25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SATA CUMHURİYET 14OCAK1997SALI HABERLER Ffakşibendiler, İstanbul'da en geniş örgüt yapısına sahip tarikat olarak ortaya çıkıyor Şerîatçılar îstHnbuTu parsefledi H A L İ L NEBİLER "arikat şeyhlerinir etkın olduğu mürit- lern cîrit attıği tstanbul. tarikatlar tarafm- daıparsellenmişdurjmda. Jstanbul Emnı- yetMüdürlüğü'nün 163. madde yürürlük- tenkaldınlana kadar szlediği tankatlarla il- gil olarak hazırladıği raporlara göre Nak- şibmdiler. İstanbul'da en genış örgüt yapı- sını sahip tankat olarak ortaya çıkıyor. Po- lish çalışmasmdan. ozellikle Fatıh \e Üs- kvkar'ın tarikatlar açısından kurtanlmış böke haline getırildıği sonucu çıkıyor. btanbul polisıne göre bazı tarikatlar ve cenaatleri ya da tekkelerinin yoğun oldu- ğu "kjlgeler şövle: Nafcşiberidiler: i) Mehmet Zaid Kotku grubu Fatih Is- kerderpaşa Camii ve çevresmde \) AB Haydarefendi grubu: Fatih Çar- şanba tsmailağa Camii %e çevresinde. c) Sami Ramazanoğlu grubu: Erenköy canii çevresinde ve semttekı bazı e\1erde. c) Adıyamanlılar grubu: tstanbul'dakı Raat Eroİ grubu Fatih. Csküdar. Çağlayan ve Sanyer'de yoğun olarak bulunuyor. Bu gruplann dışında Nakşibendiler Sa- mar>'a. Gedikpaşa. Eyüp. Beykoz. Çengel- köy, Şişlı bölgelerinde küçük gruplar \e tekkeler çevresinde örgütlenmişler. RUfaİler: Fatıh'te tekkeleri var. Son yıllarda İstanbul'da pek faaliyetleri yok. Cerrahİler: Tekkeleri K.aragümrük Nurettin camiınin müştemilatında. Arneri- kalı ve İngilız müritleri bile zıyaret edıyor. NurCÜIar: Yalo\a, Bakı'rköy, La'leli Derinkuyu çevresi. Kadıköy. Fatih Kara- gümriik çevresi. Mecıdiyeköy, Güngören semtlerinde yoğun. Halidİler: Fatih \e Bakırköy'de. Kadiriler: Beyoglu Pirı Reis camii çevresi. Çengelköy. Kasımpaşa. Gazi Os- man Paşa %e Eminönü çevresı. Kaplancılar: Fatih SÜIeymanCllar Fatih. Csküdar. Kü- çükçekmece. Eyüp. Türkiye'de. (slamı kesimde söz sahibi olan belli başh tarikatlar ile bugüne kadar izlediklen sıyası tutum da şöyle: Erenköy cemaati: vîahmut Sami Ramazanoğlu'nun ölümünden sonra Mu- sa Topbaş/ın lideri oldugu cemaatın. ANAP'ı desteklediâi biliniyor. Yeni NeSİICİIer Ceniaat. ANAP ve BBP'ye yakınlıâıy la tanınyor. Kirkinci HÖCa CrubU: Erzurum'da- ki Mehmet Kırkıncı'nın lıderliğındekı ce- maat. daha önce 12 Eylül asken darbesini destekledı. ANAP \e MHP yanlısı. İSlkÇllaF: Sıyasi alanda yükselen gü- cü saptayarak iktidara yakın olmaya özen gösteren Enver Ören liderliğindeki grup. ÇUler'le birlikte DYP'yi desrekledı. Yeni Asya Crubu (Nurcular): Genelde Yeni Asy a gazetesı etrafında yo- ğunlaşıyorlar. Şimdıye değin bu gruptaki- ler. Demokrat Parti (DP), Adalet Partisi (AP) ve devamı olan Doğru Yol Partisi (DYP) çızgisi dışına çıkmadılar. Halen DYP'yi destekliyorlar. ANAP ıktıdarda iken dönemin İçişlerı Bakanı Abdülkadir Aksu. bu grupla ılışkı- lerini geliştırmek ıstedı. ancak başanlı ol- madı. Aksu'nun İçişleri Bakanlığı döne- minde çok sayıda Nurcunun. bakanlıkta kadrolaşmasına göz yumulduğu öne sürü- lüyor. Yeni Asyacıiann. "cemaatte bölün- meolur" gerekçesiyle seçımlerde aday gös- terme tavn içıne gırmediklerı. baz\ adayla- ra destek verip kamu kuruluşlannda kadro- laşmaya gitmeyi tercih ettikleri belirtiliyor. Yeni Asyacıiann DPT"de etkin oldukları savlannor. FethullahÇllar: Bu cemaat. özelde hiç kimseye destek vermemekle birlikte. merkez sağ partılere sıcak bakıyor. Bazı önemli isımlerinı DYP. RP, ANAP içıne yerleştırerekdengesağlamayaçalışiyorlar. Gülen taraftarlannın. ozellikle Zehra Vak- fı etrafında toplanan Güneydoğulu Nurcu- lara karşı ta\ ır adıkları belirtiliyor Süleymancılar: ı mriı uiiardaTur- gut Özal'ın etkınlıği nedeniyle ANAP'ı desteklediler. Ancak 1 980'den önce Süley- mancılar'ın liderlığını yürüten kemal Ka- çar. iki dönem AP'den mılletvekilliğı yap- tı. Özal'ın ölümüyle birlikte siyası tavırla- rında kayma olan Suleymancılann. RP ve DYP'yi desteklemeye başladıklan kaydedi- liyor. Türkıye'de çeşıtü adlaraltında \akıf- ları \ar. iskender Paşa cemaati: Prof. Dr. Mahmut Esat Coşanın liderliğinde faali- yetlerini sürdürüyor. Coşan'ın. RP liden Necmettin Erbakan'la aralannın açık ol- masına karşın. yıne de RP'ye yakın oldu- âu belirtiliyor. ~ Adiyaman-MenZİI: Nakşibendıle- rin bır kolu olan cemaatın. Büyük Bırhk PanısııBBP)Genel Başkanı Muhsin Yazı- cıoğlu'na destek verdıği biliniyor. Mehmet RaşhErol'un ölümüyle birlikte cemaatın lı- derliğıni Abdülbaki Erol üstlendi. Güney- doğu'da ikıncı büyük Nakşı cemaati olan Norşın ^eyhlennin ise pek fazla etkinlikle- ribulunmuvor. Norşin^evhlennin lQ8ü'den sonra ANÂP'ı desteklediklen kaydedili- yor. Aynı cemaatten olan Muhyetlin Mut- İu'nun bir dönem ANAP millet\ekıllıği yaptığına dikkat çekiliyor. Kadiriler: Kadırilerin batı illennde pek etkınliklerı yok. Cemaatin tabanı. par- ti seçme konusunda serbest bırakılıyor. Ta- rikatın Halisiye ve Eşrefiye kolu ANAP'a. İslamiye kolu ise DYP'ye yakın. Kadirı- ler'in Güneydoğu'daki en büyük aılesını "Ce>1an"lartemsılediyor. TB\1\i'deöldü- rüle'n DYP Siırt Mıll'evekilı Abdülkadir Ceylan da bu tarikatın önde gelen isimle- nndendı. Kadinler. Nakşı yayılması nede- nıyle oldukça güç kaybetmiş durumdalar. Kadiri tarikatından Haydar Baş \e Abdül- kadir Şaşmaz'ın başını çektığı gruplann ise politikaya karşı mesafeli oldukları be- lirtiliyor. Mahmut Hoca cemaati: Fatih. ts- maıl Ağa Camisi imamt olan Mahmut Us- taosmanoglu tarafından kuruldu. Cemaat çok y ay gın v e güçlü değil. ancak taban ge- nelde RF vanhsı. Prof. Dr. Bakır çağlar 'Siyasallaşan din insan haklannı tahrip ediyor' NECATİAYGIIV tZMİR - Türkiye'nin Av- ruja tnsan Hakları Mahke- mesi eski sa\unmanlarından Prcf. Dr. Bakır Çağlar, Türki- ye'nin insan hakları sicilin- deki kırliliğin bıreyler ve si- viltoplum örgütlerinin birlik- telğiyle giderilebileceğını söyledi. Çağlar. "Bu çizgide demokrasilcrde her fert bir sa\cıdır. Ben t997'de fertlerin sancı olmasını istiyorum. sa- nık otanalannı değü" dedi. Türkiye'nin bugün bir din- selfarkhlaşma ve çatışma za- manını yaşadığını belirten Prof. Dr. Bakır Çağlar, günü- mCzde birincıl sorunun 'dinin sry«aUaşmasr olcuğuna deği- nirken. bunun 'insan haklannı tahrip etmek' anlamınageldi- ğini söyledı Türkiye'de ikınci sorunun ma' ve 'çatış- malar' olduğu- nu anlatan Çağ- lar. şöyle ko- nustu: ''Türkiye bir dinsel farklı- laşma ve çatışma zamanını yaşıyor. Biiinir ki.cemaatcilik ferdin kimlik problemini in- san haklanyla çözmey i engel- ler. Türkiye'de dinin siyasal- laşmaSL insan haklannı tah- rip etmektedir. İkinci prob- lem, etnikfarkhlaşma veçatış- malar. Bu farklılaşmanın u' çatışmanın silahlı birçatışnıa- ya dönüşmesi ve yaşanan te- rör gerçeğl insan haklannın konınmasıve özelükk yaşan- masını zorlaşnnyor. İ çüncü problem, Türkiye'de insan haklannın sağlanmasmda en kritik sorun bence, birinci ve ikinci problemin çözümünde, çözüm üretme mekanizmala- nnda tıkanmalardır. Bu tı- kanma bugün iki boyutu ile görünmektedir. Birincisi, dü- şünce suçlannm varlığı \e sa- yısalolarakçoksayıda kişi dü- şünceaçıkladığı için mahkûm edildiğinden sorunlara dü- şünce ile çözüm getirmek de Çağlar- Haklar tehlikede. çok zor. Çünkü Terörle Mü- cadele Vasası ve Ceza Vasası çözüm getirecek düşünceleri üretmeyi engellemektedir. Çözüm üretme mekanizma- larının tıkanmasında ikinci bir neden politikanın kiıien- mesi; çünkü politikanın kir- lendiği mekânda insan hakla- nnı koruyan yargı bağımsız- hğını gerçekleştirmek çok zordur." Prof. Dr. Çağlar. Susurluk olayıyla ilgili soruşturmayı yürüten DGM Savcısının es- ki İçişlerı Bakanı Mehmet Ağar'ın dokunulmazlığmm kaldırılması ıçin hazırladığı fezlekenin Adalet Bakanı Şevket Kazan tarafından ge- rı iade edüme- sinınanayasa- ya aykın oldu- ğunu söyledı. Çağlar bu ko- nudada şöyle konus.tu: "Mehmet Ağar'ın doku- nulmazhğının kaldırılması için fezleke hazıriayan DGM "savcısı bu fezlekenin iade edilmesi nedeniy le soruş- turmadan aynldı. Ve bir açık- lanıayaptı. Savcıaçıklamasın- da. 'Yargı zedelendi'dedi. Bi- rincis'u Anayasa Mahkemesi kararlanna göre, yasama do- kunulmazlığının kaldırüma- sıyla ilgili fezlekevi Adalet Ba- kanı'nm iadeetmeyetkisi yok- tur. 1971'li yıllarda Anayasa Mahkemesi bu konuda açıkça tavrını göstermiştir. İkinkisi savcının basına yaptığı açıkla- malann ertesinde. Adalet Ba- kanlığı müfettişlerinct sorgu- lanması vesuçbuhınduğu tak- dirde bunun Hâkûn ve Savcı- lar Yüksek Kurulu'nda görü- şülmesi de hukuka aykındır. Çünkü. Hâkim ve Sa>cüar Yüksek Kurulu karariarına karşı yargı yolu kapabdır. O zaman, Türkiye'de adil yargı- lanma hakkına ulaşamayan bir savcı vardır. Çünkü Hâ- kim veSavcılar \'üksek Kuru- lu'na karşı yargı yolunu kulla- namrvorsunuz." VüZ YASAl^ Perşembe anneleri adı altında örgütlenen kara çarşattı Kadınlanıı ilk bakışta dinci bir kimlik ta^ıdıklan sanılıyor. ı K.ADER TUGLA) Perşembe anneleri, RP'ye de şeyhlere de karşı olduklannı söylüyorlar 4 Tarîkatlarda fiıhuş var'• Adlannı şehir anneleri olarak duyuran. amaçlannı "Şehrin yağmalanmasına karşı çıkmak, rantiyecilere ve iç göçe dur demek" diyerek açıklayan perşembe anneleri, RP'ye tamamıyla karşı olduklannı söylüyorlar. Tarikatlarda ve Kuran kurslannda fuhuş yapıldığını söyleyen perşembe anneleri. "Tek kelime bilım öğretılmiyor. Bildikleri sadece ellerine tespih alıp dua etmek. Hepsı de yobaz" diyorlar. DEVRİM SEVİMAY ReyhanTa Nuran çarşaflı olmalanna karşın Türkiye'dekı pek çok dıni kuruluş ya da temsiîciyi kıyasıya eleştiriyor. Ne Refah Partisı'nın ne de şeriat yanlısı basının "gerçek Müslümanlık"la ilgisi olmadığını savunan bu iki genç kız tarikat şevhlerine de ateş püskürüyor. Son günlerde Türkiye'nin gündemine oturan u tarikat tartışması" sırasında görüşlerinı sıkça medyada dile . getiren Nuray'ı. Reyhan'ı ve yaklaşık 10 arkadaşını kamuoyu aslında çok daha önceden tanıyor. Bu her şeye muhalif çarşaflı protestler. kendisıni İslami-araştırmacı olarak tanıtan Abdullah Haldun Çetinden aldıklan "*feyz"le geçen yazın başında karşımıza "perşembe anneleri" olarak çıktılar. Amaçlannın "şehrin yağmalanmasına karşı çıkmak, rantiyecilere ve iç göçe dur demek" olduğunu söyleyen çarşaflılar. RP ve lstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni "İstanbul'da gecekondulaşmaya izin >ermekle, arazi mafyasıvla işbirliği içinde bulunnıak"la suçluyorlar. K.amuoyunda adlan yakla$ık 5 yıldan bu yana ozellikle sağ basında ünlü işadamı İbrahim Ce\ahir'in kızı Aysun Cevahir'le ilgili haberlerde yer alan Reyhan'la Nuray'm sorulanmıza verdıği yanıtlar ^öyle: RP"ve neden karşısmız? - Reyhan: Tamamıyla karşıyız. Gecekondulaşmayİa ilgili yaptığımız çalışmalar sırasında RP se lstanbul Büyükşehir Beledıyesi'nin bızzat İstanbul'da gecekondulaşmaya izin \ererek arazi mafyasıvla işbirhğinde bulunduklannı gördük. Bizler onlann da sağ basının da gerçek yüzünü çok iyi anladık. Bizim için onlar birer •yeşil komünisftır. - Komünizm aranızda bir hakaret anlamı mı taşıyor? - Nuriye: Hayır ama çok da iyi birşey değil bizim için. -Peki tarikalları nasıl değerlendiriyorsunuz? - Reyhan: Herkes bizim bir tarikat üyesi olduğumuzu söylüyor. Oysa tankat para demektir. Gerçekten tarikattan olsaydık hıç sabahlara kadar oturup eşarp boyar mıydık? Lzun zaman önce benim Zeytinburnu'ndaki bir tarikatla ilişkim olmuştu. Çok kısa sürmüştü. Çünkü tarikatların hepsinde fuhuş var. Şeyh denilen kişiye gelenler kendilerini sunuyorlar. Karşılığında da cennete gideceklerini düs,ünüyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? -Nuriye: Kuran kurslarında da aynı rezalet durum var. Üstelik tek kelime bilim öğretilmiyor. Tek bildikleri şey ellerine tespih alıp dua etmek. Hepsi de yobaz. 'Eeevit'i yakın buluyoruz' Peki sizler nasıl bir araya geldiniz? - Nuriye: Bizi bir araya getiren aslında iş bulamama sorunu oldu. Aramızda Oxford'da okuyanlar \ar. Ömeğin ben Marmara Üniversıtesi İletişim Fakültesi mezunuyum. Ancak kimse bizi çarşafımızla işe almak istemiyordu. Ne yapalım derken 5-6 yıl önce eşarp boyamaya kararverdik. Sonra Haldun Ağabey ve Aysun arkadaşımızın destekleriyle de perşembe anneleri hareketi doğdu. - Bu hareketi nasıl sürdürmey i düşünüyorsunuz? - Reyhan: Sivıl örgütlerden yana hıç ümidimiz yok. Bizler işin içinden geliyoruz. Onlarsa olaya entelektüel yaklaşıyorlar. Hangısı imar affına karşı çıktı? Tam anlamıyla hiçbiri. tşimızi yerel yönetimlerle \e Vieclis'te çözmek istiyoruz. Kimüıle örneğin? - Nuriye: Bizim Ankara'da çok önemli yerlerde göre\ yapan tanıdıklanmız bulunuyor. Mesela Bülent Ec^it'i kendimize çok yakın görüyoruz. Izmir'de de. ozellikle büyükşehirbelediyesıyle irtibatlarımız var. Oralarda çalışan arkadaşlarımız. çalışmalarımızı üst düzey yerlere taşıyor. YAZI/ ORHAN BİRGİT 'Kanal-D' televızyonunun 'Durum' programında muhaletet liderlerimiz ile Adalet Bakanımız, Ital- ya'nın ünlü mafya savaşçısı savcı Scarpinato'nun önünde bizde yargının ne ölçüde bağımsız olduğu- nu tartıştılar. Yargı bağımsızlığı ile gazetecilik geçmişimin onuncu yılındayken tanıştım. Iktidardaki demokrat- lar, muhalefetyıllarındaağızlanndandüşürmedikle- ri tüm kavramlar gibi yargı bağımsızlığını da gerçek- leştirmek yerine, tam tersini uyguluyorlardı. Ismet Inönü, hâkimlerin denklerinı toparlayıp Adalet Ba- kanı'nın tayin emrini beklemelerinden doğan hu- zursuzluklannı Meclis kürsüsünde dile getirirken, genç bir gazeteci olarak istanbul Hukuk Fakülte- si'ndeki idare Hukuku hcx;am Ordınaryüs Profesör Sıddik Sami Onar'aan hukukun üstünlüğü ve yar- gı bağımsızlığı ile ilgili demeçler almaya çalışırdım. Onun için önceki akşam Adalet Bakanı'nın tele- vizyondaki konuşması sırasında hocamın adından da bahsetmesi ilgımi hayli çekti. Ama hemen far- kettim ki Şevket Kazan'ın amacı, ünlü hukuk oto- ritesinin adını vererek yargı bağımsızlığt ile ilgili ka- nıtlar sergilemek değil: soruşturma konusu yapılan çetenin bürokrat + polis ucunun, kumarhaneler kra- It Ömer Lütfü Topal'a yurtdışma çıkışlardan birisin- de yenılenen 'yeşil pasaport'ta ısim olarak 'Sadık Sami Onar' yazılmış olduğunun da saptandığını an- latrnakmış. Üst düzeyde devlet görevlılerine verilen özel pa- saporta, sıradan birisinin yerine. ünlü bir hukuk ho- casının, birrahmetli üniversite rektörünü çağrıştıran 'Sadık Sami Onar' bır ısmı yazmayı nereden akıl ettiğinı, o pasaportu düzenlettiren 'çok önemli kişiye' sormak isterdim. Sıddık Sami Hocanın İdare Hukuku darsleri ço- ğu öğrenci için bayağı sıkıcı olurdu. Üç buçuk kilo ağırlığında bir kitabı olan rahmetli hocamız, sınav- larda bu kitabın altı puntoluk dipnotlarından da so- ru yöneltirdi. Ûnlü bir mafya babasına. eroin götürüp. kara pa- rayı aklayarak getırme işlerinde kolaylık sağlattırmak için verdinlen sahte yeşil pasaporta. sadece bilim alanında değil, ahlak açısından da dürüstlüğü bili- nen bir rahmetii hocanın adının çağnşım yapması, herhalde tesadüf sonucu değildir. Olsa olsa sınav- larında zorlanan eski bir öğrencisinin hocasından muzipçe öç alışıdır. Kamyon çarpmasının ortaya saçıp döktüğü bun- ca marifet arasında, Türkiye Cumhuriyeti içişleri Ba- kanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü'nün sahte yeşil pasaport ve şoför sürücü belgesı yapımında nasıl üretken olduğu da her geçen gün daha iyi anlaşılı- yor. Devletin işlne akıl ermeyeceğinı söyleyenler, son olaylardaki 'yeşilpasaport' enflasyonu ilede birde- fa daha haklı çıkıyorlar galiba. Devlet, her vatandaşına pasaport vermekle yü- kümlü. Asıl olan 'mavi' kaplı olan normal pasaport- lar. Bunlar, vize isteyen ülkeler için birtakım bürok- ratik engellere neden oluyor. Ayrıca yabancı ülke- lerin giriş kapısında da zaman zaman daha sıkı elen- me sorunları çıkartıyor. 'Diplomatik' denilen 'tormız/pasaport'umuzu. adı üstünde elçı düzeyıne gelen diplomatlanmız. par- lamenterlerimız, bakanlar kurulu üyeleri kullanıyor. Devlet bu konuda hayli titiz görünmek istediği için eski hükümet üyelerınden sadece dışişleri bakanlı- ğı ve başbakanlık yapmış olanlara ve eski cumhur- başkanlarına diplomatik pasaport taşıma hakkını tanıyor. Ama burası Türkiye olduğu için de mesela Turgut Özal'ın özel direktifi ile Barzani ve Talaba- ni'ye. o arada eski bir gazete sahibine de bu pasa- portu taşıma onuru verildiğini gazetelerden öğrene- biliyorsunuz. Yeşil pasaport olaymda da titiz olan devlet. fara- za eski parlamenterlerine bu hakkı tanımaya zar zor nza gösteriyor da, onlarla bırçok özlük hakkı pay- laşan Danışma Meclisi. Kurucu Meclis gibi darbe- lerden sonra yaşamımızda boy gösterıp ülkeye bi- rer anayasa armağan eden kuruluşların mensupla- rına bu konuda 'olmaz' dıyor. • •• Şevket Kazan, önceki akşam hem çetenin mari- fetlenne örnek olsun diye Sadık Sami Onar olayını da anlattı hem de on parmağında on hüner olduğu anlaşılan bızım mafyanın durumunu küçümsemek için elinden gelenı ardına koymadı. Olayları çete marifeti yerine kişisel boyutlara indirgemek istedi. Daha öncelen de yazdım. Ben, kim ne derse desın. kamuoyumuzun Susur- luk kazası ile bir kavşaktan oaşarı ile döndüğü ko- nusundakı düşüncemi muhafaza edıyorum. Eskiden olsaydı bır başbakan. bır adalet bakanı. 'hazıritk dosyası savcılann önüne geldi diye, med- yanın bu konuyu haber yapması anayasanın 138. maddesine göre yasaktır' buluşuna bir can simidı gibi sarılır, dosyayı gündemden çektiklerini sanırtar- dı. Bugün. bu tezin sahıpleri mahcup olmasını bilme- seler de yanıldıklarını televızyon önünde kabul et- mek zorunda kalıyorlar. Eskiden olsaydı, italya'dan kalkıp ülkemıze gele- cek bır Palermo savcısı, her bırimizin evine kadar bir gecetektek girip. "Uzun biryotculuk oldu. Hem uzun, hem acılı. Mafya beni iki kez ölüme mahkûm etti. Ama bız kuvvetimızi kamuoyundan aldık. insan- lardan aldık. Öyle birnoktaya geldik ki insanlar 'ye- ter artık' dediler. Ozellikle savcı Falconu'ya yapılan suikasttan sonra iîalya halkı ayaklandt ve bize des- tek verdi." Oncekı gece Kanal D'dekı italya savcısını dınle- yenler 'çızme'de hâkimlerin olduğunu, ama hâkim- lerden önce, onlara arka çıkan bir kamuoyunun ve bu kamuoyuna sözcülük yapan medyanm da oldu- ğunu öğrendiler. Dılerım, kamyon kazası, bizi de böyle bir kavşa- ğa adım adım yaklaştırıyor olsun. GUNDUZ MELİH CEYDET ANDAY Konu Para Konusu Değil Geçen akşam Başbakan Erbakan'ın Başbakan- lık konutunda verdiğı iftar yemeğine çağrılı olarak gelenlerin arasında sakallı cübbeli tarikat şeyhlerı- nin de bulunduğunu birTV kanalından izlerken do- na kaldım. "Dona kalmak" deyimindeki o 'Don" sözcüğü "fanma/c"tangelir, "şaşmak", "şaşırmak" anlamın- dadır. "Mucize" karşılığı olan "tansık" dao aileden- dir, "bizi şaşırtan olay" demek, "mucize" ise Arap- ça. "bizi acz içinde bırakan" anlamına. Geçende ülkemizi resmen ziyaret eden Iran Dev- let Başkanı Rafsancani'nın burada verdiği bir de- meçte, "Türkiye'de Islam yükseliyor" demesinin bir kanıtı mıdır bu olay diye düşünmekten kendimi alamadım. Böylesiyle cumhurıyet tarihimizde ilk kez karşı- laşıyoruz. Şeriat rejimı resmen geldiğinde, "Meğer geleli çok olmuş da ilk kez duyuruluyor" diyeceğiz. Olayın ertesinde, kimı karşı partilerden ve sıvil toplum kuruluşlarından eleştiriler gelmedi değil; a- ma bunlar gereğince doyurucu değıldi diyeceğim. Söylenenlere bir göz atalım: DSP lideri Sayın Bülent Ecevit, RP liderinin ta- rikatları kanatları altına aldığını belirterek. "Tarikat- ların ciddi tartışma konusu olduğu bir ortamda Başbakan'm tutumu pek olumlu olmadı" dedi. Oysa bana sorarsanız düpedüz "olumsuzoldu". Sayın Ecevit'in, böyle konuşmasını inceliğine ve- relim. Sayın Ecevit, düzenledıği basın toplantısında. konuyu ele alırken şu sözleri de söylüyor: "Erbakan, kendı evınde tarikat liderterine iftar yemeği verebilirdi." Ben bu görüşe de katılamıyorum. Neden derseniz, laik cumhuriyetimizin başba- kan nitemini taşıdığı sürece kimse evinde tarikat li- derlerine iftar yemeği veremez. CHP Genel Sekreteri Adnan Keskin ise, konu- nun başka bir yanına dokunuyor, şöyle soruyor Başbakan'a: "Yemeğin masrafmı devlet hazinesinden mi kar- şıladınız?" Başbakan buna: "Hayır, cebimden verdim" derse sorun bitecek mi? Biz sorunlanmızı öz anlamından ayırıp sulandır- makta çok yetenekliyizdir. Bakın, Müslüm Gündüz'ün 24 yaşındakı Fadi- me Şahin ile basılması olayında da benzeri bir yo- rum öne çıkanldı; "haneye tecavüz" tartışması or- taya çıkarıldı. İşin tuhaf yanı, Başbakan Erbakan'ın da bu gö- rüşü savunmasıdır. Ne dıyor Başbakan Erbakan: "Müslüm Gündüz 'ün Fadime Şahin 'le basılma- sı olayı, Susurluk olayını örtbas etmek içindir." Konu büsbütün karışıyor. Susurluk olayını örtbas etmek isteyen kimdir? Bunu Başbakan bilmezse kim bilecek? Erzurum Atatürk Üniversıtesi Dinikodroloşma büyükboyutkmkı RECEPKAPUCU EMRE GÜLCAN ERZURl'M - "Muta ni- kâhının merkezi*' olarak ad- landınlan\eYÖK"ünşeriat- çı uygulama ve örgütlenme- lernedeniyle soruşturma aç- tığı Erzurum Atatürk Cnı- versıtesı"ndetarikatçı kadro- laşmanın büyük boyutlara u- laştığı bıldirildi. CİNE 5 ya- yınlannın senato kararıyla kesildiği üniversıtede. cami yapımı ıçın öğretım üyelerı- nin maaşlanndan zorla ke- sınti yapıldığı öne sürülüyor. Ramazan nedenıy le tüm kantınlerin kapalı tutulduğu üniversitede. öğrencilere zorla sakal öptürüldüğü be- lirtiliyor. Öğretim görev lılennin za- man zaman zorla tankat top- lantılanna götürüldüğü öne sürülen Atatürk Üniversite- si'nde, bazı fakülte ve yük- sekokullarda büyük oranda etkili olan tarikatlar hızla kadrolaşıyor. Tarikatların merkezi k'onumundaki İkti- sadi ve İdari Bilimler. Dış Hekımliği \e Ziraat Fakül- teleri ile bazı bölümlerde de- mokrat öğretim üyeleriyle öğrencıler büyük huzursuz- luk yaşıyor. Konuyla ilgili konuştuğu- muz öğretim görevlılen \e öğrencıler. bazı fakülte. yük- sekokul ve bölümlerin tama- men tarikatların kontrolün- de olduğunu belirterek şu bilgileri verdiler: Iktisadi \e İdari Bilimler Fakültesi:Tarikatların en et- kili olduğu bölüm olarak bi- linen bu fakültede tarikatçı olarak bilinen Prof. Dr. Mu- ammer \'aylalı. \ardımcı Doç. Muhsin Doğan. Prof. Dr. Cemalettin Atamünalp \e Prof. Dr. Alaattin Ba- sar'ın derslerde dıni sohbet- lerı ön plana çıkardıkları. ders sırasında kız \e erkek öğrencileri haremlik-selam- lık şeklinde oturttuklan ileri sürüldü. Fakülte öğrencileri. "Hocalanmız ders sırasında yan yana oturmanuzı istemi- yorlar. Kızlar ay n sıralarda. erkekler ay n sıralarda. birer sıra da boşluk bırakılarak oturtuluyor. Ders sırasında sürekli olarak kızlann ka- panması yönündeöğütler \e- rilirken, ikili ilişkilerden ka- çınmamız isteniyor" iddi- asında bulundular. Diş Hekimliği Fakültesi: Burada da güçlenen tarikat- lar. öğrencılerden sonra öğ- retim görev lıleri üzerinde kurduğu baskıyla etkili ol- maya başladı. Öğretim görev lileri bazı profesörlerin baskısıyla sü- rekli tarikat toplantılanna götürülürken. bazı demokrat öğretim görev lılerinin de akademik unvan alabilmek için tarikatlara boyun eğdiği ve tarikat toplantılanna ka- tıldığı bildinldi. Ziraat Fakültesi: Öğrenci- lerin büyük çoğunluğunun kapalı olduğu bu fakültede bazı öğretim görev lilerinin öğrencileri muta nikâhı yap- maya teşvik ettikleri, açık kız öğrencileri ise kapanma- ya zorladıklan ilen sürülür- ken. bu fakültede görev ya- pan bazı araştırma görevlısı \ e asi stanlann da muta nikâ- hı kıyarak öğrencileriyle ya- şadıkları iddia edilıyor. Kâzım Karabekir F.ğitim Fakültesi Resim Bölümü: Resim Bölümü Başkanı Yard. Doç. Dr. Numan Kü- lekçi AÜ içerisinde en etkın olan isimlerden biri. Külek- çı 'nın yanında taşıdığı bir tu- tam sakalı. "Bu hazreti pey- gamberûnizin sakalıdır" di- yerek öğrenci ve öğretim gö- revlilerine öptürdüğü ilerı sürüldü. Camiye zoraki kesinti Bir ilginç gelişme ise ünı- \ersite kampusu içerisinde yapılacak olan ikinci bir ca- mi ıçin öğretim görevüleri- nın maaşlanndan yapılan emrivaki kesinti. Yaklaşık 6 ay önce başlayan öğretim görevlilerinin maaşlanndan kesinti uygulamasmın halen devam ettıği bildırildi. Bazı öğretim görevlileri. kampus içerisinde bir caminin bulun- duğunu ve üniversiteye ye- terli olduğunu belirterek "Herkesin maaşından emri- vaki kesinti yapılıvor" diye konuştu. Ramazan ayının başlama- sıyla birlikte Fen Edebiyat Fakültesi Filoiojı Bölümü harıcindeki tüm fakülte. yüksekokul \e bölüm kan- tınleri kapalı tutuluyor. Aynı uygulamanın Yurt-Kur'a bağlı kız \e erkek öğrenci yurtlarında da olduğu bildi- rildi. Yurt kantinlerınin de kapalı rutulduğu öğrenildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle