN
Tiyatro sanatına dinaınizm geldi
EMRE KOVUNCUOĞLU
9. Uluslararası tstanbul Tıyatro
Festivali'nin sona erdiği şu gün-
lerde koşturmaca ıçınde geçen ı-
ki haftaya geri dönüp ne olup ne
bittiğine kısaca bir bakalım. Fes-
tivalin, tiyatro sanatına inanılmaz
bir dinamızm getirdiğinı söyle-
mek gerek. Geçen yıl bir patlama
yaşayan tiyatro festivali bu yıl iki
katı yoğun ılgiyle karşılandı ve
çok daha iddialı bir programJa ti-
yatroseverlerin karşısına çıktı. Bu
yıl festivalin de ahşık olmadıği bir
olay gerçekleşti: Neredeyse tüm
oyunlar kapalı gişe oynadı ve ba-
zılannın biletleri günler önce tü-
kendi. Geçen yılın festival açılı-
şında yer alan Robert Wilson'ın
"Persefone"sinde bırçok eleştir-
men ve tiyatro ınsanı gösteri) ı
tepkiyle terk ederken, bu yıl Ro-
bert Wilson'ın çalışmalannı an-
lattiğı "sununTda AKM tıyatro-
cu ve izleyiciyle hınca hınç do-
luydu. Geçen yıl biz bu gösteriyı
"Anlamadık" diyenlere nispet ya-
parcasına. Wilson'ın isteği üzeri-
ne çeviri yapılmayan etkinlikte iz-
leyiciler Ingilizce açıklamalan
dikkatle dinlediler. Peki bunun
önemi ne? Farldı ve yabancı gelen
bir gösteri bir yıl sonra merakla
sorgulanıyordu. BudaTürkiye'de
tiyatro meraklılannın "farkbya"
ne kadar açık ve ilgili olduğunu,
tiyatro festivalinin kısa bir süre
içinde Türk tiyatrosuna getirdiği
değişımi ve deneyimi bence gös-
termekte. Görüldüğü kadanyla
son yıllarda Türk riyatrosunda ne-
redeyse tek dinamık yaratan ku-
rum, Tiyatro Festivali. Bu neden-
le festivalin tiyatroya bakış politi-
kası bence Türk tiyatrosunun ge-
lişiminde çok büyük rol oynamak-
ta ve festivalin seçimlerinde çok
dikkatli olması gerektıgini göster-
mektedir. Özellikle gelinen bu
noktadan itibaren.
Festivalin açılışı. koreografisi-
ni Ismail Ivo'nun yaptığı ve Jo-
hann Kresnik'in yönettıği "Othd-
lo" ıle oldu. Doğu Almanya kö-
kenli Kresnik'in genelde yönettı-
ği tüm dans gösterilennde belirgın
bir erkek ıle erkek ılişkısi ya da
"eşcinseOik" konsepti ve bu özel-
•Hğe ait bir beden dilinın biçim
«H^tena^i bâkım. Kresetk, oyun-
culukta ve dansta klişeleşmiş eş-
cinsel kalıplan kırarak, erkeksi-
sert-yayılmacı-abartılı yapıların
birbiriyle çakışması üzerine yeni
bir dili oluşturuyor. "Eşcinsettik"
kavramını salt cinsel çağnşımdan
kurtanp, iki erkeğin kurduğu, ku-
rabildiği ilişki biçimi olarak gör-
meyi yeğliyor. Bir anlamda yaşa-
dığımız erkek dünyası ilişkilerini
de değerlendırmiş oluyor. Bu yüz-
den "OtheDo"nun metinsel anla-
tımı aslında oldukça politik bir te-
mele oturuyor. Azınlık olarak ni-
telendirilen siyah insanın yaşam
savaşı ve kurduğu varoluşsal iliş-
kiler Shakespeare'in "OtheUo"
oyununun temasal bütünlüğü üze-
rinden anlatılıyor.
Dansm şiirseüiği
Yazann şiirsel dıliniyse sahne-
de izlediğimiz dansın şiirselliği
içinde bulmak mümkün. Her
alandaki teknik ustalık da övgüye
değer. Ancak sonuçta metinsel bir
anlatımdan yola çıkıldığı için,
dansla aktanlmaya çalışılan "söz-
cül ve episodik bir anlatuna" dü-
şülüyor. Bu durumu tiyatro ya da
mim karşılar. ancak dans değil.
Sözcül dil, dans diline bire bir
çevrilemeyeceğinden, dans, daha
çok kavramlarla aktanlabilece-
ğinden. koreografide bazen zora-
ki tekrarlara saplanılrruş. Sanınm
Kresnik bunu fark ettiğinden dan-
sın içine teatral öğeler ve mimi
yerleştirmiş. Böylece belli nokta-
larda sözel metinle ilişkiyı doğru
kıırmuş. Bu sorun bence tüm sa-
natlararası "uvariamalarda" kar-
şılaşılacak bir durum.
"Kadınlardan Konuşahm"
festivalin programında yer alan en
zayıf oyunlardan biriydi. Devlet
Tiyatrosu'nun "Kadın" teması al-
tmda yer alan bu oyunun neden
bir kadın oyunu olduğunu daha
önce izlediğimde de anlayama-
mıştım. tzleyiciyi "kadın sorunu
üzerine düşündünneyi amaçia-
yan" sağlam bir oyun metninin
aktanmı dışında sahnede pek bir
şeyin olduğunu söyleyemeyece-
ğim. Sumnı Yavnıcuk'un belli bir
amaca ulaşmayan çabalan (gül-
dûrmek dışında). fikirsiz rejinin
içinde boğulup gidiyor.
Yönetmenin gizli varhgı
"Kral Lear"de, Ian Holm'dan
ve özellikle Rkhard Eyre'dan
bahsetmek istenm. Sadeliğiyle
yarattıgı güç kadar işlevselliğiyle
de şaşırtan dekor ve kostüm, yine
devasa bir teknikle temiz ve yal-
nızca amacına hizmet eden ışık
rejisi, tüm bunlann sekmeyen
uyumuyla ve aynı zamanda oyun-
culann sahnedeki yerleşım ko-
reografisiyle yönetmenin gızli
varlığı inanılmazdı. E>Te, sahne-
de belli belirsiz renklerle, ışıkla,
dekorla ve seslerle oynarken,
9.MSUMMSI
İŞTMttl
TÎYATR8 RSTİVUİ
• Bu yıl tiyatro festivalinin de alışık olmadığı bir olay gerçekleşti: Neredeyse
tüm oyunlar kapalı gişe oynadı. Geçen yılın festival açılışında yer alan Robert
Wilson'ın 'Persefone'sinde birçok eleştirmen ve tiyatro insanı gösteriyi
tepkiyle terk ederken, bu yıl Wilson'ın çalışmalannı anlattığı 'sunum' büyük
ilgi topladı. Geçen yıl farİclı ve yabancı gelen bir gösteri bir yıl sonra merakla
sorgulanıyordu. Bu da Türkiye'de tiyatro meraklılannın 'farklıya' ne kadar açık ve ilgili olduğunu ve
festivalin kısa bir süre içinde Türk tiyatrosuna getirdiği değişimi ve deneyimi göstermekte.
1) \ ıldız Kenter - 'Maria Callas- Master Class' 2)Hanna Schygulla 3) Martin VVuttke - 'Arturo Ui'nin Öntenebilir YüksetişT
4)Kum-pan-ya-'EverestMyLord)5)IsmailIvoDansTiyatrosu -'Othdlo'6)IanHohn-'KralLear'
oyuncularının sanatsal gücünü
destekliyordu. Holm merkezli ba-
şanlı bir ekip oyununu izledik.
Holm ise Shakespeare dilınin tüm
inceliklerini sesi ve oyunculany-
la kitaplardan çıkanp yaşayan bir
estetik haline dönüştürüyordu.
Tüm bu abartı gibi tınlayan söz-
lerin yanına şunu da eklemek is-
terim. O> un benim. y anımda otu-
ran kızın, onun yanındaki adamın
yaşadığı çıkmazı bızlerle payla-
şabilme yakınlığına da sahıptı.
"Dün gece neden öyle konuştum
ki" dedim kendi kendime, içim
sıkkın oyundan çıkarken. Ertesı
gün "Bitmez Tükenmez Shakes-
peare" konferansındaysa Cevat
Çapan oyunun "hiçlik" üzenne
kurulduğunu dinleyicilere aktan-
yordu. Küçük kızmın babasına
"hicbir şey" söylemesı ve bu hi-
çın ona "hiç getirmesi" oyunun
sonuna doğru "hiç" istemenın ve
"hiç" olmanın özgürlüğü ve zen-
ginlığinın Lear tarafından fark
edılişi. Buna ulaşmak için geçiri-
len acı dolu değişim.
"Bir Ata Kralhğım". hakkıyla
kazandığı ödüllenn de gösterdiği
gibi bu tiyatro sezonunun en iyi
oyunuydu. Yabancı eleştirmenler,
konuk festival yöneticileri ve yö-
netmenler tarafından da beğeniy-
le izlendi.
Deneysel bir çalışma
Kumpanya'nın "Everest My
Lord"u ülkemızdeki deneysel ça-
lışmalar yelpazesıne "hi-tech"
alanından seslenen önemlı bir
"uyarlama" çalışmasıydı. Proje
kapsamında festıvale davet edilen
"Everest My Lord" oyunu, As-
sos'ta ulaştığı başansma Cihangir
Parkfnda ulaşamadı. llk bölü-
münde kullanılan malzeme ve an-
latım dili dığer iki bölümden ol-
dukça ayn düşerken, mankenle-
rin bulunduğu park içiyle geri
planda kalan apartman yüzeyi bir-
birlerini mekânsal olarak tamam-
lamıyorlardı. Ayla Algan'ın kul-
landığı beden dili, dığer anlatım
dilleriyle bağlantılı düşünüldü-
ğünde hiçbir uyum içermezken,
yine oyunun geri kalan öğelerin-
de kesinlik ve temızlık pek yaka-
lanamıyordu. "Everest My
Lord"un Assos'takı konseptine
filrn görüntülerinin girmesi anla-
tımı renklendirmiş. Ancak belli
tekrarlann gerekliliğini azaltmış.
Malzeme çoğahnca daha antılmış
ve daha yalın kullanılmasının ge-
rektığinı düşünüyorum. Metinde-
ki neredeyse her kelimeyi (son bö-
lüm hariç) tek tek görmek bir sü-
re sonra "yenkJen okuma" çalış-
masını kelimenin en yüzeysel an-
lamıyla "yetıiden okuma"ya dö-
nüştürüyor. Eğer ıstenen buysa iz-
lediğimiz bir tasanm çalısmasın-
dan öteye gidemiyor. Everest My
Lord'un içeriği/konsepti form
arayışı içinde kaybolmuş. Naz
Era>'da'nın diğer çalışmalannı
düşündüğümde güçlü bir içeriğin
kendi formunu ya da belli bir for-
mun ıçerik yarattığını söyleyebi-
lirim. Bu çalışma da biraz kulla-
nılan malzemenin büyüsünde kal-
mış.
Bir de broşürde ve festival ka-
taloğunda gördüğüm oyunla ilgi-
li bir açıklamayı yazmadan geçe-
meyeceğim: "Everest My Lord'u
İzteme KskmnuT Bu başlık altın-
da oyunda kımin ne olduğu, neyin
neyi anlattığı yazırmış... Kılavuz-
la izlenen bir oyun beni oldukça
şaşırttı. Keşke ben gördüklerimi
kendime göre "okusaydun"... An-
cak tümüne bakıldığında Türki-
ye'de şimdıye kadar gördüğüm en
temiz işdiyebilirim. Oyunculann
ses kullanımındaki uyum ve ke-
sinlikleri de övgüye değerdi. En
önemlisi de gösterinin -yine Tür-
kiye'de az rastlanan- "fîkir" ve
"yaratıa dûşünce" dolu ohnasıy-
dı.
Ferhan Şensoy yetersizdi
Ortaoyuncular'm "HaklunTa-
ner Kabare"sı festıvalde izledi-
ğim en kötü oyunlardan biriydi.
Proje bazında festivale katılan
tüm oyunlar elbette bu riski için-
de banndınyor. Ferhan Şensoy'un
düşük performansını ve ekibinde-
ki oyunculann ses ve oyunculuk
kullanımındaki yetersizliğini Der-
ya Baykal'ın rejisindeki dağınık-
lığı. yalnızca Şensoy'un kurgula-
dığı metin kurtanyordu. Ertesi
gün Ferhan Şensoy'un konuşma-
cı olarak katıldığı "Haldun Taner
Tiyatrosu" söyleşisine hem izle-
yicilerden hem de o dönemın
Parliament Superband Jazz Festival bu akşam sona eriyor
Festivalinyüdffl ses cambau McFerrin
Kültür
Servisi-
Parliament
Superband
Jazz
Festival'inin
kapanış
konserini Bobby McFerrin yapıyor. Bu
akşam İzmir ICültürpark Açık Hava
Tiyatrosu'nda gerçekleşecek konserin
öncesinde Kerem Görsev, Can KozJu,
tlhan Erşahin ve Volkan Hürsever
cazseverlerle birlikte olacak.
Bobby McFerrin"in biricik enstrümanı.
sesi. "Sesimi bedenimin bir parçası
olarak göriiyonım" diyen McFerrin'in
çıkardığı her ses, birbirinden farklı
renklere, biçimlere sahip. Ancak
sanatçmın profesyonel anlamda kendini
kabul ettirmesi sesi değil. piyanosu
sayesinde olmuş. Sanatçı bir aileden
geliyor McFerrin. Babası, New York
Metropolitan Opera'da şarkıcı, annesi
ise bir soprano. McFerrin önceleri
piyanıst olarak başladığı mûzik
kariyerini. Jon Hendricks tarafından
keşfedildikten sonra \okalist olarak
sürdürmüs,. Ünlü şovmen Bill Cosbv",
sanatçmın ününü duyup Las Vegas'taki
kulüplerde program yapmasını ve New
York'takı Kool Caz Festivaü'ne
katılmasmı sağlamış. Daha sonra George
Benson. Chico Freeman. Grover
Washington Jr ve Herfoie Hancock gibi
ustalarla birlikte turnelere çıkan
McFerrin. son olarak yönetmenliğini
Bertrand Tavernier'nin yaptıği 'Round
Midııight' filminin jenerik mûziğini
seslendirmesiyle bugüne dek toplam 10
Grammy aldı. Sanatçı, San Francisco
Operası için bu yıl sezona girmek üzere
bir operayı, libretto yazan Ishmael Reed
ve yönetmen Peter Seilar ile birlikte
yazdı. Kapanış konserinin diğer
konuklan ise üikemizin en üretken caz
sanatçıIan arastnda yer alan Kerem
Görsev, Can Kozlu, tlhan Erşahin ve
Volkan Hürsever. Son yıllarda Eric
Revis, La Verne Butler, Allan Harris,
Can Kozlu, İmer Demirer ve Neşet
Ruacan ile çalışan Görsev, tüm besteleri
kendisine ait olan 'For Murat' adlı
üçüncü albûmü ile büyük başan kazandı.
Sanatçı. yeni albümü 'Relasing'i ise
piyasaya sürmek üzere.
Berklee College of Music'den 1986'da
mezun olan Can Kozlu ise Mike Zwerin,
Mick Goodrick, Tiger Okoshi, Aydın
Esen gibi ünlü müzisyenlerle çalıştı. Son
10 yıldır New York'ta yaşayan tenor
saksafoncu tlhan Erşahin ise Türkiye'de
düzenlenen caz festivallerini izleyenlerin
yakmdan tanıdığı bir isim. Kontrbas
sanatçısı Volkan Hürsever ise Carl
Schlosser, Philip Schainer, Jean Loup
Longnon, Robert Towers, Allan Harris
gibi müzisyenlerle çaldı.
oyuncu ve yönetmenlerinden hiç
kimsenin katılmaması da oldukça
yadırganacak bir durumdu. Bu
büyük tiyatro adamımızı 5-10 me-
raklı genç dışında kimse dikkate
almadı.
Bilsak Tiyatro Atölyesi'nin
"Park Yapümaz" oyunu dikkate
değer deneysel bir çalışma. Belli
bir konsept üzerine farklı anlatı-
lar geliştirerek kurulmuş olan bu
oyun, halen bitmiş bir gösteriye
benzemiyor. BTA, bu kez diğer
oyunlanyla kıyaslandığında çok
daha riskli bir yol denemiş. Şim-
diye dek deneysel çalışmalannı
sözel anlatımda denerken bu kez
hareket ağırlıklı bir alana kaymış-
lar ve zorluklarla karşılaşmışlar.
Oyun bütünü oluşturamıyor. Fark-
lı anlatılar dağılmış parçacıklar
halinde duruyor. Aslında oyun ol-
dukça sağlam başlıyor, ancak son-
radan dagılıyor. Hareket drama-
turjisi üzerinde durmalan gerek-
tiğini düşünüyorum. Oyun bu gö-
rüntüsüyle, ekip arasında yapıl-
mış egzersizlerin sunumu gibi gö-
züküyor.
Hanna Schygulla, bir ses sanat-
çısı değil. Bunu biliyorduk, izler-
ken de gördük. Ancak sahnede var
olan bir sanatçı. Geçmişini, ken-
dini sahneye taşıma biçimini izle-
mek ilginç bir deneyimdi.
Dostlar Tiyatrosu ve Mehmet
Ulusoy düzeyli bir çalışmaya bir
kez daha imza atmışlar. Sahneye
aktanlması zor bir metni, tıyatro-
nun büyüsü içinde yoğurmuşlar.
Genco Erkal'ın ustalığının yanı
sıra bir genç sanatçı sahnede ön-
celikle enerjisi sonra da kendine
has karizmasıyla parlıyordu: Tü-
lay Çünenser. Eğer bu çizgide de-
vam ederse geleceğin yıldız oyun-
culanndan biri olabilir.
Piccolo Tiyatrosu'nun "Köle-
ler AdasTnda da tiyatronun key-
fıni çıkardık. Oyunculukta virtü-
öziteye bir örnek sunulacak olsay-
dı, bunlardan biri hizmetçiyi oy-
nayan Laura Marinoni olurdu
herhalde.
Yıldız Kenter den
pyunculuk dersi
Yddız Kenter'i, "Maria Callas
- Master Class"ta uzun zaman
sonra çok farklı gördüm. Doğru
rolü bulmanın da etkisiyle belki,
rolüyle çok uyumlu ve çok başa-
nlıydı. Bir anlamda oyunculuk
dersi veren bu usta sanatçıyı tüm
salon ayakta alkışladı. Bence
Kenter bu yılki festivalin hitleri
arasında sayılmalı. Prömiyerini
festivalde yapan "Maria Callas -
Master Class" sürpriz bir başan-
ya da imza atmış oldu.
Berliner Ensemble hakkında
çok şey söylendi, söylenecek.
Çünkü şu sıralar birçok istifa,
kadro değişikliği, genel sanat yö-
netmeni değişikliği yaşıyor. Eğer
geleneksel politik tavırlannı koru-
yacaklarsa, neden olmasm. "Ar-
turo Ui'nin Önknebttu- Yükseli-
şi" de festivalin yabancı konukla-
n arasında hit gösteri olarak kabul
edilebilir. Heiner Müller'ın son
rejisi olan ve aslında kendi klasik
çizgisinin vardığı son noktayı da
görebileceğiniz oyunun sahnelen-
me biçimi, minimalist oyunculuk-
la abartıh oyunculuğun uyumlu
kullamm biçimi ve buna yönelik
zenginliklerin politik içeriği göl-
gelemek bir yana. hizmet ediş bi-
çimi büyüleyiciydi. Sahnenin her
tarafından yaratıcı ve entelektüel
düşünce fırlarken, yine o sahnede
her kesim insana seslenen biçi-
minde yalmlığı da içeriyordu.
Heiner Mül ler" in "Quartet"in-
de ilk izlerine rastladığımız Mar-
tin Wuttke'nin hayvanvari bir be-
den kullanımıyla aktardığı Ver-
mond karakterinin zenginleştiril-
miş biçimini Ui'de takıp edilebi-
liyordu. Brecht'in "yabancılaşür-
ma" efekti Müller'vari bir şekil-
de oluşturulurken, "eğlendirir-
ken, eleştirme"de hiç eksik kal-
mıyordu. Bu büyük ekip çalışma-
sını Istanbul izleyicisı dakikalar-
ca ayakta alkışlayarak sanınm fes-
tivalin en beğenilen oyunu olarak
taçlandırdı. Öte yandan bu du-
rumla estetik değerler taşıyan iyi
politik tiyatroya ne kadar aç oldu-
ğunu aktanyordu.
Modern dansa ilgi az
Üç gün boyunca Istanbul'daki
modern dans öğrencileriyle olduk-
ça yararlı bir atölye çalışması ya-
pan Cesc Gelabert'i, öğrencilere
gösterdiği dans tekniğiyle sahne-
de izledik. Dansı, "uzam içinde za-
manın beden taranndan estetik bir
biçimde kuDanılmasr olarak ni-
telendıren Gelabert, sahnede dans-
çılanyla birlikte koreografilerin-
den çok tekniğiyle göze çarpıyor-
du. Modern ve geleneksel Ispan-
yol dans öğelenni uyum içinde
birleştiren Gelabert'i izlerken,
Türkiye'nin dans gösterilerine ne
kadaraç olduğunu düşündüm. Ar-
tık üst düzey bir tiyatro izleyicisi
olmasına rağmen dili diğer sanat
dillerinden ayn bir yere oturan
modern dansın izleyici kitlesi ne
yazık ki halen ülkemizde yok.
Bu festival de böyle sona erdi.
Türk tiyatrosunun üzerinde dü-
şünmesi gereken çok şey olduğu-
nu bir kez daha gördük.
4. Aspendos Festivali
'Carmen'le başlıyor
Kültür Servisi - Devlet
Opera ve Balesi Genel Mü-
dürlüğü'nün bu yıl dördün-
cüsünü düzenleyeceği As-
pendos Festivali bu akşam
lstanbul Devlet Opera ve
Balesi 'nin 'Cannen' yapı-
tıyla başlıyor.
Merimee'nin öyküsünden
yola çıkarak H. Meilhac-
L.L.Halevy'nin lıbrettosunu
hazırladığı Bizet'nın bu coş-
kulu operasını Yekta Kara
sahneye koyuyor. Orkestrayı
Italyan şef Antonio PiroİU
yönetiyor. Yekta Kara'nın
çağdaş bir yorumla 1930'lu
yıllara. Ispanya'dakı iç savaş
dönemıne taşıdığı 'Car-
men'de dekor ve kostümleri
Dirk Hofacker düzenledi.
Koroyu Gökçen Kora> çalış-
tırdı. koreografı ise Nil Ber-
kan imzasını taşıyor Yapıtın
ışık düzeni Ahmet Defne'ye
ait.
"Çagdaş Türkiye'nin ta-
nıOmının'" hedeflendıği As-
pendos Opera ve Bale Festi-
val i'nde Ankara, tstanbul,
Izmır ve Mersin Devlet Ope-
ra ve baleleri 8 etkınlık suna-
cak Cumhurbaşkanı Süley-
man Demirel'in himayesin-
de gerçekleştirilecek olan 4.
Aspendos Festivali 24 hazi-
ran tarihinde şef Antonio Pi-
rolli'nin yöneteceği, Anka-
ra Devlet Opera ve Balesi
Orkestra ve Korosu'nun ses-
lendireceğı 'Gala Konseri'
ıle sona erecek.
Gala konsenne dünyanın
ünlü tenorlanndan Italyan
Nkola Marrunicci ve sopra-
no THzianaDucati solist ola-
rak katılacak. Festıvalde, ls-
tanbul Devlet Opera ve Ba-
lesi, 9 haziran pazartesi gü-
nü. Tchaikovsky"nın "Kuğu
Gölü" balesıni. İzmir Devlet
Opera ve Balesi 12 haziran
perşembe günü, Pucdni'nin
"La Boheme" operasını;
Mersin Devlet Opera ve Ba-
lesi 14 haziran cumartesi gü-
nü, Minkus'un ~Don Kişot"
balesini; Ankara Devlet
Opera ve Balesi ise, 17 hazi-
ran salı günü Verdi'nin "Üç
Silahşörler" balesıni; 19 ha-
ziran perşembe günü Pucci-
nı'nin Tosca adlı operasını;
22 haziran pazar günü yine
Verdinın "Maskeli Balo"
adlı operasını sunacak.
Aktör sendikaları
oyuncu haldarını tartışb
Kültür Servisi-Çeşitli ül-
kelerden aktör sendıkalannı
bir çatıda toplayan FIA
(Uluslararası Aktörler Fede-
rasyonu) Dünya Yönetim
Kurulu ilk toplantısını 30
mayıs - 3 haziran tarihlen
arasında Istanbul'da yaptı.
TOBAV'ın ev sahıplıği
yaptığı toplantıda. oyuncu-
lann çalışma şartlannı iyi-
leştirmek, sosyal güvenlik-
lerini sağlamak gibi konular
tartışıldı.
FIA kuruculanndan Peter
Puluvier. Uluslararası Ak-
törler Federasyonu'nun
oyunculann sosyal güven-
celenni. bağlı bulunduklan
kurumlarla ilişkilerini takıp
ederek haklannı koruyan bır
yapısı olduğunu belırtti. Dü-
şük ücret politikası uygula-
yan kurumlara ve bu kurum-
lann oyuncuyu sömürmesi-
ne karşı çıktıklannı belirten
Puluvier sanatçı haklan söz
konusu olduğunda örgütlen-
menin şart olduğuna dikkat
çekti.
Yüzyıllık bir geçmişe sa-
hip olan Danimarka Aktör-
ler Sendıkasfndan yetkili-
ler ise multi-medya tekno-
lojisinin gelişimiyle oyun-
cunun aynı anda pek çok kez
seyirci önüne çıkabildiğini
ve 'olağanm üzerinde kulla-
nıldığuu'belırttiler.
TOBAV'ın Genel Başka-
nı ve Özerk Sanat Konseyı
Girişim Kurulu Başkanı Ta-
mer Levent ise TOBAV'ın
'Sanata Evet' kampanyası-
nın bir uzantısı olarak değer-
lendirdiği toplantının. Tür-
kiyeli sanatçılann örgütlen-
mesi yönünde bir örnek
oluşrurduğuna dikkat çekti.
Levent, Türkiye'de sanatçı
haklan konusunda yaşanan
sorunlara ek olarak 'sanatçı'
tanımı ve sanatçmın 'mes-
lek haklan' konulannda da
kavram karmaşası yaşandı-
ğını belirtti.
ThomasBolmeıFlA Baş-
kanı). Catnerine Sand (FIA
Genel Sekreteri) ve Ian Mc
Garry (Ingiliz Aktörler Sen-
dıkası Başkanı) ise amaçla-
nnın federasyonu uluslara-
rası boyuta getirmek oldu-
ğunu belırttiler. FIA Genel
Sekreten Catherine Sand;
aktörlerin fazla gü\enli bir
yaşam sürmediklerinı ve sö-
mürüldüklerini vurguladı.
FIA toplantılanna göz-
lemcı olarak katılan ÇA-
SOD ü\esı oyuncu Füsun
Demirel ise Türkiye'de
oyunculuğun kurumsallaşa-
mamış olduğuna dikkat çek-
ti. Demirel. "Oyuncu kendi
sorunlanna sahip çıkmak
için sanaunın ne okJuğunun
bilincine erişmeli. Türki-
ye'de örgütlenme konusun-
da yaşanılan bilinç eksikliği,
her şeyden önce ovuncunun
yaptığı işe sahip çıkmama-
sıyla yakmdan ilgili" şek-
linde konuştu.
I. BODRUM ULUSLARARASI CEVRE FİLMLERİ FESTİVALİ
BUGUN
• SİNE\L\ BODRUM;
'Kabloonak' (saat 21.30),
'Urga'(saat 23.20)
• KARYASİNEMASI:
'Ruhlann Ağacı' (saat 10.00), 'Soğuk Ateş' (saat 12.00),
'Pipi Hikaru: Uçamayan Ateşböceğinın Öyküsü" (saat
15.00), 'Güneş Panda' (saat 17.00)
• İSlS GÖSTERİ SALONU: 'Adadakı Son Dosf, 'Gö-
kova: This Place is Goıng to be More PerfectY Sakallı
Akbabanın Korunması', 'Sigida', "Okyanus Gezgınleri-
nin Gizemleri' (saat 14.30).
YARIN
• SLNEMA BODRUM: 'Silahlann Sessizliği' (saat
21.30), 'Soğuk Ateş' (saat 23.20).
• KARYA SİNEMASI: 'Insan Denen Bıtki" (saat
10.00), Pierre Hebert'le söyleşi (saat 12.00), 'Kablo-
onak' (saat 15.00), 'ManisaTarzanf (saat 17.00)
• İSİS GÖSTERİ SALONU: Kurt Kardeş' (saat
10.40), 'Harika Hayvanlar', 'Altın'ın Ssi', 'Delta
Gücü' (saat 14.30), 'BirZamanlar Avusturya". "Topal
Martı', 'Doğa Zamanı: Ölüm Tuzaklan ve Yaşam
Kaynaklan', 'Tales Not For Adults'.'Çöp İnsanlan'
ve Jacques Yves Cousteau'nun "Sessız Dünyası' adlı
filmleri(saat 17.00)