Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 MAYIS 1997 CUMARTESİ
HABERLER
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, RP'nin kapatılmasını isteyen iddianamesinin tam metni - 3
Meclis'te şeriat propagandasıRefah Partisi Rize Milletvekili Şev-
ki Yılmaz milletvekili seçildikten son-
ra 29.11.1996 tarihli konuşmasında
şöyle diyor:
"Meclis'te 158 tane imam-hatip me-
zunu kökenli milletvekili var. Bizim der-
dimizlise/imam-hatip a\ nmı değiL lise-
lileri de avnı imam-hatip nıhuy la yetiş-
tirmek_. Insanlara din dersi yetmez. Bir
de ahiret hazırlık dersi konulmalıdır.
Bu ülkede en büyük terör. en bü>ük is-
yan Aflah'a ve Resulfine yapüıyor. Ge-
lin bu ülkede hep birlikte başbakanın-
dan cumhurbaşkanına kadar hepimiz
ölüm ve ölümden sonraki hayata hazır-
lık yapnralım... Samsunspor'un taraf-
tan olur da Allah'ın taraftan olmaz mı
bu diinyada... Elhamdülillah şimdi ki-
lit taşı omzumuzda. Belediyeler merdi-
ven ktırdu. Köprünün ortasma ulaştık.
Bir buçuk milyar İslam kurtuluş ordu-
su kunıvor. Bak Erbakan Hoca'yı ta-
nımayanlar duy suru o bu köprünün ku-
ruluş ustası ve mimandır."
Refah Partisi Ankara Milletvekili
Hasan Hûseyin Ceylan'ın, 14.3.1993
tarihinde Kınkkale'de yaptıği konuş-
ma şöyle: "Bu vatan bizimdir.
Rejim bizim degildir kardeşle-
rim. Rejim ve Kemalizm başka-
lannındır. Türkiye yıkılacak
beyfcr. Türkiye Cezayir olur mu
diyoriar? Orada yüzde 81 nasıl
olmuşsa, yüzde 20 falan değil,
yüzde 81 lere ulaşacağız. Boşu-
na uğraşmayın ey emperyalist
Batı'nın. sömürgeci Batı'nın.
vahşi Batı'nın ve dünyay la bera-
ber olacağız diyerek ırz ve na-
mus düşmanhğı yapan, Müslü-
man kadınının bacaklan arası-
na insan yerine köpek yerleştire-
cek kadar köpekleşen ve enikle-
şen Batı'nın taklitçiliğine soyun-
muş olan siziere sesleniyorum.
Boşuna uğraşmayın. Kınkkale-
lilerin ellerinde gebereceksiniz."
Bu konuşmaya ait bant çözü-
münün tamamını ınceleyen
Prof. Dr. Bahri Öztürk.
25.9.1995 tanhh bilırkişi rapo-
runda; "Konuşmada özellikle
belli bir dini görüş ve inanca sa-
hip olanlarla olmayanlar arasın-
daki farklılık ön plana çıkarıl-
makta, bu dini görüş ve inanca
sahip obnayanlar,şayet bu görüş
iktidara gelirse 'gebertilecekle-
rine' kadar varandüşmancaha-
reketlerin hedefı olarak gösterü-'
mektedir. Nitekim knnuşmanın
diğeryerlerindede,örneğin"Bü-
tûn hesaplan biz soracağız. ts-
tiklal Mahkemeleri'nin hesabı-
nı da biz soracağız. tskilipli Arıf
Hoca'nın hesabını da biz sora-
cağız' gibi faildeki amacı orta-
•)-a kojan ifadelere sıklıkla yer ve-
rilmektedir. Sanığın eylemi
TCK'nin 312/2. maddesine göre
'suç işlemeye dola> lı tahnk' su-
çunu oluşturur" denilmektedir.
Refah Partisi Ankara Milletvekıli
Hasan HüseyinCeylan'ın bu konuşma-
sina ait kasetler çoğaltılarak Refah Par-
tisi teşkilatına dağıtılmış ve mahalli
teşkilatlarca da vatandaşlara dinletil-
miştir.
Söz konusu kasetlerden biri Dala-
man ilçesinde ele geçince 1995 yılına
kadar Refah Partisi Dalaman llçe Baş-
kanlığı 'nı yapan Sükyman Akbulut ve
1995 yılında bu görevi devralan llçe
Başkanı Ömer Halit Malatyalı.
24.10.1995 tarihinde Dalaman C. Sav-
cısı Sinan Esen'e verdikleri ifadeler-
de. "üzerinde 'Saltanat ve Emperya-
lizm' yazılı bu kasetin kendilerine Re-
fah Partisi Genel Merkezi tarafından
gönderiküğinr açıklıkla belırtmişler-
dir.
C- Refah Partisi Ankara Milletveki-
li ve Genel Başkan Yardımcısı Ahmet
Tekdal, 24.11.1996 günü Kanal D te-
levizyon kanalında görüntülü olarak
verilen konuşmasında şöyle diyor:
"Parlamenter sistemin hâkim oldu-
İSİam kUrtUİUŞ OrdUSU kuruluyor' RP Rize Milletvekili Şevki Yılmaz'ın
konuşmalanndan: "Elhamdülillah şimdi kilit taşı omzumuzda. Belediyeler merdiven kurdu.
Köprünün ortasına ulaştık. Bir buçuk milyar İslam kurtuluş ordusu kuruyor. Bak Erbakan
Hoca'yı tammayanlar duysun, o bu köprünün kuruluş ustası ve mimandır."
Laİk OİdUğumU Sanmayin' Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, 10
Kasım 1996 günü Atatürk'ün hatırasını anmak için yapılan törenden sonra kin kusan
açıklamasmı yapıyor; "Hâkim güçler 'Ya bizim gibi yaşarsınız ya da her türlü fitneyi, fesadı
içinize sokanz' diyorlar. Bu yüzden de Refah Partili bakanlar bile kendi dünya görüşlerini
bakanhklanna yansıtamıyorlar. Bu sabah ben de, resmi görevim. sıfatım nedeniyle bir törene
katıldım. Süslü püslü görünüşüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın."
ğu yerlerde. eğer bir millet gerekli şu-
uru göstennez. hak nizamının tesisi sa-
dedinde gayret sarf etmez ise kendisini
iki bela karşılayacakbr. Bunlardan bir
tanesi bütün münkerler karşısına gele-
eek, zulüm görecek ve zulmün netke-
siııde de belak olup gidecektir. Bir di-
ğeri mükellef oMuğu hak nizamının te-
sisi için çalışmadıgı için cenabı hakka
hesabını veremeyecektir ve bu takdir-
de de yine zelil olacaktır. İşte değerli
kardeşlerim, bu hassasiyetkre dikkat
etmek suretiyle hak sistemini tesis et-
mek isteyen ve bu uğurda mücadete e-
den topluluklara eMen gelen gayretin
• brahim Halil Çelik, Meclis
T kulisinde konuşuyon
J_ "Refah Partisi iktidannda
imam-hatipleri kapatmaya
kalkarsanız kan dökülür.
*• Cezayir'den beter olur. Ben
"' de Tcari dökülrfıesini
istiyorum. Demokrasi böyle
gelecek. Fıstık gibi olacak.
Rüzgâra karşı işersen üzerine
gelir. Bana vurana ben de
vururum. Ben sapına kadar
şeriatçıyım. Şeriatın
gelmesini istiyorum."
gösteribnesi dbetteldvazifemizdir. Tür-
kiye'de hak nizamı tesis etmek isteyen
siyasal kadronun adı Refah Partisi'dir."
D- 24.11.1996 günlü Kanal D'de ya-
yımlanan TekeTekprogramına katılan
Refah Partisi Ankara Milletvekili Ha-
san Hüseyin Ceylan. görüntülü bant
çözümünden açıkça anlaşıldığı gibi;
"Asker kalkmış diyor ki PKK'li ol-
manıza müsaade ederiz ama,şeriatçı ol-
manıza asla. Bu kafay la çözemezsiniz.
Çözüm isterseniz şeriatçüıkür*' demiş-
tir.
E- "lnancunıza saygı duyulmadığu
sövüldüğü bir dönemde, içim kan ağ-
layarak. bugünkû törenlere katıldım.
Beüdbaşbakanın,bakanlann, milletve-
killerinin bazı mecburiyetleri vardır.
Ancak sirin hiçbir mecburiyetiniz yok.
Bu düzen değişmeli. Bekledik,biraz da-
ha bekleyeceğiz. Gün ola, harman ota,
Müslümanlar içlerindeki hırsı. kini,
nefretieksiketmesin''derniş. Orada bu-
lunan Refah Partisi Kayseri Milletve-
kili Memduh Büyüklahç; "Başkanımız
duygularunıza tercüman oldu" demiş-
tir.
F- 8 Mayıs 1997 günü Refah Partisi
Şanhurfa Milletvekili tbrahim Halil
Çelik. Meclis kulisinde;
"Refah Partisiiktidannda imam-ha-
tipleri kapatmaya kalkarsanız kan dö-
külür. Cezayir'den beter olur. Ben de
kan dökülmesini istiyorum. Demokra-
si böyle gelecek. Ftstık gibi olacak. Or-
du. 3^00 PKKIi ile baş edemedi. Am
milyon tslamcı> la nasıl başedecek. Rüz-
gâra karşı işerlerse yüzlerine gelir. Ba-
na vurana ben de vururum. Ben sapı-
na kadar şeriatçiyım. Şeri-
atın gelmesini istiyonun"
demiş. Haber 10 Mayıs
1997 günü yayımlanan
çok tirajlı gazetelerimizin
hemen hepsinde yayım-
lanmıştır.
G- Refah Partili Sincan
Belediye Başkanı, Sin-
can'da düzenlediği Kudüs
Gecesi'nde salona tslami
terörist örgüt lıderlerinin
büyük boy posterlerini as-
tırdığı, aydmlanmıza "şe-
riat enjekte edeceğmi" söy-
lediği için Ankara Devlet
Güvenlik Mahkemesi'nce
tutuklanmasından sonra,
Refah Partili Adalet Baka-
nı Şevket Kazan. mahke-
me karannı protesto ettiği
imajını yaratacak biçimde
hapishanede kendisini zi-
yaret etmiştir.
7- tddianamemizin (6)
numaralı bölümde açıkla-
nan konuşmalar, defalarca
görüntülü olarak televiz-
yonlanmızda gösterilme-
sine, gazetelerimizde de-
falarca yer almasına rağ-
men bû konuşmalan ya-
panlar**fıakkında
%
Refah
Partisi'nce hiçbir disiplin
işlemi yapılmamış olması,
bu konuşmalann Refah
Partisi yöneticilerince de
benimsendiğinin, hatta
teşvik edildiğinin en açık
delilidir.
8- Din eğitiminin. laik
ve demokratik düşünebi-
len vatandaş yetiştirilme-
sinin önünde en önemli en-
gel olduğu, en gelişmiş de-
mokratik ülkelerde bile kavTanmış; her
demokratik devlet, bazen anayasa ve
yasalanna hüküm koyarak bazen de sa-
dece yüksek mahkeme içtihatlanyla
"din eğmmini" daima denetim altmda
bulundurmuştur. Zira "'din adamı" ih-
tryacını karşılamak için açılan okullar
dışında, milyonlarca çocuğunun din
egitimi görerek ve düşünce yapısının bu
eğitiıne göre şekiUenmesine nza göste-
renbir devlet, laik devlet olarak niteten-
dirilmez.
Bazı örnekler vermek gerekirse (ör-
nekler için bakmız: 1982 Anayasası
Çercevesinde ve Anayasa Mahkemesi
Karariannda Laiklik, Yrc. Doç. Dr.
Bihterin DinçkoL, Kazancı Yaymlan,
1992, s. 123-128):
ABD'de anayasanın ek 1. maddesi
gereğince, din egitimi devletçe destek-
lenmemektedir. Yani ABD'de resmi
okullarda dini öğretim yapılmamakta-
dır.
ABD'de resmi devlet okullannda öğ-
retmenlerin dini kisve taşımalan yasak
edilmiştir.
Engel V. Vltale davasında (1%2)
Amerikan Federal Yüksek Mahkeme-
si devlet okullannda dua okutulmasını
Amerikan Anayasası'na aykın gör-
müştür.
1948 yılında görülen McCollom Bo-
ard Of Education davasına konu olan
olayda, kamu okullannda serbest saat-
lerde. dini ders öğretmenlerinın ücret-
siz olarak ve velilerinden izin de ala-
rak boş odalarda ders vermelerine iliş-
kin olarak Yüksek Mahkeme. vergiler
ile desteklenen devlet okul binalannın.
Refah Partisi Ankara
Milletvekili Hasan
Hüseyin Ceylan'ın,
14.3.1993 tarihinde
Kınkkale'de yaptığı
konuşmadan: "Bu vatan • -
bizimdir. Rejim bizim « • '
değildir kardeşlerim. Rejim
ve Kemalizm başkalannındır.
Türkiye yıkılacak beyler.
Türkiye Cezayir olur mu •
diyorlar? Orada yüzde 81
nasıl olmuşsa, biz de yüzde
8 l'lere ulaşacağız."
ya'da aynca çocuklann din dersine ka-
tıhp katılmamalan v elilerin isteğine ta-
bi tutulmuştur.
Ingiltere'de Eğitim Yasası (Educati-
onal Act), "Dini inancı olmayan birine
dini eğitim yaptınlamaz" hükmünü ta-
şımaktadır.
Okullann laikleştirilmesL, Fransa'da
19'uncu yüzyıun sonlannda gerçekleş-
tirilmiştir ve bunun sonucunda devlet
okullannda din öğretimi kaklırılmıştır.
-Encychopedis Britannica, Volüma 6,
15 thedition, s. 418.-
Yugoslavya Federal Sosyalist Cum-
huriyeti Anayasası'nın 174.maddesin-
de. "Dinsel topluluklar, sadece din
adamlanmn yetiştirilmesi için din okul-
lan açabilir" hükmü ile dinsel eğitimin
stnırlannı çizmiştir. -Yaşar Gürbüz,
Anayasalar, 1981, s. 319.-
3.3.1340 gün ve 430 sayılı Tevhidi
Tedrisat Kanunu'nun 3. maddesinde,
"Maarif Vekâleti yüksek diniyat müte-
hassıslan yetiştirmek üzere Darülfü-
nun'da bir ilahiyat fakültesi tesjs veima-
met ve hitabet gibi hidematı diniyenin
ifası vazifesiyle mükeilef memurlann
yetişmesi için ayn mektepler kuşat ede-
cektir".
Anayasamızın 174. madde-
sinde sayılan ve "Anayasaya ay-
kın olduğu şekilde anlaşılama-
yacağı ve yonımlanamay acağı"
vurgulandıktan sonra Inkılap
Kanunlan'nın en başında yazı-
lı olduğuna göre Tevhidi Tedri-
sat Kanunu anayasa hükmü ha-
Bne gelmiştir.
O halde, 1) Gereğinden fazia
ilahiyat fakültesi açılması, 2)
Imam-hatiplik gibi din görevi
görecek memurlann yetişmesi-
ni sağiayacak adedi geçecek şe-
kilde, başka bir anlatımla mil-
yonlarca çocuğumuzu dini eği-
time tabi kılacak şekilde imam-
hatip okuilan açılması açıkça
anayasaya ve eğitimde laiklik U-
kesine aykındır.
Hal böyleyken politikacılan-
mız, ihtiyacın kat be kat üstün-
de imam-hatip okulu açarak ve
böylece milyonlarca çocuğu-
muzun dini egitimden geçmesi-
ni sağlayarak, Türkiye Cumhu-
riyeti'nin "laik devlet"", "anaya-
saya uygun şekilde yönetilen
devtet" olup olmadığını tartış-
malı hale getirmişlerdir.
Btıdurumda Milli Güvenlik
Kumiu'nun,görevi gereği," lh-
tiyaç fazlası imam-hatip okulla-
nnın kapatılmasını veya bun-
dan böyle yeni imam-hatip
okuilan açılmamasınf hükü-
meümize tavsiye ve bunu ısrar-
la taldp etme hakkı doğmuşken;
Refah Partisi'nin mütemadıyen
yeni imam-hatip okuilan açıl-
ması gerektiğinin propaganda-
sım yapması;
Milli Güvenlik Kurulu'nun
aldığı sekiz yıllık kesintisiz eği-
dinı doktrinleri yaymak için kullandık-
lan. dolayısıyla Evorson prensibinin
ihlali olduğu görüşünden hareketle
anayasaya aykınhk yargısına varmıştır.
Amerikan Federal Yüksek Mahke-
mesi 1943 tarihli West Virginıa V. Bar-
netta davasında da. "Anayasal takımyıl-
dıziçindeeğer bir sabityıkiız varsa oda,
hiçbir resmi makamın, politikada, mfl-
liy etçilikte, dinde ya da düşünce ile ügt-
li herhangi bir alanda tek doğrunun ne
olacağını buyurma yetkisine sahip ol-
madıgıdır" şeklinde karannı açıkla-
mıştır.
Böylece devletin dini konularda da
insanlann inançlanna etkide buluna-
mayacağı görüşü ortaya konulmuştur.
Isviçre Anayasası'nın 49. maddesi-
ne göre hiç kimse din derslerine katıl-
maya zorlanamaz.
Almanya Federal Cumhuriyeti Ana-
yasası'nın 7. maddesine göre "Din der-
sidevletin denetim hakkma halelgebne-
yecek şekilde vapılmalıdır". Alman-
tim yapılmasını hükümete tavsiye etme
karan, imam-hatip okullanndan bir ta-
nesini bile kapatma sonucu doğurma-
yacağı, öğrencilerin bu okullarda dört
yıl dini eğitim görmelerini engelleme-
diği halde, bu tavsiye karannın hayata
geçmemesi için düzenlediği eylemler
ve tüm yöneticilerinin bu konuda hal-
kı kışkırtıcı konuşmalar yapmalannın,
laiklik ilkesine aykın eylemler oldu-
ğundan kuşku duyulmamalıdır.
tstek: Yukanda açıklanan nedenler-
le, Refah Partisi'nin temelli kapatüma-
sma karar verilmesi, anayasamızın 69.
maddesinin altıncı fıkrası yollamasıy-
la 68. maddesinin 4. fıkrası gereğince
talepolunur. 21.6.1997
Vural Savaş
Cumhuriyet Başsavcısı
Eki:
Davamızın dayanağını teşkil eden
belgeler.
Kadmlardan
Başsavcı
Savaş'a
destek
tstanbul Haber Servisi -
Istanbul'da çok sayıda ka-
dın kuruluşunun bir araya
gelerek oluşturduğu Istan-
bul Kadın Kuruluşlan Bir-
liği, RP'nm kapatılması is-
temiyle Anayasa Mahke-
mesi'nde dava açan Yargı-
tay Başsavcısı Savaş Vu-
nû'a çektikleri teşekkür
faksıyla destek verdi.
35 kadın kuruluşunun
imzasını taşıyan faks met-
ninde şöyle denildi: ''Re-
fah Partisi'ne 'laikliğe ay-
kın', 'halkı kışkırtıcı' ve
'ülkemizi iç savaşa sürük-
leyici' eylemleri nedeniyle
Anayasa Mahkemesi'nde
açtığmıztarihsel davada si-
ziyürekten desteklediğiıni-
zi bUdiriyor; 'Cumhuriyet
savcılan, yargıçlan var'
inancımızı ve güvenimizi
tazelediğiniz için içtenlikle
teşekkür ediyoruz."
SIFIRNOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planetcom.tr
Istanbul Teknik Üniversitesi
(İTÜ) öğrencilerinin düzenledi-
ği geleneksel İTÜ Şenliği'ne
katıldım. İTÜ'lü öğrencilerle
gençliğin ve ülkemizin sorun-
lan üzerine sohbet ettik. Genç-
ler kaygılıydı. Tam bu kaygıla-
nnı konuşurken, Istanbul Üni-
versitesi'nden (İÜ) iki öğrenci
geldi ve uğradıklan saldınyı an-
lattı.
Olaylan yaşayan genç arka-
daşımız, öğrencilerin okul so-
runlanyla ilgili forum yaparken
ülkücülerin silah ve bıçaklarla
toplantıyı bastıklarını söyledi.
Her ülkücü saldınsından önce
olduğu gibi önce polisler orta-
dan kayboluyoriar. Ardından
faşistler geliyorlar, gençleri ta-
banca ve bıçaklarla yaralıyor-
lar.
Genç arkadaşım olaylan ak-
tarırken içim burkuldu. Hep
aynı kafa ve hep aynı yöntem-
le gençlerezilmek isteniyordu.
Ülkücüler, her dönemde dev-
let himayesinde, polis deste-
ğinde okuilan bastılar, gençle-
ri yaralayıp öldürdüler. Sonra
da her şey çığnndan çıktı. Ar-
dından askeri darbeler günde-
Hâlâ 'Sağ-Sol Çatışması' Teranesi...
me geldi. Istanbul Üniversite-
si'nin merkez binası polis gö-
zetimi altında bir yer. Ülkücü-
ler buraya silah ve bıçakla her
seferinde nasıl girebiliyorlar?
Bunu kim tezgâhlıyor? Hâlâ,
solcu gençlerin üzerine ülkü-
cüleri silahla ve bıçakla yolla-
yarak ne elde edilmek isteni-
yor.
Istanbul Üniversitesi'ndeki
faşist saldırı, Türkiye'de hâlâ
hiçbir şeyin değişmediğini ka-
nıtlıyor. 1965 yılından bu yana
başvurulan klasik yöntemler
hâlâ sürdürülüyor. Devlet, hâ-
lâ solculan baş düşman ola-
rak görüyor ve onlann kafası-
nı gözünü yarmayı marifet sa-
yıyor. Olaylarsırasında polis si-
lahını yine solcu ve demokrat
gençlere çeviriyor. Sokaklarda
dakikalar süren kovalamaca-
larla gençler yakalanıyor.
Devletin merkezi güçleri, şe-
riat endişesiyle tam bir alanm
halinde gözüküyoriar. Laik sis-
temin ciddi bir tehdit altında
olduğunu büyük birtelaşla di-
le getiriyorlar. Ancak hiç bu du-
ruma nasıl gelindiğini ve siya-
si Islama karşı nasıl direnilebi-
leceğini düşünmüyorlar. Ay-
dınlık kafalı gençlerin kafasını,
gözünü yararak, onlann üzeri-
ne ülkücüleri salıp bir kısmını
boyun eğdirerek. bir kısmını
şiddete yönelterek siyasi Isla-
ma direnmek nasıl mümkün
olacak?
Unutmayalım ki Iran Şa-
hı'nın da ordusu, polisi vardı. O
ordu ve polis, gençliği ve hal-
kı ezdiği için, Humeyni önder-
liğinde siyasi Islamcılar ayak-
landığında, Şah'ın etrafında
kimse kalmamıştı. Halkı ezen
Şah'ın ordusu, Şah'ın polisi ar-
kalarında bir kitle desteği ol-
madığı için siyasi Islamcılar ta-
rafından delik deşik edildiler.
Birçoğu canını bile kurtarama-
dı. Türkiye, siyasi Islamın kar-
şısına kimle çıkacak? Gençli-
ğinin kafasını kıran, hâlâ onu
düşman gören bir zihniyet, si-
yasi Islama MHP'lilerle mi di-
reneceğini sanıyor? MHP Ku-
rultayı'nı izledik, bu partinin Is-
lamcılıkla ırkçılık arasında bir
yerde durduğu ortada. Önce-
ki gün üniversiteli gençlere sal-
dıran ülkücüler, şeriatçıların
"Ya Allah Bismillah, Allah-u
Ekber" sloganlannı kullanıyor-
lardı. Sıvas'ta da bu stoganlar-
la 37 insan yakılmıştı. Gençle-
rin üzerine bunları salanlar,
gerçekten şeriatla mücadele
edebileceklerini mi sanıyorlar?
Türkiye, Ikinci Dünya Sava-
şı'ndan bu yana benimsediği
komünizmle ve solla mücade-
le ahşkanlıklarını ne zamana
kadar sürdürecek? Şeriatı da
ırkçıhğı da kollayarak bugünkü
duruma geldiğimiz hâlâ kafa-
lara dank etmedi mi? Bir de şu
"sağ-sol çatışması" başlıklan
çok can sıkıcı. Yıllardan beri
devlet himayesindeki bir avuç
ülkücü militan, gençlerin üze-
rine saldırtılır ve gerçek bu ol-
duğu halde, olaylar "sağ-sol
çatışması" diye sunulur. Uste-
lik bu yazılan yazan, bu haber-
leri yazan birçok arkadaşım da
zamanında ülkücülerin saldın-
sına uğramışlardı ve o zaman
da onlar, haklı olarak gazete-
lerin yazdığı, "sağ-sol çatış-
ması" haberlerine kızmışlardı.
Şimdi neden böyle haberler
yazıyorlar anlamak mümkün
değil.
Bu yazıyı yazarken Eskişehir
Taktik Hava Kuvvetleri Askeri
Cezaevi'nde yatan vicdani ret-
çi Osman Murat Ülke'nin
avukatı Rıza Torun'dan birte-
lefon aldım. Torun, müvekkili
Ülke'ye götürdüğü yayınlar
arasında bulunan Cumhuriyet
gazetesinin cezaevindeki as-
keri görevli tarafından yasak
olduğu için içeriye alınmadığı-
nı belirtti. Bunun üzerine ce-
zaevine ve Taktik Hava Kuv-
vetleri Komutanlığı'na telefon
ettim. Her iki yerdeki yetkililer
de bu konudaki sorulanma ce-
vap vermemek için telefonu-
ma çıkmadılar. Onlara bu ya-
sağın nedenini soruyoaım.
Gençlerin kafasını kıranlar,
Cumhuriyet gazetesini yasak-
layanlar, şeriata nasıl ve kimle
direnecekler, doğrusu merak
ediyorum.
CIMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Yazmak
Yazmak eyleminin iki yönü olduğu söylenebilir:
Neyi yazacaksın, nasıl yazacaksın.
Haftada bir kez de olsa gazete yazarlığı neyi ya-
zacağını belirliyor: Güncelden (ve daha da daraltıl-
mış bir alanda) güncel politikadan kopmamak zo-
rundasın. Nasıl yazman gerektiği de buna bağlı
olarak yine kendiliğinden belirleniyor: Elden geldi-
ğince açık, anlaşılır, aydınlık olmak.
Yine de, neyin ve nasıl yazılması gerektiğine ka-
rar vermekte insan kimi kez zorlanıyor. Bu, sanıyo-
rum ki her şeyden çok, ülkemizdeki siyaset orta-
mının kaypaklığıyla, çelişkileriyle, ülke gündeminin
ise sayısız (fakat çoğunlukla aynı nedenlerden kay-
naklanan) sorunlarla dolu olmasıyla ilgili.
• • •
Perşembe günkü "Cumhuriyet"le Sayın Bahri
Savcı'nınyazısı "DurumAlabildiğineCiddi..."baş-
lığını taşıyordu... "Durum ciddi!.. Alabildiğine c/ûf-
di..." Yazının başlığı ve bu ilk cümleler, sevgili ho-
camız bağışlasın, bana bir fıkrayı anımsattı: Çeşit-
li ülkelerden gazeteciler ülkelerinin durumunu gö-
rüşüyoriarmış. Falan ya da filan ülkenin durumuna
ilişkin yanıtlar hep aynı olmuş: Durum ciddi, fakat
vahim değil. Sıra Türkiye'ye geldiğinde, Türkiyeli
gazeteci ülkesinin durumunu şöyle yanıtlamış: Du-
rum vahım, fakat ciddi değil. Türkiye'de güncel po-
litika konusunda yazmanın bir güçlüğü de sanıyo-
rum ki bu çelişkiden ileri geliyor.
Durumun "vahameti" konusunda hiçbir namus-
lu, aydın. yurtsever insanın kuşkusu yok. Fakat
"ciddiyet"\ tartışma konusudur...
• • •
Susuriuk olayı, Milli Güvenlik Kurulu'nun asker
kanadının ve Genelkurmay'ın uyanlan, son olarak
da Refah Partisi'nin kapatılması istemiyle Yargıtay
Başsavcılığı'nın davaaçması, kurumlann işledıği bir
ülkede birbirinden ciddi olaylardır. Türkiye'de ise en
ciddi olaylar bir süre sonra ortaoyunu soytanlığı-
na, Karagöz - Hacivat oyunu cıvıklığına dönüşüyor.
Bu ciddiyetsizlik günlük yaşamlarımızı, düşünce-
lerimizin düzenini de etkiliyor, neyin ve nasıl yazıl-
ması gerektiği içinden çıkılmaz bir bilmeceye dö-
nüşüyor...
• • •
Refah - DYP koalisyonu toplumsal yaşamı zehir-
liyor. Sağcı - faşist bir parti olan Refah'ın fiili iktida-
n demek olan bu garip birliktelik toplumun akıl sağ-
lığını bozuyor. Refah'ın akıl almaz cüreti, DYP yö-
netiminin ikiyüzlülüğü toplumsal öfkeyi büyütür-
ken, bir kurtuluş yolunun bulunamayışı bu öfkeyi
birçıkışsızlıkduygusuna, karamsarlığa, bezginliğe
dönüştürüyor. CHP - DSP karşıthğı, toplumdaki çı-
kışsızîık duygusunu arttınyor. Sıradan yurttaş ya-
zardan çare önermesini, çözüm yolu göstermesi-
ni bekliyor. Yazar ise aynı şeyleri aynı biçimlerde yi-
nelemekten usanıyor.
• • •
Toplumun bugün yaşamakta olduğu gergin ruh
durumundan kurtulması için Refah Partisi'nin fiili ik-
tidarından kurtulmak gerekiyor. Bunun yolu, DYP
Genel Başkanı'nın bu göreyden ayrılmasından ge-
çiyor. Merkez sağdaki partilerin kendi içlerindeki ra-
dikal unsuriardan annarak birleşmeleri, radikal sağ
unsuriann Refah ve BBP'de yerlerini almalan ge-
rekiyor. CHP - DSP yapay ayrılığının sona ermesi,
merkez soldaki oylann tek bir partide birteşmesi,
toplumsal şizofreniden kurtuluşun temel koşulu
olarak görünüyor. Radikal sol potansiyelin de
TBMM'de temsil edilebilmesi için ilgili yasalarda
gerekli düzenlemelerin yapılması, demokrasinin
zorunlu koşulu olarak kendini dayatıyor. Ve "köşe
yazarlan'nm, canları istemese de, bıksalar ve oku-
ru bıktırmaktan korksalarda, "vahim" ve "ciddiyet-
siz" ortam aşılıncaya kadar, çözüm önerilerinin ya-
nı sıra yeni yazış biçimleri de bularak, aynı konula-
n tekrariamak zorunda kalışlan ne yazık ki kaçınıl-
maz oluyor...
Yılmaz istifaları değerlendirdi
'Hükümet artık
dikiş tutmaz'
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu)-ANAP Genel
Başkanı Mesut Yılmaz.
DYP'nin istifalarla sarsıl-
masmı değerlendirirken.
"Artik bu hükümetin di-
kiş tutması mümkün de-
ğildir. İstifalar devam ede-
cektir" dedi. ANAP Grup
Başkanvekili Zeki Çakan
da, yeni bir gensoruya ge-
rek kalmadan REFAH-
YOL hükümetinin düşe-
ceğini söyledi.
ANAP lideri Mesut
Yılmaz, partisine üye il
genel meclisi üyeleriyle
birtoplantı yaptı. Yılmaz,
burada yaptığı konuşma-
da Türkiye Cumhuriye-
ti'nin tarihinin en yıkıcı
hükümetiyle karşı karşıya
bulunduğunu söyledi.
74 yıllık cumhuriyetin
tüm ilkelerinin ayaklar al-
tına alındığını kaydeden
Yılmaz, "Bu hükümet
şantajcıhği, yasadışıhğı v<e
mafyayı meşrulaştırmış-
nr" dedi. Yılmaz, kirii pa-
zarlık üzerine kurulan hü-
kümetin kendi akıllannca
önce DYP Genel Başkanı
Tansu ÇiDer'i akladığını.
daha sonra da hukuksuz-
luğu, zorbalığı hâkim kıl-
maya çalıştığını ve de-
mokrasiyi rafa kaldırdığı-
nı söyledi.
ANAP'ın muhalefet-
teyken her an iktidara ge-
lecek gibi hazırlık yaptı-
ğını söyleyen Yılmaz, iş
başına gelir gelmez düğ-
meye basacaklannı ve di-
ğer hükümetler gibi kut-
lama yapmayacaklannı
bildirdi.
Yılmaz, Istanbul'a ge-
lişinde de gazetecilerin
sorulannı yanıtlarken ha-
ziran ayı başında RE-
FAHYOL hükümetini de-
virmeyi planladıklannı
söyledi. Yılmaz, DYP
Genel Başkan Yardımcısı
Necmettin Cevheri'nin is-
tıfasıyla ilgili olarak da,
"DYP'K arkadaşlanmız-
da da sağduyu galip gel-
meye başlamışür. Ce\he-
ri'nin istifa noktasına gel-
mesinde haklı sebepler
vardır. Yann da, önümüz-
deki hafta da istifa edecek
olanlar var" yorumunu
'Hukuk, siyasi
parrilen de kapsar'
Yılmaz, ">
l
asadışıfaali-
yetierin odağı olmaya baş-
ladığı" gerekçesıyle, ana-
yasaya dayanılarak RP
hakkında kapatma davası
açılmasını değerlendirir-
ken, Türkiye Cumhuriye-
ti'nin, demokratik bir hu-
kuk devleti olduğunu vur-
guladı. Hukukun üstünlü-
ğünün herkesçe kabul
edilmesi gerektiğini söy-
leyen Yılmaz, hukuk ku-
rallannın tüm toplumu,
sıvil toplum örgütlerini
olduğu kadar siyasi parti-
leri de bağlayacağını vur-
gulayarak," Hukukun ge-
reği siyasi partiler için de
geçerlidir" dedi