30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 HAZİRAN 1997 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 11 Müzikal komedi denemesinde, bildik tarzına, şarkılı, danslı, koreografik yeni bir çeşni katıyor Woody Allen Kiııı seni se\iyonım demez ld?Günümüz Amerikan kültüründe özel bir yere sahip Woody Allen, kuş- kusuz sıradan bir komikten çok New York'un bağnndan çıkmış. büyük öl- çüde özyaşamsal,duygusal özellikler içeren, sinik, sofistike ve kendine öz- gü dram-komedileriyle bireysel tarzı- nı oluşturmuş, keyıfli hüzünleri de ba- nndıran, acımtırak mizahıyla gıtgide seçkinleşmiş, Avrupa kültürüne vur- gun, ağır ve derin takılan bir yazar ve yaratıcı yönetmen. Modem sinemanm son çeyrek yüzyılına, 1960'lann so- nunda komik oyun yazarlığından geç- tiği kaba güldürü yönetmenliğinin ba- samaklannı üçer beşer atlayıp hayra- nı olduğu Ingmar Bergman"ın karam- sar tarzına özenerek yaptığı o kome- diyle dramı harmanlayan rılmleriyle damgasını vurmuş Allen" ın 26. opusu (skeçli çalışmalannı da sayarsak 28. uzun filmi oluyor) 'Everyone Says I Love You-Herkes Seni Seviyonım Der'. üstadın şımdiye dek en pahalıya çıkan filmi olmuş. Ustanm adeta yaz orta- sında bir kış günü seyrettiğimiz bu yıl- ki ürünii, neredeyse son on yıllık mah- sulünün de bir toplamı niteliğinde ve müzikal bu kez. Sevgi, aile, iletişimsizlik sorunla- nyla. umutsuzluk. tedirginlik. ölüm saplantısı vb. temalann çepeçevre ku- şattıği Woody Allen sinemasının stan- dart düzeyıni bu kez müzikal komedi tarzında tutturan 'Herkes Seni Seviyo- rumDer'. 1950'lennnaftalınli müzi- kal yaklaşımını yineliyor Allenvâri. serbest ve dağınık bir yapıda. Zaten son işlerinden. 'Bullets Over Broad- way'le 'Mighty Aphrodite'tekı kimi şarkılı danslı. antik korolu. koreogra- fik sahneleriyle içindeki müzikal ta- kıntısının belirtılerini gösteren üsta- dın karakterleri, birden aşka gelip duy- gulannı şarkı söyleyerek ifade etme- ye başlıyorlar bu müzikal denemesin- de, hiç biri profesyonel şarkıcı olma- dığı halde. Son dönemdeki Hannah ve Kızkardeşleri. Bir Başka Kadın, Ali- ce, Kocalarve Kanlar. BirCinayet Sır- n, Bullets Over Broad\vay. vb. filmle- rinin uzantısı niteliğinde, klasik Ame- 4 Herkes Seni Sevivorum Der'de Julia Roberts ve \Sood\ Mlen. nkan müzıkali geleneğine yaslanarak omurgası çatılmış 'Herkes Seni Sevi- yorum Der'de, bir kez daha Nevv York- lu. tuzu kuru, kalabalık, karmaşık bir aile yaşamına. uçurumlardan doruk- lara kolan vuran aile ilişkilerine, nöro- tik kişiliklere ve sorunlu aşklara dalı- yoruz cumburlop. Mekân yine Nevv York, ama bu kez Paris \e Venedik'e de uğruyoruz geri planda. Allen'ıntaşkınbirsaçmaduy- gusunu, keskın yergi ve yoğun espri becerisini ödünç aldığı. manevi amca- sıveustasıGroucho-Arşak'ın 1930'lu yıllann Mar\ Bıraderler klasiği 'Hor- se Feathers'da söyledığı bir şarkıdan adını alan 'Herkes Seni Seviyorum Der'in karşımıza getırdiği. alışılmiş bir kalabalık aile genel tablosu, tümü de yaşamın denetim altına ahnamaz karmaşasında aşk ve mutluluk takibı- ne çıkmış çıftler. çift olmava hazırla- nanlar. damat adaylan. aılenin