Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 MART 1997 SALI CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Pencerede Tüpk-
Yunan işbirliği
• Ekonomi Servisi -
• Pımapen markasıyla PVC
r pen>cere sistemlerini üreten
" Pimaş firması. Atina'daki
Eurotrades S.A şirketıyle
bayilik anlaşması yaptı.
Yunanıstan'daki PVC
pencere sektöründe
faaliyet gösterecek tek
Türk firması olan
Pimapen'in Atina'yla
birlikte >r
urtdışındaki
' bayilikJerinin sayısı 46'ya
çıktı. Pimaş'ın Türkiye'den
göndereceği Pimapen
profillerle Atina'da
üretîlecek pencereler ıçin
Halkida ve Atina'da iki
shovvroom açılacak.
FazJa harcayan
yöneticiye
soruşturma
•ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Bayındırlık ve Iskân
Bakanı Cevat Ayhan. dün
Iller Bankası Bölge
Müdürlen toplantısında
yaptığı konuşmada,
belediyelenn yaptıklan
ihalelerin şeffaf ve halka
açık olmasını istedi.
Belediyelenn. ihale
fınasmanı ıçin aldıklan
kredilerin faiz oranlannın
çok yüksek olduğunu
belirten Ayhan, "Bazı
kadamedeki arkadaşlann
harcama ve davranışlan
anormalse servet
araştirmasına gidin" dedi.
Küçüklerde
büyük istihdam
• ANKARA (ANKA)-
Imalat sanayii sektöründe
çalışanlann yüzde 35.2'si,
eleman sayısı 1 ile 9
arasında değişen çok
kûçük işyerlerinde
istihdam ediliyor. Bu
işyerleri sektörün toplam
katma değerinin. ancak
yüzde 5.7'sini yaratıyor.
DlE'nin küçük ve orta
ölçekli imalat sanayii
tanımına göre açıkladığı
anket sonuçlanna göre,
Türkiye'de 1994 yılı
itibanyla toplam 198 bin
265 sektör imalat sanayi
işyeri bulunuyor.
Toplam 1 milyon 445 bin
935 kişinin istihdam
edildiği bu işyerleri 1994
«ythnda-966.4 triryon liralık
katma değer
yarattılar.
Taşkömiipüne zam
• ZONGULDAK (AA)-
Türkiye Taşkömürii
Kurumu ürünlerine yüzde
5.45 ile 5.65 arasında
değişen oranlarda zam
yapıldı.
Dün uygulamaya konulan
yeni fiyat uygulamasına
göre, Zonguldak üretimi
parça kömürün ton fiyatı
10 milyon 680 bin liradan.
11 milyon 270 bin liraya
yükseldi.
Bakan Söylemez, Uluslararası Para Fonu için 3 yıllık program hazırlanacağını söyledi
IMF'ye 'geV mektııbuANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Devlet Bakanı Ufuk
Söylemez, Uluslararası Para Fo-
nu'na (IMF). Türkiye'de incele-
mede bulunmak üzere nisan ayı
içinde gelmeleri için davet mek-
tubu gönderdiğini bildirdi.
IMF'ye 3 yıllık orta vadeli bir
program sunmayı hedefledikle-
rini, paket üzerindeki çalışmala-
nn başlatıldığını söyleyen Söy-
lemez. tüketici fiyat endeksli
(TÜFE) yeni tahviller için bugün
veya gelecek hafta ihaleye çıkı-
lacağını söyledi.
IMF'nin ekonominin ocak-
mart ayındaki gdişimini görün-
ce uluslararası kredi destekJi bir
programı onaylayacagını savunan
Söylemez. şöyle konuştu:
"Heyetin mayıs ayında Tiir-
kiye'ye gelerek dördüncü mad-
de kapsamında bir konsültas-
yon yapması gerekiyordu. Zi-
yareti öne çekmelerini, hem de
hiikiimetin ilk 3 aylık icraat-
larını kendilerine anlatma fır-
satı bularak. yaptıklanmıza
uluslararası kredi desteği ver-
meleri konusunda görüşme
yapmamızın yararlı olacağını
mekrupta belirttim. IMF mart
sonu veya nisan başında Tür-
kiye'de olacaktır. Zannediyo-
rum, olumlu geçecektir."
Merkez Bankası. Hazine ve
DPT'den oluşan. ara ara Mali-
ye'nin de katılacağı bir çalışma
komitesi oluşturdukJannı belir-
ten Söylemez, şu bilgileri verdi:
"Hükümette de orta vadeli bir
program hazırlanması konu-
sunda prensip birliğine var-
dık. Hükümetin yapacağı ilk
Ekonomik Kurul toplantısın-
da kontıyu gündeme getirece-
giz. Türkiye'nin orta vadeli bir
programla enflasyonu düşür-
mesi, en az 3 yıl vadeli bir prog-
ramın hazırianması konusun-
da hükümetten destek isteye-
ceğiz. Hükümet bu konuda
prensip karanıu verirse, bu ko-
nuda IMF ve Dünya Banka-
sı'ndan da destek isteriz."
Hazme'nin, mevcut iç ve dış
borçlanma yöntemlerine ek ola-
rak, yetişmesi halinde "TÜFE
çarpı risk primi" uygulaması-
na bugünden itibaren geçeceği-
ni bildiren Söylemez, "Tüke-
tici fiyat endeksiyle bir risk
priminin çarpımıyla buluna-
• Söylemez. Halk
Bankası Kazan
Şubesi'nin açıhşında
yaptığı konuşmada,
IMF'ye nisan ayı içinde
Türkiye'ye gelmeleri için
davet mektubu
gönderdiğini söyledi.
Söylemez, IMF'nin
ekonominin ocak-mart
aymdaki gelişimini
görünce uluslarası kredi
destekli bir programı
onaylayacağını savundu.
cak ve bunu da serbest ibale
yöntemiyie bulacak yeni bir
borçlanma yöntemi. Bu yön-
temde vade 2 yü olacak, faiz-
ler enflasyona göre 3 ayda bir
tasarrufçulara ve borç veren-
lere ödenebüecektir. Bu ko-
nuda Bankalar Birliği ile ya-
pılan görüşmeler nihai safha-
ya gelmiştir. Amaç mali enst-
rümanları çeşitlendirmek ve
piyasaları derinleşrirmek, Ha-
zine'nin uzun vadeli borçlan-
masına imkân tanımak, yatı-
rımcıların ve tasarrufçulann
da ana para ve yatırımlarını
enflasyona karşı birgüvence al-
tına almaktır. Hem borç veren
tasarrufçu ve yatırımcı hem
de borç alan açısından ortak
bir denge vardır" dedi.
Söylemez, bir soru üzerine,
yeni borçlanma yöntemiyie il-
gili vergi sorunu konusunda bir
yasal düzenleme gerektiğinı ve
bu konuda bir çalışma yapıldı-
gını belırterek, "Şu anda, di-
ğer bonolann dahil olduğu ver-
gi uygulanacak. Maliye ile Ha-
zine'nin görüşmeleri sürüyor.
Eğer gelecekte vergi açısından
bir avantaj sağlanabilirse, bu-
na talebin çok daha yükselece-
ğini düşünüyoruz. Ekonomi-
ye de Hazine'ye de olumlu kat-
kılarını göreceğiz" dedi.
Fransız Renault, servisi iyi olanın müşteriyi kazanacağına inanıyor
Rekabet lıizmeti doğurdu
HULYA GENÇ
PARİS - Renault kendi ülke-
sinde tüketiciye "Fransız" de-
gil. Avrupalı tüketıcinin marka
bağımlılığmın azalması ve oto-
mobil seçimlerinde titiz dav-
ranmaya başlaması RenauJt'yu
tüketici beklentilerine daha du-
yarlı hale getiriyor. Otomobil pi-
yasasında kıyasıya bir rekabet
olduğu görüşünden hareket ede-
rek. bu yanşta hizmet ve satış
sonrası servisi en iyi veren fir-
malarm kazanacağını savunan
Renault, müşteri istekleri ve
şikâyetlerine öncelik tanıyor.
Renault Mais Motorlu Araçlar
lmal ve Satış AŞ ile Oyak Re-
nault geçen hafta Renault'nun
tüketici haklan tanıtım politi-
kalannı anlatmak amacıyla Pa-
ris'e gezi düzenledi.
