23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 MAYIS 1997 CUMARTESİ HABERLER Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, RP'nin kapatılmasını isteyen iddianamesinin tam metni - 3 Meclis'te şeriat propagandasıRefah Partisi Rize Milletvekili Şev- ki Yılmaz milletvekili seçildikten son- ra 29.11.1996 tarihli konuşmasında şöyle diyor: "Meclis'te 158 tane imam-hatip me- zunu kökenli milletvekili var. Bizim der- dimizlise/imam-hatip a\ nmı değiL lise- lileri de avnı imam-hatip nıhuy la yetiş- tirmek_. Insanlara din dersi yetmez. Bir de ahiret hazırlık dersi konulmalıdır. Bu ülkede en büyük terör. en bü>ük is- yan Aflah'a ve Resulfine yapüıyor. Ge- lin bu ülkede hep birlikte başbakanın- dan cumhurbaşkanına kadar hepimiz ölüm ve ölümden sonraki hayata hazır- lık yapnralım... Samsunspor'un taraf- tan olur da Allah'ın taraftan olmaz mı bu diinyada... Elhamdülillah şimdi ki- lit taşı omzumuzda. Belediyeler merdi- ven ktırdu. Köprünün ortasma ulaştık. Bir buçuk milyar İslam kurtuluş ordu- su kunıvor. Bak Erbakan Hoca'yı ta- nımayanlar duy suru o bu köprünün ku- ruluş ustası ve mimandır." Refah Partisi Ankara Milletvekili Hasan Hûseyin Ceylan'ın, 14.3.1993 tarihinde Kınkkale'de yaptıği konuş- ma şöyle: "Bu vatan bizimdir. Rejim bizim degildir kardeşle- rim. Rejim ve Kemalizm başka- lannındır. Türkiye yıkılacak beyfcr. Türkiye Cezayir olur mu diyoriar? Orada yüzde 81 nasıl olmuşsa, yüzde 20 falan değil, yüzde 81 lere ulaşacağız. Boşu- na uğraşmayın ey emperyalist Batı'nın. sömürgeci Batı'nın. vahşi Batı'nın ve dünyay la bera- ber olacağız diyerek ırz ve na- mus düşmanhğı yapan, Müslü- man kadınının bacaklan arası- na insan yerine köpek yerleştire- cek kadar köpekleşen ve enikle- şen Batı'nın taklitçiliğine soyun- muş olan siziere sesleniyorum. Boşuna uğraşmayın. Kınkkale- lilerin ellerinde gebereceksiniz." Bu konuşmaya ait bant çözü- münün tamamını ınceleyen Prof. Dr. Bahri Öztürk. 25.9.1995 tanhh bilırkişi rapo- runda; "Konuşmada özellikle belli bir dini görüş ve inanca sa- hip olanlarla olmayanlar arasın- daki farklılık ön plana çıkarıl- makta, bu dini görüş ve inanca sahip obnayanlar,şayet bu görüş iktidara gelirse 'gebertilecekle- rine' kadar varandüşmancaha- reketlerin hedefı olarak gösterü-' mektedir. Nitekim knnuşmanın diğeryerlerindede,örneğin"Bü- tûn hesaplan biz soracağız. ts- tiklal Mahkemeleri'nin hesabı- nı da biz soracağız. tskilipli Arıf Hoca'nın hesabını da biz sora- cağız' gibi faildeki amacı orta- •)-a kojan ifadelere sıklıkla yer ve- rilmektedir. Sanığın eylemi TCK'nin 312/2. maddesine göre 'suç işlemeye dola> lı tahnk' su- çunu oluşturur" denilmektedir. Refah Partisi Ankara Milletvekıli Hasan HüseyinCeylan'ın bu konuşma- sina ait kasetler çoğaltılarak Refah Par- tisi teşkilatına dağıtılmış ve mahalli teşkilatlarca da vatandaşlara dinletil- miştir. Söz konusu kasetlerden biri Dala- man ilçesinde ele geçince 1995 yılına kadar Refah Partisi Dalaman llçe Baş- kanlığı 'nı yapan Sükyman Akbulut ve 1995 yılında bu görevi devralan llçe Başkanı Ömer Halit Malatyalı. 24.10.1995 tarihinde Dalaman C. Sav- cısı Sinan Esen'e verdikleri ifadeler- de. "üzerinde 'Saltanat ve Emperya- lizm' yazılı bu kasetin kendilerine Re- fah Partisi Genel Merkezi tarafından gönderiküğinr açıklıkla belırtmişler- dir. C- Refah Partisi Ankara Milletveki- li ve Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Tekdal, 24.11.1996 günü Kanal D te- levizyon kanalında görüntülü olarak verilen konuşmasında şöyle diyor: "Parlamenter sistemin hâkim oldu- İSİam kUrtUİUŞ OrdUSU kuruluyor' RP Rize Milletvekili Şevki Yılmaz'ın konuşmalanndan: "Elhamdülillah şimdi kilit taşı omzumuzda. Belediyeler merdiven kurdu. Köprünün ortasına ulaştık. Bir buçuk milyar İslam kurtuluş ordusu kuruyor. Bak Erbakan Hoca'yı tammayanlar duysun, o bu köprünün kuruluş ustası ve mimandır." Laİk OİdUğumU Sanmayin' Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, 10 Kasım 1996 günü Atatürk'ün hatırasını anmak için yapılan törenden sonra kin kusan açıklamasmı yapıyor; "Hâkim güçler 'Ya bizim gibi yaşarsınız ya da her türlü fitneyi, fesadı içinize sokanz' diyorlar. Bu yüzden de Refah Partili bakanlar bile kendi dünya görüşlerini bakanhklanna yansıtamıyorlar. Bu sabah ben de, resmi görevim. sıfatım nedeniyle bir törene katıldım. Süslü püslü görünüşüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın." ğu yerlerde. eğer bir millet gerekli şu- uru göstennez. hak nizamının tesisi sa- dedinde gayret sarf etmez ise kendisini iki bela karşılayacakbr. Bunlardan bir tanesi bütün münkerler karşısına gele- eek, zulüm görecek ve zulmün netke- siııde de belak olup gidecektir. Bir di- ğeri mükellef oMuğu hak nizamının te- sisi için çalışmadıgı için cenabı hakka hesabını veremeyecektir ve bu takdir- de de yine zelil olacaktır. İşte değerli kardeşlerim, bu hassasiyetkre dikkat etmek suretiyle hak sistemini tesis et- mek isteyen ve bu uğurda mücadete e- den topluluklara eMen gelen gayretin • brahim Halil Çelik, Meclis T kulisinde konuşuyon J_ "Refah Partisi iktidannda imam-hatipleri kapatmaya kalkarsanız kan dökülür. *• Cezayir'den beter olur. Ben "' de Tcari dökülrfıesini istiyorum. Demokrasi böyle gelecek. Fıstık gibi olacak. Rüzgâra karşı işersen üzerine gelir. Bana vurana ben de vururum. Ben sapına kadar şeriatçıyım. Şeriatın gelmesini istiyorum." gösteribnesi dbetteldvazifemizdir. Tür- kiye'de hak nizamı tesis etmek isteyen siyasal kadronun adı Refah Partisi'dir." D- 24.11.1996 günlü Kanal D'de ya- yımlanan TekeTekprogramına katılan Refah Partisi Ankara Milletvekili Ha- san Hüseyin Ceylan. görüntülü bant çözümünden açıkça anlaşıldığı gibi; "Asker kalkmış diyor ki PKK'li ol- manıza müsaade ederiz ama,şeriatçı ol- manıza asla. Bu kafay la çözemezsiniz. Çözüm isterseniz şeriatçüıkür*' demiş- tir. E- "lnancunıza saygı duyulmadığu sövüldüğü bir dönemde, içim kan ağ- layarak. bugünkû törenlere katıldım. Beüdbaşbakanın,bakanlann, milletve- killerinin bazı mecburiyetleri vardır. Ancak sirin hiçbir mecburiyetiniz yok. Bu düzen değişmeli. Bekledik,biraz da- ha bekleyeceğiz. Gün ola, harman ota, Müslümanlar içlerindeki hırsı. kini, nefretieksiketmesin''derniş. Orada bu- lunan Refah Partisi Kayseri Milletve- kili Memduh Büyüklahç; "Başkanımız duygularunıza tercüman oldu" demiş- tir. F- 8 Mayıs 1997 günü Refah Partisi Şanhurfa Milletvekili tbrahim Halil Çelik. Meclis kulisinde; "Refah Partisiiktidannda imam-ha- tipleri kapatmaya kalkarsanız kan dö- külür. Cezayir'den beter olur. Ben de kan dökülmesini istiyorum. Demokra- si böyle gelecek. Ftstık gibi olacak. Or- du. 3^00 PKKIi ile baş edemedi. Am milyon tslamcı> la nasıl başedecek. Rüz- gâra karşı işerlerse yüzlerine gelir. Ba- na vurana ben de vururum. Ben sapı- na kadar şeriatçiyım. Şeri- atın gelmesini istiyonun" demiş. Haber 10 Mayıs 1997 günü yayımlanan çok tirajlı gazetelerimizin hemen hepsinde yayım- lanmıştır. G- Refah Partili Sincan Belediye Başkanı, Sin- can'da düzenlediği Kudüs Gecesi'nde salona tslami terörist örgüt lıderlerinin büyük boy posterlerini as- tırdığı, aydmlanmıza "şe- riat enjekte edeceğmi" söy- lediği için Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce tutuklanmasından sonra, Refah Partili Adalet Baka- nı Şevket Kazan. mahke- me karannı protesto ettiği imajını yaratacak biçimde hapishanede kendisini zi- yaret etmiştir. 7- tddianamemizin (6) numaralı bölümde açıkla- nan konuşmalar, defalarca görüntülü olarak televiz- yonlanmızda gösterilme- sine, gazetelerimizde de- falarca yer almasına rağ- men bû konuşmalan ya- panlar**fıakkında % Refah Partisi'nce hiçbir disiplin işlemi yapılmamış olması, bu konuşmalann Refah Partisi yöneticilerince de benimsendiğinin, hatta teşvik edildiğinin en açık delilidir. 8- Din eğitiminin. laik ve demokratik düşünebi- len vatandaş yetiştirilme- sinin önünde en önemli en- gel olduğu, en gelişmiş de- mokratik ülkelerde bile kavTanmış; her demokratik devlet, bazen anayasa ve yasalanna hüküm koyarak bazen de sa- dece yüksek mahkeme içtihatlanyla "din eğmmini" daima denetim altmda bulundurmuştur. Zira "'din adamı" ih- tryacını karşılamak için açılan okullar dışında, milyonlarca çocuğunun din egitimi görerek ve düşünce yapısının bu eğitiıne göre şekiUenmesine nza göste- renbir devlet, laik devlet olarak niteten- dirilmez. Bazı örnekler vermek gerekirse (ör- nekler için bakmız: 1982 Anayasası Çercevesinde ve Anayasa Mahkemesi Karariannda Laiklik, Yrc. Doç. Dr. Bihterin DinçkoL, Kazancı Yaymlan, 1992, s. 123-128): ABD'de anayasanın ek 1. maddesi gereğince, din egitimi devletçe destek- lenmemektedir. Yani ABD'de resmi okullarda dini öğretim yapılmamakta- dır. ABD'de resmi devlet okullannda öğ- retmenlerin dini kisve taşımalan yasak edilmiştir. Engel V. Vltale davasında (1%2) Amerikan Federal Yüksek Mahkeme- si devlet okullannda dua okutulmasını Amerikan Anayasası'na aykın gör- müştür. 1948 yılında görülen McCollom Bo- ard Of Education davasına konu olan olayda, kamu okullannda serbest saat- lerde. dini ders öğretmenlerinın ücret- siz olarak ve velilerinden izin de ala- rak boş odalarda ders vermelerine iliş- kin olarak Yüksek Mahkeme. vergiler ile desteklenen devlet okul binalannın. Refah Partisi Ankara Milletvekili Hasan Hüseyin Ceylan'ın, 14.3.1993 tarihinde Kınkkale'de yaptığı konuşmadan: "Bu vatan • - bizimdir. Rejim bizim « • ' değildir kardeşlerim. Rejim ve Kemalizm başkalannındır. Türkiye yıkılacak beyler. Türkiye Cezayir olur mu • diyorlar? Orada yüzde 81 nasıl olmuşsa, biz de yüzde 8 l'lere ulaşacağız." ya'da aynca çocuklann din dersine ka- tıhp katılmamalan v elilerin isteğine ta- bi tutulmuştur. Ingiltere'de Eğitim Yasası (Educati- onal Act), "Dini inancı olmayan birine dini eğitim yaptınlamaz" hükmünü ta- şımaktadır. Okullann laikleştirilmesL, Fransa'da 19'uncu yüzyıun sonlannda gerçekleş- tirilmiştir ve bunun sonucunda devlet okullannda din öğretimi kaklırılmıştır. -Encychopedis Britannica, Volüma 6, 15 thedition, s. 418.- Yugoslavya Federal Sosyalist Cum- huriyeti Anayasası'nın 174.maddesin- de. "Dinsel topluluklar, sadece din adamlanmn yetiştirilmesi için din okul- lan açabilir" hükmü ile dinsel eğitimin stnırlannı çizmiştir. -Yaşar Gürbüz, Anayasalar, 1981, s. 319.- 3.3.1340 gün ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu'nun 3. maddesinde, "Maarif Vekâleti yüksek diniyat müte- hassıslan yetiştirmek üzere Darülfü- nun'da bir ilahiyat fakültesi tesjs veima- met ve hitabet gibi hidematı diniyenin ifası vazifesiyle mükeilef memurlann yetişmesi için ayn mektepler kuşat ede- cektir". Anayasamızın 174. madde- sinde sayılan ve "Anayasaya ay- kın olduğu şekilde anlaşılama- yacağı ve yonımlanamay acağı" vurgulandıktan sonra Inkılap Kanunlan'nın en başında yazı- lı olduğuna göre Tevhidi Tedri- sat Kanunu anayasa hükmü ha- Bne gelmiştir. O halde, 1) Gereğinden fazia ilahiyat fakültesi açılması, 2) Imam-hatiplik gibi din görevi görecek memurlann yetişmesi- ni sağiayacak adedi geçecek şe- kilde, başka bir anlatımla mil- yonlarca çocuğumuzu dini eği- time tabi kılacak şekilde imam- hatip okuilan açılması açıkça anayasaya ve eğitimde laiklik U- kesine aykındır. Hal böyleyken politikacılan- mız, ihtiyacın kat be kat üstün- de imam-hatip okulu açarak ve böylece milyonlarca çocuğu- muzun dini egitimden geçmesi- ni sağlayarak, Türkiye Cumhu- riyeti'nin "laik devlet"", "anaya- saya uygun şekilde yönetilen devtet" olup olmadığını tartış- malı hale getirmişlerdir. Btıdurumda Milli Güvenlik Kumiu'nun,görevi gereği," lh- tiyaç fazlası imam-hatip okulla- nnın kapatılmasını veya bun- dan böyle yeni imam-hatip okuilan açılmamasınf hükü- meümize tavsiye ve bunu ısrar- la taldp etme hakkı doğmuşken; Refah Partisi'nin mütemadıyen yeni imam-hatip okuilan açıl- ması gerektiğinin propaganda- sım yapması; Milli Güvenlik Kurulu'nun aldığı sekiz yıllık kesintisiz eği- dinı doktrinleri yaymak için kullandık- lan. dolayısıyla Evorson prensibinin ihlali olduğu görüşünden hareketle anayasaya aykınhk yargısına varmıştır. Amerikan Federal Yüksek Mahke- mesi 1943 tarihli West Virginıa V. Bar- netta davasında da. "Anayasal takımyıl- dıziçindeeğer bir sabityıkiız varsa oda, hiçbir resmi makamın, politikada, mfl- liy etçilikte, dinde ya da düşünce ile ügt- li herhangi bir alanda tek doğrunun ne olacağını buyurma yetkisine sahip ol- madıgıdır" şeklinde karannı açıkla- mıştır. Böylece devletin dini konularda da insanlann inançlanna etkide buluna- mayacağı görüşü ortaya konulmuştur. Isviçre Anayasası'nın 49. maddesi- ne göre hiç kimse din derslerine katıl- maya zorlanamaz. Almanya Federal Cumhuriyeti Ana- yasası'nın 7. maddesine göre "Din der- sidevletin denetim hakkma halelgebne- yecek şekilde vapılmalıdır". Alman- tim yapılmasını hükümete tavsiye etme karan, imam-hatip okullanndan bir ta- nesini bile kapatma sonucu doğurma- yacağı, öğrencilerin bu okullarda dört yıl dini eğitim görmelerini engelleme- diği halde, bu tavsiye karannın hayata geçmemesi için düzenlediği eylemler ve tüm yöneticilerinin bu konuda hal- kı kışkırtıcı konuşmalar yapmalannın, laiklik ilkesine aykın eylemler oldu- ğundan kuşku duyulmamalıdır. tstek: Yukanda açıklanan nedenler- le, Refah Partisi'nin temelli kapatüma- sma karar verilmesi, anayasamızın 69. maddesinin altıncı fıkrası yollamasıy- la 68. maddesinin 4. fıkrası gereğince talepolunur. 21.6.1997 Vural Savaş Cumhuriyet Başsavcısı Eki: Davamızın dayanağını teşkil eden belgeler. Kadmlardan Başsavcı Savaş'a destek tstanbul Haber Servisi - Istanbul'da çok sayıda ka- dın kuruluşunun bir araya gelerek oluşturduğu Istan- bul Kadın Kuruluşlan Bir- liği, RP'nm kapatılması is- temiyle Anayasa Mahke- mesi'nde dava açan Yargı- tay Başsavcısı Savaş Vu- nû'a çektikleri teşekkür faksıyla destek verdi. 35 kadın kuruluşunun imzasını taşıyan faks met- ninde şöyle denildi: ''Re- fah Partisi'ne 'laikliğe ay- kın', 'halkı kışkırtıcı' ve 'ülkemizi iç savaşa sürük- leyici' eylemleri nedeniyle Anayasa Mahkemesi'nde açtığmıztarihsel davada si- ziyürekten desteklediğiıni- zi bUdiriyor; 'Cumhuriyet savcılan, yargıçlan var' inancımızı ve güvenimizi tazelediğiniz için içtenlikle teşekkür ediyoruz." SIFIRNOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planetcom.tr Istanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) öğrencilerinin düzenledi- ği geleneksel İTÜ Şenliği'ne katıldım. İTÜ'lü öğrencilerle gençliğin ve ülkemizin sorun- lan üzerine sohbet ettik. Genç- ler kaygılıydı. Tam bu kaygıla- nnı konuşurken, Istanbul Üni- versitesi'nden (İÜ) iki öğrenci geldi ve uğradıklan saldınyı an- lattı. Olaylan yaşayan genç arka- daşımız, öğrencilerin okul so- runlanyla ilgili forum yaparken ülkücülerin silah ve bıçaklarla toplantıyı bastıklarını söyledi. Her ülkücü saldınsından önce olduğu gibi önce polisler orta- dan kayboluyoriar. Ardından faşistler geliyorlar, gençleri ta- banca ve bıçaklarla yaralıyor- lar. Genç arkadaşım olaylan ak- tarırken içim burkuldu. Hep aynı kafa ve hep aynı yöntem- le gençlerezilmek isteniyordu. Ülkücüler, her dönemde dev- let himayesinde, polis deste- ğinde okuilan bastılar, gençle- ri yaralayıp öldürdüler. Sonra da her şey çığnndan çıktı. Ar- dından askeri darbeler günde- Hâlâ 'Sağ-Sol Çatışması' Teranesi... me geldi. Istanbul Üniversite- si'nin merkez binası polis gö- zetimi altında bir yer. Ülkücü- ler buraya silah ve bıçakla her seferinde nasıl girebiliyorlar? Bunu kim tezgâhlıyor? Hâlâ, solcu gençlerin üzerine ülkü- cüleri silahla ve bıçakla yolla- yarak ne elde edilmek isteni- yor. Istanbul Üniversitesi'ndeki faşist saldırı, Türkiye'de hâlâ hiçbir şeyin değişmediğini ka- nıtlıyor. 1965 yılından bu yana başvurulan klasik yöntemler hâlâ sürdürülüyor. Devlet, hâ- lâ solculan baş düşman ola- rak görüyor ve onlann kafası- nı gözünü yarmayı marifet sa- yıyor. Olaylarsırasında polis si- lahını yine solcu ve demokrat gençlere çeviriyor. Sokaklarda dakikalar süren kovalamaca- larla gençler yakalanıyor. Devletin merkezi güçleri, şe- riat endişesiyle tam bir alanm halinde gözüküyoriar. Laik sis- temin ciddi bir tehdit altında olduğunu büyük birtelaşla di- le getiriyorlar. Ancak hiç bu du- ruma nasıl gelindiğini ve siya- si Islama karşı nasıl direnilebi- leceğini düşünmüyorlar. Ay- dınlık kafalı gençlerin kafasını, gözünü yararak, onlann üzeri- ne ülkücüleri salıp bir kısmını boyun eğdirerek. bir kısmını şiddete yönelterek siyasi Isla- ma direnmek nasıl mümkün olacak? Unutmayalım ki Iran Şa- hı'nın da ordusu, polisi vardı. O ordu ve polis, gençliği ve hal- kı ezdiği için, Humeyni önder- liğinde siyasi Islamcılar ayak- landığında, Şah'ın etrafında kimse kalmamıştı. Halkı ezen Şah'ın ordusu, Şah'ın polisi ar- kalarında bir kitle desteği ol- madığı için siyasi Islamcılar ta- rafından delik deşik edildiler. Birçoğu canını bile kurtarama- dı. Türkiye, siyasi Islamın kar- şısına kimle çıkacak? Gençli- ğinin kafasını kıran, hâlâ onu düşman gören bir zihniyet, si- yasi Islama MHP'lilerle mi di- reneceğini sanıyor? MHP Ku- rultayı'nı izledik, bu partinin Is- lamcılıkla ırkçılık arasında bir yerde durduğu ortada. Önce- ki gün üniversiteli gençlere sal- dıran ülkücüler, şeriatçıların "Ya Allah Bismillah, Allah-u Ekber" sloganlannı kullanıyor- lardı. Sıvas'ta da bu stoganlar- la 37 insan yakılmıştı. Gençle- rin üzerine bunları salanlar, gerçekten şeriatla mücadele edebileceklerini mi sanıyorlar? Türkiye, Ikinci Dünya Sava- şı'ndan bu yana benimsediği komünizmle ve solla mücade- le ahşkanlıklarını ne zamana kadar sürdürecek? Şeriatı da ırkçıhğı da kollayarak bugünkü duruma geldiğimiz hâlâ kafa- lara dank etmedi mi? Bir de şu "sağ-sol çatışması" başlıklan çok can sıkıcı. Yıllardan beri devlet himayesindeki bir avuç ülkücü militan, gençlerin üze- rine saldırtılır ve gerçek bu ol- duğu halde, olaylar "sağ-sol çatışması" diye sunulur. Uste- lik bu yazılan yazan, bu haber- leri yazan birçok arkadaşım da zamanında ülkücülerin saldın- sına uğramışlardı ve o zaman da onlar, haklı olarak gazete- lerin yazdığı, "sağ-sol çatış- ması" haberlerine kızmışlardı. Şimdi neden böyle haberler yazıyorlar anlamak mümkün değil. Bu yazıyı yazarken Eskişehir Taktik Hava Kuvvetleri Askeri Cezaevi'nde yatan vicdani ret- çi Osman Murat Ülke'nin avukatı Rıza Torun'dan birte- lefon aldım. Torun, müvekkili Ülke'ye götürdüğü yayınlar arasında bulunan Cumhuriyet gazetesinin cezaevindeki as- keri görevli tarafından yasak olduğu için içeriye alınmadığı- nı belirtti. Bunun üzerine ce- zaevine ve Taktik Hava Kuv- vetleri Komutanlığı'na telefon ettim. Her iki yerdeki yetkililer de bu konudaki sorulanma ce- vap vermemek için telefonu- ma çıkmadılar. Onlara bu ya- sağın nedenini soruyoaım. Gençlerin kafasını kıranlar, Cumhuriyet gazetesini yasak- layanlar, şeriata nasıl ve kimle direnecekler, doğrusu merak ediyorum. CIMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Yazmak Yazmak eyleminin iki yönü olduğu söylenebilir: Neyi yazacaksın, nasıl yazacaksın. Haftada bir kez de olsa gazete yazarlığı neyi ya- zacağını belirliyor: Güncelden (ve daha da daraltıl- mış bir alanda) güncel politikadan kopmamak zo- rundasın. Nasıl yazman gerektiği de buna bağlı olarak yine kendiliğinden belirleniyor: Elden geldi- ğince açık, anlaşılır, aydınlık olmak. Yine de, neyin ve nasıl yazılması gerektiğine ka- rar vermekte insan kimi kez zorlanıyor. Bu, sanıyo- rum ki her şeyden çok, ülkemizdeki siyaset orta- mının kaypaklığıyla, çelişkileriyle, ülke gündeminin ise sayısız (fakat çoğunlukla aynı nedenlerden kay- naklanan) sorunlarla dolu olmasıyla ilgili. • • • Perşembe günkü "Cumhuriyet"le Sayın Bahri Savcı'nınyazısı "DurumAlabildiğineCiddi..."baş- lığını taşıyordu... "Durum ciddi!.. Alabildiğine c/ûf- di..." Yazının başlığı ve bu ilk cümleler, sevgili ho- camız bağışlasın, bana bir fıkrayı anımsattı: Çeşit- li ülkelerden gazeteciler ülkelerinin durumunu gö- rüşüyoriarmış. Falan ya da filan ülkenin durumuna ilişkin yanıtlar hep aynı olmuş: Durum ciddi, fakat vahim değil. Sıra Türkiye'ye geldiğinde, Türkiyeli gazeteci ülkesinin durumunu şöyle yanıtlamış: Du- rum vahım, fakat ciddi değil. Türkiye'de güncel po- litika konusunda yazmanın bir güçlüğü de sanıyo- rum ki bu çelişkiden ileri geliyor. Durumun "vahameti" konusunda hiçbir namus- lu, aydın. yurtsever insanın kuşkusu yok. Fakat "ciddiyet"\ tartışma konusudur... • • • Susuriuk olayı, Milli Güvenlik Kurulu'nun asker kanadının ve Genelkurmay'ın uyanlan, son olarak da Refah Partisi'nin kapatılması istemiyle Yargıtay Başsavcılığı'nın davaaçması, kurumlann işledıği bir ülkede birbirinden ciddi olaylardır. Türkiye'de ise en ciddi olaylar bir süre sonra ortaoyunu soytanlığı- na, Karagöz - Hacivat oyunu cıvıklığına dönüşüyor. Bu ciddiyetsizlik günlük yaşamlarımızı, düşünce- lerimizin düzenini de etkiliyor, neyin ve nasıl yazıl- ması gerektiği içinden çıkılmaz bir bilmeceye dö- nüşüyor... • • • Refah - DYP koalisyonu toplumsal yaşamı zehir- liyor. Sağcı - faşist bir parti olan Refah'ın fiili iktida- n demek olan bu garip birliktelik toplumun akıl sağ- lığını bozuyor. Refah'ın akıl almaz cüreti, DYP yö- netiminin ikiyüzlülüğü toplumsal öfkeyi büyütür- ken, bir kurtuluş yolunun bulunamayışı bu öfkeyi birçıkışsızlıkduygusuna, karamsarlığa, bezginliğe dönüştürüyor. CHP - DSP karşıthğı, toplumdaki çı- kışsızîık duygusunu arttınyor. Sıradan yurttaş ya- zardan çare önermesini, çözüm yolu göstermesi- ni bekliyor. Yazar ise aynı şeyleri aynı biçimlerde yi- nelemekten usanıyor. • • • Toplumun bugün yaşamakta olduğu gergin ruh durumundan kurtulması için Refah Partisi'nin fiili ik- tidarından kurtulmak gerekiyor. Bunun yolu, DYP Genel Başkanı'nın bu göreyden ayrılmasından ge- çiyor. Merkez sağdaki partilerin kendi içlerindeki ra- dikal unsuriardan annarak birleşmeleri, radikal sağ unsuriann Refah ve BBP'de yerlerini almalan ge- rekiyor. CHP - DSP yapay ayrılığının sona ermesi, merkez soldaki oylann tek bir partide birteşmesi, toplumsal şizofreniden kurtuluşun temel koşulu olarak görünüyor. Radikal sol potansiyelin de TBMM'de temsil edilebilmesi için ilgili yasalarda gerekli düzenlemelerin yapılması, demokrasinin zorunlu koşulu olarak kendini dayatıyor. Ve "köşe yazarlan'nm, canları istemese de, bıksalar ve oku- ru bıktırmaktan korksalarda, "vahim" ve "ciddiyet- siz" ortam aşılıncaya kadar, çözüm önerilerinin ya- nı sıra yeni yazış biçimleri de bularak, aynı konula- n tekrariamak zorunda kalışlan ne yazık ki kaçınıl- maz oluyor... Yılmaz istifaları değerlendirdi 'Hükümet artık dikiş tutmaz' ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu)-ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz. DYP'nin istifalarla sarsıl- masmı değerlendirirken. "Artik bu hükümetin di- kiş tutması mümkün de- ğildir. İstifalar devam ede- cektir" dedi. ANAP Grup Başkanvekili Zeki Çakan da, yeni bir gensoruya ge- rek kalmadan REFAH- YOL hükümetinin düşe- ceğini söyledi. ANAP lideri Mesut Yılmaz, partisine üye il genel meclisi üyeleriyle birtoplantı yaptı. Yılmaz, burada yaptığı konuşma- da Türkiye Cumhuriye- ti'nin tarihinin en yıkıcı hükümetiyle karşı karşıya bulunduğunu söyledi. 74 yıllık cumhuriyetin tüm ilkelerinin ayaklar al- tına alındığını kaydeden Yılmaz, "Bu hükümet şantajcıhği, yasadışıhğı v<e mafyayı meşrulaştırmış- nr" dedi. Yılmaz, kirii pa- zarlık üzerine kurulan hü- kümetin kendi akıllannca önce DYP Genel Başkanı Tansu ÇiDer'i akladığını. daha sonra da hukuksuz- luğu, zorbalığı hâkim kıl- maya çalıştığını ve de- mokrasiyi rafa kaldırdığı- nı söyledi. ANAP'ın muhalefet- teyken her an iktidara ge- lecek gibi hazırlık yaptı- ğını söyleyen Yılmaz, iş başına gelir gelmez düğ- meye basacaklannı ve di- ğer hükümetler gibi kut- lama yapmayacaklannı bildirdi. Yılmaz, Istanbul'a ge- lişinde de gazetecilerin sorulannı yanıtlarken ha- ziran ayı başında RE- FAHYOL hükümetini de- virmeyi planladıklannı söyledi. Yılmaz, DYP Genel Başkan Yardımcısı Necmettin Cevheri'nin is- tıfasıyla ilgili olarak da, "DYP'K arkadaşlanmız- da da sağduyu galip gel- meye başlamışür. Ce\he- ri'nin istifa noktasına gel- mesinde haklı sebepler vardır. Yann da, önümüz- deki hafta da istifa edecek olanlar var" yorumunu 'Hukuk, siyasi parrilen de kapsar' Yılmaz, "> l asadışıfaali- yetierin odağı olmaya baş- ladığı" gerekçesıyle, ana- yasaya dayanılarak RP hakkında kapatma davası açılmasını değerlendirir- ken, Türkiye Cumhuriye- ti'nin, demokratik bir hu- kuk devleti olduğunu vur- guladı. Hukukun üstünlü- ğünün herkesçe kabul edilmesi gerektiğini söy- leyen Yılmaz, hukuk ku- rallannın tüm toplumu, sıvil toplum örgütlerini olduğu kadar siyasi parti- leri de bağlayacağını vur- gulayarak," Hukukun ge- reği siyasi partiler için de geçerlidir" dedi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle