Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 MAYIS 1997 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Demokratik Yürüyüş Durdurulamaz
ATİLLA COŞKUN îstanbul
T
ürkiye, yûz ellı yılı aşkm bır
süredir demokratiîdeşme
vürüyüşünü sürdürüyor:
bemokratikleşme çabalan-
nın tarihimizdeki ilk adımı,
"Gülhane Hattı Hümayu-
nu" (1839) ile atıldı Osmanlı devleti, bu
ferman ile topraklan üzerindekı kimi uy-
ruklanna "siyasal karjlma" hakkını tanıdı.
Siyasal katılım anlamında demokratik ge-
lişmenin kapısını aralayan ilk belgeydi bu
(U.
Bırinci Meşrutiyet'in ilanı ile birlikte
benimsenen i!k anayasa (1876). ilk parla-
mentonun oluşumu (1877), tkinci Meşru-
tıyet (1908), bu sürecin kilometre taşlan-
nı oluşturdu.
Demokratikleşme yolundaki asil köklü
gelışme, "Anadolu ihtflali" ile birlikte ya-
şandı. Bu tanhsel atılımın toplumumuza
bıraktığı son derece önemli kazanımlann
altını çizmekte yarar vardır.
Büyük Mıllet Meclisi. 23 Nisan 1920'de
kuruldu; 1921 yılında. egemenltğin uhısa
aitolduğuilkesibenimsendi Üçyılgibikı-
sa bır süre sonra da 29 Ekim 1923'te cum-
hunyet ılan edildi. Ardından laiklik ve eği-
tim bırliği yenı yasal düzenlemelere ka-
vuşturuldu.
1923 Devrimi ile başlayan bu tarihsel
gelişme, Türkiye halkuıın, artık kendi ken-
dinı yönetmek, yani demokrasiyi yaşamak
istediğini tûm dünyaya açıklaması anla-
mına gelmekteydı. Toplumumuz, böylece
tarihsel gelişme rotasını demokratikleşme
amacına yöneltti.
Topiumumuz 1923 devrimi ile birlikte.
Barosu Avukatlarından
bir teokratik monarşiyı geride bırakarak
cumhuriyet yönetimini benimsemesinin
hemen ardından. modemleşme yolunda
önemli adımlan da atarak demokratikleş-
me yürüyüşünü sürdürdü.
Kuşkusuz toplumsal gelişmenin siyasal
bıçimlenmesi bu noktada durmadı. 1946
yılında çok partili rejime geçen Türkiye,
1961 Anayasası ile başlayan dönemde de
"hukukun üstünlüğiT, "insan hak ve öz-
gürlûkleri". "sosyal haklar" gıbi değerle-
ri ve kirru çağdaş demokratik kurumlan
hukuk sistemine aldı. Toplumumuzun
özellikle 1923 devrimiyle birlikte. demok-
ratikleşme yolunda attığı bu son derece
önemli adımlar, bır insan ömrüne eşbir za-
man dilimi içerisinde gerçekleşti.
Batı'dan yüzelli yil sonra da olsa, de-
mokrasi kültürü, artık Anadolu toprağın-
da yeşerecekti.
Çok güvenlesöyleyebüiriz ki bugün, hal-
kıniızın demokratik kültür birikimi ve de-
mokrasi bilincL Türkiye'nin aydmlık yaz-
gısını belirlevebikcek bir diizeye ulaşb.
Ya bugün yaşananlar?
Yıllardır antidemokratik 12 Eylül hu-
kuk düzeninin kuşatması altında olan top-
lumumuz. belki de tarihinin en zor günle-
' rini yaşamaktadır. "Kutsal deviet" anlayı-
şına dayalı 1982 Anayasası başta olmak
üzere, özellikle lider sultasına yol açan
"Siyasi PartilerYasasT ve "Seçim Yasaa"
gibi öbür temel normlarla oluşan siyasal
rejimin hukuk düzeni, toplumumuzun de-
mokratik istencinin (iradesinin) özgürce
oluşumunu engellemektedir.
Görülen o kı toplumumuzun içinde bu-
lunduğu gerilimlenn ve siyasal açmazm
kaynağı, Türkiye'nin siyasal sisteminin ta-
şıdığı bu özelliktir. Toplumun ancak yüz-
de 10 dolaylanndaki bir azınlığına daya-
nan ve 1991 yılı genel seçimlerinde
TBMM'ye ancak üçlü bir ittifakla girebi-
len Refafı Partisi, bugün. 12 Eylül huku-
kunun sağladığı olanaklarla uİaşabildiğı
yüzde 20 oranındaki oy çoğunluğuyla hal-
kımızın istencini baskı altına almışür.
Refah Partisi'nin bu konuma ulaşma-
sında, kendilerini "demokrat" ve "laik"
olarak adlandıran "merkez" partilerin bö-
lünmüşlüğünün rolü elbette daha da bü-
yüktür. Demokrasi tarihi, "merkez" parti-
lerin bölünmüşlüğünden sorumlu olan si-
yasileri, utanılacak bir dramın kahraman-
lan olarak anacaktır.
Bu siyasal gelişmenin bir sonucu olarak
Türkiye'nin toplumsal gelişmesinin ve de-
mokrasisinin önü tıkanmıştır. Adeta siya-
sal bir açmazm eşiğıne gelınmiştir. Aydın-
lanma yolunda elde edilen kazanımlar ve
değerler tehdit altındadır.
Bugün ülkemiz laiklik karşıtı bir kalkış-
mayla karşı karşıyadır.
Koalisyon ıktıdannın Islam dünyası ile
bütünleşme (entegrasyon) politikalan, do-
zajı her geçen gün artan irticai olaylar. ka-
mu kuruluşlannda gerçekleştirilen kadro-
laşma girişimlen ve özellikle çağdaş temel
eğitime karşı çıkjşlar ya da dinselleştirme
çabalan, antilaik birprogramm adım adım
uygulanmakta olduğunu göstermektedir.
Ulkemizin Güneydoğusu'nda sürmek-
te olan adı konulmamış savaş, faili meç-
hul cinayetler, yolsuzluklar, Susurluk ka-
zası ile açığa çüctığı gibi bu cinayetleri iş-
leyenlerin ve yolsuzluklara katılanlann
devlet kurumlan içindeki çete ılışkileri,
koalisyon iktidannın bucinayetleri ve yol-
suzluklan örtme çabalan, işkence ve öbür
insan haklan ihlallen, siyasal yaşamımı-
zın üzenne ağır bir karabulutgibi çökmüş-
tür.
Öte yandan. hukukun üstünlüğü ve yar-
gının bağımsızlığı ilkesi. gerek hukuk sis-
temimizin öngördüğü düzenlemeler, ge-
rekse koalisyon iktidannın uygulamalan
nedeniyle ciddi ölçülerde zedelenmiş bu-
lunmaktadır. Bu bağlamda, yargı birliği
bozulmuş ve olağanüstü yargı uygulama-
lan da ağırlık kazanmıştır. Sivasal iktida-
nn, hukukun üstünlüğü ilkesini dışlama
tutumu, arökhemen her alanda yaşanmak-
tadır. Tüm bunlann yanı sıra, yoksulluk,
işsizlik ve enflasyon toplumumuzu ateşten
bir çember ıçine almıştır. Eğitim, sağlık,
konut, çevre sorunlannın yanı sıra, sana-
yi ve teknoloji yatınmı ve üretimi adeta
durmuştur. Ulusal gelırin dengesiz dağılı-
mı. önlenemeyen bütçe açıklan, ıç ve dış
borçlar ve benzeri yüzlerce ekonomik,
sosyal sorun her geçen gün ağırlığını art-
tırmaktadır.
Bu bunahmdan nasd
çıküacaknr?
Özellikle DYP yönetiminin tutumu ne-
deniyle, Türkiye Büyük Millet Mecli-
si'ndeki demokrasıden ve aydınlıktan ya-
na olabilecek milletvekilleri, karanhğın
ayak sesleri karşısında ağırlaşmışlardır
adeta. Meclis kılıtlenmiştir. TBMMde 20
Mayıs 1997 günü yapılan gensoru önerge-
simn gündeme alınması konusundaki oy-
lamanın sonucu, bu gerçeği gösteren en
son örnektir.
Şeriatçı akımlarla ve Susurluk çeteleriy-
lebeslenen siyasal ikridara karşı geniş halk
kesirrüerinin tepkisinin ulaştığı boyut, hat-
ta devletin çeşıtli kurumlannın ve basın
kuruluşlannın koalisyon ikridan karşısın-
da aldıklan kararlı tutum. demokratik mu-
halefetin. parlamentonun dışına doğru
kaymakta olduğunu göstermektedir.
Sivil toplum örgütlerinin toplum yaşa-
mındakı etkileri her geçen gün artmakta-
dır. Demokrasi isteklerinın genış halk ke-
simlenne yayılması kuşkusuz kı son dere-
ce önemli birgelişmedir. Ancak parlamen-
ter demokrasiden ve TBMM'den umut ke-
silmesi olanaksızdır. Yanlıştır. Sendikala-
nn, meslek kuruluşlannın, tüm demokra-
tik kitle örgütlerinin demokratik istekleri-
nın muhatabını, yine de TBMM'nin çatı-
sı altında aramalan gerekmektedir.
O nedenle, demokratik kitle örgütleri-
nin, özellikle de sendikalann ve meslek
kuruluşlannın. kısacası, koalisyon iktida-
nnın Türkıye"yi karanlığa götüren uygu-
lamalanndan rahatsızolan herkesin. ülke-
nın tüm yörelerinde, oylannı emanet ettı-
ği mılletvekillenni uyarmalan, doğru ad-
rese ulaşabilmenin tek yolu olmaktadır.
Aydınlık bir Türkiye özlemıni taşıyan
tüm yurttaşlann, oy verdiklen milletvekil-
lerine. siyasal parti liderlerinin değıl "mil-
letin veküT olduklannı ve "merkez" par-
tilenn birleşmesinın demokrasinin gereği
olduğunu, demokratik bir hoşgörü söyle-
miyle arumsatmalan gerekiyor galıba.
(1) Bk. Eroğul, Cem, "Devlet Ynnetimine
Katılma Hakkı", Ankara, 1990, s. 2\
Sevgili Mustafa Ekmekçi
MEHMET BAŞARAN
B
eni, 28 Nısan'da
toplanacak Köy
Enstitüleri ve
Çağdaş Eğitim
Vakfı Kurulta-
yı"na çağıran sesüı kulağtm-
da henüz. Acılı olduğumu
bıliyordun, birlikte yaşamış-
tık sanki o korkunç umarsız-
lığı. "Gei detoplanodan son-
ra bir yeriere gider, dertkşi-
riz birâz" diyordun. Gele-
medim. Ama biliyordum
"Zor Bir Yazı Denemesi'nın
ardından, ölümü anlatmış-
tın, kardeşin Meryan' in ölü-
münü. (Biliyor musun be-
nim kardeşimin adı da Mer-
yem.) Yunan klasıklerindeki
gibi yalın, sade bir dılle. Iç
yakıcı bir yazıydı o. Bir yan-
dan da kimleria nerelerde
Köy Enstitüleri üstüne ko-
nuştuklannı duyuruyordun
köşende. 17 Nisan'ı, halk
bayramını yaşıyordun tüm
boyutlanyla; her yüreğe o
bayramdan bir ışık düşürme-
ye çahşıyordun. Kanal E'nin
düzenlediği açık oturuma.
ne güzel katılmıştm telefon-
la Ankara'dan...
3 Mayıs'ta Mahmut Ma-
kal'la Kocaeli'ndeydik. Ko-
caeli Yüksek Öğrerüm Der-
neği'nın düzenlediği toplan-
tıda. Orada olmalı da görme-
liydin; bir yanda ak perdeye
yansıtılan enstitülerle ilgili
görünümler, bir yanda tele-
vizyonda konuşan kalpaksız
Kuvayi Milliyeci Uğur
Mumcu (Mumcu'nin 50. yıl
kutlamasında, Spor ve Sergi
Sarayı'nda yaptığı konuşma
kasetini aötürmüştüm ora-
ya).
Diyordu ki Mumcu: "Şu
gerçek bugün daha iyi kanıt-
lanıyor ki hangi iktidar din
sömürüsüne dayanmış. mut-
laka >ıkdmı$tır.
CHP.iktidaal949'dadin
derslerini kabul etti; yıkıldı.
Kurtaramadı bu ödün onu.
DP 1957de Sakii Nur-
Anadolu Hayat
Duyulan
Duyun
"Anadoluj^yat'a Teşekkür Ederim."
Anadolu Hayat bilgi birikimiyle, deneyimiyle, yenilikçi anlayışıyla sigorta kavramını
Türkiye'ye yaygınlaştırıyor. Hayat sigortası ve sağlık sigortası alanlarında yüzbinlerce kişiye
çağdaş, kaliteli hizmetler sunuyor.
Anadolu Hayat sigortalılarına verdiği sözü tutuyor, sigortalıların bugününe huzur,
yarınına güven vermekten gurur duyuyor, mutluluk duyuyor.
Ve her geçen gün daha çok kişi Anadolu Hayat sigortalıları arasına katılıyor,
geleceğine güven duyanların sayısı hızla artıyor.
Siz de Anadolu Hayat acentelerine gelin,
geleceğe güven duyanların arasına siz de katılın.
0800 21102 70ACENTE HATT
* Anadolu Hayaf sıgortalı ar mr dj/du5ij g^ver üüymak ıç n aray r
Anadolu Hayat Büyüyor,
Güven Büyüyor;
Güven Büyüyor,
Anadolu Hayat Daha da Büyüyor.
si'nin cüppesini ba>rak>ap-
tLneoldu?Yıkddı!
Süle\man DemireJ
1960'lann ortasında Nurcu-
lann. tarikatçılann. Süley-
mancılann sakaüannı okşa-
dL Ne oldu, \ıkıldı_.
Her kim ki din sömürüsü-
nü kullanır. bir süre >ararü
olur belki, ama sonunda
muüaka seçim sandığında
\f nilgi\e uğrar. Din sömürü-
sünü afTetmiyor halk—"
Günümüzü karartmaya
çalışanlara yanıt gibi patla-
>an alkışlan dınlemelıydin
güzel dost.
" Ekmekçi Köy Enstitülü
mü" diye sordular yine ba-
na. Elbet dedim, hem de en
has Köy Enstitülü. Okuyun
yeni çıkan "ÖKSÜZ YA-
MALIĞI, Köy Enstitüfcri"
adlı yapıtını. Kafasıyla, yü-
regiyle nasıi bir Köy Ensti-
tülü olduğunu daha iyi anla-
yacaksınız. Ülkeyi Kurtuluş
Savaşı coşkusuyla saran top-
rağı uyandırma. insanımızı
canlandırma imecesınde sır-
tıyla taş taşıyandı. harç ka-
randı o. Enstitüler kapatılır-
ken Yüksek Köy Enstitüsü
çıkışlılar çavuş çıkanlırken
köy öğretmenleri kıyılıp sü-
rülürken hep yarumızdaydı.
Uğur Mumcu gibi: "Ideolo-
jide Kuvavıi Milliye, tam ba-
ğımsızhk ilkesi. eğirimde
Kurtuluş Savaşı'nı sürdüren
Köy Enstitüleri" diyordu o
da.i.
DedıkJenm doğru değil
mı sevgili Ekmekçi, CUM-
HURtYET fınnmda aydın-
lanarak ekmeği pişiren bır
halk çocuğu, her dönemde
haksızlıklann kötülüklerin
karşısına dikilen bir gazete-
ci, dumanı tüten somunlar
gibi yanıtlar üreten usta bir
yazardın sen. Güzel inadını.
olmazlan olduran direncini
biliyorum sevgili Dost. Da-
yan. Erdoğan Kantürür,Sa-
bahattin Ali Günleri'ne bek-
liyor seni Kırklareli'nde.
Okurlar. mahzun mahzun
seaı anyor köşende Gülperi
Ceylan Hanım "Bu keder
nasri susar Ekmekçi" diyor.
" Unutma CUMHURİYET
finru, EKMEKÇl'sinı bekli-
yor.
Not: Bu yazı sana ulaşa-
madan acı haberin geldı.
Kaçıncı vurgun yiyişim bu
benim. Eşınin, kızlarının,
tüm yahnlarının, dostlan-
nın başlan sağ olsun.
Bergama Direnişi...
MEHMET ŞAKİR ÖRS
ANADOLU HAYAT
B
ergama yoresın-
de köylüler ör-
nek bir çevre sa-
vaşımı vererek
davayı kazandı.
Topraklanndan siyanürlü ay-
nştırma yöntemiyle altın çı-
karmak isteyen çokuluslu
"Eurogold'' şuketine karşı dı-
renişlerini bundan sonra sür-
dürebilecek mi?
Altın arama sahasında bu-
lunan ve bu işten doğrudan et-
kilenecek olan 17 köyün hal-
kı, kadınıyla erkeğiyle, yaşlı-
sıyla genciyle, çok değişik ey-
lem biçimleri uygulayarak
herkese Ege'den çevrecilik
dersi veriyorlar. Yedi yıldır
süren bu savaşımdan. başta si-
yasetçiler ve aydınlar ohnak
üzere herkesin, hepimizin
dersler çıkarması gerektiğini
düşünüyorum.
Bergama köylülerinin dire-
nişi, ulkemizin toplumsal sa-
vaşım (mücadele) tarihinde
yeni bir sayfadır. Sivil toplum
hareketinin örgütlenebildi-
ğinde ve doğru hedeflerle
yönlendirilebildiğinde neler
yapabileceğinin somut bir
göstergesidır. •'SürekliAyduı-
hkİçin Bir Dakika Karanlık"
eylemi gibi Bergama direnişi
de bir umut ışığı olmuştur. Ne
mutlubu umut ışığını yakan-
lara ve hiç söndürmeyenlere...
Ülkemiz nüfusunun nere-
deyse yansını oluşturan köy-
lülerimiz, kırsal kesim insan-
lanmız hep yok sayılır, gör-
mezden gelinir. "Cahil" ol-
duklan savıyla küçümsenır-
ler. Hıçbır şekilde ayağakalk-
mayacaklan. '*bir tokma bir
hırka" anlayışıyla var olanla
yetinecekleri düşünülür. Hep
kabullenici olduklan, ensele-
rine vurulup ellerindekinin,
avuçlanndakinin alınabilece-
ği savlanır. Edilgenlikkn öne
çıkanlır. Buna benzer yakJa-
şımlarla kırsal kesim insanı
başta siyaset olmak üzere ha-
yatın pek çok alanından dış-
lanrr. Oysa o sessizlıklennin
derininde, ülkede ve dünyada
yaşananlara karşı çarpıcı göz-
lemler, anlamlı bilgelikler
vardır. Korlanmış yürekleri
dağlanırsa, her zaman kjvıl-
cımlar saçıp Ekdrettin ömegi
kararlı bir şekilde toplumsal
savaşırran önüne atılabilirler.
tşte Bergama"da da böyle
ohıyor.KazDağlan'nın ve Ko-
zak \aylası'ran eteklerindeye-
şillikler içinde upuzunuzanan
verimli Bergama Ovası'nın
üretken insanlan. kendf gele-
ceklerini kendileri betirlemek
istiyorlar. Başta pamukçuluk
ve zeytincüik olmak üzere her
türlü tanmuı yapıldığı \erim-
li toprakiara sahip Bakırçay
yöresiningeleceği kararmasın
diyoriar. \alnı/ kendileri için
değil, geiecek kuşaklar için,
çocuklan ve tonınlan için de
direniyorlar. Onlann siyanür
tehb'kesiy le, korkusuy la yaşa-
masını istemiyorlar.
Örnek direnişlen yalnızca
kendi yörelerini ilgilendirmi-
yor. Ulkemizin daha 600'e
yakın yerinde, uluslararası
şirketlerin siyanürlü altın ara-
ma izni aldığı resmi makam-
larca ifade edıhyor. Buneden-
le Bergama bir eşik... Eğer bu
eşik aşılırsa aynı tehlike bir-
çok yöre için söz konusu ola-
cak. Bergama direnişi ve son
ışık eylemi. ülkemizde artık
bir şeylerin değiştiğini somut
olarak gözler önüne seriyor.
"Sesleri hiç çtkmaz" denilen
köylülerimiz, üzennde yer-
leştüderi, yaşadıklan ve aynı
zamanda "ekmek teknekri"
olan topraklanna sahip çıkı-
yorlar. Tek zenginlikleri olan
topraklannın, doğal güzellik-
lerinin ellennden altnmasma
karşı seslerini yükseltiyorlar.
Ağaçlartn, yeşılin yok edıl-
mesıne. doğanın katledilme-
sine hayır diyorlar. Kısacası
yaşarru savunuyorlar.
Evet! Bergama Ovası'ndan
yükselen bu sese kulak vere-
lim. Ovacık. Çamköy, Narlı-
ca köylülerinin ekjp biçtikle-
ri tanm alanlan yok olmasın.
Bakırçay Ovası'nda üreticile-
rimiz, köylülerimiz, insanla-
nmız siyanür tehlikesi altında
yaşamasın. Doğa ve çam
ağaçlan katledılmesin!.. Bu
konuda başta TBMM olmak
üzere tüm siyasal partilerimi-
zi. resmi-sivil tüm kuruluşla-
nmızı, doğadan, ınsandan ve
yaşamdan yana tüm insanlan
göreve çağınyoruz.
PENCERE
Can Pazarı
Bir kitap okudum.
Adı:
"Güneydoğu'dan Öyküler." -^
Yazan: Hakan Evrensel.
Kısa sürede 3'üncü baskısını yapan kitabı her-
kesin okumasında saymakla bitmez yarar var.
•
Medyada bir tartışma sürüyor: "Kuzey Irak Ha-
rekâtı "na çıkarken asker, hükümete haber verdt mi,
vermedi mi?..
Nasıl olur?..
Sınır ötesi harekât, bir devlette, hükümetten ha-
bersiz yapılabilir mi?
Soruya yanıt vermeden önce Hakan Evrensel'in
kitabından bir alıntı yapmak istiyorum. (Gerçi ya-
zar 2'nci sayfaya şöyle bir not düşmüş: "Izin a/ın-
madan kaynak gösterilerek de olsa alıntı yapıla-
maz." Ancak beni bağışlasın, kendisini bulama-
dım.)
Uzun süre Güneydoğu ve Kuzey Irak'ta görev
yapmış bir subay Hakan Evrensel, ordudan aynl-
mış, silahı bırakmış, kalemi elinealmış, "düşükyo-
ğunluklu savaş"\ gerçeklerin dilinden anlatan öykü
kitabı çok çarpıcı!.. Gerçekte bunlar "hayat-ı haki-
kiyye"öen sahneler!..
"Görev" başlıklı öyküden bir alıntı:
"Yaklaşık bir haftadır hazırlanıyoruz bu operas-
yona. İlk kez bu kadar gizlilik içinde hareket edi-
yoruz. Bizlere, yani bölük komutanlanna dahi, sa-
dece 'Hazırlanın' emri verildi. Uzun süreli ve kesin
istihbarat üzerine bir operasyona gideceğimizi bi-
liyoruz, ama nereye gideceğimizi, ne zaman yola
çıkacağımızı bilmiyoruz. Hahtalanmızı bile üst ka-
rargâhta, yüksek rütbelı subaylar hazırtıyorlar. Söy-
lenenlere göre baskın yapacakmışız ve her şey
operasyona çıkış saatınden bir saat önce açıkla-
nacakmış." (...)
"Bir hafta sonra geri dönüyoruz. Yorgunuz, açız,
kirliyiz. Ama disiplinliyiz, gururtuyuz. (...) Eksiksiz
döndüğümüz için Allah 'a şükrediyorum. Ama bun-
ca hazırlık, bunca sıkıntı boşa gittiği için lanet oku-
yorum. Halbuki ne kadarhazıhanmıştım, heyecan-
lanmıştım. O kadar yürüyoruz, kamplanna kadar
giriyoruz, söndüremeden bıraktıkları ateşleri bulu-
yoruz. Ama koskoca kampta, tek bir kişiyi bile gö-
remeden geri dönüyoruz. Bu kadar gizliliğin so-
nunda, nasıl haber alıp kaçtıklanna, bölgeyi nasıl
bu kadar çabuk boşalttıklanna aklım ermiyor. (...)
Sohbet arasında bir lafgeçiyor. Biz operasyona
çıktığımız gece, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'/n,
televizyondan 'inlerinde vuracağız' dediğini söylü-
yoriar. Lahmacunumu yerken, lokmalar boğazıma
düğümleniyor. Kimse farkına varmıyor. Gözlerim
doluyor."
•
Asker yıllardan beri Güneydoğu'da savaşıyor;
ordunun "Ateşle Imtihanı" sürüyor; söz konusu
olan "can pazarı "ö\r.
Peki, ne oluyor?
Orduda üst komutanlar subaylannın, subaylar
da erlerinin nabzını tutarlar...
Bu nabız kaç atmaya başladı?
• Hangi ülkenin resmi okullarında devletin silahlı
kuvvetlerine düşman din adamı yetiştirilir?..
Türk ordusunu Vietnam'daki Amerikan ordusu
gibi gören entelimiz, şehitliği siyaset malzemesi gi-
bi pazaıiayan politikacımız. silahlı kuvvetlerine düş-
man dincimiz bir noktayı unutuyorlar:
Askere insan gibi bakmasını öğrenemedikçe, biz
sivilleşemeyiz.
Onumtızdekı 5 yıl içinde, çocuklarmn "sagiıklı. kendme guvenen, sonjmluluk
duygulan gelışmış. bağımsız kışılıklı mutiu Dıreyier olarak yetışmesını isteyen
50 000 aılemıze hızmet vermeyı hedefledık
EV OGRETMENLERI ARIYORUZ
J BcbeK i% çocuk an çok seven
3 Atakoy Leven: Ulus Tarabya, Ataşeh», Bostana.
Koşuyolu. Acıbadem ve kendi seçeceğı semtte çalışmak
«eyen
J 0-3 yaş çocuğuna. çocuğur yaşadığı sevgı dolu oftamda
eğitim venT>ek tsteyen
J Eğıtım aimaya, geltşmeye açjk
J G j e r y u z u eneqıdolL kendıne guvenen
JEmekl oğretTer unıversıte veya lıse mezunu,
J 20-45 yaş arasnda we sıgara çmeyen bayarlar
Eğitim ekıbının bır uyesi olma isteyen
bayanlar, lutfen bızı arayınız.
Tel: (O216) 327 68 77MATURE
YURTTAŞ KONUJUNCA
SİLAHLAR
SUSAR.
Yurttajın Sultanahmet Bulusması
25 Mayıs 1997 Saat 13.00'te
BAKIRKOY 4. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1997/488 KararNo: 1997/417
Diyarbakır, Cüngüş ılçesı. Camiikebir Mah. cilt:
001'04, aile sıra no: 220, sıra: 3'te nüfusa kayıtıl Hacı
Bayram oğlu Hidayet'ten olma 12.7.1976 doğumlu mah-
çur Arif Yılmaz'm vesayet altına alınarak kendisine da-
yısı Süleyman oğlu. Ayşe'den olma 1.1.1955 doğumlu
Mahmut Adıgüzel'in vası olarak tayin edilemsine
6.5.1997 tanhinde karar venlmiştir. llgililire ilanen teb-
liğ olunur.
Basın: 21692
YERKOY ASLI\T HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1996-44
Yerköy ilçesi Yeru Mahalle tapusunun 64 ada, 5 parsel
sayıh taşınmaz tapusunun ıptalı \e belediye adına tescılı
için açılan davada davalılardan Dürdane Köksal ve Kadri-
ye Aydm'ın tüm aramalara rağmen adresleri tespit edıle-
medığinden. adı geçenlerin 2.7.1997 günü saat 09.00'daki
duruşmada hazır bulunmalan hususu dava dilekçesi, yeni-
leme dilekçesi ve duruşma gününü bildirir meşruhatlı da-
vetiye teblığ yerine kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
13 5.1997 ' Basın: 21758
(Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması)
Hizmet Sistemi
Bilgi Hattı: 212 - 257 06 46