demok- ratlığına halel getiren Cumhuriyetçi çocuklar, üvey çocuklar. yakın aile dostu eski kocalar, kendini v erdığı sos- yal yardım faaliyetlerine. eskı mızmız kocaya yeni eş bulma cöpçatanlığını da ekleyen kanlar, Nazi karikatürü. ka- tı bir hemşireden yaka silken bunamış yaşlı dedeler, uygar babalar ve önüne çıkana sevdalanmaya hazır kızların- dan oluşuyor. Hayırsever, genç kızlığından vaz- Herkes Seni Seviyorum Der Everyone Says I Love You / Yönetmen, senaryo: Woody Allen / Kamera: Carlo Di Palma / Müzik: Dick Hyman / Koreografi: Graciela Daniele / Oyuncular: Alan Alda, Woody Allen, Drew Barrymore, Lukas Haas, Goldie Hawn, Gaby Hofmann, Natasha Lyonne, Edward Norton, Natalie Portman, Julia Roberts, Tım Roth, David Ogden Stiers/1997ABD(WB- FiimPop) geçmemiş anne Steffi (Goldie Ha\\n) Steffı'nin boşadığı. süreklı kadınlar tarafından terk edilıp yeni aşklar ara- van. Pans'te oturan. aile dostu. yitik kuşak özentisi yazar eskı koca (VV'oody Allen). Joe'nun terk edilışlennı anlat- tığı yakın dostu. Cumhurıvetçi Parti vanlısı oğlunun (Lukas Haas) görüş,- leriyledelı cttiği, Steffi'nin yeni koca- sı Bob (Alan Alda). Bob'un dunna- dan nışan yüzüklerını yutan. evlılık budalası. şımank. prenses kızı Skylar (Drew Barrvmore). Skvlar'ın temız, iyi aıleçocuğuni^anliM (Ed>*ard Nor- ton). aynı oğlana tutulan ıkızler ve gondolcu. rap'çi denıeden fingirdeşti- ği her delıkanlıvla e\lenmeye kalkı- şan, Joe'nun öykümüzün de anlatıcısı olan hercai gönüllü. çöpçatan kızı Dju- na( Natasha Lyonne). Djuna'nın kız ar- kadaşının ruh doktoru olan annesinin muayenehanesinde ressam Tintoretto tutkusundan sırtına üflenerek orgazm oluşuna ve asansör takıntısına kadar tüm fantezılerini. isteklennı. ideallen- ni ruh doktoruna anlatırken röntgenle- yip dinlediği, mutsuz. güzel kadın Vonnie (Julia Roberts), beyaz atlı prensini bulduğunu zanneden, nişanlı Skylar'ı vahşice baştan çıkaran. Stef- fı'nin hapıshaneden tahliye ettirdıği, yıllarca kadınsız kalmış, bıçkın, bela- lı bir mahkûm (Tim Roth) ve yetene- ğine, rolüne göre sırası gelınce şarkı- sını söyleyen hastane sakinleri, dilen- ciler, Hintli taksi şoförleri ve hatta ha- yaletler... Bütün bu kalabalığın küçük öykü- cükler halinde, şarkılarla, danslarla, koreografi numaralanyla süregelerek gevşek bir anlatımla birbirine bağlan- mış, hikây esi. seyirciye hoşça vakit ge- çirtiyor. Hayaletlerin raksı, hastane ko- ridorlannda dans. Groucho-Marx Bi- raderler kutlaması. yeniyıl eğlencesi ya da finalde. partiden kaçan eski ka- n-kocanın Seine kıyısında dans eder- ken Steffi-Goldie"nin uçması gibisin- den hoşluklar sergilenen fılmde Joe'nun aşk arayışları öne çıkıyor. Joe'nun görür görmez tutulduğu. ak- tör kocasıyla rutin bir evlıliği sürdü- ren. Bora Bora cennetinde yaşamak isteyen, Afrika menekşesi ve Gustav Mahler hayranı, nörotik. mutsuz Von- nie. kızından aldığı, 'ruhdoktorukav naklı' kopya bilgıler sayesınde. Vene- dik'te 'hayatuıın erkegi' Joe tarafından elde edilır, kendisı olmaktan vazgeçip Vonnie'nin idealındekı erkeği ovna- yan Joe'nun Paris'teki yaşamına daor- tak olur bu arada... 'Herkes Seni Seviyorum Der'. tadı tuzu yerinde. lezzeti kıvamında tipik \Voody Allen kargaşasının ve beceri- sınin ürünü, şirin. hoş bir eğlencelik. Ama kesinlıkle bir başyapıt değil biz- ce, çoğu Batılı eleştırmenin göklere çıkardığı gibi. Sözcülderdekî artnoninin peşinde... Kenneth Branagh, Hamlet'i uvarladı, yönetti ve oynadı. Kultûr Servisi- Kenneth Bra- nagh 36 yaşında hedefıne ulaştı Çeşıtlı Shakespeare o>Tinlannın uyarlamalanndân sonra "Ham- let'i de hem sinemaya uyarladı hem oynadı hem de yönetti. Ingiltere'de bir ev inşa ettir- mekle meşgul olan \e yaşamak isteyen ünlü oyuncunun gerçek- leştirmev i düşündüğü birkaç ta- sansı da var.lngilız sinemasının şanslı bir dönem yaşadığını be- lirten Branagh. ortamın çok cö- mert olduğu görüşünde. .Ameri- kan sinemasında konunun. son derece basit bıçimde, anlatılmak istenenın tek bir cümleyle ıleti- lebileceğı bir düzeye indirgen- meye çalışıldığını belirten Bra- nagh, ""Eğer siz beni Hamlet'te özdeşleştirivorsanız bir sonraki hafta aradığınızda, ben \ine ora- larda biryerdeounalryınr dıyor Yakın tanhte yapılmış olan gözüpek Shakespeare uyarlama- lan, Al Pacino ve Baz Luhr- mann'ın filmlerinı farklı neden- lerden dolayı sevdığını sö>lüyor. W A1Pacino'nunki tamamen uçvık kaçık, tutkuluve ki'jisel bir yoku- luk,ayncaolağanûstü birözgün- lük sözkonusu. Baz Luhr- mann'ın gerçekten radikal bir çalışma olan filmine bayıldım. Konuva Zeffirelli'den farklı vak- laşıvor. bununla biriikte piyesin en canalıcı ögeleri olan gençlikaş- kınıvegençlikteki şiddeti çokgü- zel işlivor. Bu pivesin zamana ye- nilnıeksizin hâlâ avakta kaldığı- nı hissedebilivorum." Kenneth Branagh. Baz Luhr- mann'ın daha çok görsel öğele- "n ön plana çıkarmayı uv gun bul- duğunu belirterek, kendısının daha çok sözcüklerın peşıne ta- kılıp gıttığinı ve önemlı olan et- kenın iözcüklerdeki armonı ol- duğunu vurguluvor. Bizde de tam nıetnı veren uzun versıvonu ve kısatılmış ikı saatlik versıvo- nu ıle gösterimde olan son fiİmi 'Hamlef üzerine Fransız Premi- ere dergisınde yapılan bir söyle- şide. Branagh sorulara şu yanıt- ları verdi. Bir tür meydan okuma - Hamlet'i sinemava uvarla- mak gibi komik birfikirnereden aklınıza geldi? WS8'de çektığım ilk fılmım V. Henn'den bu >ana kafamda- kı tek tasan Hamlet'dı ancak 1990'da ZefRrelli tarafından bir Hamlet filmi çekıldığinden be- nim bıraz beklemem gerekti. Hamlet. vasamımda gördügüm ilk andan ıtıbaren benı çarpan ovunlardan bıridır. Zamanında bu oyunu anlamaktan öte hısset- miştim. bunu izleyen 20 yıl ise hıssettığım şeyın ne olduğunu anlamaya çalışmakla geçtı. Hamlet. üstünden geçen yüzyıl- lara karşın ayakta kalabılmış bir oyun. avnı zamanda büyük bir aile dramını vansıtan. heyecan verici bir çeşıtleme. Bütün bun- lan bir arada, ancak ovunun ta- mamınıkapsavanversiyondagö- rcbılırsıniz. Yoksa kendinizi psı- kolojik bir dramın tam orta ye- nnde ve yapavalnız bir adamın hıkayesiyle başbaşa kalmış gibi hıssedersınız. Kesintıye uğrama- mış versıvonda. beklenmedık olaylar şaşılacak denlı fazladır. Ben 'Hamlet'i tiyatro sahnesin- de son oynadığımda oyunun