25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
S/VFA CUMHURİYET 6 OCAK 1997 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Dün ve Bugün KAZDl YENİCE Hukukçu 1 ^45'Ierde çoğulcu. daha de- mokratik hir toplum arayışın- daydık. \"urt düzeyinde ço'k par- tili demokrasi rüzgârları esi- yordu. Muhalıfler. baskıcı bir yönetımden ülkeyi kurtaracak- larnı \aat edivorlards. Onlara bakıhrsa. hak >ıllar yılı ezilmiş. horlanmıştı. Kur- tuluşu"HusumetAndı"çevresindebütün- leşerek gerçekleştireceklerdi. Sloganımız '"Artık>eter.sözmiHetin''di. Özgürlük ve gÖTÜlmemış kalkınma. gelecek demokrat ikrdarın simgesi oluvordu Başhcasömürüaracıdin'di Halkındin- sel ınancı her turlü baskıdan arındırılma- lıydı. Ehıl ellerde. kısa bir sürede Türki- vebir'KüçükAmerika'olacaktı. AHah'ın bir lütfu olan Demokrat Parri den (DP) halk o) unu esırgememelıydı. Istenen oldu. Çoğunluk ovlanna. geti- rilmis. seçim sısteminin azızüğı de ekle- nince DP büyük çoğunlukla 1950 Mayı- sTnda iktidara gekii. \eni > önetimin ilk' ic- raat'ı. hemen Ezan-ı Muhammediyi ana- dilimizden Arapçaya dönüştürmek gibi, sonunun nerelere varacağı belli bir dav- ramş oldu. CHP >e yandaşlarına besle- nen kin ve husumet, maddi-manev i her ala- na vansıtılıvordu. Anavasa gibı. halkın malı olması gereken bir temel hukuk dü- zenı de bundan nasibini aldı. DP iktidan ikincı yılında. 1945'te. sadeleştırılmiş 'anayasa'yı yürürlükten kaldırdı. Yerine. akıl almazbırdavraruşla 1924tanhli.491 sayılı, ağdalı bir Osmanlıca ıçeren 'Teş- kiiat-ı Esasiye Kanunu'nu yürürlüâe ko> - du. Milletvekılı seçimlerineilışkinyasada iktıdar yaranna yenı değişiklikler de ya- pılarak 1954 seçimlerine gidildi. DP ik- tidan daha da güçlenmişti. Seçimiere gitmeden önce muhalefetin her türlü mali-manevi olanaktan yoksun bırakılması ihmal edılmemişti. 1953 ta- rihli. 6195 savılı yasavla. Atatürkün Cumhuriyet Halk Partisi'ne 5 Eylül 1938 tarihli \asiyetnamesi ile bıraktığı mallar, aynca tüm öbür bağışlar ve ödentiler 'hak- sız mal edinme* sayılarak ellerinden alın- mıştı. Oysa. hukuka uygun olduğu süre- cevasıyetnameler, bırbakımaanayasalar kadar güçlü ve korunmaya yaras,ırdı. De\ - letin ve CHP'nin kurucusu Atatürk"ün vasiyetnamesıni kale almama keyfiliği- ne. yıllar sonra darbe lideri Kenan Evren de özenerek Atatürk'ün halka bıraktığı Türk Dil \e Türk Tarih İCurumlannı dev- lete mal etmışti. Dev let radyoları \ e bes- leme basın da iktidarın emrindeydı. Bü- tün gün muhalefete karşı karalama kam- panyaları sürdürülüyordu. Halk iktidar çevresinde kümelenmeli. ona oy verme- liydi. Muhalefet. Meclis'ten silinmeliy- di. tktidara baş egmeyerek. başka parti- ye oy verdikleri için 6203 savılı yasayla •Kırşehirili'ni ilçeye. •Abanailçesi'ni kö- ye dönüştürmeleri; demokrasi anlayışla- nnı. halka ve onun oyuna ne kadar saygı duvduklannı gösteriyordu. Halkın. özellikle gençlerin boş zaman- larını değerlendirdikleri. gazete-kitap- dergi okudukları. radyo dınîedikleri. mü- zik ve sporla uğraştıiclan. sanat gösterı- leri düzenledikleri birer külrürocağı olan Halkevleri ve Halkodalannın CHP'den kalmış olmalar,. kapatılmalanna yeterli nedendi. Kitaplıklardakı on binlerce ki- tap-dergi 'Hülagû Han misillii" yok edil- di. 