29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAiYFA CUMHURİYET 19OCAK1997PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Ne Yapılmalı? Prof. Dr. HALİL KIRBIYIK ODTÜFen-Edebiyat Fak. H er gün basında ve görsel olanları anımsattı. L'niversiteli genç kız. yayında yeni sürprizlerle tankat lidennin. ilışkilerini. beraberolur- ka'rşılaşı'yoruz. Ancak larsa. kcndisinin Hz. Ali'nin ve müridi siirprizler. sıradan olay- olan Fadime'nin de Hz. Fatuna'nın yeri- lar gibi görünmemekie- ne geçeceği yönünde açıkladığını söyle- dir. Devletin temel taşla- miştir. Dünyevi ilişkiler ve kişisel çıkar- yayındayeni sürprizlerle karşılaşıyoruz. Ancak siirprizler. sıradan olay- lar gibi görünmemekte- dir. Devletin temel taşla- nnı sarsacak niteliktedir. Bunlann çok da- ha hafif olanlan demokratik ülkelerde. bırakın kişıleri ya da bakanlan. hükümet- leri indirmeye yeterdi. Ancak, ülkemizde adaletın sağ'lanması çok zor olmaktadır. Adalet yerine gelse bile çok gecikmekte ve tnsanlan başlannın çaresine bakmala- n gibi bir "ttkçağ" anlayışıyla baş başa bı- rakmaktadır. Yaşadığımızörneklerde bu- nu açıkça görmekteyiz. Her türlü ahlak- sızlık toplumu sarmış durumda. Daha "Susurluk OlayT soruşturması tamam- lanmadan bir tarikat olayı patlak verdi. Tüyler ürpertici aelışmelere tanık olduk. Bir yurttaş olarak duygularımı sizlerle paylaşmak istedim. Tanhe baktığımızda. ortaçağda "yoz- laşmış papazlar'a karşı protesto olarak. yoksul bir yaşam süren insanlann oluştur- duklan akımlann doğduğunu görürüz. lar ön plana çıktığı zaman dinin öngördü ğü temiz duygulann da çok çabuk kirle- tildiğini görüyoroz. Saf \e temiz duygu- larla Tann'ya inanan ve sadece ve sade- ce ona ibadet eden gerçek dindarlann duygularını ayaklar altına almaya hiç kımsenin hakk'ı olmamalı. Yalnız Hıristi- yan dinınde var olan. **aracı'" aracılığıy- la Tann'ya yakarmayı Müslümanlığa sokmaya çalışan sahte dindarlann maske- leri düşmektedir. Ancak. güçlü ekonomik çıkarlar söz konusu olduğundan. tarikat- lar da kendi aralannda bir çeşit "çeteleş- me" hareketi içine girmiş görünmekte- dirler. Bu tür sapkınlıklann din adına ya- pılıyor olması çok üzücüdür. Oy sa diıuin- sanlan doğruluğa. dürüstlüğe ve ahlaklı olmaya yönlendiren bir olgu olmalıdır. Atatürk ve cumhuriyetimizin mimarlan Türk insanımn uygar insan olmasını isti- Sonradan. bu anlayışa dinsel tarikatlar sa- yor ve uygar uluslar gibi yasamayı haket- hip çıkmış ve toplumlarda etkili olmuş- tigini düşünüvordu. Bugün yaşadıklan- ' ' ' ••' *••••-•-••-<•-'--' ı.:-:--ı nııza benzer olumsuzlukları gördükleri içintekkevetarikatlan kaldırmışlardı. İn- sanlann temiz duygulanntn kirletümesi önlenmek istenmişti. Bu odakların. foya- lan ortaya çıktıkça. Atarûrk'e. O'nun kur- duğu uygar Türkiye Cumhuriyeti'nin ge- tirdiği düzene şiddetle saldırmalannın ne- deni budur. Çiinkii cunıhuriyet idaresi a>- dınhğı gerektirir. Aydınlık ise karanlığın lardır. Ancak dünyevi ilişkıler ve kişisel çıkarlar giderek ön plana çıkmış ve bun- lar o kadar yozlaşmış ki bazı tarikat lider ya da mensuplan olaylan "bir rahibeyle yattıktan sonra İsa'nın bedeninesahip olu- nabilecegj* noktasına kadar götürmüştür. 6 Ocak 1997 akşamı televizyon kanal- lanndan binsinde. üniversiteli bir genç kızın bir zamanlar müridi olduğu tarikat lideriyle olan ilişkilerini açıklayan söyle- şısi ortaçağda Hıristiyan dünyasında düşmanıdır. 7Ocak 1997günü televizyon- larda. karanlık ilişkilerden medet uman ve insanlanmı/ı. din adına yapılan ahlaksız tekliflerle kandıran ve bunu sürdürrceği- ni açıkça ifade eden bir tarikat lidennin de\ lete meydan okumasını gördük. Mede- ni Kanun'u tanınıadığuu sö\ lüyordu. Top- lumun yansını oluşturan kadınlanmızı. sözleriyie ve yaptıklanyla aşağılıyor ve on- lan insan gibi görmediğini olanca kiistah- uğıyla söylüyordu. Kendi karanlık ilişki ve nıenfaatlerini sürdürmenin yolunun ancak böyle mümkün olacağını düşünü- yor olmalı. Vukanda sözü edilen ve medyadan öğ- rendiğimiz kadanyla çeşitli ahlak diişük- lüklerinin yuvası konumuna gelmiş oldu- ğu anlaşılan tarikatların müritleri arasın- da üniversite öğrencilerinin olması dikkat çekkidir. l niversitelerimiz, akiın ve sağ- duyunun egemen olduğu ve bilimsel öğre- tilerin yer aldığı kurumlardır. Öğrencile- rimizin de bu çerçevede eğitilmesi gere- ken yerier olması gerekir. Oğrencilerimiz bilimin dışında kurtuluş anyorsa veyuka- rıda söz edildiği gibi rezaietler yaratan olaylarda huzur anyorsa üniversite yetki- lilerinin özeleştiri \ apması ve sorunlan i> i tanılaması (teşhis etmesi) gerekir diye dü- şünüyorum. t nKersitelerdeki gençlerimi- zin maddi manevi sorunlannın çö/ümün- de yardımcıolunmasına\ e onlanndışlan- mamasına dikkat edilmelidir. (.ençlerin. toplumdışı \e yasadışı bazı odaklann tu- /a<>ına düşmeierine baştan engel olnıak gerekir. Öğrencilerirnizle ders dışı zaman- larda da ilgilenmeli \e onlara bilimin ışı- ğında yol göstermeliyiz. Hiç unutmamalı- yız kı karanlığın düşmanı. dünya kurul- duğundan beri aydınlık olmuştur: giineş doğmuş. gün aydınlanmı^ ve karanlık bit- miştir. Adalet Bakanı nııı. ahlaksız bir vazi- yette yakalanan tarikat liderini adalete teslim eden polisleri kutlayacağı yerde. da\ ranışlarını beâenmedigi için. fıakla- rında soruşturma açma hevesi taşıdığı imaları çok acıdır. Bakanın, aynı duyarlı- Uğı benzer başka olaylarda de gösterme- sini dilerdik. Uygar dünyada yaşayan onurlu bir insanın böv le bir tutunı karşı- smda üzüntii duymaması mümkün mü- dür? İçlenndeki koyu karanlığın. bilerek ya da bilmeyerek giysilerine de \ uran ve bugün. devletten destek aldıkları anlaşı- lan bu tür örgütlerden toplum temizlen- melidir. İnsanlann temiz ve yüce duygu- lanyla kimsenin oynamasına ızin \eril- memelidir. Böyle bir görev ve sorumlu- luğu ilk önce devlet hissetmeli \e olum- lu yönde adımlaFattığını halkımıza gös- termelidir. İnsanlarının yarısının. kadın- lanmızm. aşağılanmak. yok sayılmak is- tendiği bir toplumda yaşamak bize ancak utanç \erir. Böyle bir utanç içinde yasa- mak uygarlıklabağdaşmaz. Aydınlanmız aydınlık için miicadele etmeİidir. Kendi aralannda sadece egolarını tatmin için halkın anlamadığı se böyle giderse hiç- bir zaman anlayamayacağı düzeyde. halk- tan kopuk tartışmalarda bulunmalan önemli bir zamanın yitirilmesi demektir. Aydınlık mücadele cephesi genişletilme- li ve halkın kendisiyle berabery ürütülme- lidir. Asıl demokratik taban böyle yarati- labilir. Kitlelereböyle ula^ılabilir. Çünkü. yaşadığımız pisliklerin nedeni halk de- ğildir. Halkı bilerek eğitimsız bırakan \e bu tutumunu. daha da güçlcndirerck sür- dürme müeadelesi %eren \e karanlıktan hoşlanan kesimlerdir. Vakup Kadri'nın Yaban'ında Kurtuluş Savaşı yıllarında halk için bir şeyler yap- mak isteven avdının övküsü anîatılmak- ta. halkın olumsuz tutumu karşısında ay- dının şaşkınlığı dile getirilmektedir. Bu- gün. aydınlanmızın birkısmının hâlâ ay- nı şaşkınlığı yaşadığını görüyoruz. Fakat yine aynı kitapta aydınlar için getinlen eleştirinin de hâlâ geçerli olduğunu da söylemeden edemeyeceğiz. Bakınız Ya- kup Kadri ne diyor: "Anadolu halkının bir nıhu \ardı. nüfuz edemedin. Bir kafa- $ı \ardı aydınlatamadın... Onu, hayvani du> gulann. cehaletin ve yoksuüuğun. kıt- lığın elinde bıraktın. O, katı toprakla ku- ru göğün arasında bir yabanıl ot gibi bit- ti. Şündi elinde orak, burada hasada gel- mişsin. Ne ektin ki ne biçeceksin? Bu ısır- ganları. bu kunı dikenleri mi? Tabii a> ak- lanna batacak. İşte her yanın yanlmış bir halde kanıyor ve sen. acıdan vüzünii bu- ruşturuyorsun. Öfkeden yumruklanıu sı- kıyorsun. Sana aeı veren bu şey,senin ken- di eserindir." Yakup Kadri bugün yazsay- dı aynı şeyleri söyleyeceğinden eminim. Fark. belki sadece büyüklüklerde olurdu. Aydınlar için belki daha da ağır özeleşti- ride bulunurdu. Bu gelişmeler ışığında yapılacak şey. gençlerimizin ve halkımızın çağın gerek- lerine göre aydınlatılması. eğitilmesi ve bilimin ışığmda onlara yol göstenlmesi- dir. Bilimsel düşünceden başka yol gös- tericiye rağbet edilmemesı. giderek çağ- daş olmaktan uzaklaşan egitımimizin tek- rar çağdaşlaştınlması. kısaca. bir türlü be- ceremediğimiz milletolmagerçeğininge- reklerinin yerine getirilebılmesi için ay- dınlanmıza çok önemli sorumluluklar düşmektedir. Hepimiz bu sorumluluğun bılincinde olursak Cumhuriyeti. içine düştüğü kargaşadan ve halkı ümitsizlik- ten kurtarabiliriz. Çuvaldızı birazdaken- dimize batırmayı denemeliyiz. ARADABIR Prof. Dr. NEDA Al«Vt4NER _ OSMAP, NLRt MERCA.N 40lı Yılların 0 Anıt Öğretmenleri Mandela'nm Ülkesinde Göçler, Göçler... ••• Yeni yıla girerken okuduğum en sevindirici yazı, Dr. Mustafa Şerif Onaran'ın 31 Aralık 1996 günü Cum- huriyet'te yayımlanan yazısı oldu. Sevgili edebiyat hocam Nahit Hanım'ın yaşantı- sıyla ilgili olarak duyurduklannın, biz öğrencileri üze- rndeki etkisini tanımlamak kolay değildir. Çünkü, yanm yüzyılı geçen bir zamanaşımına kar- şın, öğrencilerinin duygu ve düşünceleri üzerinde öy- lesine kültürel bir birikim bırakmıştır ki, onun öğret- menlik degeri giderek daha iyi anlaşılmıştır. üse onun- cu sınıfta Divan Edebiyatf nın doyulmaz inceliklerini ta- nıtan odur. On birinci sınıfta ise, yakın çağ edebiyat tarihiyle birlikte evrensel kültürü pekiştiren neler öğ- retmemiştirki...Anımsadıklanmdanbirörnekverecek olursam, mitolojideki tann ve tannçaları Grek ve Latin adlanyla birlikte, temsil ettikleri fıkir, temsil ettikleri güç ve vurguladıkları timsali (figure) geniş bir tablo halin- de yazdırmış ve de bunlan ezbertememizi istemişti. Gerek yurtiçinde gerekse \urtdışında yaptığım gezi- isrde müzeleri gezerken ve arkeolojik kalıntılan izlerken. onlan yakından tanıyıp an- lamatadını veren bu bilgi bi- nkimidir. Eskil (antik) döne- •nin tarihsel ve fılozofik de- jerleri bilinmeden ne Islam çlsefesini iyi tanımak ne de ^önesans'la Batı uygarlığı- iın yapısını, gelenek ve sa- iatını özümsemek olanaklı- jır. Yüzümüzü Batı'ya çe- /ırmede gerekli olan bilgi leminini dikkatlice hazırla- /an ve bunu sevecen bir bi- ;em (üslup) ile öğrencileri- 1e aktaran Nahit Hanım'dır. 3erslerinin birinde, roman jzerinde dururken, psikolo- ik ve felsefi roman türüne jrnek olarak Anatole Fran- oe'ın Ta/s'ini göstermişti. O nafta alıp okuduğum bu ro- -nan hakkmda, kendisine /önelttiğim soruları yanıtsız arakmayarak, bir teneffüs zamanını bana harcamış ol- masını nasıl unutabilirim. 1953 Şubatı'nda Paris'te bulunduğum sırada. bizde henüz repertuvara girme- niş olan Tais operasını, o çörkemli binada seyrerti- îimde. konuya egemen darak, oynayan sanatçıla- m davranışlanndaki aynntı- ları görebilme zevkine eriş- miş isem. bunu sevgili ho- cama borçluyum diyebili- rm. 40'lıyıllannAnkaraKızLJ- sesi'nin unutulmaz değerli öğretmenleri arasında kim- ler yoktu ki... Fransızca ho- cam Nüzhet Berkin, sos- \oloji ve mantık dersine gi- ten Tezer Taşkıran, felsefe hocam Adalet Aytuna pdyak), cebir ve geomet- riyi sevdiren Hilmiye De- ner, kimya hocam Sabiha Emil, tarih hocam Sıdıka Saltık, beden eğitimi ho- cam Mediha Onat gibi... Her biri çağdaş eğitim ve oğretim alanının birer anıtıy- dılar. Öğrencileri arasında Na- hit Hanım'ın iz bırakan silu- eti bambaşkadır: Gösteriş- :en uzak, doğal bir görü- lüm; yuvarlak yakalı bir Dluz-etek üstüne giyilmiş, jüğmeleri daima açık, si- /ah, cepli bir önlük... Ve Dmzunuza inen düz kumral saçlarınızla sizi, Priam'ın 3ğlu Paris'in sevgilisi ve de vienelas'ın eşi olan güzel Helsne'e benzetirdim... Ver- jiğmiz eskimeyen bilgiierle andığım siz sevgili Nahit 4anım, daha nice yıllara, sağlık ve mutluluklarla... J -an Smuts Havaalanı'na indiğiniz vakit sizi ne Mandela'nın fotofirafîan ile du- \arlara kazılmış söylevleri bekliyordur ne de eski Devlet Başkanı Frederik de Klark'ı karalayan sözler. Tam aksine. si- yah \e beyaz. yeşil ve ma\i ile sarı ve kahverengi gibi dünyanın bütün renklerinin be- raberdansettiğıbirülkeye adımınızı atacaksımz. JBG (Afrikalılarbunu Johannesburg için kul- lanıyorlar) sizi gündüz güneşiyle \c aksam sağa- nak yaSmurlan ile bekliyordur; güzellikleriyle de çirkinliklenyle de... Irkçı rejimi gerçekten kut- lanıak (!) gerek. İnsanın cenncttc olabileceğini bi- le düşleyemeyeceği kadar lüks villalar \e şatolar ile yine insanın cehennemi tercih edeceği teneke saatkonduları bir arada yükseltmeyi başardığı için. Evet. belki de bir saatın dakıkalan içmde ku- rulabilcn teneke evler... So\vetolu rehberim Jabu Cindi anık beyazlar- la siy ahlann dost olduğunu söylerken. So\vetolu gençlerin yansından çoğunun geçimini JBG'de hırsızJıkyaparak sağladığını da inkâretnıiyordu. Soweto. bir başkaldın şehri. daha doğrusu JBG"nin en büyük uydu kenti. Yasadışı olarak or- taya çıkmış; tıpkı Istanbul'daki Sultanbeyli gibi. Şimdi nüfusu milyona yakın. Nelson Mandela burada doğmuş. büyümüş ve ünlü 1976 yılı öğ- renci ayaklanması burada başlamış. 1994 yılın- da ırkçı rejimin yıkılmasını buranın insanlan sağ- lamış. Belki Güney Afrıka tarihinde burasi kut- salbölge olarak kalacaktır Şimdiden bile JBG'de ilk ziyaret edilen yerburası. Günlük basm satılık \e göç ilanları ile dolu. Irkçı rejimin yıkılmasından memnun olmayanlar ülkcyi hızla terk ediyorlar. Umutsuzluğa kapılan bu kesim varını yoğunu satıp başka ülkelere göç ediyor. A\ustralya. Yeni Zelanda ve Kanada'nın re\açta olduğu bu göçlerde İngiltere ve ABD de gidilen başka yerier arasında. Saltbuyıl 2500 ai- le Avustralya'ya göçmüş. Göç düzenlemeciliği yeni bir iş alanı yaratmış. Göç firmaları bu ko- nuda birbirinden üstün hizmetler sunuyorlar ilan- larda. Evet. bir ilanda Avustralya'ya göçün 4 ki: şilik bir aile için 68.000 Rand'a malolacağı v e bu- B U G Ü N SAAT: 20.25 Milas Ovası'nda yükselen Sodra Dağı, aynı anda hem geçmişi, hem bugünü görür... Milas yöresınden ö tarih, kültür, yaşam renkleri... Yapım-Yönetim Rifat SVNA Suat ALTINOL nun en ucuz göç olduğu belirtilmekte. Göç olgu- su emlak fiyatlannı. çiftlik fiyatlannı düşürmüş. Gazeteler satılık ışyeri. villa. arazi ve otel gibi ılanlar ile dolu. Hatta. satılık "devekuşu çiftliği". satılık "havaalanr ilanlan da görülebiliyor. Evet. 106.5 dönüm arazide kurulu Hendrik Van Eck özel hav aalanı da bunlardan biri. Belki sahibi ye- ni bir havaalanı açacaktır göç edeceği yeni ülke- sinde. 4.5\ 1.5 km'lik Robben adasında, 27 yıllık tu- tukluluk süresinin 18'ini geçiren Nelson Mande- la 11 Şubat 1990 tarihinde beraber özgürl üğeka- vuştuğu tutukluluk arkadaşı Ahmet Khandar'ı adanın geleceği için görevlendirmiş. Robben ada- sı şimdi geleceğini bekliyor. Yüzyılı aşkın süre- dir sürgün ve siyasal turukevi olan ada. Aralık 1996'da tamamen boşaltıldı. Evet. gardiyanlan ile tutuklulan ile... Sadece penguenlerve tutukluluk sırasında ölenlerin mezarlan bekliyor adayı şim- di. 2 metrekarelik hücresinde bağımsızlık savaşı veren Mandela ve arkadaşlan arasında sorunlar var şimdi adanın geleceği için. Kimi adanın bir , cenneti olajak kalmasını istemekte. kimi ise ırkçılıkla mücadele tari- hi müzesi olmasını... Uzun yıllannı adada geçiren çok tutuklu. adanın geleceği için kendilerine niçin danışılma- dığını sormakta ve "Bizim içimizde çok mühendis. mi- mar. ekonomist var. Çok master ve doktorasını yapan \ar; biz daha iyi karar vere- biliriz ada için" diyorlar. Karşıt görüşte olanlar ise. Robben adasında tutuklu ka- lanlann sadece bu ülkede ırkçılığa karşı mücadele sı- rasında yakalananlar oldu- ğunu söylemekte ve yaka- Fanmayıp mücadele eden binlerce siyah ve beyazın da adanın geleceğini tayin et- mekte hakkı olduğunu be- lirtmekte. Mandela, her ne kadar te- neke evler içinde doğduy sa da şimdi lüks villa. sato sa- hibi olma şampiyonu. Cape Town'da 1. Sovveto'da 2. Jo- hannesburg'da 1 ve Blo- efonnteın'de 1 olmak üzere bilinen villa ve lüks evleri- nin sayısı en az 5. Nelson Mandela ile eşi arasındaki aynlık yeni bir aşk olayı gi- bi gözükse de. temelinde si- yasal görüş aynlıklan yatı- yor. Hatta halk arasında bile bu aynlıklar gün geçtikçe ortaya çıkmaktadır. Bunlara en son, Milliyetçi Çin ile diplomatik ilişkiler kesilip K.ıta Çini ile bağlantı kurul- ması eklenebilir. ABD bu iş- ten her ne kadar memnun değilse de. *bu iş Güney .\f- rika Cumhuriyeti'nin kendi işidir* diyebilmekte. N. Mandela. 1990 yılın- dan beri özgür olduğu bu ül- kede. ıki yılı aşkın süredir ülkeyi yönetirken çeşitli çal- kantılara da göğüs germek- tedir. İngilizce. Afrikanca. Zu- luca. Kozaca ve başka yedi resmi dille birlikte 11 resmi dilin. aynca onlarca da daha başka dilin konuşulduğu bu ülkede. ülkeyi yönetmek ko- lay değil. tşsizlik çok yerde yüzde 35'e varmış, 1S=3.53 Rand paritesi iki yıl içinde 1S=4.75 Rand'a erişince halkta hoşnutsuzluk belirti- leri görülmeye başlamıştır. Sharpeville kentinde yeni anayasanın geçen hafta im- zalanması ile Güney Afrika Cumhuriyeti yeni bir adım daha attı. Bu adımı destekle- yici başka bir gelışme ise ge- nel af için parlamentoda gö- rüşmelerin başlaması. Şimdi Güney Afrika Cumhuriyeti"nde özgürlük ve ekmeğin tost yapılma za- manı. Rahip DesmondTutu. bu tostu en iyi yapacak in- >anlardan biri olarak görü- lüyor. PENCERE Esintiler... Padişah attan düşmüş, boyun kemikleri birbirine geçmiş, kafası fıl gibi gövdesine gömülmüş, başını sağa sola çeviremez, ancak gövdesiyle birlikte bir o yana, bir bu yana dönermiş. Hekimler çaresiz kalmışlar; ama, deniz ötesinden biri gelmiş, padişahı iyileştirmiş. iyileştikten sonra padişah hekimin suratına bak- mamış, ne zaman görse, başını öte yana çevirmiş. Hekim üzülmüş, saraydan ayrılırken demiş ki: - Eğer bu vefasız sultanı iyileştirmesem, yüzünü benden çeviremezdi. • Iyiliket, denizeat!.. Diyarbakırlı bir zengin, ramazanda azık dağıtmak istemiş, Bağlar Mahallesi'nde başiayan erzak da- ğıtımında yüzlerce yoksul birbirine girmiş... Belki televizyonda izlemişsinizdir; birbirini dirsek- leyen, iten, kakan, ezilen. çiğnenen, ayaklar altında kalan, çoluk çocuk, ihtiyar, genç, kadın ve erkeğin hali yürekler acısıydı, bir ekmek için insanlar birbi- rini yiyordu. 21'inciyüzyıla3kaldı.. Utanılacak durumdayız. • Şirazlı Şeyh Sadi anlatıyor: Padişahın sarayında bir çavuş varmış, evine ek- mek getirmekte zahmet çekermiş. Bir gün karısı demiş ki; - Mübarekadam, haydi kalk. padişahın mutfağı- na git, çocuklara yiyecek getir. Çavuş: - Hanım bugün sarayda mutfak soğuktur, yemek pişmez... - Neden?.. - Padişah oruçludur. Kadın başını önüne eğmiş, yoksulluktan gönlü yaralıyken içinden konuşmuş: - Demek ki padişahın iftan, çocuklarıma bayram olacak... Sadi diyor ki: "Oruç tutmayıp da iyilik yapan, paraya diışkün- leşip on iki ay oruç tutandan daha iyidir. Ancak bir fakire kuşluk yemeği veren kişi oruç tutabilir. Yiye- ceğini kendinden kısıp kendi yiyenden ne hayırge- //>.'.. Halvete çekilen cahılin düşleri, küfürite dini bir- birine karıştmr. Su da parlaktır, ayna da; ama ikisi- nin parlakhğı ayndır." • Devlet zenginden vergi alamayıp yüksek faizle borç alıyor, zengin tefecilikle besleniyor. yoksul aç- lıktan ne yapacağını şaşırıyor: böyle bir ülkede din yerine dinciliğin ağır basmasına şaşılır mıL Na hallere düştük?.. Birisi yolda yürüyen bilgenin ensesine tokat atmış, bilge dönüp bakmış, tokadı atan adam utanmış: - Seni, demiş, kâfir sanmıştım. Bilge gömleğini çıkarıp kendisine tokat atan ada- ma bağışlayınca herif: - Bana armağan değil. af gerekir... Bilge: - Sana ne kadar teşekkür etsem azdır, çünkü se- nin zannettiğin kişi çıkmadım... • Şeyh Sadi diyor ki: : . • "Aynaya karşı iç çekip ah edersen, ayna buğu- lanır, iyi göstermez olur. Her gece başkasınm sof- rasmda mum olana pervane olma!.. Yerden güller bitmesine şaşma... Düşün ki bu toprağa nice gül endamlılargömülmüştür. Bahçıvan 'ah, buyıl hur- ma meyve tutacak mı' diye titrer; kafasız, buğday ekmeden harman yığmak kuruntusunu taşır." Öyleyse buğday ek!.. Arpaekersen darı çıkmaz, dinci ekersen cinci çı- kar, softa ekersen yobaz çıkar, çıkarların çıkmazın- da debeienirken her sakallıyı şeyh, her sarıklıyı ho- ca sanıp imam nikâhıyla besmelesiz yatağa girer- sen, yalnız ayakların değil, zamirin de yorgandan dı- şan çıkar... ASLAN ACAR ve KAPLAN UĞUR'un anası NURTEN KALYONCUOĞLU (nomi momi) artık aramızda değil. 18.1.1997 İLAN T.C. ORDU 2. ASLİYE HUKUK IVt\HKEMESİ'NDEN EsasNo: 1995 496 Davacı.K.H.tarafındanOrduNüfusMüdürlüğü'nün 3.10.1996 tarihli yazısında. 1976 d.lu Büle'nt Al- tunok'un 1974 d.lu Bulancak ilçesi Ehnah Mahaliesi nüfusuna kayıtlı Emine Eren ile 15.9.1995 tarihinde evlilik akdinin yapıldığını. ancak daha önce 8.12.1992 tarihinde adı geçen kadının ikinci evliliğini yaptığı, ilk evliliğin boşanma ile son bulmadığı bildirilerek ikinci kez yapılan 15.09.1995 tarihli evlenme akdinin iptali istemi ile davalılar Bülent Altunok ve Emine Eren hakkmda açılan davanamenin yapılan yargılamasında. Davalılar ordu Merkez Bayramlı köyünde oturduk- lan belirtilen ancak bu adreslerinde bulunmayan Bülent Altunok ile Emine Eren'e duruşma günü ile davaname özetinin ilen yolu ile bildırilmesine karar verildiğin- den, adı geçenin davalıların Ordu Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nde 22.1.1997 tarihinde yapılacak olan duruşmalarına katılmadıklannda kendilerini vekille temsil ettirmedıklen ya da savunma yapmadıklarında. duruşmanm yokluklarmda yapılacağı gibi karar da ver- ileceği duyurulur. Basın: 118763 K (Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması) Hizmet Sistemi Bilgi Hattı: 212-257 06 46 Romanlarınız ye ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel: 554 08 04
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle