Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S/VFA CUMHURİYET 6 OCAK 1997 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Dün ve Bugün
KAZDl YENİCE Hukukçu
1
^45'Ierde çoğulcu. daha de-
mokratik hir toplum arayışın-
daydık. \"urt düzeyinde ço'k par-
tili demokrasi rüzgârları esi-
yordu. Muhalıfler. baskıcı bir
yönetımden ülkeyi kurtaracak-
larnı \aat edivorlards. Onlara bakıhrsa.
hak >ıllar yılı ezilmiş. horlanmıştı. Kur-
tuluşu"HusumetAndı"çevresindebütün-
leşerek gerçekleştireceklerdi. Sloganımız
'"Artık>eter.sözmiHetin''di. Özgürlük ve
gÖTÜlmemış kalkınma. gelecek demokrat
ikrdarın simgesi oluvordu
Başhcasömürüaracıdin'di Halkındin-
sel ınancı her turlü baskıdan arındırılma-
lıydı. Ehıl ellerde. kısa bir sürede Türki-
vebir'KüçükAmerika'olacaktı. AHah'ın
bir lütfu olan Demokrat Parri den (DP) halk
o) unu esırgememelıydı.
Istenen oldu. Çoğunluk ovlanna. geti-
rilmis. seçim sısteminin azızüğı de ekle-
nince DP büyük çoğunlukla 1950 Mayı-
sTnda iktidara gekii. \eni > önetimin ilk' ic-
raat'ı. hemen Ezan-ı Muhammediyi ana-
dilimizden Arapçaya dönüştürmek gibi,
sonunun nerelere varacağı belli bir dav-
ramş oldu. CHP >e yandaşlarına besle-
nen kin ve husumet, maddi-manev i her ala-
na vansıtılıvordu. Anavasa gibı. halkın
malı olması gereken bir temel hukuk dü-
zenı de bundan nasibini aldı. DP iktidan
ikincı yılında. 1945'te. sadeleştırılmiş
'anayasa'yı yürürlükten kaldırdı. Yerine.
akıl almazbırdavraruşla 1924tanhli.491
sayılı, ağdalı bir Osmanlıca ıçeren 'Teş-
kiiat-ı Esasiye Kanunu'nu yürürlüâe ko> -
du.
Milletvekılı seçimlerineilışkinyasada
iktıdar yaranna yenı değişiklikler de ya-
pılarak 1954 seçimlerine gidildi. DP ik-
tidan daha da güçlenmişti.
Seçimiere gitmeden önce muhalefetin
her türlü mali-manevi olanaktan yoksun
bırakılması ihmal edılmemişti. 1953 ta-
rihli. 6195 savılı yasavla. Atatürkün
Cumhuriyet Halk Partisi'ne 5 Eylül 1938
tarihli \asiyetnamesi ile bıraktığı mallar,
aynca tüm öbür bağışlar ve ödentiler 'hak-
sız mal edinme* sayılarak ellerinden alın-
mıştı. Oysa. hukuka uygun olduğu süre-
cevasıyetnameler, bırbakımaanayasalar
kadar güçlü ve korunmaya yaras,ırdı. De\ -
letin ve CHP'nin kurucusu Atatürk"ün
vasiyetnamesıni kale almama keyfiliği-
ne. yıllar sonra darbe lideri Kenan Evren
de özenerek Atatürk'ün halka bıraktığı
Türk Dil \e Türk Tarih İCurumlannı dev-
lete mal etmışti. Dev let radyoları \ e bes-
leme basın da iktidarın emrindeydı. Bü-
tün gün muhalefete karşı karalama kam-
panyaları sürdürülüyordu. Halk iktidar
çevresinde kümelenmeli. ona oy verme-
liydi. Muhalefet. Meclis'ten silinmeliy-
di. tktidara baş egmeyerek. başka parti-
ye oy verdikleri için 6203 savılı yasayla
•Kırşehirili'ni ilçeye. •Abanailçesi'ni kö-
ye dönüştürmeleri; demokrasi anlayışla-
nnı. halka ve onun oyuna ne kadar saygı
duvduklannı gösteriyordu.
Halkın. özellikle gençlerin boş zaman-
larını değerlendirdikleri. gazete-kitap-
dergi okudukları. radyo dınîedikleri. mü-
zik ve sporla uğraştıiclan. sanat gösterı-
leri düzenledikleri birer külrürocağı olan
Halkevleri ve Halkodalannın CHP'den
kalmış olmalar,. kapatılmalanna yeterli
nedendi. Kitaplıklardakı on binlerce ki-
tap-dergi 'Hülagû Han misillii" yok edil-
di. 'Görülmemiş kalkınma' \ aatleri. tüm
olumlu başka vaatler gibi aldatmaca ola-
rak kaldı. Ama "her mahallede bir veya
birkaç milvoner" tiiredi. Elde av uçta. Ha-
zıne"de ne varsa tüketildi. Ülke sosyal-si-
yasal-ekonomikbirçıkmazdaydı.280ku-
ruş değerde olan dolar. 1958 yılı Temmu-
zunda birden 900 kuruş oluverdi.
Halka. kamu göre\ lilerine örgütlerden.
genel merkezden baskılar yoğunlaşarak
sürmesıne. gazete ve dergiler toplatılma-
sına. basın mensuplarının sıkça 'Ankara
Hilton'da (hapishanede) ağırlanmalanna
karşın muhalefetin güçlenmesi önlene-
miyordu. İktidar yeni bir yöntem oluş-
turdu. Nerdeyse tüm yargı-yasama-yü-
rütme görev ve yetkilerini. Meclis'te ku-
rulan 'Tahkikat komisvonu'na havale et-
ti.
Demokrasi. çok partilidüzen umıtulmuş-
ru. Tüm seçmenler, iktidarın oluşrurduğu
' V'atan Cephesı'nde kümelenmeliydi. Ba-
sında. aynca her gün radyo haberlerinin
başlangıçta sonunda. sonra başında -ölü-
sü dirisiyle- Vatan Cephesi'ne akın akın
kavdolanların listeleri açıklanıyordu.
Bütün önlemlere karşın felek yâr olma-
dı. Bir 27 Mayıs sabahı koskoca iktidar
Harb Okulu'na sığıvermişri.
27 Mayısçılar için lehte aleyhte çok
şey söylendi. yazıldı. Ama DP'nin de adı
dışında özgürlükçü. eşitlikçi. demokratik
düzenle yakından uzaktan bir ilgisi kal-
madığı onadaydı. Öte yandan bu hareke-
ti gerçekleştiren 27 Mayısçıların toplum
ve birey olarak unutulamayacak büyük bir
hızmeti olmuştu. Çağa koşut, sosyal hu-
kuk devletine, insana. hak ve özgürlük-
lere değer veren. toplum huzurunu ara-
yan. Anayasa Mahkemesi gibi anayasa-
yı aşan tasarruflan denetleyen kurumla-
rı içeren bir anayasamn ha>atageçirUme-
sini sağlamışlardı.
Sıyaset erbabının unutkatılığı. aymaz-
lığı. inatçılığı; ki^isel vepartisel çıkarla-
n bilımin. çağ gereksinmelerinin ve ülke
çıkarlannın önünde tutmalar. sonucu. bu-
rada ayrıntılanna girmediğimiz yakın ta-
rihin bir '12 Mart'ını. ardından '12 Ey-
lül'ünü yaşadık. Demokrasi sürecindeki
kötü yazgımız değişmemişti...
Gelelim bu yazının asıl amacını oluş-
turan günümüze... Neler görüp neler ya-
^ıyoruz: Ne pahasına olursa olsun köşe
dönmede. ıç ve dış dev let işlerindeki laç-
kalaşmada. utanmazhk sıkılmazlıkta ner-
deyse önceki dönemlere rahmet okuya-
cağız. Yüreğimizburkularakbirkaçını sı-
ralayalım:
- Sözümona din-\ icdan özgürlüğü adı-
na. aslındadüzeysızpolitikadakutsalbir
kunimu, dinı daha rahat kullanabilmek
için. onu politikay a bulaştirmamanın yap-
tınmını oluşturan TCK'nin 163. madde-
sini elbirliğıyle yürürlükten kaldırdık.
Böylece bölücülükten-ayrımcıliktan ka-
çmalım derken 'Müslümanlar-laikler'ay-
nmıylakardeşı kardeşe düşmanlîğa ittik.
Laik de\ let yerine İslam de\ letine yöne-
lecektik. Bu "kanlı da kansız da" olabi-
lirdi.
- Ağırlıklı saydığı İslam ülkeleriylegö-
rüşmelen sırasında. Başbakan Sayın Er-
bakan. yapılan muhalefetlere aldırmadan
Libya'ya da ziyarete gitti. Libya. yüzy ıl-
larca korumamız altında yaşamış bir ül-
keydı. İslam bırliği liderliği düşleyen Sa-
yın Erbakan. o gün bu ülkede bedev i Arap
liderinin sözlü saldınsına uğradı. Ne var
ki. toplumsal onurumuzu zedeleyen bu say-
gısızlığa Sayın Başbakan karşılık verme-
di ve bunu içine sindirebildi.
- K.omşulanmız çe\Temizde husumet ağ-
lan öredursun: biz de içerde özel amaç-
larda kullanmak üzre. de\ let içinde dev-
letmiş gibi dav ranan. halkın yeni yeni öğ-
rendiği çete örgütleri oluşturduk.
-ÜÎkedegörülmemişbunalımlaryaşa-
nırken. Başbakan ve yardımcısı halkı kur-
duğu hayallerle kandırdiğını sanıyor. Ör-
neğin; Malezya'ya yollanacak yüzbınler-
ceişçi ileyurtdüzeyindekı işsizliğe. yok-
sulluğa çözüm bulunmuştu.
- Gerçekler ne olursu olsun. uzmanlar
ve bilim ne derse desin Say ın Erbakan kırk
milyar doları aşan. beş "Kaynak Paket"
propagandalannı sürdürüyor.
Bu gelişim ve oluşum içinde. Susurluk
%e benzeri. Başbakan'ın deyimi ile "fasa
fiso~ olaylann: Batı'nın. Retah liderinin
dünkü sözleriyle bugünkü da\ranışları
arasındaki çelışkilerden kaynaklanan kuş-
kuların: ortağı SayınÇillerhakkında Av-
rupa'da ve ABD'de "gü>enümez*' değer-
lendirmelerinin ne anlamı olabüirdi ki!..
Onlar şimdi ülke gerçeklerini. üstü ör-
tülmeye çalışılan pislikleri. yolsuzlukla-
rı kamuva duvuran basını sindırmenin
peşindeler.
Demokrasınin ka\ranmaya çahşıldığı
ilk dönemlen partizanlar. çtkarlanyla ko-
şullandırılmış olanlar bir y ana: genye ka-
lan milyonların basında-medy ada, kendı
örgütsel çalışmalannda. açık-kapalı \er
toplantılannda sürekli ^eslerini duyur-
malan gerekmiyor mii'î Iktidarlar her an
nabzı atan bir toplumla karşı karşıya ol-
duklarını hissetmeli değil midirler? Yok-
sa. 16. yüzyılda yaşamış KaramanlıKâ-
migibi: "Gülegûşettiremez.yokyerebül-
bül inter / \'arak-ı mihrii vefay ı kim okur,
kimdinler(l)diye mı düşünürler'1
..
Yazarı. şairi her dönemde duygularını
yansıtır. 1901 yılında Te\fik Fikret ülke-
sinin haline bakıp "Sis" şiirinde. "Sarmış
yine âlâkını bir dûd-i muannit / Bir zul-
met-i bc\/Â ki peyapey mütezayid/.J Bir
tozlu kesafetten ibaret bütün ehah/(2)..r
diyeacılannı.mutsuzluğunudilegetırmi-
yor mur>
Ama umutsuz da vaşanmaz ki!
Dört yıl sonra bu kez "Sabah Olursa" şi-
irinde: "Bu memlekette de bir gün sabah
olursa Haluk/... Şu paslı çehre-i Millct bi-
razgülerse/..." diye gençliğe ve kışıliğin-
de aydınlık geleceği görmek istediği Ha-
luk'a umutla seslenir.
Atamızın da umudu onlar değil mi?
"Gençler. âti (gelecek I sizindir. Cumhu-
riyeti biz kurduk, onu ilâ \e idame edecek
(yüceltecek \ e sürdürecek) sizlersiniz!" di-
ye. yüreğinin bütün sıcaklığı ile onlara gö-
rev lerini hatırlatıyordu.
Kuşkusuz -sızlanmadan öte- bizlere
düşençokşey var. Sonra. yalansızdolan-
sız. hak ve özgürlüklere saygılı. toplum-
sal çıkkarlan kışisel-partisel çıkarların
üstünde rutan. laik cumhuriyete inançlı
genç kus,aklara umutla bakalım. Kötüm-
serliâe kapılmaya hakkımız yok.
(1)- Bülbül güleduyuramayacaktır; in-
lemesi boşuna' Dostça bağlılık yazısını (va-
rak) ne okuyan olur. ne de dinleyen.
(2)- "Yine ufuklannı bir inatçı sıs.dur-
madan artan karanlık sarmış... Bütün gö-
rünüm toz ve kırden ibaret..."
ARADABIR
ÜMİT SARIASLAN
Zulme, Adaletsizliğe
Başkaldıran Ozan
Âşık edebiyatımızın 19. yüzyılda yaşamış bü-
yük şairi Seyrânî, 1807 Develi (Kayseri) doğumlu.
Gizemlı bir yaşamı olduğunda birleşiyor onu arı-
latanlar. Saz şairlerinin ardını bırakmayan başlan-
gıç öykülerine benzer bir öykü onun için de anla-
tılır. Rr elinden Hak şarabı (=dolu) içerek şiire baş-
tayan, kendisıyie şıır söyleme yanşına kalkışan bü-
tün şaırleri yenip elini öptüren, çokçası düşkün
(sefil), zaman zaman esrimelerle (sarhoşlukla) "ga-
rip" bir adarndır Seyrânî. Herkesten önce kendi-
ni kınamayı erdem bilen bir "melâmet ehli"ö\r. Bu
yüzden dış kalıbına bakılarak "deli" diye de nite-
lendirilmiştır. Yunus'tan Pir Sultan'a.Hatayi'den
Nesimî'ye... Halk içre yaşayan; halkça ve hakça
söyleyen bütün büyük halk şairlerinin yaşamı gi-
bi, Seyrânfnin yaşamını da bir söylence (mitos) per-
desi kuşatır. Gerçekle gerçeküstü birbirine karışır.
Bir ara çağdaşı saz şairleri gibi Seyrânî de Is-
tanbul'a gider. Tanzimat önü toplumsal ortamdan
derlediği izlenimlerinı kendine özgü bir biçemle
dile getirir: "Âlemde birdevir dönüyoramma I Devr-
i İngilız mi Frenk mı bılmem" der. istanbul'u an-
lattığı şiirindeki saptaması, tam da Tanzimat önün-
de dört dörtlüktür: "Dünyanın yokuşu düzü sen-
dedir / Bütün güzellerin özü sendedir I Yedi dü-
vellenn gözü sendedir I Âlem sana gelir kâr'a Is-
tanbul".
Gideni ve gelmekte olanı sezer uzaktan, şiirine
yansıtır. Abdülmecid devri (1839-1861) Istan-
bul'undayazdığı yergilerle "belliyerdekiler"\ rahat-
sız eder. Başına "iş" geleceğini sezınce, hemşeh-
rısi bıryetkilinin yardımıyla baba ocağına geri dö-
ner: dönüş o dönüştür. 7866'da, yüz otuz yıl ön-
ce bir sonbahar günü, elli dokuz yaşında burada
(Develi) aynlır dünyamızdan.
Doğumunun ise 190. yılındayız.
Boratav'ın deyişıyle, Yunus gibi Seyrânî'yi de
ölümsüzleştiren, halk adamı kalmayı bilmesi. halk
içinde söylemesı, halk edebiyatının söyleyiş bı-
çimlerıne getirdiği yeni soluk ve biçem olmahdır.
Haşim Nezihi Okay, Seyrânî için "Büyük Yu-
nus'un 19. asırda bir devamıdır" diyorf). Şiiri gi-
bi, günlük yaşamda da geniş bir sezgı ve kavra-
yış gücü taşıdığı şu öyküden de bellidir. Gözleri gö-
remezolmuşbirdostu, "An!Baba"der "Artıkdün-
yayı görecek göz kalmadı bende". Yergisinde ok-
larını şaşırmayan Seyrânî, insani drama yanıtta da
duraksamasızdır: "Üzülme"der "Dünyada da gö-
rülecekyüzyok!" Bilirçünkü, "Eğriokladoğru ni-
şan vurulmaz I Doğru ok atılmaz eğri kemansız"...
Şiirindeki lirik, coşkulu anlatım. zulme, adalet-
sizliğe, soygun. talan ve yüzsüzlüğe gelince baş-
kaldırmaya dönüşür: gözünü budaktan esirgeme-
yen bir kavga adamının ödün vermeztavrı gelir otu-
rur dizelennin orta yerine. Şaşırtmalı kurgusuyla,
dizeden dizeye beklenmedik anlam ve anlatım
tadlarıyla okuru sürükler. Gözünü içine çevirdikçe
"şiir"\ bulur: dışa/topluma çevirdikçe yergiyi, taş-
lamayı... Hece ölçüsüyle yazdığı lirik şiirlerindeki
ustahğını adanmış şiirlerinde de yaralamadan sür-
dürür. Softayı, zulmedeni. kirli zengini, medrese-
yi, mürâîyi. mahkemeyi.. yermekle kalmaz, en te-
pedekilere de atar yergı oklarını. Yeni saraylar yap-
tırılmasına başlanan Sultan Mecit devrine "ta-
nz'lerde bulunur; "Eski saraylan bsğenmez oldu
/ Yere sığmaz oldu sultan olanlar".
, ikıyüzlülüğü (riya) vurgunculuğun daha kötü bir
türü sayar: "Sofu bilmiş olsa hakkı rızayı I Sazdan
sözden kaçıp etmez riyayı"; "Sofu her ne kadar
etse ıbadet I Başın bağlar nefis ticaretine" diye-
rek hamsofuyu yergi yağmurunatutar. "Katıldı sür-
lere cehlin mayası", "Kurdile müşterek koyun gü-
deli" diye öfkelenır; "Şimdi rağbet deyyus ile te-
rese" diye söylenirken de ardılı Neyzen'e uzak-
tan selam verir gibidir.
Acil Servis Rezaleti
Dr. ALPER AKÇAM
H
astane acil servislen kamuoyu gün-
demınde gıderek daha gürûltülü bır
yer edinme yolundadır. "llgisizlik"'.
"vanlış tam". "yeterstdik" suçlama-
lan. vönetıci bürokratlann "Asanm,
keserim" yollu tehdıtleri, hekimlere
yönelik saldınlar dilden ve gözden düşmezoldu. Cüz-
danına. bankadakı hesabına. özel sigortasına güven-
meyenin uzak durması gereken özel hastaneleri, re-
zılliğın"dışında"tutmakgerek! Konumuz kamu has-
tanelennin acil senisleridir. Sigorta hastanelerinin
başa güreştigi acil keşmekeşi içinde yukardan tehdit-
lerle. caydıncı denetimlerfeçözüme ulaşılacağını sa-
naniar ancak kendilerini kandınyor olabflirler. Bir
büyük kentteki sigorta hastanesine günlük hasta bas-
vurusu yüzlerle. binlerle anlatılabilecek yoğunlukta-
diT. Aynı anda beş on ''acil" hastanm birden girdığı
bir acil servise dünyanın en ıvı on uzmanını birden
koysanız kaç yazar! Hastayı yatıracak yatak, sırtını din-
leyecek dinleme aleti bulamazsınız her şeyden önce...
Açın, hasta kayıt defterlerine bir bakın. "AdT baş-
vurulannın çoğunluğu süreğen (kronik* hastalıklar. ya-
şamdan kaynaklanan çeşitli sıkıntıların kışkırttığı
"nevrotik" yakınmalardır. Bir sigorta aciline yapılan
başvurulardan ancak beşte bin acil denebilecek tür-
den rahatsızhktır. Dünyanın hiçbir >ennde göreme-
>eceğıniz bir uygulamanın. "İsteyen her hastanınhas-
tanede, hatta acil sen iste muayeneolabilmesinin" do-
gal sonucu acil serv ıslerin çorbaya dönmesidir. Bu çor-
bamsı ortamda gerçekten yakın ızleıne. anında gın-
şim gerektiren hastalar günıe gitmekte. yorgun ve yıl-
gın sağhk personeli itiş kakış içinde saatleri sayarak
nöbet bitiminde ayakta kalabilmeyi amaçlamaktadır.
Nöbet ücretlerinin trajikomik düzev i, kamu hastane-
lennin araç gereç açısından scfilleri oynuyor olması
gibı konulararka plana düşmekte: öncelik. hastaya ye-
terli zaman. yer ayırabilmeye, sağlık personelinin da-
yanma,direnme gücüne gelmektedir. Aşın kalabalı-
gın. hakarete uğramanın, kanşıklığın hekimde. hem-
şirede. hastabakıcıda yarattığı sentez. yorgunluk. yıl-
gmkk, yoztaşma dır.
. Poliİclınik ve eczane kuyruklarından kaçan hasta.
acil serviste tedavi olmayaçalışmaktadır. Av lann. \ ıi-
lann hastalıklan.normal işleyış içinde yatınlması ge-
• reken ve hiçbir aeiliyetr oimayan yüzlerce yakınma,
acil serviskapiMHlfcfâpartamaya ha^ırbomba gibi bi-
rikmektedif.' '
Acil Servis Hastalıgı. sağlık sistemindeki bozuk-
luğun vitrinde capcanlı sıntmasıdır. Onlarca yıldır
yazıldı. söylendi, tartışıldı. hep aynı yerdeyiz! Her has-
tanın mutlak bir sahibi olmalıdır! Bu sahıp ne politı-
kacı, ne bürokrat ne de hastanedeki hekimdir. Hasta-
nın ilk sahibi ona en yakında görev yapan Semt He-
kimi. Köy Hekimi. Işyeri Hekimfdir. Birinci Basamak
denilen hastane öncesi sağıltım, yerine oturtulmadık-
ça. çevreden merkeze uzanan sevk zinciri kurulma-
dıkça ne hastaneleri ne de acil servislen düzeltebil-
menin olanağı vardır. Ülkeyi yönetenler onlarca yıl-
dır insan sağlığını hıçe saymav ı sürdürmektedirler. Po
litika: "CMen ölür. kalan sagİar bizimdir!" özetınde-
di r. Siz hiç tenezzül bu> urup bir de\let ya da SSK has-
tanesindetedavi olan politikacı.bürokrat gördünüz mii.'
En ufak rahatsudıkta en pahalı özel hastaneden özel
uçakla Amerika'ya; hem de millet parasıvla uçan bir
kesimden halksaglıgı için yahnm. önlem beklemekölü
gözünden \aş ummava benzer.
Sağlık denince hastaneden başka şey duymamış. gör-
memiş: cebindekı sağlık karnesıy le her an. her ne ne-
denle olursa olsun hastaneve gitmenın doğru davra-
nış olduğunu sanan mılyonlarca hasta> la üç kuruşa sağ-
lık hızmeti vermeye çabalarken pestilı çıkan. hakara-
te uğrayan sağlık personeli birbirinı karşi cephedeki
düşman kuv veti gibi görme batağına sürüklenirken bı-
nlen sağlıga aynlması gereken ülke zenginliğini iç et-
me çabasındadır.
Acil Senis Rezaleti sağlık sistemi değişnıediği sü-
rece bu sahnede kalacaktir! Oyuncular değı jecek. ka-
mu hastaneleri acil senislen yeni hastalar. yeni he-
kimlerle oyunu sürdürecektır.
Çözürnj'i^jnöncelıkle sağlık bilinci.
rekir. Koruyucu Hekimlik. Birinci Basamak ğ
halk ıstertie'diiîLçe \enlme>ecek. hastane boğuntusu
değişmeyecektir.
Sosyal Sıgortalar K.urumu, Emekli Sandıği gibi ça-
lışan kesımlerin parasal gücüyle oluşmuş kurumlar.
bır an önce özerk ve demokratik yapıya kavuşmalı-
dır. Politikacının yapmak istemediğıni cebinden prim
ödeyenler yapabilmelı. ınsanın topluca yaşadığı tüm
yerieşim birimleri
1
*sözleşınelihekinı"önderlığinde ye-
rel sağlık birimlerine kavuşturulmalıdır. Hastaneler
özerk ve demokratik yönetilmeli. yaptığı işin karşı-
lığını primi ödeyenden alabilecek hastane yönetimi
acil servisini. amelıvathanesini istediği gibi donata-
bilmelidir. Kamu hastanelerinde acil senis rezaleti-
nin önemlı bir nedeni de "tasarruf genelgelerTdir.
Ülkece zor durumda olduğumuzdan "tasamır" ya-
pıyoruz. Sağlıkta tasarTufun doğal sonucu da yaşam-
dan tasarrufoluyor.
Bu denlı alıngan olmaya gerek var mı'.'
Kesintisiz Haber
Olmalı.
C) Haşım Nezıhı Okay, Develilı Seyrânî, Maarif
Kütüphanesi, Istanbul 1955.
Şimdi Haberlerl
NTVYE NAS1L ULAŞACAKSINIZ?
Vericiler: Adana CH 55 • Ankara Dikmen CH 60, Yenimahalle CH 67 • Antatya CH 10 • Bursa CH 49 • Erzurum CH 28 • Gaziantep CH 51
• istanbul Beykoz CH 23, Çamlıca CH 63, Firuzköy CH 23, Günesli CH 40, Kınalıada CH 29, Okmeydanı CH 57, Reşitpaşa CH 28 • İzmir Balçova CH 52,
Bayrakh CH 65 • Hatay Reyhanlı CH 56 • Kayseri CH 44 • Kocaeli CH 46 • Konya CH 33 • Malatya Merkez CH 39 • Samsun CH 46 • KKTC Seh/ilitepe CH 50
Kablo: Adana S 24 • Ankara S 30 • Antalya S 30 • Bursa S 15 • Gaziantep S 30 • istanbul S 30 • izmir S 30 • Kayseri H 09 • Konya S 30
Uydu: EUTELSAT II-F2 10° Doğu. Yatay, 10986 MHz.
CUMHURIYETTEN
OKURLARA
ORR4N ERİNÇ
Cumhuriyet Susurluk'tan
Önce de Yazıyordu..
3 Kasım 1996. yalnızdevletgörevlisi - mafya- po-
litikacı karanlık bırliktelığinın yollara saçıldığı tarih de-
ğil. Medyamız da bu tarihte esas gorevıni hatırlama
başarısını gösterdi. Ancak bu başarıya ulaşmanın ana
nedeninı henüz bilmiyoruz. Dilerız. kimı pazarlıkyada
kızgınlıklann sonucu değil de gazetecilik mesleğinin
ilkelerine uymak gibi mesleksel bir anlayıştan kaynak-
lanmış olsun.
Bugün medya aracılığı ile ortalığa dökülen iddia ve
gerçeklerin buyuk bölümünü Cumhuriyet okurları yıl-
lar oncesınden başlayarak öğrenmışlerdt.
Sevgilı Uğur Mumcu'nun "Gündem" köşesinde-
kı binlerce yazısı ile dizi yazı olarak yayımlanmış yüzler-
ce araştırması, karanlık ilişkilere ışık tutan belgelere
dayanıyordu.
istanbul Bankası'nin batırılışı ve Çiller ailesınin kuş-
kulu servetıne ılişkin ilk bilgi ve belgeler yine Cumhu-
riyet muhabır ve yazarlan tarafından ortaya çıkanlmış-
tı.
Yüzlerce haber ve belgeyi yinelemeyi bir yana bı-
rakıp Susurluk kazası sonrasindakı gelişmelerde or-
taya çıktıgı ileri sürülen kimi gerçeklere gelelim.
Bahçelievler katliamı sanığı ulkücü Haluk Kırcı'nın
Kadıkoy'de polis tarafından yakalandığında üzerin-
de "emniyette uzman olarak görevyaptığına" ilişkin
"Mehmet Ağar ımzalı belge çıktığı" haben 14 Tem-
muz 1996 gunü, yani Susurluk kazasından üç buçuk
ay önce yayımlanmıştı. Aynı gunlerde "Kırcı 'nın Gay-
rettepe dekı emnıyet müdurlüğunden kaçtığı" ha-
beri de kamuoyunaaktarılmıştı. Ancak medyamız bu
haberı de Susurluk olayından bır hafta sonra fark
edebildi.
Tank Ümitcinayetınde Çatlı'nın oynadığı rol de ilk
kez Cumhuriyefte yer aldı. Sami Hotvan'ın adı da
yine Cumhuriyet'in kamuoyuna duyurduğu adlar ara-
sındaydı.
Çünkü Cumhuriyet. salt gazetecilik yapmayı amaç-
layan çalışanların gazetesıydı.
•
Hazine Musteşarlığı'nın Iran. Irak ve Suriye'den gi-
ren dövız beyanının "gümrük ıhracat giriş kayıtlan"
olmadan da teşvık kapsamına alınmasını ve ıhracat
hesabının kapatılmasında kullanılniasını sağladıgı ıd-
dialannı Alper Ballı haberleştırdı. Bu iddıalann Güm-
rük Müsteşarlığı Teftış Kurulu Başkanlığı'na kadar
uzanmasını ve adlarına on binlerce dolarlık sahte dö-
viz beyan tutanağı duzenlenen kişiler arasında "ha-
mal, bakkal" ve "ev kadınlan"nın da bulunduğu ha-
berde yer aldı.
•
Çekiç Güç'ün yerine oluşturulan Keşif Güç'ün Ku-
zey Irak üzerindeki uçuş esaslarını belırleyen görüş-
meler sırasında, ABD'nın "Irak'ın toprak bûtünlüğü-
nün korunacağı" yolundakı ıbareye ortak metinde
yer vermek istememesını Lale Sarıibrahimoğlu du-
yurdu.
•
Yük olarak görülüp kapatılmak istenilen Karde-
mir'in işletmesinı devralan işçilerin o günden bu ya-
na yaşadıklarını Işık Kansu yazdı.
, .,... ' _ , • - . . -••= . :. -
Refah Paftiaj'nin kadrolaşma girişimleri çapçevesin-
de var olan'personele sıcıl bozma. emekliliğe zorla-
ma ve kademe durdurma yontemi uygulayan bâkan-
lıkların yetkililerinin sadece taşrada 500 personel hak-
kında işlem yaptığını Hülya Karabağlı haberleştirdi.
•
DYP Genel Başkanı, Dışışlerı Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Tansu Çiller'in malvarlıgıyla ılgıli kuşku-
ları araştıran komisyondaki bazı belgelerın. RP'li baş-
kan Naci Terzi tarafından diğer komısyon üyelerin-
den saklanmasını Ayşe Sayın yazdı.
•
Sayısal çoğunluğu DYP ve RP'lı uyelerden oluşan
RTÜK'ün diğer yayıncı kuruluşlara ceza yağdırırken
yayınlanyla anayasa suçu işlediklerı uzmanlarca ra-
porlara yansıtılan Islamı ağırlıklı kanalların değerlen-
dirilmesini hasıraltı etmelerını Hülya Karabağlı gun-
deme getirdı.
•
Adalet Bakanı Şevket Ka-
zan'ın MÎT Bölge Müdürü. İs-
tanbul'dakı savcılar. Istan-
bul'un geçıci emniyet müdü-
rü Ramazan Er'le bırlikte
İstanbul Buyükşehir Beledi-
yesı'nın Sosyal Tesisleri'nde
gerçekleştirdıği gızli toplan-
tıda Susurluk olayı ve Ömer
Lütfü Topal konusunu ele al-
dıklarını Hülya Topcu belır-
leyerek haberleştirdi.
•
İstanbul Haber ve Fotoğ-
raf Servisi'nden arkadaşla-
nmız Uğur Günyüz, Saadet
Uslu, Devrim Sevimay, Öz-
kan Güven, Bertan Ağa-
noğlu ve Kader Tuğla ye-
iı yıla İstanbulluların nasıl
gırdığıni sabaha dek süren
çalışmalarıyla yansıttılar.
•
Adıyaman'da 12 aralık ta-
rıhınden bu yana gerçekle-
şen dört failı meçhui cinaye-
t'ın kentte yarattığı gergınli-
g İbrahim Küçük yazdı.
•
Erzıncan'ın Refahıye ilçe-
sıne bağlı bazı Alevi köyle-
rıne güvenlik güçlerinin bas-
kı yaptığı, gözaltındakilenn iş-
Kence gorduğü ıddıalarını
araştıran heyetın raporunu
Miyase İlknur aktardı.
•
"So/da Yer» Soluk ÖDP"
dızısindeEge Bölge Temsil-
cımız Serdar Kızık, yıllardır
karşı karşıya duran ınsanla-
rın. grupların Özgürlük ve
Dayanışma Partısı'nın çatı-
sı altında nasıl bir araya gel-
diklerıni, bugün hangı nok-
tada buluduklarını, gelecek-
ten ne beklediklerinı yazdı.
•
Türk naklıyecıliğinin yaşa-
dığı zor günleri ve hüküme-
tın duyarsızlığından yakın-
malarını Merih Ak haber-
leştirdi.
Önumuzdekı pazartesiye
kadar gonlunuzce bir hafta
geçirmeniz dileğı ve say-
gılarımızla.