bü- tününün daha kolay anlaşılırtür- den v e daha zengm olduğu kanı- sına \ardım. Bu tarz, seyirciye karşı bir tür mevdan okumaydı ve filmın finanse edılmesi kay- gısıvla bağdaşmayacak denli gü- zeldı. - Filmde tam olarak ne yap- mak istemediniz? Herşe>den önce Hamlet ka- raktennı açıklama kaygısını güt- medim. çünkü Hamlet tek bir tarzda anlatılabılecek bir karak- ter değil. kaldı ki bu da pek ola- sı değil Annesine tutkun. kimi zaman çılgınca va da efemine davranıyor. Heranlamdaçokçe- lı^kıli bir karakter. Ben de böy- lc^ine çözülmesı güç bir karak- terı bütün özelliklenyle yansıt- malıydım. Filmi son derece yo- ruma açık bir tarzda çekmeyı yeğledım: amacım oyunda varo- İan gızemi korumak ve tüm vo- ğunluğuvla hıssettırmektı. - Filmin kısa vershonunda ne- releri avıklavıp çıkardınız? 8. Sabahattin Ali Kültür Günleri başladı KühürServisi- Kırklareli Çağ- daş Yaşamı Destekleme Deme- ği'nce düzenlenen 8. Sabahattin Ali Kültür Günleri, dün başladı. 15 hazirana dek sürecek etkin- likler kapsamında bugün saat 21.00'de Mehmet Başaran'ın yönete- ceği 'Sabahattin Ali 90, Markopaşa 50 'S'aşuıda' başlık- h sövleşiye Saba- hattin Ali" nin kızı Filiz Ali, AB Nesin, Aydın Dgaz, Nail V. Çakırhan, Halet Çambel. Ayhan Açık,RasihN.İleri, Mehmet Saydur v e Öner Yağcı konuş- macı olarak kanla- caklar. Belediye Salonu'ndaki et- kinlikte müzik ve şiir dinletileri de sunulacak. 14 haziran cumartesi günü ise 8. Sabahattin Ali Günleri onurkonu- ğu DtSK. Genel Başkanı Rıdvan Budak, 'Nasıl Bir Türldye1 konulu bir konferans verecek. Istasyon Caddesi Ömercik Parkı'nda yapı- lacak olan konferansı yazar Öner Yağcı yönetecek. Bu etkinlikte Rıdvan Budaka 'Sabahattin Ali Plaketi' v erilecek. Geçen günlerde yitirdiğimiz yazanmız Mustafa Ekmekçi anısma Köy-Koop Kırk- lareli Birliği'nce düzenlenen 'Köy- Koop Ekmekçi Ödülii' de Sabahat- tin Ali adına kızı Fi- liz Ali'ye ve gaze- teci Sadullah Usu-. nü'ye verilecek. 15 haziran pazar günü Üsküp-Çukurpınar yolu sekizinci kilo- metrede Sabahattin Ali Çeşmesi'nde geleneksel piknik gerçekleştirilecek. Bu yılki pikniğin en ilginç etkinliği, dağbaşında ilk kez düzenlenecek olan klasik müzik dinletisi. Şef Doç. Dr. Hah't Çam yönetiminde Istanbul Müzik Oğretmenleri Oda Orkestrası dağ başında bir müzik dinletisi sunacak. 8. Sabahattin Ali Kültür Etkin- likleri'ne tstanbul, Edime, Tekir- dağ ve Antalya'dan da katılım ger- çekleşti. YENÎ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... 9 1/2 HAFTA 2 Yönetmenliğini Anne Goursaud'un yaptığı film- de Mickey Rourke, Agatha De La Fontaine, Angie Everheart ve Steven Ber- koff oynuyor. Filmin ilk bö- lümünde hayranlan için ser- seri ruhu temsil eden Mic- key Rourke'u Kim Basin- ger'la tam 9 1/2 hafta bo- yunca yaşadıklan bir aşk macerasıyla tanımıştık. Film kadrosunun sıradışı olması, her zaman gündem- de kalması ve erotizm sah- neleriyle kendinden sonra- ki birçok film için de örnek olmuştu. lkinci bölümde ise yine Mickey Rourke'u obsessi- ve, melankolik ama bu kez kedi yerine fare rolünde iz- liyoruz. Filmde Kim Basin- ger'ın yerine Agathe De La Fontaine oynuyor. UZAY YOLU İLK TEMAS Patrick Ste^art Jonathan Frakes, Brent Spiner, La Var Burton, Michael Dorn v e Ga- tesMcGadden'ın rol aldığı Filmin yönetme- nı Jonathan Frakes. Bilim-kurgu fılmı olan "llzay Yolu - flkTemas"ta Kaptan Jean-Luc Picard, yeni bir görev alan Enterprise E'nin mürcttebatınakomutaedı>or. Kaptan vemü- rettabatı Dünya'nın gerçek geleceğini yeni- den kazanmak için van makine. yan orga- nik yaratıklar olan hain Borg ırkına karşı verdıkleri savaş anlatılıyor filmde. Hemen hemen oyunun yansı- nı nerdeşse. - Buna ne zaman karar verdi- niz? Kontrat gereğı 2 saatlik bir versıyon çekme>e mecbur kal- dığım zaman. -O haldeen başından başladı- nız». Evet bu tamamen filmin fi- nansmanıyla ilintili birşey. işin başında uzun versiyonunun çık- masmı rica ettim. Şansı olması açısmdan da ilgililere şu soruyu sordunr "Sizce kısa versiyonu görmeve kim gider?" Bana şu \ anıtı v erdıler: "4 saatlik bir ver- siyonu izlemekten korkanlar. Eğer filmin kısa versiyonunu gi- dip görürlerse belki daha sonra uzununu da görmek isterler" Ol- dukça basit bir biçimde özetlen- miş adeta mınyatür haline sokul- muş bir kısa versıyon sözkonu- suvdu. - ^'ığınla stan bu denli küçük rollerdeov natnnız. Bu sizde sevir- cilerin Hamlet'e sadece bu ünlü starlan görmek için gidebilecek- leri kaygısını uyandırmadı mı? Bunda bir kötülük yok. Bu ovuncu kadrosuyla çalışmamın nedenlerinden bıri de o>ıınun ye- ni \e farklı bir gözle izlenmesi- nı sağlamak. Hamlet üzerine söylenmış pek çok klişe var. Ek- randa Bilh Cnstal ya da Robin NMHiams'ı gördüğünüzde. oyu- na farklı bir bakış açısıyla yak- laşıyorsunuz. Önemli olan insan- lara. Hamlet'ı gidipgörmektebir mantık olduğunu hissettirebil- mek. -BuradakiHamkt,Shakespe- are'den marladıgınız öteki versi- yonlara nazaran Frankenstein'a daha çok benzivor. sizce bu nor- malmi? Evet, birtakım yönlerden ben- zerlikler olduğu bir gerçek, örne- ğin ölümün her an. her yerde var olması gibi. Bundan başka, Frankenstein. annesi ölünce ha- rekete geçivor. Hamlet ise baba- sından aynlmayı bir türlü kabul- lenemiyor. Her ikisı de görkem- li ve bomboş şatolarda yaşıyor- lar. Bu bağlamda, her iki oyunda da karanlık ve gotik bir atmosfer yaratmamaya özen gösterdim. Hem Franİcenstein'ın hem de Hamlet 1 in yaşadığı mekânlar son derece aydınlık ve renkli. Sözkonusu olan karanlık, onlann kendi iç dünvalannda varolan karanlık. - Bu kişisel bir gönderme sa>> labiiir mi? Bu daha çok ınsanoğlunun te- mel sorunlanndan bıri. Bilinci- miz uyanmaya başladıgı andan ıtibaren. yaşamımız boyunca, sevdiğimiz insanlardan aynlma- nın bize ne denlı acı vereceğinı biliriz. Bu bir ölüm ya da bir aş- kın sonu olabilir. Yaşamı yaşan- maya değer kılan şey nedir? Ya- nıtlar: Dostluk ve aşk. ana fikir ise yaşamın kendinın bir pislik çuvaluıdan başka birşey olmadı- ğı...Hahaha!... KEDİGOZU ^ VECDt SAYAR Anlamak Gideni ve Gelmekte Olanı Kediler sokaklarda dansediyor. Özellikle de genç- ler ve goçmenlerin sevinci görülmeğe değer: "Kazan- dıkf... Parıs'te bir devrim havası esiyor. Ellerde kırmızı gül- ler, dudaklarda ezgiler. Yüzlerce gazeteci, binlerce partili ve sempatizan Saint Germain bulvannda yaşa- nan bu tarihi ana tanıklık etmek için buluşmuş. Ekran- lara seçim sonuçlan yansıdıkça coşku artıyor. Her- kes, Jospin'in, Sosyalıst Parti'nin seçim karargâhına, yani Latin Amerika Evi'ne gelişini beklıyor.Toplumda- ki değişim isteğini doğru değerlendirebilmenin mut- luiuğu okunuyor yüzlerde. Karargâhın bir köşesinde Jack Lang, gençlere yeni dönem için tasanlarından sözediyor. BBC muhabirinın"/Vas// açıklıyorsunuz bu zaferi" sorusunu "Fransız halkı önerdiğımizprograma ınandığını gösterdi" diye yanıtlıyor. Ama, o da çok iyi biliyor ki Fransız halkının temiz toplum özlemi, bu za- ferin asıl nedeni. Yeni bir polıtikacı tipi, yolsuzluklara karışmamış temiz politikacılar, yeni isimler sayesinde kazandılar seçimi. Çevredeki kedilerin gözlerinden okunan en net mesaj bu. • • • Ingiltere'den sonra iran'da, Fransa'da da değişim rüzgârlan ortalığı silip süpüruyor. Cezayirliler, ülkeleri- ni karanlığa teslim etmeyeceklerini gösteriyor. Deği- şim 'yeni dünya düzencıteri'nin sloganı olmaktan çı- kıyor. Sol, dünyanın dört köşesinde kitleteri iktidara ta- şıyor. Türkiye'de ise hâlâ sosyal demokratlar yan ya- na gelemiyor. Kedilerin aklı almryor bu durumu. Sizin alıyor mu? • • • Aynı saatlerde, bir başka ülkede politikacılar, ince ince kişisel çıkar hesaplan ıle uğraşıyor. Birkaç gün da- ha iktidarda kalabilmek için veremeyecekleri taviz yok. 'Pezevenkler' albümü kaset piyasasım altüst ediyor. 'Gen zekâlılar' albümü ise listeleri zorluyor! Bir baş- kası, "Insanı, domuzla, köpekle arkadaş yapmak ıs- teyenler"6er\ söz açıyor (Acaba, çok fazla '2 Film Bır- den' mi seyrediyor?) • • • Hayvanlar ve insanlardan söz açınca, 'Dünya Çev- re Günü' nedeni ile Çevre Bakanı'nın yaptığı bir ko- nuşmada yer alan bir cümle takılıyor aklıma: "insan haklanna venlen önem kadar, hayvan haklanna da önem verilmesı gerekır." Yazık değil mi, hayvanlara!.. • • • Temiz toplum özlemi, temiz çevre özleminden so- yutlanamaz elbet. Türkiye'de çevrecılerin etkinliği her geçen gün artıyor. Birkaç gün önce sonuçlanan 'Bod- rum Uluslararası Çevre Filmlerı Festıvalı'nûe çevre sorunları ve medyanın sorumluluğu tartışıldı. TÜR- SAK'ın düzenlediği şenlikte, tüm çevrecı kuruluşlurel ele vermışti. Polıtıkacılara örnek olur belki! • • • Kirli grinin hâkim renk olduğu birtoplumda, gökku- şağının renkleri ile kedilerin içinı ısıtan sanat etkinlik- leri birbirini izliyor. Bodrum'da çevre filmleri beyaz- perdeye yansırken, Aspendos'ta 'Opera Festivali', Iz- mir'de 'Caz Festivali' başladı. Şimdi sırada. 'Ulusla- rarası Izmir Festivali' var, sonra Bursa, Pamukkale, Kuşadası... Refah da boş durmuyor elbette. 'D-8 Ülkelen Kül- tür ve Sanat Şöleni' yapıyor. Programda, el sanatları ve takı sergisiyle, 'Mixed Show' var. Karışık tatlı gibi bir şey mi acaba? Vallahi, programda böyle yazıyor. Türkçesi 'Toplu Gösteri' imiş ! • • • Refah'ın sanata duyduğu yakınlık bu kadarla kalmı- yor elbet, Bir milletvekili(!), Heykel, şeytanpislığıdir", "Heykeltıraş mı, hayvantıraş mı nedir?" gibi veciz ifa- deler kullanıyor... • • • Heykellerden söz açınca. yeniden Fransız sosyalist- lerini düşünüyorum. Seksenlı yıllardaki iktidartarında yapılan onca yanlışa karşın, kultur-şanat alanındakı ka- lıcı çabaları ile anıldılar uzun süre. Örneğin, Kültür Ba- kanlığı'nın bulunduğu sarayın avlusunda Daniel Bu- ren'in gerçekleştirdiği "İkı Düzlem" adlı kavramsal sa- nat ürünü ile. 'Çevreselyontu' dıye tanımlanabılecek bu yapıt, çok farklı eleştirilerle karşılaşmıştı. Ama. ara- dan geçen zaman Buren'e bu yapıtı ısmarlayan Lang'ın ne kadar haklı olduğunu göstemnedi mi? Şımdi diyeceksiniz ki. Refah'ın yarattığı eserlerden niye söz etmiyorsun? Doğru, onlann da hakkını tes- lım etmek gerek. Ankara Belediyesi'nın meydaniara oturttuğu 'çaydanlıklar'\ nasıl görmezden gelebiliriz? • • • Bir soru da sosyal demokrat partilerimize: Hâlâ, bir kültür sanat politikanızyok, değil mi? Somut program- lardan söz ediyorum. Hükümet programlanna koydu- ğunuz güzel cümlelerden değil... Ekonomide dünya- dakı gelişmelerden ders almak lazım dıyorsunuz. Bi- raz da kültür sanat alanına baksanız? Yoksa, sizin için de hâlâ gündemin son sırasında mı kültür-sanat? • • • Refah'ın sanat ve çevre kaygısı meydanlardaki çay- danlıklarla sınırlı kalmıyor elbet. Çıkar çevrelerine da- ha iyi hizmet verebilmek ve Taksim'in göbeğıne camı yapabilmek için koruma kurullarındaki uzmaniarı atıp, kendi adamlannı yerleştırmesı az şey mi? Ya, Arkeolo- ji Müzesi'nin değerli müdürü Alpay Pasinli'nin görev- den alınmasına ne buyrulur? Iktıdann sanatla ne kadar iç içe olduğunun bir baş- ka kanıtı da, DYP'Iİ Meral Akşener'in "bir simit fın- nındaki çalışmasından ötürü", 'sanatçı emeklilıği' için başvurması. Inanmayan. DenizSom'un bugünkü kö- şesine bakabilir. • • • Umarım, Kültür Bakanlığı'nda yaşanan felaketlerin tek sorumiusunun bugünkü iktidar olduğunu sanmı- yorsunuzdur. Ve gene umanm, bugünkü 'ıcraat/ar'ın ortak sorumlusu üst düzey bürokratlann önemli bir kısmının, ANAP'lı Kültür Bakanı Agâh Oktay Güner zamanında atandığını unutmamışsınızdır. Şimdi, pek liberal ve pek demokrat görünen Me- sut Yılmaz, bu konuda ne düşünür acaba? • • • Nâzım Hikmet, 1946'da "Beş Satır"\a özetlemişti her şeyi: "Annelerin ninnilerinden spikerin okuduğu habere kadar, yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı, anlamak, sevgilim, o bir müthiş bahtiyariık, anlamak gideni ve gelmekte olanı..." BUGÜN • 1. LLISLAR\R\SI BOĞAZİÇt FESTİVALİ kapsamında Harbıve Açık Ha\a Tiyatrosu'nda saat 21.30'da "Rustavi" Gürcistan Halk Şarkılan ve Halk Danslan Topluluğu ver alıyor. • 1. ULUŞLAR\RASI İSTANBUL ÖĞRENCt TRİENALİ kapsamında saat 15.00'te Bülent Erkmen'in "Kültür ve Sanat Üzerine Çalışmalar"ı, saat 21 .OO'de Önder Focan Grubu caz konsen ızlenebilır. • GALATASARAY LİSESİ KÜLTÜR FESTİVALİ kapsamında saat 21.00'de Moğollar'ın kapanış konseri yer alıyor. • AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.30'da Ravel'in "L'enfant et Les Sortileges" balesi laser-disc'ten izlenebilir. • FRANS1Z KLX,TLiR MERKEZt'nde saat 18.00'de Michel Bouvet ıle söyl"şi yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle