25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 HAZİRAN 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Türkiye 'düşük ortagelifiV ANKARA(AA)-1997 Dünya Kalkınma Rapo- ru'nun kalkmma endeksi- ne göre. Türkiye 133 ülke arasmda 49. sırada bulunu- yor. Dünya Bankası rapo- rundan derlenen bılgılere göre. Türkı\e. "düşükor- ta gelirlT ülkeler arasında göstenlırken. a>Tiı grupta bulunan 40 ülke arasında ise altıncı sırada yer alı- yor. Dünya Bankası'nın ra- porunda,Türkiye'mn yak- laşık 80 mılyar dolar ci- vanndaki dış borçlannın gayn safi milli hasılanın (GSMH) yüzde 43'üne ulaştıgi bıldinldi. Yine ay- nı çalışmaya göre. Türki- ye'ye gelen net dış kay- nak GSMH'nın yüzde 3"ü iken, 1995'te bu oranın yüzde 0.8'e düştüğü ifade edildı. Raporda, toplam gelirlerin >üzde 14.3"ünün vergi gelırlennden oluştu- ğu ve de\ letin tüm harca- malannın, nispi olarak arî- masma karşm. vergı gelir- leri oranının son 15 yılda hiç değişmediğı. yani dev- letın toplam gelır kaynak- lan içınde. \ergi gelirleri- nin hıç arttınlamadığına işaret edıldi. BOTAŞ, eski yöneticisinin transfer olduğu Amaco ve Total firmalanyla pahalı gaza yöneldi Doğalgazda kötü kokıdarBAHARTANRISEVER ANKARA-BOTAŞ'ın, sıvılaştırılmış doğalgazı (LNG) Türkiye"ve boru hattından yaklaşık 3 kat daha fazlaya mal olacak gemi taşımacılığıyla getirmeyi planladığı öğrenıldi. LNG'nin doğalgazdan yüzde 40 daha pahalı olduğuna dikkat çekilirken. BOTAŞ'ın belli şirketlerin isteklerini yerine getirmek amacıyla Türkiye'nin genel enerji kullanımındâki doğalgaz gereksınimini . abarttığı ileri sürüldü. Mısır'da Nil Deltası'nda 500 milyon dolarlık doğalgaz rezervı bulunması üzerine harekete geçen BOTAŞ. doğalgazın taşınması ve diğer işler içın LNG projesini geliştirdi. BOTAŞ'ın 1996 yılı sonunda Total ve Amaco firmalanyla LNG terminalı kurmaya yönelik olarak imzaladığı mutabakat zaptı 599/12 No"lu yönetim kurulu karanyla onayiandı. BOTAŞ Genel Müdürü Mustafa Murathan'ın. Amaco ve Total'in LNG'ye ilişkin projelenni "kıüfina uydurmak" üzde 40 daha pahalı olmasına karşın, BOTAŞ'ın LNG terminali kurmak üzere harekete geçmesi 'Belli şirketlerin isteklerini yerine getirmek için Türkiye'nin doğalgaz gereksiniminin abartılması' olarak değerlendirildi. LNG projesinin hayata geçmesiyle doğalgaz fıyatlannda artış bekleniyor. amacıyla, "boru hattı ve LNG terminaUeri yaünmlannı yerii ve yabancı ortaklarla kuracagı şirketlerle yapma" konusunda kendisini ocak 1997 tarihli yönetim kurulu karanyla yetkili kıldığı ileri sürüldü. BOTAŞ Yönetim Kurulu'nun. 21 Mart 1997 tarihinde aldığı kararda, Amaco ve Total fırmalannın lzmir ve lskenderun"da yıllık 8'er milyar metreküp kapasıteli LNG tenninali kurması yönünde anlaşma imzalandıgı belirtildi. Eski TPAO Genel Müdürü Mustafa Murathan ile birlikte çalışan Genel Müdür Yardımcısı Aziz Karaman'ın istifa edip Amaco'ya geçmesinden sonra Murathan'ın da BOTAŞ Genel Müdürü olmasıyla Amaco- BOTAŞ ilişkilerinin hızla eelişerek Amaco'nun hem BOTAŞ hem de TPAO'dan çok sayıda iş almasına dikkat çekıldi. LNG ile dünyanm enerji devlerinden Amerikan Amaco. ltalyan Agip, Fransız Total. Japon Mitsui ve Yaşar Holdıng'in kurduğu ortaklığı yaklaşık 3 milyar dolarlık bir yatınm yapmak üzere Türkiye'ye çekmeyi de amaçlayan BOTAŞ yönetimı. Mısır'dan Türkiye'ye getirilmesi düşünülen doğalgaz boru hattının yapımını. "yüksek maliyetii olduğıT gerekçesiyle durdurdu. Çiüerler'in adı karıştı Boru hattı taşımacılığı yalnızca 90 cent mılyon-bru'ya mal olurken. 