27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 KASIM 1997 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Gençler! Atatürk'ü Tanıyın, Prof. Dr. CtHAN DURAf O nun büyük bir tutkusu vardır. Bu tutkuyu çok genç yaşında edinir. Son soluğuna degin de korur. Tutkusu, ulusuna hizmet aşkıdır. Ancak ınanmış- tır ki ne denli büyük görevler alırsa, ulu- suna o denli büyük hizmetler verecektir. Bunun içindir ki gûn gelecek, kimsenin göze alamadığı görevleri "Ben yapanm" diyerek üstlenecek, Conkbayın'nda bü- tün ordu birüklerinin emrine verilmesini isteyecek. Erzunım ve Sıvas kongrelerin- de başkan, Kurtuluş Savaşımızda Başko- mutan olacaktır. Harp Okulu'nda çok çalışkan. düzen- li ve disiplinli, özgürlüğüne dûşkûn, ken- dini yetiştirme ve ilerleme tutkusuyla do- lu bir gençtir.lnanrruştır ki, "İnsanca ya- şamak isteyen: insan ohnak niteük ve gü- cünü kendinde görmeii, bu uğurda ber özveriye göğüs germetidir.'' Tehlike karşı- sında, kılı kjpırdamaz; çünkü inanır ki "Tehtike insandan kaçar". Gün gelecek, Erzurum'dan lzmir'e sağ elinde tabanca, sol elinde sehpa, öyle yürüyecektir. 1904'te, yûzbaşı iken, Sunye'ye sürü- lûr. O geri döner! Tıpkı 1921 Ağusto- su'nda, kınk kaburgasıyla savaş meyda- nına döndüğü gibi... Kurduğu "Vatan ve Hürriyet Cemi\ı eti'"nın ilk toplantısında "Tarih biz çocuklaruıdan görev bekle- mektedir. DesporJukla savaşacağız; bura- ya onun için geldiın*' dıye haykınr. Daha 29 yaşında iken, Olımpos'ta, arkadaşla- nyla oturduğu masanın umutsuz sessiz- liğini "Neden bir Mustafa Kemal çıkma- sn?" diyerek yırtar. Cephelerde ateş al- tında, çadır ve siper yaşanunda gelecek- te yapacaklannı düşünür. Imparatorluğun yakın geleceğini kestirmeye çalışır, plan- lannı yapar. "Liusal Anfın (Milli Mi- sak'ın) esaslannı, daha 1907'de belirler. Şam'da Mazhar Müfit'i uyardığı gibi, bir dava adamı "bugünün değfl, yannm adamıdır'".Bir dava adamı değişmez. Bu- nun içindir ki, yıllar sonra, Tûrkiye Cuın- huriyeti'nin Cumhurbaşkanı olarak da rciyes Üniversitesi "GeJeceği, gekceğin Türkiye'sini, getece- ğin halkmı düşünmek benim görevün_" diyecektir. Ayaklannda çaresizliğin ağır prangala- n, "ulu guTşün"in peşinde tek başına yıl- larca yürür. Öncülerinden olduğu 1908 devriminin siyasal onurundan yoksun; uzun sûre adsız bir subay olarakkalır. As- keri dehasım bilenlerin bile, hakettiği mevkii vermek konusu açıhnca. ağızlan kilitlenir. Çünkü "Kemal'intutkusunası- nır voktur". O yüzdendir ki arkadaşlan onu birer birer geçip gider. Mustafa Ke- mal ise, mesleğinin her derecesini, ken- di gücüyle kopanp alır. Hiçbir zaman kişisel ün peşinde koş- maz. Ordu içindeki çekişme ve didişme- leri; hakkım arayan bir subayın kişisel tutkusundan çok, tasarladığı ulu girişimi gerçekleştirme olanaklanna kavuşma ka- rarlılığından kaynaklanır. Anafartalarko- mutanhğıru çetin savaşımlarla elde eder. 3. Ordu Müfettişliği'ne atanmak için de kapalı kapılan bütün gücüyle zorlayacak- nr. Yıldızının parladığı Anafartalarutku- sundan sonra da çevre yine duygusuz, yi- ne kayıtsız ve kuşkuludur. O ise uyarma görevini ısrarla sürdürür; ancak kapılar yine açılmaz. Yazdığı destan örtbas edi- İir. Unutulsun diye ücra ve ıssız cephele- re. gözden düşenlere özgü pasif görevle- re yollanır.Mütarekede Istanbul'da kadro dışı bir generaldir. Ancak ulu görevin he- yecanı ilk günkü kadar tazedir. Çünkü ınanmıştır ki, "Bir fıkre bagjanmak, o fi- kirde durmak gereldr". Umut dolu, san- ki dev bir ordunun komutanıymış gibi sa- ğır kapılara yüklenmeyi, "karanhldar,ah- laksızhklar, şarlaUnhklar ortasında salt vatanve gerçek aşkıyla ışıkserpmeyi" sür- dürür. Dıle getırdiği acı gerçeklere, padi- şahın yanıtı göz kapaklanm indirmek; öbürlerininki, kulaklannı ükamak olur. Boş yere saraydan nazır konaklanna, ko- naklardan yurtsever evlerine koşar; usan- madan anlatır ve uyanr. Tepkiler utanç vericidir: "Bu ordusuzkuınandan Düvd- i Muazzama'ya karsı bir direnmeden tni söz ediyor? Bir Amerikan mandası neyi- mize yetmez?" Buna karşılık o, içinden, 1915 Nisanı'nda Kemalyeri'nde askerle- rineverdiğibuyTuğutekrarlar: "Btradun bile geri gftmek yoktur!" Yalnızca ülkü- sü uğruna, her aracı denemeyi, en zırde- lilere akıl ve mantık, en ahlaksızlara er- dem dersi vermeyi sürdürür. Büyük in- san!.. Davası uğruna, bir tsa gibi daha ne zilletlere, ne işkencelere katlanacaktır. O çelik istenç (irade) aralıksız indire- geldiği darbelerle önündeki engeli bir yerden yıkarak, sonunda bir geçit bulur Çebinde 3. Ordn Müfetüşliği'ne atandı- ğına dair karar belgesi, Harbiye Nazırlı- ğı'ndan çıkarken, önünde Anadolu, "ka- natiannıçırparak tıçmaya hazırianan bir kuş gibknr". 19Mayıs 1919'daSamsundadır. Kara- n "Ya bağnnsızhk, y-a öhînTdür. Manda ve bölgesel kurtuluş önerilerine dönüp bakmaz bile... Görevini evrelere ayınr. Ulusal örgütlenmeyi başlatır. Ordu birlik- leriyle bağlantı kurar. Halkı uyarmaya koyulur. Her girişiminde, sonuç alıncaya dek. "24 saat, 48 saat gerekirse 70 ya da daha fazia saat çalışır. Yannıdakfleri de çahştanr". Bu insanüstü ıstek ve gücün ar- dındaki giz nedir? 1912'de Libya'da Der- ne Osmanlı Kuvvetleri Komutanı iken yazdığı gibi. "vatanm kesinHkk kurtula- cağı, uhısun kesinlikle murJu oiacağT inancı mı? Peki, bu kesin ınancı nereden alıyordu? Acaba, büyük tutkusunun ge- rektirdiği özveri duygusundan mı, yoksa, "amacına doğru vürürken, yHna ufku değü, ufkun ötesini de görme* yeteneğin- den mi? Kuşkusuz, bunlann her ikisin- den!.. Hem duygunun hem aklın bir ara- ya gelip oluşturduğu o görkemlı sentez- den!.. FaKh Rıfkı At^'ın dediği gibi, ^yalnızbir vatan adamıdeğü,aynızaman- da bir bilim adamı" olmasından!.. Ancak bir "uyana"nın çileleri biter mi? Ulu görevi gerçekleştirme planının her aşamasında daha ne çetin engellerle boğuşmak zorunda kalacaktır! Daha iki ay dolmadan görevden alınır, tutuklan- mak istenir. Erzunım Kongresi'ne katıl- mak. başkanlığı almak, Heyet-i Temsi- M'ye (Temsilciler Kurulu'na) girmek için -hatta en yakın arkadaşlanna karşı- nere- deyse bir "meydan savaşı" verecek; Sıvas Kongresi'nde, binbir muhalif akımla çar- pışacaktır. Aleyhindeki gizli kararlan aşacak, Istanbul Hükümeti'nin türlü ent- rika ve fesatlanyla uğraşacaktır. Bu bit- mez zoriuklar içinde, onun yine tek kay- gısı vardır Görevini eksiksiz yerine ge- tirmek! Bunu da kongrenin, bütün vata- nı, bütün düşmanlara karşı savunma ka- rarlılığını göstermesini sağlayarak başa- nr. 1920'de bile, kimi Kuvayı Milliye li- derleri Mustafa Kemal diye birini tanıma- makta. ÇerkesEthem adlı çete reisi, Mec- lis'te bir Anafartalar komutanından daha çok saygı görmektedır! Yakup Kadri'nin yazdığı gibi, o gururlu insan; bütün bun- lara, hatta daha da ağırlanna, özvennin son sınırlannı zorlayarak katlanır. Nef- siyle savaşarak, onurundan, gönlünden. sinirlerinden vererek... Hep onun için, o büyük bağımsızhk tutkusu için!.. Çelik- ten bakışı ulu idealinden zerre kayma- dan, dosdoğru yürür. Çünkü "sorun ken- disi depdir,vatandır, gjttiği yoMur." Yük- sek muhakeme ve öngörü yeteneğine, ıki "lnöoü utkusu" ve Çerkes Ethem'in te- pelenmesi de eklenince.otoritesı yavaş yavaş kök salmaya başlar. Ancak yol daha çok uzundur, daha ni- ce başka engellerle doludur. Başkanlık yaptığı Meclis'te aleyhindeki milletve- killerinin, eski ittihatçılann, hilafetçi ve feodal gruplann didişmelerini, oyunlan- nı, çelmelerini etkisizleştirmeye çalışır. Iftıralara, dedikodulara, kıskançlıklara göğüs gerer. EHnin ya da halifenin emır- leri, fetvalanyla yakılan isyan ateşlerinı bastınr. Anadolu'yu hiç görühTiemiş bir güvenliğe kavuşturduktan sonra bile. kendi yurdunun bağnnda bir barut fiçısı üzerinde oturur gibidir. Ordu. Kütahya ve Eskişehir'den çekilince. karşıtlan; "Ni- çin cepheye gitmiyor?" diye homurdana- rak, iyice azgınlaşır. Durumu firsat bilip tuzaklar kurarlar. O zerre değişmez: Bütün bu olumsuz- luklan -sanki bekliyormuş gibi- gözle- rinde yine o çelik panltılar, kendinden emin, gülümseyerek karşılar. fnanılmaz ölçüde sabırlı ve serinkanlı, davranışla- nnda dengeli ve hesaplı; heyecandan çok, aklın ölçülerine bağlıdır. Hep inanmıştır ki bir görev ve sorumluluk adamı teslım olmaz. Damarlanna işlemiş görev duygu- sundan, akıl, mantık ve sezgiden aldığı güçle, yalnızca ulu görevınin gereklerini düşünerek, telaşsız, dinginlıkle karşı ko- numunu belirler, önlemlerini alır. Olay- lan ve koşullan doğal karşılar; ancak baş eğmez! Onlan yeniden işler ve kurar. Bu karakter özellikleriyle, arkadaşlanna da umut ve yürek pekliği verir. Çok geçmez; siyasal düşmanlannın karşısma, 30 Ağustos Meydan Savaşı'ran tunçtan utkusuyla (zaferiyle) dikilir. An- cak karşısındaki engellen, ne bu utku ne Dumlupınar ne tzmir ne de Mudanya ut- kulan tüketir: Topal Osman olayında makkemelere sürüklenmek. Meclis'teki muhalefet gnıbu tarafindan vatandaşlık hakkından yoksun bırakılmak istenecek- tir. Daha da acısı, suikastlarla karşı kar- şıya kalacaktır. Bütün bu aşağılıklara ya- nıtı, yine alçakgönüllü, yine soylu, yine görkemli olacaktır. lçi kan ağlasa da... Hep onun için, o ulu görev için!.. O gö- rev "Ulus egemenüğine dayah, tam ba- ğunsızçağdaş bir Türkdevkti kurmak"tı. Sonunda. bu büyük işi başanr. Tutkuyla, çalışmakla, akılla, bilgiyle, gerçekçiliîde. sebatla ve sabırla, yiğitlikle, özveriyle!.. Ey Türk genci! Şimdi görev senin omuzlanndadır. Emaneti koruyacaksın! Başarmak için, "Büyûk" olacaksın! Nasıl dersen. ışte sana örnek insan, işte sana parola: "Büyükolmakiçin, hiç kim- seye iltifat etmeyeceksin. Hiç kiınseyi al- datmayacaksın. Ülke için gerçek amaç ne ise, onu görecek, o bedefe vürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacakür. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışa- cakbr. Fakat sen. buna karşı direnecek^n. Önüne sonsuz engeller \ığacaklardır. Kendini büyük değü küçük, za>ıf, araçsız, hice sayarak, Idmseden yardım gelmeve- ceğine inanarak. bu engeDeri aşacakân. Bundan sonra da sana büyük derierse, bunu söyleyenlere güleceksuır Yine Bir 10 Kasım... TEVFİK. KIZGINKAYA Atatürkçü Düşünce Dernegi Genel Başkan Yardımcısı A ramızdan aynhşının 59. yılına geldik. Yine bir 10 Kasım ve kurduğun Türkiye Cumhu- riyeti Devleti'ni yönetmekle görevli olanlar, devlet protokolü olarak, yine yann saat 9'u 5 geçe karşına gelecek ve bir dakikalık saygı duruşu ile sa- na bağlılıklannı sunacaklar. Içlerinde sana, düşün- celerine ve lcurduğun Cumhuriyete yüreği ile, bilin- cj ile bağlı ve ödünsüz Atatürkçüler olduğu gibi, de- mokratık laik Cumhuriyetin getırdiklerinden yarar- lanarak, o protokol sıralannda kendilerine yer bulan, çağdaş görüntülü (!) ama Cumhuriyetimizi temelin- den yıkmak isteyenler de var. Yılda bir gün, bir da- kika karşına gelip Atatürkçü (!) olduğunu söyleyen takıyyeciler! Acı, ama gerçek. Bu gerçegin oluşu- munda, yıllardır sessiz kalarak seyreden bizlerin de payı var. İnsan, sahip olduğu olanaklan, güzellikleri, yiti- rince değerini anlıyor ve sahip çıkmaya çahşıyor. Bu gerçek bizler için de geçerii. Bizlere altın tepside sunduğun ve "enıaııet* ettiğin Cumhuriyetimizin ve çağdaş yaşamımızın elimizden alınacağını fark etti- ğimiz zaman sahiplenmeye başladık. Düşüncelerinin etrafında toplanmaya, örgütlü toplumu oluşturmaya, çağdaş yaşamımıza sahip çıkmaya başladık. Geç kal- sak da bugün yanndan erkendır diyerek bir araya gelmeyi, ülke yönetimine katılmayı, doğrulan alkış- layarak yanlışlara hayır demeyi öğrenmeye başla- -.-*'. •»:,-. Hayatınızda geniş bir yer açın. BELLONA geliyor. Kanepe, oturma grubu, salon, yatak, hatta bebek odası takımlarıyla evinizin her köşesini daha çekici, daha değerli kıltnak için... BELLONA'yla tanışın. Güzel yaşamak sanattır. Hayatınızda yeni bir sayfa açılıyor. NA BAYİLERİ: ADANA IZPA TİC. LTD ŞTI. Tel: (0 322) 428 11 85 • ADAMZARI GÛNPA TİC. LTD. ŞTİ. Tel: (0 264) 279 98 20 - 21 • ANKARA SAHRA MOBİLYA ITD. ŞTİ. Tcl: (0 312) 353 81 72 BURSA ÇAĞLAYAN MOBİLYA A.Ş. Tel: (0 224) 714 81 80 • DİYARBAKIR HALİS PAZ. LTD. ŞTİ. Tel: (0 412) 251 54 44 - 46 • ERZUftUM SEMA MOBİLYA LTD. ŞTİ. Tel: (0 442) 327 41 92 • İSTANBUL BEPAŞ A.Ş. Tel: (0 216) 451 00 67 - RUMEU MOBİLYA LTD. ŞTİ. Tel: (0 212) 721 55 18 • İZMİR ULUSOY MOBİLYA LTD. ŞTİ. Tel: (0 232) 253 77 77 - BELPA MOBİLYA LTD. ŞTİ. Tel: (0 232) 367 82 86 • KAHRAMANMARAŞ VEFA PAZ. LTD. ŞTİ. Tel: (0 344) 223 54 40 • KAYSBti BİMEKS DIŞ TİC PAZ. A.Ş. Tei: (0 352) 336 60 87 • KONYA ÇEÜKKALE A.Ş. Tel: (0 332) 237 14 50 • SAMSUN ÜMAN MOBİLYA A.Ş. Tei: (0 362) 266 67 70 de bulunan 54. Cumhuriyet hükümetinin söylemle- ri ve uygulamalan karşısında, halk olarak, yurttaş- lık sorumluluğu ile tepkimizi göstermek. sana ve kurduğun demokratik laik Cumhuriyete olan bağlı- lığımızı ortaya koymak için erken uyandık, rrah/on- lar olup sana geldik. Ama hükümetin başbakanı "Bu bir provokasyondur" dedi. Halkının seninle buluş- masına dahi tahammül edemediler. Bu 10 Kasım'da halk olarak yine dayanamadık- düc. -.' ' _ •*• "•*" 'an bu provokasyonu yapacağız ve sana geleceğiz. Gecen yıh aniftlsıyorum. Ülkemizin yönethnin- ' Bu sefer daha kaİabahk, daha coşkulu ve daha da bir ınançlı olarak, her kuşaktan genci, kadını ve erkeği ile se- ninle olacağız. Kimimiz An- kara'da tam karşında, kimi- miz Ardahan'da, kimimiz Edirne'de, Samsun'da, Kon- ya'da, Rize'de, Sıvas'ta ülke- mizin her köşesinde seninle olacağız ve hepımizin yüzü sana, senin düşüncelerine dönük olacak. Kurduğun ve emanet etti- ğin demokratik laik Cumhu- riyetin sahipsiz olmadığını dosta düşmana göstereceğiz. O tüm yokluklara ve olum- suzluklara karşın Ulusal Ba- ğımsızlık Savaşımızı başla- tırken kurduğun ve yönlen- dirdiğin halkın örgütlü yapı- sı, Kuvayı Milliye ruhu ile 78 yıl sonra yeniden oluşu- yor. Gençlik. üniversitelerde Atatürkçü düşünce topluluk- lannda toplanıyor. Ülkemi- zin her köşesinde kadın er- kek, öğretmen öğrenci, işçi memur, emekii, Atatürkçü Düşünce Derneklerinde, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneklennde buluşuyor. Meslek örgütlen, sanat ör- gütleri, sendikalar. demok- ratik kitle örgütleri. demok- ratik laik Cumhuriyet için bir araya geliyor, ülke yöne- timine katılmanın yolunu açıyorlar! Ancak, bu oluşum içeri- sinde 57 yıllık devrimci ya- şamının bütününü sahiplen- meden Mustafa Kemal'i Atatürk'ten ayırmaya, Ata- türkçülüğü Kemahzm'den farklılaştırmaya çalışanlar var. Tıpkı, devrim ve ilkele- rinin bir kasmına evet, bir icısmına hayır diyenler gibi... tnsan haklan ve demokrasi diyerek demokrasiyi yok et- mek isteyenlenn, ülke bü- tünlüğümüzü ve ulusal birli- ğımızi parçalamak isteyen- lenn eylemlenni onaylayan- lar da var. Böylesi aymazlıkiçerisin- de olanlar. kişisel ve siyasal çıkarlan uğruna. bu sapkın düşüncelerini örgütlü yapı- lann içerisine taşıyarak ör- gütlü toplumun parçalanma- sına ve demokrasinin yara almasına neden olacaklan- nm bilincinde değiller. Em- peryalizmin, yeni dünya dü- zeni kandırmacası ile yok et- meye çahştığı ulusal bilin- cin ve ulus yapısının yıbla- cağmın ayırdında değiller. Ama bizlere kazandırdığm yurttaşlık bilinci ve sorum- luluğu ile aramızda din. dil, ırk. cins, renk aynmı yap- maksızın ulus olarak, tam bağımsızlık ve ulusal ege- menlik temelinde kurduğun Türkiye Cumhuriyeti devle- tini çağdaş uygarlık yolunda sonsuza dek yaşatacağız. PENCERE Masal Yerine••• Başbakan Yılmaz uyardı: "Bu kış zor geçecek." Medyada bu sözün ardından yorum üstüne yo- rum yapıhyor: 55'inci hükümetin başı ne demek istedi? Zor sözcüğünün birkaç anlamı var. 1) Güçlük, sıkıntı... 2) Zorunluk, yüküm... 3) Baskı... Neresinden tutarsan tut, tüm anlamlanyla 'zor' halkın tepesindedir; şimdiye değin hangi kış ko- lay geçti ki bu kış zor olmasın... Enflasyon ne âlemde?.. Yüzde 90!.. Güçlük ve sıkıntı halkın sırtında!.. Ne demişler: "Zengin arabasını dağdan aşınr, fakir düz ovada yolunu şaşınr." Enflasyon lobisi palazlandıkça pa- lazlanıyor, yükü yoksul sırtlanıyor. Ya baskı? Gırla... Dinciler bir yandan Islamı siyasette pazarlar- ken, öte yandan "Müslümanlara baskı yapılıyor" diye bağırıyorlar... Yalan!.. Baskı; aydınlar, yazarlar, gazeteciler ve gençle- rin üstünde yoğunlaşıyor; ceza ve tutukevlerinde Islamcı yok... Eşber var. • Büyük sermaye birkaç yıl önce merkez sağı Şa- ibe Hanım'ın lıderiiğinde toparlamak istedi, med- ya karteli Yılmaz'a yüklendikçe yüklendi; ama, ol- madı; oyun tersine döndü; bu kez ülkedeki güç odakları şeriatçılık tehlikesine karşı 'alafrangacı- lık' yolunda Mesufta birleştiler... Alafrangacılık tehlikelidir... Şeriatçılığın önünü kesmez... Irticayı azdırır... "Hükümet popülizm yapmasın " teranesiyle hal- kın belini büken IMF programlan, uygulandığı za- man ve uzamlarda nasıl sonuç vermiştir?.. Sonuç belli!.. • Keklik bir ara yuvasını bırakıp geziye çıktı, uzun süre orada burada sürttü, gereksiz oyunlarla oya- landı, üstüne vazife olmayan işlerle uğraştı, geri döndüğündeevinebirtavşanınyerleştiğinigördü. - Tavşan kardeş, dedi, burası benimdir... Tavşan dudak büktü: - Nereden bileyim?.. - Benimdir... Tavşan direndi: - Savını kanıtlayabilir misin?.. Keklik: - Yakında bir mübarek kedi oturuyor, ona da- nışalım... - Kimo?.. - Deniz kıyısında yaşayan bir kedi, gündüzûnü oruç tutarak, gecesini namaz kılarak, bütün gü- nünü dua ederek geçirir... Tavşan razı oldu, birlikte yola çıktılar. Kedi, kek- likle tavşanın kendisine doğru geldiklerini görün- ce namaza durdu. Tavşan bu görüntüden çok et- kilendi. Kurnaz kedi namazını bitirince sordu: - Ne istiyorsunuz?.. Anlattılar... Kedi: - Ben yaşlandım, kulaklanm ağırlaştı, işitemi- yorum, yaklaşın, bir kez daha anlatın!.. Tavşanla keklik yaklaştılar, kediye sokuldular, konuyu bir daha anlatmaya çalışırlarken beriki: - Sorununuzu anladım, dedi, hak gelince batıl zail olur.. Ve ayran budalası gibi kendisini dinleyen iki ap- talın üstüne çullanıp ikisini de mideye indirdi. 'Kelile ve Dimne'den, bir öyküdür bu... CUMHURİYET HALK PARTİLİLERE DAYANIŞMA ÇAĞRISI Parti içi aynmcılığa. hizipçiliğe, keyfiliğe ve hukuksuzluğa son vermek; parti içi demokrasiye yeniden işlerlik kazandırmak için PARTİMİZE SAHİP ÇIKALIM Delege seçimlerinde, bu amaçlan gerçekleştirecek olanlara görev verelim. PARTİ İÇİ DEMOKRASİ HAREKETİ RTRTÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERHEĞİ İSTANBUL MERKEZ ŞUBE OLAĞAN GENEL KURULU'NA ÇAĞRI 15 KASIM İÖ97DE SAAT: U.OO'DE MECİDİYEKÖY KAT OTOPARKI TOPLAOTI SALONU'NDA BÜTÜN KUVVAYI MİIJİYECİ ÜYE \ItKAI) \ŞL\1UM1ZI İİEMll KIJRUL'A BEK1İYORÜZ. "YENİDEN KUVVAYI MİLLİYE YENİDEN BİRÜKTE MÜCADELE" ERTUĞ R. KARACI BİOĞLU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle