Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SATA CUMHURİYET 14OCAK1997SALI
HABERLER
Ffakşibendiler, İstanbul'da en geniş örgüt yapısına sahip tarikat olarak ortaya çıkıyor
Şerîatçılar îstHnbuTu parsefledi
H A L İ L NEBİLER
"arikat şeyhlerinir etkın olduğu mürit-
lern cîrit attıği tstanbul. tarikatlar tarafm-
daıparsellenmişdurjmda. Jstanbul Emnı-
yetMüdürlüğü'nün 163. madde yürürlük-
tenkaldınlana kadar szlediği tankatlarla il-
gil olarak hazırladıği raporlara göre Nak-
şibmdiler. İstanbul'da en genış örgüt yapı-
sını sahip tankat olarak ortaya çıkıyor. Po-
lish çalışmasmdan. ozellikle Fatıh \e Üs-
kvkar'ın tarikatlar açısından kurtanlmış
böke haline getırildıği sonucu çıkıyor.
btanbul polisıne göre bazı tarikatlar ve
cenaatleri ya da tekkelerinin yoğun oldu-
ğu "kjlgeler şövle:
Nafcşiberidiler:
i) Mehmet Zaid Kotku grubu Fatih Is-
kerderpaşa Camii ve çevresmde
\) AB Haydarefendi grubu: Fatih Çar-
şanba tsmailağa Camii %e çevresinde.
c) Sami Ramazanoğlu grubu: Erenköy
canii çevresinde ve semttekı bazı e\1erde.
c) Adıyamanlılar grubu: tstanbul'dakı
Raat Eroİ grubu Fatih. Csküdar. Çağlayan
ve Sanyer'de yoğun olarak bulunuyor.
Bu gruplann dışında Nakşibendiler Sa-
mar>'a. Gedikpaşa. Eyüp. Beykoz. Çengel-
köy, Şişlı bölgelerinde küçük gruplar \e
tekkeler çevresinde örgütlenmişler.
RUfaİler: Fatıh'te tekkeleri var. Son
yıllarda İstanbul'da pek faaliyetleri yok.
Cerrahİler: Tekkeleri K.aragümrük
Nurettin camiınin müştemilatında. Arneri-
kalı ve İngilız müritleri bile zıyaret edıyor.
NurCÜIar: Yalo\a, Bakı'rköy, La'leli
Derinkuyu çevresi. Kadıköy. Fatih Kara-
gümriik çevresi. Mecıdiyeköy, Güngören
semtlerinde yoğun.
Halidİler: Fatih \e Bakırköy'de.
Kadiriler: Beyoglu Pirı Reis camii
çevresi. Çengelköy. Kasımpaşa. Gazi Os-
man Paşa %e Eminönü çevresı.
Kaplancılar: Fatih
SÜIeymanCllar Fatih. Csküdar. Kü-
çükçekmece. Eyüp.
Türkiye'de. (slamı kesimde söz sahibi
olan belli başh tarikatlar ile bugüne kadar
izlediklen sıyası tutum da şöyle:
Erenköy cemaati: vîahmut Sami
Ramazanoğlu'nun ölümünden sonra Mu-
sa Topbaş/ın lideri oldugu cemaatın.
ANAP'ı desteklediâi biliniyor.
Yeni NeSİICİIer Ceniaat. ANAP ve
BBP'ye yakınlıâıy la tanınyor.
Kirkinci HÖCa CrubU: Erzurum'da-
ki Mehmet Kırkıncı'nın lıderliğındekı ce-
maat. daha önce 12 Eylül asken darbesini
destekledı. ANAP \e MHP yanlısı.
İSlkÇllaF: Sıyasi alanda yükselen gü-
cü saptayarak iktidara yakın olmaya özen
gösteren Enver Ören liderliğindeki grup.
ÇUler'le birlikte DYP'yi desrekledı.
Yeni Asya Crubu (Nurcular):
Genelde Yeni Asy a gazetesı etrafında yo-
ğunlaşıyorlar. Şimdıye değin bu gruptaki-
ler. Demokrat Parti (DP), Adalet Partisi
(AP) ve devamı olan Doğru Yol Partisi
(DYP) çızgisi dışına çıkmadılar. Halen
DYP'yi destekliyorlar.
ANAP ıktıdarda iken dönemin İçişlerı
Bakanı Abdülkadir Aksu. bu grupla ılışkı-
lerini geliştırmek ıstedı. ancak başanlı ol-
madı. Aksu'nun İçişleri Bakanlığı döne-
minde çok sayıda Nurcunun. bakanlıkta
kadrolaşmasına göz yumulduğu öne sürü-
lüyor. Yeni Asyacıiann. "cemaatte bölün-
meolur" gerekçesiyle seçımlerde aday gös-
terme tavn içıne gırmediklerı. baz\ adayla-
ra destek verip kamu kuruluşlannda kadro-
laşmaya gitmeyi tercih ettikleri belirtiliyor.
Yeni Asyacıiann DPT"de etkin oldukları
savlannor.
FethullahÇllar: Bu cemaat. özelde
hiç kimseye destek vermemekle birlikte.
merkez sağ partılere sıcak bakıyor. Bazı
önemli isımlerinı DYP. RP, ANAP içıne
yerleştırerekdengesağlamayaçalışiyorlar.
Gülen taraftarlannın. ozellikle Zehra Vak-
fı etrafında toplanan Güneydoğulu Nurcu-
lara karşı ta\ ır adıkları belirtiliyor
Süleymancılar: ı mriı uiiardaTur-
gut Özal'ın etkınlıği nedeniyle ANAP'ı
desteklediler. Ancak 1 980'den önce Süley-
mancılar'ın liderlığını yürüten kemal Ka-
çar. iki dönem AP'den mılletvekilliğı yap-
tı. Özal'ın ölümüyle birlikte siyası tavırla-
rında kayma olan Suleymancılann. RP ve
DYP'yi desteklemeye başladıklan kaydedi-
liyor. Türkıye'de çeşıtü adlaraltında \akıf-
ları \ar.
iskender Paşa cemaati: Prof. Dr.
Mahmut Esat Coşanın liderliğinde faali-
yetlerini sürdürüyor. Coşan'ın. RP liden
Necmettin Erbakan'la aralannın açık ol-
masına karşın. yıne de RP'ye yakın oldu-
âu belirtiliyor.
~ Adiyaman-MenZİI: Nakşibendıle-
rin bır kolu olan cemaatın. Büyük Bırhk
PanısııBBP)Genel Başkanı Muhsin Yazı-
cıoğlu'na destek verdıği biliniyor. Mehmet
RaşhErol'un ölümüyle birlikte cemaatın lı-
derliğıni Abdülbaki Erol üstlendi. Güney-
doğu'da ikıncı büyük Nakşı cemaati olan
Norşın ^eyhlennin ise pek fazla etkinlikle-
ribulunmuvor. Norşin^evhlennin lQ8ü'den
sonra ANÂP'ı desteklediklen kaydedili-
yor. Aynı cemaatten olan Muhyetlin Mut-
İu'nun bir dönem ANAP millet\ekıllıği
yaptığına dikkat çekiliyor.
Kadiriler: Kadırilerin batı illennde
pek etkınliklerı yok. Cemaatin tabanı. par-
ti seçme konusunda serbest bırakılıyor. Ta-
rikatın Halisiye ve Eşrefiye kolu ANAP'a.
İslamiye kolu ise DYP'ye yakın. Kadirı-
ler'in Güneydoğu'daki en büyük aılesını
"Ce>1an"lartemsılediyor. TB\1\i'deöldü-
rüle'n DYP Siırt Mıll'evekilı Abdülkadir
Ceylan da bu tarikatın önde gelen isimle-
nndendı. Kadinler. Nakşı yayılması nede-
nıyle oldukça güç kaybetmiş durumdalar.
Kadiri tarikatından Haydar Baş \e Abdül-
kadir Şaşmaz'ın başını çektığı gruplann
ise politikaya karşı mesafeli oldukları be-
lirtiliyor.
Mahmut Hoca cemaati: Fatih. ts-
maıl Ağa Camisi imamt olan Mahmut Us-
taosmanoglu tarafından kuruldu. Cemaat
çok y ay gın v e güçlü değil. ancak taban ge-
nelde RF vanhsı.
Prof. Dr. Bakır çağlar
'Siyasallaşan din
insan haklannı
tahrip ediyor'
NECATİAYGIIV
tZMİR - Türkiye'nin Av-
ruja tnsan Hakları Mahke-
mesi eski sa\unmanlarından
Prcf. Dr. Bakır Çağlar, Türki-
ye'nin insan hakları sicilin-
deki kırliliğin bıreyler ve si-
viltoplum örgütlerinin birlik-
telğiyle giderilebileceğını
söyledi. Çağlar. "Bu çizgide
demokrasilcrde her fert bir
sa\cıdır. Ben t997'de fertlerin
sancı olmasını istiyorum. sa-
nık otanalannı değü" dedi.
Türkiye'nin bugün bir din-
selfarkhlaşma ve çatışma za-
manını yaşadığını belirten
Prof. Dr. Bakır
Çağlar, günü-
mCzde birincıl
sorunun 'dinin
sry«aUaşmasr
olcuğuna deği-
nirken. bunun
'insan haklannı
tahrip etmek'
anlamınageldi-
ğini söyledı
Türkiye'de
ikınci sorunun
ma' ve 'çatış-
malar' olduğu-
nu anlatan Çağ-
lar. şöyle ko-
nustu:
''Türkiye bir dinsel farklı-
laşma ve çatışma zamanını
yaşıyor. Biiinir ki.cemaatcilik
ferdin kimlik problemini in-
san haklanyla çözmey i engel-
ler. Türkiye'de dinin siyasal-
laşmaSL insan haklannı tah-
rip etmektedir. İkinci prob-
lem, etnikfarkhlaşma veçatış-
malar. Bu farklılaşmanın u'
çatışmanın silahlı birçatışnıa-
ya dönüşmesi ve yaşanan te-
rör gerçeğl insan haklannın
konınmasıve özelükk yaşan-
masını zorlaşnnyor. İ çüncü
problem, Türkiye'de insan
haklannın sağlanmasmda en
kritik sorun bence, birinci ve
ikinci problemin çözümünde,
çözüm üretme mekanizmala-
nnda tıkanmalardır. Bu tı-
kanma bugün iki boyutu ile
görünmektedir. Birincisi, dü-
şünce suçlannm varlığı \e sa-
yısalolarakçoksayıda kişi dü-
şünceaçıkladığı için mahkûm
edildiğinden sorunlara dü-
şünce ile çözüm getirmek de
Çağlar- Haklar tehlikede.
çok zor. Çünkü Terörle Mü-
cadele Vasası ve Ceza Vasası
çözüm getirecek düşünceleri
üretmeyi engellemektedir.
Çözüm üretme mekanizma-
larının tıkanmasında ikinci
bir neden politikanın kiıien-
mesi; çünkü politikanın kir-
lendiği mekânda insan hakla-
nnı koruyan yargı bağımsız-
hğını gerçekleştirmek çok
zordur."
Prof. Dr. Çağlar. Susurluk
olayıyla ilgili soruşturmayı
yürüten DGM Savcısının es-
ki İçişlerı Bakanı Mehmet
Ağar'ın dokunulmazlığmm
kaldırılması ıçin hazırladığı
fezlekenin
Adalet Bakanı
Şevket Kazan
tarafından ge-
rı iade edüme-
sinınanayasa-
ya aykın oldu-
ğunu söyledı.
Çağlar bu ko-
nudada şöyle
konus.tu:
"Mehmet
Ağar'ın doku-
nulmazhğının
kaldırılması
için fezleke
hazıriayan
DGM "savcısı
bu fezlekenin
iade edilmesi nedeniy le soruş-
turmadan aynldı. Ve bir açık-
lanıayaptı. Savcıaçıklamasın-
da. 'Yargı zedelendi'dedi. Bi-
rincis'u Anayasa Mahkemesi
kararlanna göre, yasama do-
kunulmazlığının kaldırüma-
sıyla ilgili fezlekevi Adalet Ba-
kanı'nm iadeetmeyetkisi yok-
tur. 1971'li yıllarda Anayasa
Mahkemesi bu konuda açıkça
tavrını göstermiştir. İkinkisi
savcının basına yaptığı açıkla-
malann ertesinde. Adalet Ba-
kanlığı müfettişlerinct sorgu-
lanması vesuçbuhınduğu tak-
dirde bunun Hâkûn ve Savcı-
lar Yüksek Kurulu'nda görü-
şülmesi de hukuka aykındır.
Çünkü. Hâkim ve Sa>cüar
Yüksek Kurulu karariarına
karşı yargı yolu kapabdır. O
zaman, Türkiye'de adil yargı-
lanma hakkına ulaşamayan
bir savcı vardır. Çünkü Hâ-
kim veSavcılar \'üksek Kuru-
lu'na karşı yargı yolunu kulla-
namrvorsunuz."
VüZ
YASAl^
Perşembe anneleri adı altında örgütlenen kara çarşattı Kadınlanıı ilk bakışta dinci bir kimlik ta^ıdıklan sanılıyor. ı K.ADER TUGLA)
Perşembe anneleri, RP'ye de şeyhlere de karşı olduklannı söylüyorlar
4
Tarîkatlarda fiıhuş var'• Adlannı şehir anneleri olarak duyuran. amaçlannı "Şehrin
yağmalanmasına karşı çıkmak, rantiyecilere ve iç göçe dur demek" diyerek
açıklayan perşembe anneleri, RP'ye tamamıyla karşı olduklannı söylüyorlar.
Tarikatlarda ve Kuran kurslannda fuhuş yapıldığını söyleyen perşembe
anneleri. "Tek kelime bilım öğretılmiyor. Bildikleri sadece ellerine tespih
alıp dua etmek. Hepsı de yobaz" diyorlar.
DEVRİM SEVİMAY
ReyhanTa Nuran çarşaflı olmalanna karşın
Türkiye'dekı pek çok dıni kuruluş ya da
temsiîciyi kıyasıya eleştiriyor. Ne Refah
Partisı'nın ne de şeriat yanlısı basının "gerçek
Müslümanlık"la ilgisi olmadığını savunan bu
iki genç kız tarikat şevhlerine de ateş
püskürüyor. Son günlerde Türkiye'nin
gündemine oturan u
tarikat tartışması"
sırasında görüşlerinı sıkça medyada dile .
getiren Nuray'ı. Reyhan'ı ve yaklaşık 10
arkadaşını kamuoyu aslında çok daha önceden
tanıyor. Bu her şeye muhalif çarşaflı
protestler. kendisıni İslami-araştırmacı olarak
tanıtan Abdullah Haldun Çetinden aldıklan
"*feyz"le geçen yazın başında karşımıza
"perşembe anneleri" olarak çıktılar.
Amaçlannın "şehrin yağmalanmasına karşı
çıkmak, rantiyecilere ve iç göçe dur demek"
olduğunu söyleyen çarşaflılar. RP ve lstanbul
Büyükşehir Belediyesi'ni "İstanbul'da
gecekondulaşmaya izin >ermekle, arazi
mafyasıvla işbirliği içinde bulunnıak"la
suçluyorlar. K.amuoyunda adlan yakla$ık 5
yıldan bu yana ozellikle sağ basında ünlü
işadamı İbrahim Ce\ahir'in kızı Aysun
Cevahir'le ilgili haberlerde yer alan Reyhan'la
Nuray'm sorulanmıza verdıği yanıtlar ^öyle:
RP"ve neden karşısmız?
- Reyhan: Tamamıyla karşıyız.
Gecekondulaşmayİa ilgili yaptığımız
çalışmalar sırasında RP se lstanbul
Büyükşehir Beledıyesi'nin bızzat İstanbul'da
gecekondulaşmaya izin \ererek arazi
mafyasıvla işbirhğinde bulunduklannı
gördük. Bizler onlann da sağ basının da
gerçek yüzünü çok iyi anladık. Bizim için
onlar birer •yeşil komünisftır.
- Komünizm aranızda bir hakaret anlamı mı
taşıyor?
- Nuriye: Hayır ama çok da iyi birşey değil
bizim için.
-Peki tarikalları nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Reyhan: Herkes bizim bir tarikat üyesi
olduğumuzu söylüyor. Oysa tankat para
demektir. Gerçekten tarikattan olsaydık hıç
sabahlara kadar oturup eşarp boyar mıydık?
Lzun zaman önce benim Zeytinburnu'ndaki
bir tarikatla ilişkim olmuştu. Çok kısa
sürmüştü. Çünkü tarikatların hepsinde fuhuş
var. Şeyh denilen kişiye gelenler kendilerini
sunuyorlar. Karşılığında da cennete
gideceklerini düs,ünüyorlar. Böyle bir şey
olabilir mi?
-Nuriye: Kuran kurslarında da aynı rezalet
durum var. Üstelik tek kelime bilim
öğretilmiyor. Tek bildikleri şey ellerine tespih
alıp dua etmek. Hepsi de yobaz.
'Eeevit'i yakın buluyoruz'
Peki sizler nasıl bir araya geldiniz?
- Nuriye: Bizi bir araya getiren aslında iş
bulamama sorunu oldu. Aramızda Oxford'da
okuyanlar \ar. Ömeğin ben Marmara
Üniversıtesi İletişim Fakültesi mezunuyum.
Ancak kimse bizi çarşafımızla işe almak
istemiyordu. Ne yapalım derken 5-6 yıl önce
eşarp boyamaya kararverdik. Sonra Haldun
Ağabey ve Aysun arkadaşımızın destekleriyle
de perşembe anneleri hareketi doğdu.
- Bu hareketi nasıl sürdürmey i
düşünüyorsunuz?
- Reyhan: Sivıl örgütlerden yana hıç ümidimiz
yok. Bizler işin içinden geliyoruz. Onlarsa
olaya entelektüel yaklaşıyorlar. Hangısı imar
affına karşı çıktı? Tam anlamıyla hiçbiri.
tşimızi yerel yönetimlerle \e Vieclis'te
çözmek istiyoruz.
Kimüıle örneğin?
- Nuriye: Bizim Ankara'da çok önemli
yerlerde göre\ yapan tanıdıklanmız
bulunuyor. Mesela Bülent Ec^it'i kendimize
çok yakın görüyoruz. Izmir'de de. ozellikle
büyükşehirbelediyesıyle irtibatlarımız var.
Oralarda çalışan arkadaşlarımız.
çalışmalarımızı üst düzey yerlere taşıyor.
YAZI/ ORHAN BİRGİT
'Kanal-D' televızyonunun 'Durum' programında
muhaletet liderlerimiz ile Adalet Bakanımız, Ital-
ya'nın ünlü mafya savaşçısı savcı Scarpinato'nun
önünde bizde yargının ne ölçüde bağımsız olduğu-
nu tartıştılar.
Yargı bağımsızlığı ile gazetecilik geçmişimin
onuncu yılındayken tanıştım. Iktidardaki demokrat-
lar, muhalefetyıllarındaağızlanndandüşürmedikle-
ri tüm kavramlar gibi yargı bağımsızlığını da gerçek-
leştirmek yerine, tam tersini uyguluyorlardı. Ismet
Inönü, hâkimlerin denklerinı toparlayıp Adalet Ba-
kanı'nın tayin emrini beklemelerinden doğan hu-
zursuzluklannı Meclis kürsüsünde dile getirirken,
genç bir gazeteci olarak istanbul Hukuk Fakülte-
si'ndeki idare Hukuku hcx;am Ordınaryüs Profesör
Sıddik Sami Onar'aan hukukun üstünlüğü ve yar-
gı bağımsızlığı ile ilgili demeçler almaya çalışırdım.
Onun için önceki akşam Adalet Bakanı'nın tele-
vizyondaki konuşması sırasında hocamın adından
da bahsetmesi ilgımi hayli çekti. Ama hemen far-
kettim ki Şevket Kazan'ın amacı, ünlü hukuk oto-
ritesinin adını vererek yargı bağımsızlığt ile ilgili ka-
nıtlar sergilemek değil: soruşturma konusu yapılan
çetenin bürokrat + polis ucunun, kumarhaneler kra-
It Ömer Lütfü Topal'a yurtdışma çıkışlardan birisin-
de yenılenen 'yeşil pasaport'ta ısim olarak 'Sadık
Sami Onar' yazılmış olduğunun da saptandığını an-
latrnakmış.
Üst düzeyde devlet görevlılerine verilen özel pa-
saporta, sıradan birisinin yerine. ünlü bir hukuk ho-
casının, birrahmetli üniversite rektörünü çağrıştıran
'Sadık Sami Onar'
bır ısmı yazmayı nereden akıl ettiğinı, o pasaportu
düzenlettiren 'çok önemli kişiye' sormak isterdim.
Sıddık Sami Hocanın İdare Hukuku darsleri ço-
ğu öğrenci için bayağı sıkıcı olurdu. Üç buçuk kilo
ağırlığında bir kitabı olan rahmetli hocamız, sınav-
larda bu kitabın altı puntoluk dipnotlarından da so-
ru yöneltirdi.
Ûnlü bir mafya babasına. eroin götürüp. kara pa-
rayı aklayarak getırme işlerinde kolaylık sağlattırmak
için verdinlen sahte yeşil pasaporta. sadece bilim
alanında değil, ahlak açısından da dürüstlüğü bili-
nen bir rahmetii hocanın adının çağnşım yapması,
herhalde tesadüf sonucu değildir. Olsa olsa sınav-
larında zorlanan eski bir öğrencisinin hocasından
muzipçe öç alışıdır.
Kamyon çarpmasının ortaya saçıp döktüğü bun-
ca marifet arasında, Türkiye Cumhuriyeti içişleri Ba-
kanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü'nün sahte yeşil
pasaport ve şoför sürücü belgesı yapımında nasıl
üretken olduğu da her geçen gün daha iyi anlaşılı-
yor.
Devletin işlne akıl ermeyeceğinı söyleyenler, son
olaylardaki 'yeşilpasaport' enflasyonu ilede birde-
fa daha haklı çıkıyorlar galiba.
Devlet, her vatandaşına pasaport vermekle yü-
kümlü. Asıl olan 'mavi' kaplı olan normal pasaport-
lar. Bunlar, vize isteyen ülkeler için birtakım bürok-
ratik engellere neden oluyor. Ayrıca yabancı ülke-
lerin giriş kapısında da zaman zaman daha sıkı elen-
me sorunları çıkartıyor.
'Diplomatik' denilen 'tormız/pasaport'umuzu. adı
üstünde elçı düzeyıne gelen diplomatlanmız. par-
lamenterlerimız, bakanlar kurulu üyeleri kullanıyor.
Devlet bu konuda hayli titiz görünmek istediği için
eski hükümet üyelerınden sadece dışişleri bakanlı-
ğı ve başbakanlık yapmış olanlara ve eski cumhur-
başkanlarına diplomatik pasaport taşıma hakkını
tanıyor. Ama burası Türkiye olduğu için de mesela
Turgut Özal'ın özel direktifi ile Barzani ve Talaba-
ni'ye. o arada eski bir gazete sahibine de bu pasa-
portu taşıma onuru verildiğini gazetelerden öğrene-
biliyorsunuz.
Yeşil pasaport olaymda da titiz olan devlet. fara-
za eski parlamenterlerine bu hakkı tanımaya zar zor
nza gösteriyor da, onlarla bırçok özlük hakkı pay-
laşan Danışma Meclisi. Kurucu Meclis gibi darbe-
lerden sonra yaşamımızda boy gösterıp ülkeye bi-
rer anayasa armağan eden kuruluşların mensupla-
rına bu konuda 'olmaz' dıyor.
• ••
Şevket Kazan, önceki akşam hem çetenin mari-
fetlenne örnek olsun diye Sadık Sami Onar olayını
da anlattı hem de on parmağında on hüner olduğu
anlaşılan bızım mafyanın durumunu küçümsemek
için elinden gelenı ardına koymadı. Olayları çete
marifeti yerine kişisel boyutlara indirgemek istedi.
Daha öncelen de yazdım.
Ben, kim ne derse desın. kamuoyumuzun Susur-
luk kazası ile bir kavşaktan oaşarı ile döndüğü ko-
nusundakı düşüncemi muhafaza edıyorum.
Eskiden olsaydı bır başbakan. bır adalet bakanı.
'hazıritk dosyası savcılann önüne geldi diye, med-
yanın bu konuyu haber yapması anayasanın 138.
maddesine göre yasaktır' buluşuna bir can simidı
gibi sarılır, dosyayı gündemden çektiklerini sanırtar-
dı.
Bugün. bu tezin sahıpleri mahcup olmasını bilme-
seler de yanıldıklarını televızyon önünde kabul et-
mek zorunda kalıyorlar.
Eskiden olsaydı, italya'dan kalkıp ülkemıze gele-
cek bır Palermo savcısı, her bırimizin evine kadar
bir gecetektek girip. "Uzun biryotculuk oldu. Hem
uzun, hem acılı. Mafya beni iki kez ölüme mahkûm
etti. Ama bız kuvvetimızi kamuoyundan aldık. insan-
lardan aldık. Öyle birnoktaya geldik ki insanlar 'ye-
ter artık' dediler. Ozellikle savcı Falconu'ya yapılan
suikasttan sonra iîalya halkı ayaklandt ve bize des-
tek verdi."
Oncekı gece Kanal D'dekı italya savcısını dınle-
yenler 'çızme'de hâkimlerin olduğunu, ama hâkim-
lerden önce, onlara arka çıkan bir kamuoyunun ve
bu kamuoyuna sözcülük yapan medyanm da oldu-
ğunu öğrendiler.
Dılerım, kamyon kazası, bizi de böyle bir kavşa-
ğa adım adım yaklaştırıyor olsun.
GUNDUZ
MELİH CEYDET ANDAY
Konu Para Konusu Değil
Geçen akşam Başbakan Erbakan'ın Başbakan-
lık konutunda verdiğı iftar yemeğine çağrılı olarak
gelenlerin arasında sakallı cübbeli tarikat şeyhlerı-
nin de bulunduğunu birTV kanalından izlerken do-
na kaldım.
"Dona kalmak" deyimindeki o 'Don" sözcüğü
"fanma/c"tangelir, "şaşmak", "şaşırmak" anlamın-
dadır. "Mucize" karşılığı olan "tansık" dao aileden-
dir, "bizi şaşırtan olay" demek, "mucize" ise Arap-
ça. "bizi acz içinde bırakan" anlamına.
Geçende ülkemizi resmen ziyaret eden Iran Dev-
let Başkanı Rafsancani'nın burada verdiği bir de-
meçte, "Türkiye'de Islam yükseliyor" demesinin
bir kanıtı mıdır bu olay diye düşünmekten kendimi
alamadım.
Böylesiyle cumhurıyet tarihimizde ilk kez karşı-
laşıyoruz.
Şeriat rejimı resmen geldiğinde, "Meğer geleli
çok olmuş da ilk kez duyuruluyor" diyeceğiz.
Olayın ertesinde, kimı karşı partilerden ve sıvil
toplum kuruluşlarından eleştiriler gelmedi değil; a-
ma bunlar gereğince doyurucu değıldi diyeceğim.
Söylenenlere bir göz atalım:
DSP lideri Sayın Bülent Ecevit, RP liderinin ta-
rikatları kanatları altına aldığını belirterek. "Tarikat-
ların ciddi tartışma konusu olduğu bir ortamda
Başbakan'm tutumu pek olumlu olmadı" dedi.
Oysa bana sorarsanız düpedüz "olumsuzoldu".
Sayın Ecevit'in, böyle konuşmasını inceliğine ve-
relim.
Sayın Ecevit, düzenledıği basın toplantısında.
konuyu ele alırken şu sözleri de söylüyor:
"Erbakan, kendı evınde tarikat liderterine iftar
yemeği verebilirdi."
Ben bu görüşe de katılamıyorum.
Neden derseniz, laik cumhuriyetimizin başba-
kan nitemini taşıdığı sürece kimse evinde tarikat li-
derlerine iftar yemeği veremez.
CHP Genel Sekreteri Adnan Keskin ise, konu-
nun başka bir yanına dokunuyor, şöyle soruyor
Başbakan'a:
"Yemeğin masrafmı devlet hazinesinden mi kar-
şıladınız?"
Başbakan buna:
"Hayır, cebimden verdim" derse sorun bitecek
mi?
Biz sorunlanmızı öz anlamından ayırıp sulandır-
makta çok yetenekliyizdir.
Bakın, Müslüm Gündüz'ün 24 yaşındakı Fadi-
me Şahin ile basılması olayında da benzeri bir yo-
rum öne çıkanldı; "haneye tecavüz" tartışması or-
taya çıkarıldı.
İşin tuhaf yanı, Başbakan Erbakan'ın da bu gö-
rüşü savunmasıdır.
Ne dıyor Başbakan Erbakan:
"Müslüm Gündüz 'ün Fadime Şahin 'le basılma-
sı olayı, Susurluk olayını örtbas etmek içindir."
Konu büsbütün karışıyor.
Susurluk olayını örtbas etmek isteyen kimdir?
Bunu Başbakan bilmezse kim bilecek?
Erzurum Atatürk Üniversıtesi
Dinikodroloşma
büyükboyutkmkı
RECEPKAPUCU
EMRE GÜLCAN
ERZURl'M - "Muta ni-
kâhının merkezi*' olarak ad-
landınlan\eYÖK"ünşeriat-
çı uygulama ve örgütlenme-
lernedeniyle soruşturma aç-
tığı Erzurum Atatürk Cnı-
versıtesı"ndetarikatçı kadro-
laşmanın büyük boyutlara u-
laştığı bıldirildi. CİNE 5 ya-
yınlannın senato kararıyla
kesildiği üniversıtede. cami
yapımı ıçın öğretım üyelerı-
nin maaşlanndan zorla ke-
sınti yapıldığı öne sürülüyor.
Ramazan nedenıy le tüm
kantınlerin kapalı tutulduğu
üniversitede. öğrencilere
zorla sakal öptürüldüğü be-
lirtiliyor.
Öğretim görev lılennin za-
man zaman zorla tankat top-
lantılanna götürüldüğü öne
sürülen Atatürk Üniversite-
si'nde, bazı fakülte ve yük-
sekokullarda büyük oranda
etkili olan tarikatlar hızla
kadrolaşıyor. Tarikatların
merkezi k'onumundaki İkti-
sadi ve İdari Bilimler. Dış
Hekımliği \e Ziraat Fakül-
teleri ile bazı bölümlerde de-
mokrat öğretim üyeleriyle
öğrencıler büyük huzursuz-
luk yaşıyor.
Konuyla ilgili konuştuğu-
muz öğretim görevlılen \e
öğrencıler. bazı fakülte. yük-
sekokul ve bölümlerin tama-
men tarikatların kontrolün-
de olduğunu belirterek şu
bilgileri verdiler:
Iktisadi \e İdari Bilimler
Fakültesi:Tarikatların en et-
kili olduğu bölüm olarak bi-
linen bu fakültede tarikatçı
olarak bilinen Prof. Dr. Mu-
ammer \'aylalı. \ardımcı
Doç. Muhsin Doğan. Prof.
Dr. Cemalettin Atamünalp
\e Prof. Dr. Alaattin Ba-
sar'ın derslerde dıni sohbet-
lerı ön plana çıkardıkları.
ders sırasında kız \e erkek
öğrencileri haremlik-selam-
lık şeklinde oturttuklan ileri
sürüldü. Fakülte öğrencileri.
"Hocalanmız ders sırasında
yan yana oturmanuzı istemi-
yorlar. Kızlar ay n sıralarda.
erkekler ay n sıralarda. birer
sıra da boşluk bırakılarak
oturtuluyor. Ders sırasında
sürekli olarak kızlann ka-
panması yönündeöğütler \e-
rilirken, ikili ilişkilerden ka-
çınmamız isteniyor" iddi-
asında bulundular.
Diş Hekimliği Fakültesi:
Burada da güçlenen tarikat-
lar. öğrencılerden sonra öğ-
retim görev lıleri üzerinde
kurduğu baskıyla etkili ol-
maya başladı.
Öğretim görev lileri bazı
profesörlerin baskısıyla sü-
rekli tarikat toplantılanna
götürülürken. bazı demokrat
öğretim görev lılerinin de
akademik unvan alabilmek
için tarikatlara boyun eğdiği
ve tarikat toplantılanna ka-
tıldığı bildinldi.
Ziraat Fakültesi: Öğrenci-
lerin büyük çoğunluğunun
kapalı olduğu bu fakültede
bazı öğretim görev lilerinin
öğrencileri muta nikâhı yap-
maya teşvik ettikleri, açık
kız öğrencileri ise kapanma-
ya zorladıklan ilen sürülür-
ken. bu fakültede görev ya-
pan bazı araştırma görevlısı
\ e asi stanlann da muta nikâ-
hı kıyarak öğrencileriyle ya-
şadıkları iddia edilıyor.
Kâzım Karabekir F.ğitim
Fakültesi Resim Bölümü:
Resim Bölümü Başkanı
Yard. Doç. Dr. Numan Kü-
lekçi AÜ içerisinde en etkın
olan isimlerden biri. Külek-
çı 'nın yanında taşıdığı bir tu-
tam sakalı. "Bu hazreti pey-
gamberûnizin sakalıdır" di-
yerek öğrenci ve öğretim gö-
revlilerine öptürdüğü ilerı
sürüldü.
Camiye zoraki kesinti
Bir ilginç gelişme ise ünı-
\ersite kampusu içerisinde
yapılacak olan ikinci bir ca-
mi ıçin öğretim görevüleri-
nın maaşlanndan yapılan
emrivaki kesinti. Yaklaşık 6
ay önce başlayan öğretim
görevlilerinin maaşlanndan
kesinti uygulamasmın halen
devam ettıği bildırildi. Bazı
öğretim görevlileri. kampus
içerisinde bir caminin bulun-
duğunu ve üniversiteye ye-
terli olduğunu belirterek
"Herkesin maaşından emri-
vaki kesinti yapılıvor" diye
konuştu.
Ramazan ayının başlama-
sıyla birlikte Fen Edebiyat
Fakültesi Filoiojı Bölümü
harıcindeki tüm fakülte.
yüksekokul \e bölüm kan-
tınleri kapalı tutuluyor. Aynı
uygulamanın Yurt-Kur'a
bağlı kız \e erkek öğrenci
yurtlarında da olduğu bildi-
rildi. Yurt kantinlerınin de
kapalı rutulduğu öğrenildi.