2.20 dolar milyon- bru'ya mal olacak LNG gemileriyle Türkiye'ye doğalgaz satmaya yönelen BOTAŞ'ın "belli şirketlerin isteklerini yerine getirmeyi" amaçladığı ileri sürüldü. Bu arada, BOTAŞ'ın gemılerle taşımacılık ıçın anlaştığı Aslan Transmann Gemicilik Ticaret ve Endüstri AŞ'nin ortaklan arasında Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu Çillerin eşı ÖzerÇiller'in de bulunduâu iddia edildi. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ /ERGÎN YILDIZOĞLULONDH4 1992'de, küresel çevre sorunlanna ortak bır çare bulmak için toplanan Rio Dünya Zirvesi'nin üzerin- den beş yıl geçti. Bu beş yılı değerlendirmek için geçen hafta New York'ta toplanan dünya liderleri, aralarındaki uyuşmazlık- lara, bırer ikışer kişilik gö- rüşmelerde de ABD'nin artan dayatmacı tavrına ilişkin artan yakınmaları- na (Intemational Herald Tribune 28/06/97) rağ- men, en azından bir konu- da anlaşıyorlardı: Beş yıl boşa geçti, bır ilerleme değıl gerileme yaşandı. Toplantıya katılan devlet- lerin sayısı da azalarak 178'den60'adüştü. ABD yönetiminde, ok- yanuslar, çevre sorunlan ve ulusfararast bilimset geliş- melerden sorumlu bakan yardımcısı Eilee Claus- sen'a göre "Sahada olan- lara bakarak ölçecek olur- sak, çok az olumlu geliş- me vardı" (Washington Post 22/06/97). Birleşmiş Milletler Genel Meclis Baş- kanı Razali ismail, toplan- tıya katılan liderleri, "Hem bir canlı türü olarak insan- larhem de gezegen, uçu- rumun kenanna geldi. Sür- dürülemez bir tarzda ya- şıyoruz ve eşitsizliği arttır- maya devam ediyoruz. Çokyakında geri dönüşü olmayan bir noktaya ula- şabilıriz" diye uyardı (Re- uters 23/6/97). Dünyada durum Razali haklı. Geçen beş yıl içinde dünya nüfusuna yanm milyon yeni boğaz eklendı. Bu arada her yıl ortalama 14 milyon hek- tar orman, sadece As- ya'da ormanların yüzde 5'i yok edildi. Sağlıklı içme suyundan yoksun olanla- rın oranı 1990'da yüzde 64'ten 1996'da yüzde 67'ye yükseldı. Bugün dünya nüfusunun yüzde 13-20'sinin hıç içme suyu yok. Geçen dönemde yıl- da ortalama 50.000 bitki ve hayvan türü yok oldu. Dünya balık alanlarının yüzde 6O'ı aşın avlanmak- tan dolayı yok olma nok- tasına geldi. Günde 1 do- lardan daha az bir para ile geçinmeyeçalışanlann sa- yısı ise 1.1 milyar kışiyi geçti (VVorld Resources -1996/1997); GlobalEn- vironmental Outlook 97). Bu arada arabalardan ve fabrika bacalarından çı- kan sera gazlarının hacmi büyümeye devam etti. Ör- neğin dünyanın toplam sera gazlarının yüzde 23'ünü atmosfere salan ABD'de bu artış yüzde 8, Toplam sera gazlarının yüzde 14'ünü üreten Çin'de ise yüzde 27 oldu. Atmosferdeki karbondi- oksit miktarı 1992'de 5.9 milyar tondan 1996'da 6.2 milyar tona çıktı. Azot mik- tan ise 27.7 milyon tondan 28.1 milyon tona yüksel- di. Bu dönemde dünya- nın ısısı ortalama 15.11 dereceden 15.32 derece- ye çıktı; iklımlerde ortaya çıkan istikrarsızlıkla bağ- lantılı doğal afetlerın yol açtığı ekonomik tahrıbatın faturası ise 30-36 milyar dolardan 60 milyar dola- ra yükseldi. (Le Monde (Rio Dünya Zirvesi+ 5) < 0 24/06). The Economist'e göre 1990'dan bu yana hemen bütün ülkelerde karbondioksit emisyonun- da yüzde 10-72 oranla- nndaartışlar yaşandı. Re- kor artış ise yüzde 72 ile Türkiye. Türkiye'den son- ra en yüksek karbondiok- sit emisyonu artışı yaşayan ülke ise yüzde 28 ile Fin- landiya. Atmosferdeki se- ra gazlannın yüzde 75'ini çıkaran gelişmiş ülke hü- kümetlerı 1992 Rio Zir- vesi'nde GSMH'lerin yüz- de 0.7'sini çevre koşulla- rının iyileştirilmesine ayır- ma kararı almışlardı. Ger- çekte ise harcamalar yüz- de 0.3ü geçmedı. (Le Monde). Bu katiar belirgin bir şe- kilde geri dönülmez bir noktaya doğru hızla ilerie- memize rağme neden ted- biralınamıyor? Dargörüş- lü olmak ve geleceği dü- şünmemek ilk akla gelen nedenler. Üstelik dün çev- re sorunlanna aldırmadan sanayileşen, bu arada sö- mürgeleri talan eden ge- lişmiş ülkelerin bugün az gelişmiş ülkelere, doğal kaynaklann korunması üzerine nutuk atmalan hiç de inandıncı olmuyor. Ge- lişmekte olan ülkelenn hü- kümetlerinin de bu bas- kılan korumacılık, emper- yalist müdahale olarak görmek işine geliyor. Sorun sadece yanlış yaklaşımlar ve dar görüş- lülük olsa, kafalar değiş- tıği zaman çevre sorunla- nnın da çözüleceğini uman bir iyimserliği benımse- mek belki de mümkün ola- bilirdi. Ancak "Neden bu kafalar bir türlü değışmi- yor" diye sorunca ortaya çok daha karmaşık ve tat- sız bir açıklama çıkıyor. Hem kendine hem insana hem de çevreye zararlı bir sistem Piyasa ekonomisi ve anamalcı sistem içinde, tek tek şirketler, kârların düşmesini engellemek için üretim maliyetlerini düşür- mek ve üretkenliği arttır- mak için çabalıyorlar. An- cak bu çaba şirketlerin eğilimsel olarak hem ham- madde ve makinelere hem de işgücünetalebini azal- tıyor. Böylece genel olarak toplumsal talep daralıyor, bir kapasite fazlası oluşu- yor. Hem satılmadan ka- lan mallar (stoklar) hem de kapasite fazlası ise par- ça başı maliyetleri daha da yükseltiyor. Böylece tek tek şirketler daha faz- la kâr için kostukça, genel olarak kârtan korumak zor- laşıyor, kriz eğilimi güçle- niyor. Kâriann genel olarak düşmeye başlaması, bir süre sonra üretkenliği art- tırmayı beceren şirketlerin bıle kapısına gelip talep yetersizliği oiarakdayanı- yor. Tek tek şirketler kâr yapmak için çabaladıkça, maliyetleri düşürüp üret- kenliği arttırınca genel ola- rak sistemde kriz eğilimi güçlenıyor. Böylece ana- malcı sistem, kuyruğunu yakalamaya çalışan bir yı- lan gibi yaşamaya çalışı- yor. Diğer taraftan ekono- mik kriz eğilimi şirketler arasında rekabeti güçlen- dirdikçe de şirketler, can- lı emeği ve doğayı daha ucuza ve rakiplerinden da- ha hızlı bir şekilde mülk ediniyor, tüketerek serma- yeye çevirmeye çalışarak genişlemeye. hatta ayak- ta kalmaya çalışıyorlar. Git- tikçe sertleşen küreselleş- me ve serbest piyasa iliş- kileri içinde şirketler ne kadar hızlı biriktirebilirler- se o kadar yaşama ola- nağı elde ediyoriar. Ancak işsizlik artıyor, çevre tah- rip oluyor. Hem işgücü hem de sabit sermaye açı- sından bir kapasite fazla- sı birikirken, bir aşırı üre- tim krizi derinleşirken, do- ğal çevrenin tahribatı da hızla geri dönülmez bir noktaya doğru ilerliyor. Bu şiddetli rekabet or- tamında ve piyasa ilişkıle- ri içinde tek tek şirketler, maliyetleri arttıracak, do- ğayı mülk edinmeyı, kul- lanmayı yavaşlatacak ted- birierin, diğer şirketler kar- şısında rekabet gücünü azaltacağı için kaçınıyor- lar. Böylece her bir şirket kendini kurtarmaya çaba- ladıkça gezegenin tümü hızla batıyor. Bu arada serbest piya- sa savunuculan, bazı hay- van türlerı aşırı kullanım- dan yok olmasına rağmen, bu tür hayvanların tüke- tılmesinı düzenleyen ya- salann kalmasını istiyor- lar. Mantıkşöyle: Eğer eko- nomik olarak tüketılirse, serbest ticarete konu olur- larsa, yani metalaşırlarsa, gelir kaynağı olacaklan için şirketler bunları koruya- caklardır. Bu yaklaşım için- de yaşadığımız sıstemin çarpık mantığını çok açık bir şekilde ifade ediyor. Meta haline gelemeyen her şey ölmeye mahkûm- dur. Ancak sistem eğilim- sel olarak knz yarattığı için meta olanlar da yok ol- maya, ziyan edılmeye mahkûm oluyorlar. Sade- ce ürünler ve doğal çevre değil, insanlarda... 1970lerde Keynesci model ıflasetti. 1980'ler- den bu yana uygulanan neo-liberalizm ve küresel- leşme, ne ekonomik, ne de ekolojik krize bir çözüm getirebildi. Şimdi anamal- cı sistem krizden çıkabil- mek için yeni birdüzenle- me yöntemi arıyor. Ancak bu arada işsizlik ve yoksul- luk insan yaşamını, çevre kirtenmesi ve aşın kullanım da gezegeni tahrip ediyor. Anamalcı sistemin ve pi- yasa ekonomisinin sade- ce emekçilerin yaşam ko- şullarıyla değil, aynı za- manda bir canlı türü ola- rak insanlığın yaşam ko- şullarıyla da çatışmakta olduğu, galiba tarihte ılk defa bu kadar büyük bir açıklıkla ortaya çıkıyor. Anamalcı sistem içinde tek tek şirketler, kendı ken- dilerine bır şeyler yapa- mayacağına göre bir çözüm üretmek yine emekçilere ve çalışanlara, bu kesimlerin siyasi par- tilerine ve aydınlarına düşüyor. EMEK SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ NDEN TASARRUF SAHİPLERİ İÇİN SİRKÜLER ÇIKARILMIŞ SERMAYEMİZ 299.040.336.000.- LİRASI NAKİT KARŞILIĞ118.274.687.200.- TL'Sİ BİRİNCİ TEMETTÜ ve 554.885.956.800.- TL'Sİ YENİOEN DEĞERLEME FONUNDAN KARŞILANMAK SURETİYLE 830.667.600.000.- LİRADAN 1.702.868.580.000.- TL'NA ARTIRILMAKTADIR. ARTIRILAN SERMAYEYİ TEMSİL EDEN HİSSE SENETLERİ SERMAYE PİYASASI KURULUNCA 21.05.1997 TARİH VE 75/702 SAYI İLE KAYDA ALINMIŞTIR. ANCAK KAYDA ALINMA, ORTAKUĞIMIZIN VE HİSSE SENETLERİNİN KURUL VEYA KAMUCA TEKEFFÜLÜ ANLAMINA GELMEZ. mc ile ılgılı ayrıntlı bılgılen ıçeren lahname 2,6/1997 tanhınde Istanbul Ticaret Sıcılıne tesal «tıltraş ve 5 6 97 lanh ve 4304 sayılı TTSG'nde yayinlanmış olup. aynca aşajjıda adres ve telelon numaralan belırtılen Şirket mertıezı ve halka arza aracıiık eden IKtısat Menkul Degerter A.Ş 'nde mertcez ve şubelennde ıncelemeye açık tutulmaktadır 1. HALKA ARZ VE SAT1Ş HAKKINDA 8İLGİLER; Ortaklanmısn yeni pay alma hakiann kullanmasından sonra kalan 57 028 527 680 lıra tutanndakı paylar 8,7 1997 ile 227/1997 tanhlen arasında 15 gün sûreyte aşağıda belırtılen ba;vuru yeriennde halka an yoluyla satlacaktr Bır payın nomınai de{en 1 000 - TL olup I M K B 'de seansta oluşacak fıyattai satışa ar? edılecektır BAŞVURU ŞEKLİ Bu sermaye artınmında yeni pay almak suretiyle ortak olmak ısteyen tasarruf sahıplennın satş sûresı içinde Istanbul Menkul Krymetler Borsası'nda ışlem yapmaya yedcılı bankalar ve aracı kurumlardan oluşan borsa üyelennden bınne başvurmalan gerekmektedır BAŞVURU YERLERİ Istanbul Menku! Kıymetler Borsası'nda ışlem yapmaya yetkili aracı kurumlardır HİSSE SENETLERİNİN TESLİM ŞEKLİ I M K B Yönetmelıfjı çerçevesınde teslım edılecektir. 1. ORTAKLIÛIN SON 3 YILLIK BİLANÇOLARI İLE 31.03.1996 VE 31.03.1997 TARİHLİ HESAP DURUMUNA GÖRE AKTİF VE PASİFİ: (MİLYON TL) AKTİFLER 31.12.1994 I) NAKtT DEĞERLER 44,114 aı Kasa 3,522 b) Bamaiar «,592 II) MENKUL DEGEFLER CÛZOANI 70,410 Menkul Degerer 79 418 MenkLİ DeOe'« DeÇ« Aalış Karş (- III) ALACAKLAR 255,770 a) Sıgortalılar S^ortahlar 52 741 SıgorBlılarrfln Pnm Alacak Karş. (-) bjAcsnteier Acenteter 199841 AcentelerrJen Prım Alacak Karş. (-) (6.000) c) Sıgorta ve Reas Şırtetteri C/Hesat» 4.710 d) Sıgorta ve Reas Sırke(t«i NarJ Depolar Z062 e) Diğer Alacalclar 2416 f Boç Reestorrtu IV) İDARİ VE KANUNİ TAKİPTEKİ ALACAKLAR 818 Idar »e Kanun Tskıotek Alacaklar 4 400 lOan ve Kanurı Takıptekı AlacakBr Karş (-) (3 582» V) İŞTİRAKLER 24.663 lşt.rakler 24 663 Içtrakıer DeOer tolıg Karş (-) Iştıiklere Se'maye Taar+utlerı (-) VI) SABİT DEÛERLER 388.436 a) Meniul Dejerier Menkyller 24.335 Menkjlle'BınkmışArmrUsmanıl-) (3.540) Bl Gaynmenkuller Sayrımenkuller 384 907 GaynmenkjlerBı-ıonışAmortisrnann-) (19 2661 VII) OİĞER AKTİFLER (Net) 1.843 AKTİF TOPLAMI 793.002 31.12.1995 31.12.1996 3103.1996 31.03 1997 24,192 3,896 20.296 235.235 236 556 13211 393.228 67 747 264 645 18,0001 10439 2219 85,285 (29 107» 581 2 748 (2167) 10.193 10193 4.S34 801 3833 299,922 299 94' (191 567.596 116 333 410.225 (8 500) 23.618 758 58.027 (32,565) 617 3.568 (2.9511 28,050 28.050 8.780 5180 3600 194,275 194 275 472,124 93 398 325,413 (10,250) '871 2.199 75,460 (22 467) 581 2,748 (216 7 ) 1,800 1800 6.266 1 '55 4 501 314,201 314 787 (586ı 686,511 148 544 495 560 •5065 758 70,399 (32565, 618 3 569 2 95" ı 28,050 28 050 803.007 1,360.397 991.583 1.622.844 54 955 (14.875) 55.706 (26.429) 56346 117,207) 71.595 (29516) 802,408 1,390,483 139 481) ı69 363' 1.004 165 1.467.440 2,261,381 1,002007 1664060 49 563' 183 295) 794 123 1.669,937 2.658,613 PASİFLER I) BORÇLAR ai Sıgcrta «e Reas Şırketierı C/Hesabı bı Sıgorta * Reas Şırtetlen Depolan c) Ûderecek Verg ve Dıjer Yu«umıulükıer i) Dıger Borçlar e) Alacak Reeskontu II) KARŞILIKLAR A) Tetoıik Karşılıklar aı Carı R ako Karşılıgı Carı Ruıkolar Karş Reas. Payı b) Muallak Hasar Karşılıgı Muallak Hasar KarsılıSı Reas Payı c) Deprem Hasar Karşılığı d) Dıger lernık Karşılıklar B) Sortest KarphUar aı Kıdem Taanınatı Karşılıgı b) DıgetSerbesiKarşılıklar IU) DIGER PASİFLER IV) ÖZKAYNAKLAR a) Otternraş Sermaye ıl Nomınai Sermaye IO Oder mernış Samaye b) Kandnı Yedek Akçeler c) Olaganûstü Hasar Karşılıgı d) Ihtryan Yedek Akçeler e) Olağanüstû Yedek Akçeler f) Yenıden Degerıend n e Fcnu g) Ozeı Fonör tı) Zarar (-) ODonemZaıan ") Geçrraş Yıl Zararlan V) KAR a) Oîner Kân bl Seçmış Yıl Kârlan PASİF TOPLAMI 31.12.1994 203,654 48,301 98.538 27,983 28.832 112,406 108,544 199,071 (128,210) 133,542 (100.4971 4,638 3.862 31.12 1995 278.912 1'6557 125 314 30182 58,351 (51 492) 238480 228 780 318457 (168,298) 338 846 (271,567) 11342 31.12 1996 321.483 111 5'8 123 485 24 861 115 439 (53 880) 411360 396 816 509838 (230146) 280547 (187 744) 24 321 31 03.1996 320.704 118410 123 868 7 357 114883 (43 814) 272,834 261169 373,618 1194 997) 308084 (240378) 14.842 9 700 14.544 11.665 31.03 1997 402.349 140 693 126490 2263 186.783 (53,880) 479 724 461430 554111 (245854) 355 054 (230 952) 29071 18294 406,792 804,620 1.492,104 133 875 299880 330.66? 1,057,500 1,764.190 299.880 830 668 3.891 11 910 1,637 9.670 30 567 257 717 462 261 2 2 28,161 77.522 555 752 2 28,161 77523 31.228 86,618 70,210 145,428 36.434 70210 145 428 36 434 793.002 1,467,440 2.261,381 651.934 815,682 2 2 18.899 12.342 1B899 12,342 1.669,937 2,650,613 2. ORTAKLIĞIN SON 3 YILLIK GELİR TABLOLARI İLE 31.03 31.12 1994 I) TEKJNK GEÜRLER 1,211.543 A) Alınar Prımler 622142 B) Alınan Komısyonlar 113214 OÛdene'ıTaz^ınattaReasurorierPayı 204 646 D) Devreden Teknık Karşı ıklar (Net) aı Carı Rızıkclar Karşılıgı 24499 b) Muallak Hasar Karşılıgı 13 808 E) Ayrlan Teknık Karşılıklafda Rea Payı a) Carı Rızıkclar KarşılıŞında Rea. Payı 128,210 b) Mual ak Hasar Karş lıgırfla Rea Payı 100497 F) Dıger Gelırler 4 527 II) TEKMİK GİDERLER 1.130,560 A) Reasurcriere Verı en Prımler 396 572 Bl Ûdenen Komısyonlar 77 ?99 C) Ûdenen Tamıratlaı 306 0 7 4 D) Aynlan Tefcn* Karşılıklar a) Carı Reıtolar Karşılığı 199071 b) Muallak Hasar Karsıl® 133 542 cI Depref Hasar KarşılıÇı 2 980 E) Dıger G derl?< 14 522 m) TEKNİK KAR / ZARAR 80.983 IV) GENEL GİDERLER 100,992 A) Perscne Gıder erı 32 033 B) Genel Yönetı^ Gıderlerı 49 570 Ci Vergı veDıger Yjkûr-ılûlükler 31.12.1995 31.12.1996 3103 1996 31.03.1997 2,232,050 3,078.599 983,057 1,200,001 1001,693 1.656.236 371821 515,682 157187 213,322 56578 82.139 521.452 564 747 154,208 140,161 70.861 33,045 168,298 271.567 7 947 2,095,318 525.95? 133,'48 730,993 318457 338 846 6704 41 21 3 136.732 164,246 64 965 77 266 150159 67.279 230146 187 7 44 8966 2,934,220 769 ^12 226 062 1 051 415 509838 280547 12 979 81667 144,379 307.049 138 064 144.204 24 654 67279 66598 240 346 1573 950.874 205 406 47 688 249 321 119 714 308,085 3500 17160 32.183 59.280 25S7 6 24 761 55,414 92,803 82 306 230 952 544 1.155,225 258 823 66 030 287 642 163 987 355054 4 750 1B939 44.776 100.861 49 328 41242 1996 VE 31.03.1997 TARİHLİ D) Amoftıstnan Sıderlerı E) Ka-şıhklar F) Dıger Gıderler V) MALİ GEÜRLER A) FaıZ Selırle'i B) Kâr Payı ûelırlcı CjSatışKJrları Dı K.ra Ge ırier. E) KamoıyD Kârlan P D'0e'3eiırler VI) MALİ GİDERLER A' Faız Gıderlerı B) Sabş Zararlan Cl Kamöryc Zararları 01 Karşılıklar E] Oıjer Gıde'lc VIDDÖNEMKAR 'ZARAR1 VIII) ÖDENECEK VERGİ VE DIGER YASAL YÜKÜMLÜLÜKLER IX) NET DÖNEM KÂR / ZARARI HESAP DURUMU: (MİLYON TL) 2,938 11501 13,55i 76037,742 8.709 125.122 72.936 1,711 34.026 5.893 7 713 2 840 3,940 96 2173 1671 101.173 30.963 70,210 3,907 252,060 142 428 959 34 511 11,197 2487 6127 8 49,735 15,029 1762 2.515 1,322 29107 175.611 30,182 145,429 6 344 4 886 250.527 150 340 318 59,453 20,451 3.274 16 691 26,561 21,913 160 1011 19 3 458 61.296 24,861 36,435 2,804 4,215 1624 50,207 23,750 0 2.400 5,033 1319 25'85 4.934 1548 2 294 3 090 26.256 7.357 18.899 3 413 6,500 378 81,194 58,958 0 11,986 8.857 836 557 10,504 9396 126 396 586 14,605 2.203 12,342 ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Dışlamak... Bugünlerde yükseköğretim kurumları, yıl sonu törenleri düzenliyor; binlerce gence diploma veri- yor. Ya sonrası? Yükseköğretim kurumlarından bu yıl yaklaşık 165 bin genç diploma alacaktır. Diploma alanların yaklaşık üçte biri iki yıllık; kalan üçte ikisi de dört yıllık yükseköğretim almışlardır. üsans üstü, yani uzmanlık ve doktora eğitimi görenlerin oranı da top- lamın yüzde 5'inin altında kalıyor. Ek olarak iki yıl- lık yükseköğretim görenlerin yaklaşık yarısı, top- lamın da yaklaşık dörtte biri. "açıköğretim" gör- müş olanlardır. Gerçekte üniversite kavramının dşında kalanlar yalnızca açıköğretim öğrencileri değil; üniversite- lerin ülke düzeyine dağılımı, özellikle de kimi bü- yük "ilçelere" birer fakülte kurulmasına yönelik seçim yatırımı uygulamaları. sonuçta, kütüphane. bilgisayar, laboratuvar olanakları sağlamayan bir yükseköğretim ortamı yaratmış bulunuyor. Bu ol- gu, öğretim elemanı eksikliğiyle de birleşınce, özel- likle büyükkent-dışı yörelerdeki üniversitelerde eği- tim-öğretimin niteliğinı çok azaltıyor. Türkiye yük- seköğretimi "en az ölçütleri" belirlenmiş biryapı- ya bir türlü kavuşamıyor. Yeni bir seçim gündemdedir ve bununla birlik- te üniversiteler kurulacağı yönündeki "siyasalya- tırım" canlanabilir. Oysa, yeni üniversitegirişimle- rinin, üniversite olmanın, en temet ya da "birincil" gereksinmelerinin karşılanmasıyla birlikte düşü- nülmesi gerektiği, onca acı deneyimden sonra öğ- renilmiş olmalıdır. • • • Gelelim asıl soruna; öğrenımlerini tamamlayan gençlerin ne olacağına. Devlet Istatistik Enstitü- sü'nün en yeni (Ekim 1996) işgücü verileri "lıse ve dahayüksek eğitimli gençlerarasındaki işsizlik' ora- nının, yüzde 30.3 olduğunu gösteriyor. Onceki dö- nemlere göre 2-3 puanlık artışı da simgeleyen bu oran, "piyasada geçerli ücret karşılığında iş iste- yen" yani açıkça çalışmak için uğraş veren her yüz gencin 30'unun iş başvurusunun geri çevril- diği anlamına gelir. Türkiye, onca emek ve para kar- şılıgı "eğittiği" her on gencinden üçüne ış bulamı- yor. Lise ve yükseköğretim görenlerin işsizlik ora- nı eşit alınırsa, yükseköğretim diploması alanların yaklaşık "50 bıni işsiz" kalacak demektir. Ekono- mik ve toplumsal yapı; gençlerıni, yükseköğreti- me giriş sınavlannın da kanıtladığı gibi daha eği- tirken dışlamakla kalmıyor; eğıttıkten sonra ış bul- mada da dışlıyor. • • • Sorunun ekonomik boyutu ise bır başka ılginç durumu sergiliyor. Türkiye "ortalaması" olarak iş- sizlik oranı yüzde 5.8'dir. Eğıtilmış gençlerin işsiz- lik oranı bunun beş katından yüksektır. Türkiye'nin ekonomik yapısı; tarımı, sanayiı ve hizmet kesimleri, eldekı verilere göre "eğıtilme- miş" olanlara görelı olarak daha kolay ış buluyor; okur-yazar olmayan ya da ilk ve ortaokulları biti- renlerin iş bulma olasılığı, lise ve sonrası eğitım gö- reriferden çok daha yüksektir. Verilen eğitimin üretimın gereksinmelerini karşı- lamada ne ölçüde yeterli olduğu sorusu bir yana bırakılırsa, iş bulma sürecindekı bu eğrilik, iki ne- dene dayanıyor, denilebilir. Nedenlerden biri, üre- timin "teknolojik yapısıdır"; ikincisi de "düşüküc- retli istihdam" anlayışının egemenliğidir. Örneğin tarım kesimi, ziraat mühendislerinı çalıştıramıyor; benzer durumlar, madencilikten orrnancılığa pek çok alanda geçerlidir. Bunun gibi çocuk işçiliği ve kaçak işçi çalıştırmanın yaygınlığı, özünde. düşük ücrete dayalı bir anlayışı simgeler. Bu süreç, ekonomiyi, niteliksiz işgücü-düşük ücret kısır döngüsüne götürüyor. Üretim yapısı, ınsan gücüne dayalı "nitelikseldönüşümü" gerçek- leştiremiyor. Oysa, dünya ekonomisinin gidişi bunun tam ter- sinedir; ülkeler, üretim yapılarını "yüksek nitelikli iş- gücü kullanacak yönde" değiştirmeye uğraşıyor. Uluslararası yarış, yani dış ticarette başarı, büyük ölçüde buna dayanıyor. Bu sürece katılamayan ülkeler, dünyadan dışlanıyor. Türkiye. gençlerıni eğitimden, eğittiklerıni üretim- den, kendisini de dünyanın gidişinden, ısraria dış- lıyor. Dışlandıkça da "çeteleşme" ve "çılgınlıkde- recesi" yükseliyor. Gümrük birliği, yabancı yatırımcıyı çekemedi... Yabancı sermaye girişi azaldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Avrupa Birliği (AB) ile gümrük bırlıği- nin. >abancı sermaye yatı- rımlannı arttıracağı bek- lentisi boş çıktı. 24 (3cak 1980 kararlanndan sonra dışa açılan Türkiye'de ya- bancı sermaye yatınmlan- nın. asıl olarak 1989'da Türk Lırası'nın konvertı- biliteye geçmesiyle birlik- te giriş yapan spekülatif amaçlı "sKakpara"ya bağ- lı olarak arttığı görüldü. Türkiye Metal Sanayi- cileri Sendikası'nca \ayım- lanan "Dünyada \e Türki- ye'de Rekabet" başlıklı ra- porda, "Türldye'nin güm- rük birligine kabul edilme- shie artacağı düşünülen ya- bancı sermaye yatınmlan, politik ve ekonomik istik- rarsızlık nedenhle düşü- nülenin aksine azalmıştır" dendi. Yabancı sermayenin bir ülkeyeyatınm yaparken iç pazann büyüklüğü. doğal kaynaklara yakınlık. coğra- fi konum, yeni pazarlara açılma ve işgücü maliyet- lerinin düşüklüğü gibi et- menleri göz önüne aldığı kaydedılen raporda. "Eko- nomik ve sivasi istikrarsız- lık, ekonomik ve fiaki alt- \aptdaki vetersizlik, mevzu- atlann sık sık değişmesi, teknolojinin zayıflığı, nite- likli işgücü yetersizliği \e dış ilişkilerde istikrarsızlık gibi faktörler yabancı ser- mayenin Türkiye'yeçekin- gen bakmasına neden ol- maktadır" dendı. MESS'ın raporunda. gı- rişine ızın venlen yabancı sermayenin büyük oranı- nm da fiilen gelmedıği be- lirtildi. Fiili sermaye gırişi- nin izin venlen yabancı ser- mayeye oranının 1980'de >üzde 37. 1983"te yüzde 85, 1987'de yüzde 36 ve 1995'te yüzde 38 olarak gerçekleştıği belirlendi. Raporda. 1980 sonrası dönemde vabancı serma- ye girışını arttırmak ıçın \ergı bağışıklığı. yatınm ındinmı. kâr transfennde tam serbestlik. de\ letçe alt- yapı yatırımlan, yatınm- lara devletçe sübvansiyon ve sigortalar sağlanması, serbest bölgeler kurulma- sı gibi bir dızi teşv iğin ge- tinldığı kaydedıldı. Rapor- da \erilen bılgıler. Türkiye ekonomisinin 24 Ocak ka- rarları ile dışa açılmasıyla yabancı sermayeye çıkan- lan bütün da\etlere. sağla- nan bütün avantajlara kar- şın yabancı sermaye yatı- nmlannın beklenen düzey- de gerçekleşmedigıni gös- terdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle