27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9KASIM1997PAZAR HABERLER Kömüpcüler çatıştı: 1 olu • ZONGLLDAK(AA) - Zonguldak'ın Kozlu beldesinde, kömürcülük yapan ikı grup arasmda çıkan silahlı çatışma sonucu 1 kişi öldü, 5 kişi yaralandı. Aralannda alacak sorunu olduğu öğrenilen iki grup arasmda çıkan kavganın silahlı çatışmaya dönüşmesi sonucu Çetin Albayrak yaşamını yıtirdi, Ahmet Fevzi Ince ağır, Ali Çakır, Mustafa Tarlacı, Metin Albayrak ve Osman Sünger dehafif yaralandı. Polis bazı kışileri gözaltına alırken olayda kullanılan 2 tabanca ele geçinldi. TİKKO operasyonu • TOKAT (AA) - TtKKO örgütüne yönelik düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınan ve aralannda Kayseri Cezaevi - fırarisi Muharrem Kaymak'ın da bulunduğu . 36 kişiden 18'ınin adli mercilere sevk edildjkleri açıklandi. Tokat Valiliği'nde • yapılan açıklamaya göre, haklannda adli soruşturma yapılmasına gerek duyulmayan 18 kişi de Jandarma Alay Komutanlığı'nda yapılan sorgunun ardından serbest bırakıldı. Tamlara hayıp' mttingi • MALATYA(AA) - Özgürlük ve Dayanışma ' Partisi (ÖDP), Emegin Partisi (EMEP)ve Halkjn Demokrasi Partisi (HADEP) ile çeşitli kitle örgütlerinin katildığı ' 'Zamlara hayır, demokratik haklar mitingi' Malatya'da yapıldı. Milli Egemenlik . Caddesi'ndekı mitingde, ÖDP Malatya ll Başkanı • Feridun Diyarbakırlı, EMEP MKYK üyesi Mustafa Yalçıner ile HADEP PM üyesi Abdullah Akın birer konuşma yaptılar. Konuşmalarda, hükümetin ekonomik ve siyasi kararlan eleştirilerek halen zamlarm devam ettiği ve bölgede " kardeş kanı dökûldüğû i-Vurgulandı. * Çillerden Hiirriyefe dava • ANKARA (AA) - DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, kişilik haklanna hakaret edildiği gerekçesiyle, şahsı olarak yaptığı suç duyurusu ile Hürriyet gazetesi köşe yazan Fatih Altaylı, gazetenin sorumlu müdürii Hasan Kjlıç ve muhabir Zeynep Güven hakkında ceza davası açtı. Dilekçede, sanıklann, 3'er aydan 1 'er yıla kadar hapis cezası ile cezalandınlmalan talep ediliyor. YÖK taımşılacak • ÇANAKKALE (AA) - Çanakkale'de Eğitim-Sen ve Onsekiz Mart Üniversitesi öğrencilerinin düzenlediği panelde YÖK tartışılacak. Eğitim-Sen Başkanı Alaattin Özkurnaz. "Nasıl bir üniversite istiyoruz? • Bilimsel, demokratik eğitim ve YÖK" konulu panelin yann yapılacağını belirtti. Kamu işçileri • ANKARA (AA) - Kamu , ve kuruluşlanna alınacak vasıfsız işçiler, yazılı ve • sözlü sınav dışında, noter huzurunda yapılacak kura çekimi ile de belirlenecek. Anayasa Hukuku uzmanları ve siyaset bilimcilerin gündemdeki tartışmada ortak görüşü 'MGK'nin Siyaset Belgesi yasal ALtER Anayasa hukuku ve siyaset bilimi uzmanlan, RP ve DYP yöneticilerinın "gizli anayasa" olarak tanımladıklan Milli Gü- venlik Siyaset Belgesi'nin yasal olduğunu belirterek sağ partile- rin bu yöndeki eleştırilerinın sa- mimi ve ciddi olmadığını vurgu- ladılar. Istanbul Üniversitesi Si- yasal BiIgilerFakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bakır Çağlar, DYP ve RP'lilenn tepkısinin asıl nedeninin Milli Askeri Sa- vunma Konsepti'nin (MASK) değiştirilmesi olduğunu belirtir- ken Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof Dr. Siiheyl Batunı. MGK tarafından hazırlanan belgenin yasal olduğunu. sivil toplum ör- gütlerinin de bu tür belgeler oluşrurması gerekteğini vurgu- ladı. Koç Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. İlter Turan da Batı demokrasilerinde de bu tür belgelerin hazırlandığını anım- sattı Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Dr.Mehmet Ali Kılıçba- yise söz konusu eleştirilenn de- mokrasi endişesıyle değil. rakip olarak görülen bir gücün tasfi- ye edılmesine yönelik olduğunu savundu. Çağlar. MGK'nin bugüne dek MAKS'ı zaman içinde yenile- diğini ve bunu yeni bir şey ola- rak görmenin teknik olarak mümkün olmadığını vurgulaya- rak şöyle konuştu: "Çünkü anayasanın 118. maddesinde var. Konuyu güncelleştiren başbakanın 2 Kasım açıkla- ması. Başbakan, Bizbunu Ba- kanlar Kurulu'na getirip gizli kararname olarak yayımlayaca- ğız ve Türkiye'de bundan böyle bütün idari - yasal işlemlerTür- kiye'nin taraf olduğu anlaşma- lar. bu belgeye göre kurulacak- tır' diyor. Başbakanın yaptığı farklı. Gizli kararname olarak yayımlanması 82 Anayasa- sı'na bileaykın". Anayasa uzmanı Prof. Dr. Sü- heyl Batum, MGK kararlan- nın," ülkenin genel siyaset bel- gesidir" deyip mutlak uygulan- mak durumunda olan ve bütün yasama. yürütme ve yargıyı bağlama niteliğinde olmasmın mümkün olmadığını söyledi. Sadece anayasal kurumlann de- ğil, demokratik toplumlarda ol- duğu gibi sivil toplum örgütle- rinin de birtakım siyaset belge- leri çıkanp "bunlara uyun" di- yebilmesi gerektiğini kaydeden Prof. Batum MGK'nin, 1961 Anayasası' ndan beri kararlar al- dığını da anımsatarak DYP ve RP'nin bunlan iktadarlan döne- minde tartışmazken şimdi eleş- tirmelerinin ciddi bir şey olma- dığını söyledi. Prof. İlter Turan da hukuk açısından MGK'nin böyle bir belgeyı hazırlamasında yadırga- nacak bir şey olmadığını, bir ül- kenin genel risk değerlendirme- si yapması ve genel stratejik yönler çizmesinin doğal oldu- ğunu beh'rterek Batı demokra- silerinde benzer oluşumlann y- er aldığını söyledi. Siyaset Bilimci Dr. Mehmet Ali Kılıçbay, siyaset belgesine demokrasi adına yöneltildiği be- lirtilen eleştirlerin inandıncı ve samimi olmadığını vurguladı. İP lideri Dogu Perinçek de yaptığı yazılı açıklamada siya- set belgesınin doğru ve hukuka uygun olduğunu savundu. Sakatlık oranı düşürülen Yüksel Çolak, SSK'yi Avrupa Adalet Divanı'na şikâyet edecek SSK'nin ayıbı Türkiye'yi terletecekANKARA (UBA) -Bugüne kadar insan haklan ihlalleri ne- deniyle Avrupa'yla başı birçok kez derde gıren Türkiye, bu kez de 'SSK ayıbı' vüzünden terle- yecek. Yüksel Çolak isımli yurttaş, geçirdiği işkazası sonrasında belirlenen maluliyet derecesini düşüren ve kendisine ödenmesi gereken parayı vermeyen SSK'yi, Avrupa Adalet Diva- nı'na şikâyet edecek. Yüksel Çolak'ı. SSK'yi Av- rupa Adalet Divanı'na şikâyet etmeye getiren süreç, 1991 yı- hnda başladı. 3 Mayıs 1991'de, çalıştığı Artur Balıkçılık Limi- tet Şirketi'nde işkazası geçiren Çolak, sol elini kaybetti. Avu- katlan aracılığıyla 22 Şubat 1992de SSK Balıkesir Bölge Müdürlüğü'ne başvuran Çolak, maluliyet maaşı bağlanması ve sigortasız çalıştınldığı günler için şirketten sigorta primleri- nin alınmasını talep etti. SSK, Çolak'ın başvurusu üzerine yaptığı araştırma sonun- da maluliyet oranını yüzde 42.2 olarak belirledi ve kendisine bu oranda maaş bağlanmasını ka- rarlaştırdi. Ancak, maluliyet oranı 18 Nisan 1994'te yüzde 9.3'e düşürüldü. Büyük şaşkınlık yaşayan ve "kaybettiği elinin yerine gel- mediğini, parmaklannın yeni- den uzamadığım" söyleyerek harekete geçen Çolak, Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'ndan 1923-930120- 37 sayılı 3. thtisas Kurulu rapo- ruyla, yüzde 42.4 malul olduğu- nu, bunun da yüzde 36 oranın- da meslekte kazanma gücü azal- ması yarattığını belgeledi. Çolak ve avukatlan, bu geliş- melerin ardından 23 Ağustos 1995 ve 22 Ekim 1996 tarihle- rinde SSK Genel Müdürlüğü'ne başvurarak 5 yıldır ödenmeyen maaşlann tazminini istedi. SSK ise 1 Mart 1996 tarihli ödeme emrini 21 Kasım 1996'da Ço- lak'a göndererek bankadan 32 milyon 929 bin 894 lira alabile- ceğjni bildirdi. Ödenmeyen maaşlan karşılı- ğındakı parayı alabilmek için ikinci kez SSK'ye başvuran Ço- lak'a, bu kez de 21 Ağustos 1997 ye kadar Ziraat Bankası Ayvalık Şubesi'nden alabilece- ği 71 milyon 480 bin 595 lira için 30 Ekim 1997'detebliğgön- derildi. Çolak, bankaya gittiğin- de ise "Ödeme kayıtlarına rastlanılmamıştır" yanıtıyla karşılaştı. ' B u r h a n Aktaş kaybedilmek İstenİyor' C u m»rtesi Anneleri Borhan Aktaş'm ErzurunTda 27 * • • Ekim 1997 gunu polısolduklarını soyleyen kışıler tara- fından kaçırılmasını protesto ederek "Kayıplardan sorumlu olan devlet. hesabını vermek zorundadır" dediler. Cumar- tesi Anneleri adına yapılan açıklamavı okuyan Sırrı Sakık, "Ağabeyim Samet Sakık. L'ğur Mumcu ve Metin Göktepe gibi insanların ölümü ile demokrasi güçleri susturulmak istenmiştir" dedi. Musa Anter Barış Treni Heveti üyeleri adı- na yapılan açıklamada, Türkiye'nin uluslararası kamuo>unun gözleri önünde suç işlemeye devam ettiği belirtildi. Nihat Akgün'ün Sarıgerme'deki arazileri işgal ettiği ileri sürüldü Ülkücü 'baba9 nın arazi tecavüzü ÖZCAN ÖZGÜR MUĞLA - Ortaca'nın tu- rizm beldesi Sarıgerme'de Amiga Park tatil köyünü kuran 'ülkücü baba" diye anılan Ni- hat Akgün'ün. tatil köyünün yanmdaki arazilere tecavüz et- tiği ileri sürüldü. Akgün ile olan sorunlan ne- deniyle Sangerme'ye gitmeye çekindiklerinijbelırten emekli Albay Orhan Ünsal ve arazi le- rine tecavüz edildiğini öne sü- ren köylüler. mahkemeye baş- vurdu. Suçlamaları reddeden Akgün ise "Benden para sız- dırmaya çalışıyorlar" dedi. Ortaca'ya bağlı Sangerme beldesinde yapımına üç yıl ön- ce başlanan Amiga Park devre mülk tatil köyü, yöredeki köy- lülerle tesis sahibi Nihat Ak- gün'ün arasını açtı Bölgede birde 5 yıldızlı otel kurmak için harekete geçen Akgün'e daha önce arazi satışı yapan köylülerden İsmail Tur- balıoğlu ve ağabevi Ali Tur- balıoğlu ile emekli Albay Or- han Unsal. ülkücü baba Ak- gün'ü mahkemeye verdiler. Akgün hakkında Ortaca Cum- huriyet Başsavcılığı'na suç du- yurusunda bulunan üç kişi. ara- zilerine tecavüz ve tehditle kar- şı karşıya olduklannı belirterek "Bizden izin almadan arazi- mizden su hattı ve yol geçiri- >or. Sınır ihlalleri yapıyor. Arazilerimiz içinden hafriyal alıp kendi inşaatmda dolgu malzemesi olarak kullanıyor. Bu işler yapılırken ağaçlan- mız kesiliyor" suçlamalannda bulundular. Ülkücü baba Nihat Akgün ise suçlamaları reddederek "Bunlar zilliyetli arazi ve zey- tin deliceliği" diyerek kendini savundu. Köylülerden ismail Turbalıoğlu, şunlan söyledi: "Arazilerimiz üzerinde 50- 60 yaşlarında elliden fazla zeytin ağacı kesildi. Nihat Ak- gün'ün yönlendirmesi ve bas- kılarıyla zilliyetlik araziler önce el altindan sonra da iha- le yoluyla satılmaya çalışılı- yor. Bizim müdahalemizle el altından satışlar engellendi. Arazilerin üzerinde zilliyet hakkımız \ar. Buna rağmen etrafındaki tel örgüleri boz- dular. Taş ve kayaları dolgu malzemesi olarak aldılar. Arazi içinden yol ve su hattı geçirdiler. Ağabeyime ait 32 bin metrekare. bana ait 15 dönüm ve albaya ait 5 dö- nûmlük arazi rahat bırakıl- mıvor" dedi. Aydında tören Bektaşilerin dedebası toprağa verildi MERİH AK AYDIN - Bektaşiler'in Dedebaba- sı Aydın Halkevi Başkanı Doç. Dr. Bedrettin Ntfyah, dün Aydm'da dü- zenlenen törenle "Hakka yürütfü". Bektaşiler'in dokuz halife babasından yedisinin katıldığı törende konuşan Halife Baba İlhami Teoman Güre, Noyan'm ulusunu ve halbnı seven bir insan olduğunu belirterek "Bektaşi- lik yolunda koca bir çınar devrildi. Ama yeni çınarlar yctişir, yol dur- maz" dedi. lzmir'de perşembe günü yaşamını yıtiren Dedebaba Noyan için dün Aydın'da bır tören düzenlen- di. Çeşitli illerden gelen çok sayıda yurttaşın da katıldığı Aydın Eski-Ye- nı Çami'deki törenin ardından Noyan, Aydın Tellidede Mezarlığı'nda topra- ğa verildi. Bektaşiler'in dokuz halifebabasın- dan yurtiçinde bulunan yedisi tören- de hazır bulundu. Ankara'dan İlhami Teoman Güre. Ali Sümer, Ali Doğan. izmir'den Mustafa Eke, Hasan Asu- man, Haydar Ercan, Tekirdağ'dan Halil Tirkayi törene katılan halifeba- balardı. Mezarlıktaki törende konuşan Te- oman Güre, Noyan'ın Türklüğü ve Türk milletini seven bir insan olduğu- nu söyledi. Güre, Noyan'ın Atatürk- çü kişiliğinden de söz etti. Daha son- ra Türkçe Kuran okuyan Güre. No- yan'ın naaşını da mezara indirdi ve "eyvallah" diyerek ilk toprağı attı. Törene katılan halıfebaba ve diğer Bektaşi babalarla Noyan'ın yakınlan da avuçlanyla naşın üzerine toprak at- tılar. Bu arada Hacıbektaş ve Şah Kulu Sultan'dan getirilen toprakJar da me- zara atıldı. Genaze törenine Noyan'ın eşi Seniha Noyan, oğlu Kurtcebe Noyan, kızı Alev Mörel ile damadı Veli Mörel de hazır bulundu. SIFIRNOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oral.cahslar@raksnet.com Burhan Özfatura'nın bir önemi yok. 0, geleneksel Türk sağının hâlâ iflah olmaz bir gericilik ve tahammül- süzlük içinde olduğunu kanıtlamak dışında yeni bir şey yapmadı. Mesut Yılmaz'ı Oltan Sunguriu'yu, Yaşar Okuyan'ı da tanıyorum ve şaşırmı- yorum. MHP'Nlerin ve siyasi Islamcı bir grup "Komünizmle Mücadele Der- neği"artığının Eşber'e ağız dolusu kü- fürlerie saldırmasının da garip birya- nı yok. Temel sorun bir grup "solcu''ve "de- mokrat" antetli "aydın'ın tutumu. On- lar, esen rüzgâra göre tavır alıyorlar. Devletin merkezinden güçlü bir rüz- gâr esmeye görsün, hemen safa giri- yorlar. Nereden geldiği belli belge ve bilgilerle, "bölücülükie", "terorizmle mücadeleye girişıyorlar. Bu "aydınla- nmıza sosyal-demokrat antetli parti- mizin liderlerini de ekleyebiliriz. Bu alışılmış tavırlan, en son Eşber Yağmurdereli örneğinde yaşadık. Devletin büyükleri önce Eşber'le ilgi- li bir çözüm arayışına girdiler ve "in- sani" açıklamalar yaptılar. Ardından Eşber'in, körlügü nedeniyle çıkarıla- Eşber Terörist mi, Bölücü mü? cak bir özel affı reddettiği ortaya çık- tı. Ne olduysa o andan itibaren oldu. MlT'ten bildik dosyalar istendi. Eş- ber'in bölücü ve terörist olduğuna iliş- kin belgeler dosyalardan çıkartıldı. Bu belgeleri ilk kez Başbakan dile getir- di. Onu Yaşar Okuyan ve diğer bildik isimler izlediler. Propagandanın üçüncü halkası ise "solcu" ve "demokrat" antetli bir kı- sıra."ayd;n"dı. Devlet belgeleri onla- ra da ülaştınldı. Onlar da hemen ger- çeği keşfederek köşelerini Eşber'in neler yaptığına açtılar. Artık söylene- cek söz kalmamıştı. Eşber bir bölücü veteröristti. Halkatamamlanmıştı. Otuz beş yıllık siyasi yaşamım bo- yunca bu insanları iyi tanıdım. Aske- ri darbeler ardından solculann aley- hindeki MİT raporiarını yayımlayan- lan bile oldu. Askerin ne kadar ge- rekli olduğuna ilişkin derin yorumlar yaparken "sağ" ve "sol" uçlara ver- yansın ettiler. Onlann tatlı su solculu- ğu, her zaman büyük sermayeyle iç içeliklerine de engel olmadı. Bir elle- ri askerde ve büyük sermayede, bir elleri de soldaydı. Onlar, işten atıl- mazlar, tutuklanmazlardı. Başı bela- dan kurtulmayan solculara en ağır hakaretleri yapabilirlerdi. Yine de sol- culuklannakimsetozkonduramazdı. Kürt sorununun büyümesiyle bir- likte, bu "aydın "lanmızın saflan ge- nişlemeye, etkileri yaygınlaşmaya başladı. Geçmişte askerierle sorun- lan olan bir kesim de bu saflara katıl- dı. Artık, Kürt sorunuyla ilgili her kri- tik dönemeçte onlann sesi daha yük- sek çıkıyordu. "MilliyetçHiği vebayra- ğı MHP'ye kaptırmamak" tırtumuyla, milliyetçilik bayrağını bir ucundan sı- kıca kavramışlardı. Eşber'le ilgili yazdıklan ve söyle- dikleri de bu bayraklı çizginin bir par- çası. Almış adam 12 Eylül mahkeme- sinin karannı; nedenini, niçinini araş- tırmadan köşesinde yayımlayıp he- sap soruyor. Çünkü 12 Eylül'de yar- gılanmadı ki, o mahkemelerin ne ol- duğunu bilsin. Almış MİT raporunu, gerçek bilgi diye basıyor köşesine. Çünkü MİT onaşimdiye kadar bir za- rar vermedi ki. Eşber, hiçbir ölüme ve yaralanma- ya neden olmayan bir kuyumcu soy- gununda bulunmadığı halde, örgüt li- deri olduğu gerekçesiyle idama mah- kûm edildi. Karar 12 Eylül koşullann- da verildi. Mahkûmiyet sonucu Eş- ber, çoğu hücrede tek başına olmak üzere 13.5 yıl hapis yattı. 1970'li yılların "sağ ve sol" eylem- lerini ve bu eylemler içindeki kişileri dava dosyalanndan bir incelerseniz, çoğunun şimdi etkili ve yetkili kurum- larda olduğunu görürsünüz. Bir ku- yumcu soygununa karıştığı iddiasıy- la verilen idam cezası karşılığı yattığı yıllar yetmiyor. Intikam hırsı hâlâ ne- den sürüyor? Nedeni çok basit. Çünkü Eşber, bu ülkede tabulara karşı bir aydın olarak ayakta duruyor. Eğer öyle yapmayıp da devlete yakın yerlerde dursaydı, savaşa arka çıksaydı, o mahkemele- ri de o konuşmaları da kimse anım- samazdı. Eşber'le ilgili belgeleri ya- yan merkezlerin elinde binlerce dos- ya var. Siz, sının bir aşın, görürsünüz. O dosyalar hemen ortaya sürülür ve cadı kazanlan kaynatılır. Eşber'in "bölücü" konuşması, ha- pisten çıktıktan hemen sonra. 1991 yılında, yani 6 yıl önce. Eşber o ko- nuşmasının polis tarafından mahke- meye sunulan şeklini ve şu anda ba- zı yazarlanmızın köşelerini dolduran ve mahkûmiyet kararına dayanak olan içeriğini reddetti. Eşber'in her türlü şiddete karşı olduğunu belirten çok konuşması var. Polisin elinde o konuşmaların da bulunduğundan kimsenin endişesi olmasın. O bildik "aydın"lar isteseler, Eşber'in hertür- den şiddeti reddeden ve bugünkü ol- gun kavrayışlannı açıklayan görüşle- rini de hemen bulabilirler. Peki neden bütün bunlar? Çünkü, Eşber devletin istemediği bir yerde duruyor. Savaş histerileri içindekile- rin inadına barışı ve özgürlüğü savunuyor. MtKRO DİNÇ TAYANÇ Vay Keratanın Oğlu! 1970'li yılların sonunda. Türkiye ekonomisi yüz- de 100'ü aşmış birenflasyon ile boğuşuyor. Paha- lılığın altında ezilen emekçı kesımler böyle gelmiş böyle gitmez" diye grevlendikçe, pahalılık zenginı işverenler de "böyle gelmiş böyle gi-de-cek" diye lokavtlanıyoriar. Ekonominin dümenj "Abi" Süley- man Demirel ile "Küçük" Turgırt Özal'ın ellerin- de... Al gözüm seyir eyle! "Ab/s/"nin onayıyla 24 Ocak 1980 "kararlan'ru Türk ulusuna ve ulusal ekonomisine armağan(!) e- den Küçük Turgut, o günlerde diyor ki; "Sevgili va- tandaşlanmızdan fedakâhık bekliyoruz. Ama, bu fe- dakârlıklan karşılıksız kalmayacak ve Türkiye eko- nomisi beş yılda düze çıkacaktır." Dış ticaret "//bere"(!) ediliyor; edilince de bir yan- dan ithalatın "hakikisi", beri yandan da ihracatın "hayaJisi" patlayıveriyor. Sonuç: Dış ticaret denge- sinin altüst oluşu, yerli sanayinin giderek ithal ba- ğımlılığı batağına saplanışı, borçların gırtlağa da- yanışı ve de ihracatın hayalisini geçirenlerin önle- nemezzenginleşmesi! Faizler serbest(!) bırakılıyor; bırakılınca da bir yandan aklı başında büyük ban- kalar ile akıllan "mabatlannda" küçük bankalann fa- iz yanşınagirişmesi, bir yandan tefecilerin "banker" ayağıyla girdikleri para piyasalarını altüst etmesi, beri yandan da "rantiyecilik" patlak veriyor. Sonuç: İç üretimin tıkanması, hayali ihracatçılann bütçeyi egemenlikleri altına alması ve tasamjf sahiplerinin dolandınlması! Iş, emeğin alınterinin çok altında fi- yatlandırılmasına gelince "deniz bitiyor." Sonuç: 7 ay 19 günlük bir ucubenin doğumu; 12 Eylül 1980 faşizmi! •^,X»_ ..».. Cuntasal faşizm, bir yandan emekçilerin ellerini kollannı bağlarken beri yandan da "narhlama"ya gittiğinden, olan küsüp de şapkasını kapıp giden Abi'ye oluyor. Küçük Turgut da bir ara "fîrarefme- ye" kalkışıyor ise de enflasyonla baş edemeyecek- lerini kavrayan cuntacılar, "emir demiri keser, seni haydi haydi" diyor ve kulağından tuttuklan Tur- gut'un burnunu yeniden ekonomiye sokuveriyor- lar. Küçük Turgut, bakıyor ki pabuç pahalı "öyleyse ben de şeytana papucunu ters giydireyim de gör- sün" dercesine kolları sıvayıp; burnu ekonomide, elleri kollan politikada büyümeye koyuluyor. Önce "icazet" kapıyor netekim. Ardından faşist beyin- sizliğinin bir gaft ya da "şikesi" sonunda demokra- tikt!) seçhnleri'kazanıp iktidara geliyor ve Böyyyük Turgut oluveriyor... Artık o; hanedanı, prensleri, iş bitirici işadamla- n, yağdanlıklan, yağdanlıklann ibrikçibaşılan vs vs vs'leri ile ekonomiyi düze çıkarmak için tüm gücü- nü seferber ediyor. Ediyor da ne dış ticaret açığını düşürebiliyor, ne borçlann boyumuzu aşmasını ön- leyebiliyor. ne beş yılda düze çıkarmayı vaat ettiği emekçilerin daha bin beter ezilmesine "dur" diyor! Sonunda Böyyyük Turgut "deniz bitti, iki şekerii birsade, hadi bana müsaade" diyor ve yüzde 21'le temsil edildiği TBMM'den kapağı Çankaya'ya atı- veriyor. Kalıyor mu ekonominin dümeni bir kez daha, hal- kın "değiştiği" sannsı ile Baba belleyip kuyudan çı- karttığı "küskün" Abi'nin "hazık" ellerine... Gemi ay- nı, dümen aynı, dümenci aynı, denizdeki tayfun ay- nı derken; yazgının oyunu Böyyyük Turgut kendini anıt mezannda, eski Abi yeni Baba da hazır gemi henüz su almakla yetinirken karayı Çankaya'da bu- luveriyoriarf!). Almış gözüm seyır eylemekten, yoruluyor, ama "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" kafası yo- rulmuyor... 24 Ocak 1980'den, 9 Kasım 1997'ye; demokra- siden(!) faşizme, faşizmden demokrasiye(!) ekono- mi aynı keratanın" boyunduruğunda. Ustelik, o günden bugünlere ekonomiyi yönetenler(!) de hep aynı kumaşın ürünleri! Enflasyon mu? O da aynı ca- nım, gene yüzde 100'lere tırmanıyor, gene emek- çiyle dalgasını geçip; rantçıyı, vurguncuyu, soy- guncuyu, din tacirlerini zengin ediyor. Böyyyük Turgut'un prenslerinden şimdilerde başbakan koltuğunda kurulanı "Sevgili vatandaş- lanmızdan fedakârlık bekliyoruz. Ama bu fedakâr- lıkları karşılıksız kalmayacaktır. 1998 yılı içinde enf- lasyonu düşüreceğiz" diyor; bakan koltuğunda otu- ranı ise "ben bu keratayı iyi tanınm, nasıl ezeceği- mi göreceksiniz" diye purosunu üfürüyor... Baka- lım kerata da kendilerini tanıyacak mı? Ana fikin Tiyatro dediğin, iki kalas bir hevestir (Havesyan Efendi). Ana fikrin ana fikri: Seyircisi kalmamış heves, kalaslara teslim olur! 'Dokunulmazlıklar kalksın' Yurttaş Girişimi Ankara'da toplamyor ANKARA /İSTAN- Girışimcıler, çağdaş, BL'L (Cumhuriyet) - Aydınlık İçin Yurttaş Gi- rişimi, sivil iradeyi gös- termek, Meclis'i uyar- mak için bugün Anka- ra'yagelecek. Yurttaş Gi- rişimi Sözcüsü avukat Ergin Cinmen, amaçla- nnın dokunulmazlıklann kaldınlması konusunda yurttaşlann duyarlılığını ve kararlılığını ortaya koymak olduğunu söyle- di." Yapılan yazılı açıkla- mada, devlet içinde adam öldüren, uyuşturucu tica- reti yapan, haraç alan çe- teler olduğunun devlet ta- rafından anlatıldığı belir- tilirken çetelerin hâlâ gö- revlerini sürdürdüklerinin de Adaiet Bakanı'nca açıklandığı vurgulandı. demokratik. saydam bir hukuk devleti istedikleri- ni belirterek çözüm için yurttaşın ısrarlı takibinin gerektiğini de Başba- kan'dan öğrendiklerinı belirttiler. Ankara'ya ge- liş amacının çağdaş, de- mokratik, saydam bir hu- kuk devleti anlayışında ısrarlı takibi bir kez daha kanıtlamak ve "Çetelere dokunun! Suçlananları yargıya teslim edin" dü- şüncesinı Meclis'e du- yurmak olduğu bildirildi. Açıklamada, devleti çete- lerden anndırmak için atılacak tüm adımlann desteklendiği belirti. Aydınlık İçin Yurttaş Girişimi. bugün saat 12.30'da Güvenpark'ta bir araya gelecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle