Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 HAZİRAN 1997 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR 11
Müzikal komedi denemesinde, bildik tarzına, şarkılı, danslı, koreografik yeni bir çeşni katıyor Woody Allen
Kiııı seni se\iyonım demez ld?Günümüz Amerikan kültüründe
özel bir yere sahip Woody Allen, kuş-
kusuz sıradan bir komikten çok New
York'un bağnndan çıkmış. büyük öl-
çüde özyaşamsal,duygusal özellikler
içeren, sinik, sofistike ve kendine öz-
gü dram-komedileriyle bireysel tarzı-
nı oluşturmuş, keyıfli hüzünleri de ba-
nndıran, acımtırak mizahıyla gıtgide
seçkinleşmiş, Avrupa kültürüne vur-
gun, ağır ve derin takılan bir yazar ve
yaratıcı yönetmen. Modem sinemanm
son çeyrek yüzyılına, 1960'lann so-
nunda komik oyun yazarlığından geç-
tiği kaba güldürü yönetmenliğinin ba-
samaklannı üçer beşer atlayıp hayra-
nı olduğu Ingmar Bergman"ın karam-
sar tarzına özenerek yaptığı o kome-
diyle dramı harmanlayan rılmleriyle
damgasını vurmuş Allen" ın 26. opusu
(skeçli çalışmalannı da sayarsak 28.
uzun filmi oluyor) 'Everyone Says I
Love You-Herkes Seni Seviyonım Der'.
üstadın şımdiye dek en pahalıya çıkan
filmi olmuş. Ustanm adeta yaz orta-
sında bir kış günü seyrettiğimiz bu yıl-
ki ürünii, neredeyse son on yıllık mah-
sulünün de bir toplamı niteliğinde ve
müzikal bu kez.
Sevgi, aile, iletişimsizlik sorunla-
nyla. umutsuzluk. tedirginlik. ölüm
saplantısı vb. temalann çepeçevre ku-
şattıği Woody Allen sinemasının stan-
dart düzeyıni bu kez müzikal komedi
tarzında tutturan 'Herkes Seni Seviyo-
rumDer'. 1950'lennnaftalınli müzi-
kal yaklaşımını yineliyor Allenvâri.
serbest ve dağınık bir yapıda. Zaten
son işlerinden. 'Bullets Over Broad-
way'le 'Mighty Aphrodite'tekı kimi
şarkılı danslı. antik korolu. koreogra-
fik sahneleriyle içindeki müzikal ta-
kıntısının belirtılerini gösteren üsta-
dın karakterleri, birden aşka gelip duy-
gulannı şarkı söyleyerek ifade etme-
ye başlıyorlar bu müzikal denemesin-
de, hiç biri profesyonel şarkıcı olma-
dığı halde. Son dönemdeki Hannah ve
Kızkardeşleri. Bir Başka Kadın, Ali-
ce, Kocalarve Kanlar. BirCinayet Sır-
n, Bullets Over Broad\vay. vb. filmle-
rinin uzantısı niteliğinde, klasik Ame-
4
Herkes Seni Sevivorum Der'de Julia Roberts ve \Sood\ Mlen.
nkan müzıkali geleneğine yaslanarak
omurgası çatılmış 'Herkes Seni Sevi-
yorum Der'de, bir kez daha Nevv York-
lu. tuzu kuru, kalabalık, karmaşık bir
aile yaşamına. uçurumlardan doruk-
lara kolan vuran aile ilişkilerine, nöro-
tik kişiliklere ve sorunlu aşklara dalı-
yoruz cumburlop.
Mekân yine Nevv York, ama bu kez
Paris \e Venedik'e de uğruyoruz geri
planda. Allen'ıntaşkınbirsaçmaduy-
gusunu, keskın yergi ve yoğun espri
becerisini ödünç aldığı. manevi amca-
sıveustasıGroucho-Arşak'ın 1930'lu
yıllann Mar\ Bıraderler klasiği 'Hor-
se Feathers'da söyledığı bir şarkıdan
adını alan 'Herkes Seni Seviyorum
Der'in karşımıza getırdiği. alışılmiş
bir kalabalık aile genel tablosu, tümü
de yaşamın denetim altına ahnamaz
karmaşasında aşk ve mutluluk takibı-
ne çıkmış çıftler. çift olmava hazırla-
nanlar. damat adaylan. aılenin demok-
ratlığına halel getiren Cumhuriyetçi
çocuklar, üvey çocuklar. yakın aile
dostu eski kocalar, kendini v erdığı sos-
yal yardım faaliyetlerine. eskı mızmız
kocaya yeni eş bulma cöpçatanlığını
da ekleyen kanlar, Nazi karikatürü. ka-
tı bir hemşireden yaka silken bunamış
yaşlı dedeler, uygar babalar ve önüne
çıkana sevdalanmaya hazır kızların-
dan oluşuyor.
Hayırsever, genç kızlığından vaz-
Herkes Seni
Seviyorum Der
Everyone Says I Love
You / Yönetmen,
senaryo: Woody Allen /
Kamera: Carlo Di
Palma / Müzik: Dick
Hyman / Koreografi:
Graciela Daniele /
Oyuncular: Alan Alda,
Woody Allen, Drew
Barrymore, Lukas
Haas, Goldie Hawn,
Gaby Hofmann,
Natasha Lyonne,
Edward Norton, Natalie
Portman, Julia Roberts,
Tım Roth, David Ogden
Stiers/1997ABD(WB-
FiimPop)
geçmemiş anne Steffi (Goldie Ha\\n)
Steffı'nin boşadığı. süreklı kadınlar
tarafından terk edilıp yeni aşklar ara-
van. Pans'te oturan. aile dostu. yitik
kuşak özentisi yazar eskı koca (VV'oody
Allen). Joe'nun terk edilışlennı anlat-
tığı yakın dostu. Cumhurıvetçi Parti
vanlısı oğlunun (Lukas Haas) görüş,-
leriyledelı cttiği, Steffi'nin yeni koca-
sı Bob (Alan Alda). Bob'un dunna-
dan nışan yüzüklerını yutan. evlılık
budalası. şımank. prenses kızı Skylar
(Drew Barrvmore). Skvlar'ın temız,
iyi aıleçocuğuni^anliM (Ed>*ard Nor-
ton). aynı oğlana tutulan ıkızler ve
gondolcu. rap'çi denıeden fingirdeşti-
ği her delıkanlıvla e\lenmeye kalkı-
şan, Joe'nun öykümüzün de anlatıcısı
olan hercai gönüllü. çöpçatan kızı Dju-
na( Natasha Lyonne). Djuna'nın kız ar-
kadaşının ruh doktoru olan annesinin
muayenehanesinde ressam Tintoretto
tutkusundan sırtına üflenerek orgazm
oluşuna ve asansör takıntısına kadar
tüm fantezılerini. isteklennı. ideallen-
ni ruh doktoruna anlatırken röntgenle-
yip dinlediği, mutsuz. güzel kadın
Vonnie (Julia Roberts), beyaz atlı
prensini bulduğunu zanneden, nişanlı
Skylar'ı vahşice baştan çıkaran. Stef-
fı'nin hapıshaneden tahliye ettirdıği,
yıllarca kadınsız kalmış, bıçkın, bela-
lı bir mahkûm (Tim Roth) ve yetene-
ğine, rolüne göre sırası gelınce şarkı-
sını söyleyen hastane sakinleri, dilen-
ciler, Hintli taksi şoförleri ve hatta ha-
yaletler...
Bütün bu kalabalığın küçük öykü-
cükler halinde, şarkılarla, danslarla,
koreografi numaralanyla süregelerek
gevşek bir anlatımla birbirine bağlan-
mış, hikây esi. seyirciye hoşça vakit ge-
çirtiyor. Hayaletlerin raksı, hastane ko-
ridorlannda dans. Groucho-Marx Bi-
raderler kutlaması. yeniyıl eğlencesi
ya da finalde. partiden kaçan eski ka-
n-kocanın Seine kıyısında dans eder-
ken Steffi-Goldie"nin uçması gibisin-
den hoşluklar sergilenen fılmde
Joe'nun aşk arayışları öne çıkıyor.
Joe'nun görür görmez tutulduğu. ak-
tör kocasıyla rutin bir evlıliği sürdü-
ren. Bora Bora cennetinde yaşamak
isteyen, Afrika menekşesi ve Gustav
Mahler hayranı, nörotik. mutsuz Von-
nie. kızından aldığı, 'ruhdoktorukav
naklı' kopya bilgıler sayesınde. Vene-
dik'te 'hayatuıın erkegi' Joe tarafından
elde edilır, kendisı olmaktan vazgeçip
Vonnie'nin idealındekı erkeği ovna-
yan Joe'nun Paris'teki yaşamına daor-
tak olur bu arada...
'Herkes Seni Seviyorum Der'. tadı
tuzu yerinde. lezzeti kıvamında tipik
\Voody Allen kargaşasının ve beceri-
sınin ürünü, şirin. hoş bir eğlencelik.
Ama kesinlıkle bir başyapıt değil biz-
ce, çoğu Batılı eleştırmenin göklere
çıkardığı gibi.
Sözcülderdekî artnoninin peşinde...
Kenneth Branagh, Hamlet'i uvarladı, yönetti ve oynadı.
Kultûr Servisi- Kenneth Bra-
nagh 36 yaşında hedefıne ulaştı
Çeşıtlı Shakespeare o>Tinlannın
uyarlamalanndân sonra "Ham-
let'i de hem sinemaya uyarladı
hem oynadı hem de yönetti.
Ingiltere'de bir ev inşa ettir-
mekle meşgul olan \e yaşamak
isteyen ünlü oyuncunun gerçek-
leştirmev i düşündüğü birkaç ta-
sansı da var.lngilız sinemasının
şanslı bir dönem yaşadığını be-
lirten Branagh. ortamın çok cö-
mert olduğu görüşünde. .Ameri-
kan sinemasında konunun. son
derece basit bıçimde, anlatılmak
istenenın tek bir cümleyle ıleti-
lebileceğı bir düzeye indirgen-
meye çalışıldığını belirten Bra-
nagh, ""Eğer siz beni Hamlet'te
özdeşleştirivorsanız bir sonraki
hafta aradığınızda, ben \ine ora-
larda biryerdeounalryınr dıyor
Yakın tanhte yapılmış olan
gözüpek Shakespeare uyarlama-
lan, Al Pacino ve Baz Luhr-
mann'ın filmlerinı farklı neden-
lerden dolayı sevdığını sö>lüyor.
W
A1Pacino'nunki tamamen uçvık
kaçık, tutkuluve ki'jisel bir yoku-
luk,ayncaolağanûstü birözgün-
lük sözkonusu. Baz Luhr-
mann'ın gerçekten radikal bir
çalışma olan filmine bayıldım.
Konuva Zeffirelli'den farklı vak-
laşıvor. bununla biriikte piyesin
en canalıcı ögeleri olan gençlikaş-
kınıvegençlikteki şiddeti çokgü-
zel işlivor. Bu pivesin zamana ye-
nilnıeksizin hâlâ avakta kaldığı-
nı hissedebilivorum."
Kenneth Branagh. Baz Luhr-
mann'ın daha çok görsel öğele-
"n ön plana çıkarmayı uv gun bul-
duğunu belirterek, kendısının
daha çok sözcüklerın peşıne ta-
kılıp gıttığinı ve önemlı olan et-
kenın iözcüklerdeki armonı ol-
duğunu vurguluvor. Bizde de
tam nıetnı veren uzun versıvonu
ve kısatılmış ikı saatlik versıvo-
nu ıle gösterimde olan son fiİmi
'Hamlef üzerine Fransız Premi-
ere dergisınde yapılan bir söyle-
şide. Branagh sorulara şu yanıt-
ları verdi.
Bir tür meydan okuma
- Hamlet'i sinemava uvarla-
mak gibi komik birfikirnereden
aklınıza geldi?
WS8'de çektığım ilk fılmım
V. Henn'den bu >ana kafamda-
kı tek tasan Hamlet'dı ancak
1990'da ZefRrelli tarafından bir
Hamlet filmi çekıldığinden be-
nim bıraz beklemem gerekti.
Hamlet. vasamımda gördügüm
ilk andan ıtıbaren benı çarpan
ovunlardan bıridır. Zamanında
bu oyunu anlamaktan öte hısset-
miştim. bunu izleyen 20 yıl ise
hıssettığım şeyın ne olduğunu
anlamaya çalışmakla geçtı.
Hamlet. üstünden geçen yüzyıl-
lara karşın ayakta kalabılmış bir
oyun. avnı zamanda büyük bir
aile dramını vansıtan. heyecan
verici bir çeşıtleme. Bütün bun-
lan bir arada, ancak ovunun ta-
mamınıkapsavanversiyondagö-
rcbılırsıniz. Yoksa kendinizi psı-
kolojik bir dramın tam orta ye-
nnde ve yapavalnız bir adamın
hıkayesiyle başbaşa kalmış gibi
hıssedersınız. Kesintıye uğrama-
mış versıvonda. beklenmedık
olaylar şaşılacak denlı fazladır.
Ben 'Hamlet'i tiyatro sahnesin-
de son oynadığımda oyunun bü-
tününün daha kolay anlaşılırtür-
den v e daha zengm olduğu kanı-
sına \ardım. Bu tarz, seyirciye
karşı bir tür mevdan okumaydı
ve filmın finanse edılmesi kay-
gısıvla bağdaşmayacak denli gü-
zeldı.
- Filmde tam olarak ne yap-
mak istemediniz?
Herşe>den önce Hamlet ka-
raktennı açıklama kaygısını güt-
medim. çünkü Hamlet tek bir
tarzda anlatılabılecek bir karak-
ter değil. kaldı ki bu da pek ola-
sı değil Annesine tutkun. kimi
zaman çılgınca va da efemine
davranıyor. Heranlamdaçokçe-
lı^kıli bir karakter. Ben de böy-
lc^ine çözülmesı güç bir karak-
terı bütün özelliklenyle yansıt-
malıydım. Filmi son derece yo-
ruma açık bir tarzda çekmeyı
yeğledım: amacım oyunda varo-
İan gızemi korumak ve tüm vo-
ğunluğuvla hıssettırmektı.
- Filmin kısa vershonunda ne-
releri avıklavıp çıkardınız?
8. Sabahattin Ali
Kültür Günleri başladı
KühürServisi- Kırklareli Çağ-
daş Yaşamı Destekleme Deme-
ği'nce düzenlenen 8. Sabahattin
Ali Kültür Günleri, dün başladı.
15 hazirana dek sürecek etkin-
likler kapsamında bugün saat
21.00'de Mehmet
Başaran'ın yönete-
ceği 'Sabahattin
Ali 90, Markopaşa
50 'S'aşuıda' başlık-
h sövleşiye Saba-
hattin Ali" nin kızı
Filiz Ali, AB Nesin,
Aydın Dgaz, Nail V.
Çakırhan, Halet
Çambel. Ayhan
Açık,RasihN.İleri,
Mehmet Saydur v e
Öner Yağcı konuş-
macı olarak kanla-
caklar. Belediye Salonu'ndaki et-
kinlikte müzik ve şiir dinletileri de
sunulacak.
14 haziran cumartesi günü ise 8.
Sabahattin Ali Günleri onurkonu-
ğu DtSK. Genel Başkanı Rıdvan
Budak, 'Nasıl Bir Türldye1
konulu
bir konferans verecek. Istasyon
Caddesi Ömercik Parkı'nda yapı-
lacak olan konferansı yazar Öner
Yağcı yönetecek. Bu etkinlikte
Rıdvan Budaka 'Sabahattin Ali
Plaketi' v erilecek. Geçen günlerde
yitirdiğimiz yazanmız Mustafa
Ekmekçi anısma Köy-Koop Kırk-
lareli Birliği'nce düzenlenen 'Köy-
Koop Ekmekçi
Ödülii' de Sabahat-
tin Ali adına kızı Fi-
liz Ali'ye ve gaze-
teci Sadullah Usu-.
nü'ye verilecek. 15
haziran pazar günü
Üsküp-Çukurpınar
yolu sekizinci kilo-
metrede Sabahattin
Ali Çeşmesi'nde
geleneksel piknik
gerçekleştirilecek.
Bu yılki pikniğin
en ilginç etkinliği,
dağbaşında ilk kez düzenlenecek
olan klasik müzik dinletisi. Şef
Doç. Dr. Hah't Çam yönetiminde
Istanbul Müzik Oğretmenleri Oda
Orkestrası dağ başında bir müzik
dinletisi sunacak.
8. Sabahattin Ali Kültür Etkin-
likleri'ne tstanbul, Edime, Tekir-
dağ ve Antalya'dan da katılım ger-
çekleşti.
YENÎ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR...
9 1/2 HAFTA 2
Yönetmenliğini Anne
Goursaud'un yaptığı film-
de Mickey Rourke, Agatha
De La Fontaine, Angie
Everheart ve Steven Ber-
koff oynuyor. Filmin ilk bö-
lümünde hayranlan için ser-
seri ruhu temsil eden Mic-
key Rourke'u Kim Basin-
ger'la tam 9 1/2 hafta bo-
yunca yaşadıklan bir aşk
macerasıyla tanımıştık.
Film kadrosunun sıradışı
olması, her zaman gündem-
de kalması ve erotizm sah-
neleriyle kendinden sonra-
ki birçok film için de örnek
olmuştu.
lkinci bölümde ise yine
Mickey Rourke'u obsessi-
ve, melankolik ama bu kez
kedi yerine fare rolünde iz-
liyoruz. Filmde Kim Basin-
ger'ın yerine Agathe De La
Fontaine oynuyor.
UZAY YOLU İLK TEMAS
Patrick Ste^art Jonathan Frakes, Brent
Spiner, La Var Burton, Michael Dorn v e Ga-
tesMcGadden'ın rol aldığı Filmin yönetme-
nı Jonathan Frakes. Bilim-kurgu fılmı olan
"llzay Yolu - flkTemas"ta Kaptan Jean-Luc
Picard, yeni bir görev alan Enterprise E'nin
mürcttebatınakomutaedı>or. Kaptan vemü-
rettabatı Dünya'nın gerçek geleceğini yeni-
den kazanmak için van makine. yan orga-
nik yaratıklar olan hain Borg ırkına karşı
verdıkleri savaş anlatılıyor filmde.
Hemen hemen oyunun yansı-
nı nerdeşse.
- Buna ne zaman karar verdi-
niz?
Kontrat gereğı 2 saatlik bir
versıyon çekme>e mecbur kal-
dığım zaman.
-O haldeen başından başladı-
nız».
Evet bu tamamen filmin fi-
nansmanıyla ilintili birşey. işin
başında uzun versiyonunun çık-
masmı rica ettim. Şansı olması
açısmdan da ilgililere şu soruyu
sordunr "Sizce kısa versiyonu
görmeve kim gider?" Bana şu
\ anıtı v erdıler: "4 saatlik bir ver-
siyonu izlemekten korkanlar.
Eğer filmin kısa versiyonunu gi-
dip görürlerse belki daha sonra
uzununu da görmek isterler" Ol-
dukça basit bir biçimde özetlen-
miş adeta mınyatür haline sokul-
muş bir kısa versıyon sözkonu-
suvdu.
- ^'ığınla stan bu denli küçük
rollerdeov natnnız. Bu sizde sevir-
cilerin Hamlet'e sadece bu ünlü
starlan görmek için gidebilecek-
leri kaygısını uyandırmadı mı?
Bunda bir kötülük yok. Bu
ovuncu kadrosuyla çalışmamın
nedenlerinden bıri de o>ıınun ye-
ni \e farklı bir gözle izlenmesi-
nı sağlamak. Hamlet üzerine
söylenmış pek çok klişe var. Ek-
randa Bilh Cnstal ya da Robin
NMHiams'ı gördüğünüzde. oyu-
na farklı bir bakış açısıyla yak-
laşıyorsunuz. Önemli olan insan-
lara. Hamlet'ı gidipgörmektebir
mantık olduğunu hissettirebil-
mek.
-BuradakiHamkt,Shakespe-
are'den marladıgınız öteki versi-
yonlara nazaran Frankenstein'a
daha çok benzivor. sizce bu nor-
malmi?
Evet, birtakım yönlerden ben-
zerlikler olduğu bir gerçek, örne-
ğin ölümün her an. her yerde var
olması gibi. Bundan başka,
Frankenstein. annesi ölünce ha-
rekete geçivor. Hamlet ise baba-
sından aynlmayı bir türlü kabul-
lenemiyor. Her ikisı de görkem-
li ve bomboş şatolarda yaşıyor-
lar. Bu bağlamda, her iki oyunda
da karanlık ve gotik bir atmosfer
yaratmamaya özen gösterdim.
Hem Franİcenstein'ın hem de
Hamlet
1
in yaşadığı mekânlar
son derece aydınlık ve renkli.
Sözkonusu olan karanlık, onlann
kendi iç dünvalannda varolan
karanlık.
- Bu kişisel bir gönderme sa>>
labiiir mi?
Bu daha çok ınsanoğlunun te-
mel sorunlanndan bıri. Bilinci-
miz uyanmaya başladıgı andan
ıtibaren. yaşamımız boyunca,
sevdiğimiz insanlardan aynlma-
nın bize ne denlı acı vereceğinı
biliriz. Bu bir ölüm ya da bir aş-
kın sonu olabilir. Yaşamı yaşan-
maya değer kılan şey nedir? Ya-
nıtlar: Dostluk ve aşk. ana fikir
ise yaşamın kendinın bir pislik
çuvaluıdan başka birşey olmadı-
ğı...Hahaha!...
KEDİGOZU ^
VECDt SAYAR
Anlamak Gideni ve
Gelmekte Olanı
Kediler sokaklarda dansediyor. Özellikle de genç-
ler ve goçmenlerin sevinci görülmeğe değer: "Kazan-
dıkf...
Parıs'te bir devrim havası esiyor. Ellerde kırmızı gül-
ler, dudaklarda ezgiler. Yüzlerce gazeteci, binlerce
partili ve sempatizan Saint Germain bulvannda yaşa-
nan bu tarihi ana tanıklık etmek için buluşmuş. Ekran-
lara seçim sonuçlan yansıdıkça coşku artıyor. Her-
kes, Jospin'in, Sosyalıst Parti'nin seçim karargâhına,
yani Latin Amerika Evi'ne gelişini beklıyor.Toplumda-
ki değişim isteğini doğru değerlendirebilmenin mut-
luiuğu okunuyor yüzlerde. Karargâhın bir köşesinde
Jack Lang, gençlere yeni dönem için tasanlarından
sözediyor. BBC muhabirinın"/Vas// açıklıyorsunuz bu
zaferi" sorusunu "Fransız halkı önerdiğımizprograma
ınandığını gösterdi" diye yanıtlıyor. Ama, o da çok iyi
biliyor ki Fransız halkının temiz toplum özlemi, bu za-
ferin asıl nedeni. Yeni bir polıtikacı tipi, yolsuzluklara
karışmamış temiz politikacılar, yeni isimler sayesinde
kazandılar seçimi. Çevredeki kedilerin gözlerinden
okunan en net mesaj bu.
• • •
Ingiltere'den sonra iran'da, Fransa'da da değişim
rüzgârlan ortalığı silip süpüruyor. Cezayirliler, ülkeleri-
ni karanlığa teslim etmeyeceklerini gösteriyor. Deği-
şim 'yeni dünya düzencıteri'nin sloganı olmaktan çı-
kıyor. Sol, dünyanın dört köşesinde kitleteri iktidara ta-
şıyor. Türkiye'de ise hâlâ sosyal demokratlar yan ya-
na gelemiyor. Kedilerin aklı almryor bu durumu. Sizin
alıyor mu?
• • •
Aynı saatlerde, bir başka ülkede politikacılar, ince
ince kişisel çıkar hesaplan ıle uğraşıyor. Birkaç gün da-
ha iktidarda kalabilmek için veremeyecekleri taviz yok.
'Pezevenkler' albümü kaset piyasasım altüst ediyor.
'Gen zekâlılar' albümü ise listeleri zorluyor! Bir baş-
kası, "Insanı, domuzla, köpekle arkadaş yapmak ıs-
teyenler"6er\ söz açıyor (Acaba, çok fazla '2 Film Bır-
den' mi seyrediyor?)
• • •
Hayvanlar ve insanlardan söz açınca, 'Dünya Çev-
re Günü' nedeni ile Çevre Bakanı'nın yaptığı bir ko-
nuşmada yer alan bir cümle takılıyor aklıma: "insan
haklanna venlen önem kadar, hayvan haklanna da
önem verilmesı gerekır." Yazık değil mi, hayvanlara!..
• • •
Temiz toplum özlemi, temiz çevre özleminden so-
yutlanamaz elbet. Türkiye'de çevrecılerin etkinliği her
geçen gün artıyor. Birkaç gün önce sonuçlanan 'Bod-
rum Uluslararası Çevre Filmlerı Festıvalı'nûe çevre
sorunları ve medyanın sorumluluğu tartışıldı. TÜR-
SAK'ın düzenlediği şenlikte, tüm çevrecı kuruluşlurel
ele vermışti. Polıtıkacılara örnek olur belki!
• • •
Kirli grinin hâkim renk olduğu birtoplumda, gökku-
şağının renkleri ile kedilerin içinı ısıtan sanat etkinlik-
leri birbirini izliyor. Bodrum'da çevre filmleri beyaz-
perdeye yansırken, Aspendos'ta 'Opera Festivali', Iz-
mir'de 'Caz Festivali' başladı. Şimdi sırada. 'Ulusla-
rarası Izmir Festivali' var, sonra Bursa, Pamukkale,
Kuşadası...
Refah da boş durmuyor elbette. 'D-8 Ülkelen Kül-
tür ve Sanat Şöleni' yapıyor. Programda, el sanatları
ve takı sergisiyle, 'Mixed Show' var. Karışık tatlı gibi
bir şey mi acaba? Vallahi, programda böyle yazıyor.
Türkçesi 'Toplu Gösteri' imiş !
• • •
Refah'ın sanata duyduğu yakınlık bu kadarla kalmı-
yor elbet, Bir milletvekili(!), Heykel, şeytanpislığıdir",
"Heykeltıraş mı, hayvantıraş mı nedir?" gibi veciz ifa-
deler kullanıyor...
• • •
Heykellerden söz açınca. yeniden Fransız sosyalist-
lerini düşünüyorum. Seksenlı yıllardaki iktidartarında
yapılan onca yanlışa karşın, kultur-şanat alanındakı ka-
lıcı çabaları ile anıldılar uzun süre. Örneğin, Kültür Ba-
kanlığı'nın bulunduğu sarayın avlusunda Daniel Bu-
ren'in gerçekleştirdiği "İkı Düzlem" adlı kavramsal sa-
nat ürünü ile. 'Çevreselyontu' dıye tanımlanabılecek
bu yapıt, çok farklı eleştirilerle karşılaşmıştı. Ama. ara-
dan geçen zaman Buren'e bu yapıtı ısmarlayan
Lang'ın ne kadar haklı olduğunu göstemnedi mi?
Şımdi diyeceksiniz ki. Refah'ın yarattığı eserlerden
niye söz etmiyorsun? Doğru, onlann da hakkını tes-
lım etmek gerek. Ankara Belediyesi'nın meydaniara
oturttuğu 'çaydanlıklar'\ nasıl görmezden gelebiliriz?
• • •
Bir soru da sosyal demokrat partilerimize: Hâlâ, bir
kültür sanat politikanızyok, değil mi? Somut program-
lardan söz ediyorum. Hükümet programlanna koydu-
ğunuz güzel cümlelerden değil... Ekonomide dünya-
dakı gelişmelerden ders almak lazım dıyorsunuz. Bi-
raz da kültür sanat alanına baksanız? Yoksa, sizin için
de hâlâ gündemin son sırasında mı kültür-sanat?
• • •
Refah'ın sanat ve çevre kaygısı meydanlardaki çay-
danlıklarla sınırlı kalmıyor elbet. Çıkar çevrelerine da-
ha iyi hizmet verebilmek ve Taksim'in göbeğıne camı
yapabilmek için koruma kurullarındaki uzmaniarı atıp,
kendi adamlannı yerleştırmesı az şey mi? Ya, Arkeolo-
ji Müzesi'nin değerli müdürü Alpay Pasinli'nin görev-
den alınmasına ne buyrulur?
Iktıdann sanatla ne kadar iç içe olduğunun bir baş-
ka kanıtı da, DYP'Iİ Meral Akşener'in "bir simit fın-
nındaki çalışmasından ötürü", 'sanatçı emeklilıği' için
başvurması. Inanmayan. DenizSom'un bugünkü kö-
şesine bakabilir.
• • •
Umarım, Kültür Bakanlığı'nda yaşanan felaketlerin
tek sorumiusunun bugünkü iktidar olduğunu sanmı-
yorsunuzdur. Ve gene umanm, bugünkü 'ıcraat/ar'ın
ortak sorumlusu üst düzey bürokratlann önemli bir
kısmının, ANAP'lı Kültür Bakanı Agâh Oktay Güner
zamanında atandığını unutmamışsınızdır.
Şimdi, pek liberal ve pek demokrat görünen Me-
sut Yılmaz, bu konuda ne düşünür acaba?
• • •
Nâzım Hikmet, 1946'da "Beş Satır"\a özetlemişti
her şeyi:
"Annelerin ninnilerinden
spikerin okuduğu habere kadar,
yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,
anlamak, sevgilim, o bir müthiş bahtiyariık,
anlamak gideni ve gelmekte olanı..."
BUGÜN
• 1. LLISLAR\R\SI BOĞAZİÇt FESTİVALİ
kapsamında Harbıve Açık Ha\a Tiyatrosu'nda saat
21.30'da "Rustavi" Gürcistan Halk Şarkılan ve Halk
Danslan Topluluğu ver alıyor.
• 1. ULUŞLAR\RASI İSTANBUL ÖĞRENCt
TRİENALİ kapsamında saat 15.00'te Bülent Erkmen'in
"Kültür ve Sanat Üzerine Çalışmalar"ı, saat 21 .OO'de
Önder Focan Grubu caz konsen ızlenebilır.
• GALATASARAY LİSESİ KÜLTÜR FESTİVALİ
kapsamında saat 21.00'de Moğollar'ın kapanış konseri
yer alıyor.
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.30'da Ravel'in
"L'enfant et Les Sortileges" balesi laser-disc'ten
izlenebilir.
• FRANS1Z KLX,TLiR MERKEZt'nde saat 18.00'de
Michel Bouvet ıle söyl"şi yer alıyor.