Merkezi Fransa'da bulunan
Renault'nun Uluslararası Ile-
tişim Sorumlusu Jacques Po-
isson, bu yanşta satış sonrası
hizmet ve yetkıli servis ağına
ağırlık veren firmalann kaza-
nacağını dile getirdi. Müşteri-
lerin beklemeye tahammülü ol-
madığını belirten Poisson,
u
Av-
rupa ülkeierinde otomobil sa-
tışları sipariş üzerine yapılı-
yor. Rengini ve modellerini
söylüyorsun. Eğer siparişler
gecikjrse, müşteri vazgeçi-
yor" diye konuştu.
Otomobil sektörünün 1994
yılında krize girdiğini hatırla-
tan Poisson. Avrupa ülkeleri-
nin sektörii desteklemek ama-
cıyla vergi indirimine gittiğini
belirterek, "Fransa hiiküme-
ti otomobil satışlarını canlan-
dırmak amacıyla 10 yaşın-
dan büyük aracını mezartığa
Renault firması Paris'te tüketici hakJarı tanıtım polirikalarını tanırb.
atana 5 bin frank vergi indi-
rimi yapmaya başladı" dedi.
Poisson, Renault'nun Arjan-
tin ve Türkiye'ye büyük önem
verdiğinı kaydetti. Güney Ame-
rika ekonomisinin istikrar ka-
zanmaya başladığını ifade eden
Poisson, Brezilya'da büyük bir
otomobil pazan bulunduğunu
ileri sürerek, "1998'de Brezil-
ya'ya 1 milyar dolarlık yatı-
rım yapılacak. Megane ve kü-
çük bir modelimiz üretile-
cek" dedi.
Üretim hatası bulunduğu tes-
pit edilen otomobilleri piyasa-
dan toplayıp, gerekli değişik-
likleri yaptıklannı behrten Fran-
sız Renault Müşteri llişkileri
Departmanı Sorumlusu Robert
Gillier, tüketicilere istediği za-
man gerekli değişikliği yaptır-
ma şansı verdiklerini vurgula-
dı. Bu gibi durumlarda garan-
ti kapsamı dışında otomobille-
re 12 aylık garanti süresi daha
verildiğıni belirten Gillier, Av-
rupa başta olmak üzere Rena-
ult'nun gittiği bütün ülkelerde
aynı titizliğin gösterilmesi ge-
rektiğini savundu.
Müşteri talebi merkezi
Renault'nun 26 kişiden olu-
şan müşteri talepleri merkezi
bulunduğunu belirten Gillier,
görevleri arasında yetkili satı-
cılarağının geliştirilmesi, tüke-
tici taîeplerinin dikkate alın-
ması, bütün şikâyetlerin değer-
lendirilmesi bulunduğunu vur-
guladı. Ülkelerin yerel ve ge-
nel koşullanna göre Renault
otomobillerinin donanımlan-
nın ayarlandığına dikkat çeken
Gillier, Fransa'da yollann çok
güzel olduğunu, lastiklerin 4
yıl dayandığını dile getirdi.
Gillier. geçen yıl Fransa'dakı
Renault Müşteri Hizmetleri bö-
lümüne 29 bin 400 müşten baş-
vurusu geldiğini hatırlattı.
Gillier, "Müşteri ilişkileri
birimi olarak, her konuda
yardımcı olmaya çalışıyoruz"
dedi. Fransa'daki tüketici ör-
gütleri vasıtasıyla kendilerine
iletilen tüketici şikâyeti başvu-
rusunun 165 olduğunu belirten
GillieT, bu rakamın müşterile-
rin direkt üretıci firmaya baş-
vurmayı tercih ettiğinin bir gös-
tergesi olduğunu vurguladı.
Memura ek
zam Bakanlar
Kurulu'nda
ANKARA (AA) - Kamuda ça-
lışan memurücretlerinde yapılacak
ek zam (iyileştirme) için Maliye
Bakanlığf nca sürdürülen hazır-
ltklann son aşamaya geldiği öğ-
renildi. Konuya ilişkin Bakanlar
Kurulu'na bnfıng verildi.
Maliye Bakanlığı yetkilılerin-
den alınanbilgilere göre, Türk Si-
lahlı Kuvvetlen ve Emniyet Mü-
dürlüğupersonelıneyapılan ek iyi-
leştirmeler sonrasında. başta yar-
gı mensuplan ve öğretım eleman-
lan olmak üzere. öğretmen ve me-
murlara daek iyileştirme konusun-
da bir dizi çalışmalar başlatıldı.
Maliye Bakanlığı üst düzey yet-
kililerince başlatılan çalışmalann
son aşamaya gelmesi üzerine ko-
nu hakkında Bakanlar Kurulu'na
bir brifing verildi. TSK ve emni-
yet çalışanlanna iyileştirmede bu-
lunulduğunu, diğer kamu perso-
neline hangi kapsamda ve hangi
oranda ek iyileştirme yapılacağı
çalışmalannm son aşamaya geldi-
ğini belirten yetkililer. "Konuya
ilişkin Bakanlar Kurulu üyele-
rine brifing verildi. Ek iyileştir-
menin kapsam ve oranları, Vet-
ki Kanunu'na istinaden çıkarı-
lacak KHK ile siyasi idarenin ve-
receği karara göre belirlenecek"
dediler.
Kamu personeline, temmuz
1996'da yüzde 50, Ocak 1997'de
ise yüzde 30 artış verildiğini ha-
tırlatan yetkililer. ortalama artışm
yüzde 95, aynı dönemde tüketici
fiyatlanndaki artışın ise yüzde 35-
36 olduğunu kaydettiler. Yetki-
liler, ek iyileştirme yapılırken,
"geçmiş yıl kayıplarının telafi-
sinin, kamu kesimindeki ücret
dengesini bozulmamasının" göz
önünde tutulduğunu söylediler.
İŞÇİNİN EVRENİNDEN
ŞÜKRAN SOJVER
Çarpık Manhk
"Insan iki ayaklı hayvandır. Tavuk da iki ayaklı hayvandır.
Insan tavuktur" desem "Olurmu hiç öyle mantık, bu mantık
çarpıkmantık" diye kolayca itiraz edersiniz. Ama içinde bu-
lunduğumuz siyasal kıskaçta, çarpık, ters işletilen mantığa
karşı çıkmak öyle görüldüğü gibı kolay değil. Yanlışların için-
de doğrular, doğruların içinde yanlışlar kaynayıp gidiyor.
Yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak çok kolay oluyor.
Milli Güvenlik Kurulu istişari bir organ. Milli Güvenlik Ku-
rulu'nun dayatması ile hükümetin, parlamentonun karar al-
mak zorunda olmasını savunmak, içine sindirmek, bırakın
demokrasi bilincine varmış, özenti olarak kendisine "de-
mokratım" diyen insan için, dar hukuk kalıpları içinde bile
öyle kolay değil.
Peki "Demokrasilerdeyetkili ve sorumlu kararorganlan hü-
kümet ve partamentodur" doğrusundan yola çıkarak, Milli
Güvenlik Kurulu'nun hükümetin ve partamentonun yerine ge-
tirmesini istediği kararlara karşı çıkabilir miyiz? Hele de bu
kararlara karşı diretmek isteyen, "okuspokus" yöntemleriy-
le, bu karariarın gereğini yerine getirmeden ıktidarda kalma-
nın yollarını bulmaya çalışan REFAHYOL hükümetini, Erba-
kan ve Refah yönetim kadrolannı onaylayabilir miyiz?
Anayasal ve yasal hukuk düzeninin, cumhuriyet ve laik-
liğin güvencesi olan, "olmazsa olmaz" niteliğinde kimi hu-
kuk dışı uygulamalann ortadan kaldınlmasını isteyen Milli Gü-
venlik Kurulu uyarılarının eksiksiz yerine getirilmesini iste-
mek, sahiplenmek, "çağdaş ınsan ve demokrat" olmanın
gereği değil mi?..
Demokrasiye inanan bireyler olarak, doğrularla yanlışla-
nn, haklılıkla haksızlığın birbirine kanştığı çelişkiler, sonuç-
lan birbirinden daha kötü seçeneklerle karşı karşıya bırakıl-
dığımız için boşuna sızlanıp duruyoruz. Toplum olarak içine
düştüğümüz çıkmazın sorumlusu biziz.
Gelişmiş ülke/er, Batı dtinyasının kendi çıkar hesaplan
içinde, Türkiye üzerindeki oyunlan ne kadar doğru ise Tür-
kiye'nin insan haklan, demokrasi standartlanna uymadığı ve
bu nedenlerle de Avrupa Birliği içinde almak istediği yeri de
alamayacağı, o ölçüde bir başka gerçek. Batılı ülkeler ka-
sıtlı olarak "insan haklan kartını" kötü amaçlı kullanıyorlar ge-
rekçesi ile ülkemizde insan hakları, demokrasi standartlan-
nın eksiksiz, ödünsüz uygulanmasını istemekten, bunu yü-
kümlülük, zorunluluk olarak görmekten vazgeçebilir miyiz?
Ülkemizde evrensel ölçüler içinde insan haklan, demok-
rasi ilkelerini yerteştirmek, 12 EylüPün yasaklı anayasa ve hu-
kuk düzeninden kurtulmak savaşımını vermemiz gerekir-
ken. 17 yıl sonra yaşamsal gündemimıze bir bakın hele. 12
Eylül'ün yasaklı anayasası, hukuk düzeninin heryandan bir-
den çiğnenmesi ve yitirilmesi tehdidi ahndayız.
Bir yanda kirlilik ıttıfakı üzerinde kurulmuş, Susurluk gibi
kapatılamayacak çeteler olgusunun bile üzerine sünger çek-
meye çalışan, Türkiye'yi hızla bir uçuruma doğru; çağdışı,
şeriat düzenine, ilkel toplum yaşamına sürüklemekte olan
bir hükümet.
Diğer yanda bunların korunması adına, adına ne dersek
diyelim, bal gibi "muhtıra" niteliğinde bildirimde bulunmuş
ve gücünü askerlerden alan Milli Güvenlik Kurulu.
"Milli Güvenlik Kurulu kararlan, askeherin isteklen, arka-
da silah gücü var, istemler bal gibi de muhtıra anlamına ge-
liyor.." diye hükümetin zorlandığı, bugünkü yetersiz, geri
anayasal düzende bile uyulması zorunlu ilkelerin, koşullann
eksiksiz yerine getirilmesini istemekten vazgeçebilir miyiz?
Çarpık mantık gelıştırmelerinden, bağlamlarından, içinde
bulunduğumuz çelişkiler yumağından nasıl kurtulabiliriz?
Tabii ki öncelikle ve ivedilikle elmalarla armutları toplama,
çarpık mantık kurma hastalığımızdan kurtulup bütün doğ-
ruları ödünsüz savunma alışkanlığı ve yürekliliğini kazana-
rak.
Milli Güvenlik Kurulu'nun istemleri bugünkü yetersiz ana-
yasal düzende, çağdaş yaşam ve hukuk için "olmazsa ol-
maz" koşullar olduğuna göre, hükümetin bunlann gereğini
yerine getirme zorunluluğundan, askerlerle, darbelerle aynı
çizgıye düşme kaygısı ile vazgeçme lüksümüz yok.
Kirlilik ittifakı üzerine kurulmuş, ülkeyi hızla uçuruma, şe-
riatla yönetilen demokrasi, çağdışı çizgiye sürükleyen hü-
kümetten kurtulma adına da Milli Güvenlik Kurulu kararları-
na, silahlı güç gölgesine sığınmak gibi bir hakkımız da yok.
Işin içinden çıkmanın tek yolu, Milli Güvenlik Kurulu ka-
rarlannı, muhtıra, darbe tehdidi altında bir zorunluluk olarak
değil, hükümet olmanın "olmazsa olmaz" kurallan olarak
görecek bir hükümete sahip olmak.
Ne yazık ki toplum olarak eskisinden daha bilinçlendiği-
miz yolunda umutlu pek çok gelişmeyi sayabilirsek de siya-
si partilerimizin, parlamentonun, sendikaların, meslek ör-
gütlerinin, kendiliğinden oluşan toplumsal tepkilerimizin bu-
nu başarma noktasına geldiğınden söz edemiyoruz.
Hâlâ Türkiye'yi çağdışı tehlikeli bir çizgiye çekmekte, ay-
nı zamanda askeri müdahale ve muhtıralara kapı açmakta
olduğu için, yarattığı riskler katmerlenen, bir karabasan
REFAHYOL iktidarından, demokratik yollardan kurtulmayı
beceremedik gitti.
ÇIFTÇİ DOSTU / SADULLAH USUM!
Köylüyü Sevmek Lafla Olmaz
T
anm kesiminin en önemli
sorunlarından birinin "ör-
gütlenme" olduğunu artık
bilmeyen kalmadı. 1980
yılından sonra çıkanlan yasalar, ge-
liştirilen uygulamalarsürekli olarak
tanm kesiminin ezilmesine, sana-
yici ve ışadamlannın büyük para-
lar kazanmasına neden oldu. Bu
yüzden gelir dengesi bozuldu, hol-
dingler ve bankalar yüzlerce trilyon
lira kazanırken geçimini topraktan
sağlayan milyonlarca insan açlık
tehlikesi ile karşılaştı! İki binli yıîla-
ra üç kala bile bu haksız piyasa or-
tamı. ne yazık ki Türkiye'de devam
edıyor. Anlaşılan, iktidar ANAP, DYP
ve Refah arasında gkjip getdikçe de
değişen bir şey olmayacak! Tanm
kesimi kaderini değiştiımek için
adeta çırpınıyor... Tek kurtuluş yo-
lunun da "güçlü bir örgütlenme"
olduğunu biliyor.
Tanm kesimi Batılı anlamda birör-
gütlenmeye kavuşsa özel sektöre
karşı haklannı koruyacak ve gelişe-
cek. Ancak, tüccar ve sanayiciden
yana polrtikalar izleyen hükümetler,
çiftçinin örgütlenmesine fırsat ver-
miyor. 1980'den önce Köy-Koop
özel sektöre karşı tanm kesimini
başanlı biçımde koruyordu. Türki-
ye'nin çeşitli yöreterindeki 52 koope-
ratif ile Ankara'daki "Merkez Birti-
^/"veyöneticileri, "soygun"yapmak
isteyenlere nefes aldırmıyordu.
Tanm kesimi bu nedenlerle Köy-
Koop'u unutamadı. Nitekim uzun bir
süreden beri bu başanlı modeli ye-
niden hayata geçirmek için ciddi
bir mücadele vermeye başladı...
Ancak hükümetler, bu konuda ya-
pılan her başvuruya akıl almaz en-
geller yarattılar... En son örnek de
7 Köy-Koop birliğinin başvurusu...
Önceki yazımda da belirttiğim gi-
bi Erdoğan Kantürer (Kırklareli),
Bayram Gök(Kastamonu), Hasan
Macit (Burdur), Ali Soydan (Edir-
ne. Nurettin Almasulu (Malatya),
Durmuş Ali Sazak (Muğla), Alpas-
lan Çetinel (Ayfyon), Köy-Koop
benzeri "Türkıye Tanmsal Amaçlı
Kooperatifler Birtiklen Merkez Bir-
iiğı'riı oluşturdular ve Tanm Bakan-
lığı'nın onayına sundular.
Bu başvurunun üstünden tam bir
yıl geçti. Ancak, hâlâ olumlu bir so-
nuç alınamadı. Türkiye'nin ve Türk
tanmının kaderini değiştirecek böy-
le bir kuruluşun oluşumu oyalanı-
yor! 1988'de ANAP'ın iktidar döne-
minde 1163 sayılı Kooperatifler Ya-
sası'ndayapılan birdeğişiklikle, ta-
nmsal kooperatiflere büyük bir dar-
be indirildi. O sıralarda Türkiye'de
8 bin olan kooperatif sayısı 4 bin-
lere kadar düştü. Aynca, "merkez
biriikleri"r\\n kurulması zorlaştırıldı.
Tanm Bakanlığı, şimdi bu yasa-
ya dayanarak "merkez birtiklen "n\n
oluşturulmasına engel olabilıyor.
Tabii bu bahane... Asıl Tanm Bakan-
lığı 'nın yapısı "merkez birlikleri"nin
kurulmasına karşı... Eğer öyle olma-
sa Türk tarımını kalkındıracak ve
Türk çiftçisini sömürüden kurtara-
cak bir oluşum için yapılacak ya-
sal değişiklikler iki gün bilesürmez.
Üstelik anayasamızın 171. mad-
desi aynen şöyle diyor: "Devlet,
milli ekonominin yaraıiannı dikkate
alarak, öncelikle üretimin arttınlma-
sını ve tüketidnın korunmasını amaç-
layan kooperatifçilığin gelişmesini
sağlayacak tedbirieri alır..."
Anayasamızdaki hüküm, taysi-
ye niteliğinde değil, emredicidir.
Halbuki, 15 yıla yakın bir süreden
ben mevcut sistem ve yasalar ta-
nmda üretimin hızla düşmesine ne-
den oluyor. Bir yandan çiftçiler fa-
kirleşiyor ve tanm çöküyor! Buna
karşılık anayasamızın öngördüğü
gibi tarımda üretimin arttınlması için
yapılması gerekenlerin neler oldu-
ğuna bir göz atmakta yarar var:
1. Ürettığinı değerine satabıle-
cek 'pazartar' yaratmak.
2. Bilinçli üretim için eğitim...
3. Düşük faizli kredi...
4. Girdileri ucuzfiyatasağlamak.
5. Özel bankalarlatanmı destek-
lemek.
Çiftçilenn bu beklentilerini ancak
tanmsal kooperatifler ve onlann
oluşturacaklan güçlü "merkez ö/r-
//7c/en'"gerçekleştirebilir.Batılı ülke-
lerde olduğu gibi bu tür koopera-
tifler ve 'merkezbırlikleri", Türkiye'de
kurulabilse Türk çiftçisi girdilerini
alırken de üretbğini satarken de sö-
mürülemez. Onun sırtından kimse
servet yapamaz. Hatta, onlara da-
nışmadan tanm ürünlerinin piya-
sası oluşamaz. Böylece üretici de
tüketici de soyulmaz!
70 milyona yakın insanımızın bir
kısmı üretici, bir kısmı tüketicidir.
Mevcut düzen 70 milyona yakın
üretici ve tüketicimizin özel sektör
tarafından sömürülmesine imkân
vermektedir. Tüccar ve sanayici,
tanm ürünlerini çiftçiden düşük fî-
yatlarla almakta, tüketiciye de akıl
almaz yüksek fiyatlaria satmakta-
dır; Türkiye'de kısa süre içinde olu-
şan büyük servetlerin temelinde de
bu uygulamalar yatmaktadır.
Hiç eveleyip gevelemeye gerek
yoktur. Üreticilerin ve tüketidlerin ör-
gütlenmesi engelleniyorsa, soygun
ve sömürü düzeninin sürmesi iste-
niyor demektir. Üretici ve tüketici-
lerin sömürülmesini istemeyen hü-
kümetler, örgütlenmeye köstek ol-
mazlar, aksine destek olurlar...
Şimdi, Erbakan hükümeti de sı-
nav vermektedir. 70 milyona yakın
insanın hakkını korumak istiyorsa
"merkezbiriikleri" oluşumlanna kar-
şı çıkmamalıdır. Yasalar yeterti de-
ğilse değiştirilmelidir. Yasalar yetki
verdiği halde, Tanm Bakanlığı Des-
tekleme ve Teşkilatlandırma Genel
Müdürlüğü "merkez birliği" oiuşuru-
lannı zorlaştınyorsa sorumlular der-
hal görevden alınmalı ve tanm
kesimine iyi gözle bakanlar görev
başına getirilmelidir. •
DOSYA: OZBEKİSTAN YABANCI YATIRIMCILARI BEKLİYOR
.Ekonomide Mart
•••••. ^ beklentileri
BONOSUj
77 Ulkeye
acılma olanağı
Ra«/ralrtar Batıi\/o
bayraKtar Bakuye Boiak'tanönemii
serbest bolge kuruyor açıkiamaiar
Küçük yatırımcının borsa serüveni
Paranıza yön veren dergi
P " ~ m — ^ E K O N O M I I K
TREISTDHER PAZAR BAYİNİZDEN ALMAYI UNUTMAYINIZ