'Görülmemiş kalkınma' \ aatleri. tüm olumlu başka vaatler gibi aldatmaca ola- rak kaldı. Ama "her mahallede bir veya birkaç milvoner" tiiredi. Elde av uçta. Ha- zıne"de ne varsa tüketildi. Ülke sosyal-si- yasal-ekonomikbirçıkmazdaydı.280ku- ruş değerde olan dolar. 1958 yılı Temmu- zunda birden 900 kuruş oluverdi. Halka. kamu göre\ lilerine örgütlerden. genel merkezden baskılar yoğunlaşarak sürmesıne. gazete ve dergiler toplatılma- sına. basın mensuplarının sıkça 'Ankara Hilton'da (hapishanede) ağırlanmalanna karşın muhalefetin güçlenmesi önlene- miyordu. İktidar yeni bir yöntem oluş- turdu. Nerdeyse tüm yargı-yasama-yü- rütme görev ve yetkilerini. Meclis'te ku- rulan 'Tahkikat komisvonu'na havale et- ti. Demokrasi. çok partilidüzen umıtulmuş- ru. Tüm seçmenler, iktidarın oluşrurduğu ' V'atan Cephesı'nde kümelenmeliydi. Ba- sında. aynca her gün radyo haberlerinin başlangıçta sonunda. sonra başında -ölü- sü dirisiyle- Vatan Cephesi'ne akın akın kavdolanların listeleri açıklanıyordu. Bütün önlemlere karşın felek yâr olma- dı. Bir 27 Mayıs sabahı koskoca iktidar Harb Okulu'na sığıvermişri. 27 Mayısçılar için lehte aleyhte çok şey söylendi. yazıldı. Ama DP'nin de adı dışında özgürlükçü. eşitlikçi. demokratik düzenle yakından uzaktan bir ilgisi kal- madığı onadaydı. Öte yandan bu hareke- ti gerçekleştiren 27 Mayısçıların toplum ve birey olarak unutulamayacak büyük bir hızmeti olmuştu. Çağa koşut, sosyal hu- kuk devletine, insana. hak ve özgürlük- lere değer veren. toplum huzurunu ara- yan. Anayasa Mahkemesi gibi anayasa- yı aşan tasarruflan denetleyen kurumla- rı içeren bir anayasamn ha>atageçirUme- sini sağlamışlardı. Sıyaset erbabının unutkatılığı. aymaz- lığı. inatçılığı; ki^isel vepartisel çıkarla- n bilımin. çağ gereksinmelerinin ve ülke çıkarlannın önünde tutmalar. sonucu. bu- rada ayrıntılanna girmediğimiz yakın ta- rihin bir '12 Mart'ını. ardından '12 Ey- lül'ünü yaşadık. Demokrasi sürecindeki kötü yazgımız değişmemişti... Gelelim bu yazının asıl amacını oluş- turan günümüze... Neler görüp neler ya- ^ıyoruz: Ne pahasına olursa olsun köşe dönmede. ıç ve dış dev let işlerindeki laç- kalaşmada. utanmazhk sıkılmazlıkta ner- deyse önceki dönemlere rahmet okuya- cağız. Yüreğimizburkularakbirkaçını sı- ralayalım: - Sözümona din-\ icdan özgürlüğü adı- na. aslındadüzeysızpolitikadakutsalbir kunimu, dinı daha rahat kullanabilmek için. onu politikay a bulaştirmamanın yap- tınmını oluşturan TCK'nin 163. madde- sini elbirliğıyle yürürlükten kaldırdık. Böylece bölücülükten-ayrımcıliktan ka- çmalım derken 'Müslümanlar-laikler'ay- nmıylakardeşı kardeşe düşmanlîğa ittik. Laik de\ let yerine İslam de\ letine yöne- lecektik. Bu "kanlı da kansız da" olabi- lirdi. - Ağırlıklı saydığı İslam ülkeleriylegö- rüşmelen sırasında. Başbakan Sayın Er- bakan. yapılan muhalefetlere aldırmadan Libya'ya da ziyarete gitti. Libya. yüzy ıl- larca korumamız altında yaşamış bir ül- keydı. İslam bırliği liderliği düşleyen Sa- yın Erbakan. o gün bu ülkede bedev i Arap liderinin sözlü saldınsına uğradı. Ne var ki. toplumsal onurumuzu zedeleyen bu say- gısızlığa Sayın Başbakan karşılık verme- di ve bunu içine sindirebildi. - K.omşulanmız çe\Temizde husumet ağ- lan öredursun: biz de içerde özel amaç- larda kullanmak üzre. de\ let içinde dev- letmiş gibi dav ranan. halkın yeni yeni öğ- rendiği çete örgütleri oluşturduk. -ÜÎkedegörülmemişbunalımlaryaşa- nırken. Başbakan ve yardımcısı halkı kur- duğu hayallerle kandırdiğını sanıyor. Ör- neğin; Malezya'ya yollanacak yüzbınler- ceişçi ileyurtdüzeyindekı işsizliğe. yok- sulluğa çözüm bulunmuştu. - Gerçekler ne olursu olsun. uzmanlar ve bilim ne derse desin Say ın Erbakan kırk milyar doları aşan. beş "Kaynak Paket" propagandalannı sürdürüyor. Bu gelişim ve oluşum içinde. Susurluk %e benzeri. Başbakan'ın deyimi ile "fasa fiso~ olaylann: Batı'nın. Retah liderinin dünkü sözleriyle bugünkü da\ranışları arasındaki çelışkilerden kaynaklanan kuş- kuların: ortağı SayınÇillerhakkında Av- rupa'da ve ABD'de "gü>enümez*' değer- lendirmelerinin ne anlamı olabüirdi ki!.. Onlar şimdi ülke gerçeklerini. üstü ör- tülmeye çalışılan pislikleri. yolsuzlukla- rı kamuva duvuran basını sindırmenin peşindeler. Demokrasınin ka\ranmaya çahşıldığı ilk dönemlen partizanlar. çtkarlanyla ko- şullandırılmış olanlar bir y ana: genye ka- lan milyonların basında-medy ada, kendı örgütsel çalışmalannda. açık-kapalı \er toplantılannda sürekli ^eslerini duyur- malan gerekmiyor mii'î Iktidarlar her an nabzı atan bir toplumla karşı karşıya ol- duklarını hissetmeli değil midirler? Yok- sa. 16. yüzyılda yaşamış KaramanlıKâ- migibi: "Gülegûşettiremez.yokyerebül- bül inter / \'arak-ı mihrii vefay ı kim okur, kimdinler(l)diye mı düşünürler'1 .. Yazarı. şairi her dönemde duygularını yansıtır. 1901 yılında Te\fik Fikret ülke- sinin haline bakıp "Sis" şiirinde. "Sarmış yine âlâkını bir dûd-i muannit / Bir zul- met-i bc\/Â ki peyapey mütezayid/.J Bir tozlu kesafetten ibaret bütün ehah/(2)..r diyeacılannı.mutsuzluğunudilegetırmi- yor mur> Ama umutsuz da vaşanmaz ki! Dört yıl sonra bu kez "Sabah Olursa" şi- irinde: "Bu memlekette de bir gün sabah olursa Haluk/... Şu paslı çehre-i Millct bi- razgülerse/..." diye gençliğe ve kışıliğin- de aydınlık geleceği görmek istediği Ha- luk'a umutla seslenir. Atamızın da umudu onlar değil mi? "Gençler. âti (gelecek I sizindir. Cumhu- riyeti biz kurduk, onu ilâ \e idame edecek (yüceltecek \ e sürdürecek) sizlersiniz!" di- ye. yüreğinin bütün sıcaklığı ile onlara gö- rev lerini hatırlatıyordu. Kuşkusuz -sızlanmadan öte- bizlere düşençokşey var. Sonra. yalansızdolan- sız. hak ve özgürlüklere saygılı. toplum- sal çıkkarlan kışisel-partisel çıkarların üstünde rutan. laik cumhuriyete inançlı genç kus,aklara umutla bakalım. Kötüm- serliâe kapılmaya hakkımız yok. (1)- Bülbül güleduyuramayacaktır; in- lemesi boşuna' Dostça bağlılık yazısını (va- rak) ne okuyan olur. ne de dinleyen. (2)- "Yine ufuklannı bir inatçı sıs.dur- madan artan karanlık sarmış... Bütün gö- rünüm toz ve kırden ibaret..." ARADABIR ÜMİT SARIASLAN Zulme, Adaletsizliğe Başkaldıran Ozan Âşık edebiyatımızın 19. yüzyılda yaşamış bü- yük şairi Seyrânî, 1807 Develi (Kayseri) doğumlu. Gizemlı bir yaşamı olduğunda birleşiyor onu arı- latanlar. Saz şairlerinin ardını bırakmayan başlan- gıç öykülerine benzer bir öykü onun için de anla- tılır. Rr elinden Hak şarabı (=dolu) içerek şiire baş- tayan, kendisıyie şıır söyleme yanşına kalkışan bü- tün şaırleri yenip elini öptüren, çokçası düşkün (sefil), zaman zaman esrimelerle (sarhoşlukla) "ga- rip" bir adarndır Seyrânî. Herkesten önce kendi- ni kınamayı erdem bilen bir "melâmet ehli"ö\r. Bu yüzden dış kalıbına bakılarak "deli" diye de nite- lendirilmiştır. Yunus'tan Pir Sultan'a.Hatayi'den Nesimî'ye... Halk içre yaşayan; halkça ve hakça söyleyen bütün büyük halk şairlerinin yaşamı gi- bi, Seyrânfnin yaşamını da bir söylence (mitos) per- desi kuşatır. Gerçekle gerçeküstü birbirine karışır. Bir ara çağdaşı saz şairleri gibi Seyrânî de Is- tanbul'a gider. Tanzimat önü toplumsal ortamdan derlediği izlenimlerinı kendine özgü bir biçemle dile getirir: "Âlemde birdevir dönüyoramma I Devr- i İngilız mi Frenk mı bılmem" der. istanbul'u an- lattığı şiirindeki saptaması, tam da Tanzimat önün- de dört dörtlüktür: "Dünyanın yokuşu düzü sen- dedir / Bütün güzellerin özü sendedir I Yedi dü- vellenn gözü sendedir I Âlem sana gelir kâr'a Is- tanbul". Gideni ve gelmekte olanı sezer uzaktan, şiirine yansıtır. Abdülmecid devri (1839-1861) Istan- bul'undayazdığı yergilerle "belliyerdekiler"\ rahat- sız eder. Başına "iş" geleceğini sezınce, hemşeh- rısi bıryetkilinin yardımıyla baba ocağına geri dö- ner: dönüş o dönüştür. 7866'da, yüz otuz yıl ön- ce bir sonbahar günü, elli dokuz yaşında burada (Develi) aynlır dünyamızdan. Doğumunun ise 190. yılındayız. Boratav'ın deyişıyle, Yunus gibi Seyrânî'yi de ölümsüzleştiren, halk adamı kalmayı bilmesi. halk içinde söylemesı, halk edebiyatının söyleyiş bı- çimlerıne getirdiği yeni soluk ve biçem olmahdır. Haşim Nezihi Okay, Seyrânî için "Büyük Yu- nus'un 19. asırda bir devamıdır" diyorf). Şiiri gi- bi, günlük yaşamda da geniş bir sezgı ve kavra- yış gücü taşıdığı şu öyküden de bellidir. Gözleri gö- remezolmuşbirdostu, "An!Baba"der "Artıkdün- yayı görecek göz kalmadı bende". Yergisinde ok- larını şaşırmayan Seyrânî, insani drama yanıtta da duraksamasızdır: "Üzülme"der "Dünyada da gö- rülecekyüzyok!" Bilirçünkü, "Eğriokladoğru ni- şan vurulmaz I Doğru ok atılmaz eğri kemansız"... Şiirindeki lirik, coşkulu anlatım. zulme, adalet- sizliğe, soygun. talan ve yüzsüzlüğe gelince baş- kaldırmaya dönüşür: gözünü budaktan esirgeme- yen bir kavga adamının ödün vermeztavrı gelir otu- rur dizelennin orta yerine. Şaşırtmalı kurgusuyla, dizeden dizeye beklenmedik anlam ve anlatım tadlarıyla okuru sürükler. Gözünü içine çevirdikçe "şiir"\ bulur: dışa/topluma çevirdikçe yergiyi, taş- lamayı... Hece ölçüsüyle yazdığı lirik şiirlerindeki ustahğını adanmış şiirlerinde de yaralamadan sür- dürür. Softayı, zulmedeni. kirli zengini, medrese- yi, mürâîyi. mahkemeyi.. yermekle kalmaz, en te- pedekilere de atar yergı oklarını. Yeni saraylar yap- tırılmasına başlanan Sultan Mecit devrine "ta- nz'lerde bulunur; "Eski saraylan bsğenmez oldu / Yere sığmaz oldu sultan olanlar". , ikıyüzlülüğü (riya) vurgunculuğun daha kötü bir türü sayar: "Sofu bilmiş olsa hakkı rızayı I Sazdan sözden kaçıp etmez riyayı"; "Sofu her ne kadar etse ıbadet I Başın bağlar nefis ticaretine" diye- rek hamsofuyu yergi yağmurunatutar. "Katıldı sür- lere cehlin mayası", "Kurdile müşterek koyun gü- deli" diye öfkelenır; "Şimdi rağbet deyyus ile te- rese" diye söylenirken de ardılı Neyzen'e uzak- tan selam verir gibidir. Acil Servis Rezaleti Dr. ALPER AKÇAM H astane acil servislen kamuoyu gün- demınde gıderek daha gürûltülü bır yer edinme yolundadır. "llgisizlik"'. "vanlış tam". "yeterstdik" suçlama- lan. vönetıci bürokratlann "Asanm, keserim" yollu tehdıtleri, hekimlere yönelik saldınlar dilden ve gözden düşmezoldu. Cüz- danına. bankadakı hesabına. özel sigortasına güven- meyenin uzak durması gereken özel hastaneleri, re- zılliğın"dışında"tutmakgerek! Konumuz kamu has- tanelennin acil senisleridir. Sigorta hastanelerinin başa güreştigi acil keşmekeşi içinde yukardan tehdit- lerle. caydıncı denetimlerfeçözüme ulaşılacağını sa- naniar ancak kendilerini kandınyor olabflirler. Bir büyük kentteki sigorta hastanesine günlük hasta bas- vurusu yüzlerle. binlerle anlatılabilecek yoğunlukta- diT. Aynı anda beş on ''acil" hastanm birden girdığı bir acil servise dünyanın en ıvı on uzmanını birden koysanız kaç yazar! Hastayı yatıracak yatak, sırtını din- leyecek dinleme aleti bulamazsınız her şeyden önce... Açın, hasta kayıt defterlerine bir bakın. "AdT baş- vurulannın çoğunluğu süreğen (kronik* hastalıklar. ya- şamdan kaynaklanan çeşitli sıkıntıların kışkırttığı "nevrotik" yakınmalardır. Bir sigorta aciline yapılan başvurulardan ancak beşte bin acil denebilecek tür- den rahatsızhktır. Dünyanın hiçbir >ennde göreme- >eceğıniz bir uygulamanın. "İsteyen her hastanınhas- tanede, hatta acil sen iste muayeneolabilmesinin" do- gal sonucu acil serv ıslerin çorbaya dönmesidir. Bu çor- bamsı ortamda gerçekten yakın ızleıne. anında gın- şim gerektiren hastalar günıe gitmekte. yorgun ve yıl- gın sağhk personeli itiş kakış içinde saatleri sayarak nöbet bitiminde ayakta kalabilmeyi amaçlamaktadır. Nöbet ücretlerinin trajikomik düzev i, kamu hastane- lennin araç gereç açısından scfilleri oynuyor olması gibı konulararka plana düşmekte: öncelik. hastaya ye- terli zaman. yer ayırabilmeye, sağlık personelinin da- yanma,direnme gücüne gelmektedir. Aşın kalabalı- gın. hakarete uğramanın, kanşıklığın hekimde. hem- şirede. hastabakıcıda yarattığı sentez. yorgunluk. yıl- gmkk, yoztaşma dır. . Poliİclınik ve eczane kuyruklarından kaçan hasta. acil serviste tedavi olmayaçalışmaktadır. Av lann. \ ıi- lann hastalıklan.normal işleyış içinde yatınlması ge- • reken ve hiçbir aeiliyetr oimayan yüzlerce yakınma, acil serviskapiMHlfcfâpartamaya ha^ırbomba gibi bi- rikmektedif.' ' Acil Servis Hastalıgı. sağlık sistemindeki bozuk- luğun vitrinde capcanlı sıntmasıdır. Onlarca yıldır yazıldı. söylendi, tartışıldı. hep aynı yerdeyiz! Her has- tanın mutlak bir sahibi olmalıdır! Bu sahıp ne politı- kacı, ne bürokrat ne de hastanedeki hekimdir. Hasta- nın ilk sahibi ona en yakında görev yapan Semt He- kimi. Köy Hekimi. Işyeri Hekimfdir. Birinci Basamak denilen hastane öncesi sağıltım, yerine oturtulmadık- ça. çevreden merkeze uzanan sevk zinciri kurulma- dıkça ne hastaneleri ne de acil servislen düzeltebil- menin olanağı vardır. Ülkeyi yönetenler onlarca yıl- dır insan sağlığını hıçe saymav ı sürdürmektedirler. Po litika: "CMen ölür. kalan sagİar bizimdir!" özetınde- di r. Siz hiç tenezzül bu> urup bir de\let ya da SSK has- tanesindetedavi olan politikacı.bürokrat gördünüz mii.' En ufak rahatsudıkta en pahalı özel hastaneden özel uçakla Amerika'ya; hem de millet parasıvla uçan bir kesimden halksaglıgı için yahnm. önlem beklemekölü gözünden \aş ummava benzer. Sağlık denince hastaneden başka şey duymamış. gör- memiş: cebindekı sağlık karnesıy le her an. her ne ne- denle olursa olsun hastaneve gitmenın doğru davra- nış olduğunu sanan mılyonlarca hasta> la üç kuruşa sağ- lık hızmeti vermeye çabalarken pestilı çıkan. hakara- te uğrayan sağlık personeli birbirinı karşi cephedeki düşman kuv veti gibi görme batağına sürüklenirken bı- nlen sağlıga aynlması gereken ülke zenginliğini iç et- me çabasındadır. Acil Senis Rezaleti sağlık sistemi değişnıediği sü- rece bu sahnede kalacaktir! Oyuncular değı jecek. ka- mu hastaneleri acil senislen yeni hastalar. yeni he- kimlerle oyunu sürdürecektır. Çözürnj'i^jnöncelıkle sağlık bilinci. rekir. Koruyucu Hekimlik. Birinci Basamak ğ halk ıstertie'diiîLçe \enlme>ecek. hastane boğuntusu değişmeyecektir. Sosyal Sıgortalar K.urumu, Emekli Sandıği gibi ça- lışan kesımlerin parasal gücüyle oluşmuş kurumlar. bır an önce özerk ve demokratik yapıya kavuşmalı- dır. Politikacının yapmak istemediğıni cebinden prim ödeyenler yapabilmelı. ınsanın topluca yaşadığı tüm yerieşim birimleri 1 *sözleşınelihekinı"önderlığinde ye- rel sağlık birimlerine kavuşturulmalıdır. Hastaneler özerk ve demokratik yönetilmeli. yaptığı işin karşı- lığını primi ödeyenden alabilecek hastane yönetimi acil servisini. amelıvathanesini istediği gibi donata- bilmelidir. Kamu hastanelerinde acil senis rezaleti- nin önemlı bir nedeni de "tasarruf genelgelerTdir. Ülkece zor durumda olduğumuzdan "tasamır" ya- pıyoruz. Sağlıkta tasarTufun doğal sonucu da yaşam- dan tasarrufoluyor. Bu denlı alıngan olmaya gerek var mı'.' Kesintisiz Haber Olmalı. C) Haşım Nezıhı Okay, Develilı Seyrânî, Maarif Kütüphanesi, Istanbul 1955. Şimdi Haberlerl NTVYE NAS1L ULAŞACAKSINIZ? Vericiler: Adana CH 55 • Ankara Dikmen CH 60, Yenimahalle CH 67 • Antatya CH 10 • Bursa CH 49 • Erzurum CH 28 • Gaziantep CH 51 • istanbul Beykoz CH 23, Çamlıca CH 63, Firuzköy CH 23, Günesli CH 40, Kınalıada CH 29, Okmeydanı CH 57, Reşitpaşa CH 28 • İzmir Balçova CH 52, Bayrakh CH 65 • Hatay Reyhanlı CH 56 • Kayseri CH 44 • Kocaeli CH 46 • Konya CH 33 • Malatya Merkez CH 39 • Samsun CH 46 • KKTC Seh/ilitepe CH 50 Kablo: Adana S 24 • Ankara S 30 • Antalya S 30 • Bursa S 15 • Gaziantep S 30 • istanbul S 30 • izmir S 30 • Kayseri H 09 • Konya S 30 Uydu: EUTELSAT II-F2 10° Doğu. Yatay, 10986 MHz. CUMHURIYETTEN OKURLARA ORR4N ERİNÇ Cumhuriyet Susurluk'tan Önce de Yazıyordu.. 3 Kasım 1996. yalnızdevletgörevlisi - mafya- po- litikacı karanlık bırliktelığinın yollara saçıldığı tarih de- ğil. Medyamız da bu tarihte esas gorevıni hatırlama başarısını gösterdi. Ancak bu başarıya ulaşmanın ana nedeninı henüz bilmiyoruz. Dilerız. kimı pazarlıkyada kızgınlıklann sonucu değil de gazetecilik mesleğinin ilkelerine uymak gibi mesleksel bir anlayıştan kaynak- lanmış olsun. Bugün medya aracılığı ile ortalığa dökülen iddia ve gerçeklerin buyuk bölümünü Cumhuriyet okurları yıl- lar oncesınden başlayarak öğrenmışlerdt. Sevgilı Uğur Mumcu'nun "Gündem" köşesinde- kı binlerce yazısı ile dizi yazı olarak yayımlanmış yüzler- ce araştırması, karanlık ilişkilere ışık tutan belgelere dayanıyordu. istanbul Bankası'nin batırılışı ve Çiller ailesınin kuş- kulu servetıne ılişkin ilk bilgi ve belgeler yine Cumhu- riyet muhabır ve yazarlan tarafından ortaya çıkanlmış- tı. Yüzlerce haber ve belgeyi yinelemeyi bir yana bı- rakıp Susurluk kazası sonrasindakı gelişmelerde or- taya çıktıgı ileri sürülen kimi gerçeklere gelelim. Bahçelievler katliamı sanığı ulkücü Haluk Kırcı'nın Kadıkoy'de polis tarafından yakalandığında üzerin- de "emniyette uzman olarak görevyaptığına" ilişkin "Mehmet Ağar ımzalı belge çıktığı" haben 14 Tem- muz 1996 gunü, yani Susurluk kazasından üç buçuk ay önce yayımlanmıştı. Aynı gunlerde "Kırcı 'nın Gay- rettepe dekı emnıyet müdurlüğunden kaçtığı" ha- beri de kamuoyunaaktarılmıştı. Ancak medyamız bu haberı de Susurluk olayından bır hafta sonra fark edebildi. Tank Ümitcinayetınde Çatlı'nın oynadığı rol de ilk kez Cumhuriyefte yer aldı. Sami Hotvan'ın adı da yine Cumhuriyet'in kamuoyuna duyurduğu adlar ara- sındaydı. Çünkü Cumhuriyet. salt gazetecilik yapmayı amaç- layan çalışanların gazetesıydı. • Hazine Musteşarlığı'nın Iran. Irak ve Suriye'den gi- ren dövız beyanının "gümrük ıhracat giriş kayıtlan" olmadan da teşvık kapsamına alınmasını ve ıhracat hesabının kapatılmasında kullanılniasını sağladıgı ıd- dialannı Alper Ballı haberleştırdı. Bu iddıalann Güm- rük Müsteşarlığı Teftış Kurulu Başkanlığı'na kadar uzanmasını ve adlarına on binlerce dolarlık sahte dö- viz beyan tutanağı duzenlenen kişiler arasında "ha- mal, bakkal" ve "ev kadınlan"nın da bulunduğu ha- berde yer aldı. • Çekiç Güç'ün yerine oluşturulan Keşif Güç'ün Ku- zey Irak üzerindeki uçuş esaslarını belırleyen görüş- meler sırasında, ABD'nın "Irak'ın toprak bûtünlüğü- nün korunacağı" yolundakı ıbareye ortak metinde yer vermek istememesını Lale Sarıibrahimoğlu du- yurdu. • Yük olarak görülüp kapatılmak istenilen Karde- mir'in işletmesinı devralan işçilerin o günden bu ya- na yaşadıklarını Işık Kansu yazdı. , .,... ' _ , • - . . -••= . :. - Refah Paftiaj'nin kadrolaşma girişimleri çapçevesin- de var olan'personele sıcıl bozma. emekliliğe zorla- ma ve kademe durdurma yontemi uygulayan bâkan- lıkların yetkililerinin sadece taşrada 500 personel hak- kında işlem yaptığını Hülya Karabağlı haberleştirdi. • DYP Genel Başkanı, Dışışlerı Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in malvarlıgıyla ılgıli kuşku- ları araştıran komisyondaki bazı belgelerın. RP'li baş- kan Naci Terzi tarafından diğer komısyon üyelerin- den saklanmasını Ayşe Sayın yazdı. • Sayısal çoğunluğu DYP ve RP'lı uyelerden oluşan RTÜK'ün diğer yayıncı kuruluşlara ceza yağdırırken yayınlanyla anayasa suçu işlediklerı uzmanlarca ra- porlara yansıtılan Islamı ağırlıklı kanalların değerlen- dirilmesini hasıraltı etmelerını Hülya Karabağlı gun- deme getirdı. • Adalet Bakanı Şevket Ka- zan'ın MÎT Bölge Müdürü. İs- tanbul'dakı savcılar. Istan- bul'un geçıci emniyet müdü- rü Ramazan Er'le bırlikte İstanbul Buyükşehir Beledi- yesı'nın Sosyal Tesisleri'nde gerçekleştirdıği gızli toplan- tıda Susurluk olayı ve Ömer Lütfü Topal konusunu ele al- dıklarını Hülya Topcu belır- leyerek haberleştirdi. • İstanbul Haber ve Fotoğ- raf Servisi'nden arkadaşla- nmız Uğur Günyüz, Saadet Uslu, Devrim Sevimay, Öz- kan Güven, Bertan Ağa- noğlu ve Kader Tuğla ye- iı yıla İstanbulluların nasıl gırdığıni sabaha dek süren çalışmalarıyla yansıttılar. • Adıyaman'da 12 aralık ta- rıhınden bu yana gerçekle- şen dört failı meçhui cinaye- t'ın kentte yarattığı gergınli- g İbrahim Küçük yazdı. • Erzıncan'ın Refahıye ilçe- sıne bağlı bazı Alevi köyle- rıne güvenlik güçlerinin bas- kı yaptığı, gözaltındakilenn iş- Kence gorduğü ıddıalarını araştıran heyetın raporunu Miyase İlknur aktardı. • "So/da Yer» Soluk ÖDP" dızısindeEge Bölge Temsil- cımız Serdar Kızık, yıllardır karşı karşıya duran ınsanla- rın. grupların Özgürlük ve Dayanışma Partısı'nın çatı- sı altında nasıl bir araya gel- diklerıni, bugün hangı nok- tada buluduklarını, gelecek- ten ne beklediklerinı yazdı. • Türk naklıyecıliğinin yaşa- dığı zor günleri ve hüküme- tın duyarsızlığından yakın- malarını Merih Ak haber- leştirdi. Önumuzdekı pazartesiye kadar gonlunuzce bir hafta geçirmeniz dileğı ve say- gılarımızla.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle