27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 HAZİRAN 1997 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 9. ULUSLARARASI İSTANBUL TİYATRO FESTÎVALİ'NİN ARDINDAN Tiyatro sanatına dinaınizm geldi EMRE KOVUNCUOĞLU 9. Uluslararası tstanbul Tıyatro Festivali'nin sona erdiği şu gün- lerde koşturmaca ıçınde geçen ı- ki haftaya geri dönüp ne olup ne bittiğine kısaca bir bakalım. Fes- tivalin, tiyatro sanatına inanılmaz bir dinamızm getirdiğinı söyle- mek gerek. Geçen yıl bir patlama yaşayan tiyatro festivali bu yıl iki katı yoğun ılgiyle karşılandı ve çok daha iddialı bir programJa ti- yatroseverlerin karşısına çıktı. Bu yıl festivalin de ahşık olmadıği bir olay gerçekleşti: Neredeyse tüm oyunlar kapalı gişe oynadı ve ba- zılannın biletleri günler önce tü- kendi. Geçen yılın festival açılı- şında yer alan Robert Wilson'ın "Persefone"sinde bırçok eleştir- men ve tiyatro ınsanı gösteri) ı tepkiyle terk ederken, bu yıl Ro- bert Wilson'ın çalışmalannı an- lattiğı "sununTda AKM tıyatro- cu ve izleyiciyle hınca hınç do- luydu. Geçen yıl biz bu gösteriyı "Anlamadık" diyenlere nispet ya- parcasına. Wilson'ın isteği üzeri- ne çeviri yapılmayan etkinlikte iz- leyiciler Ingilizce açıklamalan dikkatle dinlediler. Peki bunun önemi ne? Farldı ve yabancı gelen bir gösteri bir yıl sonra merakla sorgulanıyordu. BudaTürkiye'de tiyatro meraklılannın "farkbya" ne kadar açık ve ilgili olduğunu, tiyatro festivalinin kısa bir süre içinde Türk tiyatrosuna getirdiği değişımi ve deneyimi bence gös- termekte. Görüldüğü kadanyla son yıllarda Türk riyatrosunda ne- redeyse tek dinamık yaratan ku- rum, Tiyatro Festivali. Bu neden- le festivalin tiyatroya bakış politi- kası bence Türk tiyatrosunun ge- lişiminde çok büyük rol oynamak- ta ve festivalin seçimlerinde çok dikkatli olması gerektıgini göster- mektedir. Özellikle gelinen bu noktadan itibaren. Festivalin açılışı. koreografisi- ni Ismail Ivo'nun yaptığı ve Jo- hann Kresnik'in yönettıği "Othd- lo" ıle oldu. Doğu Almanya kö- kenli Kresnik'in genelde yönettı- ği tüm dans gösterilennde belirgın bir erkek ıle erkek ılişkısi ya da "eşcinseOik" konsepti ve bu özel- •Hğe ait bir beden dilinın biçim «H^tena^i bâkım. Kresetk, oyun- culukta ve dansta klişeleşmiş eş- cinsel kalıplan kırarak, erkeksi- sert-yayılmacı-abartılı yapıların birbiriyle çakışması üzerine yeni bir dili oluşturuyor. "Eşcinsettik" kavramını salt cinsel çağnşımdan kurtanp, iki erkeğin kurduğu, ku- rabildiği ilişki biçimi olarak gör- meyi yeğliyor. Bir anlamda yaşa- dığımız erkek dünyası ilişkilerini de değerlendırmiş oluyor. Bu yüz- den "OtheDo"nun metinsel anla- tımı aslında oldukça politik bir te- mele oturuyor. Azınlık olarak ni- telendirilen siyah insanın yaşam savaşı ve kurduğu varoluşsal iliş- kiler Shakespeare'in "OtheUo" oyununun temasal bütünlüğü üze- rinden anlatılıyor. Dansm şiirseüiği Yazann şiirsel dıliniyse sahne- de izlediğimiz dansın şiirselliği içinde bulmak mümkün. Her alandaki teknik ustalık da övgüye değer. Ancak sonuçta metinsel bir anlatımdan yola çıkıldığı için, dansla aktanlmaya çalışılan "söz- cül ve episodik bir anlatuna" dü- şülüyor. Bu durumu tiyatro ya da mim karşılar. ancak dans değil. Sözcül dil, dans diline bire bir çevrilemeyeceğinden, dans, daha çok kavramlarla aktanlabilece- ğinden. koreografide bazen zora- ki tekrarlara saplanılrruş. Sanınm Kresnik bunu fark ettiğinden dan- sın içine teatral öğeler ve mimi yerleştirmiş. Böylece belli nokta- larda sözel metinle ilişkiyı doğru kıırmuş. Bu sorun bence tüm sa- natlararası "uvariamalarda" kar- şılaşılacak bir durum. "Kadınlardan Konuşahm" festivalin programında yer alan en zayıf oyunlardan biriydi. Devlet Tiyatrosu'nun "Kadın" teması al- tmda yer alan bu oyunun neden bir kadın oyunu olduğunu daha önce izlediğimde de anlayama- mıştım. tzleyiciyi "kadın sorunu üzerine düşündünneyi amaçia- yan" sağlam bir oyun metninin aktanmı dışında sahnede pek bir şeyin olduğunu söyleyemeyece- ğim. Sumnı Yavnıcuk'un belli bir amaca ulaşmayan çabalan (gül- dûrmek dışında). fikirsiz rejinin içinde boğulup gidiyor. Yönetmenin gizli varhgı "Kral Lear"de, Ian Holm'dan ve özellikle Rkhard Eyre'dan bahsetmek istenm. Sadeliğiyle yarattıgı güç kadar işlevselliğiyle de şaşırtan dekor ve kostüm, yine devasa bir teknikle temiz ve yal- nızca amacına hizmet eden ışık rejisi, tüm bunlann sekmeyen uyumuyla ve aynı zamanda oyun- culann sahnedeki yerleşım ko- reografisiyle yönetmenin gızli varlığı inanılmazdı. E>Te, sahne- de belli belirsiz renklerle, ışıkla, dekorla ve seslerle oynarken, 9.MSUMMSI İŞTMttl TÎYATR8 RSTİVUİ • Bu yıl tiyatro festivalinin de alışık olmadığı bir olay gerçekleşti: Neredeyse tüm oyunlar kapalı gişe oynadı. Geçen yılın festival açılışında yer alan Robert Wilson'ın 'Persefone'sinde birçok eleştirmen ve tiyatro insanı gösteriyi tepkiyle terk ederken, bu yıl Wilson'ın çalışmalannı anlattığı 'sunum' büyük ilgi topladı. Geçen yıl farİclı ve yabancı gelen bir gösteri bir yıl sonra merakla sorgulanıyordu. Bu da Türkiye'de tiyatro meraklılannın 'farklıya' ne kadar açık ve ilgili olduğunu ve festivalin kısa bir süre içinde Türk tiyatrosuna getirdiği değişimi ve deneyimi göstermekte. 1) \ ıldız Kenter - 'Maria Callas- Master Class' 2)Hanna Schygulla 3) Martin VVuttke - 'Arturo Ui'nin Öntenebilir YüksetişT 4)Kum-pan-ya-'EverestMyLord)5)IsmailIvoDansTiyatrosu -'Othdlo'6)IanHohn-'KralLear' oyuncularının sanatsal gücünü destekliyordu. Holm merkezli ba- şanlı bir ekip oyununu izledik. Holm ise Shakespeare dilınin tüm inceliklerini sesi ve oyunculany- la kitaplardan çıkanp yaşayan bir estetik haline dönüştürüyordu. Tüm bu abartı gibi tınlayan söz- lerin yanına şunu da eklemek is- terim. O> un benim. y anımda otu- ran kızın, onun yanındaki adamın yaşadığı çıkmazı bızlerle payla- şabilme yakınlığına da sahıptı. "Dün gece neden öyle konuştum ki" dedim kendi kendime, içim sıkkın oyundan çıkarken. Ertesı gün "Bitmez Tükenmez Shakes- peare" konferansındaysa Cevat Çapan oyunun "hiçlik" üzenne kurulduğunu dinleyicilere aktan- yordu. Küçük kızmın babasına "hicbir şey" söylemesı ve bu hi- çın ona "hiç getirmesi" oyunun sonuna doğru "hiç" istemenın ve "hiç" olmanın özgürlüğü ve zen- ginlığinın Lear tarafından fark edılişi. Buna ulaşmak için geçiri- len acı dolu değişim. "Bir Ata Kralhğım". hakkıyla kazandığı ödüllenn de gösterdiği gibi bu tiyatro sezonunun en iyi oyunuydu. Yabancı eleştirmenler, konuk festival yöneticileri ve yö- netmenler tarafından da beğeniy- le izlendi. Deneysel bir çalışma Kumpanya'nın "Everest My Lord"u ülkemızdeki deneysel ça- lışmalar yelpazesıne "hi-tech" alanından seslenen önemlı bir "uyarlama" çalışmasıydı. Proje kapsamında festıvale davet edilen "Everest My Lord" oyunu, As- sos'ta ulaştığı başansma Cihangir Parkfnda ulaşamadı. llk bölü- münde kullanılan malzeme ve an- latım dili dığer iki bölümden ol- dukça ayn düşerken, mankenle- rin bulunduğu park içiyle geri planda kalan apartman yüzeyi bir- birlerini mekânsal olarak tamam- lamıyorlardı. Ayla Algan'ın kul- landığı beden dili, dığer anlatım dilleriyle bağlantılı düşünüldü- ğünde hiçbir uyum içermezken, yine oyunun geri kalan öğelerin- de kesinlik ve temızlık pek yaka- lanamıyordu. "Everest My Lord"un Assos'takı konseptine filrn görüntülerinin girmesi anla- tımı renklendirmiş. Ancak belli tekrarlann gerekliliğini azaltmış. Malzeme çoğahnca daha antılmış ve daha yalın kullanılmasının ge- rektığinı düşünüyorum. Metinde- ki neredeyse her kelimeyi (son bö- lüm hariç) tek tek görmek bir sü- re sonra "yenkJen okuma" çalış- masını kelimenin en yüzeysel an- lamıyla "yetıiden okuma"ya dö- nüştürüyor. Eğer ıstenen buysa iz- lediğimiz bir tasanm çalısmasın- dan öteye gidemiyor. Everest My Lord'un içeriği/konsepti form arayışı içinde kaybolmuş. Naz Era>'da'nın diğer çalışmalannı düşündüğümde güçlü bir içeriğin kendi formunu ya da belli bir for- mun ıçerik yarattığını söyleyebi- lirim. Bu çalışma da biraz kulla- nılan malzemenin büyüsünde kal- mış. Bir de broşürde ve festival ka- taloğunda gördüğüm oyunla ilgi- li bir açıklamayı yazmadan geçe- meyeceğim: "Everest My Lord'u İzteme KskmnuT Bu başlık altın- da oyunda kımin ne olduğu, neyin neyi anlattığı yazırmış... Kılavuz- la izlenen bir oyun beni oldukça şaşırttı. Keşke ben gördüklerimi kendime göre "okusaydun"... An- cak tümüne bakıldığında Türki- ye'de şimdıye kadar gördüğüm en temiz işdiyebilirim. Oyunculann ses kullanımındaki uyum ve ke- sinlikleri de övgüye değerdi. En önemlisi de gösterinin -yine Tür- kiye'de az rastlanan- "fîkir" ve "yaratıa dûşünce" dolu ohnasıy- dı. Ferhan Şensoy yetersizdi Ortaoyuncular'm "HaklunTa- ner Kabare"sı festıvalde izledi- ğim en kötü oyunlardan biriydi. Proje bazında festivale katılan tüm oyunlar elbette bu riski için- de banndınyor. Ferhan Şensoy'un düşük performansını ve ekibinde- ki oyunculann ses ve oyunculuk kullanımındaki yetersizliğini Der- ya Baykal'ın rejisindeki dağınık- lığı. yalnızca Şensoy'un kurgula- dığı metin kurtanyordu. Ertesi gün Ferhan Şensoy'un konuşma- cı olarak katıldığı "Haldun Taner Tiyatrosu" söyleşisine hem izle- yicilerden hem de o dönemın Parliament Superband Jazz Festival bu akşam sona eriyor Festivalinyüdffl ses cambau McFerrin Kültür Servisi- Parliament Superband Jazz Festival'inin kapanış konserini Bobby McFerrin yapıyor. Bu akşam İzmir ICültürpark Açık Hava Tiyatrosu'nda gerçekleşecek konserin öncesinde Kerem Görsev, Can KozJu, tlhan Erşahin ve Volkan Hürsever cazseverlerle birlikte olacak. Bobby McFerrin"in biricik enstrümanı. sesi. "Sesimi bedenimin bir parçası olarak göriiyonım" diyen McFerrin'in çıkardığı her ses, birbirinden farklı renklere, biçimlere sahip. Ancak sanatçmın profesyonel anlamda kendini kabul ettirmesi sesi değil. piyanosu sayesinde olmuş. Sanatçı bir aileden geliyor McFerrin. Babası, New York Metropolitan Opera'da şarkıcı, annesi ise bir soprano. McFerrin önceleri piyanıst olarak başladığı mûzik kariyerini. Jon Hendricks tarafından keşfedildikten sonra \okalist olarak sürdürmüs,. Ünlü şovmen Bill Cosbv", sanatçmın ününü duyup Las Vegas'taki kulüplerde program yapmasını ve New York'takı Kool Caz Festivaü'ne katılmasmı sağlamış. Daha sonra George Benson. Chico Freeman. Grover Washington Jr ve Herfoie Hancock gibi ustalarla birlikte turnelere çıkan McFerrin. son olarak yönetmenliğini Bertrand Tavernier'nin yaptıği 'Round Midııight' filminin jenerik mûziğini seslendirmesiyle bugüne dek toplam 10 Grammy aldı. Sanatçı, San Francisco Operası için bu yıl sezona girmek üzere bir operayı, libretto yazan Ishmael Reed ve yönetmen Peter Seilar ile birlikte yazdı. Kapanış konserinin diğer konuklan ise üikemizin en üretken caz sanatçıIan arastnda yer alan Kerem Görsev, Can Kozlu, tlhan Erşahin ve Volkan Hürsever. Son yıllarda Eric Revis, La Verne Butler, Allan Harris, Can Kozlu, İmer Demirer ve Neşet Ruacan ile çalışan Görsev, tüm besteleri kendisine ait olan 'For Murat' adlı üçüncü albûmü ile büyük başan kazandı. Sanatçı. yeni albümü 'Relasing'i ise piyasaya sürmek üzere. Berklee College of Music'den 1986'da mezun olan Can Kozlu ise Mike Zwerin, Mick Goodrick, Tiger Okoshi, Aydın Esen gibi ünlü müzisyenlerle çalıştı. Son 10 yıldır New York'ta yaşayan tenor saksafoncu tlhan Erşahin ise Türkiye'de düzenlenen caz festivallerini izleyenlerin yakmdan tanıdığı bir isim. Kontrbas sanatçısı Volkan Hürsever ise Carl Schlosser, Philip Schainer, Jean Loup Longnon, Robert Towers, Allan Harris gibi müzisyenlerle çaldı. oyuncu ve yönetmenlerinden hiç kimsenin katılmaması da oldukça yadırganacak bir durumdu. Bu büyük tiyatro adamımızı 5-10 me- raklı genç dışında kimse dikkate almadı. Bilsak Tiyatro Atölyesi'nin "Park Yapümaz" oyunu dikkate değer deneysel bir çalışma. Belli bir konsept üzerine farklı anlatı- lar geliştirerek kurulmuş olan bu oyun, halen bitmiş bir gösteriye benzemiyor. BTA, bu kez diğer oyunlanyla kıyaslandığında çok daha riskli bir yol denemiş. Şim- diye dek deneysel çalışmalannı sözel anlatımda denerken bu kez hareket ağırlıklı bir alana kaymış- lar ve zorluklarla karşılaşmışlar. Oyun bütünü oluşturamıyor. Fark- lı anlatılar dağılmış parçacıklar halinde duruyor. Aslında oyun ol- dukça sağlam başlıyor, ancak son- radan dagılıyor. Hareket drama- turjisi üzerinde durmalan gerek- tiğini düşünüyorum. Oyun bu gö- rüntüsüyle, ekip arasında yapıl- mış egzersizlerin sunumu gibi gö- züküyor. Hanna Schygulla, bir ses sanat- çısı değil. Bunu biliyorduk, izler- ken de gördük. Ancak sahnede var olan bir sanatçı. Geçmişini, ken- dini sahneye taşıma biçimini izle- mek ilginç bir deneyimdi. Dostlar Tiyatrosu ve Mehmet Ulusoy düzeyli bir çalışmaya bir kez daha imza atmışlar. Sahneye aktanlması zor bir metni, tıyatro- nun büyüsü içinde yoğurmuşlar. Genco Erkal'ın ustalığının yanı sıra bir genç sanatçı sahnede ön- celikle enerjisi sonra da kendine has karizmasıyla parlıyordu: Tü- lay Çünenser. Eğer bu çizgide de- vam ederse geleceğin yıldız oyun- culanndan biri olabilir. Piccolo Tiyatrosu'nun "Köle- ler AdasTnda da tiyatronun key- fıni çıkardık. Oyunculukta virtü- öziteye bir örnek sunulacak olsay- dı, bunlardan biri hizmetçiyi oy- nayan Laura Marinoni olurdu herhalde. Yıldız Kenter den pyunculuk dersi Yddız Kenter'i, "Maria Callas - Master Class"ta uzun zaman sonra çok farklı gördüm. Doğru rolü bulmanın da etkisiyle belki, rolüyle çok uyumlu ve çok başa- nlıydı. Bir anlamda oyunculuk dersi veren bu usta sanatçıyı tüm salon ayakta alkışladı. Bence Kenter bu yılki festivalin hitleri arasında sayılmalı. Prömiyerini festivalde yapan "Maria Callas - Master Class" sürpriz bir başan- ya da imza atmış oldu. Berliner Ensemble hakkında çok şey söylendi, söylenecek. Çünkü şu sıralar birçok istifa, kadro değişikliği, genel sanat yö- netmeni değişikliği yaşıyor. Eğer geleneksel politik tavırlannı koru- yacaklarsa, neden olmasm. "Ar- turo Ui'nin Önknebttu- Yükseli- şi" de festivalin yabancı konukla- n arasında hit gösteri olarak kabul edilebilir. Heiner Müller'ın son rejisi olan ve aslında kendi klasik çizgisinin vardığı son noktayı da görebileceğiniz oyunun sahnelen- me biçimi, minimalist oyunculuk- la abartıh oyunculuğun uyumlu kullamm biçimi ve buna yönelik zenginliklerin politik içeriği göl- gelemek bir yana. hizmet ediş bi- çimi büyüleyiciydi. Sahnenin her tarafından yaratıcı ve entelektüel düşünce fırlarken, yine o sahnede her kesim insana seslenen biçi- minde yalmlığı da içeriyordu. Heiner Mül ler" in "Quartet"in- de ilk izlerine rastladığımız Mar- tin Wuttke'nin hayvanvari bir be- den kullanımıyla aktardığı Ver- mond karakterinin zenginleştiril- miş biçimini Ui'de takıp edilebi- liyordu. Brecht'in "yabancılaşür- ma" efekti Müller'vari bir şekil- de oluşturulurken, "eğlendirir- ken, eleştirme"de hiç eksik kal- mıyordu. Bu büyük ekip çalışma- sını Istanbul izleyicisı dakikalar- ca ayakta alkışlayarak sanınm fes- tivalin en beğenilen oyunu olarak taçlandırdı. Öte yandan bu du- rumla estetik değerler taşıyan iyi politik tiyatroya ne kadar aç oldu- ğunu aktanyordu. Modern dansa ilgi az Üç gün boyunca Istanbul'daki modern dans öğrencileriyle olduk- ça yararlı bir atölye çalışması ya- pan Cesc Gelabert'i, öğrencilere gösterdiği dans tekniğiyle sahne- de izledik. Dansı, "uzam içinde za- manın beden taranndan estetik bir biçimde kuDanılmasr olarak ni- telendıren Gelabert, sahnede dans- çılanyla birlikte koreografilerin- den çok tekniğiyle göze çarpıyor- du. Modern ve geleneksel Ispan- yol dans öğelenni uyum içinde birleştiren Gelabert'i izlerken, Türkiye'nin dans gösterilerine ne kadaraç olduğunu düşündüm. Ar- tık üst düzey bir tiyatro izleyicisi olmasına rağmen dili diğer sanat dillerinden ayn bir yere oturan modern dansın izleyici kitlesi ne yazık ki halen ülkemizde yok. Bu festival de böyle sona erdi. Türk tiyatrosunun üzerinde dü- şünmesi gereken çok şey olduğu- nu bir kez daha gördük. 4. Aspendos Festivali 'Carmen'le başlıyor Kültür Servisi - Devlet Opera ve Balesi Genel Mü- dürlüğü'nün bu yıl dördün- cüsünü düzenleyeceği As- pendos Festivali bu akşam lstanbul Devlet Opera ve Balesi 'nin 'Cannen' yapı- tıyla başlıyor. Merimee'nin öyküsünden yola çıkarak H. Meilhac- L.L.Halevy'nin lıbrettosunu hazırladığı Bizet'nın bu coş- kulu operasını Yekta Kara sahneye koyuyor. Orkestrayı Italyan şef Antonio PiroİU yönetiyor. Yekta Kara'nın çağdaş bir yorumla 1930'lu yıllara. Ispanya'dakı iç savaş dönemıne taşıdığı 'Car- men'de dekor ve kostümleri Dirk Hofacker düzenledi. Koroyu Gökçen Kora> çalış- tırdı. koreografı ise Nil Ber- kan imzasını taşıyor Yapıtın ışık düzeni Ahmet Defne'ye ait. "Çagdaş Türkiye'nin ta- nıOmının'" hedeflendıği As- pendos Opera ve Bale Festi- val i'nde Ankara, tstanbul, Izmır ve Mersin Devlet Ope- ra ve baleleri 8 etkınlık suna- cak Cumhurbaşkanı Süley- man Demirel'in himayesin- de gerçekleştirilecek olan 4. Aspendos Festivali 24 hazi- ran tarihinde şef Antonio Pi- rolli'nin yöneteceği, Anka- ra Devlet Opera ve Balesi Orkestra ve Korosu'nun ses- lendireceğı 'Gala Konseri' ıle sona erecek. Gala konsenne dünyanın ünlü tenorlanndan Italyan Nkola Marrunicci ve sopra- no THzianaDucati solist ola- rak katılacak. Festıvalde, ls- tanbul Devlet Opera ve Ba- lesi, 9 haziran pazartesi gü- nü. Tchaikovsky"nın "Kuğu Gölü" balesıni. İzmir Devlet Opera ve Balesi 12 haziran perşembe günü, Pucdni'nin "La Boheme" operasını; Mersin Devlet Opera ve Ba- lesi 14 haziran cumartesi gü- nü, Minkus'un ~Don Kişot" balesini; Ankara Devlet Opera ve Balesi ise, 17 hazi- ran salı günü Verdi'nin "Üç Silahşörler" balesıni; 19 ha- ziran perşembe günü Pucci- nı'nin Tosca adlı operasını; 22 haziran pazar günü yine Verdinın "Maskeli Balo" adlı operasını sunacak. Aktör sendikaları oyuncu haldarını tartışb Kültür Servisi-Çeşitli ül- kelerden aktör sendıkalannı bir çatıda toplayan FIA (Uluslararası Aktörler Fede- rasyonu) Dünya Yönetim Kurulu ilk toplantısını 30 mayıs - 3 haziran tarihlen arasında Istanbul'da yaptı. TOBAV'ın ev sahıplıği yaptığı toplantıda. oyuncu- lann çalışma şartlannı iyi- leştirmek, sosyal güvenlik- lerini sağlamak gibi konular tartışıldı. FIA kuruculanndan Peter Puluvier. Uluslararası Ak- törler Federasyonu'nun oyunculann sosyal güven- celenni. bağlı bulunduklan kurumlarla ilişkilerini takıp ederek haklannı koruyan bır yapısı olduğunu belırtti. Dü- şük ücret politikası uygula- yan kurumlara ve bu kurum- lann oyuncuyu sömürmesi- ne karşı çıktıklannı belirten Puluvier sanatçı haklan söz konusu olduğunda örgütlen- menin şart olduğuna dikkat çekti. Yüzyıllık bir geçmişe sa- hip olan Danimarka Aktör- ler Sendıkasfndan yetkili- ler ise multi-medya tekno- lojisinin gelişimiyle oyun- cunun aynı anda pek çok kez seyirci önüne çıkabildiğini ve 'olağanm üzerinde kulla- nıldığuu'belırttiler. TOBAV'ın Genel Başka- nı ve Özerk Sanat Konseyı Girişim Kurulu Başkanı Ta- mer Levent ise TOBAV'ın 'Sanata Evet' kampanyası- nın bir uzantısı olarak değer- lendirdiği toplantının. Tür- kiyeli sanatçılann örgütlen- mesi yönünde bir örnek oluşrurduğuna dikkat çekti. Levent, Türkiye'de sanatçı haklan konusunda yaşanan sorunlara ek olarak 'sanatçı' tanımı ve sanatçmın 'mes- lek haklan' konulannda da kavram karmaşası yaşandı- ğını belirtti. ThomasBolmeıFlA Baş- kanı). Catnerine Sand (FIA Genel Sekreteri) ve Ian Mc Garry (Ingiliz Aktörler Sen- dıkası Başkanı) ise amaçla- nnın federasyonu uluslara- rası boyuta getirmek oldu- ğunu belırttiler. FIA Genel Sekreten Catherine Sand; aktörlerin fazla gü\enli bir yaşam sürmediklerinı ve sö- mürüldüklerini vurguladı. FIA toplantılanna göz- lemcı olarak katılan ÇA- SOD ü\esı oyuncu Füsun Demirel ise Türkiye'de oyunculuğun kurumsallaşa- mamış olduğuna dikkat çek- ti. Demirel. "Oyuncu kendi sorunlanna sahip çıkmak için sanaunın ne okJuğunun bilincine erişmeli. Türki- ye'de örgütlenme konusun- da yaşanılan bilinç eksikliği, her şeyden önce ovuncunun yaptığı işe sahip çıkmama- sıyla yakmdan ilgili" şek- linde konuştu. I. BODRUM ULUSLARARASI CEVRE FİLMLERİ FESTİVALİ BUGUN • SİNE\L\ BODRUM; 'Kabloonak' (saat 21.30), 'Urga'(saat 23.20) • KARYASİNEMASI: 'Ruhlann Ağacı' (saat 10.00), 'Soğuk Ateş' (saat 12.00), 'Pipi Hikaru: Uçamayan Ateşböceğinın Öyküsü" (saat 15.00), 'Güneş Panda' (saat 17.00) • İSlS GÖSTERİ SALONU: 'Adadakı Son Dosf, 'Gö- kova: This Place is Goıng to be More PerfectY Sakallı Akbabanın Korunması', 'Sigida', "Okyanus Gezgınleri- nin Gizemleri' (saat 14.30). YARIN • SLNEMA BODRUM: 'Silahlann Sessizliği' (saat 21.30), 'Soğuk Ateş' (saat 23.20). • KARYA SİNEMASI: 'Insan Denen Bıtki" (saat 10.00), Pierre Hebert'le söyleşi (saat 12.00), 'Kablo- onak' (saat 15.00), 'ManisaTarzanf (saat 17.00) • İSİS GÖSTERİ SALONU: Kurt Kardeş' (saat 10.40), 'Harika Hayvanlar', 'Altın'ın Ssi', 'Delta Gücü' (saat 14.30), 'BirZamanlar Avusturya". "Topal Martı', 'Doğa Zamanı: Ölüm Tuzaklan ve Yaşam Kaynaklan', 'Tales Not For Adults'.'Çöp İnsanlan' ve Jacques Yves Cousteau'nun "Sessız Dünyası' adlı filmleri(saat 17.00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle