Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 KASIM 1997 PAZAR
12 KULTUR
Can Yücel, bir buçuk yıllık bereketli birikimini 'Seke Seke' adlı bir kitapta topladı
'Shakespeare Türkçe de düşünür'ESRAALİÇAVUŞOCHI
Türk şiirinin gözüpek, sivn dillı. 70"i
aşkın yaşına rağmen hâlâ genç şairi Can
Baba, yeni şiirlenyle okuvuculannın kar-
şısuıda. 'Seke Seke' adını verdiği kitabın-
da yine yergı, yine taşlama, y ine polıtıkay-
la sesleniyor Can Yücel okuyuculanna.
'Seke Seke Ben Gektim', 'Papatyanın
Patagonyası' ve 'Eklem' başlığinda üç bö-
lümden oluşan kitapta. röportajlann yanı
sıra şaınn Datça'dakı 'fakirnanesi'nde
yazdığı. Datça'yı. sıcağı. halkını anlattı-
ğı şiirlerdeyeralıyor. Bir buçuk yıllık be-
reketli birikiminin şiırlennde hemen her-
kes var; yaşayanlar. ölüler, yaşayan ölü-
ler...
Şiir, bir bakış açısı, yaşama yöntemi o-
nun için. "Eğer bir uğraşsa bu, bunun ken-
dine özgü bir dikkati olmak. bu dikkat ya-
şam haline dönuşebilir. Şiir yazmak isti-
yorsanız şiire uygun yaşama tarzını be-
nimsemek zorundasuiız. Daha önce dev-
rimciler için söylenirdi. '24 saat devrimse.
24 saat şiir.1
Bir nevi yaşamanın temeüdir
şiir. Onun için de okuduklannız. dikkati-
niz, hatta politikanız. ekonomi poütiginb
şiire dönük hale gelmeli. Şiir bireyin kim
olduğunu da belirleyen bir uğraş olduğu-
na göre. bu benim \asamimin benliğini de
belirleyen bir dal."
"Kemalizm ciddi bir tarih alanı"
Şiir ne kendı başına öfke, ne de sevgi
Can Baba'ya göre: yaşamı çekip çeviren
bir ılke. Dıyalektık. şıirde öfke ve sevgi
olarak tecellı edıyor. "Bu sevgj \cöfkenin
diyalektiği eytişündir. Bu nedenle sevgi ve
öfkenin bir bikşimi olarak ortaya çıkar sa-
nat CHanı kabul yerineoianı değiştirme yo-
lunda bir çabadır, bundan doiayı verimli-
dir veönemlidir. Bundan dolayı insan bey-
ninin ince noktalanna kadar giren, sürek-
Klik kazanan bir eyleoıdir."
Can Yücel. şiirlennin yanı sıra düz ya-
zılanyla da gördüklenni, düşündüklerinı
anlatıyor ve şiirlenyle yazılan arasında
fark görmüyor. Daha çok tarih gibı, ana-
lızler gibı, genış mekânlar. sayfalar iste-
yen konularda yazıyor düz yazılannı. Her
konuyu şiir oluşumuna sokmak istemiyor.
Yaptıklannı bekletıp şaraplaştırarak sun-
mak amacı.
Şiirleri hem Batı edebiyatmın hem de
ailesinden gelen Me\le\ilığin ızlerini ta-
şıyor: "Elbette hürnanizrna beni etkilemiş-
tir. Böyle yetiştim ben. Babam Mevleviha-
ne'de doğmuş, yeaşmişti. Babam her ne
kadar Baba. Atatürkçü. Batılılaşma hare-
M^n buyuk duşu
Shakespeare'e
'asılmak' Can
Yücel'in.
Shakespeare 'leri
bitirmeden ölmek
istemiyor, hesabım
yapıyor ve 135
yaşına kadar
yaşamayı
garantiliyor.
'Shakespeare
Türkçe söylese
nasıl söylerdi, bunu
düşünüyorum,
bayağı giizel şeyler
çıkıyor ortaya.
Demek ki
Shakespeare
Türkçe
düşünebiliyormuş.
Çeviri yaparken
yeni bir çocuk
doğuruyormuş
gibi bakmak lazım
olaya. Yoksa
suni imkânla
çıkan çocuklar gibi
ancak bize
başbakan olur.'
ketinin biryigkii olarakyaşamışsa da Şark
edebivab. mistisizm. divan edebiyab ve bi-
zim temei gökkubbemiz musikisini de bir-
leştirmisti. Ama ben o kadar şanslı deği-
Bm." ,
Cumhuriyet çocuklannın, devrimci ge-
lenek ıçmde, geçmışini es geçerek yetiş-
tiğı düşüncesınde Can Yücel için Mevle-
vilik Sunnılikten. 'suni' ve bağnaz Müs-
lümanlıktan çok farklı Me\levilik ve
BektaşiliğınbüyükkültürbınkiminıMüs-
lümanlıkla kaynaştırmaya karar vermişlı-
ğin karşılığı olduğunu söylijyor.
Din simsarlığının öne çıktıfı şu günler-
de Atatürkçülüğün cahil politikacılann
elınde oyuncak olmasını da belli ki haz-
medemıyor şair. "Türkiye'de Atatürk'ü
konuşmak onun bunun işj değil. Kemaliz-
min siyasilerin çiğnemiği haline gelmesi
yanlıştır. Bu ciddi bir tarih alanıdır. Bilim-
sel bir tarih yazılmadıkça herkes aklına
geleni konuşur. Bunda elbette tek partili
devrin günahıdaolmuştur. Vslında Nutuk
kötü bir kitap değildir. Gazi Mustafa Ke-
mal'in tarihe karşı verdiği bir hesapür.
Çok önemli bir kitapür ama bunun dışın-
da hiçbir tarih yoktur anlanuna geunez.
Çok daha ciddi, çok daha emek isteyen. ne
yapüğını bilen tarihçUerin > ctişnıcsi lazım-
dır. Bu tarihi anlattıklan zaman Mustafa
Kemal bugünkünden daha büyük bir
adam olarak anlaşıuıcaktır. Bir nevi ordu
lazım. tarihin yaalması için. Bu konular
öyle eften püften yetişmiş, ufak tefek poü-
tikaa kınntüanna kalmış konular değildir.
Bunlar: her şeyi biliyormuş gibi tatturu
zuttunı konuşur. Babam derdi ki;' Insanın
kendını bir bok zannetmesmde belkı bir
mazeret bulunabilir. belki bir bok zannet-
me de mazur sayılabilir. Ama benim asıl
kızdığım şey kendini iki bok zannedenler-
dir". IşterjuikiboklarTürkiyetarihimnca-
nına okuvor."
Avrupa ve Amerika şiirini postmoder-
nist değil. premodernist olarak niteleyen
şair. Türk şiirinde artık deneyimler ve de-
neyler devrinin bittiğini, üretken adamla-
nn ortaya çıkıp ortaklaşa bir kültür yaşam
tarzı olan sanatı patlatmalan gerektiğini
vurguluyor.
"Şairİerin hepsi hapishane kuşudur.
Kendi kendilerine aamaktadırlar künsa-
nın en büv ük kabahati kendine acımasıdır.
Ondan dolayı çok güç çıkıyor şiir. daha
doğnısu şair çıkmıyor da şiir çıkıyor ara
sıra."
Çeviriden yeni bir yapıt çıkmah
Aşka hıçbır zaman son vermemiş o, hep
âşık, adı üstünde ozan 'âşık' değil mi za-
ten? "İnsan erkekseerkek. kadınsa kadın-
dır. Bunlann hakkım vermek lazım. Bunu
\erdigin zaman âşık olnumanın ünkâm
yvktur. Aşk böyle yaşamr."
Çeviri konusunda ise romanı özellikle
de şiiri her şeyden önce bir nesne, bir ob-
je, bir olay, bir vaka. bir olgu, bir fenomen
olarak görüyor. "Başka bir dilden kendi
dilimize çevirirken eğer o dil içinde o ola-
yı yinelemez ve yenilemezseniz onu yeni-
den yaratmazsanız hiçbir boka yaramaz.
Türkiye'de çevrilmemiş hiçbir şey yoktur,
her şey çevrilmiştir. Hiçbirşey de değişme-
miştir. Çevirinin temeli yeni bir yapıt or-
taya koymaya bağhdır. Çeviri yaparken ye-
ni bir çocuk doğuruyormuş gibi bakmak
lazım olaya. Yoksa suni imkânla çıkan ço-
cuklar gibi ancak bize başbakan olur."
Şimdilerde en büyük düşü Shakespe-
are'e 'asılmak' Can Yücel'in. Shakespe-
are'leri bitirmeden ölmek istemiyor, hesa-
bını yapıyor ve 135 yaşına kadar yaşama-
yı garantiliyor. "Bu Shakespeare pezeven-
gi Türkçe söylese nasıl söylerdi. bunu dü-
şünüyorum. bunu düşünürken bayağı gü-
zel şeyler çıkıyor ortaya. Demek ki Shakes-
peare Türkçe düşünebiliyormuş."
Artık Datça'da Rumlardan kalma bir
taş evde geçiriyor kışlannı eşi Güler Yû-
cd ve dostlanyla Can Baba. Sağlık sorun-
lan nedeniyle buraya yerleştiğini söylüyor
ama sıgarasını da birbiri ardına eklemeyi
ihmal etmiyor. Bir de Kuzguncuk'taki Çı-
naraltı kahvesindeki dostlan hiç yalnızbı-
rakmıyor onu. Yazlan neredeyse bütün za-
manını burada geçiriyor ve bir şeyler ıçı-
yor alkolsüz olmak şartıyla.
KÜLTÜR • SANAT 293 89 78 (3 HAT)
cnraıKnaıIUS
S1 NE MALARI
MALTEPE'DE AÇILDIS İ N E M A * ALIŞVERİŞ ve EĞLENCE MERKEZİ
AhrtOrt Cd No 41 / MALTEPE |ftej»dıye Yonı] Tel 0 216 <U2 60 30
I Ş L E T M E S İ D İ R
Eddie Kirkland & The Energy Band
Nappy Brovvn & The Electric City Band
Aliison B. King
jstanbul Blues Kumpanyası
BLUES...BLUES...BLUES...
Sonbaharın. aşkın ve hüznün mûziği blues'u
doya doya dinlemeye hazır mısınız? 0 halde
Efes Pilsen Blues Festivali'nde buluşmak üzere...
12,13,14Kasım1997Saat:19.30,
15 Kasım 1997 Saaf 14 00 ve 19.30
İSTANBUL HILTON CONVENTION & EXHIBmON CEMTER
Biletter 24 Ekim 1997 taritıinde satışa sunulacakbr.
Vakkorama Suadıye •
Rumeli
Taksm •
Gallena
Akmefkez.
(0-216)350 87 42
(0-212)234 42 81
(0-212)25128 88
(0-212)559 54 44
(0-212)282 09 65
B«yo41u FtTAl 249 01 66
UDİK» «UNDHAU3 442 60 30
AMan HtSAPOL 419 44 92
l.-m» H» 4S3 91 00
Uına a*LERl* 4990311
«naiyı İÜLIÖR 244 03 OS
Mujt ZETIEH 214 M 26
Tnbon U M T 321 00 06
Saıraun OMJUO CMEMA 230 61 30
16 30-18 45-21 15 Oam C Mİ 23 «5
11 3O-14 0O-16 3O-19.0O-21 30
12 15-14 30-17 00-19 15-21 X
12 15-14 30-16 45-19.00-21 15
11 45-14 0(M6 30-1145-21 00
12 30-15 00-16 30-2100
13 3(H 6 00-19 30-22.00
1300-1530-1900-2030
1145-14 1^16 45-18 45-21 00
EFES Pilsen
(OPERA)
SANA1 GALERIS!
Gnjp Resim ve
Heykel Sergisi
27 Ekim-
Horiciye Konoö Sk
SoölıkApt. No:l Takstm
Tel 0212-249 92 02
RUZİN GERCİN
MEHMET PESEN
SÜLEYMAN SAİM TEKCAN
ÜNSAL TOKER
ÖZER AKTAS
Tiyatro
İlanlarınız
İçin
(0212)2938978(3hat)
EBRU
FÜSUN ARIKAN'm
Bahariye'deh atölyesinde
geleneksel"Ebru"derüeıi
0-216-338 2834
0-216-414 17 55
hevkel
ATÖLYE/GALERİ
HEYKEL
ÇALI^MALARI
Sülcu Alı Sok. No: 1 Iskeie Meydonı
Ortatöy/IST. Tel: [0212! 258 81 4
6saatsüren birşölenle 'Hamlet'
Kültür Servisi - lzmit Bü-
yükşehir Belediyesi Şehir
Tiyatrosu, 11 KasımSalıgü-
nü VV. Shakespeare'in 'Ham-
let'ıyle perdelerini açıyor.
Bu kez tam versıyonuyla 6
saat boyunca seyırciye.
'oyuncu-seyira' paylaşımı
içinde sunulacak olan farklı
bir 'Hamlet' versiyonu bek-
lıyor sanatseverleri. O> unun
provalan. başlangıçta >aşa-
nan kimi aksaklıklardan do-
layı sabaha dek sürüyor.
Oyunda, seyirciyi sürekli bu
uzun süreli 'şöten'in içinde
tutmak için gerçekleştirile-
cek olan programlar \ar.
Oyun arasında venlecek
olan konserden tutun da, ye-
me-ıçme partısine kadar pek
çok şey. Oyunun sonunda ise
hemen hemen bütün bir gün-
lerini tiyatroda oyuncularla
birlikte geçiren seyirciler,
geceye yine oyuncularla de-
vam edecekler. Bu kez ovun
Flordunve Bilgin
dışında sohbet ortamının ya-
ratılacağı bir başka 'şöten" y-
eralıyor tiyatroda. 'Oyuncu-
seyirci" ilişkisinin birebir
gerçekleşeceğı farklı bir or-
tam.
lımit Belediyesi Şehir Ti-
yatrosu Genel Sanat Yönet-
meni ve yönetmen Işıl Kasa-
poğlu'nun ışık tasanmını
gerçekleştirdiği ve yönettiği
oyunda, dekor ve kostüm Ef-
terTunç'a. dramaturji ve ko-
reogTafı Emre Koyuncuoğ-
lu'na ait. Oyunda 'Hamlet'i
Tardu FTordun, 'Opbelia'yı
Esra Bezen Bilgin. 'Gcrtru-
de'ü Zuhal Gencer, 'Claudi-
us'u Engin Benlicanlandın-
yor.
'Genç Hamlet' Tardu
Flordun, beş buçuk saat bo-
yunca sürekli sahnede olma-
nın performans olayı oldu-
ğunu, ancak sahnede olduğu
bu süreç içinde yorgunluk
hissetmediğini ve 'Hamlet'i
tam versiyonuyla oynama-
nın da çok gurur verici oldu-
ğunu dile getiriyor. Tiyatro-
nun çalışmalan bir yıldan bu
yana sürüyor. Provalar ve
sahneleme için ekibe ilk tah-
sis edilen salon, yetkililerce
sağlık tesisi yapımı için uy-
gun alan olarak seçildikten
sonra geri alınmış. Onümüz-
deki günlerde 'Hamkt'in ilk
kez tam versiyonuyla ger-
çekleştirilecek olduğu bu
sahne, topluluğa SEKA tara-
fından verilmiş.
KİTAPTA KENTLE İLİŞKİSİINİ ANLATIYOR
Nedim GürsePin Parîs'i
HİZMET ALIMI YAPILAÇAKTIR
SEKA DALAMAN MÜESSESESİ MÜDÜRLÜĞÜNDEN
1998 yılı içinde müessesemıze gelecek yaklaşık 3000 ton ham lıntenn kamyımlardan alınıp fııma adlanna göre ıstıflenmesı. amba-
lajlannın açılması, sısteme beslenmesı. sulfat selülozunun ambalajlanması. 2]00 ton lınter \e 25 000 ton sülfat selülozlannın tesısimiz
içinde nakil ve tstıf işı. kapalı zarfia teklıf ısteme yöntenııne göre teklıf alınarak şaptınlacaktır thalcye girebılmek için müessesemizden
yer görme belgesı alınması ile teklıf bedelının % 7 5'ı nıspetınde geçıcı temınat mektubu verilmesı şarttır Bu ışe ait şartnameler Mües-
sesemız Ticaret Kısım Müdürluğünden KDV dahıl 10 OfHl 000 TI bedelle temır edilebılır tlgılenenlerin. şartnamede belırtılen şekılde
hazırlayacaklan teklıflennı kapalı zarf içinde engeç 25 11 199"tanh >aat 14 00 e kadaı nnies'ie«eTni7 Haberlesme Seflığıne vennelen
gerekir. Belirtılen şeflığe süresı içinde ulaştınlamayan. geçıcı temınat mektubu olma>an. açık gelen. telek< ve telgrafla göndenlen tek-
lıfler değerlendirmeye alınmayacaktır Müessesemiz 2886 sayılı kanuna tabı değildir lhale\i vapıp \apmamakta. kısmen yapmakta.
gerektiğinde iptal etmekte ve diledığıne sipanşı vermekte serbesttır llan olunur Basın 47893
Kültür Servisi -Tam bir Paris âşı-
ğı Nedim Gürsd Ancak kentle iliş-
kisinin kökünde toplumsal yapı ya
da günlük gerçekler değil, çocuk-
luğundan beri özlediği romantik
Paris görüntüsü yatıyor. Daha orta-
okul yıllannda, tıpkı Baudeiaire'in
şiirlerinde olduğu gibi, Paris'te, ça-
tı katında oturan bir yazar olmak
Gürsel'in düşlerini süslermiş. Yıl-
lar sonra henüz üni-
versitenin birinci sı-
nıfmdayken Gorki
üzerine yazdığı bir
yazıdan dolayı Tür-
kiye'den kaçıp zo-
runlu olarak yerleştı-
ği bu kent hâlâ orta-
okul yıllannda kafa-
sında oluşan görün-
tüsünü koruyor. Bu-
na karşın Paris, geç-
miş dönem edebiyat-
larının anlattığı ölçüde romantik
değil artık.
Montaigne'in "Paris beni gerçek
Fhuısızyapü" sözlerine gönderme
yaparak: "Paris bir Fransızı ne ka-
dar Fransız yaparsa beni de o ka-
dar Parisli yapto" dıyor yazar, bu
kentı ne ölçüde benimsediğinı an-
latmak için.
Parisli kimliğiyle yaşayan Giir-
sel. "sığındığı liman"a gönül bor-
cunu şimdi bırkitaplaödüyor Gol-
den Horn Yayınlan'ndan önümüz-
dekı aylarda çıkacak olan "Nedim
Gürsel'in Paris'i" başlıklı 300 say-
fahk kitap Yiısuf Tuvi, Ali Borova-
h, Ozcan Yüksel ve İbrahim Öğ-
retmenin metinle koşut fotoğraf-
lanyla zenginleştirilmiş.
Yazar, kentle kurduğu öznel iliş-
kiden yola çıkarak tarihsel ve coğ-
rafı bilgilerle süslediği "kendi Pa-
ris'ini" anlatıyor kitabında. Mouff-
tard Sokağı'ndan, St. Germaine'e,
Figuier Sokağı'ndan Sorbonne
Alaru'na önceki öykülerinde be-
timlenen mekânlann
ağırlıkta olduğu
"Nedim Gürsel'in
ParisTnde, yazann
sevdiği şairlerden ve
yazarlardan alıntılar
da yer alıyor. Rast-
lantılann karşısına
çıkarttığı Beckeft,
Sartre gibi isimlerın
yardımıyla da birta-
.. .. „.. . kım edebiyat ve sa-
Nedim Gursel n a t g ö r ü n t ü i e r i b u k l .
taba yansımış.
Kitapta bir bölüm. 'Paris Yalnız-
uklan" adını taşıyor. Yazar bu bö-
lümle ilgili olarak şunlan söylü-
yor: "Benim Paris'te varoluş nede-
nün >azma eyiemiydi. Yazarnk te-
mcldc yalmzlık gerektirir. Bir kâğı-
dın boş beyazlığında yalnızsınızdır.
Yalmzlık olgusu yazma eylemiyie
koşut Ancak kitaplanma yansıyan
derecede yalmzlık çekmedim Pa-
ris'te." Aşk serüvenlerinın yazarlı-
ğıyla bütünleştigıni, dönemin cm-
sel özgürlük söyleminin bir yazar
olarak kendisini çok beslediğini de
eklıyor sözlerine.
KÖŞEBENT
ENtS BATUR
Devlefin, Bireyin Hali
Izmir Belediye Başkanı'na çok da fazla sinirlen
memek gerekir, Yaşar Kemal'den kıçıkırık iki roma-
nın yazarı diye söz ettiğine bakarak. Düşünerek ko
nuşmuyor o; kanılan var, onlan dile getiriyor. Tıpkı,
"Hamam" filmindeki öpüşme sahnesi nedeniyle yö-
netim kurulunu toplayan, dava açıp açmama konu-
sunda kararsız kalan Hamamcılar Demeği ya da
odası başkanı gibi, Izmirii Belediye Başkanı da "de
ğerierini koruyor".
Iki başkan da devlet kavramını himayeleri altına
almaçabası içinde. Devleti eleştiren, onu karşısına
alan, bir de örf ve âdetleri hiçe saymaya cüret et-
mişse, kesinkes hain ilan edilebilir, edilmelidir, bun -
da herhangi bir sakınca yoktur, diye akıl yürutüyor-
lar.
Yürüyor da o akıl. Bir tek onlarda mı acaba? Türk
devletiyle itişip kakıştığını gördüklerinde, Yaşar Ke-
mal'e içerleyenlerin sayısını tahmın edebilır misı
niz?
Yüceltilen her kavram, yüceltilmesinde yarargö-
rüldüğü sürece kutsallıkalanını korur, geliştirir. Dev
letin, Türk devletinin yüceltilmesıne diklenenlerin
pek çoğu, başka yücelttikleri kavramlann şemsiye
si altına giriyorlar: Toplum'u ya da halkı yere göğe
koyamadıklan ayan beyan ortada. lyi ama, devlete
diklenişlerini kabullenemeyen kim, toplum ya da
halk değilse?
Bugün bir referandum, bir genel halk oylaması ya
pılsın, Yaşar Kemal'e hak vermeyenlerin çoğunlu
ğu oluşturduğu ortaya çıkacaktır
Bunu, bir başka bağlama geçmek için ileri sürü
yorum: Hiçbir kavramın yüceltilmesi, o kavramla sı-
nırlı bir kutsallık alanı yaratmamıştır, önemli komşu
lannı ve onlann yüceltilmesini de beraberinde getir-
miştir.
Demek ki, yapılması gereken, kavramlann yansı?
biçimde okunması için uğraş vermek, bunu yapar-
ken elden geldiğince çifte standart içine duş-ne
mektir.
Kendi payıma, ne devletin, ne de toplumun yu
celtilmesine akıl erdirebiliyorum öteden beri. Bunu
Türkiye'yle ilgili olarak dile getiriyor değilim ayrıca;
Almanya'dan, Yeni Zelanda'dan söz edecek olsa da
değişmeyecek bir durum bu.
Ben bir bireyim, kısacası bu toplumun uyelerin
den biri. Yaşar Kemal, Burhan Ozfatura da öyle.
Devlet, her birimiz için eşit uzaklıkta olmalı, seve-
ceğimiz ya da sevmeyecegimiz "biri" değil o
Denilecek ki, iyi de, böyle işlemiyor burada dev-
let. O zaman bakacagız: Yansızlığını yrtirmiş devlet
bazılannın daha fazla devleti olmaya başlamışsa,
aralannda tuhaf bir ilişki başlamış demektir: Bu du-
rumda, bırakın yüceltilmeyi, enikonu eleştirilmeyi
hak ediyor diye düşünmeye koyuluruz.
Bizim insanımız için işin bam teli tam da bu nok-
tada kopuyor işte. Kıçıkınk iki romanın yazarı nasıl
olur da devletine karşı çıkmaya kalkışır diye inleyen
kişi, kendinin kıçıkınk biri olmadığından emin. Ne
den? Çünkü, devletin yanında.
Nasıl anlatılacak: Devlet, benim yanımda olacak,
ben onun yanında değil. Yanında diyorsak, çok da
yakınındademiyoruz üstelik: Karşılıklı mesafeye ıh-
tiyacımız var. Ben (birey) çalışıyorum. vergimi ödu-
yorum, haklı yasalara uygun biçimde yaşıyor, hak-
sız gördüğüm yasalann değişmesi için yasal yolla-
n kullanmak istiyorum.
Nasıl anlatılacak: Devlet yansızlığını yitirmış, boz-
muşsa, onun durumunu açığa çıkarmak en doğal
hakkım. Susuriuk simgelerden yalnızca biri. Devle-
tin haline bakıp Danimarka'da işlerin alabıldığine
bozulduğuna hüküm vermeyecek olan kimler pekı?
Elbette devleti kendilerinin gören. sayan: "öfe
kilen kilitlemek için devletinden destek bulanlann.
Yaşar Kemal, benzeri insanlar, dünyanın her ye
rinde olduğu gibi Türkiye'de de doğaldır, sıkıştınla
caklar. Günter Grass'a Almanya'nın hayran oldr
ğunu mu sanıyorsunuz?
Bilkonfdan sanal harem
• Kültür Servisi - Ulusal düzeydekı ilk Internefte
müze projesi olan 'lnteraktif Türkiye Müzesı'nm
oluşturulmasına Apple'ın Türkiye distribütörü Bılko-
da katkıda bulunuyor. lnteraktif Türkiye Müzesi wcb
teknoloji sponsoru Apple-Bilkom'dan yapılan
açıklamaya göre Apple'ın gelecekteki Quick Time
sürümlerine eklenecek bu yeni teknolojisi. alfa testlerı
tamamlandığında önce Topkapı Sarayı Harem Daıresı
sanal gerçek (VR) çekimlen için denenecek. Kubbe \e
cephenin 360 derece döndürülerek ızlenebıldiği söz
konusu teknik ile oluşturulan fılmde. şömıne ateşi gibi
görsel efektler de kullanılabilecek. Topkapı Sarayf nırı
tamammın multimedya verileri, 2001 "e kadar söz
konusu teknolojiyle yenilenecek.
STOCKHOLM FİLM FESTİVALİ BAŞLADI
Onur konuğu Elia Kazan
GÜRHAN UÇKAN
STOCKHOLM - 1990'dan beri
her yıl düzenlenmekte olan ulusla-
rarası Stockholm Film Festivali cu-
ma akşamı Nick Cassavetes'in filmi
"Sbe'sSoLovely''ileba§ladı. lOgün
süreyle izlenecek olan 150 fılmden
70'i Iskandinavya'da ilk kez göste-
rilmiş olacak. Filmin yanşma bölü-
münde yer alan 18
fılmden ll'i.yönet-
menlerinin ilk filmi
durumunda. Bu ara-
da Danimarkalı yö-
netmen AndersDal-
gaard'm yeni filmi
"Nether Worid"ün
dünya galası da
Stockholm'de yapı-
lacak. 150 filmin
133 yönetmeninden
22'sikadın.
Nıck Cassavetes'in senaryosunu
20 yıl önce yazdığı ve ancak bu yıl
filmini çekebildigı ve festivalin açı-
lış filmi olarak seçilen "She'sSoLo-
vefy"nin başrollerini Sean Penn ve
onun gerçek yaşamdaki eşi Robin
Wright Penn paylaşıyor.
Festivalin daha başlamadan bü-
yük ilgi gösterilen diğer bazı film-
leri şunlar: Syh'ester Stallone'un
başrolünü oynadığı ve James Man-
gold'un yönetmenliğinı yaptığı
"Cop Land". John Dauigan'ın
"Lawn Dogs",AntonioBird'ün
u
Fa-
ce", Jonas ve Josh Pate'in "Liar",
Martin VValtz'in "Küler Condom"
Yönetmen Elia Kazan
ve festivalin kapanış filnıı " The lce
Storm".
Stockholm Film Festivali "nin en
ilginç özelliği, gösterilecek filmle-
rin çeşitli kategorilerde yer alıyor
olması. "Yanşma kategorisi'"ndc
Bronz At Ödülü'nü alacak en iyi
film yer alıyor.
Bu kategoride aynca. en iyi kadın
oyuncu, erkek oyuncu, senaryo \e
ilk filmini çeken yönet-
men seçilip Alümin-
yum At Ödülü'yle
ödüllendırılecek. Dığcr
kategoriler şunlar:
"American Indepen-
dents" - gene Amenka-
lı ve herhangi bir şirke-
te bağımlı olmayan \ö-
netmenlerin tılnılerı -
"Focus Hong Kong" -
Çin'ın devralmasında'i
önce çekilen 9 Hong
Kong filmi - "Open Zone" - bütun
dünyadan çağdaş fılmler - "Kazan
by Kazan" festivalin onur konuğu
Etia Kazan (88). kendi fılmlerinden
9'unu seçip gösterimlenne katıla
cak.
" Warhol/ Mortisey~ \nd> War-
hol ile Paul Morrisev'ın filmlerin-
den seçmeler, "Collage" - yeni bel-
geseller ve TV fılmleri- "Northern
Lights" - lskandinav filmlerınden
seçmeler- "Kısa FHmler". "Made
inSweden<
" - bu >ıl galası yapılıınş
Isveç filmlen - ve "Twilight Zone"
farklı sanat dallanyla sınır sınıra
olan filmler.