25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 MAYIS 1997 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Demokratik Yürüyüş Durdurulamaz ATİLLA COŞKUN îstanbul T ürkiye, yûz ellı yılı aşkm bır süredir demokratiîdeşme vürüyüşünü sürdürüyor: bemokratikleşme çabalan- nın tarihimizdeki ilk adımı, "Gülhane Hattı Hümayu- nu" (1839) ile atıldı Osmanlı devleti, bu ferman ile topraklan üzerindekı kimi uy- ruklanna "siyasal karjlma" hakkını tanıdı. Siyasal katılım anlamında demokratik ge- lişmenin kapısını aralayan ilk belgeydi bu (U. Bırinci Meşrutiyet'in ilanı ile birlikte benimsenen i!k anayasa (1876). ilk parla- mentonun oluşumu (1877), tkinci Meşru- tıyet (1908), bu sürecin kilometre taşlan- nı oluşturdu. Demokratikleşme yolundaki asil köklü gelışme, "Anadolu ihtflali" ile birlikte ya- şandı. Bu tanhsel atılımın toplumumuza bıraktığı son derece önemli kazanımlann altını çizmekte yarar vardır. Büyük Mıllet Meclisi. 23 Nisan 1920'de kuruldu; 1921 yılında. egemenltğin uhısa aitolduğuilkesibenimsendi Üçyılgibikı- sa bır süre sonra da 29 Ekim 1923'te cum- hunyet ılan edildi. Ardından laiklik ve eği- tim bırliği yenı yasal düzenlemelere ka- vuşturuldu. 1923 Devrimi ile başlayan bu tarihsel gelişme, Türkiye halkuıın, artık kendi ken- dinı yönetmek, yani demokrasiyi yaşamak istediğini tûm dünyaya açıklaması anla- mına gelmekteydı. Toplumumuz, böylece tarihsel gelişme rotasını demokratikleşme amacına yöneltti. Topiumumuz 1923 devrimi ile birlikte. Barosu Avukatlarından bir teokratik monarşiyı geride bırakarak cumhuriyet yönetimini benimsemesinin hemen ardından. modemleşme yolunda önemli adımlan da atarak demokratikleş- me yürüyüşünü sürdürdü. Kuşkusuz toplumsal gelişmenin siyasal bıçimlenmesi bu noktada durmadı. 1946 yılında çok partili rejime geçen Türkiye, 1961 Anayasası ile başlayan dönemde de "hukukun üstünlüğiT, "insan hak ve öz- gürlûkleri". "sosyal haklar" gıbi değerle- ri ve kirru çağdaş demokratik kurumlan hukuk sistemine aldı. Toplumumuzun özellikle 1923 devrimiyle birlikte. demok- ratikleşme yolunda attığı bu son derece önemli adımlar, bır insan ömrüne eşbir za- man dilimi içerisinde gerçekleşti. Batı'dan yüzelli yil sonra da olsa, de- mokrasi kültürü, artık Anadolu toprağın- da yeşerecekti. Çok güvenlesöyleyebüiriz ki bugün, hal- kıniızın demokratik kültür birikimi ve de- mokrasi bilincL Türkiye'nin aydmlık yaz- gısını belirlevebikcek bir diizeye ulaşb. Ya bugün yaşananlar? Yıllardır antidemokratik 12 Eylül hu- kuk düzeninin kuşatması altında olan top- lumumuz. belki de tarihinin en zor günle- ' rini yaşamaktadır. "Kutsal deviet" anlayı- şına dayalı 1982 Anayasası başta olmak üzere, özellikle lider sultasına yol açan "Siyasi PartilerYasasT ve "Seçim Yasaa" gibi öbür temel normlarla oluşan siyasal rejimin hukuk düzeni, toplumumuzun de- mokratik istencinin (iradesinin) özgürce oluşumunu engellemektedir. Görülen o kı toplumumuzun içinde bu- lunduğu gerilimlenn ve siyasal açmazm kaynağı, Türkiye'nin siyasal sisteminin ta- şıdığı bu özelliktir. Toplumun ancak yüz- de 10 dolaylanndaki bir azınlığına daya- nan ve 1991 yılı genel seçimlerinde TBMM'ye ancak üçlü bir ittifakla girebi- len Refafı Partisi, bugün. 12 Eylül huku- kunun sağladığı olanaklarla uİaşabildiğı yüzde 20 oranındaki oy çoğunluğuyla hal- kımızın istencini baskı altına almışür. Refah Partisi'nin bu konuma ulaşma- sında, kendilerini "demokrat" ve "laik" olarak adlandıran "merkez" partilerin bö- lünmüşlüğünün rolü elbette daha da bü- yüktür. Demokrasi tarihi, "merkez" parti- lerin bölünmüşlüğünden sorumlu olan si- yasileri, utanılacak bir dramın kahraman- lan olarak anacaktır. Bu siyasal gelişmenin bir sonucu olarak Türkiye'nin toplumsal gelişmesinin ve de- mokrasisinin önü tıkanmıştır. Adeta siya- sal bir açmazm eşiğıne gelınmiştir. Aydın- lanma yolunda elde edilen kazanımlar ve değerler tehdit altındadır. Bugün ülkemiz laiklik karşıtı bir kalkış- mayla karşı karşıyadır. Koalisyon ıktıdannın Islam dünyası ile bütünleşme (entegrasyon) politikalan, do- zajı her geçen gün artan irticai olaylar. ka- mu kuruluşlannda gerçekleştirilen kadro- laşma girişimlen ve özellikle çağdaş temel eğitime karşı çıkjşlar ya da dinselleştirme çabalan, antilaik birprogramm adım adım uygulanmakta olduğunu göstermektedir. Ulkemizin Güneydoğusu'nda sürmek- te olan adı konulmamış savaş, faili meç- hul cinayetler, yolsuzluklar, Susurluk ka- zası ile açığa çüctığı gibi bu cinayetleri iş- leyenlerin ve yolsuzluklara katılanlann devlet kurumlan içindeki çete ılışkileri, koalisyon iktidannın bucinayetleri ve yol- suzluklan örtme çabalan, işkence ve öbür insan haklan ihlallen, siyasal yaşamımı- zın üzenne ağır bir karabulutgibi çökmüş- tür. Öte yandan. hukukun üstünlüğü ve yar- gının bağımsızlığı ilkesi. gerek hukuk sis- temimizin öngördüğü düzenlemeler, ge- rekse koalisyon iktidannın uygulamalan nedeniyle ciddi ölçülerde zedelenmiş bu- lunmaktadır. Bu bağlamda, yargı birliği bozulmuş ve olağanüstü yargı uygulama- lan da ağırlık kazanmıştır. Sivasal iktida- nn, hukukun üstünlüğü ilkesini dışlama tutumu, arökhemen her alanda yaşanmak- tadır. Tüm bunlann yanı sıra, yoksulluk, işsizlik ve enflasyon toplumumuzu ateşten bir çember ıçine almıştır. Eğitim, sağlık, konut, çevre sorunlannın yanı sıra, sana- yi ve teknoloji yatınmı ve üretimi adeta durmuştur. Ulusal gelırin dengesiz dağılı- mı. önlenemeyen bütçe açıklan, ıç ve dış borçlar ve benzeri yüzlerce ekonomik, sosyal sorun her geçen gün ağırlığını art- tırmaktadır. Bu bunahmdan nasd çıküacaknr? Özellikle DYP yönetiminin tutumu ne- deniyle, Türkiye Büyük Millet Mecli- si'ndeki demokrasıden ve aydınlıktan ya- na olabilecek milletvekilleri, karanhğın ayak sesleri karşısında ağırlaşmışlardır adeta. Meclis kılıtlenmiştir. TBMMde 20 Mayıs 1997 günü yapılan gensoru önerge- simn gündeme alınması konusundaki oy- lamanın sonucu, bu gerçeği gösteren en son örnektir. Şeriatçı akımlarla ve Susurluk çeteleriy- lebeslenen siyasal ikridara karşı geniş halk kesirrüerinin tepkisinin ulaştığı boyut, hat- ta devletin çeşıtli kurumlannın ve basın kuruluşlannın koalisyon ikridan karşısın- da aldıklan kararlı tutum. demokratik mu- halefetin. parlamentonun dışına doğru kaymakta olduğunu göstermektedir. Sivil toplum örgütlerinin toplum yaşa- mındakı etkileri her geçen gün artmakta- dır. Demokrasi isteklerinın genış halk ke- simlenne yayılması kuşkusuz kı son dere- ce önemli birgelişmedir. Ancak parlamen- ter demokrasiden ve TBMM'den umut ke- silmesi olanaksızdır. Yanlıştır. Sendikala- nn, meslek kuruluşlannın, tüm demokra- tik kitle örgütlerinin demokratik istekleri- nın muhatabını, yine de TBMM'nin çatı- sı altında aramalan gerekmektedir. O nedenle, demokratik kitle örgütleri- nin, özellikle de sendikalann ve meslek kuruluşlannın. kısacası, koalisyon iktida- nnın Türkıye"yi karanlığa götüren uygu- lamalanndan rahatsızolan herkesin. ülke- nın tüm yörelerinde, oylannı emanet ettı- ği mılletvekillenni uyarmalan, doğru ad- rese ulaşabilmenin tek yolu olmaktadır. Aydınlık bir Türkiye özlemıni taşıyan tüm yurttaşlann, oy verdiklen milletvekil- lerine. siyasal parti liderlerinin değıl "mil- letin veküT olduklannı ve "merkez" par- tilenn birleşmesinın demokrasinin gereği olduğunu, demokratik bir hoşgörü söyle- miyle arumsatmalan gerekiyor galıba. (1) Bk. Eroğul, Cem, "Devlet Ynnetimine Katılma Hakkı", Ankara, 1990, s. 2\ Sevgili Mustafa Ekmekçi MEHMET BAŞARAN B eni, 28 Nısan'da toplanacak Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Kurulta- yı"na çağıran sesüı kulağtm- da henüz. Acılı olduğumu bıliyordun, birlikte yaşamış- tık sanki o korkunç umarsız- lığı. "Gei detoplanodan son- ra bir yeriere gider, dertkşi- riz birâz" diyordun. Gele- medim. Ama biliyordum "Zor Bir Yazı Denemesi'nın ardından, ölümü anlatmış- tın, kardeşin Meryan' in ölü- münü. (Biliyor musun be- nim kardeşimin adı da Mer- yem.) Yunan klasıklerindeki gibi yalın, sade bir dılle. Iç yakıcı bir yazıydı o. Bir yan- dan da kimleria nerelerde Köy Enstitüleri üstüne ko- nuştuklannı duyuruyordun köşende. 17 Nisan'ı, halk bayramını yaşıyordun tüm boyutlanyla; her yüreğe o bayramdan bir ışık düşürme- ye çahşıyordun. Kanal E'nin düzenlediği açık oturuma. ne güzel katılmıştm telefon- la Ankara'dan... 3 Mayıs'ta Mahmut Ma- kal'la Kocaeli'ndeydik. Ko- caeli Yüksek Öğrerüm Der- neği'nın düzenlediği toplan- tıda. Orada olmalı da görme- liydin; bir yanda ak perdeye yansıtılan enstitülerle ilgili görünümler, bir yanda tele- vizyonda konuşan kalpaksız Kuvayi Milliyeci Uğur Mumcu (Mumcu'nin 50. yıl kutlamasında, Spor ve Sergi Sarayı'nda yaptığı konuşma kasetini aötürmüştüm ora- ya). Diyordu ki Mumcu: "Şu gerçek bugün daha iyi kanıt- lanıyor ki hangi iktidar din sömürüsüne dayanmış. mut- laka >ıkdmı$tır. CHP.iktidaal949'dadin derslerini kabul etti; yıkıldı. Kurtaramadı bu ödün onu. DP 1957de Sakii Nur- Anadolu Hayat Duyulan Duyun "Anadoluj^yat'a Teşekkür Ederim." Anadolu Hayat bilgi birikimiyle, deneyimiyle, yenilikçi anlayışıyla sigorta kavramını Türkiye'ye yaygınlaştırıyor. Hayat sigortası ve sağlık sigortası alanlarında yüzbinlerce kişiye çağdaş, kaliteli hizmetler sunuyor. Anadolu Hayat sigortalılarına verdiği sözü tutuyor, sigortalıların bugününe huzur, yarınına güven vermekten gurur duyuyor, mutluluk duyuyor. Ve her geçen gün daha çok kişi Anadolu Hayat sigortalıları arasına katılıyor, geleceğine güven duyanların sayısı hızla artıyor. Siz de Anadolu Hayat acentelerine gelin, geleceğe güven duyanların arasına siz de katılın. 0800 21102 70ACENTE HATT * Anadolu Hayaf sıgortalı ar mr dj/du5ij g^ver üüymak ıç n aray r Anadolu Hayat Büyüyor, Güven Büyüyor; Güven Büyüyor, Anadolu Hayat Daha da Büyüyor. si'nin cüppesini ba>rak>ap- tLneoldu?Yıkddı! Süle\man DemireJ 1960'lann ortasında Nurcu- lann. tarikatçılann. Süley- mancılann sakaüannı okşa- dL Ne oldu, \ıkıldı_. Her kim ki din sömürüsü- nü kullanır. bir süre >ararü olur belki, ama sonunda muüaka seçim sandığında \f nilgi\e uğrar. Din sömürü- sünü afTetmiyor halk—" Günümüzü karartmaya çalışanlara yanıt gibi patla- >an alkışlan dınlemelıydin güzel dost. " Ekmekçi Köy Enstitülü mü" diye sordular yine ba- na. Elbet dedim, hem de en has Köy Enstitülü. Okuyun yeni çıkan "ÖKSÜZ YA- MALIĞI, Köy Enstitüfcri" adlı yapıtını. Kafasıyla, yü- regiyle nasıi bir Köy Ensti- tülü olduğunu daha iyi anla- yacaksınız. Ülkeyi Kurtuluş Savaşı coşkusuyla saran top- rağı uyandırma. insanımızı canlandırma imecesınde sır- tıyla taş taşıyandı. harç ka- randı o. Enstitüler kapatılır- ken Yüksek Köy Enstitüsü çıkışlılar çavuş çıkanlırken köy öğretmenleri kıyılıp sü- rülürken hep yarumızdaydı. Uğur Mumcu gibi: "Ideolo- jide Kuvavıi Milliye, tam ba- ğımsızhk ilkesi. eğirimde Kurtuluş Savaşı'nı sürdüren Köy Enstitüleri" diyordu o da.i. DedıkJenm doğru değil mı sevgili Ekmekçi, CUM- HURtYET fınnmda aydın- lanarak ekmeği pişiren bır halk çocuğu, her dönemde haksızlıklann kötülüklerin karşısına dikilen bir gazete- ci, dumanı tüten somunlar gibi yanıtlar üreten usta bir yazardın sen. Güzel inadını. olmazlan olduran direncini biliyorum sevgili Dost. Da- yan. Erdoğan Kantürür,Sa- bahattin Ali Günleri'ne bek- liyor seni Kırklareli'nde. Okurlar. mahzun mahzun seaı anyor köşende Gülperi Ceylan Hanım "Bu keder nasri susar Ekmekçi" diyor. " Unutma CUMHURİYET finru, EKMEKÇl'sinı bekli- yor. Not: Bu yazı sana ulaşa- madan acı haberin geldı. Kaçıncı vurgun yiyişim bu benim. Eşınin, kızlarının, tüm yahnlarının, dostlan- nın başlan sağ olsun. Bergama Direnişi... MEHMET ŞAKİR ÖRS ANADOLU HAYAT B ergama yoresın- de köylüler ör- nek bir çevre sa- vaşımı vererek davayı kazandı. Topraklanndan siyanürlü ay- nştırma yöntemiyle altın çı- karmak isteyen çokuluslu "Eurogold'' şuketine karşı dı- renişlerini bundan sonra sür- dürebilecek mi? Altın arama sahasında bu- lunan ve bu işten doğrudan et- kilenecek olan 17 köyün hal- kı, kadınıyla erkeğiyle, yaşlı- sıyla genciyle, çok değişik ey- lem biçimleri uygulayarak herkese Ege'den çevrecilik dersi veriyorlar. Yedi yıldır süren bu savaşımdan. başta si- yasetçiler ve aydınlar ohnak üzere herkesin, hepimizin dersler çıkarması gerektiğini düşünüyorum. Bergama köylülerinin dire- nişi, ulkemizin toplumsal sa- vaşım (mücadele) tarihinde yeni bir sayfadır. Sivil toplum hareketinin örgütlenebildi- ğinde ve doğru hedeflerle yönlendirilebildiğinde neler yapabileceğinin somut bir göstergesidır. •'SürekliAyduı- hkİçin Bir Dakika Karanlık" eylemi gibi Bergama direnişi de bir umut ışığı olmuştur. Ne mutlubu umut ışığını yakan- lara ve hiç söndürmeyenlere... Ülkemiz nüfusunun nere- deyse yansını oluşturan köy- lülerimiz, kırsal kesim insan- lanmız hep yok sayılır, gör- mezden gelinir. "Cahil" ol- duklan savıyla küçümsenır- ler. Hıçbır şekilde ayağakalk- mayacaklan. '*bir tokma bir hırka" anlayışıyla var olanla yetinecekleri düşünülür. Hep kabullenici olduklan, ensele- rine vurulup ellerindekinin, avuçlanndakinin alınabilece- ği savlanır. Edilgenlikkn öne çıkanlır. Buna benzer yakJa- şımlarla kırsal kesim insanı başta siyaset olmak üzere ha- yatın pek çok alanından dış- lanrr. Oysa o sessizlıklennin derininde, ülkede ve dünyada yaşananlara karşı çarpıcı göz- lemler, anlamlı bilgelikler vardır. Korlanmış yürekleri dağlanırsa, her zaman kjvıl- cımlar saçıp Ekdrettin ömegi kararlı bir şekilde toplumsal savaşırran önüne atılabilirler. tşte Bergama"da da böyle ohıyor.KazDağlan'nın ve Ko- zak \aylası'ran eteklerindeye- şillikler içinde upuzunuzanan verimli Bergama Ovası'nın üretken insanlan. kendf gele- ceklerini kendileri betirlemek istiyorlar. Başta pamukçuluk ve zeytincüik olmak üzere her türlü tanmuı yapıldığı \erim- li toprakiara sahip Bakırçay yöresiningeleceği kararmasın diyoriar. \alnı/ kendileri için değil, geiecek kuşaklar için, çocuklan ve tonınlan için de direniyorlar. Onlann siyanür tehb'kesiy le, korkusuy la yaşa- masını istemiyorlar. Örnek direnişlen yalnızca kendi yörelerini ilgilendirmi- yor. Ulkemizin daha 600'e yakın yerinde, uluslararası şirketlerin siyanürlü altın ara- ma izni aldığı resmi makam- larca ifade edıhyor. Buneden- le Bergama bir eşik... Eğer bu eşik aşılırsa aynı tehlike bir- çok yöre için söz konusu ola- cak. Bergama direnişi ve son ışık eylemi. ülkemizde artık bir şeylerin değiştiğini somut olarak gözler önüne seriyor. "Sesleri hiç çtkmaz" denilen köylülerimiz, üzennde yer- leştüderi, yaşadıklan ve aynı zamanda "ekmek teknekri" olan topraklanna sahip çıkı- yorlar. Tek zenginlikleri olan topraklannın, doğal güzellik- lerinin ellennden altnmasma karşı seslerini yükseltiyorlar. Ağaçlartn, yeşılin yok edıl- mesıne. doğanın katledilme- sine hayır diyorlar. Kısacası yaşarru savunuyorlar. Evet! Bergama Ovası'ndan yükselen bu sese kulak vere- lim. Ovacık. Çamköy, Narlı- ca köylülerinin ekjp biçtikle- ri tanm alanlan yok olmasın. Bakırçay Ovası'nda üreticile- rimiz, köylülerimiz, insanla- nmız siyanür tehlikesi altında yaşamasın. Doğa ve çam ağaçlan katledılmesin!.. Bu konuda başta TBMM olmak üzere tüm siyasal partilerimi- zi. resmi-sivil tüm kuruluşla- nmızı, doğadan, ınsandan ve yaşamdan yana tüm insanlan göreve çağınyoruz. PENCERE Can Pazarı Bir kitap okudum. Adı: "Güneydoğu'dan Öyküler." -^ Yazan: Hakan Evrensel. Kısa sürede 3'üncü baskısını yapan kitabı her- kesin okumasında saymakla bitmez yarar var. • Medyada bir tartışma sürüyor: "Kuzey Irak Ha- rekâtı "na çıkarken asker, hükümete haber verdt mi, vermedi mi?.. Nasıl olur?.. Sınır ötesi harekât, bir devlette, hükümetten ha- bersiz yapılabilir mi? Soruya yanıt vermeden önce Hakan Evrensel'in kitabından bir alıntı yapmak istiyorum. (Gerçi ya- zar 2'nci sayfaya şöyle bir not düşmüş: "Izin a/ın- madan kaynak gösterilerek de olsa alıntı yapıla- maz." Ancak beni bağışlasın, kendisini bulama- dım.) Uzun süre Güneydoğu ve Kuzey Irak'ta görev yapmış bir subay Hakan Evrensel, ordudan aynl- mış, silahı bırakmış, kalemi elinealmış, "düşükyo- ğunluklu savaş"\ gerçeklerin dilinden anlatan öykü kitabı çok çarpıcı!.. Gerçekte bunlar "hayat-ı haki- kiyye"öen sahneler!.. "Görev" başlıklı öyküden bir alıntı: "Yaklaşık bir haftadır hazırlanıyoruz bu operas- yona. İlk kez bu kadar gizlilik içinde hareket edi- yoruz. Bizlere, yani bölük komutanlanna dahi, sa- dece 'Hazırlanın' emri verildi. Uzun süreli ve kesin istihbarat üzerine bir operasyona gideceğimizi bi- liyoruz, ama nereye gideceğimizi, ne zaman yola çıkacağımızı bilmiyoruz. Hahtalanmızı bile üst ka- rargâhta, yüksek rütbelı subaylar hazırtıyorlar. Söy- lenenlere göre baskın yapacakmışız ve her şey operasyona çıkış saatınden bir saat önce açıkla- nacakmış." (...) "Bir hafta sonra geri dönüyoruz. Yorgunuz, açız, kirliyiz. Ama disiplinliyiz, gururtuyuz. (...) Eksiksiz döndüğümüz için Allah 'a şükrediyorum. Ama bun- ca hazırlık, bunca sıkıntı boşa gittiği için lanet oku- yorum. Halbuki ne kadarhazıhanmıştım, heyecan- lanmıştım. O kadar yürüyoruz, kamplanna kadar giriyoruz, söndüremeden bıraktıkları ateşleri bulu- yoruz. Ama koskoca kampta, tek bir kişiyi bile gö- remeden geri dönüyoruz. Bu kadar gizliliğin so- nunda, nasıl haber alıp kaçtıklanna, bölgeyi nasıl bu kadar çabuk boşalttıklanna aklım ermiyor. (...) Sohbet arasında bir lafgeçiyor. Biz operasyona çıktığımız gece, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'/n, televizyondan 'inlerinde vuracağız' dediğini söylü- yoriar. Lahmacunumu yerken, lokmalar boğazıma düğümleniyor. Kimse farkına varmıyor. Gözlerim doluyor." • Asker yıllardan beri Güneydoğu'da savaşıyor; ordunun "Ateşle Imtihanı" sürüyor; söz konusu olan "can pazarı "ö\r. Peki, ne oluyor? Orduda üst komutanlar subaylannın, subaylar da erlerinin nabzını tutarlar... Bu nabız kaç atmaya başladı? • Hangi ülkenin resmi okullarında devletin silahlı kuvvetlerine düşman din adamı yetiştirilir?.. Türk ordusunu Vietnam'daki Amerikan ordusu gibi gören entelimiz, şehitliği siyaset malzemesi gi- bi pazaıiayan politikacımız. silahlı kuvvetlerine düş- man dincimiz bir noktayı unutuyorlar: Askere insan gibi bakmasını öğrenemedikçe, biz sivilleşemeyiz. Onumtızdekı 5 yıl içinde, çocuklarmn "sagiıklı. kendme guvenen, sonjmluluk duygulan gelışmış. bağımsız kışılıklı mutiu Dıreyier olarak yetışmesını isteyen 50 000 aılemıze hızmet vermeyı hedefledık EV OGRETMENLERI ARIYORUZ J BcbeK i% çocuk an çok seven 3 Atakoy Leven: Ulus Tarabya, Ataşeh», Bostana. Koşuyolu. Acıbadem ve kendi seçeceğı semtte çalışmak «eyen J 0-3 yaş çocuğuna. çocuğur yaşadığı sevgı dolu oftamda eğitim venT>ek tsteyen J Eğıtım aimaya, geltşmeye açjk J G j e r y u z u eneqıdolL kendıne guvenen JEmekl oğretTer unıversıte veya lıse mezunu, J 20-45 yaş arasnda we sıgara çmeyen bayarlar Eğitim ekıbının bır uyesi olma isteyen bayanlar, lutfen bızı arayınız. Tel: (O216) 327 68 77MATURE YURTTAŞ KONUJUNCA SİLAHLAR SUSAR. Yurttajın Sultanahmet Bulusması 25 Mayıs 1997 Saat 13.00'te BAKIRKOY 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1997/488 KararNo: 1997/417 Diyarbakır, Cüngüş ılçesı. Camiikebir Mah. cilt: 001'04, aile sıra no: 220, sıra: 3'te nüfusa kayıtıl Hacı Bayram oğlu Hidayet'ten olma 12.7.1976 doğumlu mah- çur Arif Yılmaz'm vesayet altına alınarak kendisine da- yısı Süleyman oğlu. Ayşe'den olma 1.1.1955 doğumlu Mahmut Adıgüzel'in vası olarak tayin edilemsine 6.5.1997 tanhinde karar venlmiştir. llgililire ilanen teb- liğ olunur. Basın: 21692 YERKOY ASLI\T HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1996-44 Yerköy ilçesi Yeru Mahalle tapusunun 64 ada, 5 parsel sayıh taşınmaz tapusunun ıptalı \e belediye adına tescılı için açılan davada davalılardan Dürdane Köksal ve Kadri- ye Aydm'ın tüm aramalara rağmen adresleri tespit edıle- medığinden. adı geçenlerin 2.7.1997 günü saat 09.00'daki duruşmada hazır bulunmalan hususu dava dilekçesi, yeni- leme dilekçesi ve duruşma gününü bildirir meşruhatlı da- vetiye teblığ yerine kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 13 5.1997 ' Basın: 21758 (Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması) Hizmet Sistemi Bilgi Hattı: 212 - 257 06 46
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle