Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 KASIM 1997 CUMARTESİ CUMHURİYET 3HITM
13
Ne yaşar ne
yaşamaz
"Aile Araştırma Kurumu
Başkanlığı", 1990yılında
yürürlüğe giren bir kanun
hükmünde kararname ile
kurulmuştu. Ancak, bu
kararname 1994 yılında
Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edildi. Yani,
Aile Ataştırma Kurumu
Başkanlığı 'nın kamu kurumu
olarak hukuksal varlığının
kabulü olanaksız hale geldi.
Kim dinler? Bir genelge
çıkarıldı, kurum işlevini
sürdürdü. Hatta, hukuken
"yok" olan kuruma başkan
atandı. Bu başkan, çalışanları
görevlerinden uzaklaştırmaya,
hatta altında görev yapacak
müşavirler atamaya başladı.
Dahası, yakın zamanda
kuruma 191 kişilik kadro
verildi.
Ne yaşar ne yaşamaz bir
kurum olabilir mi? Oluyor
işte...
ISIK KANSU
Santrallara talip olanların vergileri açıklansın
Bir dalga geliyor ki, eğer önüne set
çekilemezse ülke ve halk bundan büyük
zarar görecek. Dalga, enerji
santrallanmn özelleştirilmesidir.
12 santraldan, termikolan lOtanesi
için sözleşme görüşmeleri önümüzdeki
günlerde başlayacak. Aralarında
"medya" alanına bulaşmış olanlan da
bulunan kimi holdingler, yılda 31
milyar dolara yahn katma değer
yaratan termik santrallara
u
talip"tir.
ANASOL-D iktidanmn sözcüleri, bu
özelleştirmelerden gelecek 1.2 milyar
doları "yeniyatmmlara"
kullanacaklarını ileri sürüyorlar. Yani
iktidar, yeni yatırımlar için vergi
toplamayı "zor" buluyor, onunyerine
"kolaycüığa " sapıp bir mirasyedi gibi
çok değerli tesislerini "yok pahasına"
elden çıkanyor. Örnek mi
istivorsunuz? Uzmanlara bahlırsa 10
termik santralm özelleştirilmesinden
sağlanacak gelir ile bir yeni "Soma
termik santralt" bile kurulamıyor.
Karşılaştırma için bir örnek daha
verelim: Ualya'da,yalnızca
telekomünikasyonun bir hsım
hisselerinin satışından "10 milyar
dolar" bekleniyormuş. Türkiyede ise
sanayinin, hatta yaşamın dinamosu
sayılan 10 dev enerji tesisi birden,
Italya daki telekomünikasyon
hisselerinin ancak onda biri ediyor!..
Işin acı tarafi, bu denli ucuza
kapatılacak olan termik santrallann
yani sıra bu tesislere hammadde veren
kömür ocakları, tüm makine ve
ekipmanları ile birlikte şirketlere
"bedava "ya, yanhş okumadmız,
"bilâûcret" devrediliyor.
Dedikya, iktidar "yeniyatınm" savı
ile kolaycüığa sapıyor. Vergi toplama
yerine, santrallan satıyor.
Madem iktidar "yatınm " için yamp
tutuşuyor, çok kârlı santrallara milyon
dolarları "trink" diye ödeyecek
şirketlerin, holdinglerin son yıllarda
devlete ödediği vergileri bir
çıkanversin.
Gelir vergisinin yaklaşık yûzde 70 'ini
çalışanlann ödedigini belirleyen
DSP li Maliye Bakam Zekeriya
Temizel 'e görev düşüyor. Sayın
Temizel, halkın sahibi bulunduğu
santrallara talip olanların ne kadar
vergi ödediklerini açıklamahdır.
Santrallan ucuza devralıp neredeyse
tek çivi çakmaya bile gerek kalmadan
paraya para demeyecek olan
holdinglerin, şirketlerin bu ülkeye,
yurttaşlık görevi sayılan "vergi"
açısından ne kattıkİannı halkın
öğrenmesi şart.
DSP 'li Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakam Nami Ça-
ğan, sosyalgüvenlikreformunun ilkişaretlerini veriyor.
Iş gûvencesinin çok zayıfladığı bir dönemde işsalik si-
gortası çıkarılmadan emeklilik yaşı yükseltilecekmiş.
Emeküliksigortası ilesağlıksigortası aşamah olarakbir-
birinden aynlacakmış. BeJki de özelleştirmeye ya da
"özelsağlık sigortası "na hazırlık olarak nitelenebilecek
bir uygulama ile SSK hastaneleri özerkleştirilecekmiş.
Zorunlu tasarrufsorunu çözülmeden, vergi adaleti
saglanmadan, rantiyeye astronomik gelir sağlayan iç
borçlanmaya dizgin vurulmadan. yeni sağpolitikalann
hep birincisırasındayeralmış olan "sosyalgüvenlik re-
formu "na girişilmesi ilginç.
Rastlantı buya, Türk-lşAraştırma Merkezi 'nceyayım-
lanan "Ekonomide Durum " dergisinin son sayısında
Sayın Çağan'm "YeniSağm Ekonomik Anayasa Yak-
laşımı" adlı yazısı çıkmıs. Şu bölümleri dikkat çekici:
"Anayasaliktisatoİuılunun kunıcusu Hayek de, kamu
Mekanik teknisyentercihi kuramcısı olarak Buchanan da kamu ekonomi-
sininpazar ekonomisinegöre basansızlığı görûşünde
ve bürokrasinin zaaflanndayoğunlaşıriar. Anayasalik-
tisatçılar. fayda kavramıyerine bireyseiözgürlük kav-
ramını ön plana çıkanrlar.
... Yeni sağ ideolojinin ekonomik anayasa yaklaşt-
ım, dûnya çapında çesitii devletierde uygulanan eko-
nomi politikalarını tekeli altına almayı ve sosyal dev-
let kavramını silmeyi hedeflemektedir. Anayasal ikti-
satçılann devletin ekonomik sınırlarıntn anayasada
belirlenmesi ile ilgili bazı görüşleri ilk bakışta çekici
görünmektedir. Ancak, buyaklaşımın temelamacuye-
ni sağın ekonomikgörüşlerini devletin resmi ideoloji-
si haline getirmektir. Bu ideolojiyi liberal olmayan si-
yasal iktidarlara dayatmaya kalktsmak işi, otoriter bir
bakts açısıdır. Her siyasal iktidann ekonomik anaya-
saya uyma zorunluluğu, siyasalparti ve siyasal tercih
farklıüklannı ortadan kaldınr. Bu çeşit bir liberalizmi
'otoriter liberalizm' olarak nitelendirmekyanhş olma-
sagerekir. AnayasaliktisatçUar, hükümetterin temelyet-
kileri olan iktisatpoliükası belirlemeyetkisini onlann
eüerinden almak Lstediklerinden, antidemokratik biryak-
laştm içindedirler. Devletin ekonomik sıntrlannın ana-
yasada beürlenerek hükümeüerin asti görevleri olan
politika alanlanm ve siyasal rekabet alanını daratt-
mak, politikacdan mekanik görevyapan teknisyenJer
konumuna getirir."
Sayın Çağan yazısında, "mekanik görevyapan tek-
nisyen " konumuna düşmüş bir politikacımn özeleştiri-
siniyapıyor olmasın!...
Zenginseverlik-
Cumhuriyetçilik
Adına günler düzenleyen
Amerikalılann deyimiyle "Tür-
kiye'nin 2. kurtancısı" Turgut
Ozal ile toplumun değeryargı-
ları altüst olmuştu. Çankaya
Köşkü de bu "transformas-
yon "dan etkilenmiş olmalı. Ha-
vasından mı suyundan mı bilin-
mez, son yıllarda her oraya çı-
kan devlet büyüğumüz "zengin-
sever" liğini gözler önüne ser-
meden edemiyor. Cumhurbaş-
kanı Süleyman Demirel'in, 34
işadamma "Devlet Üstün Hiz-
met Madalyası" takmasını bu
açıdan değerlendirmek olası.
Bizim topluma hizmet vermiş
mühendisimiz, doktorumuz, bi-
lim adamımız, düşün adamımız,
sanatçımız; sıradan gibi gözü-
ken, ama dar bir çevrede algı-
lanmış olsa da başarısmı kanıt-
lamış esnafımız, öğretmenimiz,
işçimiz bulunamaz mı? Biryol-
suzluğu, uğursuzluğu ortaya çı-
kararak kamunun zarargörme-
sini önlemiş bir tek müfettişi-
miz, bürokratımız, yargıcımız,
savcımız çıkmaz mı? Okulyap-
tıran saygıdeğer işkadını ve işa-
damlarımızın dışında, dargelir-
li üyelerinin, belki de kendi ço-
cuklarının eğitim harcamala-
rından keserek ödedikleri ba-
ğışlarla derslikler, eğitim tesis-
leri kuran uygar demeklerimiz,
vakıflarımız yer yarılıp yerin
dört kat dibine mi girdi?
Cumhuriyet, halk yönetimi-
nin adıdır. 29 Ekim gecesi An-
kara'da, Istanbul'da, Izmir'de,
tüm Türkiye'demüyonlarcayurt-
taş, cumhuriyetin erdeminisev-
giyle, coşkuyla algıladığım gös-
terdi. Halkın üstünlüğü burada.
Madalyaya da gereksinimiyok.
Kendisine yanhşlan düzeltme
olanağı tanıyan en büyük, en
güçlü ödül onun zaten: Demok-
ratik, laik Cumhuriyet..
Yüksel Endeğer
yazıyor
İyi ki Doğdun
Baba!Bugün 1 Kasım!
Sayın Süleyman Demi-
rel'in yaş günü!
Bugün kutlu bir gün!
Sayın Demirel'e de ülkemi-
ze de halkımıza da hayıriı ol-
sun!
Tüm dünyayı kutlarım!
Âlemi kutlarım!
Bu evrenin görüp görece-
ği en dirayetli en demokrat ve
en babacan politikacı Süley-
man Demirel'dir.
O, bugün 73. yaşını tarnam-
ladı ve 74. yaşına girdi. Bu
74 yıl, aynı zamanda cumhu-
riyetimizin detarihidir beyler!
Ve de hanımlar! O, ömrü bo-
yunca her türlü güçlükle mü-
cadele eden bir kahraman,
bir siyaset abidesidir.
Zaman zaman ona politika-
yı ve politikaya onu yasakla-
mak isteyenler çıktı. Ama so-
nuç ne oldu? Yine başımız-
da! Allah eksik etmesin.
Onu eleştirenler de çıktı,
"Sıkışınca şapkasını alıp git-
ti" dediler. Diyorlar. Desinler.
Neyapsaydı, şapkasını bıra-
kıp gitse daha mı iyi olacak-
tı. Gitmese miydi? Demokrat
otmakla keriz olmayı birtutan-
lar böyle düşünebilir ancak.
(Şapka deyince, sanırım
Demirel'in meşhur şapkalann-
dan en çok bende vardır. Her
fırsatta gider elini öperim,
saygılarımı sunarım. Şapka-
mı da alınm. Genellikle baş-
kalarının kafalarına bol gelen
o şapkalar, benim çapı geliş-
miş kafama cuk oturur.)
Demirel'in söylediği sözle-
rin herbirinde derin anlam var-
dır. Bu bazen açık, bazen de
gizlidir. Benim en sevdiğim
sözü ise "Dün dündür, bu-
gün bugündür" sözüdür. Şöy-
le birdüşünürsek, bu söz bü-
tün bir hayatı anlatır.
Değişimin büyüsüne ruh-
larını bandıramayanlar, dü-
rüstlük saplantısını adeta bir
KİT gibi omuzunda taşıyan-
lar, kısaca dinozoroğlu dino-
zorlar bu sözü anlayamazlar.
Evet, dün dündür. Geçmiş-
te başka şeyler düşünüp, baş-
ka şeyler söylemiş olabiliriz.
Öyledir. Hayat tarzımız ve
standardımız şimdikinden
farklı olabilir. Ve olmalıdır da.
Geçmişe saplanıp kalmak,
eski fikirlerin ve söylemlerin
tutsaklığında yaşamak, ya-
şamak degildir.
Yeni dünya düzeninin işle-
yişini bilen, benliğine yükse-
len güzelim değerleri sindiren
birey, esnek ve değişime açık
olur. Çünkü, bugün bugün-
dür!
Hayat da bu tezi doğrula-
mıyor mu?
Evet, birzamanlargençtik,
akılsızdık, solcuyduk. Benim
gibi bir Demirel hayranı ve yi-
ne benim gibi bir zamanlar
solcu olan, tüm zamanlarda
"yoldaşım", sevgili dostum
Ertuğrul Özkök, geçenlerde
Hürriyet gazetesinde geçmi-
şiyle hesaplaştığı, enfes bir
yazı yazdı. Ve bu yazısında
"68 Kuşağı"'denen tozlu or-
ganizmayı eşeledi. Tabuları
salladı. Ve "toplumculuk" de-
nen canavarın maskesini in-
dirdi.
Ertuğrul'a tamamen ve
kalpten katılıyorum. Dün, adı
üstünde.. dündü, yaşandı,
bitti. Bugün başkadır.
Solculuk denen garabette
ısrar edenlerin başlarına ne-
ler geldiğini gördük. Bir kıs-
mı zaten yaşamıyor. Yaşa-
yanlar da çağın, serbest pi-
yasa denen renkli arenanın,
ultra medyanın dışında kaldı.
(Yeri gelmişken, sayın Cum-
hurbaşkanım, beni daha şık
bir medya ortamına aldırtabil-
meniz mümkün müdür efen-
dim? Saygılanmla elleriniz-
den öperim. Örneğin, dos-
tumdur ama, Ertuğrul ben-
den ziyade sizi kıramaz. Laf
arasında bir söyleseniz, söy-
leyiverseniz... Çok sagolun
Babacığım!)
Ne diyorduk, hâlâ düne ta-
kılıp kalanlarda akıl yoktur.
Bunlara, yannın da başka ola-
cağını, anlatamazsınız. Anla-
mazlar. Onlar, yarın da de-
ğişmeyecekler ve aynı köh-
ne plakları döndürüp dura-
caklar. Buna da erdem diye-
cekler. Erdem? Yeni dünya-
da kazanmayı bilmektir er-
dem. Oysa onlar hep kaybe-
der. (Yeri gelmişken, beter ol-
sunlar!)
Bugün 1 Kasım!
Sayın Demirel'in yaş günü!
Babamızı kutlar, ellerinden
öperim!
Şunu da belirtmek gerekir
ki, Demirel'in başarılı politik
hayatında (yarı memleketim
olan) ABD'nin payı önemli-
dir. Ellili yıllarda, biri Eisenho-
wer bursuyla olmak üzere iki
kez Amerika Birleşik Devlet-
leri'ne gitmiştir.
Orada hem sulama ve
elektrik konulannda araştırma
yapıp bilgileryüklenmiş, hem
de "hürdünyanınpiyasa eko-
nomisini" bizzat yaşamıştır.
"Güç" denen olguya tanıklık
etmiş ve bu enerjiyi bünyesi-
ne taşımıştır. Orada yeniden
şekillenmiştir.
Sayın Demirel'i bize kazan-
dırdıklan için önce Ispartalı-
lara, sonra da Amerikalılara ne
kadar teşekkür etsek azdır.
Tekrar kutlanm Baba!
Elerinden tekrar tekrar öpe-
rim!
(On iki katlı "güllü pastanı-
zı" köşke yolladım, umarım
fazla hasar görmeden elinize
ve de midenize ulaşır.)
Not: İki hafta yokum / Yıl-
lık izin olayı... Yüksel Endeğer
HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ
)
)
w
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK
m^M
ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI
H A R B İ SEMİH POROY
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Kasım
LİZBON YERLE BİR OLDU!.
8UGÜAJ,
so&uct/ 7-8
ULM
8/£ /&wr OCAM
YOL
fO 8İM İLE 4O BİH ABA-
f , , MÜ-
HŞA/O/S *t/4A/ueL DE M4//İ rMKAF/N&AM Çf-
Zİl-£N rEPYBMt B/G LtZSO* İHŞA EPİCE-
CEKK
POLİTİKA VE OTESİ
MEHMED KEMAL
Yağmupdeneli ve
Avrupa Birliği...
Eşber Yağmurdereli olayı gittikçe büyüyor,
gittikçe de büyüyecektir. Büyüme, olayın ya-
pısında var. Sakın olay, bir mahpushaneden bir
mahpushaneye geçiş sayılmamalıdır. Olay bir
af sorunu da degildir. Gerçi affı isteyenlerin
başında Cumhurbaşkanı gelmektedir. Eşber
Yağmurdereli ise affa gerek kalmayacak şekil-
de suçun ortadan kalkmasını istemektedir.
Suçun ortadan kalmasını isteyenlerin içinde
bütün basın özgürlüğünü isteyenler vardır. Ül-
kenin hangi hapishanesinde basın suçundan
yatan varsa bilesiniz ki orada basın suçunun
kalkmasını isteyenler var. Hükümet içinde de
suçlarının kalkmasını isteyenler çoğunlukta-
dır.
ANAR konuyu bir başkanlık sorunu saymak-
tadır. Buna yeni bir görüş eklemektedir. Yolda
ilerlerken yeni bulgulara ve bilgilere rastlamak-
tadır. Başka Avrupa ülkelerinde basın affı diye
bir kurum yoktur. Mahkümlar hapse girerler, yat-
tıkları kadar yatarlar ve çıkarlar, bir özellik yok-
tur.
Yağmurdereli konusunda Meclis, şimdilik
umut vermiyor. Bu bakımdan içerden dışanya
tepkiler yağıyor. Tepkilerin sonu da alınamıyor.
Cumhuriyet Bayramı'nda af bekleyenler ol-
du ama, istemleri kursaklarında kaldı. Avrupa
Birliği'nden bir af umanlar gerekçelerini sağ-
lam kazığa bağlamışlardı. Avrupa Birliği'nden
alınan sözler arasında "tam üyelik" vardı, ama
adını anan olmadı. Alman Başbakanı'nın "ma-
vi boncuğu" da yarı yolda kaldı.
Ülkemizin seçkinleri, "Devlet Üstün Hizmet
Madalyası"n\ takariarken durmadan poz veri-
yorlardı. Biranlamdatartışmalı madalyalartö-
renle veriliyordu. Başka yerierde de bu madal-
yayı alanlar vardı. Törende seçkinler ile sözü
geçenler bir araya gelmişlerdi. Süleyman De-
mirel, Hikmet Çetin, Mesut Yılmaz bunların
başında gelenlerdi.
Olumsuz tavır koyanlar ve buna karşı tavır
gösterenler de vardı.
Türkiye'nin gelip gelip dayandığı bu kaçıncı
kapıydı. Eski adıyla gümrük birliğiydi. Hikmet
Çetin gibi eskiler daha süslü sözcüklerle ko-
nuşuyorlardı.
Biriiğe giremiyorlardı ama, girmiş gibi oluyor-
lardı. Şimdi yapılan toplantılarda daha ön pla-
na çıkıyorlardı. Anlaşılamayan metinlerde yo-
rum rahatlığa daha kolay mı sağlanıyordu ne...
Sıcak bakan kimdi, bakmayan kimdi?..
Almanya Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girişi-
ne sıcak bakmıyordu. Kohl'le Mesut Yılmaz'ın
görüşmeleri her ne kadar kapalı toplantılarda
stcak gösterilse de durum anlaşılıyordu. Her ekip
kendi çıkarına göre konuşuyordu. Türkiye tür-
lü organizasyonlara girmeyebilirdi ama.. katı-
lırdı. Nitekim çeşitlikompozisyonakatlıyordu.
Türkiye dışardan göründüğü gibi dışlanmı-
yordu. Dışlanmak başka, kabul başkaydı.
BULMACA SEDAT YAŞAYAIS
SOLDA.NSAĞA:
l/1933Üniver-
site Reformu'na
değin lstanbul 2
Darûlfünu-
nu'ndaprofesö-
re karşılık ola- 4
rak kullanılan
unvan. 2/ Halk
dilinde sebze 6
bahçesine veri- -,
len ad... Yolcu
evi. 3/ Aspen- 8
dos antik kenti- q
ne verilen bir
başka ad... Bir nota. 4/ Sı-
kmü verme, üzme... Kir-
pik boyası. 5/ Hollan-
da'nın plaka işareti... Ça-
nakkaleBoğazı'nda,pek
çokdenizkazasmınmey- 4
dana geldiği burun. 6/ 5
Vilayet... Büyü kent ser-
serisi. II"—taneleri gi-
bi gülemedim" (Bedri
RahmiEyuboğlu)...Kü-
8
çükmağara...Gümüşün 9 |
simgesi. 8/ Uzun tûtûn çubuklan kullanıldığı dönemler-
de odanın ortasına yerleştirilen kûl çanağı. 9/ Çok kıvrak
bir Küba dansı ve müziği.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA:
1/ Osmanlı devletinde padişah sarayının harem dairesi
ile dış daireler arasındaki bölümü. 2/ Muşmulaya benzer
bir yemiş... Dar ve kalınca tahta. 3/ Bir yapıda dış kapıy-
la odalar arasındaki giriş bölümü... Tann. 4/ Bir işi yap-
tırabilme gücü... Bir nota... Eski Mısır'da insanoğlunun
yaşamsal dayanağı olan üretici güç. 5/ Şarkı, türkü... Fren-
giye benzer bir hastalık. 6/ Don Kişot'un atının adı. II
Köpek... Bir çeşit börülce... Tümör. 8/ Savaşa gitme...
Büyük kardeş, agabey. 9/ Yağda kızartılarak üzerine şe-
ker ya da şerbet dökülen bir hamur tatlısı.
1998
KÜLTÜR
AJANDASI
ÇIKTI!ı
/Kültür-sanat-edebiyat kişileri (fotograf ve
yapıtlanndan örneklerle)
•Kültür-sanat yaşamı ve etkinlikleri ile ilgili bilgiler
(Özel günler-haftalar)
/Kültür-sanat kuruluşlan ve iletişim kurulabilecek
-önemli- telefonlar
/Kuşe kâğıda basılı, spiralli, I2xl7 cm. boyutunda
(çantada taşınabilir) özel kutusu içinde
Nâzım Hikmet Kiiltür ve Sanat Vakfı
General Yazgan Sok. Mehti Bey Apt. No: 10/10 Tünel-lst.
Tel: (0212) 252 63 14-15
(31 EkJm-9 Kasım arası Tflyıp Kitap Fuarı-Alt Kat 9.
Sokak'tayız)